Leyletü'l-Kadr (Kadir Gecesi)

Muhammed Rahim Bawa Muhyiddin (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Leyletü'l-Kadr (Kadir Gecesi)

Mesaj gönderen aNKa »

Resim


Leyletü'l-Kadr (Kadir Gecesi)

Şeyh Muhammed Rahîm Bawa Muhyiddin (ks)


Cevirmenin Notu:
Sevgili okuyucular,
Bawa (ks)’nin bu yazısı Ramazan Orucu adlı kitabın içinden Kadir Gecesi ile ilgili olan bir bölümdür.
Kadir Gecesinin ve orucun önem ve mânâlarınıına işaret etmektedir.
Bu yazı, Bawa Muhyiddin (ks)’in öğrencileri ile yaptığı ramazan sohbetlerinden bir alıntıdır.
Bu sohbetler böyle her ramazan gecesi devam etmiş ve bunlar bu Ramazan Orucu kitabını meydana getirmiştir.
BİZden BİZe, faydası olacağı umuduyla.
Selam, Sevgi ve Muhammedi Muhabbetle...

Barbaros Sert


Bismillâhirrahmanirrahim.

Allah!
Yaratıcı O’ ki bize bütünlük verdi!
O, sükunet ve huzur bağışlayandır!
ALLAH, hakiki RIZIK ve RAHMET verendir.
Sen, İNSANa; bu Âlemdeki ve Ruhlar Âlemi’ndeki herşeyi ,
Arş’ı, Kürsî’yi, Kalemi, Cenneti ve Kader olan Levh-i Mahfuzu yerleştirdin...
Bir olan Allah!
Sen bize herşeyi verdin, Sen bize bütünlük, uzun ömür ve ölüm verdin.
Allah! Bizleri tamam eden sensin.
Sen bize her türlü serveti, sen bize senin rahmetini ve üç âlemin en aziz hazinesini verdin.
Bizi insan yaparak, sen bize ululuk, şeref ve ilim (bilgelik) verdin.
Allahu Teâlâ!
Yöneten ve besleyen tek olan!
Sen bize emniyet (kesinlik), saygı (hürmet), ve sana ibadet edebilmemiz için kararlı (sarsılmaz) bir iman verdin.
Bütün hediyeleri bağışlayan Allah!
Sen bize ölümsüz bir hayat ve ölümlü bir hayat verdin.
Sen bize mükemmel bir cennet, kusursuz bir vücûd, ve kusursuz bir cehennem verdin.
Sen bize göz kamaştırıcı bir bilgelik ve iman verdin.
Bunun yanında, sen bize cehalet ve şehvetin karanlığını da verdin.
Sen, “âlemlere rahmet” olan, bize bitmeyen bir servet, “bütün âlemlerin rahmet serveti” ni verdin.
Sen bize bu en mükemmel iman servetini, inancı, sabrı, şükürü, tevekkülü ve ALLAH’a top yekün teslimiyeti (el-Hamdülillah) verdin.
Sen bize kanaat (hoşluk) veren serveti verdin.
Sen bize bu güzellik servetini lütfettin ve bizi tamam hale getirdin.
Sen bize kusursuz dünyayı ve onun büyüleyici etkilerini verdin.
Sen bize câhil (görgüsüz) Tutku ve Bağlılıklar verdin.
(Burada insanın câhilce arzuları, dünyaya bağlantıları kastediliyor).
Sen bize; küstahlık, huzursuzluk ve dünyaya bağlarıyla birlikte temel arzular getiren bu his ayartıcılarının karanlığını verdin.
Sen bunun yanında bize sevginin ve güzelliğin nurunu da verdin.
Sen bize bu mükemmelliği verdin.
Ey herşeyi veren Allah!
Bütün âlemlerin rabbi (Rabbü’l- âlemin)!
Biz senin mükemmellik hediyeni terkettik ve coşku ile kusurlu şeyleri arzuluyoruz ve biz yıkım yolu üzerinde yürüyoruz.
Biz akıl ve tutkularımizi izliyor, bütünlüğü bırakıyoruz ve ölüme doğru uzanıyoruz.
Biz temel arzularımızı takip ediyor ve dünyayı geziyor, his ayartıcılarına, uyuşukluk, şehvet, kızgınlık ve nefreti illüzyonlarının karanlığına yem oluyoruz!
Allah!
Lütfen şeytanın yolunda yürüyen bizleri koru.
Lütfen küstahlık (kibir), karma ve maya’yı yok et.
Bize, doğru yolda yürüyebilmemiz için yardım et ve bize huzur ver. Küsthalığımızı (kibrimizi) yok et.
Ayrılıklarımızı yok et ve bizi huzurun harmonik yollarına götur.
Hayır severlik yapabilmemize ve oruç tutabilmemize imkan ver.
Bize iman, dua ve sana ibadet edebileceğimiz bir yol ver.
Hayır (zekat vebenzeri faaliyetler ), Oruç ve Hac seyahati...
Bu görevler bilgelik (akıl) ile, duygu ile, iman ile ve bilinçlilik ile farkedilecektir,
Seni anlayan fiillerle farkedilecektir, ve kendine güvendiği gibi diğerlerine güvenen bir akıl (bilgelik) ile farkedilecektir.
Oruç, uygun olduğu gibi ve hissederek, bilinçlilikle, ve zeka ile anlaşılacağından, bu oruç Resûle (sav) vahyedildi.
Allah, bu imanın olgunluğunu ve yüceliğini Resûl (sav)’e vahyetti ve dediki:

