Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Muhammed Rahim Bawa Muhyiddin (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.29 -33
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Tavuklar gibi kavga etmeyin

Sevgili yavrularım, torunlarım. Benimle gelin, sizlerle tavuk çiftliğine gideceğiz.

Eğer tel çitlerin arasından bakarsanız, bu tavuklara ne kadar iyi bakıldığını göreceksiniz. İhtiyacı olan herşeye sahipler; yiyecek, su ve uyuma ve kuluçkaya yatmaları için rahat yerleri var. Gölgelenebilecekleri ağaçlar, üzerinde sabahlayabilecekleri dallar ve koşturup oynayabilecekleri pek çok oda var. Fakat, terkedip istedikleri yerde dolanamıyorlar.

Torunlarım, sizce çiftçi neden onları içeriye kapattı? Çünkü eğer tavuklar diledikler gibi dolanmakta serbest olsalardı, o zaman köpekler, tilkiler ve hırsızlar onları yakalayıp yiyebilirlerdi. Çiftçi avlunun etrafına tavukları korumak için çit örer. Anlıyor musunuz?

Şimdi, torunlarım; tavukları izleyerek öğrenebileceğiniz belirli şeyler var. Bakın, iki tavuk eşleriyle beraber kümesten dışarı çıkıyorlar. Onları görüyor musunuz? İki horoz birbirini gördüğü anda kavgaya tutuşuyorlar. Her biri gagasını diğerinin kanadına saplayıp gagalıyor. İkisi de, diğerinin kendi eşini çalmaya geldiğini düşünüyor. Onları izleyin. Tavuklar yaklaştıkça, horozlar daha sert döğüşüyorlar. Şuraya bakın torunlarım, bir tavuk dğerinin kocasının peşinden koşuyor fakat o da başka bir tavuğu kovalıyor. Şimdi tüm tavuklar ve horozlar kavga ediyorlar.


“Sen benim kocamı aldın!”
“Neden benim karımı çaldın?”

Bu kavganın sonu yok. Bir tavuk gözünü kaybetti ve diğeri de gırtlağının yarısını. Bir horozun başındaki ibik yaralamış ve bir diğerininki de kanıyor. Ve bakın, tüm göğsü boyunca kesilmiş olan şu tavukla, bacağı kırılmış bir diğerini görüyor musunuz?

Hepsi de yaralı fakat hala birbirlerin boyunlarından, başlarından yahut kanatlarının altından gagalamaya devam ediyorlar. Hiçbirisi de kaybettiğini kabul etmiyor, fakat hiç bir zaman kazanmıyorlar da. Kavga etmek için çok yorulurlarsa birbirleri etrafında dönüp duruyorlar. Ve eğer birisi çok fazla yorulursa, başını kanadının altına saklıyor. Fakat biraz sonra, diğer bir tavuk daha yaklaşıyor ve kargaşa tekrar başlıyor. Tavuklar işte bu şekilde dövüşürler.

Sevgili torunlarım, insanlar da tavuklar gibidir. Bolca paraları, mal ve mülk sahibi olmalarına rağmen, birbirlerini gagalar ve kavga başlatırlar. Çocuklu aile babası, dedesi, kayınları olsalarda; birbirlerine diş gösterecekler ve birbirlerini yumruklayacaklardır. Büyük torun sahibi olacak kadar yaşlı olmalarına rağmen, birbirlerini koltuk altlarına sıkıştırarak ölümüne savaşacaklardır.

Erkek, tek bir dişiyle tatmin olmuyor, bu yüzden başkasını bulmak için gözü dışarıda geziyor. Erkeğin çok güzel bir karısı olsa da, gözü, burnu ve kulakları yoldan geçen başka bir kadına yöneliyor. Dik dik bakıyor, sırıtıyor ve dişlerini gösteriyor, yahut dili dışarı sarkıyor ve tıpkı aslan yahut kaplan gibi ağzının suyu akıyor. İnsan, hiçbir şeyin tek olmasından tatmin olmuyor. Çeşitlilik istiyor. Arsa, kadın ve altın isteyerek kendi sefalet ve yıkımını yaratıyor. Bu üç berbat arzu, onu mahvediyor.

