Ezanların hoparlörlerden okunması....

İslamiyet'de yaşanan tartışmalara açıklamalar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
zarok
Üye
Üye
Mesajlar: 26
Kayıt: 11 Tem 2007, 02:00

Ezanların hoparlörlerden okunması....

Mesaj gönderen zarok »

Geçen günlerde okuduğum bir yazıdan aklımda kalan bir durumdu.Yeni aklıma geldi paylaşmak ve sormak istedim.

Ezanın hoparlörden okunması ile ilgili hadisler varmış ve yanlış olduğu savunuluyormuş.Ben detaylı araştırma yapmadım ancak yine de sorayım dedim...

Düşünceleriniz...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/adszxo9yx3.png[/img]
Kullanıcı avatarı
semme
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 5
Kayıt: 23 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen semme »

Ben uzun bir süre önce duymustum sanırım Efendimiz s.a.v zamanında yahudiler ona benzer bir sey kullanıyormus onlara benzememek için o devirde kullanılmamış.
Kanatimce günümüz için bir sorun olacağını düşünmüyorum.
Tabi sadece düşüncelerimizi sorduğun için cevaplaım yanlış anlasılmasın...
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »


Değerli zarok ve semme kardeşlerim,
Ezanın o zamanlar mevcud olamayan hoporlörle okunmasını-okunmamasını doğrudan doğruya bildiren bir hadis zaten mümkün değildir.
Belki bir kıyas yolu ile fetva verilmiştir ki bu gibi hususlarda ciddi sıkıntı doğurmaktadır.
Acizâne fikrimce bunca geniş alanlarda ve gürültü cünbüşünde her Müslüman için çok önemli namaz ilanının hoporlörle yapılması şarttır.
Ne varki İslam Dinini her hususta söndürmeyi ve geriletmeyi bilerek-bilmeyerek yapmak isteyenlerinde olduğu toplumumuzda Antalyadaki lüks oteller ezan sesi düşmanlığı başlatmışlardı.
Seslerin kısılmasından, turistlerin bu sesten çok rahatsız olmasından, uykudan fırlamasından, kişisel haktan vs dem vurmaktalar hâlâ..
Oysa Almanyada vs ezan sesi yasak çan sesi var gücüyle olduğu gibi…
Solingende gördük bunu.
Kölnde ise Köln Cami minaresinin gölgesi tapulu arazisine düştüğü için minarenin üstten o kadarlık kısmı kestirilmiştir bir Alman tarafından şu anda bile kesiktir ne acı…

Ezanımzı müezzinlerin cami içinde oturup okuması ile Şerifelerde döne döne okuması edeb açısından düşünülebilinir..

Bu değerli katkılarınızdan yola çıkarak Ezanımız hakkındaki ana hükümlere göz atlım:


ÂYETLERİMİZ:

Ve Azız, Celîl olan Allah buyurur:

"Biribirinizi namaza çağırdığınız zaman onu bir eğlence ve oyun edinirler. Bu, kendilerinin hakîkaten akıllarını kullanmaz bir güruh olmalarındandır" (Mâide 5/58).

" Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır." (Cumua 62/9)

HADİSLERİMİZ:

1- Enes (ra) şöyle demiştir: “Ateş yakmayı ve çan çalmayı zikr ettiler, Yahûdîler'i ve Hrıstiyanlar'ı da zikrettiler (yânî bunların onlara âit olduğunu düşündüler de onlardan vazgeçildi). Müteakiben Bilâl'e ezan lâfızlarını ikişer ikişer, ikaamet lâfızlarını da birer birer söylemesi emrolundu.”


Ebu'ş-Şeyh ibn Hıbbân'ın Kitâbü'I-Ezâırında Enes'ten şöyle rivayet edilmiştir:

“Rasûlullah zamanında namaz vakitleri geldikçe birisi sokaklarda koşa koşa dolaşıp "es-Salâte, es-Salâte!" diye nida ederdi.
Bu halka ağır geldi.
“Bir çan edinsek!” dediler.
Rasûluilah: "O, Hristiyanlar'a mahsûstur" buyurdu.
“Boru çalsak dediler!”
"O, Yahûdîler'e mahsûstur"buyurdu.
“Yüksek bir yerde ateş yaksak” dediler.
"O, Mecûsîler'e mahsûstur" buyurdu... “


Bu hadîs, metindeki hadîsin daha tafsîllisidir.

