HZ.MEVLANA

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

HZ.MEVLANA

Mesaj gönderen zahidzenderun »

HZ.MEVLANA




En coşkun aşkla bağlı olduğumuz Yüceler Yücesi, bizi sevgisinden sevgisiyle yarattı. Sayısız nimetler verdi.
Yarattığı her şey bizim için, bizler de büyük ve derin bir muhabbetle O’nun içiniz.
Öyleyse sevginin yaratıcısı olan Allah’tan korkulur mu?

Elbette korkulmaz Allah’tan. Hastalıklardan, hırsızdan, hayırsızdan korkar gibi korkulur mu, Yüceler Yücesi Yaratıcımızdan?


Allah korkusu, “O’na layık kul olamamak” korkusudur.
“Verdiği nimetlerin şükrünü ödeyememek” korkusudur.
Bu korku, “en derin saygımızda kusur etmek” korkusudur.
“Ne yaparsak yapalım, O’nun sevgisine karşılık verememek” korkusudur.

Bu korku, tatlı bir heyecan taşır içinde. Ulvî ve kutsal olan bir başka korkudur Allah korkusu.
Mevlânâ’ya göre
“Allah korkusu, imanlı bir kalbin ziyneti ve süsüdür. O korkudan mahrum olan gönüller, haraptır ve şehvet yuvasıdır.”

Hz. Mevlânâ bir gün tamirat için evine usta çağırmıştı. Adam işini yapmaya başlamıştı. Mevlânâ’nın talebelerinden bazıları, onun Hristiyan olduğunu anlayınca biraz da şakayla ona şöyle dediler: “Dinlerin en sonuncusu ve en güzeli İslam’dır. Sen de güzel gönüllü bir insansın. Niçin Müslüman olmuyorsun?”

Usta, işine ara verdi. Başını kaldırıp onları şöyle bir süzdü. Sonra da biraz mahcup olarak şu cevabı verdi: “Neredeyse 50 yıldan beri İsa dinindeyim. Dinimi terk etmek hususunda ondan korkuyor ve utanıyorum.

Ustanın bu sözlerini, o sırada içeriye giren Mevlâna duymuştu. Şu karşılığı verdi: “İmanın sırrı korkudur. Her kim Allah’tan korkarsa , o Hristiyan da olsa din sahibidir, dinsiz değildir.”
Mevlânâ’nın bu açıklaması üzerine adam, hemen Müslüman oldu.



KENDİNİZİ GÜVENDE HİSSETMEYİN

Mevlânâ, insanın dünya imtihanından emin olmamasını ister. Çünkü dünya imtihanı ağırdır; zira kazandıracağı Cennet, çok kıymetlidir. Bu en büyük ikramiyeyi kazanmak, elbette önemli bir emekle mümkündür. Allah, insana kaldıramayacağı bir yük yüklemiş de değildir. Buna rağmen insan, his ve heveslerine kapılıp, dünyanın imtihan yeri değil, bir zevk ve eğlence yeri olduğunu sanıyor.

İşte o zaman, imtihan sahibinin azametini, celâlini, adalet sıfatlarını, dolayısıyla vereceği karşılığı düşünüp korkmak gerekir.
Allah’tan değil, ama bizim hak edeceğimiz sonuçtan korkmaktır bu. Tabiî ki cezayı verecek olan Yüceler Yücesi olduğu için korku da ümit de O’na yönelmektedir.


Hz. Mevlânâ, kendisini bu korkudan emin görenlere şaşar ve onları şöyle uyarır: “Allah Teala’nın; ‘Korkmayın!’ hitabını işitmediğin halde ne için kendini güvende ve hoş görüyorsun? Dünya’da Allah’tan korkmayan, ahirette korkar. Dünya’da Hak tarafına meyletmeyen, Ahirette gamlıdır.”