Kadınlar da bunun gibidir. Birbirlerinin eşlerine gülümserler ve çok geçmeden tavuklar gibi kavgaya tutuşurlar. Kadınlar kadınlarla ve erkekler de erkeklerle dövüşürler. Bunu anlıyor musunuz sevgili yavrularım? Bunu düşünmelsiniz.

Tavukların yaptıklarıyla ilgili düşünmeniz gereken başka şeyler de var. Bakın çitin yanındaki toprağı nasıl eşeliyor ve ihtiyaçlarını karşılayan, onlara rahatlık veren ve onları köpeklerden, tilkilerden ve hırsızlardan koruyan bu yerden nasıl da kurtulmaya çalışıyorlar. Kendileri için bu kadar yem saçılmış olmasına rağmen, toprağı eşeleyip gagalayarak solucanları ve böcekleri çıkarmaya çalışıyorlar. Tavuklar neden bunu yapıyorlar? Çünkü bu onların tabiatı.

İnsan aynı zamanda, Allah’ın kendisine ihsan ettiği zenginliğin de kıymetini bilmiyor. Aklı tıpkı bir tavuk gibi cehennemi eşeliyor ve solucan ve böcek çıkarıyor. Allah ona yaşaması için bir yer, bir ev, ışık, yiyecek, su ve ruhu için de bir beden vermiş. Allah
“Sana verdiğim bu rızıktan ye” diyerek onun beslenmesini sağladığı halde, insan uygun şekilde karşılık vermiyor.

Allah’ın kendisine verdiğini kabul etmiyor. Aksine maymun aklı ve hırs köpeği cehennem nesnelerini arzuluyor ve insanı tehlikeye sokuyor. İnsanın düşünceleri ‘orada daha çok var, burada daha çok var’ diyerek her yerde dolaşıyor. Hoş olan şeyleri yiyip içmektense, Allah’ın uzaklaştırdığı şeyler için kazıyor.

İnsan, Allah’ın kendisine verdiği korumanın değerini bilmiyor. İmanın koruyucu çitini eşeliyor, inancın ağ örgüsünde delikler açabilmek için.
“Eğer bu çiti parçalayabilirsem, özgür olabilirim” diye düşünerek, irfan çitinin kazıklarını devirmeye çalışıyor. Fakat insan Allah’ın korumasını terkettiğinde, O’nun güzel yiyecek ve içeceklerini reddettiğinde, ilüzyon tarafından yakalanıyor. Kurtcuklar için cehennemde kazınırken, şeytanlar, iblisler, köpekler ve tilkiler tarafından katlediliyor.

Fakat insan başına gelecekleri düşünmüyor. Sabır, şükür, tevekkül (yalnız Allah’a güvenme) ve hamd (tüm övgüleri Allah’a yöneltme) halini tesis edemiyor. Sağlık ve mutluluk içinde yaşasa da, Allah’a olan inancının korumasını yıkıyor.

Bunu düşünmelisiniz sevgili yavrularım. Akıllı bir insan Allah’ın korumasında kalır. Allah’ ın kendisine sağlamış olduğu yiyeceklerden ve sudan tatmindir, razıdır. Kalbi çok mutludur ve merhamet, sevgi, huzur, doğruluk ve irfan halinde kalır.

Torunlarım, Allah size iç kalbinizin güzel mekanını vermiş, bu gönüle yiyeceğini ve merhametini yerleştirmiştir. Allah’ın koruması onu kuşatmakta ve emin kılmaktadır. Bu korumanın uzaklaşmasına izin vermeyin, onu unutmayın ve yırtıp atmayın. Allah’ın sıfatlarını ve irfanını öğrenmeye çalışın ve huzur dolu bir yaşam inşa edin. O zaman kazalara maruz kalmayacaksınız.

Tavukların nasıl dövüştüklerini hatırlıyor musunuz? Onlar kendi kendilerine eziyet ettiler. Çiti nasıl yırtmaya çalıştıklarını hatırladınız mı? Kendi yıkımlarını arıyorlardı. Siz ve ben, tavukların huy ve davranışlarını kendimizden gidermeliyiz. Yaradanımızın huzur ve sükunet sıfatlarıyla aramalıyız.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.303 -307
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Termitlerin güzel evleri

Sevgili yavrularım. Şuradaki termitler tarafından yapılmış tümseğe bakın. Ne kadar yüksek olduğunu görüyor musunuz? Termitler kolonileri için sağlıklı bir çevre olması için bu evi nasıl da dikkatle planlamışlar Evde, havanın bir taraftan girip diğer taraftan çıkmasını sağlayan hassas bir havalandırma sistemi dahi bulunmaktadır. Ayrıca günışığına izin vermekte, fakat yağmur suyunu dışarıda tutmaktadır.

