HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Mesaj gönderen kulihvani »

HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Hacı Bayram Veli, uzmanların belirttiklerine göre, halkçı yönü ağır basan, "Bayramiyye Tarikatı"nın kurucusu, gizemci bir halk ozanıdır. 1352'de Ankara'nın Çubuk suyu kıyısında Solfasol (söylentiye göre Zü'l- Fazl'dan bozma) köyünde doğmuş, 1429 yılında Ankara'da ölmüştür. Adını taşıyan câmi'nin kıble yönüne gömülmüştür.

Hacı Bayram Veli, Koyunluca Ahmet adında bir köylünün çocuğudur ama "medrese" eğitimi görmüştür.
İyi, sağlam bir eğitim gördüğü konusunda uzmanlar birleşiyorlar.
Eğitimini bitirdikten sonra bir süre öğretim üyeliği (müderrislik) yapmıştır.
Sonrada ilgisini çeken gizemciliğe yönelmiştir.
Böylece öğretim üyeliğini bırakmıştır.

Hacı Bayram Veli'nin öğretim üyeliğini bırakarak gizemciliğe yönelmesi de şöyle anlatılıyor:
Hacı Bayram Velî Ankara'da "Kara Medrese"de öğretim üyeliği yaparken Ebu Hamid'in (Hamidi Veli, Somuncu Baba ya da Şeyh Hamideddin) ününü duymuş, gördüğü bir düşün de etkisinde kalarak, Konya'nın Aksaray'ına yerleşmiş olan Hamidi Veli'yle görüşmek üzere öğretim üyeliğini bırakmış, şeyhin buyruğuna girmiştir.
Şeyhi ile birlikte Şam'ı Hicaz'ı dolaştığı, ona çok bağlandığı, sevdiği şeyhinin ölümü üzerine de Ankara'ya döndüğü anlaşılıyor.
Ankara'ya dönüşünde, "tarikatçılara göre", Halvetiye ile Nakşibendiyye'nin birleşmesinden oluşan "Bayramiyye Tarikatı"nı kurmuş.

Hacı Bayram Veli'nin kurduğu tarikatın kısa sürede yaygınlaştığı anlaşılıyor.
Bu konuların en yetkili uzmanlarından sayılan Abdülbaki Gölpınarlı'nın yaptığı şu açıklama, Hacı Bayram Veli'nin halkçı yönünü vurguladığı gibi, kurduğu tarikatın kısa sürede yaygınlaşmasının da bir bakıma gerekçesi sayılabilir:
"Hacı Bayram, çiftçilikle uğraşır; ekini dervişleriyle eker, biçer, devşirir; elde edileni ihvanına dağıtır, tekkesine de ihtiyaç miktarınca bir şey alırdı. Tekkesinde çamaşır bile imeceyle yıkanırdı."

Bayramiyye Tarikatının kısa sürede yaygınlaşması ve kimi değişik etkenler yüzünden, o sırada padişah olan 2. Sultan Murat'ı iyice kuşkulandırmış, iktidara karşı bir ayaklanma düzenlenmesi olasılığı üzerinde durulduğu için de "zincirlere vurularak" Edirne'ye götürülen Hacı Bayram Velîile görüşen Padişah, içine düştüğü kuşkudan kurtulmuş, kendisini ağırlamış, yeniden Ankara'ya göndermiş, "müritlerinden vergi alınmamasını da ferman" etmiş.

İlginç bir yaşamı olduğu anlaşılan Hacı Bayram Veli'nin bugüne kalabilen aruzla yazılmış iki, hece ölçülü 4 şiiri var.
Bir de onun olduğu söylenilen Türkçe bir mektubu varmış.
Bugüne gelebilen bu az sayıdaki ürünlerinin çok üzerinde şiirleri olduğuna kesin gözüyle bakılabilir.
Bunlardan yoksun kalınmasını, bir yitik olarak değerlendirmek gerekir.



ŞİİRLERİ :


BİLMEK İSTERSEN SENİ

Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni

Kim bildi ef'alini
Ol bildi sıfatını
Anda gördü zatını
Sen seni bil sen seni

Görünen sıfatındır
Anı gören zatındır
Gayri ne hacetindir
Sen seni bil sen seni

Kim ki hayrete vardı
Nura müstağrak oldu
Tevhid-i zatı buldu
Sen seni bil sen seni

Bayram sözünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni


Ef'al : (Fiil. C.) Fiiller, işler, ameller.
Hacet : (C.: Hâcât) İhtiyaç, lüzum, muhtaçlık.
Hayret : Hiçbir cihete teveccüh edemeyip kalmak. Şaşkınlık. Ne yapacağını bilememek.
Müstağrak : (Gark. dan) Garkolmuş, dalmış, batmış. * Mânevi bir vaziyete dalmış. * Kendini bilmiyecek derecede dalgın olan. Bir şeye dalmış veya daldırılmış olan.



ÇALABIM BİR ŞAR YARATMIŞ

Çalabım bir şar yaratmış
İki cihan aresinde
Bakıcak didar görünür
Ol şarın kenaresinde

Nâgehan ol şara vardum
Ol şarı yapılur gördüm
Ben dahi bile yapıldum
Taş ü toprak aresinde

Ol şardan oklar atılur
Gelür ciğere batılur
Arifler sözü satılur
Ol şarın bazaresinde

Şagirdleri taş yonarlar
Yonup üstâda sunarlar
Çalabun ismin anarlar
Ol taşun her pâresinde

Bu sözü ârifler anlar
Cahiller bilmeyup tanlar
Hacı Bayram kendi banlar
Ol şarın menâresinde


Şar : Şehir.
Aresinde : Arasında.
Bakıcak : Bakınca.
Didar : Gül yüz.
Nâgehan : birden bire, aniden.
Bazaresinde : Bazarında.
Şagird : Şakird, talebe, çırak.
Çalab : Hakk Teâlâ.
Tanlar : Ayıplar, kınar.
Banlar : Ezan okur.
Menâresinde : Minâresinde.




HİÇ KİMSE ÇEKEBİLMEZ

Hiç kimse çekebilmez
Güçtür feleğin yayı
Derdine gönül verme
Bir götürür vayı

Oynayu gelir aldar
Çünkü eli çabuktur
Bir bunculayın fitne
Kande bulur arayı

Bir fâni vefâsızdır
Kavline inanma hiç
Gah bayı eder yoksul
Gah yoksul eder bayı

Hayran kamu âlimler
Bu mani'nin alında
Kaf'tan kaf'a hükmeder
Bilmez bu muammayı

Vahittir o vahdette
Kesrette kani tefrik
Hızr ermedi bu sırra
Bildirmedi Musa'yı

Miskin Hacı Bayram sen
Dünyaya gönül verme
Bir ulu imarettir
Alma başa sevdayı


Oynayu : Oynayarak.
Aldar : Aldatır.
Kande : Nerde.
Fitne : İnsanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya, hak ve hakikatten saptıracak şey. * Muhârebe. * Azdırma. * Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. * Küfr. Fikir ihtilâfı. * Şikak. Kavga. * Delilik. * Mihnet ve beliye. * Mal ve evlâd. * Potada altın ve gümüşü eritmek. * İmtihan ve tecrübe etmek.
Kavl : Anlaşma. Sözleşme. * Konuşulan söz. Söz cümlesi. * İtikad, delâlet. * Tarif. * İlham.
Bay : Zengin.
Mani : Mânâ, Hüküm.
Alında : Altında, hükmünde.
Muamma : (Amâ. dan) Anlaşılmaz iş. Karışık şey. Bilinmeyen hâl.
Vahdet : Birlik. Yalnızlık. Teklik. (Kesretin zıddıdır.) * Edb: İfade esnasında mevzuun haricine çıkılmaması, maksad ne ise yalnız ondan bahsedilmesi, sözün dallandırılıp budaklandırılmaması. * Tas: Allah'a yakınlık. Gönlünü, kalbini tamamen Allah ile meşgul etme hali.
Kesret : Çokluk, sıklık. * Bir şeyin ekserisi ve muazzamı. Bolluk.
Hızr : Hızır. İkinci tabaka-i hayat mertebesine mazhar olan ve Kur'an-ı Kerim tefsirlerinde ismi zikredilen bir zât-ı kerim. (Bak: Meratib-i hayat)
İmaret : Emirlik. Beylik.




