GeÇeNLeRDe...

İslamiyet'de yaşanan tartışmalara açıklamalar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

Geçenlerde...

Resim

Kızım bir fıkra anlattı;

Öğrencilerinden biri demiş ki (Rahmetli) Necip Fazıl Kısakürek’ e;

- Hocam, dün gece rüyamda; Tüm bitkilerin Allah’ a(cc) secde ettiğini gördüm.
Bir tek TÜTÜN secde etmiyordu.


- Öyle mi!

Demiş Necip Fazıl;

- Getirin kâfiri yakalım.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

GuüLLü Kitap...

Geçenlerde;

Resim

Bizim memleketten bir olay anlattılar…

Oruç tutmadığı halde, evinde misafir olan kızı ve damadından bunu gizleyen kadın,
Sabah onları yolcu ettikten sonra mutfağa gider ve kendine güzel bir kahvaltı hazırlar.

Ne var ki çok geçmeden kapı zili çalar.

Diyor ki damat;

Çalıyorum kapıyı açmıyor… Bir iki kere de vurdum kapıya…
Baktım ki gözetleme deliğinden bakıyor…


- Anne ya… Açsan ya kapıyı… Cep telefonumu unutmuşum

Dedim diyor.

Baktım ki bizim kayınvalide kapıyı açar açmaz hemen içeriye… mutfağa doğru koştu.
Mutfağın kapısını kapadı önüme durdu ki mutfağa girmeyim diye…
Ama her taraf sucuk kokuyor.

- Ne o anne… Oruç tutmuyor musun sen? Deyince…

- Sen ne diyorsun be…. Benim GuüLLü Kitabım var… dedi diyor…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen Ahmed »

Geçenlerde...
Resim

Bir radyo programında dinledim:

Rahmetli Üstad Necip Fazıl sakal da bırkamıştır son dönemlerinde Aziz Nesin ile karşılaşırlar.

Aziz Nesin :" Necip, maymuna dönmüşsün" der.

Üstad yapıştırır lafı : " iyi bari başka tarafa döneyim" ...
En son Ahmed tarafından 30 Ara 2010, 12:05 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen MINA »

''AŞK''tân geçenlERden...


KALBİN HACCI

RABİA HATUN’UN HİKAYESİ

Rabiatü’l- Adeviye bir keresinde hac için Mekke’ye yola çıkmıştı.
İbrahim Edhem de Mekke’ye gitmekteydi.
İbrahim Edhem’in Mekke’ye varması tam 14 yıl sürdü.
İki adım atıyor sonra durup namaz kılıyordu.
Yolunun üzerinde rastladığı her mescide giriyor ve orada namaz kılıyordu.
Bu 14 uzun yılın sonunda İbrahim Edhem Mekke’ye ulaştı, ama Kâbe’yi orada göremedi.

Büyük bir heyacanla, çılgınca koşuşturdu.
“Kör mü oldum yoksa?
Gözlerim nerede?
Kâbe yerinde yok.
Rüya mı görüyorum acaba?
Gözlerim beni yanıltıyor mu acaba Allahım?
Kâbe’yi yerinde göremiyorum.
14 yıldır buraya gelmek için yürüdüm.

Bu kadar yılda Seni bir an bile aklımdan çıkarmadan, yol boyunca hep Sana ibâdet ettim!” dedi.
Oradaki insanlara : “Kâbe nerede? Onu göremiyorum!” diye sordu.

En sonunda birisi : “Kâbe bir kadını görmeye gitti!” dedi.
“Bu nasıl iştir?” dedi İbrahim Edhem.
“Bu kadın kimdir?
Başımıza bu derdi açarak büyük bir günah işledi.
Buraya gelmek benim 14 yılımı aldı.
Yol boyunca hep ibâdet ettim.
Şimdiyse Kâbe o kadına gitmiş!
Dünyaya bu kadar dert verdi.
Kimdir bu kadın?” diye bağırdı.
İnsanlar : “Sabırlı ol, Kâbe birazdan buraya döner!” dediler.

