DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
- elifdostu
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 06 Şub 2007, 02:00
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
"Denize düşen yılana sarılır " derler.
Ama yanlış öylerler. Bela denizine düşmek bir imtihandır.
İmtihanın sırrı, ise her ne halde olunursa olunsun, HAKK'dan
şaşmamaktır. Yani ALLAH cc emirlerine asla yüz çevirmemektir..
Mesela:Borç harç içinde kalmak, "Denize düşmek" faizciden ,
borç almak, "Yılana sarılmaktır".daha beter hale düşmektir..
Kısaca, sıkıntı anında da ferahlık anında da her daim "ALLAH cc"
demek ve ondan dilemek olmalı halimiz...Sabır ile doğru yoldan sapmamalı. zira sabırdan sonra mutlaka ilahi yardım ulaşır....
RABB'imiz,"Sabredenlerle beraberim" demektedir, KUR'AN-ı Kerimde...
Ama yanlış öylerler. Bela denizine düşmek bir imtihandır.
İmtihanın sırrı, ise her ne halde olunursa olunsun, HAKK'dan
şaşmamaktır. Yani ALLAH cc emirlerine asla yüz çevirmemektir..
Mesela:Borç harç içinde kalmak, "Denize düşmek" faizciden ,
borç almak, "Yılana sarılmaktır".daha beter hale düşmektir..
Kısaca, sıkıntı anında da ferahlık anında da her daim "ALLAH cc"
demek ve ondan dilemek olmalı halimiz...Sabır ile doğru yoldan sapmamalı. zira sabırdan sonra mutlaka ilahi yardım ulaşır....
RABB'imiz,"Sabredenlerle beraberim" demektedir, KUR'AN-ı Kerimde...
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Değerli HAYY-Dost... AYN-ı AN' da aynı şeyleri söylemişiz...
Ben sizin ECZANE ZEVKLERİNE yazarken sizin yazdığınızı görmemiştim.
Gönlünüze bereket...
Ben sizin ECZANE ZEVKLERİNE yazarken sizin yazdığınızı görmemiştim.
Gönlünüze bereket...
halimkok yazdı:Yaramda YÂRim VAR diye, İLAC ı, ACI bilirim.
DeRMaNıyladır her DERD i, başımın tacı bilirim.
İnna Lillâh diyenlerden OLmaktır BİZim derdimiz.
Şikayetsiz SABRedişi, RaBBime RûCu bilirim.
26.03.2010 - 23:35
Muhammedi Muhabbetle...
اَلَّذينَ اِذَا اَصَابَتْهُمْ مُصيبَةٌ قَالُوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّـا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ
Ellezine iza esabethum musibetun kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciûn.
ki başlarına bir musibet geldiği vakit «biz Allahınız ve nihayet ona döneceğiz» derler. Bakara Suresi 156/2
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
Bilirsiniz ki insanlar, sistemin Sahibi Subhan ALLAH Tealâ'ya karşı dört tavır içindedirler:
1- İsyân eden, inkâr eden, bâtılı ve şerri tercih edip yaşayanlar.
2- Ne isyânı ne de itâatı olan nötr hâlde ahmak ve gâfil fâsıklar.
3- Kesinlikle itâat eden müslüman ve mü'minler.
4- İbadeti ihlâsla ve itâati ittikâ ile olan, RABB'ısına râm olup boyun eğen ârif, kâmil ve âşıklar.
Gaflet bir perdedir ki gılâf: Emr-i İlâhîde sabit olan şeyi, hâlihazır idrakten kalbi setreden (örten,göstermeyen) perdedir. Hâlbuki dinimiz Hanîf dinidir. Kulun kendisini,RABB'isini bilmesi ve kulluk yapmasını engelleyen perdelerin kalkması ve tevhid ehli olması gerekir.
Hanîf: şirkten kendi kasdi ve azmiyle uzaklaşan, şirki basîretle terkeden, bütünüyle HAKK'a yönelen, hiçbir şeyin onu HAKK'tan çevirip engellemeyemediği mutmaîn nefs sahibi ârif, kâmil ve âşık kişidir. Hanîf dediğimiz zıdları câmi' olan tevhiddir. Tevhid, şartsız şarttır. İslâma giriş için tevhid şarttır. Ancak, tevhid için şart yoktur. Kâmil mü'min; her yerde, herzaman ve her hâlde tevhid ehlidir. Müslim, mü'min, ârif, kâmil, âşık v.s. sıralamamız, askerlikte olduğu gibi onbaşı, çavuş, teğmen, yüzbaşı v.s. gibi sıralama olmayıp; insanoğlunun imkanla imtihan olurken ilâhî, fıtrî ve kaderî kulluk tekemülünün emredilen ve murad edilen gelişimleridir. Bir bebeğin gelişip çok değerli kâmil bir insan olması, bir fidanın gelişip meyve vermesi gibidir. Aşamalarda insan aynı insandır. Ancak söz, fiil, ahlâk ve hâlleri hâliyle geliştikçe Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e daha çok benzeyip muhteşem bir Muhammedî mü'min olacaktır. (kulihvani)
1- İsyân eden, inkâr eden, bâtılı ve şerri tercih edip yaşayanlar.
2- Ne isyânı ne de itâatı olan nötr hâlde ahmak ve gâfil fâsıklar.
3- Kesinlikle itâat eden müslüman ve mü'minler.
4- İbadeti ihlâsla ve itâati ittikâ ile olan, RABB'ısına râm olup boyun eğen ârif, kâmil ve âşıklar.
Gaflet bir perdedir ki gılâf: Emr-i İlâhîde sabit olan şeyi, hâlihazır idrakten kalbi setreden (örten,göstermeyen) perdedir. Hâlbuki dinimiz Hanîf dinidir. Kulun kendisini,RABB'isini bilmesi ve kulluk yapmasını engelleyen perdelerin kalkması ve tevhid ehli olması gerekir.
Hanîf: şirkten kendi kasdi ve azmiyle uzaklaşan, şirki basîretle terkeden, bütünüyle HAKK'a yönelen, hiçbir şeyin onu HAKK'tan çevirip engellemeyemediği mutmaîn nefs sahibi ârif, kâmil ve âşık kişidir. Hanîf dediğimiz zıdları câmi' olan tevhiddir. Tevhid, şartsız şarttır. İslâma giriş için tevhid şarttır. Ancak, tevhid için şart yoktur. Kâmil mü'min; her yerde, herzaman ve her hâlde tevhid ehlidir. Müslim, mü'min, ârif, kâmil, âşık v.s. sıralamamız, askerlikte olduğu gibi onbaşı, çavuş, teğmen, yüzbaşı v.s. gibi sıralama olmayıp; insanoğlunun imkanla imtihan olurken ilâhî, fıtrî ve kaderî kulluk tekemülünün emredilen ve murad edilen gelişimleridir. Bir bebeğin gelişip çok değerli kâmil bir insan olması, bir fidanın gelişip meyve vermesi gibidir. Aşamalarda insan aynı insandır. Ancak söz, fiil, ahlâk ve hâlleri hâliyle geliştikçe Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e daha çok benzeyip muhteşem bir Muhammedî mü'min olacaktır. (kulihvani)
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Üniversite biter bitmez askere gitmek için başvurmuştum.