N'OLDU BU GÖNLÜM N'OLDU BU GÖNLÜM

N'oldu bu gönlüm n'oldu bu gönlüm
Derd-u gam ile doldu bu gönlüm

Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm

Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmadan oldu derdine derman

Pervane gibi pervane gibi
Şem'ine aşkın yandı bu gönlüm

Gerçi ki kandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı

Kendide buldu kendide buldu
Matlabını hoş buldu gönlüm

Sevad-ı a'zam sevad-ı a'zam
Belki oluptur Arş-ı muazzam

Matlab-ı canan matlab-ı canan
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm

Seyr-i billahtır seyr-i billahtır
Li maallahtır fena fillahtır

Ayinesinde ayinesinde
Gird-i sivayı buldu bu gönlüm

El fakru fahrı el fakru fahri
Demedi mi ol alemler fahri

Fahrini zikrin fahrini zikrin
Mahv-u fenada buldu bu gönlüm

Bayramı imdi Bayramı imdi
Bayram edersin yar ile şimdi

Hamd-ü senalar hamd-ü senalar
Yar ile bayram kıldı bu gönlüm


Şem : Mum, ışık.
Kendide : Kendinde
Matlab : İstek, istenilen şey. * Hallolunacak mesele. Mebhas. * Kaziye.
Sevad-ı a'zam : Uzaktaki büyük karasevda, sırr.
Seyr-i billaht : Allah’a seyr., gidiş.
Li maallah : Allah için Allah ile..
Fena fillah : Allahta yok oluş.
Ayinesinde : Aynasında.
Gird : yuvarlak. Bütün, hepsi, tamamı.
Başka, gayrı, diğer. Kasd. (Bak: Mâsiva)
Mâsiva : Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
El fakru fahrı : “Ben fakirliğimle övünürüm.” Hadis-i şerifi.
Fakr : İhtiyaç, yoksulluk. * Azlık, muhtaçlık. * Cenab-ı Hakk'a karşı fakrını, ihtiyacını hissetmek. * Tas: Kendisindeki bütün her şeyin Allah'a âit olduğunu bilmek.
Fahr : Övünme. Yaptığını sayarak övünme. Övülmeye sebeb olacak kimse. Fazilet. Büyüklük. Şeref.
Mahv : Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma. * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli.
En son kulihvani tarafından 05 Ara 2007, 13:49 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
illaedep
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 122
Kayıt: 25 Eki 2007, 02:00

Mesaj gönderen illaedep »

En çokda şu söz hoşuma gitti.

Sonrada ilgisini çeken gizemciliğe yönelmiştir.

Hacı Bayram Veli Hazretleri o kadar eğitim almış, bizim şimdiki tabirimiz ile kariyer basamaklarını hızla çıkmakta iken herşeyi bi kenara bırakıp kendi derdine düşmüş GİZEMCİLİĞE yönelmiş öyle mi? Hepimizin hayatında buna benzer bir evre olmuştur muhakkak. Hangi birimiz bu derde düşüp elimizde olan imkanları bazen kaçırmadık ki? Hayatımızın en güzel zamanlarını feda etmeye devam etmiyormuyuz halen. Çok şükür böyle FEDA ETTİRENE.. Selam olsun FEDA EDENE....

Emeğinize sağlık bu bilgilere bizleri ulaştırdığınız için.
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen katre-iNur »

Zincirle Zorla Gelen Misafirin Ağırlanması Böyle Olur

Akşemseddin Hz.’leri Osmancık’ta müderris (profesör) iken Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerinin evliyalık derecesini duymuş ona talabe olmak için Ankara’ya yanına gelmişti.Ancak Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerinin dükkan dükkan dolaşıp halktan para topladığını görünce yanına gidip nedenini sormadan ;

-‘Evliya halka avuç açar mı, buralara boşuna gelmişim’ diyerek ;

Zeynüddin Hafi Hz.’lerine öğrenci olmak için Haleb’e doğru yola çıkar.Haleb’e yaklaştığı sırada bir rüya görür.Rüyasında ;boynuna bir zincir takılmış zorla Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerinin eşiğine bırakılmıştı. Zincirin ucuda Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerindeydi...

Bu rüya üzerine yaptığı hatayı anlayan Akşemseddin derhal Ankara’ya geri döner ve Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerinin nerede olduğu sorar.Hasad zamanı olduğu için Hacı Bayram-ı Veli öğrencileriyle tarlada burçak hasadıyla meşguldür. Hacı Bayram-ı Veli Hz.’leri O’na hiç iltifat etmez ve Akşemseddin’de diğer öğrencilerle beraber burçak hasadı yapmaya başlar.Öğle olur, namazlar kılınır, yemekler hazırlanır, sofralar kurulur, herkes sofraya oturur, ancak Akşemseddin’e buyur diyen olmaz.O da bir köşeye çekilir bekler.Çok geçmeden köpeklere de yiyecek verilir O’na yine birşey ikram edilmez.Akşemseddin de köpeklerle beraber yemek yemek üzere yere diz çökünce Hacı Bayram-ı Veli Hz.’leri hemen O’nu hemen sofrasına çağırır.Çünkü gurur sınavını başarıyla geçmiştir.Sofraya oturunca; Hacı Bayram-ı Veli Hz.’leri gülümseyen tatlı bir yüz ifadesi ile şöyle der;

- ‘ Zincirle zorla gelen misafirin ağırlanması, işte böyle olur.’

Akşemseddin Hz.’leri daha sonra hocasının yanından hiç ayrılmaz. Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerinden ne gördü ve duyduysa hemen inanır.Duyduklarının ve gördüklerinin hikmetini bizzat kendisi de anladığı için diğer öğrencilerden öne geçer.Bu sayede hem Fatih Sultan Mehmed’in hocalığını yapar hemde Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerine vekil olur.


Değerli Kardeşlerim Ankara'ya yolunuz düştüğünde cuma sabahı Hacı Bayram Cami 'inde sabah namazına gelmenizi öneririm.

Bu güzel insanın yüzü suyu hürmetine midir yoksa başka bir sebebi mi vardır bilmiyorum. Ancak hissedeceğiniz huşu konusunda hiç kuşkunuz olmasın. Bu güzelliği sizlerin de alabildiğine yaşamasını Cenabı-ı Allah cc dan niyaz ederim.


Cuma'mız mübarek , dualarımız kabul olsun.
Allah cc Yar ve Yardımcımız olsun.
786

ANADOLU'DAKI UC BUYUK GUNESTEN BIRIDIR!

Mesaj gönderen 786 »

ES SELAMUN ALEYKÜM, HAYIRLI CUMALAR İNŞAALLAH. CUMAMIZI BUGÜN HACI BAYRAM-I VELİ CAMİ'SİNDE KILDIK ÇOK ŞÜKÜR. ANKARA'DA OLDUĞUM ZAMAN HAFTADA BİR GİTMEYE ÇALIŞIRIM. YENİ KONU BAŞLIĞI VE KATKILARINIZ İÇİN ÇOK SAĞOLUN, ALLAH CC SİZLERDEN RAZI OLSUN AMA MALESEF YAZARIN BU ÇOK DEĞERLİ ZAT İÇİN TANIMLAMASI OLAN "BİR HALK OZANIYDI" TARİFİNE HİÇ KATILMIYORUM HEMDE HİÇ. BİLDİĞİNİZ GİBİ ANADOLUMUZDA YADA TURKİYEMIZDE 3 ONEMLİ RUHANİ VELİ OLAN HACILARIMIZ VAR VE BUNLARDAN BİRİSİDE HACI BAYRAM-I VELİ HZLERİ.