Mevlânâ, bu beyitleriyle aslında bir hadisi şerifi açıklamaktadır.
Güzeller Güzeli (sav), Rabbimizin şöyle buyurduğunu duyurur
:
“İzzet ve Celâlime yemin ederim ki, bir kulumun üzerinde iki korku ve güveni birleştirmem. Benden dünyada korkarsa, onu ahirette emin kılacağım. Kulum benden dünyada korkmazsa (yani günahtan kaçıp ibadete yönelmezse), onu ahirette korkutacağım!”

“Her kim Allah’tan korkarsa onu emin kılarlar. Kalbi korkan bir kimseye sükûnet sunarlar.
Korkmayın! Müjdesi, dünyada Allah’tan korkanların ziyafet durağıdır. Bu müjde, Allah’tan korkanların hakkıdır.”

“Her kim ki, Allah’tan korkar ve takvalı olmayı seçerse, cinler ve insanlar ve onu gören her şey kendisinden korkarlar (da zarar veremezler).”

“Sen korkma!’ hitabını işittiğinde ne denizden kork, ne dalgadan ve ne de köpükten.”


Arifler, kan denizinden geçmiş (nefisle mücadelenin çilesini çekmiş) olduklarından daimî surette emindirler. Onların emin olması korkunun tâ kendisinden ileri gelir. Şüphesiz Allah korkusu onları her an daha emin kılar.

“Gözün siyah kısmında bu kadar aydınlık olduğu gibi, Allah korkusunda da binlerce emin olma hali vardır. Emniyetin korkuda gizli olduğunu gördüm. Ey seçilmiş saf kişi! Ümit içinde korku olduğunu da görmelisin!”

Bu beyitleri ile Mevlânâ, korkuda ümit ve emniyet, korkusuzlukta da asıl korku (ahiret korkusu ve güvensizliği) olduğunu açıklamaktadır.



SAMİMİYET KAZANDIRIR

Mevlâna, sevgide samimî olmayı çok önemser. Eğer bir insan, samimî bir sevgiyle samimî olmayan bir mürşide bağlansa yine de ondan istifade edebilir. Bu manevî istifade, samimî, içten, candan olmanın bir kerametidir. "Böyle bir kişinin hâli, gece yarısı kıbleyi arayıp namaza duran kimseye benzer. Yöneldiği yön kıble olmasa bile namazı doğru ve makbul olur."

Bazen de alıcının samimî olmaması, gerçek bir mürşidi etkisiz bırakır. Ancak irşat edicinin etkisiz kaldığı yerde hatayı, alıcısı kapalı olanda aramalıdır: "Eğer bir yerde kurumuş ağaç bulunur da bahar rüzgârlarından feyiz almazsa, ondan dolayı o ruh arıtan rüzgârı ayıplama!"

Mevlâna, şeyhliğe özenen icazetsiz samimiyetsizleri de: "Her biri Musa'yım diye eline bir sopa almış, her biri İsa'yım diye ahmaklara üfürmeye kalkmıştır." diye tarif etmiştir.

Bu sahte irşat ediciler birer taklitçidirler. Bu taklitçiler, ‘dere yatağı gibidir ki içindeki suyu içmez. Su, onun içinden geçer, su içenlere gider.’

Doğru mürşidi bulmanın yolu da arayışında samimî olmaktır. Manen susuz olup da gerçekten yüreği yanana, su her yandan coşarak gelir
: "Su arama! Susuzluğu elde et ki yukarıdan ve aşağıdan sana gelecek olan su coşsun."

Demek ki susuzluğun da aranan suyu coşturan bir derecesi vardır. Coşturan ve muhtacına koşturan bir derecesi...

Suya da susuzu aratan bu duygu, samimiyete sunulan bir mükâfattır.



Hz. MEVLANA'NIN YAKARIŞI

Ey yardım ve kurtuluş isteyenlerin imdadına yetişen!
Bizi hidayete çıkar. Bilgimiz ve servetimiz, bizim için iftihar sebebi olacak bir şey değildir.
Ya Rabbi! İkramınla ve lütfunle hidayet ettiğin (doğru yola ilettiğin) bir kalbi saptırma. Takdir kaleminin yazdığı belâları bizden çevir.