“Ya Muhammed!
Ümmetine bunu izah et!
Onlara bu görevi, bu emredilen görevi yerine getirmelerini söyle.
Kelimeyi tevhidi söylemiş olanlar için, ve sağlam (azimli) bir imana sahip olanlar için bu oruç, tahsis edilmiş bir görevdir.
Bunu farkedenler için ve BENi bilenler için, bu rahmet olacaktır.
Eğer insan; bunu anlar ve yerine getirirse,
Eğer anlar ve tüm yaşamlara karşı görevini ifâ ederse;
Ona Servetimi vereceğim,
Ona Rahmetimi vereceğim,
Ona İmanın mükemmelliğini - bütün âlemlerin rahmetini vereceğim.
Eğer insan BENİM gibi birlik, tolerans ve eşitlikle yaşarsa, bu oruçların en büyüğü olacaktır.
Rahmet olacaktır.
Benim Kürsîme (tahtıma) erişim olacaktır.
Benimle birliğe erişim olacaktır (Âhir).
Bitmek bilmeyen bir servet! Cennet! Mutluluk getirecek bir define !
Ya Muhammed!
Anla ve ümmetinden bunu yapmalarını iste!
Onlari ilahî ilmin doğru yolu üzerine yönelt!
Onlara Benim rahmetim olan İlahî İlmi öğrenmelerini söyle!
Onların bu gizemli İlahî İlmi anlamalarını sağla!
Bu onları sessiz, ve herkese karşı sabırlı yapacaktır.
Ve insan nezaman kendisini İlahî İlmi ile anlar, ozaman kendini ve Beni bilecektir.
Onların irfandaki irfanı anlamalarını sağla!
Onların sağlam imandaki sağlam imanı anlamalarını sağla!
Onların ibadet içindeki ibadeti anlayıp uygulamalarını sağla!
Onların hayırseverlikteki hayırseverliği anlayıp yapmalarını sağla!
Onların oruç tutma içindeki orucu anlayıp onu ifa etmelerini sağla!
Bu İlahî İlimle, onların hac seyahati içindeki HAC SEYAHATİni, Hacc da ki HACCı, düşünmelerini ve bu görevi anlayışla üstlenmelerini sağla!
Onların insan da ki HAKIKI İNSANı anlamalarını sağla!
Onların, İNSAN-ı KÂMİL’de Mükemmil olarak var OL-ÂNı anlamalarını sağla!
Onların Mükemmillikteki (Mükemmel: kamil-oğun olan. Mükemmil: kâmil olmakla beraber, kâmil yetiştirebilen buna yetkili OL-ÂN...) parlaklığı, Kutbu anlamalarını ve fark etmelerini sağla!
Onların Kutb içindeki KUTB olanı anlamalarını sağla!
Onların Nur içinde NUR olan göz kamaştırıcı mükemmelliği fark etmelerini sağla!
Onların Nur daki hazine olan ALLAH’ı fark etmelerini sağla!
Rahmeti anlayan , Allah’ın külli şeye şamil olduğunu anlayan birisi, saf imanlı biri, bir MܒMİN olacaktır.
Bu saf imanlı, mutlak imanın parıltısı (Din-ül İslam) olan Mükemmil (İnsan-ı Kâmil) insan olacaktır.
O cehennemi asla görmeyecektir, ölümü asla görmeyecektir.
O sonsuz hayatın rahmetine sahip olacaktır.
O bütün yaşamlara hayat olan şefkat (rahmet) ile yaşayacaktır.
Abdullah ismi ile, Allah’a kul olacak ve ona hizmet edecektir.
Bir kez imanın uygun yollarını idrak edince, başka hiç birşeye ihtiyaç duymayacaktır, o, Allah’ın kulu olarak kalacaktır.
Onların bu hâli fark etmelerini sağla!
İnsan farkedip içeriye baktığında, Ben Rahmet olacağım!
Eğer o, HAKİKİ İNSANı anlarsa, ben insandaki HAKİKİ İNSAN -İnsandaki İNSAN olacağım!
Ben İNSAN-ı KÂMİLdeki KÂMİL olacağım!
Ben İlahî İlimdeki İLAHI İLIM olacağım,
Ben azimli (sağlam) imandaki AZIMLI İMAN olacağım,
Ben hayırseverlikteki Hayırseverlik olacağım,
Ben oruçdaki ORUÇ olacağım,
Ben Haccdaki HACC olacağım ve
Ben iman kelime-yi şehadetteki KELIME.