DR. MÜNİR DERMAN HZLERİDE YAZILI VE BAZI SÖZLU ESERLERİNDE BU ÖNEMLİ ŞAHSİYET HAKKINDA ÇOKCA BAHSEDER. GELİN ŞU ALINTIYI HEP BERABER TEKRARDAN BİRLİKTE OKUYALIM.


Anadolu’da Hacılık ve Velîliklerini âşıkâra vuran ve ilân eden üç büyük güneş vardır:

Hacı Bektaş-ı Velî,
Hacı Bayram-ı Velî,
Hacı Şaban-ı Velî.

Bu merkezler Anadolu’nun mânevî gücünün menba’larıdır.
Onların ve onların yetiştirdiği büyüklerin mânevî kudret ve dualarıyla duruyoruz.
Kabirlerini ziyâret ediniz!
Orada arşa yükselen pencereler görebilirsiniz.
Boş taraflarınızı onların haykırdığı “ALLAH” ile doldurunuz!
Ruhaniyet-i Resûlullah ile yıkanınız!
O zaman ne ölür, ne kurur, ne yıkılırsınız.


SİZİ SİZE EMANET EDERKEN EN GÜZEL DUALARIMLA İNŞAALLAH...786
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Mesaj gönderen Gul »

Hacı Bayram-ı Veli’nin doğduğu ev

Resim


Hacı Bayram-ı Veli Camii

Resim


Hacı Bayram-ı Veli Camii batı cephesindeki kitabe ve yazılar

Resim

Resim


Hacı Bayram-ı Veli Türbesi


Resim

Resim

Resim



Evrad-ı Şerif

Hacı Bayram-ı Veli Hz.’lerinin okuduğu ; gün içinde her an okunabilen ancak yatsı namazı ile sabah namazı arasındaki vakitte okunması tavsiye edilen Evrad-ı Şerif aşağıda verilmiştir.
Resim
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Elhamdü leke allahümme hamden yuva fi niameke ve yukafi mezideke nahmedüke bicemi’i mehamidike külliha ma alimna minha ve malem nalem ve ala külli halin estağfirullahe estağfirullahel azimel kerimellezi la ilahe illa hüve el hayyul kayyum * Ve etubü ileyhi ve nes’elühuttevbete vel mağfirete velhidayete lena innehü hüvettevvabürrahim*

Allahümme entesselamü ve minkesselamü ve ileyke yerciusselamü fehayyina rabbena bisselami ve edhilna daresselami * Tebarekte rabbena vetealeyte yazelcelali vel kemali vel ikram ( 7 KERE) *

Allahümme ecirna minennari * Ve edhilnel cennete meal ebrarı biafvike ya mücir ( 3 KERE ) * La ilahe illallahü vahdehu la şerike lehü , lehül mülkü velehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyün la yemütü ebeden daimen bakiyen biyedihil hayru zül celali vel kemali vel ikrami * Ve hüve ala külli şey‘in kadirün *Ve ileyhil masirü * La ilahe illallahü vahdehü ve sadeka va’dehü ve nasara abdehü ve ğafera zenbehü ve eazze cendehü ve hezemel ahzabe vahdehü vela şey’e ba’dehü la ilahe illallahü vela havle vela kuvvete illa billahi * La ilahe illallahü vela na’bude illa iyyahu lehu’n- nimete ve velehül muhlisu lehuddinü * Velev kerihel kafirune * La ilahe ilallahül melikül cebbaru * La ilahe ilallahül azizül ğaffaru * La ilahe ilallahül vadidül kahharu* La ilahe ilallahül mühey minussettarü * La ilahe illallahül kebirül mutealü * La ilahe illallahü celle senaühü * La ilahe illallahü amme nevalühü* La ilahe illallahü azume şanuhu* La ilahe illallahü şemule ihsanehü* La ilahe illallahü teala kibriyauhu * La ilahe illallahü tekaddeset esmauhu* La ilahe illallahü tenezzehet sıfatuhu * La ilahe illallahül halimül kerim* La ilahe illallahü azizül hakim * La ilahe illallahül aliyyül azim * La ilahe illallahül ğafururrahim * La ilahe illallahü’ş şekürül halim *

La ilahe illallahül evvelül kadim * La ilahe illallahül ahirül mukim * La ilahe illallahül ezeliyyül ebed * La ilahe illallahül vahidül ehadü *

La ilahe illallahül ferdüssamedü * La ilahe illallahül kayyumu’s samedu * La ilahe illallahü lem yettehiz sahibeten vela veleden * La ilahe illallahü lem velid velem yuled velem yekün lehü küfüven ehad *

La ilahe illallahül ma’budu bikülli mekanin* La ilahe illallahül mezküru bikülli lisanin* La ilahe illallahül meşkürü bikülli ihsanin * La ilahe illallahül mün’imü bila imtina’ in * La ilahe illallahü külle yevmin hüve fi şe’nin * La ilahe illallahü imanen billahi * La ilahe illallahü emanen minallahi *

La ilahe illallahü emaneten indallahi * La ilahe illallahü hakkan hakkan * La ilahe illallahü imanen ve sıdkan * La ilahe illallahü telattufen verifkan * La ilahe illallahü teabbüden ve rikkan* La ilahe illallahü sahibel vahdaniyyetil ferdaniyyetil kadimiyyetil ezeliyyetil , ebediyyeti’l – lezi leyse lehü dirrün vela niddün vela şebihün vela şerikün vela nazirün vela müşirün vela vezirün vela veledün*
Muhammedün rasulüllahi kaimen biemrihi ve vahyihi euzu bikelimatillahi-t tammati külliha min şerri ma haleka vezeran ve berae ( 3 KERE )*

Bismillahi hayrülesmai , bismillahi rabbül ardı ve rabbüssemavati* Bismillahillezi la yedurru measmihi şey’ün fil ardı vela fissemai ve hüvessemiül alimü ( 3 KERE )*

Bismillahiftetahtü ve alellahi tevekkeltü ve fevvidtü emri ilallahi innallahe basirün bil ibadi* Elhamdü lillahillezi ayhanan ba’de ma ematena ve radde ileyna ervahana ve ileyhil ba’sü vennüşür *

Elhamdü lillahillezi afana min nevmina ve ebkana min emsina ila yevmina haza* Elhamdü lillahi alatta’ati vettevfikü * Ve nestağfirullahe min külli zenbin ve amedin ve hatain ve nuksanin ve teksirin * Elhamdü lillahillezi zehebe billeyli müzlimen ve cau binnehari mubsiran *

Elhamdü lillahillezi ezhebe anna’l hazene inne rabbena leğafurun şekür * Ellezi ehallena darel makameti min fadlihi la yemessüna fiha nasabün ve la yemessüna fiha lüğüb *

Elhamdü lillahillezi sadekana va’dehü ve evrasena’l –arda netebevveü mine’l cenneti haysü neşau feni’me ecrül amiline*

Elhamdü lillahillezi hedena lihaza vema künna linehtediye levla en hedanallahü lekad caet rusulü rabbina bilhakkı ve nudu en tilkümül cennetü üristümüha bima küntüm ta’melüne (3 KERE) *