Termitler evlerinin her zaman kalacağını düşünürler ama er ya da geç mutlaka yok olacaktır. Bir ateş, kolaylıkla bu zekice yapılmış olan evin havalandırma sisteminden girip yayılabilir. Diğer böcekler ve hayvanlar tümseğe girip yavrularını yiyebilir. Yahut bir insan bu nokta da çiftçilik yapmaya karar verir ve evlerini sabanla sürüyerek tüm bir koloniyi yok edebilir.

Sevgili çocuklarım, insan da yaşamında pek çok büyük ve zekice işler yapar. Kocaman saraylar yapar ve onların ebediyen duracağını zanneder. En azından termitler evleri yok olana değin mutluluk içinde yaşarlar. Fakat insan koca bir saray yapsa ve tüm dünyayı yönetse dahi orada huzur içinde yaşayamaz. Yıkım ya kendisinden yahut başkalarından kendisine gelir.

Peki, bu kadar büyük bir ev yapmasının faydası nedir o zaman? Sonsuza kadar kalmayacak. Bir termit yığıntısından daha sürekli değil. İnsan bunu anlamalı ve hiçbir zaman yok olmayacak bir ev inşa etmelidir, ruhu için bir ev. İnanç, azim ve kararlılık ile içine Allah’ın vasıflarının tesisini kurmalıdır. Ve bu tesisin üstünde Hakk’ın, Yaratan’ ımızın gelip ikamet edeceği ebedi bir saray inşa etmelidir.

Bunu düşünmeliyiz yavrularım. Bu dünyaya inşa edeceğimiz hiçbir ev bize fayda sağlamayacaktır. Ama eğer içimizde ilahi marifet evini inşa edersek ruhlarımızın ve hayatlarımızın asla yok olmayacağı mükemmel bir hale erişiriz. Yaşamlarımızda huzur ve sükûnet bulacağımız bu iyilik evini, nurdan evi inşa etmeliyiz.

Allah sevgisiyle, gayretle, O’nun vasıflarıyla, irfanıyla ve yardımıyla bu irfan ve nur evini inşa etme azmini göstermelisiniz. Lütfen deneyin. Bu yaşamlarınız için çok güzel olacaktır. Allah yardımcınız olsun.


Hicr [15/82]:
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ
Ve kanu yenhitune minel cibali büyuten amininDağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı

Hicr [15/83]:
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ
Fe ehazethümüs sayhatü musbihiyn
Bunları da sabahleyin sayha tutuverdi

Hicr [15/84]:
فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Fe ma ağna anhüm ma kanu yeksibun
De o kesb ede geldikleri şeylerin kendilerine hiç faidesi olmadı

Yunus [10/87]:
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Ve evhayna ila musa ve ehiyhi en tebevvea likavmiküma bi misra büyutev vec'alu büyuteküm kibletev ve ekiymus salah ve beşşiril mü'mininBiz ise Musâya ve kardeşine şu vahyi verdik: kavminiz için Mısırda bir takım evler ihzar edin, ve evlerinizi kıble tarafına yapın ve namaz kılın, hem de mü'minleri tebşir eyle

Nur[24/35]:
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Allahü nurus semavati vel ard meselü nurihi ke mişkatin fiha misbah elmisbahu fi zücaceh ezzücacetü ke enneha kevkebün dürriyyüy yukadü min şeceratim mübaraketin zeytunetil la şerkiyyetiv ve la ğarbiyyetiy yekadü zeytüha yüdiy'ü ve lev lem temseshü nar nurun ala nur yehdillahü li nurihi mey yeşa' ve yadribüllahül emsale lin nas vallahü bi külli şey'in alim
Allah, Semavât-ü Arzın nûrudur, nûrunun temsili sanki bir mişkât; içinde bir mısbah, mısbah bir sırçada, sırça sanki bir kevkebi dürrî (bir inci yıldız), mübarek bir ağaçtan tutuşturulur: bir zeytundan ki ne şarkîdir ne garbî, yağı hemen hemen ateş dokunmasa bile zıya verir, nûr üzerine nûr, Allah nûruna dilediğini hidayet buyurur ve insanlar için meseller darb eyler ve Allah, her şey'e alîmdir