Bir an önce aradan çıksın istedim.
Böyle olunca
Yıllar süren öğrencilik alışkanlığı ile askerliğin ilk günlerinde
Komutanım diyecekken ; Hocam
diyordum
Bir çok arkadaşım da aynı durumdan muzdaripti.
Bu nedenle;
Hocam değil !; KOMUTANIM diyeceksiniz diye
Sık sık uyarı alıyorduk
Birkaç ay geçtikten sonra o arkadaşlarla sohbetlerimiz esnasında,
okul yıllarından bahsederken gördük ki iş tersine dönmüştü
Okulda yaşadığımız bir olayı anlatırken;
İşte ondan sonra komutan bana dedi ki
diyorduk Hocam diyecekken
Gülüşerek birimize takılıyorduk; Komutanım değil Hocam diyecektin diye
Sevgili Mina Can
Sürekli bu halin içinde olunca biz ancak Allah diyoruz Allah ın Resulü diyoruz
Yaşadığı hâller yani KaVMi KıVaM ı bizim gibi olmayanlar ise
Öyle değil şöyle diyeceksin diye uyarıyorlar bizi
Onlar gibi olmadığımız için sık sık uyarı alıyoruz.
Müdürümüz işten çıkarmakla tehdit ediyor
Ev sahibimiz evden çıkarmakla
Dostlarımız hayatından
Sevdiğimiz gönlünden çıkarmakla vs. vs.
Yaşam, yaş oldu gözlerimde,
Eller gibi gülemedim.
Yalnız kaldım yalnızlığımla,
Nedenini bilemedim.
Biz bu yalnızlığa razıyız da Hayat bırakmıyor ki
Bizim gibi olanları arzularken gönlümüz
Bizim gibi olmayanlarla bir arada yaşamak zorunda kalıyoruz.
Onlar bizi kolayca kırarken üzerken, biz aynı şeyi yapamıyoruz.
İçimize atıyoruz.
Bizi kıran üzen insanı, kırmak üzmek bir kenarda dursun
Bizi rahatsız eden bir sivrinsineğe dahi dokunurken düşünür olduk.
Geçen gece geç saatlerde kitap okuyordum ufak masa lambasının ışığında
Lambayı kitaba doğru eğdirdiğim için oda karanlık haliyle
Bir tane sivrisinek Vızır vızır bir görünüyor bir kayboluyor
Bir geliyor başıma, kulağıma konuyor
Dalmışım kitaba
Elimi savuruyorum ki gitsin dikkatimi dağıtmasın diye
Eski Halim in HÂLinde olsam O sivrisineği öldürürdüm
Diye düşünüyordum kendi kendime
Aklıma;
Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. (Bakara Suresi 11/2)
Ayeti geldi
Ben bu ayeti düşünürken o sivrisinek geldi okuduğum kitabın üzerine kondu.
Üzerine konduğu cümle ;
Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allahı tespih ettiğini görmez misin?
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبيحَهُ وَاللّٰهُ عَليمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
E lem tera ennellahe yusebbihu lehu men fis semavati vel erdi vet tayru saffat, kullun kad alime salatehu ve tesbihah, vallahu alimum bima yef'alûn.
Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allahı tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir. (Nûr Suresi 41/24)
Yaşadıklarımızın HiKMeT ini bilemediğimiz zamanlarda
Kendimizi yalnız aciz ve güçsüz hissediyoruz
Gönlümüz içten içe soruyor
Allahım neden üzülmeme izin veriyorsun Neden onların beni bu şekilde kırmalarına, suçlamalarına seyirci kalıyorsun Diyerek sitemle karışık nazlar ediyoruz Allaha
O zaman işte
ANlıyoruz ki tüm o yaşadıklarımız özellikle bu HÂL de bu KıVaM da OL-mamız içinmiş
Allah cc.
Ellerin EL iyle BİZ i KENDİ ne EL değil KUL olalım diye eğitiyormuş
BİZ, önceleri sandığımız gibi ;
Allah bizi sevmediği için üzülüyor değil Tam tersine
Bak burada ağlıyorum işte Gözlerim doldu kendiliğinden
Ne zaman doğru söylesem böyle oluyor
İşte bu anlatıyor her şeyi Doğru söyledikçe ağlamak bizim kaderimiz
Ama çok şükür artık şunu biliyoruz ki bu gözyaşlarında üzüntü yok
Tam tersine Bizim üzüntümüzün nedeni ne eller Ne de Allah
Biz Allah tan perdelendiğimiz için üzülürüz.
Çünkü yanlış bir zan besleriz O nun HAKKında
Bizi Ellerin Eline bıraktıkça El biliyor sanarız
Bu bilgimizin sonucudur yaşadığımız üzüntü
Böyle deyişimiz ise yıllar yılı yaşadığımız yanlış hayatın sonucudur
O yüzden Allah cc. BİZ e diyor ki;
Öyle değil şöyle diyeceksiniz
Müdürünüz ev sahibiniz vs. sizi üzerken
Siz onları güç sahibi sandığınız için üzüldünüz.
Demediniz ki kendinize;
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِمينَ
Eleysellahu biahkemil hakimîn.
Allah hakimlerin hakimi değil mi? (Tîn Suresi 95/8)
Bunu demek güç veriyor bize Acizliğimiz güç olarak dönüyor gönlümüze
Biz doğrulukta Sadık-Samimi-Sabırlı oldukça Allah cc. Bizi gönlümüzü destekler
Güçlendirir
Öyle olmasa;
وَلَوْلَا اَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ اِلَيْهِمْ شَيْپًا قَليلًا
Ve lev la en sebbetnake le kad kidte terkenu ileyhim şey'en kalîla.
Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin. (İsrâ Suresi 74/17)
Eller galip gelir gönlümüze
O zaman da EL lerin KıVaM ına geliriz
Allah cc. Bizi bundan korusun
Muhammedi Muhabbetle
Bir an önce aradan çıksın istedim.
Böyle olunca
Yıllar süren öğrencilik alışkanlığı ile askerliğin ilk günlerinde
Komutanım diyecekken ; Hocam
diyordum
Bir çok arkadaşım da aynı durumdan muzdaripti.