Ezan, lügatte i'lâm demektir. Şeriat Örfünde ise özel vakitlerde özel lâfızlarla yapılan özel bir İ'lâmdır. Bu vakitler namaz vakitleri, bu lâfızlar da Şâri'in ta'yîn ettiği tekrarlı lâfızlardır. Ezan, ihtiva ettiği az ve kısa cümlelerle İslâm'ın i'tikaadî ve amelî esaslarının hemen hepsini özet olarak toplamaktadır.
"Allahu Ekber" cümlesi Allah'ın varlığını tasdike delâlet ettiği gibi, bütün kemâl sıfatlarını da isbât eder.
"Eşhedu en lâ ilahe ille'Hah" cümlesi, tevhîde ve şirkin nefyine;
"Enne Muhammeden Rasûlullah" cümlesi de Muhammed'in peygamberliğine ve onun zımnında bütün nebiler ve rasûllerin mutlak olarak nübüvvet ve risâletlerinî tasdike delâlet eder.
"Hayye ale's-salât" emir sîgası, ancak Rasûl sayesinde bilinmiş olan ilâhî tâate da'vettir.
"Hayye ale'l-felâh " sîgası da, daimî bekaa demek olan felah ve necat yoluna çağırmaktır ki, bu da maâd ve ukbâyı tasdikten ileri gelir.
Bu lâfızların tekrar edilmesi, mazmunlarını te'kîd içindir.

Ezânın fâideleri namaz vaktinin girdiğini haber vermek; halkı cemâatle namaz kılmaya çağırmak; İslâm şeâirini izhâr gibi pek mühim şeylerdir. Bu i'lâm İçin fiilin değil de sözün tercih edilmesinin hikmeti, sözün kolaylığı, herkes İçin her zaman ve mekânda kolayca yapılabilmesidir.
(İbn Hacer, Aynî).

Ezan 'in Başlaması :
Ezanın başlaması hakkında birçok sahâbîlerİn rivayetleri vardır. Bunların lâfızları ayrılıklar gösterse de ma'nâlan birbirine yakındır. Bunlar içinde en câ-miâlı olanlardan birisi de, Abdullah ibn Zeyd'in kendi rivayetidir.
Bu, Enes ibn Mâlik tarafından da rivayet edilmiştir:

Abdullah ibn Zeyd (ra) şöyle dedi: Rasûlullah (sav) namâzın cemâatle kılınabilmesi için çan (nâkûs) yapılıp çalınmasını emrettiği sırada idi. Uykuda iken bana elinde nâkûs bulunan biri uğradı.
Ona: “Ey Allah'ın kulu, şu nâkûsu satar mısın?” dedim.
“Ne yapacaksın?” dedi.
“Bununla insanları namaza çağırırız” dedim.
“Sana daha hayırlısını göstersem olmaz mı?” dedi.
“Hay hay!” dedim.
Bunun üzerine, şöyle dersin, dedi:
“Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Eşhedu en lâ ilahe illeallah Eşhedu en lâ ilahe illeallah!
Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah!
Hayye ale's-salât! Hayye ale's-salât!
Hayye ale'l-felâh! Hayya ale'l-felâh!
Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Lâ ilahe illeallah!”
Sonra biraz geri çekildi, sonra yine bana dönüp:
“Namaza davrandığın vakit de şöyle dersin!” dedi:
“Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Eşhedu en lâ ilahe illeallah
Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah!
Hayye ale's-salât!
Hayye ale'l-felâh!
Kad kaameti's-salâtu! Kad kaameti's-salâtu!
Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Lâ ilahe illeallah!”
Sabah olunca Peygamber'in yanına geldim ve gördüğüm rü'yâyı kendisine haber verdim.
"İnşâallah hakk ru'yâdır. Bilâl ile beraber kalk da gördüğünü ona öğret, ezanı okusun; çünkü sesi senden daha yüksektir" buyurdu.
Bilâl ile beraber kalktık, ben ona öğretmeye, o da okumağa başladı.
Bu sırada Umer ibn Hattâb bunu evinden duydu.
Elbisesini (ridâsını) sürüyerek acele çıktı ve:
“Yâ Rasûlaliah, seni hakk ile gönderen Allah'a yemîn olsun ki, onun gördüğünü ben de gördüm!” dedi.
Rasûlullah: "Öyle olunca Allah'a hamd ve sena olsun!" buyurdu

(Ebû Dâvûd, es-Sünen).

