2. sayfa (Toplam 6 sayfa)
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 02 Oca 2018, 07:14
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 08 Oca 2018, 07:05
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 11 Oca 2018, 06:48
gönderen nur-ye
26-)
اَسْتَغْفِرُاللّهَ مِنْ قَوْلِ بِلاٰ عَمَلِ
لَقَدْ نَسَبْتُ بِهِ نَسْلً لِذِى عُقُمِ
Estagfîrullâhe min kavlîn bilâ amelin
Le kad nesebtü bihî neslen lizî ukumi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Her amelsiz sözümden Allah’a estagfirullah!
Kısır ile soyu olanı nisbet etsem ona tam uyar!
Amelsiz söz-imandan Allah’a sığınır bağışlanmamı dilerim!
İşe dönüşmemiş boş sözlerime güvenişim, kısır biriyle soyu-sopu olan birini kıyaslamaya benzer ki tam bir şaşkınlık!
İstiğfar : (Gufran. dan) Afv dilemek. Cenab-ı Hak'tan kusurlarının affedilmesini, günahlarının bağışlanmasını dilemek. Tevbe etmek. Yalvarmak. " Estağfirullâh" demek.
Akîm : Neticesiz, sonu yok. Beyhude. * Yağmur getirmeyen rüzgar. * Çocuğu olmayan, kısır. Doğurmayan (kadın), doğurtmayan (erkek).
Nesl: Soy, sop. Zürriyet, döl, kuşak. * Halk. * Çocuk hâsıl etmek.
Nisbet: Münasebet, yakınlık, bağlılık, ölçü. * Rağmen. İnat olarak. İnat olsun diye.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 17 Oca 2018, 06:46
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 20 Oca 2018, 09:25
gönderen nur-ye
28-)
وَلاَ تَزَوَّدْتُ قَبْلَ الْمَوْتِ نَافِلَةً
وَ لَمْ اُصَلِّ سِوٰي فَرضٍ وَ لَمْ اَصُمِ
Velâ tezevvedtü kable'l-mevti nâfîleten
Velem usalli sivâ farzın velem esumi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Ölmeden önce nafilelerden kendime azık hazırlamadım
Farzdan başka namaz kılmadım oruç tutmadım!..
Ölüm gelip çatmadan yol azığı hazırlamadım.
Sadece elden geldiğince farz namaz ve oruçla yetindim.
Oysa İlâhi fermanı duymuştum:
--- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden birşey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."
(Buhârî, Rikak 38)
Tezevvede: Azık hazırlmak, azıklanmak.
Farz : * Fık: Din hususunda icrası vâcib, terki mâsiyet olan Hükm-ü İlâhî. Kur'an-ı Kerim veya Hadis-i Şerifle sâbit olan Cenab-ı Hakk'ın kat'i emri: Şirk koşmamak, iman etmek, namaz kılmak, yalan söylememek gibi...
Nafile : Fık: Farz ve vâcibden gayrı mecburiyet olmadığı hâlde yapılan ibadet. Fazladan yapılan iş.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 20 Oca 2018, 09:34
gönderen nur-ye
III- Bölüm: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i öz Övüş-1
29-)
ظَلَمْتُ سُنَّةَ مَنْ اَحْيَ الظَّلاَمَ اِلَي
اَنِ اشْتَكَتْ قَدْمَاهُ الضُّرَ مِنْ وَرَمِ
Zalemtü sünnete men ahya'z-zalâme ilâ
Eni'şteket kademâhü'd-durre min veremi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Sünnete zulmettim!
Halbuki O kimse ki Muhammed aleyhisselâm, geceleri onula ihya ederdi.
Ayakları, şişerde verdiği acıdan şekvâ ederdi…
Ben Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i duymakta ve işlememizi istediği işler O’na uymamakta çok hata ettim!
Kendime zulmettim.
Bilirdim ki O Yüce Zât Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gecenin karanlığını Nûr-u Mim nafileleriyle aydınlatırdı.
Saatlerce kıyamda duruştan ayakları şişer kendisi farkına bile varmazken ayakları şişer, dolukur da taşımakta zorluk çekerdi.