Ben ibadetteki İbadet, inanıştaki İnanç olarak deneyim edileceğim.
Ben bunun yanında gözdeki Göz olacağım,
Ben servetteki Servet olacağım,
Ben Allah’ın Nurundaki Nur olacağım, Nurdaki Nur olacağım.
Ben İç Kalbdeki İç Kalb (FUAD) olacağım,
Ben İlahî İlimdeki parlaklık olacağım,
Ben kutub’daki KUTB olacağım,
Ben Nur’daki Allah İLE olacağım, ve Allah’daki Allah BİRR olarak hizmet edecek ve bütün âlemlerin rahmeti olarak bilineceğim.
Ya Muhammed!
Ümmetinin bunu anlamasını sağla!
İrfana sahip olanlara,
İmanı olanlara,
İstikrara sahip olanlara,
Ve şu “KUL” olanlara,
Onlara bunu Söyle ve onlara bunu açıkla!
Ve hatta bunu kavrayamayanlar var ya, onlara bu beş farz olan görevi (islamin beş şartı) yapmalarını ve anlayış kazanmalarını söyle!
Onlara irfanı vaaz et, ve irfandan doğru onların anlamalarını sağla!”
Bundan başka, Tek olan, yöneten ve rızık veren Allah, Resûl’e (sav) bu açıklamaları verdi (ahadis) - bu sözler Kur’ân’ın iç mânâlarınıı ve İlahî İlmi in sözleri olarak bilinecektir.-
O Resûl’e orucun mânâlarını açıkladı.
“Ey Muhammed!
Hatta ben ilk surety
[1] sana Hira dağında gönderdiğim de, Ben bu NUR ve RAHMETi indirdim.
Ben sana onu LEYLETܒL- KADR olarak gönderdim.
Ben sana onu o gün gönderdiğim zaman, İLK NUR ki o sana indi ve kendisini senin İç Kalbine (FUAD’ına) gömdü.
Leyletü’l- Kadr denen Nuru indirdim ve senin İç Kalbini açık tuttum.
Ben bir ümminin kalbini bir ilim kalbine çevirdim
Ümmî birinin kalbini kudsal ilim dolu bir kalbe çevirdim.
Ben onu rahmete dönderdim.
Ben onun hatırlamasını sağladım.
Ben onu Nura dönderdim.
Ben onu sen anlaşılasın diye öyle yaptım.
Ve sana, rahmet olan Allahu’yu Nur olarak Leyletü’l- Kadr’i vahyettim.
Ben senin İç Kalbini bu Nur’la besledim.
Ya Muhammed!
Eğer insan, kalbinin kara kayalı dağlarına tırmanır ve ötesine geçerse,
Eğer o minik et zerresini, bismin-kai’yi (ufak et parçasını:bkz.dip not) açarsa,
İçine doğru gider, ötesine tırmanır ve Bana eriyen bir kalb ile ibadet ederse,
Leyletü’l- Kadr olarak bilinen o İlahî İlmi indereceğim.
Ben bunu onun İç Kalbine göndereceğim!
Ya Muhammed!
Ben, ayni İlahî İlmi, ayni Leyletü’l- Kadr’i, eriyen İç Kalbini açan ve ibadet eden herkese indireceğim.
Bu KADR, bu IŞIN parlayacak.
O İç Kalbde rezone edecek.
Ben Cebrail’e seni üç kere sıkı tutturttum.
Sen üç arzuyu (tutkuyu): “Dünya, Kadın ve Altını”
[2], ezdikten sonra,
Sen kibir, karma ve mayayı, şehveti, öfkeyi, günahı ve cehennemi ezdikten sonra,
Sen safradan (aksilik, sinirlilik, huysuzluk, safra suyu mânâlarınıda vardır) doğan bütün bu kara taşları ezdikten sonra, Ben KADR olarak bilinen NURu indirdim.
Ben onu alçalttım ve senin İç Kalbine gömdüm.
O gün, bu ilk seferde , Nuru gönderdim, Kur’ân’ı gönderdim.
Bundan sonra sana indirmiş olduğum bütün ışınlar, senin İç Kalbine ihtişam (parlaklık) ışınları gibiydi.
Her cümle ve her sözcük bir Nur ışınıydı.
Bütün bu ışınlar Leyletü’l- Kadr idi.
NUR-U MUHAMMED olarak bilinen NUR, indirdiğimin her MÂNÂlarını iyi kabul etti ve onu onun kendisi yaptı.
Birkere kurulduktan sonra (yerleştikten sonra), dış tarafta Thiru Kur’an- DIŞ KUR’ÂN
[3] olarak, ve Thiru-Marai [4] İÇ KUR’ÂN olarak vahyedildi (açığa çıkarıldı).