Bu hadîsi bâzı farklarla Tirmizî es-Sünen'de, Ahmed İbn Hanbel el-Müsned'de, İbn Hıbbân es-Sahıh'de rivayet etmişlerdir.

2- İbnu Umer (R) şöyle der idi:
“Müslümanlar Medine'ye geldikleri zaman bir araya toplanırlar da, namaz vaktini gözetlerlerdi. O ilk zamanda namaz için nida edilmezdi. Bir gün bu hususta konuştular.
Bâzıları: “Hrıstiyanlar'ın çanları gibi çan edinin!” dediler.
Diğer bâzıları da : “Çan olmasın da Yahûdîler'in nefiri gibi boru olsun!” dediler.
Umer: “Namaza çağıracak bir adam niye göndermiyorsunuz?” dedi. Rasûlullah bunun üzerine: "Yâ Bilâl, kalk, namaz için nida et (yânî ezan oku)" buyurdu.


Ezan'm Lâfızları ve Sıfatı;
Bunu gösteren hadîs şudur:

Muâz ibn Hİşâm şöyle haber verdi: “Bana babam, Âmir el-Ahvel'den; o da Mekhûfden; o da Abdullah ibn Muhayriz'den; o da (Peygamber'in müezzini) Ebû Mahzûre (ra)'den tahdîs etti ki, Allah'ın Peygamberi (sav) Ebû Mahzûre'ye şu ezanı:
“İki kerre "Allahu Ekber", iki kerre "Eşhedu en lâ ilahe illeallah", iki kerre "Eşhedu enne Muhammeden rasûlullah" diye telkin buyurduktan sonra, yine iki kerre "Eşhedu en lâ ilahe illeallah", iki kerre "Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah", iki kerre "Hayye ale's-salât", iki kerre "Hayye aie'l-felâh"; İshâk'ın rivayetinde iki kerre "Allahu Ekber", bir kerre "Lâ ilahe illeallah", diye öğretmiştir
(Müslim, Es-Salât; "Ezanın Sıfatı babı", II, 11).
Resim
Kullanıcı avatarı
zarok
Üye
Üye
Mesajlar: 26
Kayıt: 11 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zarok »

teşekkürler
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/adszxo9yx3.png[/img]
Kullanıcı avatarı
sufi33
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 59
Kayıt: 26 Ağu 2008, 02:00

Mesaj gönderen sufi33 »

mesnevide şöyle anlatılıyor
"O doğru sözlü Bilâl, ezan okurken “Hayyı alesselâ, Hayyı alelfelâh- Haydin namaza, Haydin felâha” cümlelerindeki “
Hayyı- haydin” kelimesini “Heyyi” diye okurdu.
Nihayet Peygamber’e dediler ki: “ Ya Resulâllâh, bina yeni kuruluyor. Bu hata, hiç de doğru değil.
Ey Allah habercisi, ey Allah resulü, ey Allah meydanının tek binicisi, daha fasih bir müezzin getir.
Din daha yeni kurulur, doğruluk düzenlik daha yeni meydana gelirken “ Hayyı alelfelâh”’ı yanlış okumak ayıptır.
Peygamber’in hiddeti coştu. Gizli inayetlerden bir iki remiz söyleyip dedi ki :
“Ey aşağılık adamlar, Allah yanında Bilâl’in Heyyi’si yüzlerce hadan, hıdan, yüzlerce dedikodudan iyidir.
İşi çok karıştırmayın da sırrınızı açmayayım, önünüzü, sonunuzu söylemeyeyim.”......
En son sufi33 tarafından 05 Ara 2008, 22:16 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
hasancan
Üye
Üye
Mesajlar: 37
Kayıt: 27 Mar 2007, 02:00

Mesaj gönderen hasancan »