Bu nedenle;
Hocam değil !; KOMUTANIM diyeceksiniz diye
Sık sık uyarı alıyorduk
Birkaç ay geçtikten sonra o arkadaşlarla sohbetlerimiz esnasında,
okul yıllarından bahsederken gördük ki iş tersine dönmüştü
Okulda yaşadığımız bir olayı anlatırken;
İşte ondan sonra komutan bana dedi ki
diyorduk Hocam diyecekken
Gülüşerek birimize takılıyorduk; Komutanım değil Hocam diyecektin diye
Sevgili Mina Can
Diyorsun Doğru diyorsun Çünkü yaşadığımız Yaşamak istediğimiz buMina yazdı:Elbetteki doğruya doğru derken, biz karşımızdakini değil,
Allah c.c için doğru olmayı ANlıyoruz...
Sürekli bu halin içinde olunca biz ancak Allah diyoruz Allah ın Resulü diyoruz
Yaşadığı hâller yani KaVMi KıVaM ı bizim gibi olmayanlar ise
Öyle değil şöyle diyeceksin diye uyarıyorlar bizi
Onlar gibi olmadığımız için sık sık uyarı alıyoruz.
Müdürümüz işten çıkarmakla tehdit ediyor
Ev sahibimiz evden çıkarmakla
Dostlarımız hayatından
Sevdiğimiz gönlünden çıkarmakla vs. vs.
Yaşam, yaş oldu gözlerimde,
Eller gibi gülemedim.
Yalnız kaldım yalnızlığımla,
Nedenini bilemedim.
Biz bu yalnızlığa razıyız da Hayat bırakmıyor ki
Bizim gibi olanları arzularken gönlümüz
Bizim gibi olmayanlarla bir arada yaşamak zorunda kalıyoruz.
Onlar bizi kolayca kırarken üzerken, biz aynı şeyi yapamıyoruz.
İçimize atıyoruz.
Bizi kıran üzen insanı, kırmak üzmek bir kenarda dursun
Bizi rahatsız eden bir sivrinsineğe dahi dokunurken düşünür olduk.
Geçen gece geç saatlerde kitap okuyordum ufak masa lambasının ışığında
Lambayı kitaba doğru eğdirdiğim için oda karanlık haliyle
Bir tane sivrisinek Vızır vızır bir görünüyor bir kayboluyor
Bir geliyor başıma, kulağıma konuyor
Dalmışım kitaba
Elimi savuruyorum ki gitsin dikkatimi dağıtmasın diye
Eski Halim in HÂLinde olsam O sivrisineği öldürürdüm
Diye düşünüyordum kendi kendime
Aklıma;
Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. (Bakara Suresi 11/2)
Ayeti geldi
Ben bu ayeti düşünürken o sivrisinek geldi okuduğum kitabın üzerine kondu.
Üzerine konduğu cümle ;
Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allahı tespih ettiğini görmez misin?
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبيحَهُ وَاللّٰهُ عَليمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
E lem tera ennellahe yusebbihu lehu men fis semavati vel erdi vet tayru saffat, kullun kad alime salatehu ve tesbihah, vallahu alimum bima yef'alûn.
Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allahı tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir. (Nûr Suresi 41/24)
Yaşadıklarımızın HiKMeT ini bilemediğimiz zamanlarda
Kendimizi yalnız aciz ve güçsüz hissediyoruz
Gönlümüz içten içe soruyor
Allahım neden üzülmeme izin veriyorsun Neden onların beni bu şekilde kırmalarına, suçlamalarına seyirci kalıyorsun Diyerek sitemle karışık nazlar ediyoruz Allaha
O zaman işte
ANlıyoruz ki tüm o yaşadıklarımız özellikle bu HÂL de bu KıVaM da OL-mamız içinmiş
Allah cc.
Ellerin EL iyle BİZ i KENDİ ne EL değil KUL olalım diye eğitiyormuş
BİZ, önceleri sandığımız gibi ;
Allah bizi sevmediği için üzülüyor değil Tam tersine
Bak burada ağlıyorum işte Gözlerim doldu kendiliğinden
Ne zaman doğru söylesem böyle oluyor
İşte bu anlatıyor her şeyi Doğru söyledikçe ağlamak bizim kaderimiz
Ama çok şükür artık şunu biliyoruz ki bu gözyaşlarında üzüntü yok
Tam tersine Bizim üzüntümüzün nedeni ne eller Ne de Allah
Biz Allah tan perdelendiğimiz için üzülürüz.
Çünkü yanlış bir zan besleriz O nun HAKKında
Bizi Ellerin Eline bıraktıkça El biliyor sanarız
Bu bilgimizin sonucudur yaşadığımız üzüntü
Böyle deyişimiz ise yıllar yılı yaşadığımız yanlış hayatın sonucudur
O yüzden Allah cc. BİZ e diyor ki;
Öyle değil şöyle diyeceksiniz
Müdürünüz ev sahibiniz vs. sizi üzerken
Siz onları güç sahibi sandığınız için üzüldünüz.
Demediniz ki kendinize;
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِمينَ
Eleysellahu biahkemil hakimîn.
Allah hakimlerin hakimi değil mi? (Tîn Suresi 95/8)
Bunu demek güç veriyor bize Acizliğimiz güç olarak dönüyor gönlümüze
Biz doğrulukta Sadık-Samimi-Sabırlı oldukça Allah cc. Bizi gönlümüzü destekler
Güçlendirir
Öyle olmasa;
وَلَوْلَا اَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ اِلَيْهِمْ شَيْپًا قَليلًا
Ve lev la en sebbetnake le kad kidte terkenu ileyhim şey'en kalîla.
Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin. (İsrâ Suresi 74/17)
Eller galip gelir gönlümüze
O zaman da EL lerin KıVaM ına geliriz
Allah cc. Bizi bundan korusun
Muhammedi Muhabbetle
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Bu Âlem de;
Sarhoş;
- Sarhoş değilim der
Cahil;
- Cahil değilim der
Akıllı ;
- Akıllı değilim der
Doğrusu;
Sarhoşum diyen SARHOŞ değildir. Çünkü;
Sarhoşluk ; Ne HÂL de olduğunu bilemeyiş HÂL idir.
Cahilim diyen CAHİL değildir. Çünkü;
Cahillik ; Bilemediğini bilemeyenin HÂL idir.
Akıllıyım diyen AKILLI değildir. Çünkü ;
Akıllı ise o kimsedir ki ;
AKIL ile BİLE OL duğunun BİL gisini AKIL o kişiye VERMİŞTİR.
Bu sayede o kimse AKIL ın SAHİB i değil AKIL ın SAHİB inin verdiğine
Muhtaçlık HÂL inde OLduğunu AN-lamıştır.