Nur [24/36]:
فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَن تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ
Fi büyutin ezinellahü en türfea ve yüzkera fihesmühu yüsebbihu lehu fiha bil ğudüvvi vel asal
(O mişkat) Bir nice evlerde ki, Allah-ü Azîmüşşan o evlerin yükseltilmesine ve içlerinde (mübarek) isminin zikredilmesine izin vermiştir. O evlerde kendisi için sabahleyin ve akşam üstleri tesbihte bulunurlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Gizli Bahçe’ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.237 -239
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Timsah neden yiyeceğini çamura gömer?

Sevgili yavrularım, benimle bir timsah çiftliğine gelmek ister misiniz? Orada insanlar derilerinden ayakkabı ve çanta yapmak üzere timsah besliyorlar.

Şimdi beslenme zamanı. Şu kocaman açılan ağızlara ve dişlere bakın! İnsanın yalnızca otuz iki dişi var fakat timsahın ağzı çok daha büyük ve diş dolu. Eğer yakından izlerseniz, timsahın dişlerini çiğnemek için kullanmadığını görürsünüz. İnsanlar onu küçük et parçalarıyla besliyorlar ve timsah da sadece onları yutuveriyor.

Timsah yiyeceğini çiğnemeyen tek hayvan değil. Aslanlar ve kaplanlar da avlarını büyük parçalar halinde koparır ve tamamını yutarlar. Fakat timsahlarla aslanlar ve kaplanlar arasında bir fark var. Buradaki timsahlar yalnızca birileri etleri parçalara ayırdıkları için çiğnemeden yutabiliyorlar. Fakat vahşi doğada, bir timsah köpek, keçi hatta bir insan öldürdüğü zaman, onları çamura gömer. Et çürümeye başlayınca, eşip leşi çıkarır ve sonra yer.

Bunu neden yapar? Timsahın alt ve üst dişleri düz olarak birleşemez, dolayısıyla avının çiğ etini çiğneyemez. Fakat et çürümeye başlayınca yemesi daha yumuşak ve kolay olur.

Güzel yavrularım, insanlarla timsahlar arasında belirgin özellikler vardır. İnsan çiğneyebilse de yiyeceğini timsah gibi düşünmeden koparır. Çok fena koksa da et yahut herhangi başka bir şeyi yer. İyi veyahut kötüyü, doğruyu ve yanlışı düşünmez. Ve irfan ile bir şeyi çiğnemek yerine, olduğu gibi yutuverir.

Bazı insanlar timsah irfanına sahipler. İyi olanı alıyor, gömüyor ve çürümesini bekliyorlar. Bozulunca yiyorlar. Ne kadar irfan verildiği yahut ne kadar güzel sıfatlar öğretildiği önemli değil, böyle şeyleri beş element inindeki cehalet çamuruna gömerler. Böyle bir insan verileni ancak iyiliği çürüdükten sonra içine alır.

Bu timsah huyu insanın tüm huy ve davranışlarında kendisini gösterir. Allah’ın kelimelerini, hikmetini, adaletini, sıfat ve davranışlarını ve hatta O’na ibadetini alır ve cehalet ve yanılsamanın karanlık cehennemine çürümek üzere gömer. Sonra kendi aklına uygun ve kabul edilebilir olanların manasını almak üzere döner. Ancak yutması kolay olanları yer kalanı çürümeye terk eder. Yemeden önce tüm iyi olanları kendi timsah huylarının seviyesine getirir. İnsan özellikleri, davranışları ve irfanıyla ilgili bu insana ne kadar öğretseniz de nafile, hepsini kendi çamur seviyesine indirerek ziyan eder.

Torunlarım, Allah’ın sıfatları gene O’nun sıfatlarıyla anlaşılmalı ve Allah’ın irfanı da gene O’nun irfanıyla anlaşılmalı. Allah’ın sıfat ve davranışlarının var olduğu yerde irfanı anlamaya çalışmalısınız. İrfan sahibi birisini bulun ve ondan öğrenin. Aradığınız tüm hazineler onda saklıdır. İnanç ile, vereceğini alın. İçinize almayı denemeden önce, öğrettiklerini irfanınıza gömün. Allah’ın vasıflarından bahsettiği zaman, huylarınızı Allah’ın sıfatlarına gömün ve sonra yemeğe iştirak edin. Allah’ın adaletinden bahsettiği zaman, onu adalete gömün ve sonra tadın.