Ama onun bekleyecek sabrı kalmamıştı.
“O kadının kim olduğunu söyleyin!” dedi.
“Nerede oturur? İsmi nedir?” dedi.
“İsmi Rabiatü’l- Adeviye’dir. Şu tarafta bir yerde oturur” diye cevapladılar.
Sinirlenmiş bir şekilde İbrahim Edhem onu bulmaya gitti.
En sonunda Kâbe’yi gördü ve içine girdi.
İçeride Rabiatü’l- Adeviye’yi buldu.
“Sen nasıl bir kadınsın?
Bu şehre bu kadar dert açtın.
Hem insanlara hem de Allah’a dert açtın.
Herkesi zor duruma düşürdün.
Sadece bir kadınsın ama yaptıklarına bak!” diye sinirli bir şekilde bağırdı.

Rabia Hatun sabırla dinledi ve sonunda cevapladı:
“Niye beni azarlıyorsun?
Yanlış bir şey yapmadım.
Böyle azarlamana ne gerek var ki?”
İbrahim Edhem :
“Senin yüzünden Kâbe buraya geldi.
Mekke’ye yürüyerek gelmek benim 14 yılımı aldı.
En sonunda ulaştım ama Kâbe yerinde yoktu!
Bak gör hem bana hem de bu şehrin sakinlerine ne kadar büyük bir dert açtın!” dedi.
Rabia Hatun :
“Aferin, Ey İbrahim Edhem. Söylediklerin çok doğru” diye cevap verdi.
“Ama ben senin görmeye geldiğin şeyi görmek için yola çıkmadım.
Ben senin görmeyi arzuladığın şeyi istemedim.
Sen Kâbe’yi görmeye geldin.
Ben bu taş binayı görmeyi arzulamadım.
Ne onu özledim ne de arzuladım.
Ben sadece Allah’ı görmek istedim.
Taşı veya başka bir şeyi görmek için yola çıkmadım.
Böyle şeyler arzulamadım.
Senin görmek için geldiğin şeyi ben arzulamadım.
İstediğim tek şey Allah’tır.
Tek arzum O’nu görmektir.
Bu olan şey ise Allah’ın bir işidir.
Bu işte ben ne yapabilirim ki?
Eğer senin görmek istediğin taş bina buraya geldiyse bu benim suçum değil ki!
Bu Allah’ın işidir.
Benim hatam değil.
Ben bu Kâbe’yi görmek için yola çıkmadım.
Allah’ı görmek istedim!” dedi.


Rabia Hatun bunları söylerken Allah’ın hitabı duyuldu :
“Rabia, söylediklerine dikkat et!
Sesini çıkarma.
Konuşurken sözlerine dikkat et!

Tûru Sina’da Musa Benim’le konuşmaya geldiğinde Zâtım’dan sadece küçücük bir parçamı göndermiştim de, o ses o dağı kırk parçaya ayırmıştı.
O zaman Tûr dağı şimdikinden daha yüksekti.
Şimdi küçücük bir dağ.
Kudüs’ün yakınındaki o dağ Musa’nın zamanında kırk parçaya bölündü ve o anda Musa bayılıp yere düştü.
Bu yüzden Beni görmek düşüncenden vazgeç.
Sen Beni göremezsin.
Beni görmek için kendi nefsine bak ve dikkatli ol.
Sessiz ol, sesini çıkarma” dedi.
Allah : “Bunu dikkatlice düşün!” buyurdu.

Rabia Hatun bundan sonra İbrahim Edhem’le şöyle konuştu:
“Ben senin görmeye geldiğin şeyi görmek için buraya gelmedim.
Sen bu taş binayı görmek için geldin.
Gör, bak ve sonra beni yalnız bırak.
Benim görmeyi arzuladığım bu değildi.
Tam 14 yıl, her an ibâdetle yolculuk ettin.
Ey İbrahim Edhem, bu yolculuğun sırasında boşuna harcadığın günlerin sayısını hiç fark ettin mi?
Geldiğin yerden Mekke’ye yolculuk sadece otuz gün sürerdi.
Sadece bir ay, ama senin 14 yılını aldı.
Yolculuğun esnasında yaptığın ibâdetler dünyaya bir gösterişten başka bir şey değildi.
Aslında sen dünyaya ibâdet ediyordun.
Her iki adımda bir namaz kıldın böylece insanlar seni görsün, sana aferin desin, sana unvanlar versin.
Bu ibâdetlerinden hiçbiri Allah’a yönelmemişti.
Bedenin 14 yıl ihtiyarladı.
Zamanını böyle boş şeylerde harcama.
Zamanını boşuna harcama!”