Allahümme inna esbahna nüşhüdike ve nüşhidü hameleten arşike ve melaiketeke * Ve cemia halgike bienneke ente * Allahü la ilahe illa ente vahdeke la şerike leke venestağfiruke ve netübü ileyke ve neşhedü enne Muhammeden abdüke ve rasulüke *Allahümme inna nügaddimü ileyke beyne yedeyye külli nefesin ve lemhatin ve lahzatin ve tarfatin tatrifü biha ehlu’s semavati ve ehlu’l ardı ve küllü şey’in hüve fi ilmike kainun ev gad kane* Allahümme inna nügaddimü ileyke beyne yedeyye zalike küllihi merhaben hissabahil cedidü * Ve bilyevmi ‘s saidü ve bil melekeynil kerimeynil katibeyniş – şahideynil adileynil hafizayni hayakuma’l –lahü teala üktübü fi ğurrati yevmina haza neşhedü en la ilahe illallahü vahdehü la şerike lehü ve neşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasulühü ve habibuhu ve nebiyyuhu ve safiyyuhu ve ala hazihiş şehadeti nayha ve aleyha nemütü ve aleyha neba’sü ğaden inşa’allahü teala*

Esbahna ve esbahalmülkü lillahi ve’l –azameti lillahi ve’l-heybeti lillahi ve’l kudreti lillahi ve’l kibriyaü lillahi ve’l –alau lillahi ve nenna-maü ve’l atau lillahi ve’l bakau lillahi ve’l- behau lillahi ve’l cemalüllahi ve’l celalüllahi ve’l mülküllahi velmelekütüllahi ve’l ceberutü lillahil vahidil gahhar*

Esbahna ala fıtratil islami ve ala kelimetil ihlasi ve ala dini nebiyyina Muhammedin sallallahü aleyhi veselleme ve ala milleti ebina ibrahime aleyhis-salavatü vesselamü hanifen müslimen ve ma ene minel müşrikin *

Sübhane Rabbiyel –aliyyil a’lel vehhab*La ilahe illa ente sübhaneke * Allahümme ve bi hamdike ve uhsi senaen aleyke ente kema esneyte ala nefsike *

Sübhaneke ma arafnake hagga marifetike ya ma’rufu * Sübhaneke ma zekernake hagga zikrike ya mezkur * Sübhaneke ma şekernake hagga şükrike ya meşkür * Sübhaneke ma abednake hagga ibadetike ya mabudu * Sübhanellahi ve bihamdihi sübhanellahil azimi ve bihamdihi vela havle vela guvvete illa billahil aliyyil azim*

Sübhanellahi ve bihamdihi adede halgihi ve ridae nefsihi ve zinete arşihi ve midade kelimatihi ve mil’e berrihi ve bahrihi*Sübhanellahi vel hamdü lillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela guvvete illa billahil azim*


Euzu billahissemiül alimi ve alaihi mineşşeytanirracim ve belaihi*

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdülillahi rabbil alemin.Errahmanirrahim.Maliki yevmiddin.İyyake na’budü ve iyyake nestain.İhdinassıratel müstakim.Sıratellezine en’amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim veladdallin.Amin.Ve ilahüküm ilahün vahidün.La ilahe illa hüvel hayyül kayyüm.La te’huzuhü sinetün vela nevmün lehü ma fi’ssemavati ve ma fil ardı menzellezi yeşfeu indehü illa bi’iznihi ya’lemu mabeyne eydihim vema halfehüm vela yuhitune bişey’in min ilmihi illa bimaşa’e ve sia kürsiyyühüssemavati velarda vela yeudühü hıfzuhüma ve hüvelaliyyil azim.

La ikrahe fiddini gad tebeyyene’r rüşdü minelgayyi femen yekfur bittağuti ve yü’min billahi fegadistem seke bil urveti’l vüsga.Lenfisame leha vallahü semiün alimün Allahü veliyyüllezine amenü yuhricühüm minezzulümati ilennur.

Vellezine keferü evliya ühumuttağutu yuhricühüm ninennuri ilezzulümati ülaike eshabünnari hüm fiha halidün.

Lillahi ma fissemavati vema fil ardı ve in tübdü ma fi enfüsiküm ev tuhfühu yuhasibküm bihillahü.Feyağfiru limen yeşau ve yuazzibu men yeşau.Vallahu ala külli şey’in kadir.

Amenerrasulü bima ünzile ileyhi min rabbihi velmü’minün.Küllün amene billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulih.La nüferrigu beyne ahadin min rusulih.Ve galü semi’na ve ata’na ğufraneke rabbena ve ileykel masir.La yükellifüllahü nefsen illa vüs’aha , leha ma kesebet.Ve aleyha mektesebet.Rabbena la tüahizna innesina ev ahta’na rabbena ve la tahmil aleyna isran kema hameltehü alellezine min gablina ,Rabbena ve la tuhammilna ma la ta gatelena bih.Va’fu anna ,Vağfirlena ,Verhamna ente mevlana fensurna alel kavmil kafirin.

Rabbena la tuziğ gulübena ba’de iz hedeytena veheblena min ledünke rahmeten inneke antel vehhab.Rabbena inneke camiunnasi li yevmin la raybe fih.İnnallahe la yuhlifül miad.Ellezine yegulüne rabbena innena amenna fağfirlena zünubena vagina azabennar.Essabirine vessadigine velganitine velmünfigine velmüstağfirine bil eshar.Şehidallahü ennehü la ilahe illa hüvel melaiketü ve ulül ilmi gaimen bilgıst.La ilahe illa hüvel azizül hakim.

İnnedine indallahil İslam ( 3KERE )

Gulillahümme malikel mülki tü’til mülke menteşau ve tenziül mülke mimmen teşaü ve tüizzu menteşau ve tüzillü menteşau biyedikel hayr.İnneke ala külli şey’in kadir.Tülicülleyle finnehari ve tülicünnehare fil leyl.Ve tuhricül hayya minel meyyiti ve tuhricül meyyite minelhayyi ve terzügu men teşau biğayri hisab.İnne rabbekümüllahüllezi halagassemavati velarda fi sitteti eyyamin.Süm’mesteva alel arşi yüşşilleylennehara yatlübü hasisan veşşemse vel gamera vennucüme müsahharatin biemrihi ela lehülhalgü vel emrü tebarekellahü rabbül alemin.Ud-ü rabbeküm tedarruan ve hüfyeten innehü la yuhibbül mu’tedin.

Vela tüfsidü fil ardı ba’de islahiha ved’ü hu havfen vetamean inne rahmetallahi garibün minel muhsinin.Legad caeküm rasulün min enfüsiküm azizün aleyhi ma anittüm harisün aleyküm bilmü’minine raufün rahim.

Fein tevellev fegul hasbiyallahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azim. ( 7 KERE )

Fesubhanallahi hiyne tümsüne ve hiyne tüsbihüne velehül hamdü fissemavati vel ardı aşiyyen ve hiyne tuzhirüne.Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve yuhyil arda ba’de mevtiha ve kezalike tuhracüne.

Ve min ayatihi en halgaküm min türabin sümme iza entüm beşerün tenteşirüne.

Sübhane rabbike rabbil izzeti amma yasıfüne ve selamün alel mürseline.Velhamdülillahi rabbil alemin.