Sarhoş;
- Sarhoş değilim der
Cahil;
- Cahil değilim der
Akıllı ;
- Akıllı değilim der
Doğrusu;
Sarhoşum diyen SARHOŞ değildir. Çünkü;
Sarhoşluk ; Ne HÂL de olduğunu bilemeyiş HÂL idir.
Cahilim diyen CAHİL değildir. Çünkü;
Cahillik ; Bilemediğini bilemeyenin HÂL idir.
Akıllıyım diyen AKILLI değildir. Çünkü ;
Akıllı ise o kimsedir ki ;
AKIL ile BİLE OL duğunun BİL gisini AKIL o kişiye VERMİŞTİR.
Bu sayede o kimse AKIL ın SAHİB i değil AKIL ın SAHİB inin verdiğine
Muhtaçlık HÂL inde OLduğunu AN-lamıştır.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
ŞERİAT ın kestiği parmak acımaz derler.
Bu söz parmağı kesilene ait değildir.
Çünkü o kimse ŞERİAT a bu denli teslimiyet içerisinde olsaydı,
Zaten parmağının kesilmesine neden olacak bir iş yapamazdı.
Yanlış bir iş yaptığı için verilen ceza nedeniyle ACI duymuyorsa o zaman;
CEZA vermenin bir anlamı olmaz.
ACI duyuyorsa eğer;
Şeriatın kestiği parmak acımaz diyen doğru söylememiştir.
Bu söz parmağı kesilene ait değildir.
Çünkü o kimse ŞERİAT a bu denli teslimiyet içerisinde olsaydı,
Zaten parmağının kesilmesine neden olacak bir iş yapamazdı.
Yanlış bir iş yaptığı için verilen ceza nedeniyle ACI duymuyorsa o zaman;
CEZA vermenin bir anlamı olmaz.
ACI duyuyorsa eğer;
Şeriatın kestiği parmak acımaz diyen doğru söylememiştir.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
Bazı ticarethanelerde "Müşteri Veli-yi Nimetimizdir" diye yazı asılmaktadır.
Kelimenin Arapça aslı veliyun-nimeti şeklindedir. Osmanlıcaya Veli-yi nimet /Türkçeye velinimet olarak geçmiştir. Nimeti veren/nimetin sahibi/nimeti tedarik eden anlamına gelir.
Hal böyle olunca, tabelayı düzeltmek gerekmezmi? Yani işin doğrusu:
"Veli-yi nimetimiz ALLAH TEALA, SEBEB-İ NİMETİMİZ DE MÜŞTERİDİR"
YANİ nimeti yaratan, nimeti veren RABB'imiz ALLAHcc dir.
Ancak, sebebler aleminde usulen, nimet bir sebeble ele geçer. Ticarethanelerde buna sebeb olan müşteriler olmaktadır .VESSELAM...
İŞİN DOĞRUSU:
"MÜŞTERİ SEBEB- İ NİMETİMİZDİR"
Kelimenin Arapça aslı veliyun-nimeti şeklindedir. Osmanlıcaya Veli-yi nimet /Türkçeye velinimet olarak geçmiştir. Nimeti veren/nimetin sahibi/nimeti tedarik eden anlamına gelir.
Hal böyle olunca, tabelayı düzeltmek gerekmezmi? Yani işin doğrusu:
"Veli-yi nimetimiz ALLAH TEALA, SEBEB-İ NİMETİMİZ DE MÜŞTERİDİR"
YANİ nimeti yaratan, nimeti veren RABB'imiz ALLAHcc dir.
Ancak, sebebler aleminde usulen, nimet bir sebeble ele geçer. Ticarethanelerde buna sebeb olan müşteriler olmaktadır .VESSELAM...
İŞİN DOĞRUSU:
"MÜŞTERİ SEBEB- İ NİMETİMİZDİR"
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Gerçekten Allah cc. razı olsun Değerli Hayy-Dost...
Ne güzel, ne DOĞRU bir tesbit...
Hem böyle yazanların ekserisi YAZI' nın N ANlama geldiğini bilmez de
NiMeT' in VELÎ' si bildikleri MüŞTeRiyi kandırmaya çalışırlar.
Oysa; BİZ' i kandıran BİZ' den değildir.
BİZ' den olsa KENDİ' ni kandırmış olur.
KENDİ' ni kandıran değil... KENDİ' ni BİLEN BİZ' dendir....
NiMeT ; NUR-u MuHaMMeD' i OL' uşu bilmektir ki bu ise
VeLî ; VaR' lık-VüCuD LûTFu ile MÎM KÛN'a çıkar...
Ne güzel, ne DOĞRU bir tesbit...
Hem böyle yazanların ekserisi YAZI' nın N ANlama geldiğini bilmez de
NiMeT' in VELÎ' si bildikleri MüŞTeRiyi kandırmaya çalışırlar.
Oysa; BİZ' i kandıran BİZ' den değildir.
BİZ' den olsa KENDİ' ni kandırmış olur.
KENDİ' ni kandıran değil... KENDİ' ni BİLEN BİZ' dendir....
NiMeT ; NUR-u MuHaMMeD' i OL' uşu bilmektir ki bu ise
VeLî ; VaR' lık-VüCuD LûTFu ile MÎM KÛN'a çıkar...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Heyecanlı mı?
Evet...
Çünkü...
HAYY CANLI dır...
Heyecan bu DİRİ' liğin
yanSÎMAsıdır...
O YÜZ' den (SÎMA) dan dolayı ÂLEM' de her şey her AN HARRE-ket
HÂLindedir...
ÂMÂ EŞYA' da durağanlık görülür... EŞYA iSMi' dir...
ASIL YÜZ' ü SiMa' sı eSMa' dır...
YAN ki AŞK' ıyla ASIL SÎMA' nı göresin... NEFS' ini BİLE-SÎN...
Evet...
Çünkü...
HAYY CANLI dır...
Heyecan bu DİRİ' liğin
yanSÎMAsıdır...
O YÜZ' den (SÎMA) dan dolayı ÂLEM' de her şey her AN HARRE-ket
HÂLindedir...
ÂMÂ EŞYA' da durağanlık görülür... EŞYA iSMi' dir...
ASIL YÜZ' ü SiMa' sı eSMa' dır...
YAN ki AŞK' ıyla ASIL SÎMA' nı göresin... NEFS' ini BİLE-SÎN...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
İnsan ne oldum dememeli… Ne olacağım demeli…
Ne olduğumuz bellidir zaten…
Bir melek gibi günahsız tertemiz doğduğumuz an…
Ahsen-i Takvim’ den, Esfeli Safiliyn’ e indiğimiz andır zahirde…
Elbetteki buranın kokusu siniyor üzerimize…
Kiri pası bulaşıyor kalbimize….