Ey affetmeyi seven Allah'ım! Bizi affet.
Ey eski ve karanlık dertlerimizin tabibi! İsyan derdimize de çare sun.
Ey ayıpları örten! Üstümüzdeki koruma perdeni kaldırıp bizi rezil etme. İmtihan zamanında bize, güvenlik ve bağışlanma bahşeyle.
…
Allah'ım!
Hepimiz de nefsimizi kurtar, diye feryat ediyoruz. Bu feryada cevap vermeyecek ve bizi kendine yaklaştırmayacak olursan, Şeytan'dan farkımız kalmaz. Çünkü o da Kerim olan dergâhından kovulmuştu.

Ey bahşişinin en azı cihan mülkü olan Allah'ım! Ben ne söyleyeyim? Zira sen, gizli her şeyi bilirsin."
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

AŞK ÇAĞLAYANI “MEVLANA”

Mesaj gönderen zahidzenderun »

AŞK ÇAĞLAYANI “MEVLANA”



Hz.MEVLANA
"Bize doğru yolu gösteren, bizi kötülüklerden alıkoyan namaz, beş vakitte kılınır. Hâlbuki âşıklar, daima namazdadırlar. O gönüllerdeki aşk, o başlardaki İlâhî sevgi, ne beş vakitle yatışır, ne de beş yüz bin vakitle geçer gider.”


***
İşte, hayatı bir kısır döngü olmaktan kurtaran sır, var ve bir olana kul olmaktır. Hem de aşkla bağlı, coşkun bir kul olmak...
***


BİZ AŞIKLARIZ, GEL BİZE KATIL!

"Gel, gel! Aramıza katıl! Biz, Hakka gönül vermiş, aşk insanlarıyız.
Gel, gel! Bize katıl da Allah için sevgi kapısından içeriye gir..."


Hz. Mevlâna, anılacak değil, aranacak, özlenecek, yolu gözlenecek bir insandır.
Onun yürek güzelliğine, bugün her zamankinden fazla muhtacız. Bu sebeple, sevgi dolu bir gönül arayan günümüz insanı hep ona yöneliyor.

Maddenin kıskacında ezilmiş olan insanoğlu, ruhuna nefes aldırmak için hep ona başvuruyor. Çünkü maddî havadan çok, manevî hava bozulmuş durumdadır. Manevî havamızı sürekli temizleyen, içimizi her daim aydınlatan güzelleri kim aramaz ki?...



İşte Mevlâna, yedi asır sonra, hâlâ bu fonksiyonunu icra ediyor.
"Gönüllerimizin sultanı" olmaya devamdadır.
Yedi asırdır süren bu gönül sultanlığı, nasıl olmaktadır?
İzi, eseri, tesiri bir süre sonra yeryüzünden silinip gidenlere karşılık, Mevlâna'nın kalıcılığını nasıl açıklayacağız?
Bu dünyada, öldükten yedi gün sonra bile unutulan insanlar vardır.

Elbette bu hayret ve hayranlık verici eskimezliğin sırrı, İslâm'dadır.
İslâm'da, yani Allah'a teslim olmakta...


Hz. Mevlana, yoklukta varlığı bulmuştur. "Maddî ve hayvanı tarafınla yok ol ki, maneviyatta ve hakikatte var olasın." buyurmuş, bu gerçeği de ilk önce kendi nefsine duyurmuştur.

Bu sebeple o güzel insanda benlik, enaniyet ve büyüklük iddiası asla yoktur. Çünkü sahip olduğu her şeyi Allah'tan bilmiş, varlığı yoklukta bulmuştur. Yüceler Yücesi Allah, o kadar vardır ki bizim varlığımız, o muhteşem muazzam varlık ve birlik önünde yok gibidir.

"Vücut, güneşin önündeki mum alevi gibidir; bir bakıma yoktur, bir bakıma vardır."

Öyleyse insana düşen en önemli görev, O'na kul olmaktır. Zira O Yüceler Yücesine kulluk, insanı binlercenin kulu kölesi olmaktan kurtarır.