Bismillahirrahmanirrahim ,

Ha.Mim.Tenzilül kitabi minallahil azizil alim.Gafirizzenbi ve gabilittevbi şedidil igabi zittavli.La ilahe illa hüve ileyhil masir.Velillahil esmaül hüsna fed’uhü biha.Hüvallahül lezi la ilahe illa hüve.Allahümme inna nes’elüke ya Allahü ,ya Rahmanü ,ya Rahimü ,ya Melikü ,ya Guddüsü , ya Selamü ,ya Mü’minü , ya Müheyminü, ya Azizü, ya Cebbarü, ya Mütekebbirü , ya Haligu , ya Bariu, ya Musavviru ,ya Gaffari , ya Gahharu , ya Vehhabu, ya Basitu, ya Hafizu ,ya Rafiu ,ya Muizzu ,ya Muzillü ,ya Semiu ,ya Basirü ,ya Hakemu ,ya Adlü , ya Latifü ,ya Habiru, ya Halimü ,ya Azimü, ya Ğafuru , ya Şeküru , ya Aliyyü ,ya Kebirü ,ya Hafizü ,ya Mugitü ,ya Hasibü, ya Cel’lu ,ya Cemilu , ya Kerimü ,ya Rakibu ,ya Mücibu ,ya Vasiu ,ya Hakimu ,ya Vedudü ,ya Mecidü , ya Baisü ,ya Şehidü ,ya Hakku ,ya Vekilü ,ya Gaviyyü , ya Metinü, ya Veliyyü ,ya Hamidü ,ya Muhsi , ya Mübdi ,ya Muinu ,ya Mühyiu ,ya Mümitü ,ya Hayyu ,ya Gayyumü ,ya Vacidu ,ya Macidu ,ya Vahidu ,ya ahadu ,ya Samedu ,ya Gadiru ,ya Muktediru ,ya Mukaddimu ,ya Müehhiru ,ya Evvelu ,ya Ahiru ,ya Batınü ,ya Vali ,ya Muteali ,ya Berru ,ya Tevvabu ,ya Mün’imü ,ya Müntegimu ,ya Afüvvü ,ya Raufü , ya Malikel mülki ,ya Zelcelali vel ikrami , ya Rabbi ,ya Muksitu ,ya Camiu ,ya Ğaniyyü ,ya Muğni ,ya Mu’ti , ya Maniu ,ya Hannanü ,ya Nafiu ya Nur, ya Hadi, ya Bediü, ya Bagi, ya Varisü, ya Reşidü, ya Sabüru, Ellezi tegaddeset anil eşhabi zatühü ve tenezzehet an müşabehetil emsali sıfatuhu ve dallet ala vahdaniyyetihi masnuatihi ve şehidet bi ulühiyyeti ayatühu vahide la min gilletin ve mevcüdün la min illetin bila ma’rüfin bila ğayetin ve bilkemali mevsüfin bila nihayetin evvele kadimin bila iktidain ahiru mükimun bila intihain ellezi la ilahe hüve vesia külle şey’in rahmeten ve ilmen ve ğafera zunubel müznibine keramen ve hilmen.Leyse kemislihi şey’ün.Ve hüvessemiül basir.Hüve mevlana ve ileyhil masiru.Ni’mel mevla ve ni’mennasir.Ğufraneke rabbena ve ileykel masir.La havle an ma’siyetillahi illa bi ismetillahi ve la kuvvete ala ta’atillahi illa bitevfikıllahi la melcae vela mencae minellahi illa ileyhi maşaellahü kane ve malem yeşa’lem yekün.

Ve ma kadarullahe seyekünü ela ilallahi tesirül umüru ,yef’alüllahü ma yeşau bikudratihi ve yahkümü ma yüridü.Bi izzetihi ela lehül halgu vel emrü tebarekellahü rabbül alemin.

İnnallahe vemela iketühü yusallune alennebiyyi , ya eyyühellezine amenü sallü aleyhi ve sellimü teslime.Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim ,küllema zikrike ve zikrihi’zzakirune ve ğafele an zikrikel ğafilün ( 3 KERE ).

Ve radıyallahu an sadatina ashabi rasulillahi ecmain.Veselamün alelmürselin velhamdülillahi rabbil alemin.


http://www.hacibayramiveli.com/
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Mesaj gönderen tamersah tarik »

T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

HACI BAYRAM-I VELİ
VE TASAVVUFÎ GÖRÜŞLERİ

Ayşe YILDIRIM

YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA–2008


İÇİNDEKİLER

ÖZET ………………………………………………………………………………i
ABSTRACT ………………………………………………………………………ii
ÖNSÖZ ……………………………………………………………………………iii
KISALTMALAR LİSTESİ ………………………………………………….viii

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

1.1. Tezin Konusu ve Kapsamı………………………………………….1
1.2. Tezin Amacı…………………………………………………………………1
1.3. Tezin Yöntemi………………………………………………………………2

İKİNCİ BÖLÜM

HACI BAYRAM-I VELİ’NİN HAYATI

2.1. Hacı Bayram-ı Veli’nin Soyu, Doğumu ve Ailesi……………4
2.2. Tahsili, İlmi Kişiliği, Müderrisliği……………………………………13
2.3. Unvanları……………………………………………………………………... 18
2.3.1. Hacı Bayram…………………………………………………………......18
2.3.2. Veli…………………………………………………………………….........19
2.3.3. Hacı Paşa …………………………………………………………….…...20
2.3.4. Ahi Sultan…………………………………………………………….......21
2.3.5. Şeyhu’r-Rum………………………………………………………….....22
2.3.6. Kapıcıbaşı…………………………………………………………….......22
2.3.7. Monla/Molla …………………………………………………………......23
2.4. Tasavvufa İntisabı…………………………………………………….……23
2.4.1. Hamîdeddîn-i Aksarayî………………………………………..……..29
2.4.2. Hacı Bayram-ı Veli ve Hamîdeddîn-i Aksarayî’nin Münasebetleri.……31
2.5. Bayramiliğin Kuruluşu ve Yayılışı……………………………………………........... 33
2.6. Şiirleri ve Mektupları………………………………………………………...................37
2.7. Halifeleri……………………………………………………………….............................47

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BAYRAMÎLİK

3.1. Bayramîlik Yolunun Temel Prensipleri………………………………………. 51
3.1.1. Cezbe ……………………………………………………………….…..................51
3.1.2. Muhabbet ……………………………………………………………..................53
3.1.3. Sırr-ı İlâhî………………………………………………………….…..................53
3.1.4. Bi’at ………………………………………………………………….....................54
3.1.5. Zikir ………………………………………………………………….....................55
3.1.6. Sülûk Metodu………………………………………………………..................62
3.2. Bayramilik Kol ve Şubeleri……………………………………………............63
3.2.1. Şemsiye-i Bayramiyye ………………………………………….……..........64
3.2.2. Melametiyye-i Bayramiyye ………………………………………..…........64
3.2.3. Celvetiyye-i Bayramiyye …………………………………………..….........66

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

HACI BAYRAM-I VELİ’NİN TASAVVUFİ GÖRÜŞLERİ

4.1. Sohbet ………………………………………………………………………..............68
4.2. Fakr …………………………………………………………………………...............69
4.3. Muhabbet ……………………………………………………………………............71
4.4. Sülûk ………………………………………………………………………...............73
4.5. Halvet …………………………………………………….………………….............73
4.6. Şeyh…………………………………………………………………………...............79
4.7. Mürid …………………………………………………………………….…..............80
4.8. Nefs ……………………………………………………………………………............81
4.9. Kalb…………………………………………………………………………...............82
4.10.Dünya ……………………………………………………………………….............83

SONUÇ ……………………………………………………………………………............. 85
KAYNAKÇA ……………………………………………………………………............... 87
ÖZGEÇMİŞ ………………………………………………………………………............. 92

KISALTMALAR LİSTESİ

a.g.e. : Adı geçen eser
a.g.m. : Adı geçen madde/makale
b. : Bin
c. : Cilt
DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
d.v.y. : Diyanet vakfı yayınları
h. : Hicri
ktp. : Kütüphane/Kütüphanesi
m. : Miladi
neş. : Neşreden
ö. : Ölüm
s. : Sayfa
sad. : Sadeleştiren
vb. : Ve benzerleri
vrk : Varak / Yaprak
yay. : Yayını/Yayınları
yy. : Yüzyıl

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

1.1. Tezin Konusu ve Kapsamı

Bu çalışma Hacı Bayram-ı Veli ve Tasavvufi görüşleri hakkında günümüze dek ulaşan kaynak ve çalışmalardaki bilgileri ve yeni tespit edilen bilgiler eşliğinde değerlendirmeyi hedeflemiştir. Bu bağlamda çalışmamız, Hacı Bayram Veli’nin menkıbevî ve tarihsel hayatı, yetişmesi, ilmi ve tasavvufi eğitimi, öğrencileri, kurmuş olduğu tasavvuf ekolünün temel nitelikleri, tarihsel süreç içerisinde gelişen kolları ve temsilcileri, tasavvufun temel kavramları çerçevesinde Hacı Bayram’ın tasavvuf anlayışı hakkındaki tarihi ve çağdaş kaynakların bilimsel metotla sentezlenerek incelenmesinden ibarettir.