Timsah gibi olmayın. Rehberinizden aldığınızı cehalete gömmeyin. Eğer Allah’ın olanı zekâ ve yanılsamaya gömerseniz, vehmin hayali sıfatlarını görürsünüz: şüphenin, endişenin, kibrin, karmanın, karanlığın ve uyuşukluğun çürümüşlüğü ve leşi. Fakat eğer Allah’ın olanı O’nun mülküne gömerseniz, onun manasını, sırrını ve saadet veren rahmetini anlarsınız. Ancak o zaman yaşamın huzur ve mutluluğunu elde eder ve adaletin yolunu öğrenirsiniz. Ancak o zaman özgürlüğü anlar ve elde edersiniz.

Sevgili torunlarım, yaşamınızın manasına ermelisiniz. Rahmet ve irfan bulmaya çalışmalısınız. Bu size büyük faydalar sağlayacaktır. Lütfen bunu anlayın.
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Gizli Bahçe’ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen MINA »

Lûtfet, bunları ANlayalım Allah'ım...c.c
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Gizli Bahçe’ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen Gariban »

Amin Insaallah.
Resim
Kullanıcı avatarı
Behlül Dana
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 3
Kayıt: 22 May 2011, 19:30

Re: Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen Behlül Dana »

Selamlar ne zaman yeni yazıları eklenecek Bawa M. Barbaros Kardeşim?
Lütfen cevap

çok insan faydalandı etrafimda Tasavvuf ehli mutlaka okumalı bazı kelimeleri değiştirmek gerekir. Belki manevi bir halde denmiş sanıyorum
Gözün gördügü hersey Hakka perdedir.
Bir Meczuba sormuslar "ASK" nedir diye!
Meczub: "Neden bu hale geldim!" demis
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen aNKa »

Muhammedinur Gönül Birliğimize hoş sefa geldiniz Behlül Dana kardeşim.
Biz Behlül Dânâ'yı severiz.


Behlül Dânâ, işsiz güçsüz pejmürde ve perişan bir hâlde Bağdad sokaklarında dolaşıyor...
Harunu’r Raşid’in aslen Ehl-i Beyt’ten bir hanımı vardır.
Bu hatunun dikkatini çekiyor.
Behlül de bu hatunu uyandırmak için zamanını kollayıp duruyor. Bir gün bu hatun:
“Behlül neden avâresin, aylak aylak dolaşıyorsun. Ben sana yardım edeyim, bir dükkan da sen aç ve iş güç tut!...” diyor.
Behlül: “Olur, koca bir dükkan kirala, üç metre ip, bir çekiç dört mıh al!... Kapıya kilid, kilide anahtar gerekmez!...” diyor.
Dükkan tutuluyor aradan bir kaç gün geçince, kadıncağız:
“Bir bakayım ne alıp ne satıyor...” diye dükkana gelir.
Ne görse beğenirsiniz...
Üç tane kuru kafayı duvardaki üç mıha iple asmış...
Yerde bir çekiç, bir mıh var...
Oturmuş köşeye müşteri bekliyor...
Kadıncağız hayrette kalmış: “Behlül, bu nasıl ticâret Allahaşkına!...” deyince,
Behlül: “Ticaretin hasıdır, müşteri yok sultânım!...” der.
Kadıncağız işin sırrını çözemeyince: “Bu kuru kafaları bana sat!...” der.
Behlül “Satarım satmasına da gücün yeter mi?” deyince
Hatun: “Elbette yeter!... ne istersen iste!...” der.
İşte o zaman: “Şu birinci kafa 1 altun, şu ikinci kafa 10 altun, şu üçüncü kafa 100 altun!...” der...
Kadın düşünür taşınır yine çözemez: “Sebeb?” der.
Behlül: “Altunları verince kuru kafalar anlatır sana!...” der.
111 altun cebe inince Belhül:
“Bak Sultânım, Efendim:
Şu birinci kuru kafa, öyle bir kafa ki değil çivi, kurşun bile geçmez, söz anlamaz!...” deyip mıhı (büyük çivi) çakmak ister ama nâfile... “Şu ikinci kafa, öyle bir kafadır ki söz bir kulaktan girer öbüründen çıkar gider!...” deyip mıhı çakarken beraber öbür taraftan çıkar...
“Şu üçüncü kafa, öyle bir kafadır ki bir kulaktan giren söz öbüründen çıkıp gitmez de kendisine yâr olur, derdine çâre olur!...” deyip mıhı çakar ki bu taraftan giren mıh öbür taraftan çıkmıyor...
Al gözüm seyreyle seyrânda; kafasızlar, taş kafalar, kof kafalar, gerçek kafalar ki onlar akıl taslarımızdırlar...