Şu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim, inlemeli. M.Akif Ersoy
Kullanıcı avatarı
kariyb
Üye
Üye
Mesajlar: 36
Kayıt: 04 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen kariyb »

benim bu konuda okuduklarımdan anladığıma göre ezanın hoparlör ile okunması sünnete aykırıdır. hatta bidattir. sebebi ise hoparlörden çıkan sesin insan sesi hükmünde olmayıp elektro manyetik titreşimdir. hele hele namazın mikrofonla kıldırılması caiz olmaz. bu hususta ibni abidin in namaz içinde imamdan başkasının sözüne amin denilirse namaz bozulur fetvası delil gösterilmektedir. çünkü mikrofondan çıkan ses imamın sesi olarak kabul edilmeyip, mekanik bir ses olmasıdır. dolayısı ile mikrofonla okunan fatihaya amin demek imamdan başkasının(mekanik ses) fatihasına amin demek anlamına gelmektedir. fakat maalesef günümüzde cuma ve bayram namazlarında mikrofon kullanılmayan cami yoktur herhalde. bu durumun bidat olması ihtimalinin yüksek muhtamel olması sebebiyle çok sakıncalı olduğunu düşünmekteyim.
Kullanıcı avatarı
Hilmi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 95
Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen Hilmi »

O zaman aklıma su soru geliyor.
hoparlörden gelen "imama ait olmayan" elektromanyetik titreşim neden imam konusmuyorken işitilmemektedir.
kimse konuşmuyorken hoparlörden neden ses gelmemektedir?
neden olmaksızın sonuç olabilir mi?
Peygamberimiz "zorlaştırmayınız kolaylaştırınız" buyurmuştur.
sözünün üstüne söz söylediğim Kulihvani hocam da beni affetsin
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

değerli kardeşler,
elbette itikada dayanan bir konu olmadığından çeşitli yorumlar çıkacaktır.
zaman ve teknik ilerledikçe yeni imkan ve ihtiyaçlar içinde deneneceğiz.
bendenizin acizâne görüşü imam ile cemaat aynı-yakın ortamdaysa
arada kopukluk olmadan devam eder,
hatta imamı duyamazsanız bile önünüzdeki duyan zincirine uyarsınız.
TV dan naklen namaz kılmak gibi uçukluğun da bir anlamı elbet yok.
Ancak haçta milyon kişiyi tüm Mekke caddelerinde namazdan mı çıkaracaksınız o gür sesi kesip de.
Aynı anda ve mekanda namaz kılınmaktadır.
Bu da bir teknik ni'mettir.
İbni Abidin gelse şimdi şaşar kalır ki, pek çok keramet artık tırnak kadar âlette ve anında izlenmektedir.
Bu günün kerametleri ise soyutta-manada, kargaşa içindeki arapsaçı fikiler yumağından insan aklını kurtarıp Nakle kavuşturup,
iç denge ve dış düzenin seviyelemesindedir kanısındayım.

Minareden ezan okunmasından en çok şikayet, Antayada çok yıldızlı
otellerden gelmektedir.
"Susturun şu sesi turistler rahatsız olmakta" diyenlere ise, KÖLNe gitmelerini ve en büyük caminin gölgesi, tapulu arazisine düştü diye bir Almanın mahkeme kararı ile minarenin yarısını nasıl yıktırdığını görmesini isterim ve ben gördüm..

Bir başka husus, ses çirkinliğ yanında ses eğitimi almamış insanların okuduğu ezanlar içimiz acıtmaktaydı.
Oysa şimdi tüm şehir aynı anda okumakta merkezi sitemle..
Yolunuz düşerse bir gün Aksaray'a çıkın Kırk Kızlar tepesine,
oturun Kılışaslan Türbesi önüne bir ezan dinleyin ve dağınık câmilerden gelen aralıklı-yankılı Allahuekbere sizde sesinizle katılın!...

en önemlisi okuyanın ve duyanın ihlaslı mü'min olması..

muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Can dostlar,
Bu mekanik ses v.s bahsini ezanla ilgili olmasada Elmalılı Tefisirinde gördüm, gramofondan gelen seste secde âyetlerinde mesela secde edilmez demekte, sebep bellidir o zaman diliminde orada hazır okuyan bir insan mevcut degildir, gramofon ve mekanik şekilde okuyan aletlerin aklı yoktur, kayıttan ses gelmektedir, bir insan mevcut degildir, varmış gibi kabul edilip secde edilmez mesela. Fakat hoparlör ile ezan bahsinde ses her ne kadar mekanik bir aletten çıksa da:
1.Hoparlörün ucunda hakiki okuyan akıl sahibi bir müezzin yahut imam mevcuttur.
2.Hoparlörden gelen mekanik ses ile birlikte havada ayni zamanda müezzinin kendi seside mevcuttur. İki ses dalgası da biri düşük desibelde digeri ise yüksek desibelde yayılım yapmaktadır. Yani müezzinin sesi yok olup da mekanik sese dönüsmemistir, mikrofona gelen bir ses mevcuttur. Olmayan sesi mikrofon amplike edemez. Sen bu sesi işittigin zaman, öbür sesin varlıgına delil olarak kabul edersin, her ne kadar biri digerini bastırsada.Sonucta sen mekanik sese degil o zaman imamın varolan ama duyamadıgın düşük desibeldeki hakiki nefes ve sesine ittiba edersin. Namazdada böyle olmalı.

Mesela, diyelimki çok büyük bir alandasın mikrofonda yok, imam Allahu ekber dedi, hiç ses duymasan önündeki cematin ellerini kaldırdıgını görsen yahut egildiklerini secdeye gittiklerini görsen, bunu imamın yaptıgına meyleder sende egilir onlarla birlikte secde edersin. Niye yaparsın bunu? Aklınla sebeplediginden, cemaate güvendiginden. Dermisin orda hayır ben inanmıyorum buna imam Allahu ekber demedi diye, demezsin degil mi? Şimdi ne fark var arada o zaman? Birinde cemaatin hareketinden ögreniyorsun olayı, digerinde ise mekanik bir sesten ögreniyorsun. Sonuçta ikisindede imam, müezzin fiziksel olarak ve ses olarak mevcutlar.

Ha biri deseydi ki hoparlörün önünde teyip cihazı ezanı otomatik olarak okumakta her gün diye, o zaman bidat olurdu. Çünkü işi yapan bir kimse mevcut degil. O zaman titresen sade mekanik ses olurdu havada.

Gariban burda Basildon'da ezan sesini sade cuma namazında cami içinde işitmekte. Bir lokal vermişler bize camiyle alakası yok, kadınlar başka bir odadalar imami işitememekteler, kaç defa bu yüzden lokalin mutfagına tıkışmış şekilde namaz kılıyorlardı. Gittik bir hoparlör ve yaka mikrofonuda biz aldık ki duyabilsinler. Kötümü ettik şimdi? Cuma namazı ortasında kadınlar ayakta tekbir duyamadıkları için biz secdedeyken kaç kez onlar ayakta kalmışlardı. Biz burda cami yaptırmak için yerel bolge belediyesi, ingiliz ırkçı partiler, cuma namazı çıkışına domuz eti asan serserilerle ugraşalım sonra oturup birde hoparlörümü düşünücez şimdi. Lokalin zemininde kilim bile yok, sahte halı deseni üzerine başılmış 2mm kalınlıgındaki naylon örtüler üzerinde kılmaktayız, siz halılar ve gülsuyu kokan Türkiye camilerimizde huzur bulamamaktasınız...

Sürçü lisan ettiysek affola.
Selam Sevgi ve Muhammedi Kardeşlikle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
kariyb
Üye
Üye
Mesajlar: 36
Kayıt: 04 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen kariyb »

sevgili can kardeşlerim neticede hoparlör konusunda çeşitli görüşler olması doğaldır.lakin benim nacizane bahsettiğim görüş isabetli de olabilir,isabetli olmayabilir de.ama ya bidat ise düşüncesi bende daha ağır basmaktadır.elbette teknolojiden faydalanmak gerekir.ve gariban kardeşin bahsettiği gibi durumlarda zorunluluk hali olabilir.fakat süleymaniye,sultan ahmet gibi büyük camiler yüzyıllardır var ve bu camilerde en azından cuma ve bayramlarda tıka basa dolmuştur.mikrofon olmadan da herkese ses işittirilmiş.ezan konusunda ise elbette minarelerden yükselen ezan sesinin daimen olması en büyük arzumuzdur.fakat hoparlör icat edilmeden önce nasıl ki müminler işitiyor ve geliyor iseler şimdide böyle olmasında bir sakınca görmüyorum.kaldı ki bir müslüman namaz vakitlerini bilir ve vakit girdiğinde camiye gelir.ezanı duymasa bile.
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »

ama ya bidat ise düşüncesi bende daha ağır basmaktadır.elbette teknolojiden faydalanmak gerekir.ve gariban kardeşin bahsettiği gibi durumlarda zorunluluk hali olabilir.
Kariyb kardeşim bu tür konular gerçekten beni rahatsız ediyor. Bu konularda bizim işimiz değil biz ne bakanız ne diyanette görevliyiz siz gereken yerlere başvurularınızı yapın lütfen