Ne olduk? Bu olduk işte…
Bu olduk diye böyle mi kalalım… Aslımızı unutalım mı…
Bir pislik böceği gibi cennetimiz burası mı sanalım…
Yoksa; Ne olacağız diyerek…
Son nefese kadar bu kirlerden paslardan kurtulabilmenin çarelerini mi arayalım…
Arayalım… Ve bulalım, olalım inşallah…
Doğduğumuz gün gibi… tertemiz olalım da temizler diyarına gitmeye yüzümüz olsun…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
Bismillahirrahmanirrahim
فَقَالَ اَنَا رَبُّكُمُ الْاَعْلٰى
Fekale ene rabbukumul'a'la.
“Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi. (Naziât Sursi 74.Ayet.)
Firavun, hiç olmazsa açıkça söylüyordu…
Münafık değildi…
Oysa niceleri…
Diliyle “HAKK” derken…
Gerçekte ; “Bana bak…” demekte…
اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذينَ فى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰؤُلَاءِ دينُهُمْ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَزيزٌ حَكيمٌ
İz yekulul munafikune vellezine fi kulubihim meradun ğarra haulai dinuhum ve mey yetevekkel alellahi fe innellahe azizun hakîm.
Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfâl Suresi 49.Ayet)
وَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذينَ اٰمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِقينَ
Ve le ya'lemennellahullezine amenu ve le ya'lemennel munafikîn.
Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.
(Ankebût Suresi 11.Ayet)
فَقَالَ اَنَا رَبُّكُمُ الْاَعْلٰى
Fekale ene rabbukumul'a'la.
“Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi. (Naziât Sursi 74.Ayet.)
Firavun, hiç olmazsa açıkça söylüyordu…
Münafık değildi…
Oysa niceleri…
Diliyle “HAKK” derken…
Gerçekte ; “Bana bak…” demekte…
اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذينَ فى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰؤُلَاءِ دينُهُمْ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَزيزٌ حَكيمٌ
İz yekulul munafikune vellezine fi kulubihim meradun ğarra haulai dinuhum ve mey yetevekkel alellahi fe innellahe azizun hakîm.
Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfâl Suresi 49.Ayet)
وَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذينَ اٰمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِقينَ
Ve le ya'lemennellahullezine amenu ve le ya'lemennel munafikîn.
Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.
(Ankebût Suresi 11.Ayet)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
Ve Aleykümselam Sevgili Dost… Güzellik senin gönül görüşünde…
Moderatör olduktan sonra bizi unuttun diyorsun…
Sorma Can… Dünya makam mevki insanın başını döndürmekte…
Moderatör olduktan sonra öyle herkese selam vermez oldum…
Hani adam muhtar seçilince karısına demiş ya;
“Hanım bak… Daha dün biz de bunlar gibi Allahın kuluyduk” diye…
Zaten Firavunu anışımız da o yüzden ya…
Firavun hiç olmazsa Mertçe diyordu “Ben buyum…” diye…
Bizim nefs firavunu ise hiç çaktırmıyor… Bizi bile kandırıyor…
Bize kötüleri gösteriyor ki güya kendini iyi belleyelim…
Oysa diyorum bazen kendime… İçin kötü senin ki kötü görmektesin…
İçin güzel olsa (Burayı yazarken ezan okundu… Biliyorsun doğru sözün üzerine ezan okunurmuş… )
İşte diyorum kendime… İçin güzel olsa dışını da güzel görürsün…
Hem bak sen beni bile “Güzel İnsan” görmektesin…
Demek ki içi güzel olan güzel görmekte Can…
Var olasın…
Annesine göbek bağı ile bağlıdır oradan beslenir biliyorum da… “Kanını içer” demek biraz vampir gibi oluyor Can…
Demişsem de yanlış demişimdir o gün…
Tiyatro konusunu falan anlamadım Can… Herhalde kafam karışık… Kusura bakma inşallah...
Hem sen görünmüyordun bir süredir…
Hatta bir gönül dostu ile senin kulaklarını çınlattık bir ara…
O dost seni rüyasında görmüş…
Hem de çok güzel görmüş…
Ben de dedim ki; “ Hah bizim Pehlivan uçtu…” Artık kolay kolay konmaz bizim ellere…
Bizim eller de bugünlerde sorunlu biraz can…
Sitede kimin ne yazdığı görülmüyor… Forum gözetleyicisi olması gerektiği gibi olmadı henüz…
Olur inşallah düzelir yakında… Çünkü gönlümüz dostlarla huzur bulmakta burada…
Allah bereketli eylesin inşallah…
Biz seni unutsak ta sen bizleri unutma Can…
Hocamın yazısını aktarman da isabetli olmuş…
doğru yola dönüverir de biz eğri yolda kalıveririz Allah korusun inşallah.
Kimin ne zaman ne yana döneceğini de Allah bilir. O buyurur ki;
وَمَا يُدْريكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰى
Ve ma yudrike le'allehu yezzekka.
Ne bilirsin o belki temizlenecek. (Abese Suresi 3.Ayet)
Hocamın dediği gibi… Firavun döndüğü anda Musa olur… Ya da Musa döndüğü anda Firavun olur…
O yüzden Can kendimizi sürekli hesaba çekip kontrol etmek gerek…
Firavunumuz bizi Musa oldun diye de kandırabilir… Ya da Firavunlara bak diyerek kendini dolaylı yoldan Musa ilan edebilir…
Allah cc. Kalbimizi Dini İslam üzere sabit kılsın inşallah…
Allah razı olsun selamın için… Dostluğun için…
Muhammedi Muhabbetlerimle…
Moderatör olduktan sonra bizi unuttun diyorsun…
Sorma Can… Dünya makam mevki insanın başını döndürmekte…
Moderatör olduktan sonra öyle herkese selam vermez oldum…
Hani adam muhtar seçilince karısına demiş ya;
“Hanım bak… Daha dün biz de bunlar gibi Allahın kuluyduk” diye…
Zaten Firavunu anışımız da o yüzden ya…
Firavun hiç olmazsa Mertçe diyordu “Ben buyum…” diye…
Bizim nefs firavunu ise hiç çaktırmıyor… Bizi bile kandırıyor…
Bize kötüleri gösteriyor ki güya kendini iyi belleyelim…
Oysa diyorum bazen kendime… İçin kötü senin ki kötü görmektesin…
İçin güzel olsa (Burayı yazarken ezan okundu… Biliyorsun doğru sözün üzerine ezan okunurmuş… )
İşte diyorum kendime… İçin güzel olsa dışını da güzel görürsün…
Hem bak sen beni bile “Güzel İnsan” görmektesin…
Demek ki içi güzel olan güzel görmekte Can…
Var olasın…
Dediğimi söylemişsin… Sen öyle diyorsan demişimdir… Ama doğrusu ben hatırlayamadım nerede ne için bunu söylemiştim…Pehlivan Can yazdı:“annesinin karnında kanını içer çocuk"
Annesine göbek bağı ile bağlıdır oradan beslenir biliyorum da… “Kanını içer” demek biraz vampir gibi oluyor Can…
Demişsem de yanlış demişimdir o gün…
Tiyatro konusunu falan anlamadım Can… Herhalde kafam karışık… Kusura bakma inşallah...