--- El Mugire bin Şu’be (radiyallahu anhu):“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gece namazında ayakta o kadar dururdu ki iki ayağı şişti. Kendisine Aişe radiallahu anha:
“Yâ Resûlullah! ALLAH senin geçmiş ve gelecekteki günâhlarını mağfiret etmiştir. (İbâdet hususunda niçin bu kadar güçlüğe katlanıyorsun)” denildi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şükreden bir kul olmayayım mı?” diye cevâb verdi.”
(İbni Mâce, Sünen, Kitâbü ikâm etü’s salâ 1419; Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî de rivâyet ettiler.)
Aişe radiallahu anha Vâlidemiz: “ALLAH senin için geçmiş ve gelecek olan günâhlarını bağışlasın diye...” (Fetih 48/2) âyetine işâret etmiştir.
لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
--- “Li yagfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ(mustekîmen).: Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.” (Fetih 48/2)
Zulm : (Zulüm) Haksızlık. * Eziyet, işkence. * Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak.
Zalâmü : Karanlık, gece karanlığı.
Sünnet : Kanun, yol, âdet. * Siret-i hasene. * Ist: Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sözü, emri, hal ve takriri. Müslümanların ittibâında ve dinlemesinde maddî ve manevî pek çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde mühim zararlar bulunan İslâmî emirler. Sünnet'e Farz-ı Nebevî de denir.
İştekâ : Acı duymak, acı çekmek.
Verem : (C.: Evrâm) şiş, yumru. * şişme.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 20 Oca 2018, 09:46
gönderen nur-ye
30-)
وَ شَدَّ مِنْ سَغَبٍ اَحْشَاءَهُ وَ طَوَى
تَخْتَ الْحِجَارَةِ كَشْحاً مُتْرَفَ الْاَدَمِ
Ve şedde min segabin ahşâehû ve tavâ
Tahte'l-hicâreti keşhan mütrefe'l-edemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Açlık arttıkça karnına taş bağlar
Böğründeki açlık acısı artsa da nimet yokluğuna sabrederdi..
O Muhteşem Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ki böğründeki açlık acısından kıvrandıkça taş sarardı.
Asla nimet yokluğundan da bahsetmezdi
O zor günlerde kendsine sahip çıkan ve kendisininde sahip çıktığı için sahabe olan değerli zâtlar da öyle idi..
---Ebû Talhâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a açlıktan şikâyet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkeste bir taşvardı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da karnını açtı, O'nda iki taş vardı."
(Tirmizî, Zühd 39, (2372))
---Mikdâm İbnu Ma'dikerib (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Âdemoğlu, mideden daha şerli bir kap doldurmaz. Âdemoğluna belini doğrultacak birkaç lokmacık yeterlidir. Ancak (nefsinin galebesiyle) illa da (mideyi doldurma işini) yapacaksa bari onu üçe ayırsın: Üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de nefesine (tahsis etsin, üçte birden fazlasına yemek koymasın)."
(Tirmizî, Zühd 47, (2381); İbnu Mâce, Et'ime 50, (3349))
Segab : Açlık.
Ehşâe : Karındaki iç uzuvlar. Karında olan.
Mutref : (C: Metârif) Haz kumaşından dokunmuş bir kaç alemli Arap kaftanı.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 20 Oca 2018, 09:59
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 25 Oca 2018, 08:36
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 02 Şub 2018, 08:46
gönderen nur-ye
34-)
مُحَمَّدٌ سَتّذؤدُ الْكَوْنَيْنِ وَ الثَّقَلَيْنِ
وَ الْفَرِيقَيْنِ مِنْ عُررُبٍ وَ مِنْ عَجَمِ
Muhammmedün seyyidü'l-kevneyni ve's-sekaleyn
Ve'l-ferikayni min urubin ve min acemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
O Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ki;
Maddî-mânevî iki âlemin ve Rabbımıza kulluk imtihanında olan insan ve cinlerin Seyidi..
Araplar ve diğer milletlerden olan tüm insan toplumunun Seyididir..
Kevneyn : İki âlem. Dünya ve Ahiret.
Sakaleyn : İnsanlar ve cinler.