İlim yuvamız kişilere ''Nefsini nasıl terbiye eder''in yollarını göstermektedir.Biz sorumluluğumuzu bilelim! Kendimizi eğitme öğretme zorunluluğumuz vardır ve teknolojik nimetlerdende yararlanma zorunluluğumuz vardır!. sistemi değiştirmek bizim elimizdemi hopörlerden okunsa ne olacak azmı insan var. Bizim burada 150-200 kişilik camide sürekli kılan 10 kişiyi geçmiyen cemaatlar var. ne yazıkki!
Herkes kısmetine koşar yüksek sesle davete icabet de edilmiyor. Sessiz olsa ne olacaktı. Kendi aralarında vaazlarıda duymadıkları için hemen konuşmaya başlıyorlar insanlar. Bunlar mı kaldı sorun edecek.
Bizde o zaman develeri kullanalım yolculuk için elktiriği kullanmayalım tv seyretmeyelim hatta ve hatta cep telefonuda kullanmayalım 1400 sene evvel gibi yaşayalım mı. şartlar ne yi gerektiriyorsa onu yapmalıyız düşüncesindeyim. Hayırı talep ederek tabi!
Bu teknolojik nimetlerden yararlanmaya biliriz de bakın elk -pc-net kullanmasaydık hizmetimize verilmeseydi size bunları nasıl yazacaktım değil mi.
Kimilerine göre buda bidat ne yapalım ilim öğrenmeyelim mi? sistem bu gün bu!
Basite indirgenmiş şeyler rahatsızlık verir böyle güzide eğitim yuvasında bunları yazmak bile ağır gelmekte. Tüm canlardan özür diliyorum.

Hadis şerif'te; Resulullah sav efendimiz buyuruyor ki ''zorlaştırmayınız kolaylaştırınız'' demekte

yine demekteki ''ilim çindede olsa alın kullanın!''sözünü dinleyelim lütfen.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
kuloglan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 156
Kayıt: 26 Kas 2007, 02:00

Mesaj gönderen kuloglan »

Hoparlör olayı karışık ama, Cumalarımızda İmamın Zincirini dahi göremememiz Camiinin dışında Camii İmam ve Cemaatle tek alakamızın hoparlörden gelen çatlak sesler oluşuna nazaran yanlıştır.Alimler zincirde görülmezse olmaz demişler.Hoparlör olayınada sıcak bakmamaktayım.İlmi olarak farklı ses, zaten imamın kendi görülmez ve sesi duyulmazsa ona uyana ona uyana uyana.... şeklinde zincire uyulur.Ka'be-i Muazzamedede bu şekil olunca sorun olmaz, fakat orda birde tepe kat olayı varki asla uygun değil, Osmanlı zamanında bilerek yapılmamıştır çünkü; 1.Kabe-i Muazzamenin Üstünde olman makruhtur, 2. tepedeki ayrı bir cemaattir sanki...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/118-119kr.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
dibbace
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 222
Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen dibbace »

Bu konu ne zaman gündemde olsa,aklıma hep Abdulkadir Geylani(k.s) efendimizin 300bin-400bin kişiyi bulan katılmlı sohbetleri gelir...Hiçbir mikrofon falan yokken,hatta insanlar evlerinde oturarak rahatlıkla duyarlarmış seslerini...

Ve sonrasında hep şöyle düşünürüm,Rabbimiz bize sanki,işte öyle uzaksınız,öyle kulaklarınız tıkanıkki çağrıma,size bu muamele reva...

Öyle ya;Nasıl isek,Öyle Yönetilir,Muamele Görürüz...:(

Hatta bu kulak tıkanıklığı o kadar hoşumuza gitmiş ki,sabahları sıcak yatağımızda,hanımımızın yumusak koynunda iken,neden bir gürültü ile rahatsız olalım ki!!!:(

Unutmuyorum,Dedem rahmetli derlerdi ki:Evladım,HAKK ise mesajın,içinden söyle,ama yeterki söyle...devamında şu hadisi söylemişti...