Kul İhvani Divanı

Muhammedi Muhabbetlerimizle.
Resim
Kullanıcı avatarı
Behlül Dana
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 3
Kayıt: 22 May 2011, 19:30

Re: Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen Behlül Dana »

Allah c.c razı olsun, çok memnun oldum yazdığınız için.
Behlül Dananın ve Meczupların hayatımda cooooook özel yerleri vardir :)
himmetleri üzerimize olsun!
Âmin!

Bu kafa olayını hiç okumamıştım çok tşk ederim...
Gözün gördügü hersey Hakka perdedir.
Bir Meczuba sormuslar "ASK" nedir diye!
Meczub: "Neden bu hale geldim!" demis
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen kulihvani »

Hoş BULduk dâNâ BeHLüL can,
Hakkta Hayrda İnşae ALLAH..


Resim

ZEVK 4490

Her NEFES “Belâ!” BâDesi.. “KûN feyeKûN” u Resim MeYHâNa
SeBBaHa!” RAKSında ÂLEM!.. KiM DiVâNâ? KiM PaRVâNâ?
SU” yun TeSTisi “BUZ” dan Dost!. rAHMET BULan ERİ-mekte
FARKa-ARKa-ÇARKa GELen Resim OL-makta Bir BeHLüL DâNâ!...

23.05.11 18:01
ayazağa..istnbl…
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Behlül Dânâ kardeşimiz sitenize hoş geldiniz.
Muhammedi BİZ-lik ve BİR-lik içinde Hakk'ta ve Hayr 'da Hasbi ve Habibi hizmet kervaninda BİR-likte yol almak dileğiyle.
Bawa Muhyiddin Hz.nin hikayeleri bir kaç tane daha var, evet İngilizce kısımla ilgilenmekte olduğumdan bu hikayeleri bitiremedik.
Emre Yaşar kardeşimizin bana gönderdiği çeviriler az kaldı ve tükenmekte ve sanırım bu kitabı tam bitirmedi ya da bitirdi de bize son bir kaç bölümü henüz göndermedi.
İnşaallah bir ara elimize ulaştıracaktır.
Şimdi kaldığımız kısımdan bir kaç eksik bölümü de ekleyip bu hikayeleri yakında bitireceğiz ve sonra bakalım zaman ne gösterecek, hayr olur inşaALLAH.
Bawa Muhyiddin Hz. bir ümmi idi, kendisinin tasavvufî terimlerini bir Dr.Münir Derman (k.s) Hocamız gibi bildiğini sanmıyorum.
Bu yüzden konuşurken bizim alışıla geldiğimiz Tasavvufî kelimelerle konuşmamakta ve kendine has bir şekilde yaşadığını bize kendi diliyle aktarmakta ANladığım kadarıyla.
Bu yüzden kendi anlatış sistemi ve diline sahip, ve onun sistemini iyice okuyup ANlayamayan Bawa Babayı anlamakta güçlük çeker.
Bazen Kur'ân ve Hadisler ile eşleştirip görebildiklerimi yansıtmaya çalışmaktayım.
Sizlerde bu hususta yardımcı olursunuz inşaALLAH.
Şimdi yeni bir bölüm ekleyeyim inşaALLAH.

Es-Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!
Bawa Muhyiddin(K.S)
Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.65 -67
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Turnadaki mükemmel denge

Sevgim sizlere yavrularım. Gelin, hadi denizin uzantısı olan ve oradan balıkların geldiği şu sığ göl gibi su birikintisine gidelim. Kıyıdaki şu ağacın gölgesinde oturabilr ve kuşları seyredebiliriz. Şu turna sürüsüne bakın. Uzun olanları, büyük olanları ve küçük olanları var. Bazıları hafif gri renkte, bazıları saf beyaz, bazıları da prinç kırmızısı renginde. Bazılarıysa koyu safran renkte. Çok uzun olanlar küçüklerden yukarıda duruyorlar. Hepsi de tek ayak üzerinde hareketsiz durarak çok hoş gözüküyorlar.