1.2. Tezin Amacı

Hacı Bayram-ı Veli hakkında yakın tarihimizde ortaya koyulmuş olan ciddi ve bilimsel diyebileceğimiz kapsamlı bir iki eserin üzerinden yirmi seneyi aşkın bir süre geçmiş olmakla beraber, bu eserlerden alıntılardan ve çoğu birbirinin tekrarından öteye geçmeyen bazı çalışmaların dışında kayda değer bir çalışma bulunmadığı dikkat çekmektedir. Ülkemiz kütüphanelerindeki özellikle el yazma eserlerden tespit edilip ortaya çıkarılan yeni bilgiler, birçok konuda aydınlatıcı ve hatta bir kısmı bugüne kadar bilinen ve kabul gören görüşlerden farklı sonuçlara ulaşmayı zorunlu kılan bilgiler mahiyetinde her geçen gün karşımıza çıkmaktadır.

Bir şekilde tarihsel kaynaklarla ilgili araştırmaları gerekli kılan hemen hemen her alandaki çalışmalarda bu husus kendisini gösterdiği gibi henüz tarihsel yazılı kaynakları ve metinleri tam olarak neşredilmemiş olan İslam kültür ve medeniyetinin eserleri bağlamında daha çok ortaya çıkmaktadır. Özellikle Türk-İslam sentezinin parlak eserlerini içeren kütüphanelerimizdeki yazılı tarihi kaynakların zenginliği, onlarca yıl önce yapılmış araştırma ve çalışmaların sonuçlarını tekrar gözden geçirmeyi, kritik ve belki de tashih etmeyi gerektirecek derecededir kanaatindeyiz.
Bu düşüncelerden hareketle, Hacı Bayram-ı Veli’nin hayatı ve tasavvufi görüşleri hakkında günümüze kadar devam eden çelişkili veya tartışmalı konuların çözümüne yönelik bilgileri sergilemek birincil amacımızı oluşturmaktadır. Özellikle onun hayatı hakkında günümüzdeki çalışmalarda temel alınan ve XV-XVI. yy. kaynaklarındaki son derece sınırlı ve önemli bir kısmı menkıbevî ve de birbirinden çok farklı hatta çelişkili bilgilerin tekrar gözden geçirilerek, yeni tespit edilen tarihi kaynaklarımızdaki bilgilerle karşılaştırılıp yorumlanması bu bağlamda önemli bir eksikliği gidermeyi hedeflemektedir. Mutasavvıfımızın geriye yazılı müstakil bir eser bırakmamasından kaynaklanan zorluklara karşın, yetiştirdiği halifelerinin ve takipçilerinin eserlerinden, ayrıca mürşidinin eser ve görüşlerinden hareketle tevbe, zühd, halvet, muhabbet, fakr, zikir, kalp, dünya, nefs gibi tasavvufî temel kavramlar hakkındaki görüşlerini ortaya koymak da bu çalışmamızdaki amaçlar kapsamındadır.
Bu bağlamda kurucusu olduğu tasavvuf mektebinin kol ve şubelerine, tarikatinin Anadolu coğrafyasındaki yayılışına ilişkin temel ve tanıtıcı bilgileri bilimsel tarzda ortaya koyup değerlendirmek de kaçınılmazdır.

1.3. Tezin Yöntemi

Konumuzun kapsam ve sınırlarına uygun olarak Hacı Bayram-ı Veli’nin hayatı, kişiliği, tasavvufa intisabı, yolculukları ve Ankara’daki ikameti ve
faaliyetleri, ona ait gösterilen şiir ve mektupları, halifeleri üzerinde durulacak, Bayramiliğin temel prensipleri ve sülûk metodu, bu ekolün kolları ve temsilcileri ve Hacı Bayram Veli’nin tasavvufi görüşleri hakkında bilgi verilecektir. Bu hususların sağlıklı şekilde tespit ve incelenmesi amacıyla öncelikle Hacı Bayram dönemine yakın tarihlerden itibaren kaleme alınmış ilgili tarihi dokümanlar, tarih ve tabakat türü eserler, menkıbe ve divanlar, öncelikle yazma eserler temel alınarak günümüze kadar onun hayatı, tasavvufî okulu ve görüşleri hakkında yapılmış olan araştırmalar
incelenerek elde edilen bilgiler sistemli ve bilimsel metotla değerlendirilecektir. Bilgi fişi halinde tutulan notlar sayesinde kaynakların tarihsel sıralaması tespit edilerek konumuza ışık tutan temel kaynakların belirlenmesi temin edilecek, aslına sadık alıntılamalar ile tahrife dayalı bilgilerin ayrımına dikkat çekilerek, problemli noktaların çözümüne çaba gösterilecektir. Bu bağlamda modern çalışmaların tarihi belgelere dayalı bilgilerinin ne derece sağlıklı olduğu da sorgulanacak, metin karşılaştırmaları ve kritik çalışmaları yapılmaya çalışılacaktır.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Mesaj gönderen tamersah tarik »

İKİNCİ BÖLÜM
HACI BAYRAM-I VELİ’NİN HAYATI

Şefkat, merhamet, fedakârlık, fazilet timsali olan, bütün hayatını ilim yolunda, insanları ve nefsini terbiye etmekle geçiren ve XIV. ve XV.yy.a tasavvufî ve ahlakî açıdan damgasını vuran büyük mutasavvıf Hacı Bayram-ı Veli’nin hayatını ele almaya çalışacağımız bu bölümde onun soyundan, ailesinden, çocukluğundan, eğitiminden, tasavvufa girişinden, mürşidiyle münasebetlerinden, şiir ve mektuplarından, öğrencilerinden, yaptığımız araştırmalarda elde ettiğimiz yeni ve farklı bilgiler ışığında bahsedilecektir.