''İbn-i Abbas (ra)'dan rivayet olunan bir hadiste: "İbrahim (as) Kâbe'yi bina edip tamamladıktan sonra kendisine: 'Hacc için insanları davet et,.' emri verildi. İbrahim (as): 'Benim sesim onlara ulaşmaz.' dedi.
Allahü Teâla Hazretleri: 'Sen davet et, sesini duyurmak bana aittir.' buyurdu. Bunun üzerine İbrahim (as): 'Ey insanlar!.. Beyt-i Atik'i haccetmeniz size farz kılınmıştır.' diye nida etti. Bu sözü yerle gök arasında bulunanların hepsi işitti. Görmüyor musunuz? İnsanlar en uzak yerlerden icabet edip geliyorlar." denilmiştir. (İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar)''

Tıkanıklık basiretimizde olduğu müddetçe,kalp göğüste bir et parçası olarak bilindikçe,kulaklar sese,gözler görüntüye tıkanık olmuş ne farkeder...

Genel kültür olsun diye herşeyi ezbere bilmiş olmuşuz...

Tasavvuf yolunu,mertebeleri,makamları,terimleri,evliyaların isimlerini ve sohbetlerini kusursuzca ezberlemiş çıkmışız...Her söze söylenecek birşeyimiz olmuş...

5 ölüm dahi paklamaz bizi korkarım...:(

Fikhi mülahazalarımız bol olsun...Laf olsun torba dolsun...

Vesselam.
..
Kullanıcı avatarı
vuslat
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 4
Kayıt: 18 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen vuslat »



Hoparlörden çıkan sesin mahiyeti
Sual: Hoparlörle ezan okumanın ve namaz kılmanın mahzuru nedir?
CEVAP
Önce teknik açıdan bakalım:
Hoparlör, telefon, teyp, radyo ve televizyon yayınlarından çıkan sesler, insanın kendi sesi değildir, benzeridir. Ses transdüserleri ve ses tekniği hakkında piyasada çok kitap vardır. Bu kitaplarda deniyor ki:
Ses dalgalarını elektrik sinyallerine çeviren mikrofonlar, kulakta olduğu gibi, herhangi bir basınç sonucu çarpan havanın etkisiyle, içlerindeki diyaframın titreşmesi sonucunda, çıkışlarında küçük gerilimler [elektrik sinyalleri] elde edilen cihazlardır.

Elektrikli titreşimleri sese çeviren transdüserler, hoparlörler ve kulaklıklardır.

Hoparlör; elektriksel enerjiyi ses enerjisine dönüştüren bir transdüserdir. Transdüser; bir fiziksel büyüklüğü, başka bir fiziksel büyüklüğe çeviren elemana denir. (Ses frekans tekniği, İ. Eren Başaran, Devlet kitapları yayınları s. 599)

Her televizyon vericisi, görüntü bilgisi ve ses bilgisi için, tamamıyla farklı iki sinyal yayınlar. Ses iletiminde frekans modülasyonu [değişmesi], görüntü iletiminde ise genlik modülasyonu kullanılır. (Elektronik iletişim teknikleri, Wayne Tomas, Devlet kitapları yayınları s. 2, 482)

Ana Britannica, Büyük Ansiklopedi, Meydan Larousse, MEB Fizik ve Elektrik dersi kitaplarında da deniyor ki:
(Ses dalgalarını elektrik sinyallerine çeviren sistemlere mikrofon denir. Elektrik dalgalarını [sinyallerini] ses dalgalarına çeviren sistemlere hoparlör denir.

Mikrofonla hoparlör arasında ses nakli olmuyor, yani konuşan insanın kendi sesi nakledilmiyor, sesi yükseltilmiyor, bir enerji dönüşümü oluyor. Mikrofona karşı konuşan insanın sesi, önce elektrik enerjisine dönüşüyor. Buradan hoparlöre giden elektrik sinyalleri tekrar sese dönüşüyor.