O belirdiği (doğduğu) zaman, her Nur bir IŞINdır, bir KADRdir.
Işın ruhtur (candır).
Can Nur’dur.
Işık rahmettir.
Rahmet bütünlüktür (doluluk, tamamlıktır, kemâlâttır).
Bu bütünlük göz kamaştıran (parlak) iman nurudur.
Bu parlaklık (göz kamaştıran), saflık nuru olan “DİN”dir.
Bu saflık nuru, yaşamın Yaşamı olan HAYAT’dır.
Bu Hayat gizemlidir (esrarlıdır).
Ve Ben, gizemdeki Gizem (sırdaki SIR, esrardaki ESRAR) olarak, Bismillâhirrahmânirrahîm’in (besmelenin) rahmetini, Er Rahmân ve Er Rahîm olan ALLAH’ın sınırsız rahmetini bütün yaşamlara bağışlayan olacağım!
Ya Muhammed!
İman’ın mânâlar ışınını ümmetine açıkla!
Onlara İlahî İlmi ver!
Onların İç Kalblerini aç, ve karanlığın kayalarını, ayartıcı duyuların kara kayalarını parçala (ufala, dağıt)!
Toprak (dünya), ateş, kibir, karma, maya, öfke, şehvet, bencillik, gurur ve kıskançlığı parçala (ufala, dağıt)!
İnsan bu kara kayaları ufalayıp dağıttığı ve onları ilim ile ezdiği zaman,
İnsan bu sert kayaları “Lâm (Kudret Nuru)” ın nuru ile kırdığı zaman,
Varlığa gelen (oluşan) “Mim” sûreti Muhammed olacaktır.
Ne zaman bu sûret, bu Muhammed’in sûreti varlığa gelir, ne zaman bu hal doğar, eriyen bir kalble yapılan ibadet (namaz) büyüyecektir (yeşerecek).
Bu ibadet ne zaman gelişmeye başlarsa, ilk Sûret (Sûretü’l-Alak) ”
[1] onun İç Kalbinde (Fuadında) Leyletü’l- Kadr olarak doğacaktır.
İnsan, ne zaman saf imanlılardan birisi olur ve onun kalbi Allah’ın göz kamaştırıcı nuru (İman-İslam) ile dolar, onun kalbi “AHAM” açılaçaktır.
Ne zaman bütün karanlıklar yok edilir, “AHAMED” diye bilinen Nur doğacaktır.
Bu Nur Benim tarafımdan konuşulan her sözcüğü emecektir (absorbe edecek).
Sözcükler emildiği ve sonra tehayyün ettiği (o vücûdda dirildiği, yapacağını yaptığı) zaman;
Onlar Benim niteliklerimin, vilâyetimin küvveti (gücü) olacaktır.
Onlar 99 Vilayet olan Kur’ân’ın Esma-ül Hüsna’sı olacaktır.
Uyumlu, iyi davranışlı, ölçülü, iyi niteliklere, sabır’a, iç sabır’a (Sabır), memnuniyete (Elhamdülillah), Allah’a güvene (Tevekkül), Allah’a tam teslimiyete (İslam), ve doğruluğa, istikrarlılığa, ve imanın bütünlüğüne sahip olan birisi, bunda bir Nur olan ve benim hareketlerimle hareket eden birisi, işte o Benim KULUMdur.
O saf imanlı birisidir ve O, “Muhammed”dir.
O nurdur, ve Allah’ın Nurudur.
O benim sabır servetim olacak, sabrı uygulayacaktır.
Ya Muhammed!
Bunu o iman ile gelip Beni arayanlara söyle.
Emredilen görevlerden ve sana vahyettiğim herşeyden, indirdiğim ilk şey Leyletü’l- Kadr olan Nur du.
Ümmetin bu hale erişince, Benim sözlerim, Benim açıklamalarım (ahadis), ve Kur’ân’ın harfleri ruh gibi ve Nur ışınları gibi olacak.
Hayat mükemmellik
(*) olacak.
Rahmet olacak.
Bunu anlayan o kişi saf imanlılardan birisi olacak.
O “IMAN” olacak.
O “İNSAN-I KAMIL” olacak.
O “KUTB” olacak.
O “NUR” olacak.
O Nur MUHAMMED olacak.
O Allah’ın kulu olarak, Allah’ın rahmetini almış (Kabul etmiş) olacak.
Rahmetime nail olduğu zaman, Benim İlahî İlmimi anlayacak.
İç Kalbi hep pırıl pırıl parlayacak.
Onun kalbi ve yüzü Beni görmüş olmanın güzelliğine sahip olacak. O benim görevimi
(**) yapacak.