KULLUĞU ŞEREF BİLİR


İşte, kulluğu şeref bilen o güzel insanın hayatının özeti:
Üç sözden fazla değil; Bütün ömrüm, şu üç söz:
"Hamdım, piştim, yandım."

Mevlâna bu sözüyle, olmanın ve olgunlaşmanın yolu olan mukaddes çileyi gösteriyor. Pişip olgunlaşmak için önce ham olduğunu kabul etmek gerek.

Mevlâna devrin ilimlerinde derinleşmişti, "hocaların hocası" olmuştu. Buna rağmen eksikliğini kabul etti ve kendisini bir gönül yangınına atarak "aşk çağlayanı" oldu.


Mevlâna gerçeğini bir başka güzel adam, şöyle ifade eder:
"Biz bu âleme, bir aşk için ah etmeye geldik!"



BEN KUR'AN'ın KÖLESİYİM


Mevlâna, özünde kuldur ve dolayısıyla Allah'a bütünüyle teslim olmuştur. Yani Müslüman'dır. Bütün gönlüyle Kur'an-ı Kerim'e bağlıdır. Bunun dışındaki herhangi bir tariften de rahatsızlık, duyacağını ve üzüleceğini açıkça ifade etmiştir:

"Canım var oldukça ben, Kur'an'ın kulu (emrinde) kölesiyim. Ben Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ayağının tozu toprağıyım.

"Eğer bir kimse bu sözümden başka bir şey naklederse benden, o kimseden de o sözden de rahatsız olur incinirim!"


Hz. Mevlâna'nın bu şiirini, eski Millî Eğitim bakanlarından Hasan Ali Yücel, aynı vezinde şöyle tercüme etmiş:

Can tende var oldukça, kulum Kur'an'a,
Yol toprağıyım Peygamber-i Zişana
Hakkımda bunun zıddına söz etse biri,
Vay bu söze, vay bu böyle diyen insana!...


Kur'an'a bağlıdır ama Kur'an'ın gösterdiği geniş ufukla da bütün ayrı ve başka dünyaları bilir, gezer, dolaşır. Herkese ve her kesime açıktır:

"Biz, pergel gibiyiz; bir ayağımız sağlamca Kur'an'ın hükümleri üzerinde durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır."

Ancak bu yetmiş iki milleti dolaşmak, onları nurundan yararlandırmak maksadıyladır. Manası, kafa ve kalp birikimini herkese sunmak, bütün gönülleri aydınlatmak ve karanlıkta hiç kimse kalmasın diye çırpınmaktır.
Bu düşünceyle açar sinesini, Allah'ın bütün kullarına. Özellikle de hamları, günahkârları, eksik kalmış olanları arar:




MAKSADI VE GAYESİ


Gel, gel, gel!... Ne olursan ol, gel..." diye çığlık çığlığadır.

Mevlâna’nın, asıl aradığı, olmaya, imanla dolmaya, olgunlaşmaya muhtaç bulunanlardır. Toplumun olmamışlarıyla uğraşmak zordur. Gönül eğitimciliği, sonsuz bir sabır ve sınırsız bir sevgi ister. Kabaları yontmak, olmamışları oldurmak, solmuşları yeniden ve bir daha asıl renklerine kavuşturmaktır misyonu.

Yani yaratılış çizgisine getirmek... Kulluk bilincine eriştirmek... Hayatın rehberi olan Kur'an'la ve yaşayan en güzel örnek olan Güzeller Güzeliyle (sav) buluşturmak...
Mevlâna'nın hedefi, gayesi, maksadı budur.



BAĞLILARI HALKTANDI


Mevlâna'nın en yakın çevresi, halkın fakir ve esnaf kısmından oluşuyordu. İçlerinde işçi, çiftçi, çoban, kasap, derici, dokuyucu, kâtip, hattat, esnaf olan kimseler vardı.

Mevlâna daima bu mütevazi insanlarla bulunur, sohbet ederdi. Mevlâna, kalender ve edepli insan yetiştirmenin ve geliştirmenin aşkıyla yanar yakılırdı.