Resim

Rabia Hatun şöyle devam etti:
“Eğer sadece bir tek vakti, bir tek namaz vaktini, gerçekten Allah için yapmış olsaydın, o zaman Kâbe sana gelirdi.
Halbuki bir vakti bile gerçekten Allah’ın adına kılmadın.
Her iki adımda bir namaz kıldığını iddia ettin, ama muradın dünya.
Namazın halka bir şovdu, kalbinde buraya gelmedin.
Eğer kalbini açmış olsaydın, orada Allah’a namaz kılsaydın, sadece bir vakit, gerçek bir vakit namaz kılsaydın, Kâbe sana gelirdi.
Yolculuğun bir aydan fazla sürmezdi.
Ama şimdi 14 yıl yaşlandın!”
“Eğer her kim Allah için gerçekten sadece bir vakit namaz kılsa, o zaman yedi yüz milyon yıl bir tek gün gibi gelir.
Her kim bu bir vakti samimi olarak sadece Allah için kılsa, o namaz ona yedi yüz milyon yıl hayat verir.
Senin için, Ey İbrahim Edhem, bir ay 14 yıl olmuş.
İşte fark bu. İşte tek mânâ bu.
Bu kadar yeter!”

“Bir vaktini gerçekten kılmış olsaydın, Kâbe sana gelirdi.
Hayatının 14 yılını harcadın.
Şimdi dön ve kalbini aç, samimi olarak dua et!
İşte o zaman Kâbe seni görmeye gelir!”


Bunlar Rabia Hatun’un İbrahim Edhem’e söyledikleridir.
Bunu düşünmeliyiz.
Kalbimizi açmalıyız.
Eğer gerçekten kalblerimizi açarsak, Allah’a samimi olarak ibâdet edersek, samimi olarak sadece bir tek vakit bile olsa, neye niyet edersek edelim o bize gelir.
Bunu düşünmeliyiz.

Allah hepimizi korusun!

Âmin!


Rabiatü’l- Adeviye : Meşhur kadın evliyâlardandır. Irak’ta Basra şehrinde yaşadı. Yaşamı Allah aşkı, muhabbet ve Allah’a yakınlığa (üns) çok güzel bir örnektir. (öl. 801)

İbrahim Edhem : Meşhur bir tasavvuf ehlidir. Afganistan’da Balk prensi olarak doğmuştur. (öl.783)



Rabia duası :

Yâ Rabbi!
Eğer ben Sana cehennem korkusu ile ibadet ediyorsam, yak beni cehenneminde!
Eğer ben Sana cennet ümidiyle ibadet ediyorsam, kov beni cennetinden!.
Ama ben Sana Senin rızan için ibadet ediyorsam,
Beni Senden ayırma, ölümsüz güzelliğini esirgeme benden!


http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=3131
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

Geçenlerde;

Bir televizyon kanalında;

"Türkiye' nin kaç coğrafi bölgesi vardır?

sorusu soruluyordu sokaktaki vatandaşlara.

Bir vatandaş dedi ki;

- Dört Bölgesi vardır... Ege-Doğu-Batı-Kuzey-Güney...

Başka biri; "82 bölgesi vardır" dedi.

Kimisi üç, kimisi beş dedi... Kimi oniki, kimi onbeş dedi...

Belki yirmi kişiye sordu... Belki daha fazla...

Ne birinin dediği diğerini tuttu... Ne de doğruyu bilen oldu...

Velhasılı rivayet muhtelif...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen MINA »

tekrar tekrar OKUmak kalbe gıda...
kalbe şifa...
kalbe deva...
kalbe sevinç...
hamdolsun...


Geçenlerde...
ama hiç geçmese (istediğim)
''NAMAZ'' sohbetinDE....

BİZ daha NAMAZ'damıyız...
Evet ve inşallah NAMAZ'dayız....
HEP'imizi beklerİZZ...

DUYduğumu paylaşayım inşalllah...Allah c.c ADem as yaratıp, meleklere secde etmelerini emrettiği zamAN (zamAN'ın tersten OKU'nuşu...NAmaz), İblis secde etmedi...Kibir yaptı, gurur yaptı beni ateşten, onu topraktan yarattın, ben üstünüm DEdi...
Secde etmedi..Bakınnnnn secde etmeyen kimle BİRlikte...
Dikkat edin...
Anlamaya çalışın...

Ve Namaz kılmayan insanın bastığı yeri en az yedi kat eşildikkten sonra temiz toprağa ulaşılmakta..
Allahu Ekber! ...