Not (Barbaros Sert):
(ufak et parçasını:bkz.dip not) Bismin-Kai (Arapça +Tamilce kelime): Bütün yaşamlardaki küçücük bir etteki bir kudret noktası. Her yaratığın kalbinde, doğal olarak ve kendiliğinden ALLAH’ın bilincinde olan bir nokta vardır. Hatta biz ALLAH’ı unutsak bile, vücutta O’nu hatırlamamızı sağlayan bir kuvvet vardır. Etteki bu nokta titrer ve Bize O’na inanmamızı hatırlatır. ALLAH bu bu et parçasını bize kendi yaşamlarımızdan daha yakin olarak yerleştirdi, ve ALLAH ordadır, hatta bu küçücük noktadan daha kücüktür. Hakikat, Nur, ALLAH ve O’nun kuvveti orada mükemmel bir itidaldedirler.:

(*) - mükemmellik kelimesi ayni zamanda kemalat mânâsına da gelir.

(**) - burada görev diye bahsedilen , ALLAH ahlâki ile ahlâklanılan kişinin Allah’ın kullarına hizmet ettiği gibi Cenabi Allah’ın tüm yaratıklarına ve kullarına rahmet ile muamele etmesi ve onlara hizmet halinde olmasıdır.
Bawa Muhyiddin Esmaül Hüsna kitabinda bu görevi söyle ifade etmektedir:
“Esma ül-Hüsna, O'nun ifa ettiği hizmetlerdir (görevlerdir).”
“ALLAH bizdeki niteliklerini yeşertsin. Yaptığımız işleri fiilleri O'nun fiillerine çevirsin.”
“Esmaü’l- Hüsnâ’nın mânâlarını ve görevlerini anlamalıyız. O’nun görevini anlamalıyız.
Esmaü’l- Hüsnâ, ALLAH’ın görevinin, O’nun şefkat nitelikleri görevinin uygulamasıdır,
O’nun hilkati için yaptığı hizmetin (görevin) uygulamasıdır.
Dünya der ki : “Esmaü’l- Hüsnâ O’nun velâyetleridir, O’nun mucizeleridir.”