Yine bir gün bu fakir dostlarıyla samimî bir sohbete dalmışken, onları gören Emîr Kemaleddin, Emîr Pervane'ye dedi ki:

"Hz. Pir'in bütün bağlıları halktan insanlar ve esnaf... Nerede bir çulha, bakkal, terzi, kasap varsa onlar geliyorlar."

Tabiî ki bu tespitin altında, o insanları sıradan ve basit görmek fikri vardı. Mevlâna konuşulanı duymadı, ama anladı. Devlet yöneticisi olan o kişilere dönüp şöyle konuştu:

"Bizim Mansur'umuz, hallaç (pamuk atıcı) değil midir? Ebu Bekir nessac (bez dokuyucu) değil midir? Bir azizimiz zeccac (camcı) değil midir? Sanatın, marifet-i İlâhiye (Allah'ı tanımaya) ne zararı vardır?"

Mevlâna, insanın kendi kazandığıyla geçinmesine çok önem verirdi. Zaten peygamberler ve evliya da öyle yapmışlar, kimseye yük olmak istememişlerdir.

Güzeller Güzeli Efendimiz de çok vakit fakir sahabeyle oturur sohbet ederdi. Ashabını da fakirlerle, yetimlerle, güçsüzlerle beraberliğe ve sohbete teşvik ederdi. Üstelik,
"Fakirliğimle iftihar ederim!" diyen de o değil midir?

Bazı Allah dostları da mektuplarını, "Hadimü'l-Fukara” (Fakirlerin Hizmetçisi) diye imzalamışlardır.

Peki bütün bu çabaların mükâfatı, ücreti nedir? Sonuçta ne kazanılacaktır? Hz. Mevlâna bunu da çok kısa ve net açıklar:


"Âşıkların hizmetleri de hizmetlerine karşı aldıkları da Hak Tealâ'dır."

Maksatların maksadı, hedeflerin hedefi, gayelerin gayesi, Allah'tır. Yegâne Sevgili de O'dur. Hatırına bütün varlığın sevildiği, Sevgililer Sevgilisi, Yüce Yaratıcıdır.

"Bizim iki cihanda Allah'tan başka sevgilimiz yoktur. O'nun gamından başka hiçbir işimiz de yoktur. Aşk, ruhumun nurudur. Aşk, güzelleri yaratana dalıp, ‘ben' ve 'siz' kavramını idrakler çerçevesinden söküp atmaktır."

"Aşk odur ki âşık gıdasını, tadını, anne baba ve kardeş sevgisini, evlât muhabbetini, şehvet zevkini ve her türlü lezzetini O'ndan alır."

"Ey özden habersiz gafil! Sen hâlâ kabukla övünüyorsun. Dikkat et ki sevgilin, canının içindedir. Bedenin özü duygular, duyguların özü de candır. "Sen eğer tenden, duygudan ve candan geçersen hep O'nu bulursun."

Mevlâna'ya göre O'nu bulmanın ve O'nunla olmanın en mükemmel yolu, namazdır.
Namaz, Rabbimizin huzurunda, huzur bulduğumuz muhteşem bir andır. Bu an, hayatımızın bütün anlarını kapsayan bir andır. Dolayısıyla gerçek âşıkların namazı günde beş vakit değildir:

"Bize doğru yolu gösteren, bizi kötülüklerden alıkoyan namaz, beş vakitte kılınır. Hâlbuki âşıklar, daima namazdadırlar. O gönüllerdeki aşk, o başlardaki İlâhî sevgi, ne beş vakitle yatışır, ne de beş yüz bin vakitle geçer gider.”

'"Beni az ziyaret et!' sözü, âşıklara göre değildir. Gerçek âşıkların canları pek susuzdur.
'Beni az ziyaret et!' sözü balıklara uyar mı? Onların canları, deniz olmadıkça yaşayabilir mi? Bu denizin suyu pek korkunçtur, ama balıkların mahmurluğuna göre bir yudumcuktur.”

"Bir an için ayrı düşmek, âşıka bir sene gibi gelir."
Gerçekten âşık bir kul, Yüceler Yücesinden uzaklığa katlanabilir mi?