Namaz'ın ZAMAN AZ diye bağırışını demek bu zamAN DUYacakmışım...
O kadar da DİNlemiştim namaz'ı...
Geçenlerrde, N ANlamışım...
Okudukça bAŞK'a N ANlayacağım...
BİLinmez...

Peygamberimiz sav namaz'a gözümün NUR'u buyurması...
Kötülükten men eden namazz...
Dinin direği namazz...

Dahası var ama elbet bilenlerimizde vardır içimizde...


Allahü teâlâ, hepimize doğru dürüst namâz kılmak nasîb eylesin!


Resim


CUMAmız mübarek OLsun...
ÜÇYÜZDÖRDÜNCÜ MEKTÛB İKRA'mıyla inşallah..

Sevgiyle...


http://www.biriz.biz/mektubat/mkp304.htm
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

Geçenlerde camimizin imamı, tesbihat sonrası, " El-Fatiha..." demeden önce;

- Aziz ve muhterem Cemaatim... Müftülüğün görevlendirmesi ile bir hafta boyunca Tire' de olacağım... Eğitim için...
Sizlere duyuruyorum ki; İmam Efendi nerede... Neden görevini yapmıyor? ve benzeri şikayetlere meydan vermiş olmayalım.
Haklarınızı helâl ediniz.

Allah (cc) rızası için El-Fatiha...


dedi...

Cami çıkışı,kapıda;


-Yaaa Hacıııı !... Ne dedi o?

İmam Efendi mikrofonla konuşuyor... Bırakın caminin içini dışarıdan dahi duyuluyor...

Türkçe olarak söylediğini anlayamayan Arapça okuduklarını anlıyor mudur acaba o İmamın arkasında namaz kılarken...
Merak ettim doğrusu!

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

“GeÇeNLeRDe...”

Diye başlık attık amma illâ ki geçenlerden anlatacağım diye bir kural yok…
Bugünden de anlatabilirim… Aslında bugün olan da GeÇeNLeRDeN…
Çünkü GeÇMeYeN yok ki bu Âlem’ de… Fakat üstünden çok geçmedi…
ÇOK’ ta geçti de geçeli çok zaman olmadı… BuGüN geçti…

BuGüN deyişim okuyanı yanıltmasın…
Bugün geçince YaRıN BuGüN; DüN olacak… DüN ise BuGüN YaRıN’ dı…
HüKüM DeĞiŞMeZ… Velâkin HüKMüN MaHiYeTi DeĞiŞiM…

İşte O HAKK HüKMü gereği HÂLden HÂLe değişen gönlüm… Bugün bir değişikti…

Cuma Namazı’ nda Rabbim lûtfetti de gözlerimden iki damla akabildi…
Mutlu oldum… Şükrettim…

Ağladığımı gören olursa; “Bir derdin mi var?”
diyerek soran olabilir diye başımı önüme eğdim bekledim ki cemaat dağılsın da kimse beni bu halimde görmesin…
Baktım caminin içi boşalmış… Tek tük birkaç kişi kalmış…

Sonra düşündüm…
Bir Allah’ ın KUL’ u; Allah kabul etsin demeliydi bu mübarek günde ki
Ben onun diliyle günah işlemiş olamayacağım için temiz bir ağızla edilen dua hükmünde olduğundan
Allah cc. o kulun benim için duasını kabul eder elbet dedim içimden…

Kimseye görünmeden bunu nasıl yapabilirdim!

Baktım… Bana bakamayacak biri… Caminin ortasında ağır ağır adımlarını atıyor çıkışa yönelecek ama ÂMÂ…
Bazen camide müezzinlik yapar kendisi… Bir çok kez görmüşümdür…

Vardım koluna girdim; “Allah cc.kabul etsin”
dedim elini sıktım… O da aynı şekil karşılık verdi…

Sonra; “Ses tanıdık gelmedi !” dedi…

Dedim ki;
“Aşk olsun... Ben seni tanıyorum… Kaç kere gözünün önünden geçtim :P . Bir yüzüme baktığın yok ki :P