“ALLAH’a görev (hizmet) olan şey, dünyaya bir mucizedir.
Esmaü’l- Hüsnâ budur.
Yapmak zorunda olduğumuz görev budur.
Biz Allah’ın rahmet niteliklerinin görevini yapmalıyız.
Allah’ın niteliklerinin sûretini almak ve ALLAH’ın görevini yapmak KUR’ÂN dır.
Başka her şey kurban edilmelidir.”

Ya Muhammed!
Bunu ümmetine bildir!
Bunu onlara söyle, ilahî ilmin mânâlarını onlara göster, ve onların idrak etmelerini sağla!
Onların bu irfan yolunu izlemelerini ve Bana ulaşmalarını sağla!
İstikrar, kararlılık, ve sabır dan doğru onların Beni görmelerini sağla!
İnsan, sadece o zaman iyi neticeler kazanacak.
Sadece ozaman o bu orucun ne olduğunu anlayacak!"

Böylece Allah, Resûl Sallallahu Aleyhi Vessellem’e konuştu.
Hepimiz bunu anlayalım. İmanı, Namazı, Orucu, Zekatı, Hac seyahatini anlayalım.
Biz bu beş DIŞ ve İÇ görevi anladığımız zaman ve sağlam bir iman kurduğumuz zaman, “MUHAMMED”î olacağız.
Daha sonra, mağaranın dışına çıkıp , eriyen bir kalb ile ibadet ettiğimizde, Leyletü’l- Kadr diye bilinen nur inecek.
Göz kamaştıran bu iman ve sûret aşağı indirilince, üç arzu parçalanmış (ufalanmış) olacak ve dinler yok edilmiş olacak.
İç Kalbimiz İlahî İlmi ile dolmuş olacak ve biz herşeyi unutmuş ama tamamen Allah’ın İlahî İlmi ile dolu bir “Ümmî” olacağız.
İç Kalb tarafından sadece Allah’ın nitelikleri, O’nun İlahî İlmi, ve O’nun SÖZLERI absorbe edilecektir.
Ve onlar zâhirde açığa çıkınca, hayatın sözleri olacaktır.
Onlar NUR olacaktır.
Biz, bu İlahî İlmi anlamak zorundayız.
Erkek ve kız kardeşlerim, benimle doğmuş olan cocuklar!
Allahu Teâlâ, TEK olan ki “O” yönetir ve rızık verir (idame ettirir), O bu RAHMETi Resûle (SALL etti) bağışladı.
O bir çok yönlerde, hadislerde ve Kur’ân da , “O”nun İlahî İlmini bir IÇ SIRRI (Bâtını Sırr yahut MÂNÂLARIN SIRRI) olarak yerleştirdi ve açıklamalar verdi.
Biz bunu anlamalı ve Allah’a içeriye dönük olarak ibadet etmeliyiz. Eğer bunu yaparsak, hazine ve rahmete erişebiliriz.
Biz bu rahmete kavuşacağız.
Her çocuk basiretini (iç görüş) kullanmalı.
İlim için araştırmalıyız.
Biz ilmi içeriye doğru araştırmalıyız!..

Amin!
Ey Allemlerin Rabbi!
Lütfen bize hayr ve rahmetini ihsan et!
Ve böyle BİZe merhamet et!
Lütfen bu çocukları sağlam bir iman ile doldur!
Lütfen çocuklarımın her birinin kalblerini açık tut!