Seyyid : Efendi. * Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) soyundan olan, onun izinden giden. * Temiz ve fazilet sâhibi Müslüman zât. * Resül-i Ekrem (A.S.M.) herkesin imamı, büyüğü, önderi olduğundan kendisine bu isim de verilmiştir. (Bak: Sâdât)
Ferîk : İnsan kalabalığı. Büyük insan bölüğü.
Acem : Araplardan başka tüm milletler.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 04 Şub 2018, 06:56
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 21 Şub 2018, 06:53
gönderen nur-ye
36-)
هُوَ الْحَبِيبُ الَّذِى تُرْجَى شَفَاعَتُهُ
لِكُلِّ هَوْلِ مِنْ الْاَهْوَالِ مُقْتَحِمُ
Hüve'l-habîbü'l-lezî türcâ şefâatühü
Li külli hevlin mine'l-ehvâli muktehımi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Hakk Teâlâ’nın Habibi odur!
Hubbun-sevginin kaynağı odur!
Başa gelen, tam düşünülemeyen, hesab edilemeyen her türlü sıkıntılı hâllerdeki güçlüklerde sadece O’nun şefâatı umulur.
Hevl : Korku. Korku verici. * Ürkmek. Dehşet. Yılgınlık. İhtilâl-ı dimağ (beyindeki bozukluk) sebebi ile bâzı hayâli suretler tevehhüm ederek ondan korkmak.
Şefâat : Şefaat etmek. Af için vesile olmak. * Fık: Âhiret günü bir kısım günahkâr mü'minlerin affedilmeleri ve itaatli mü'minlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ve sâir büyük zâtların Allah Teâlâ'dan (C.C.) niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır.
İktiham : Hücum ve istilâ eylemek. * Dayanmak. Tahammül etmek. Katlanmak. Güçlükleri yenmek. * Miyice düşünmeden bir işe başlamak. * Bir şeyi hakir addetmek.
Muktehim : Mülâhazasız bir işe hücum edip giren. * (Bak: İktiham)
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 22 Şub 2018, 08:42
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 06 Mar 2018, 12:13
gönderen nur-ye
38-)
فَاقَ النَّبِيِّينَ فِي خَلْقٍ وَ فِي خُلُقٍ
وَلَمْ يُدَانُهُ فِي عِلْمِ وَلاَ كَرَمِ
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Faka'n-nebiyyine fî hâlkın ve fî hulukın
Velem yüdanûhü fj ilmin ve lâ keremi
Sûret ve Sîrette, yaratılış ve ahlâkta, afâk ve enfüste tüm peygamberlerin uyduğudur!
İlim ve kerem hususunda hiç biri O’na yaklaşamadı…
--- Ümmetine, Muhammedî metodunu esirgemeden can-ü-gönülden en ince detayına kadar bildiren ve yaşayan Azîz, Kerîm, Raûf ve Rahîm Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Övünmek için söylemiyorum... Kıyâmet günü olunca Peygamberlerin imâmı, hatîbleri ve şefâat (hususunda) sahibleri ben olacağım.” buyurmuştur.
(İmâm Ahmed, İbni Mâce, Ebu Yâ’la, Hâkim, Tirmizî)
Fâka: İzine uymak. İzini sürmek.
Hilkîyyet : Yaratılışta olma, hilkî olma.
Hulk: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 06 Mar 2018, 12:16
gönderen nur-ye
38-)
فَاقَ النَّبِيِّينَ فِي خَلْقٍ وَ فِي خُلُقٍ
وَلَمْ يُدَانُهُ فِي عِلْمِ وَلاَ كَرَمِ
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Faka'n-nebiyyine fî hâlkın ve fî hulukın
Velem yüdanûhü fj ilmin ve lâ keremi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Sûret ve Sîrette, yaratılış ve ahlâkta, afâk ve enfüste tüm peygamberlerin uyduğudur!
İlim ve kerem hususunda hiç biri O’na yaklaşamadı…
Ümmetine, Muhammedî metodunu esirgemeden can-ü-gönülden en ince detayına kadar bildiren ve yaşayan Azîz, Kerîm, Raûf ve Rahîm
--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Övünmek için söylemiyorum... Kıyâmet günü olunca Peygamberlerin imâmı, hatîbleri ve şefâat (hususunda) sahibleri ben olacağım.” buyurmuştur.