Hem sen görünmüyordun bir süredir…
Hatta bir gönül dostu ile senin kulaklarını çınlattık bir ara…
O dost seni rüyasında görmüş…
Hem de çok güzel görmüş…
Ben de dedim ki; “ Hah bizim Pehlivan uçtu…” Artık kolay kolay konmaz bizim ellere…
Bizim eller de bugünlerde sorunlu biraz can…
Sitede kimin ne yazdığı görülmüyor… Forum gözetleyicisi olması gerektiği gibi olmadı henüz…
Olur inşallah düzelir yakında… Çünkü gönlümüz dostlarla huzur bulmakta burada…
Allah bereketli eylesin inşallah…
Biz seni unutsak ta sen bizleri unutma Can…
Hocamın yazısını aktarman da isabetli olmuş…
Bilemeyiz ki son nefese kadar ne yana döner ne yanda can veririz. Bizim Firavun bellediğimiz kişi bakarsınKulihvani yazdı:“Gaflet perdesinde kalanlardan, Cehâlet batağında kalanlardan ve Dâllin olanlardan etme!.
İhânet edenlerden de etme!.
Hani Fecr sûresinde gördük ya RABB'ım onlara nimeti bindirdi mi RABB'ım verdi verdi de Maşallah çok şükür der.
Kesiverdik mi ne der: RABB'ım bana ihânet etti!.
Hâinlik etti Hâşâ! der, âyet bu. Böyle nankördür insan.
İnsan yapısı böyle çünkü. Buna müsâittir.
Aynı insan aynı insan .
Evet Bütün bunlar aynı insan hâin insan, firavun insan, Mûsâ olur mu aleyhi's-selâm olur mu?.
Hâin, Halîfetullah olur mu?
Olur!
Ne zaman?
Döndüğü zaman. Öyle değil mi?
Kâbenin bir metrenin yanına varan sırtını dönse Kuzey kutbunda gibi olur. Çünkü döndü ya gidiyor.
Kuzey Kutbundaki yönünü kıbleye dönse Kâbedeki gibi olur.
Döndü ya geliyor.
Dönüşler ne kadar önemli.”
doğru yola dönüverir de biz eğri yolda kalıveririz Allah korusun inşallah.
Kimin ne zaman ne yana döneceğini de Allah bilir. O buyurur ki;
وَمَا يُدْريكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰى
Ve ma yudrike le'allehu yezzekka.
Ne bilirsin o belki temizlenecek. (Abese Suresi 3.Ayet)
Hocamın dediği gibi… Firavun döndüğü anda Musa olur… Ya da Musa döndüğü anda Firavun olur…
O yüzden Can kendimizi sürekli hesaba çekip kontrol etmek gerek…
Firavunumuz bizi Musa oldun diye de kandırabilir… Ya da Firavunlara bak diyerek kendini dolaylı yoldan Musa ilan edebilir…
Allah cc. Kalbimizi Dini İslam üzere sabit kılsın inşallah…
Allah razı olsun selamın için… Dostluğun için…
Muhammedi Muhabbetlerimle…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
DOSTsuz bir ömür, kör sağır kalmak gibi..
İŞte O yüzden, ÖZenle korunmalı!...
Kendini bilmek, kendi kendine olmayacağına göre
KENDİNİ BİLEN dostla OLmalı..
Üzüm üzüme baka baka kararırsa...
kendini bilenle..kendini bilmeli...
kendim ne HÂLdeyim diye merak edildiğinde, DOST-DOSTa AYNa OLmalı..
İŞte O yüzden, ÖZenle korunmalı!...
Kendini bilmek, kendi kendine olmayacağına göre
KENDİNİ BİLEN dostla OLmalı..
Üzüm üzüme baka baka kararırsa...
kendini bilenle..kendini bilmeli...
kendim ne HÂLdeyim diye merak edildiğinde, DOST-DOSTa AYNa OLmalı..
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
SEVGİLİ GENÇ DOSTLAR,
Muhabbetiniz ve Hakk yarenliğiniz ne kadar güzel.
Ruh dostluğunun yaşı kurusu olmaz, ama keşke ben
de sizingibi genç kalabilseydim. Bendeniz de genç görünümlü
yılları yaşamış, henüz ihtiyarlayamamış yaşlılardanım....
Rahman ve Rahim'in Hayy'ı ile diri ve zindeyim..Elhamdülillah..
Halen dünya tarlasında boyunduruğa koşulup, çift sürüyorum....
Bizim gibi yaşını yaşamışların şu zenginliği var ki, bebeklerin
çocukların gençlerin , kısacası bizden geride zaman yolculuğunda
olanların aşağı yukarı yaşayacaklarından haberdar olmamız....
Bu nedenle , bazen çocukla çocuk, gençle genç.. vs.. olabiliyoruz...
Kısaca sizleri ömrümün bir yerinde arayıp bulabiliyorum elhamdülillah.
Doğrusunu söylemek gerekirse " Artık, kurtlar kocayınca, birilerinin
gülüncü "olmuyor ..ELHAMDÜLİLLAH.
ALLAH CC BU MÜBAREK MİRAÇ KANDİLİ SEBEBİNE, DOSLUKLARI
DAİM VE MÜBAREK EYLESİN. ESSELAMÜ ALEYKÜM.....
GÜL KOKULU DOSTLUKLARDA BULUŞMAK ÜZERE....
Muhabbetiniz ve Hakk yarenliğiniz ne kadar güzel.
Ruh dostluğunun yaşı kurusu olmaz, ama keşke ben
de sizingibi genç kalabilseydim. Bendeniz de genç görünümlü
yılları yaşamış, henüz ihtiyarlayamamış yaşlılardanım....
Rahman ve Rahim'in Hayy'ı ile diri ve zindeyim..Elhamdülillah..
Halen dünya tarlasında boyunduruğa koşulup, çift sürüyorum....
Bizim gibi yaşını yaşamışların şu zenginliği var ki, bebeklerin
çocukların gençlerin , kısacası bizden geride zaman yolculuğunda
olanların aşağı yukarı yaşayacaklarından haberdar olmamız....
Bu nedenle , bazen çocukla çocuk, gençle genç.. vs.. olabiliyoruz...