Bu şekilde ne kadar uzun süre kaldıklarını görüyor musunuz? Vücutları oldukça iri fakat buna rağmen incecik bacağı üzerinde dengede durabiliyorlar. Bakın bazıları kıyıda dikilmiş, başları kanatlarının altına kıvrılmış uyuyorlar. Birkaçı da suyun içinde başları aşağı doğru eğilmiş ve suya odaklanmış. Böyle saatlerce neden ayakta bekliyorlar? Balık yakalamak için. Yanlarından yüzecek yiyeceklerini bekliyorlar. Karadakiler bile hala mükemmel bir dengeyle sabırla dikiliyorlar. Bu durum turnalar için doğaldır. Ne kadar güzeller değil mi?

Sevgili çocuklarım, torunlarım; tıpkı turnaların balık yakalamak için hareketsiz bir şekilde dengede durmaları gibi, biz de ihtiyacımız olan şeyleri yakalamada irfan dengesine sahip olmak zorundayız. Bu hassas irfan ile, çözümleyici irfan ile ve kutsal berrak irfan ile yaşamımızın her saatinin her dakikası hazır beklemeliyiz. Allah’ın lütfunu, rahmetini elde edebilmek için bu irfanı tek noktaya yoğunlaştırmaya ihtiyacımız var. Bu inanca, kararlılığa ve azime ihtiyacımız var. Tüm niyet ve düşüncelerimiz Allah’ın aşkına, rahmetine ve güzel sıfatlarına yoğunlaşmalıdır. Bu noktada dengemizi bulmalı ve Hakk’ı yakalamalı, ele getirmeliyiz.

Bu ince manayı yakalayabilmek için, irfanımız çok hassas ve keskin olmalıdır. İrfanı irfanla yakalamalı ve inceliği incelikle bulmalıyız. Hakikat noktasında denge sağlayarak hareketsiz beklemeliyiz. Uykuda yahut uyanık, hatta yürürken bile bu irfan, düşünce, niyet ve iman noktasını korumalıyız. Ne gölgemiz ve ne de zihnimiz hareket etmemeli. Arzularımız sessiz kalmalı. Herşey tam bir hareketsizlik içinde olmalı. Gece ve gündüz bu incelik üzerinde dengemizi sağlayarak bu şekilde durmalıyız. Tüm bağlarımız, akrabalıklarımız, bencilliğimiz, açlığımız, hastalık ve yaşlılığımız mükemmel bir şekilde kontrol altında olmalı. Mutluluk ve hüznümüz çözümleyici irfanımızla kontrol altında olmalı. O’nu yakalamak için bu hassas halde bulunmak zorundayız. Bu hakikat noktasını, yani Allah’ı yakalamalıyız.

Torunlarım, eğer bu şekilde olabilirsek bu aşkın tadına ve bu tek mananın lezzetine ereriz. O’nun rızkını emmeli ve saadetini tatmalıyız. O zaman ruhumuzun açlığı, bu var oluşun karmasının açlığı ve kullar olarak bizde bulunan açlığı yatıştırmış olacağız. Yaşamımızdaki sıkıntıları sona erdirecek ve huzura, sükunete ve sevgiye kavuşacağız.

Turnanın vücudunun ağır olması gibi, bizim vücutlarımız da ağırdır. Akıl ve arzular ağırdır. Dünya ağırdır. Toprak, kadın ve altın arzusu ağırdır. Fakat ne kadar ağır olurlarsa olsunlar, eğer onları kontrol edebilir ve dengede durabilirsek düşmeyiz.

Bunu düşünün sevgili torunlarım. Tamamen dengede kalmalıyız. Aksi takdirde Hakk’ı yakalayamayız yahut manasına eremeyiz. Turna kuşunun kendisni kontrol edişi gibi, biz de içimizdeki herşeyi kontrol etmek için irfanı kullanmalı ve Hakk’ı yakalamalıyız. Bu bize çok büyük bir yücelik kazandıracaktır. Sevgim sizlere. Allah bize bu kontrol ve dengeyi versin.
Resim
Cevapla

“►Bawa Muhyiddin◄” sayfasına dön