“Gözüm kör olsun gördüysem :P ” dedi…

gÖZ gÖZe GÜLümsedik…

“Adın ne?” diye sordu…

“Halim…” dedim

“İsmin gibisin…” dedi…

Utandım… Hâyalinde nasıl ŞeKiL-lendiysem…

Görmeyince… İnsan ancak Hayâlen bilebilir…

Allah’ ı da (cc) HiÇ görmedik… Hayâlimiz de N ŞeKiL’ lerde görüyoruz…

Hayırlı Cumalar olsun üMMeDî MuHaMMeD’ e (Sav)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen MINA »

Geçenlerde;
bu başlık içinde BİR şeyler yazmak istemişken, fırsat bulupta yazamamıştım daha doğrusu nasip olmadı...Şimdi de o yazmak istediğim şeyin yazmaya gerek olmadığını gördüm, çünkü baktım da içime unutmuş gibiyim yazacaklarımı, birazı silinmiş yazılar gibi...
Sıkıntılarda böyle sanırım...Konuşmaya değmezse, yani değer verilmezse unutulup gidecek..
Bir zaman sonra içimize dönüp baktığımızda birazı silinmiş yazılar gibi...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

Geçen gün bir iftar sohbetinde ölüme geldi konu...

Biri dedi ki; Ben ölümden çok korkuyorum.

Ben de dedim ki ; Ölümün gözünü seveyim.İstediği zaman buyursun gelsin.

Neden dedi ölmeye bu kadar heveslisin. Diğer tarafı gördün mü ki?

Diğer tarafı görmedim de bu tarafı gördüm işte… Burada bir şey yok…
Sen gördün mü peki diğer tarafı… Bu kadar korktuğuna göre!

Ölenleri gördüm... Ama diğer taraf gizli bize.

Öyleyse dedim orası muhakkak buradan güzel olmalı.
Çünkü güzeller gizlenir... Değerli olan örtülür...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Ne acılarımız yüklü, ne pişmanlıklarımız saklı, geçenlerde...
ANda anlayamadığımız daha iyi anlaşılr geçenlerde...
Sanki çevirdiğimiz HAYYat filmini daha rahat seyrederiz geçenlerde...
Yıllar öceki hatıralara bazen takılır kalırım...
Ne kadar çok keşkelerim, eyvahların ve de günahlarım var, geçenlerde....
Neler yaşamışım, neler yaşayamamışım meğer , neler yapmışım , neler yapamamışım, geçenlerde.....
Bazı şeyler için geç olsa da, bazıları için daha fırsat var diye düşünüyorum.
En iyisi kendimizi aramaktan vaz geçelim geçenlerde....
DEM bu DEM deyip ANı yaşamalı mı yız?
Aklımız fikrimiz , gözümüz kulağımız kalmasın diye GEÇEN lerde
...........
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

BİRAZ ÖNCE GEÇİP GİDEN ANLARDA...
Bu akşam nöbetçi olmamıza rağmen, torunuma baktım.
Oğlumla gelinimi, hayır için verilen bir iftar yemeğine aldığım iki davetiye ile
"Samsun'UM 1" GEMİSİNE yolladım. Hem iftar programı, hem de denizde
bir- iki saatlik gezi tertiplenmiş, çocuklar memnun kalmışlar.
Döndüklerinde Hasan Emir mışıl mışıl uyuyordu.
Gelinim biraz da hayretle" bu çocuk sana gelince çok rahat ediyor ve uyuyor,
başka yerde çok huzursuz, sen yoksa buna uyuşturucumu veriyorsun anne?"
diye bana takıldı.
Ben de" Yok evladım. Ben ona manevi bir sakinleştirici veriyorum aslında..
Bu akşam ki, "Lailahe illaallah" ve "Esselatü vesselamü, aleyke ya Resullallah"
sözlerini içli bir söyleyişle ninnilemek oldu. Bir de Esma-i Hüsnayı okuyorum..
"Ya Cemil, ya Allah, Ya Garib ya Allah , Ya Kerim ya Allah, ya Rahim ya Allah diye...
Hasan Emir'cik de büyük adam gibi dikkatle dinleye dinleye uyuyor işte...
sadece farkımız bu
...
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

Resim

Yaklaşık iki sene önce evlenen genç çift misafirimizdi…
Görünürde iki, gerçekte ise üç kişi olan misafirlerimizle sohbet ediyorduk.
Konu görünmeyen o üçüncü kişiye gelmişken…

“Düşünsenize… Şu anda iki kişisiniz… Ama Allah cc. kısmet ederse kısa bir süre sonra
hayatınıza yepyeni bir insan katılacak… Allah cc. size bir hediye sunacak.
Daha önce hiç kimsenin görmediği, bilmediği, yepyeni bir insan…
Kapalı bir kutuda, gözlerden uzak, ellerden uzak, sunulacağı güne hazırlanıyor.”