Lütfen İç Kalblerinden karanlığı uzak tut!
Karanlık ve vehmin kara kayalarını darmadağın et!
Onların İç Kalblerine Leyletü’l- Kadr Nurunu indir!
Ya Allah!
Lütfen onlara Senin yolunda ibadet etme ve eriyen bir kalb ile namaz kılma niyetini ver!
Ve öyle RAHMET et onlara!
Amin!
Ey Âlemlerin Rabbi!
Allah’ın selamı üzerinize olsun !
Gidin ve orucunuzu tamamlayın!..



DİPNOTLAR:
[1] İlk Sûret:
İnsanın şekline hitaben kullanılmıştır.
Kur’ân’ı kerimdeki sûrelerede sûret denilir.
İlk inen sûre Alak Sûresiydi:
Resim----İkre' bismi rabbikelleziy halak: Yaratan Rabbinin adıyla oku! (Alak 96/1)
Resim----Halekal'insane min 'alak: O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı. (Alak 96/2)
Resim----İkre' ve rabbükel'ekrem: Oku, Rabbin en büyük kerem sâhibidir. (Alak 96/3)
Resim----Elleziy 'alleme bilkalem: O ki kalemle (yazmayı) öğretti. (Alak 96/4)
Resim----Allemel'insane ma lem ya'lem: İnsana bilmediği şeyleri öğretti. (Alak 96/5)
Resim----Kella innel'insane leyatğa: Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder. (Alak 96/6)
Resim----En reahüsnağn: Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için. (Alak 96/7)
Resim----İnne ila rabbikerrüca: Kesinlikle sonunda Rabbinedir dönüş!': (Alak 96/8)
Resim----Eraeytelleziy yenha: Baksana o engelleyene, (Alak 96/9)
Resim----Abden iza salla: namaz kılmakta olan bir kulu! (Alak 96/10)
Resim----Eraeyte in kane 'alelhüda: Gördün mü (ne dersin?), ya o (kul) doğru yolda olur, (Alak 96/11)
Resim----Ev emara bittakva: Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse? (Alak 96/12)
Resim----Eraeyte in kezzebe ve tevella: Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse, (Alak 96/13)
Resim----Elem ya'lem biennallahe yera: O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu? (Alak 96/14)
Resim----Kella lein lem yentehi lenesfe'an binnasiyeh: Sakın, Celâlim hakkı için eğer (akıllanıp) vaz geçmezse muhakkak sürükleyeceğiz elbet biz o alnı (Alak 96/15)
Resim----Nasiyetin kezibetin hatieh: Yalancı, câni bir alnı (Alak 96/16)
Resim----Felyed'u nadiyehu: O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın. (Alak 96/17)
Resim----Sened'uzzebaniyete: Biz de Zebanileri çağıracağız. (Alak 96/18)
Resim----Kella la tüti'hü vescüd vakterib: Sakın onu dinleme de (Rabbine) secde et ve yaklaş. (Alak 96/19)