2.1. Hacı Bayram-ı Veli’nin Soyu, Doğumu ve Ailesi

Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerine zamanla yerleşen Bayat, Avşar, Yüreğir, Döğer, Çavundur, Eymür, Dodurga, Beğdilli gibi Türkmen obaları vardır. Bu obalar Anadolu’da, Ankara-Sinop-Bursa arasına yoğun bir biçimde yerleşmiştir.(1) Mutasavvıfımızdan iki yüzyıl sonra yaşayan Kâtip Çelebî (ö. 1067/1657) Ankara halkının çoğunun Türkmen olduğunu belirtir.(2) Hacı Bayram-ı Veli’nin soyu Ankara bölgesine gelip yerleşen Koyuncu Obası’ndan gelmektedir.(3) Hacı Bayram’ın doğum yerini ve mensup olduğu obayı dikkate aldığımızda onun Oğuz Türklerinden olduğunu söyleyebiliriz. Esasen Hacı Bayram'ın doğum yeri olan Solfasıl Köyü'nün bağlı bulunduğu Ankara (Merkez) kazasının bir nahiyesine ve Solfasıl'ın da üzerinde bulunduğu akarsuya verilen Çubuk isminin de Türklerin Anadolu'ya ilk geldikleri sırada bu civara yerleşen Çubuk adlı bir beyden, hatta daha güçlü bir ihtimalle Çubuk isimli bir cemaatten geldiği düşünülmektedir. Anadolu'nun Türkleşmesi esnasında bu çevreye yerleşen Oğuz boylarının çeşit ve fazlalığı ile cemaatlerin çokluğu bu düşünceyi desteklemektedir.(4)
Belh'ten Konya'ya göç eden Mevlânâ'nın hayranı, Hacı Bayram'ın muhibbi ve Ankara şehrine medhiyeleriyle ünlü Mevlevî tarikatine mensup Osmanlı şairi Abdüllatîf Râzî (ö. 1153/1740) Hacı Bayram'ın soyunu Belh sultanlığını terk edip tasavvufa sülûk eden İbrahim b. Edhem'e (ö. 161/778) bağlamaktadır. Râzî'nin ifadesine göre bu soydan gelen Hacı Bayram ecdadı Ankara şehrine yerleşmiştir.(5) Bu bilgi günümüze kadar Hacı Bayram hakkında malumat içeren gerek tarihi gerek günümüz eserlerinde yer almayan bir bilgi olup, bunu destekleyen veya bu konuda farklı bir bilgi sunan bir kaynak gün yüzüne çıkıncaya değin güvenilirliği hususunda yorum yapabilmekten yoksunuz. Hacı Bayram'ın vefatından üç yüz sene sonrasında onun soyu, hayatı ve özellikle de fiziksel şemaili hakkında başka kaynaklarda rastlanmayan teferruatlı malumatı şiir diliyle sunan Râzî bu bilgileri hangi eserden veya hangi şahıstan aldığına dair kesin bir açıklamada bulunmamaktadır. Bununla beraber, Ankara'da bulunduğu zamanlarda kendisiyle sıkça görüşüp sohbet ettiği, Hacı Bayram soyundan ve onun makamında postnişin olan, Hacı Bayram Camii ve çeşmesini yenileyen Şeyh Muhammed Baba'dan (ö. 1133/1720-21)(6) veya yine aynı soydan gelen ve 1145/1732-33 tarihinde irşad postuna oturan Kasım Baba'dan (ö.1164/1750-51)(7) şifahen bazı bilgiler aldığı tahmin edilebilir. Ayrıca Hacı Bayram'ın soyundan gelenler arasında Edhem ve İbrahim adında bazı zatların olması (8), soyunun İbrahim b. Edhem'e dayandığı noktasında kısmen de olsa destekleyici bir mahiyet arz etmektedir.

Mutasavvıfımız Hacı Bayram o dönemin hareketli, önemli bir ticaret merkezi olan ve Ahîlik teşkilatının etkisi altında bulunan Ankara’nın kuzeyinde meyilli bir arazi üzerinde bugün kentle birleşmiş durumda olan Solfasıl Köyü’nde dünyaya gelmiştir. İncelediğimiz kaynakların tamamında doğum yeri olarak burası bildirilmiştir.(9) Solfasıl Ankara’nın Çubuk çayı üzerinde bulunan bir köyüdür.(10) Solfasıl günümüzde köy özelliğini yitirmiş, Ankara ile birleşmiş ve modern bir görünüm almıştır.

Hacı Bayram-ı Veli’nin doğduğu yer olan Solfasıl isminin kökeni hakkında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Arapça’da “erdemli” anlamına gelen “zü’l-fazl” veya “zû fazl” sözcüğünden geldiğini (11) söyleyenler olduğu gibi bozulmuş şekli olan “Solfasıl” veya “Sonfasıl” olduğunu (12) ifade edenler olmuştur. Ancak Osmanlı döneminden günümüze kadar gelen eserlerde “Solfasıl” isminin kullanılması (13) ismin doğru kullanımının bu olduğunu bizlere göstermektedir.

Hacı Bayram-ı Veli’nin hem doğum tarihi hem de ölüm tarihi hakkında değişik rivayetler vardır. Bu konuda tarih belirten veya ipucu sunan kaynaklarımızı kronolojik sırayla incelediğimizde karşımıza çıkan şu farklı sonuçlar, mutasavvıfımızın doğum ve ölüm tarihiyle ilgili ihtilafın boyutlarını gözler önüne sermekte, Anadolu'da bu denli şöhret bulmuş bir sufinin ölüm tarihi konusunda bile farklı kayıtların olabileceğini göstermektedir.

Lâmi'î Çelebî'nin (ö. 938/1532) 1012/1603 istinsah tarihli Futûhu'l-Müşâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Mücâhidîn (Terceme-i Nefahâtü'l-Üns) adlı eserinde Hacı Bayram'ın doğum tarihine değinilmez ve vefatının 832/1428-29 tarihinde olduğu belirtilir.(14) Lâmi'î Çelebî'nin 927/1521 tarihinde tamamladığı bu eserinin hem baskı hem de ulaşabildiğimiz kırk civarındaki yazma nüsha metinlerinde onun vefat tarihine değinilmiş değildir. Ayrıca bu yazma nüshadaki Hacı Bayram terceme-i hâli kontrol ettiğimiz diğer baskı ve yazma nüshalarda yer almayan bilgiler içermektedir.

Lâmi'î Çelebî'ye ait gösterilen ve adı yanlışlıkla Terceme-i Nefahâtül-Üns diye kaydedilen 1019/1610 istinsah tarihli bir eserin zahriyye sayfasında "el-Hâc Bayrâm dünyaya geldiği Kurbân'ın ibtidâ gününde dünyaya geldiği sene 49" ve ketebe sayfası sonrasındaki sayfada "el-Hâc Bayrâm mübârek Kurbân güni dünyaya geldiğine sene 49" diye kayıt düşülmüştür.(15) Onun 749 yılı Kurban bayramı günü (1 Mart 1349 Pazar günü) doğduğuna işaret eden bu iki kaydın ne amaçla, kim tarafından ve hangi yazılı veya sözlü kaynağa dayanılarak düşüldüğüne ışık tutacak, dolayısıyla güvenilirlik derecesi hususunda yorum yapmamıza yardım edecek başka bir ifadeye bu yazma eserde rastlanmamaktadır.

Kefevî (ö. 990/1585) ise Hacı Bayram'ın doğum tarihine değinmeksizin onun 842/1438-39 yılında vefat ettiğini belirtir.(16)

Şerîfî-zâde Mehmed Şerîf Çelebî (öl. 1040/1630) 1005/1596 yılında telif ettiği Menâkıbu'l-'Ârifîn diye de adlandırılan (Menâkıb-ı Şeyh Burhâneddîn/Menâkıbu'l-Evliyâ ve Hısâlu'l-Asfîyâ) eserinde Şeyhülislâm Berda'î'nin (ö. 835/1432) damadı olan altı aylık müridi Pîr Muhammed Hôyî (Pîrî Halife Hamîdî)'nin (ö. 864/1460) keçe ve çuhadan diktiği tacı "zamanın kutb-ı devrânı" Hacı Bayram'a giydirmesi esnasında Hacı Bayram'ın "Hoş Şeyhülislâm'sın! Altı aylık mürabbâna/müridine Rûm'un seksân yaşında kocasına tac geydürürsün!" dediğini, bu görüşmenin ardından Berda'î'nin ve damadının Eğirdir'e gittiğini nakleder.(17)