(İmâm Ahmed, İbni Mâce, Ebu Yâ’la, Hâkim, Tirmizî)
Fâka: İzine uymak. İzini sürmek.
Hilkîyyet : Yaratılışta olma, hilkî olma.
Hulk: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 21 Mar 2018, 23:40
gönderen nur-ye
39-)
وَ كُلُّهُمْ مِنْ رَسُولِاللّهِ مُلْتَمِسٌ
غُرْفاً مِنَ الْبَحْرِ اَوْ رَشْفاً مِنَ الدِّيَمِ
Ve küllühüm min Resûlillahi mültemisün
Gürfen mine'l-bâhri ev reşfen mine'd-diyemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Tüm peygamberler ondan iltimas beklerler.
Deniznden bir avuç…
Rahmetinden bir yudum…
Mültemis : (C.: Mültemisin) (Lems. den) Kayıran, iltimas eden.
İltimas : Tavsiye. Rica. İstirham. * Kayırmak, tutmak, haksız olarak yardımda bulunmak. * Yapılmasını isteme.
Gurfen : Bir avuçluk.
Reşf : Suyu dudakları ile emmek, emerek içmek.
Reşfen : Bir yudumcuk.
Diyem : Devamlı yağan yağmur,bârân, rahmet.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 21 Mar 2018, 23:43
gönderen nur-ye
40-)
وَ وَاقِفُونَ لَدَيْهِ عِنْدَ حَدِّهِمِ
مَنْ نُقْطَةِ الْعِلْمِ اَوْ مِنْ شَكْلَةِ الْحِكَمِ
Ve vâkıfûne ledeyhi inde haddihimi
Min nuktati'l-ilmi ev min şekleti'l-hikemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
O’nun huzurunda tüm peygamberler hadlerince durdular.
İlminde bir nokta.. İlmin noktası…
Veya hikmetinde bir hareke… Hikmetin şekli…Gibi…
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in “Rahmetenli'l-âlemin” makamı tüm yaratılanları kapsar.
Maddî-mânevî sitem içinde her şey ve herkes, İlâhi proğramdaki kader yerini alır, yaşar ve hesap veririr..
Zirâ, “İlk Nokta” olan “Nûr-u Mîm”in hareketinden madde, harekesinden mânâ doğmuştur.
Eşyanın hakikati, Hakikat-ı MuhaMMedî getiren, yaşayan ve yaşatan Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i BİLip, BULup, OLup da YAŞAmakla anlaşılır ERENce DİLinde…
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ey Allah’ım, bana eşyânın hakikatini göster!.” buyurdu.
(Hadimî, Berika, 2, 33; Aliyyu’l-Karî, Mirkat, 8, 3453)
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahümme erine’l- eşyâe kemâhiye: ALLaH’ım, bana eşyanın hakikatini göster!” buyurdu.
(Fareddin Razî Tefsirü’l- Kebir, TâHâ Sûresi)
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
--- “Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne). ;(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)
Hadd : Hudut. Çizgi. Sınır. * Salahiyyet. * Derece. Son derece. Münteha.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 27 Mar 2018, 06:53
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 02 Nis 2018, 07:23
gönderen nur-ye
42-)
مُنَزَّهٌ عَنْ شَرِكٍ فِي مَحَاسِنِهِ
فَ جَوْهَرُ الْحُسْنِ فِيهِ غَيْرُ مُنْقَسِمِ
Münezzehün an şerikin fî mehâsinihi
Fe cevheru'l-husni fîhi gayrı munkasımi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
İyilik, güzellik ve hak oluşta ortağı olmaktan arınmış tekti.
Tüm güzelliklerin aslı ve anası oluşu kendine mahsustu…
Tek olan Allahu zü’l-Celâl’in seçip görevli kıldığı Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) her şey için Rahmet Kaynağı oluşta ortağı olmaktan münezzehtir.
O her şeyin ve oluşun İlâhî güzelliklerinde; aslî kaynak, ilk nokta ve ana oluş özelliği bölünemeyen eşsiz, ortaksız ve tek olandır.
Münezzeh : (Nezahet. den) Tenzih edilmiş, teberri edilmiş. * Pâk, kusur ve noksanlıklardan uzak. Hiç bir şeye muhtaç olmayan. Kötülükten, kusurdan ve noksanlık gibi şeylerden tenzih edilen.