Mikrofona giren ses dalgalarının etkisiyle, diyafram, kristal elemanı hareket ettirerek manyetik bobinin uçlarında elektriksel gerilim meydana gelmektedir. Meydana gelen bu elektrik sinyalleri yükseltici vasıtasıyla hoparlöre girmektedir. Ses bilgilerini taşıyan elektriksel akımların, ses bobininde oluşturduğu manyetik alan ve mıknatısın kendi sabit manyetik alanı etkilenerek hoparlör diyaframını titretmektedir. Diyafram titreşerek ses dalgalarını yaymaktadır. Bu orijinal sesin nakli değildir, farklı frekanslarda enerji dönüşümüyle, başka özellikte yeni bir ses meydana gelmektedir. Bu ses, çok benzese de farklı bir sestir. Meydana gelen yeni ses, konuşanın kendi sesi değildir. Elektrik tesiriyle hâsıl olan, mıknatıs kuvvetlerinin titrettiği, demir levhanın oluşturduğu başka bir sestir.

Elektrik sinyallerinin değerleri bilindiğinden, ses kaynağı olmaksızın, hoparlöre benzer elektrik sinyali göndererek benzer ses elde edilmektedir. Mikrofonlarda, diyafram adı verilen esnek ve hassas bir zar bulunur. Titreşen hava molekülleri bu zara çarpınca titreştirir. Bu titreşimlere uygun elektrik sinyalleri elde edilerek ses dalgaları, elektrik sinyallerine çevrilmiş olur. İnsan sesi, mikrofon içinde yok olur. Bunun yerine, indüksiyon akımı ve bundan manyetik dalgalar ve bundan ses dalgaları hâsıl olur.)

Ansiklopedi ve teknik kitaplardan alınan yukarıdaki bilgilerin doğru alınmış olduğunu, bilgisine sunduğumuz uzmanlar da doğruladı. Bunlardan birkaçının isimleri şöyledir:

Prof. Dr. Osman Işıkan
İsmail Salkım: Elektronik mühendisi
İsmail Derdemet: Elektrik mühendisi
Ahmet Kırılmaz: Elektrik mühendisi
Habib Can: Elektrik-elektronik mühendisi
Musa Aras: Elektrik-elektronik mühendisi
S. Süleyman Yılmaz: Elektrik-elektronik mühendisi
Ali Kılıç: Fizik mühendisi
Ahmet Kanter: Fizik ve makine mühendisi
Ahmet Çamırcı: Fizikçi
Hüseyin Gökmen: Fizik mühendisi
Mehmet Poyraz: Elektrik mühendisi
Mahmut Sağırlı: Elektrik mühendisi
Sabahattin Aktuğ: Fizik öğretmeni
Ömer Mehmet Sur: Elektronik öğretmeni

Hoparlöre bir de dini açıdan bakalım:
Fizik ve elektrik bilimiyle ilgili kaynak kitaplarda da açıklandığı gibi, imamın sesi hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imamın kendi normal sesi değil, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hâsıl olan mıknatıs kuvvetlerinin demir levhayı titreştirmesiyle oluşan bir sestir.

Namazda imamdan başkasının sesine uyulamayacağı ve yalnız salih erkeğin sesine ezan dendiği, bütün muteber fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Hatta kendi sesi olsa da, fasığın, çocuğun veya kadının okuduğuna bile ezan denmez. Bunun için, hoparlörle namaz kıldırmak ve ezan okumak kesinlikle caiz değildir. Dünyanın her yerinde okunmuş olması, doğru olduğunu göstermez. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.) [Enam 116]

Hanefi mezhebinde kıymetli kitapları bulunan, fıkıh uzmanı İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız [aracısız], bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, böyle duyulan bir secde âyeti için secde-i tilavet gerekmez. İmamdan başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur. (Redd-ül-muhtar)

Elmalılı Hamdi Yazır, Araf suresinin 204. âyetinin tefsirinde diyor ki:
Kıraat (okumak) bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan, sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hazret-i Cebrail’in işi bile aslında bir kıraat (Kur’an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır. Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraati yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraat denilemeyeceği gibi, aks-i seda’dan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraat denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraatin yankılanmasından hâsıl olan yankının kıraat ve tilavet hükmünde olmadığını, mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraat denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraat dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur’an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraat denilemez. Bu gibi sesler bir kıraat değil, bir kıraatin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)

Gramofondan [teyp, radyo, TV’de] okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez. (Mezahib-i erbea)
İnandığı Gibi Yaşamıyan,Yaşadığı Gib İnanır!
Cevapla

“►Tartışmalı Konular◄” sayfasına dön