[2] Dünya (toprak), Kadın, ve Altın:
Doğu mistisizminde, bütün hissi arzular, “Dünya Kadın Ve Altın” diye kısaltılıp söylenir.
Ayrcıa buradan Ali İmran Sûresi 14.ayetede işaret var.
Her bir kelime temel bir arzunun semboludur.
Dünya: (toprak) alan ve güç kazanma arzusu,
Kadın: cinsel şehveti ve,
Altın da materyalistik arzuları sembole eder.


[3] Thiru Kur’an :
Orjinal ilk Kur’ân. Tiru Tamilce de üçlü demektir.
İnsan’ın İç Kalbine başlangıçta yazılan İlahî yazıt.
İlahi sözlerin açıklamaları ki bunlar İç Kalbde sonsuza dek var olurlar.
Tiru Kur’ân içinde, Allah, üç dünyanın (başlangıç, bu dünya ve âhiret), O’nun rahmetinin (Zât’ınn özü) özü hakkındaki açıklamaları, O’nun üçlü radyansının (Allah-Nur-Muhammed ya da Elif-Lâm-Mim) ve hilkatının (sıfat) bütün sır ve özlerini gömdü.
Bu üçlü radyans başlangıçtan beri daima O’nunla beraber idi, üçü birden aynı yerde var idi.
Yaratılmışın olmadığı bir hâlden, (Kudretullah)
Allah’tan Nur açığa çıktı, (Leyletü’l-Kadr-Kudret Nuru)
Sonra bu Nur’dan MUHAMMED açığa çıktı ve bundan bütün HILKAT meydana geldi.
Tiru Kur’ân, Kur’ân-ı meydana getiren ayni 28 harften oluşmuştur ki bu 28 harf insanın latif vücudunu meydana getirmiştir.
Bu 28 harfden doğru Thiru Kur’ân-ın 6666 âyetinin mânâları açığa vurulur.
Herşeyin hepsi Allah döktükçe ondan yayılır.
(Sanki Türkçe ifadeyle DİRİ KUR’ÂN...)


[4] Thiru Marai:
Tiru Marai’nin mânâlarınısi kudsal yazıtlardır.
Tiru Marai yada Tiru Kur’an her din ve yazıtlara referanstır.
Allahın doğruluk ve adaletinin bütün insanlığa insan davranışına yol gösterici ilkeler ve Hakka kavuşmanın mânâlarınısini açıklayıcı ilkeler olmak üzere, her çağda her millete tecellisidir.
ALLAH insanda her ÂN hazır ve nazır bulunan Hakikat’dir.
Tiru Kur’an Allah’ın parlak irfanından, Nur’dan çıkan vahyidir.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ

وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ

تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ

سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ



97 - KADR SÛRESİ

Mekke döneminde inmiştir. 5 âyettir. Sûre, Kadir gecesini anlattığı için bu adı almıştır. Kadr, azamet ve şeref demektir

Bismillahirrahmânirrahîm

1. Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.

2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin!

3.Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

4. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.

5. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.

Sadakallahülazim.
Resim
Cevapla

“►Bawa Muhyiddin◄” sayfasına dön