Şerik : Ortak.
Mahasin : (Mehâsin) İyilikler. İyi ahlâklar. * İnsanın vücudunda hüsün ve cemal yerleri. * Güzel tavırlar. * İnsanın yüzüne güzellik veren bıyık ve sakal.
Cevher : Bir şeyin özü, esası.
Hüsn : (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemal ile kemal.
Münkasım : (Kısım. dan) Bölünen, kısım kısım ayrılan, taksim edilen.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 02 Nis 2018, 07:44
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 07 Nis 2018, 20:57
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 23 Nis 2018, 08:49
gönderen nur-ye
45-)
فَاِنَّ فَضْلَ رَسُولِاللّهِ لَيْسَ لَهُ
حَدٌ فَيُعْرِبَ عَنْهُ نَاطِقُ بِفَمِ
Fe inne fadle Resûlillâhi leyse lehû
Haddün fe yu'ribe anhü nâtıkun bi femi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Şüphesiz ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in faziletien bir sınır yoktur.
Arapçayı engüzel konuşsa bile hangi ağızda dil O’nun sıfatlarını analtabilecek!
Zâten bize gönderilişi bir lütuftur Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:
لَقَدْ مَنَّ اللّهُ عَلَى الْمُؤمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبْلُ لَفِي ضَلالٍ مُّبِينٍ
--- ''Lekad mennallâhu alâl mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).:ALLAH, mü'minlere aralarında kendilerine ALLAH'ın âyetlerini okuyan onları arındıran ve onlara kitâb ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lûtûfta bulundu. Oysa bundan önce açık bir sapıklık içinde idiler.'' (Âl-i İmrân 3/164)
Âyet-i celilede geçen menne: gökten inen şey; başa kakma, minnet etme, kesmek (gayri memnun; kesiksiz) ve hesabsız verme, in’am ve ihsânda (karşılıksız) bulunma...
Fazl : Âlimlere yakışır olgunluk. * İmân, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet. * Artmak. * Artık, (bunun zıddı naks'tır).
Natık : Konuşan. Söz eden, söyleyen, beyan eden. İdrak eden. Bildiren. Fikir ederek düşünen.
Fem : Ağız. Dihen. (Kelimenin aslı: "Feveh" veya "Fâh" dır.)
Arube : Açık ve güzel Arabça konuşur olmak.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 19 May 2018, 21:52
gönderen nur-ye
46-)
لَو نَاسَبَتْ قَدْرَهُ اٰيَاتُهُ عِظَماً
اَحْيَ اسْمُهُ حِينَ يُدْعَى دَارِسَ الرِّمَمِ
Lev nâsebet kadrehû âyâtühû ızamen
Ahyâ'smühû hîne yüd'â dârıse'r-rimemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Eğer gerçekten O’nun çok büyük mucizelerinin kıymet ve değeri tam anlaşılıp bizzâtihi O’na nisbet edilebilse,
İzi silinmiş toz-toprak olmuş kemikler dirilirdi İsm-i Şerîfi ile.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ALLAHu Zü’l-Celâlihu’nun tevhide çağrıda kendisine tanınan ve insanları anlayış ve aynısını yapabilmekte âciz bırakan mucizeleri bile asıl gerçek olan Hakikat-ı MuhaMMed’e nisbet edilemez.
Eğer öyle olsaydı MUHAMMED İsm-i Şerîfi anılınca çürümüş adı-sanı yok olmuş kemikler dirilir de şehâdet ederdi O’na!..
Kadr : İtibar. Değer, kıymet. Haysiyet. Derece miktarı. Miktar. Meblağ. Takat. Takdir, rızkı taksim eylemek. Gına.
Âyet : Eser. * Kimsenin inkâr edemiyeceği açık delil. Nişân. Alâmet. İşaret. * Menzil, mekân. * Kur'ân-ı Kerim'deki her bir cümle. Mânen uyanmağa, intibâha sebeb olan hâdise.
Dârise : izi mahvolmuş, silinmiş
Rimm : (Rimme) Çürümüş kemik. Kemik çürümesi.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 19 May 2018, 22:02
gönderen nur-ye