Kısaca sizleri ömrümün bir yerinde arayıp bulabiliyorum elhamdülillah.
Doğrusunu söylemek gerekirse " Artık, kurtlar kocayınca, birilerinin
gülüncü "olmuyor ..ELHAMDÜLİLLAH.
ALLAH CC BU MÜBAREK MİRAÇ KANDİLİ SEBEBİNE, DOSLUKLARI
DAİM VE MÜBAREK EYLESİN. ESSELAMÜ ALEYKÜM.....
GÜL KOKULU DOSTLUKLARDA BULUŞMAK ÜZERE....
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
ahh ablam...
gülll ablam...
şükür ki HEPim-İZ gönüllerdeki güzelliklere BAKmaktayız...
İşimiz cisimle değil...ÖZle hamdolsun...
MİNNET O'na...
sevgiler SANA hayy-dostumuz...
gülll ablam...
şükür ki HEPim-İZ gönüllerdeki güzelliklere BAKmaktayız...
İşimiz cisimle değil...ÖZle hamdolsun...
MİNNET O'na...
sevgiler SANA hayy-dostumuz...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
Değerli HAYY-DOST…
Rumuzunuzdan da OKUduğumuz gibi…
DOST’ u bulan HAYY’ dır…
Ben de genç sayılmam… Ama gençlik yaşlılık leşimizin işi…
Zaman denilen bir akıl oyunu…
Gönüller HEP AN’ dadır…
İbn-i Sina yanlış hatırlamıyorsam… Der ki;
“Önce olan… Sonra olanda bulunmayan bir şeye sahiptir.”
İLK OL-AN… İLK NUR… Hepimizi yüreğinde ÖZ’ ünde taşımaktadır…
Yeter ki BİZ ÖZ’ ümüze sahip çıkalım inşallah…
O zaman İLK NOKTA’ da BİZ BİR-İZ…
Mirac Kandilimiz Mübarek Olsun Dilerim…
Ebedi Güzellikler getirsin Gönüllerimize…
Muhammedi Muhabbetlerimle…
Rumuzunuzdan da OKUduğumuz gibi…
DOST’ u bulan HAYY’ dır…
Ben de genç sayılmam… Ama gençlik yaşlılık leşimizin işi…
Zaman denilen bir akıl oyunu…
Gönüller HEP AN’ dadır…
İbn-i Sina yanlış hatırlamıyorsam… Der ki;
“Önce olan… Sonra olanda bulunmayan bir şeye sahiptir.”
İLK OL-AN… İLK NUR… Hepimizi yüreğinde ÖZ’ ünde taşımaktadır…
Yeter ki BİZ ÖZ’ ümüze sahip çıkalım inşallah…
O zaman İLK NOKTA’ da BİZ BİR-İZ…
Mirac Kandilimiz Mübarek Olsun Dilerim…
Ebedi Güzellikler getirsin Gönüllerimize…
Muhammedi Muhabbetlerimle…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
Hani bazen bir şarkı dolanır dilimize… Sürekli tekrar eder dururuz sevmişsek şarkıyı…
“Vakit geç olmuş,
Dönülmez yolmuş,
Yürek bin pişman…
Bundan böyle bana meyler dost…
Geceler düşman…”
En son dilime dolanan ve sürekli mırıldandığım şarkı…
Ve gözümün önüne “RUHUNA FATİHA” yazan mezar taşları geliyor…
Hani her gün namaz kılıyor isek günde en az kırk kere tekrar ettiğimiz Fatiha var ya…
Demek ki diyorum… Bu kadar tekrar etmek dahi yetmiyor olmalı ki bir de mezar taşlarımıza yazdırır ve her okuyandan Bir Fatiha dileriz Ruhumuza…
“Yürek bin pişman…”
Öldükten sonra bin değil yüz bin kere pişman olsa ne ki;
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فيهَا رَبَّنَا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذى كُنَّا نَعْمَلُ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمينَ مِنْ نَصيرٍ
Ve hum yastarihune fiha, rabbena ahricna na'mel salihan ğayrallezi kunna na'mel, e ve lem nuammirkum ma yetezekkeru fihi men tezekkera ve caekumun nezir, fe zuku fe ma liz zalimine min nasîr.
Onlar cehennemde, “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim” diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”
Fatır Suresi 37.Ayet
Oysa; yaşarken adam gibi bir kere pişman olsa yeter…
Çünkü;
اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحيمُ …
“…innehu huvet tevvabur rahîm. “
“Şüphe yok ki o, tövbeleri kabul eden rahîmdir. “ Bakara Suresi 54.Ayet.
Allah cc. Tövbeleri bu kadar çokça kabul eden iken…
Merhameti kendi üzerine yazmış iken…
Yarım nefeslik ömür için insanın ebedi hayatını hiçe sayması ne kadar yazık. Yürek bin değil yüz binlerce kere pişman olmaz mı!
يَقُولُ يَا لَيْتَنى قَدَّمْتُ لِحَيَاتی
Yekulu ya leyteni kaddemtu lihayati.
“Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der. Fecr Suresi 24.Ayet.
Keşke yapsaydı/k…
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَضيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
Ve le kad na'lemu enneke yediku sadruke bima yekulûn.
Celâlim hakkı için biliyoruz ki onların tefevvühatına senin cidden göğsün daralıyor
Hicr Suresi 97.Ayet.
Resulullah Sav’ in göğsü neden daralıyor…
Oysa daha önce;
اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
Elem neşrah leke sadrak.
Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? İnşirah Suresi 1.Ayet
O mübarek göğsü şerh edilmiş… Genişletilmişti…
Ölenin o an duyduğu pişmanlığı, yürek yangınını Âlemlere Rahmet OL-AN için de duyar da o yüzden daralır göğsü…
Çünkü her varlık O’ nun Nurundan… Her varlık O’ ndan…
Bizleri göğüs genişliğinle karşıla Yâ Resulallah (Sav)... O daralan göğsünü, yüreğini teskin etmek için çıkardı ya seni Miraca Allah cc. Ve Sen O’ndan hediyelerle döndün bize… O’ nun SELÂM’ ını aldın üzerimize… SÂLL’ ini getirdin…
Biz seni de senden duyduklarımızı da çok sevdik Yâ Resulallah… Sürekli… Tekrar tekrar okuyoruz.. Söylüyoruz…
Daralmasın göğsün Yâ Resulallah… Daralmasın ki yer kalsın bizlere…
İnşallah al bizleri de o geniş göğsüne ki senin okuduğun gibi okuyalım… Senin anladığın gibi anlayalım… Senin yaşadığın gibi yaşayalım… Kurtar bizi taklitten… Hakikate ulaşalım…
Muhammedi Muhabbetlerimle...