Dedim.

Sonradan aklıma geldi;

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ, ‘Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı,
hiçbir insanın hatır ve hayal edemediği nimetler hazırladım’ buyurdu.”


Düşündüm de her insan aslında anasına babasına ve sevenlerine Cennet’ ten bir nimet…

Çünkü her insan daha önce hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın işitmediği biri iken görülür ve işitilir hale geliyor.

Yeni doğmuş bebeklerin gözümüze gönlümüze bu kadar saf ve güzel görünmelerinin nedeni budur belki de…

En doğrusunu Allah cc. bilir.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen simurg »

halimkok yazdı:Çünkü her insan daha önce hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın işitmediği biri iken görülür ve işitilir hale geliyor."


Bu Hadis-i şerifi bu mânâ ile anlamayı hiç düşünmemiştim,
çok güzel ve muhteşem bir isabetle harika bir bakış bu,

Allah razı olsun kıymetli Halimkok kardeşim.

Bende bugün sabahtan akşama kadar insanın ne kadar kıymetli olduğunu düşünmekteydim,
bu açtığınız pencerede yeni anlayışlar kazandırdı şükürler olsun,çok sevindim bu yüzden.

Varlığımıza dair hiçbir iz ve işaret yok olduğu halde,
gün geliyor, murad edilmiş vakit tamam olduğunda
bilinir, görünür ve varlığına şehâdet edilmiş birer insan oluveriyoruz.

"kun" emri "feyekun" haline geçiyor demek te bu sanırım.

ve şehadet aleminde şehadetimizi ilan edip son şahitlikle yine âlem değiştireceğiz.
Rabbim hayrlar ihsan etsin inşaallah daima.
..
Bu gün sabahtan bu yana ütüleme işim vardı yine.
Ütü yapmaya bayılırım.
Çünkü bu sevmezsem asla yapamayacağım bir iş,
hem de işimin vazgeçilmezi olduğu için asla kaçamayacağım bir iş.

Bu sebepler ile sevmeyi öğrendim zamanla,
ve hatta üzerinde düşündükçe bana manevî kazanımlar sunar hale bile geldi.

Ütü ve kumaş
ikisi biribiri için yaratılmış iki eşya.
Ve ikisinin arakesiti "ısı".

Kumaş dikilmediği sürece asla ne perde, nede başka hiçbir şey olamaz.
Aynı ekmeğin ekmek olabilmesi için maya gerektiği gibi,
ütülenmeyen hiçbir kumaştan da iyi bir eşya dikilemez.

Ütü kumaşa uygun sıcaklığa kavuşmadıkça kumaşı istediğimiz kıvamda terbiye edemez.
Yakmadan, yapıştırmadan, dokusunu bozup eritip parlatmadan ve büzüştürmeden
bütün kırışıklıklarını iyileştirmek gerekir.

Isı ne kadar yüksek olursa iş kolaylaşır ve netice güzelleşir.
Her ne kadar yüksek teknoloji ürünü, yapıştırmaz tabanlı ve jet buharlı bir ütü kullanırsak kullanalım
kumaşla arasına muhakkak bir pamuklu ütübezi yerleştirmek en iyi sonucu almak için çok gerekli.

Aynı trafodan çıkan elektriğin doğrudan evlerimizde kullanılamadığı gibi,
araya bir uyumlulaştırma mekanizması gerekiyor.

Benim işimde bu saf pamuktan ikinci bir kumaş olmakta.

Aslında bütün çileyi çekenin o pamuklu ütübezi olduğunu anlıyorum,
ve en vazgeçilmez olanın en çileli yerde olacağına dair düşüncelerime yeni bir ispat teşkil ediyor bu durum.

Hayatta da aynı böyle,
ben ütü işi yaparken daima kendi iç âlemimde ve düşüncelerimde ne kadar kıvrımlı dolaşık ve düz olmayan satıh varsa
hepsini bir çeşit düzleştirme işine tabii tutuyormuş haline büründüğümü farkettim sonunda.

ütüleme işini sevmeme sebep olan duygu halinin de bu olduğunu farkettim.