Cevabını Hz. Mevlâna şöyle veriyor:
"Allah'ım, senin ayrılığından daha acı bir şey yoktur. Sana sığınmaktan gayri hareket, boş yere dönüp dolaşmak ve kördüğüm olmaktan başka bir şey değildir."

İşte, hayatı bir kısır döngü olmaktan kurtaran sır, var ve bir olana kul olmaktır. Hem de aşkla bağlı, coşkun bir kul olmak...

Tıpkı Mevlâna gibi kulluğundan duyduğu huzuru, mutluluğu, neşeyi bütün âleme haykırarak ilân etmek...


"Ben kul oldum, kul oldum. Kulluk vazifemi lâyıkıyla eda edemediğim için mahcubiyetimden başımı önüme eğdim.”

Her köle, azat edilince sevinir, mesrur olur.
Ben ise sana köleliğim devam ettikçe sevinir, şad olurum.



ALLAH SEVGİSİ


Azat kabul etmez bir kul olmayı istiyor Mevlâna. Çünkü Rabbini çok seviyor. O sevgi öyle güzel, öyle özel, öyle tatlı ki...

"Sevgiden acılar tatlılaşır. Bakırlar altınlaşır sevgiden. Sevgiden tortular saflaşır. Dertler derman olur sevgiden.
Ölü, sevgiden dirilir.
Şah, sevgiden köle edilir.

Saçma sapan biri, böyle bir tahta nasıl kurulur?
Eksik bir ilim nasıl doğurur bu aşkı?
Eksik ilimden, eksik bir aşk doğar maddeye karşı.
Öyleyse muhabbet ve aşkı sadece Allah'ın vasfı bil.

Ey aziz! Korku, Allah'ın vasfı olamaz.
Havf ve haşyet, kulun vasfı ve en mühim meziyetlerindendir.
Mademki (Kur'an'da) 'yuhibbunehu'yu okuyorsun,
'Yuhibbuhüm' ile de istediğine yaklaşırsın."


Cenab-ı Hak, Maide Suresinde, "Allah onları sever (Yuhibbuhu), onlar da Allah'ı severler (yuhibbuhüm)." buyurur.

Allah sevgisi müthiş bir iksirdir;
inkarcıyı bir anda mümin yapar, mümini bir anda arif edip irfan mertebesine çıkarır.
Allah sevgisi olan kalpten şek ve şüphe silinir, yerine tam bir iman gelir.


Gönül, sevginin yeridir. Maddî varlığımızda ikilik olabilir ama sevginin makamı olan gönülde iki sevgiye yer yoktur:

"Senin elinin, gözünün, ayağının iki oluşu doğrudur; fakat gönül ve sevgilinin iki olması hatadır.
Sevgili bir bahanedir; asıl sevgili Allah'tır."





VEHBİ VAKKASOĞLU

Celaleddin Rumi 2007 exhibition
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Bülbüllerin güle doğru gidişi gibi,
Her parça koptuğu bütüne gider.
Denizden taşan tekrar denize döner.
Ve her şey geldiği yere gider..
Aşk ile yanan canım da,
Dağ başından akan coşkun seller gibi
Bedenden kurtulmak ister..

MEVLANA
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

MEN BENDE-İ KUR ANEM EGER CAN DAREM
MEN HÂK-İ REH-İ MUHAMMED MUHTAREM
EGER NAKL KUNED CÜZ İN KES EZ GÜFTAREM
BİZAREM EZ U VEZ AN SUHEN BİZAREM

Bu canım var oldukça ben Kur ana tutsağım
Muhammed Mustafanın yolundaki toprağım
Benden başkaca bir söz nakledenler olursa
Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım


Mevlana Celaleddin-i Rumi
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim



SANA GELDİM MEVLANA



Sana geldim Mevlana...
Düştüm yollara Fatiha'larla
Önümde yemyeşil ışıktan bir iz
Yıkanmış yaprak gibi tertemiz


Sana geldim Mevlana...
Herşey öylesine mağrur, sessiz, tertemiz
Geçmiş asırlardan beri tertemiz

Bir el dokundurursam sandukalara
Uyanır Horasan erleri


Sana geldim Mevlana...
Divan durdum önünde, duygulu, sessiz
İçimde ne hasret, ne gül, ne bülbül

Şimdi ezan nur alem, nur Konya
İşte sabır, işte aşk, işte tevekkül
Sen bilirsin Mevlana...