“Vakit geç olmuş,
Dönülmez yolmuş,
Yürek bin pişman…
Bundan böyle bana meyler dost…
Geceler düşman…”
En son dilime dolanan ve sürekli mırıldandığım şarkı…
Ve gözümün önüne “RUHUNA FATİHA” yazan mezar taşları geliyor…
Hani her gün namaz kılıyor isek günde en az kırk kere tekrar ettiğimiz Fatiha var ya…
Demek ki diyorum… Bu kadar tekrar etmek dahi yetmiyor olmalı ki bir de mezar taşlarımıza yazdırır ve her okuyandan Bir Fatiha dileriz Ruhumuza…
“Yürek bin pişman…”
Öldükten sonra bin değil yüz bin kere pişman olsa ne ki;
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فيهَا رَبَّنَا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذى كُنَّا نَعْمَلُ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمينَ مِنْ نَصيرٍ
Ve hum yastarihune fiha, rabbena ahricna na'mel salihan ğayrallezi kunna na'mel, e ve lem nuammirkum ma yetezekkeru fihi men tezekkera ve caekumun nezir, fe zuku fe ma liz zalimine min nasîr.
Onlar cehennemde, “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim” diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”
Fatır Suresi 37.Ayet
Oysa; yaşarken adam gibi bir kere pişman olsa yeter…
Çünkü;
اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحيمُ …
“…innehu huvet tevvabur rahîm. “
“Şüphe yok ki o, tövbeleri kabul eden rahîmdir. “ Bakara Suresi 54.Ayet.
Allah cc. Tövbeleri bu kadar çokça kabul eden iken…
Merhameti kendi üzerine yazmış iken…
Yarım nefeslik ömür için insanın ebedi hayatını hiçe sayması ne kadar yazık. Yürek bin değil yüz binlerce kere pişman olmaz mı!
يَقُولُ يَا لَيْتَنى قَدَّمْتُ لِحَيَاتی
Yekulu ya leyteni kaddemtu lihayati.
“Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der. Fecr Suresi 24.Ayet.
Keşke yapsaydı/k…
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَضيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
Ve le kad na'lemu enneke yediku sadruke bima yekulûn.
Celâlim hakkı için biliyoruz ki onların tefevvühatına senin cidden göğsün daralıyor
Hicr Suresi 97.Ayet.
Resulullah Sav’ in göğsü neden daralıyor…
Oysa daha önce;
اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
Elem neşrah leke sadrak.
Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? İnşirah Suresi 1.Ayet
O mübarek göğsü şerh edilmiş… Genişletilmişti…
Ölenin o an duyduğu pişmanlığı, yürek yangınını Âlemlere Rahmet OL-AN için de duyar da o yüzden daralır göğsü…
Çünkü her varlık O’ nun Nurundan… Her varlık O’ ndan…
Bizleri göğüs genişliğinle karşıla Yâ Resulallah (Sav)... O daralan göğsünü, yüreğini teskin etmek için çıkardı ya seni Miraca Allah cc. Ve Sen O’ndan hediyelerle döndün bize… O’ nun SELÂM’ ını aldın üzerimize… SÂLL’ ini getirdin…
Biz seni de senden duyduklarımızı da çok sevdik Yâ Resulallah… Sürekli… Tekrar tekrar okuyoruz.. Söylüyoruz…
Daralmasın göğsün Yâ Resulallah… Daralmasın ki yer kalsın bizlere…
İnşallah al bizleri de o geniş göğsüne ki senin okuduğun gibi okuyalım… Senin anladığın gibi anlayalım… Senin yaşadığın gibi yaşayalım… Kurtar bizi taklitten… Hakikate ulaşalım…
Muhammedi Muhabbetlerimle...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
VAR’ ın ZID’ dı yoktur.
Biz bununla “YOK” VAR’ ın ZID’ dıdır demiyoruz.
VAR’ ın ZID’ dının OL-madığını söylüyoruz.
Yani;
“Bir varlığın zıddı başka bir varlıktır” diyebiliriz.
VAR’ lık OL-AN’ dır.
OL-mayan VAR’ lık değildir.
İnsan OL-AN’ ı bilebilir …“OLMAYAN” ı bilemez.
Bilmediği hakkında da hüküm veremez.
İnsan “YOK” tan söz ediyorsa BİLMEDİĞİ bir şey söylüyordur.
BİLGİ; BİLİNMEYEN’ e erişemez.
BİLİNEN ise ancak OL-AN’ dır.
Ve OL-AN BİR’ dir.
BİR ise KENDİ’ ne ZID olamaz.
O halde ZID’ lık yoktur. Yani OLMAYAN’ dır.
Biz bununla “YOK” VAR’ ın ZID’ dıdır demiyoruz.
VAR’ ın ZID’ dının OL-madığını söylüyoruz.
Yani;
“Bir varlığın zıddı başka bir varlıktır” diyebiliriz.
VAR’ lık OL-AN’ dır.
OL-mayan VAR’ lık değildir.
İnsan OL-AN’ ı bilebilir …“OLMAYAN” ı bilemez.
Bilmediği hakkında da hüküm veremez.
İnsan “YOK” tan söz ediyorsa BİLMEDİĞİ bir şey söylüyordur.
BİLGİ; BİLİNMEYEN’ e erişemez.
BİLİNEN ise ancak OL-AN’ dır.
Ve OL-AN BİR’ dir.
BİR ise KENDİ’ ne ZID olamaz.
O halde ZID’ lık yoktur. Yani OLMAYAN’ dır.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
Ve Aleykümselam Sevgili Pehlivan Canım...Güzel BİR İNSAN yazdı:Selam, halim dostum güzel insan. Müsadenle tüm kırdığım kişilerin yerine, geçen karşılaştığım bir şiirle seni bir alnından öpecem.
Mesajını geç gördüm Can Kusura bakmayasın.
Kelimden öpmüşsün beni he...
Ne derler;
"KEL öpenlerin çok olsun..."
Yok; "EL öpenlerin çok olsun..." du...
Neyse öpenler çok olsun inşallah... Çünkü "ÖPMEK" SEVGİ' nin tezahürüdür.
Sevgiyle Can...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Re: DOĞRU'sunu SÖYLEMEK GEREKİRSE...
Olmaz AŞIK’ ın “KEŞKE” si
AŞK VAR’ lığın BİL-EŞ kesi,
VAR mıdır HAKK’ tan “BAŞKA” sı,
Kıran KİM, kırılan KİM’ dir!
HÂLimce...
14.08.2010 - 01:42
AŞK VAR’ lığın BİL-EŞ kesi,
VAR mıdır HAKK’ tan “BAŞKA” sı,
Kıran KİM, kırılan KİM’ dir!
HÂLimce...
14.08.2010 - 01:42
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]