ütü ile ilgili sonsuz düşünceler gelişiyor bu gün aklımda,
çünkü metrelerce kumaşı saatlerce ütülemek insanı tuhaf şekilde etkiliyor,
ama hiç şikayetim yok, ben bu iş için yaratılmışım bence.
plansız bir şekilde kendimi bunu yazarken buldum bir anda,
kişinin fikri zikrini üretir ya, öyle oldu sanırım.

Es Selâm
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

Eyvallah Değerli Simurg Can Kardeşim… Yüreğine sağlık.

“Ve le kad kerramna beni ademe…”
buyuruyor ALLAH celle celâluhu.

“And olsun ki biz insanı mükerrem kıldık. O’ nu şerefli ve üstün kıldık.

O’ na İKRAM ettik… ve O’ nu İKRAM edici kıldık.”

Allah cc. KUL’ un eliyle ikram eder ve kulun eliyle ikramı kabul eder.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurur ki;
“ Sadaka, önce Rahman’ın eline düşer, sonra da dilencinin eline.”

Bu İKRAM’ ın bir yönüdür. Asıl İKRAM ise;
وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ
Ve ma erselnake illa rahmetel lil âlemîn.
Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. (ENBİYÂ Sûresi 107. âyet)

Budur.

Mükerrem oluş; Zâhir ve Bâtında MuhaMMedî Rüyetle KEVN’ e çıkıştır.

Biz ise henüz öyle bir bakışa, hâle ulaşamadık.
Bu yüzden ASIL kıymetimize ŞaHiD olamadık henüz.
Biz KEVN’ de kendimizi var görmekteyiz.

Varlığımız ise senin ütülediğin kumaşın üstündeki kırışıklıklar gibi.
ASIL VAR OL-AN kumaş olduğu hâlde biz o kumaşın üstünde kırışık, buruşuk kendi varlığımızla meşgulüz.

ÜTÜ- müz ise;

Muhammedî Şuuru BİLmek
Muhammedî Nûru BuLmak
Muhammedî Sürurda OLmak
Muhammedî Onuru Yaşamaktır.

İnşeAllah…

Es-Selâm…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »



وَهٰذَا الْبَلَدِ اْلاَم۪ينِۙ
Ve hazel beledil'emîn.
Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki, (TÎN suresi 3. ayet)

EMİN BELDE’ den kastın MeKKe olduğu inancı ile meâllerde genellikle parantez içine (Mekke) yazılmakta. Benim de aklıma hep Mekke gelir “Emin Belde” Kelâmını duyduğumda.

Geçenlerde abimlerde balkonda korkuluk demirlerine tutunarak aşağı bakarken yükseklik ve yüksekten düşme korkusundan bahsediyorduk.

Daha sonra içeriye girdiğimizde televizyonda bir belgeseli izlerken dünyanın uzaydan çekilmiş bir fotoğrafı görüntüye geldi. Dedim ki; insan dünya üzerinde yüksekten korkuyor ve düşmemek için bir yere tutunma ihtiyacı hissediyor.

Oysa dünyanın kendisi boşlukta ve hiçbir yere tutunmadığı halde ne kadar güvende hissediyoruz kendimizi. Şu sınırsız uzay boşluğuna yuvarlanmayacağımızdan nasıl da eminiz değil mi. Öyleyse onu orada TuTaN’ dan “EMİN-İZ”.

Şu sınırsız uzay boşluğunda nasıl EMİN BİR BELDE’ de yaşadığımızı düşündüm ve şükrettim.
Mütevazilik ederek “Şükründen acizim” demeyi samimi bulmadım. Çünkü;

Davut (a.s.):

-Ey ilâhi! Ben sana nasıl hakkıyla şükredebilirim?

Dediğinde Cenab-ı Hak (c.c.):

“-Ey Davut! Sana gelen nimetin Benden geldiğini bilmen yeterli.
Ben bunu Senin tarafından yapılmış bir şükür olarak kabul ettim” buyurdu.



[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen MINA »

OKUyunca, bAŞKları da OKU-sun istedi gönlüm..
Başka bir gönülden ALıntı...
DUY-ÂNlardan OLmak kalbi duasıyla



*

Hikmetleri kelimelerle kalplere indiren; bir sözcükle dilediğine hidayet kapılarını açan Allah'a hamdolsun.

Her an kalpleri evirip çeviren O'dur!