Sana geldim Mevlana...
Ayet ayet İslam, nakış nakış Türk
Bir türbe içinde ne güzel mana

Serin bir rüzgarla çok uzaklardan
Sana geldim Mevlana...



YAVUZ BÜLENT BAKİLER
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim...


Hz.MEVLANA..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim



Anam AŞK... babam AŞK...

Peygamberim AŞK... ALLAH'ım AŞK...

Ben bir AŞK çocuğuyum...

Bu aleme AŞKı ve SEVGİyi söylemeye geldim...




HZ.MEVLANA
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »



O geliyor!!!O....
yollara sular dökün,
bahçelere müjdeler edin,
bahar kokuları geliyor,
o geliyor, o
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Yol verin, açılın, savulun.
Beri durun, beri.
Yüzü apaydınlık, akpak,
bastığı yeri ardında gündüzler gibi bırakarak
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Gökler yeryüzünü kapladı, örttü bir anda.
Bir anda dört yanı misk gibi bir koku sardı.
Bir anda bir velvele, bir kıyamet koptu cihanda.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Bir anda can geldi bağlara, bağlar ışıdı.
Bir anda açıldı baktı bağlara gözler.
Bir anda bizde ne gam kaldı, ne dert kaldı, ne keder.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Yayından fırladı ok.
Hedefe ha vardı, ha varacak.
Bahçeler selama durdu.
Selviler ayağa kalktı.
Çayır çimen yollara düştü.
İşte konca, ata binmiş geliyor.
Biz ne duruyoruz,
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Sen bizim yöremize gelirsen göreceksin, ey şems,
Huyumuz sadece susmak olmuş bizim, susmak.
Senin güzel gözlerinçin işte canım pusuda.
Rahatım kaçtı benim,
geceleri uykum kalmadı gitti ama,
bak işte o güzel günler yola çıkmış geliyor.


Mesneviden
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
Resim
Resim
Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim

Gönül evi dostundur. Dostun evi gönüllerdir. Gel dost ile kalalım.
Gönül evi sonsuzdur. Dost aşkına sevelim. Dost aşkına yanalım.
Aşk gönül işidir. Gönüller bu yüzden aşkı iş edinir. Gel aşkı iş edinelim.
Aşksızlık gönüllerin ecelidir.Aşkla yanalım ikimiz.
Aşıklar yanar bilirsin. Aşkta dirilelim ikimiz. Aşıklar ölmez bilirsin.

Gel gönülden kavuşalım!
Gel gönülden konuşalım!

“Gel, gel aramıza katıl;
biz Hakk’a gönül vermiş aşk insanlarıyız!
Gel bize katıl da sevgi kapısından içeriye giriver,
Giriver ve evimizde bizimle beraber otur...
Gel birbirimizle içten konuşalım,
Kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım...
Güller gibi dudaksız ve sessiz görüşelim,
Tıpkı düşünce gibi dudaksız, dilsiz görüşelim...
Mademki hepimiz biriz,
Birbirimize dilsiz, dudaksız gönülden seslenelim...
Madem ki ellerimiz kenetli,
Gel bu halden bahisler açalım.
El ayak gönül hareketlerini daha iyi anlar,
Öyle ise gel dilimizi tutalım,
Titreyen gönüllerimizle buluşalım”


(Hz. Mevlana)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
Resim
Resim
Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »





bir katre olma, kendini deniz haline getir


madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin



beri gel, beri !


Hz.MEVLANA
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »


Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »


Resim
Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
Resim
Resim

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

Resim
Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Resim
Resim
Cevapla

“►Celaleddin-i Rumi◄” sayfasına dön