Sınırsız sonsuz an içinde ezelden ebede nuruyla hidayet eden O'dur.

Bilen, O'nu hakkıyla bilemez! Derin düşüceler O'nu idrak edemez, anlayışlar O'na eremez!

O'nu övenler, layıkıyla övemezler!

Nimetlerinden sözedenler, nihayetine eremezler.

Akıl, O'nu tanıyabilme gücünde değildir; ama O'nun sınırsızlığını ve tekliğini farketmekten de perdeli değildir.

Sınırdan ve tarifle kayıtlanmaktan münezzehtir.

Herşeyle birdir, beraber olmadan! Her şeyden ayrıdır; gayrı olmadan!

Herşeyi yoktan vareden O'dur! Herşeyin varlığını tutan O'dur! Boşluktaki herşeyi kavrayan O'dur.

He iş, her oluş, O'na şahadet eder. İnkârda bile O'nu ikrar vardır.

O'na zaman isnat edilemez! Zamanlar O'nda varolur!

Görünendir, varettikleriyle; görünmeyendir Zatıyla.

Görendir, "görülen" olmadan! İşitendir, "işitilen" olmadan!

Verendir "kaybedilen" olmadan! Alandır, "kazanılan" olmadan!

Vermemek, nimetini çoğaltmaz; vermek nimetini eksiltmez!

Azabeder, kahreder, ama yine de bağışlaması, lütfu umulur.

Lütfeder, nimet verir, ama gene de azabından korkulur.

Aczimiz O'nun kudretini, eksiklerimiz O'nun kemalini tanıtır bize.

Her derdin devası O'na yönelmektir. Her sözün mânâsı O'nu bilmektir.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen halimkok »

Geçen gün RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin;

“Uyku ölümün ikiz kardeşidir”

Hadisî Şerifi geldiydi aklıma.

Dedim ki; Uyku ölümün ikiz kardeşi ise… Acaba uyanık oluş neyin ikiz kardeşidir?

Hayat dediğimiz şeyin ikiz kardeşi nedir… Mutlaka N’ dir… AŞK’ tır…

Çünkü AŞK DİRİ’ liktir…

DİRİ’ lemeyenler zaten ÖLÜ’ dür… Ölü olmak ise uykuda olmaktır.

Öyleyse AŞIK olmadan UY-ANmak imkânı yoktur.

İnsan uykuya, belli bir süre sonra uyanmak niyetiyle yatar.

Öyleyse AŞK EZELÎ niyetimizdir BİZim…

AHİR’ de niyetimizi başka yöne çelen, çeldiriciler yüzünden oyalandık…

GERÇEK NİYETimizi erteledik…

Hani aklımızda bir şey olur da unuttuğumuzda tekrar hatırlayıncaya kadar debelenir dururuz ya…
Yani ne bileyim ben öyleyim… Hatırlayıncaya kadar içimde bir yerler hep o unuttuğum şeyi arar…

İşte aynen o sıkıntı gibi bu hayat bizde sıkıntı halini almakta…

Bu sıkıntılar değişik örtülerle karşımıza çıkmakta.
Bizler de çoğu zaman görünen nedene takılıp kalıyor ve bizi sıkan şeyin o anki şey olduğunu sanıyoruz.

Bu sefer diyoruz ki; Hele şunu bir halledeyim de…

Böyle demekle asıl halledilmesi gereken meseleyi yine hatırlayamadan geçiyoruz…

Sonra başka bir kılıkta başka bir sıkıntı olarak tekrar çıkıyor karşımıza…
Hatırlatmaya çalışıyor… Biz yine gördüğümüz nedenden sanıyoruz…

Yine yine… Derken ömür akıp geçiyor… Ta ki Bilelim…

Bilelim ki AŞK hep ertelenen olmasın…
Ulaşamamak doğal bir şeymiş gibi gelmesin bize…
Çünkü doğal olanı ulaşmaktır… Bizden ve bizim varlığımızdan beklenen budur…

Bizden istenen budur… Varlık nedenimiz budur… BAŞKA değil…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: GeÇeNLeRDe...

Mesaj gönderen MINA »

''AŞK'' DEğil mi BİZ'i SALLa-YAN
UYUma-YAN, UYUTmayan
Cennet- Cehennem BİR YAN'a
O'na ULAŞır, Resulullah'a (SAV) UY'an...



''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Tartışmalı Konular◄” sayfasına dön