Şeyhülislâm Berda'î'nin Pîr Muhammed Hôyî ile birlikte, Hızır Bey'in daveti üzerine Eğirdir'in Yazla mahallesine geliş tarihinin ise kesin olmamakla birlikte 800/1398 olduğu belirtilir (18). Bu bilgiler asıl alındığı takdirde Hacı Bayram'ın 720/1320 yılı civarında doğduğu, 832/1428-29 veya 833/1429-30 tarihinde vefat ettiği düşünüldüğünde ise 112 veya 113 yaşında öldüğü sonucunu kabul etmek gerekir. Bununla birlikte Burdur'daki Tabak Camii'nin 832/1429 tarihli bir vakfiyeye göre Abdullah oglu Hızır Bey tarafından Eğirdir'deki Şeyhülislâm Berda'î zaviyesine vakfedildiğini (19) bilmekteyiz. Bu bilgiye dayanarak Şeyhülislâm Berda'î'nin Eğirdir'e geliş tarihinin hicri 800 ilâ 832 arasında olması gerektiği gibi Eğirdir'in Timur 817/1414) tarafından 805/1402 yılında ele geçirilmesi, halkın başka yerlere hicret etmesi (20) ve Timur'un bir süre sonra Anadolu'dan çekilmesi göz önünde tutulduğunda hicri 805-832 tarihleri arasında olması gerektiği de düşünülebilir. Menkıbede Hacı Bayram'ın "zamanın kutb-ı devrânı" diye nitelenmesi ve şeyhi Hamîdeddîn'in (ö. 815/1412) vefatını takiben kutupluk makamına geçtiği inancı dikkate alındığında ise Berda'î'nin Eğirdir'e gelişinin hicri 815-832 yılları arasında olması gerektiği ortaya çıkmaktadır ki bu takdirde en erken ihtimalle 815/1412 yılında gerçekleşen Berda'î ve Hacı Bayram buluşması esnasında söylenen "… Rûm'un seksân yaşında kocasına tac geydürürsün!" sözünün bizi ulaştıracağı doğum tarihi tahminlerinden ilki 735/1334-35 olmaktadır. Tabi ki bu doğum tarihinin tam olarak tespit edilmesini sağlayacak bir kaynak bulununcaya kadar Hacı Bayram'ın sadece bahsi geçen sözünden hareketle gerçek doğum tarihini belirlemek pek mümkün görünmemektedir.

Abdüllatîf Râzî (ö. 1153/1740), Hacı Bayram'ı anlatan kasidesinde bu konuda şöyle der:

Tulû'-ı Hacı Bayrâm-ı Velîdür heft ü sad pençde
Ğurûb-ı heşt ü sad pencâh ü şeş bâ-rûh-ı tayrân-ı (21)

Râzî'nin sadece tek nüshası bulunan divanında yer alan bu beyitte, yazı karakteri veya okuma hatası dolayısıyla altı çizili kelimenin "pençde" yahut "pencâh" şeklinde okunmaya müsait oluşu, Hacı Bayram'ın doğum tarihi olarak 705/1305-06 veya 750/1349 tarihlerini karşımıza çıkarmaktadır. Ölüm tarihi 856/1452 olarak belirtildiği için Hacı Bayram'ın ömrü 151 veya -daha makul görünen ikinci okunuşa göre- 106 hicri yıl olmaktadır. Râzî aynı kasidenin bir diğer beytinde şöyle der:

Makâm-ı evc-i kutbiyetde kırk yıl bî-kusûr aktâb
Olub keşf ü kerâmetle geçürdi bunca ezmânı (22)

Hacı Bayram'ın şeyhi Hamîdüddîn'in (ö. 815/1412) vefatını takiben kutupluk makamına geçtiği kanaati dikkate alındığında Râzî'nin "kırk yıl" ifadesi, 750/1349 tarihinde doğduğu ve 856/1452 yılında vefat ettiği ifadesiyle uyuşmaktadır. Ne var ki Hacı Bayram'ın bu tarihte vefat ettiğini destekleyen başka bir kaynağa rastlanmadığı gibi İstanbul'un fetih tarihine (857/1453) yakın olan bu tarihin gerçeği yansıtmadığı açıktır.

Sahîh Ahmed Dede (ö. 1229/1813) onun 751 yılı Kurban bayramı günü (8 Şubat 1351 Salı günü) doğduğunu, 833 yılı Muharrem ayında (Eylül-Ekim 1429) Edirne'ye gelirken Gelibolu'ya uğradığını, sonra Edirne'de II. Murad ile görüşüp sohbet ettiğini, izin alıp geri dönerken vefat haberini aldığı Bursa'daki dostu Emîr Sultan'ın gasil ve defin işlemini bizzat kendisinin yaptığını ve bu senenin sonunda (son iki ayı Zilkade ve Zilhicce'yi asıl alarak: Temmuz-Eylül 1430) 82 yaşındayken vefat ettiğini belirtir. (23)

Hüseyin Vassâf Efendi ise, kaynağını belirtmese de şu kaydı düşmüştür: Bayramîlik tarikatı piri Hacı Bayram-ı Veli, doğum 758 (1357), yaş 75, irtihal 833 (1429-30). (24)

Tabîb-zâde Mehmed Şükrî Efendi (1334/1916 tarihinde hayatta) tarafından 1291/1874 yılında kaleme alınan Silsilenâme-i Sûfiyye adlı eserde Hacı Bayram'ın ölüm tarihi "irtehale'l-insân" ve "irtihâlü'l-insân" terkibi hesabıyla 832/1428-29 ve 833/1429-30 ve de -belki sehven- 853/1449-50 şeklinde kaydedilmiştir (25). 833 yılının Muharrem ayında (Eylül-Ekim 1429) vefat ettiğini bildiren tek kaynağımız da Tabîbzâde'nin bu eseridir.(26)

Hacı Bayram'ın ölüm tarihi hakkında bazı tarihi kaynaklarda yer alan 842/842/1438-39, 853/1449-50, 856/1452 gibi tarihler bir tarafa bırakılırsa, 832/1428-29 olarak kaydeden birkaç kaynak müstesna olmak üzere çok büyük bir çoğunluk –her ne kadar aynı kaynak veya kaynaklardan yahut birbirlerinden nakille olsa da– 833/1430 tarihini " irtihâlü'l-insân" terkibi eşliğinde (27) zikretmektedir.

Hacı Bayram-ı Veli’nin soyundan gelen Fuat Bayramoğlu, bu soydan gelenler arasındaki rivayet ve inanışa göre hazretin çok uzun yaşamış, doksanını aşkın bir yaşta ölmüş olduğuna inanıldığını, dolayısıyla 740/1339-40 yılında doğmuş olabileceğini söyler(28) İsmail Erünsal tarafından ilim âlemine kazandırılan, Bayramî Melamîlerinden Abdurrahman el-‘Askerî’nin 957/1550 yılında telif ettiği Mir'âtü'l- ‘Işk adlı eserinde de Hacı Bayram’ın doksanı aşkın bir yaşta vefat ettiğinden söz edilir.(29) Buradan yola çıkarak, Hacı Bayram hazretlerinin 740/1339-40 yıllarında veya birkaç sene evvelinde doğduğu düşünülebilir.

Hacı Bayram-ı Veli’nin babasının ismi Koyunluca Ahmed’tir.(30) Babasının adını Abdullah olarak kaydeden tek kaynağımız Tabîb-zâde'dir.(31) Koyunluca Ahmed’in babasının adı ise Mahmud’dur.(32) Hacı Bayram-ı Veli’nin, Safiyyüddîn ve Abdal Murad isminde iki erkek kardeşi daha vardır. Büyük oğul Hacı Bayram, ortanca oğul Safiyyüddîn, küçüğü ise Abdal Murad’dır.(33) Safiyyüddîn zahit ve dindar, Abdal Murad ise lakabından anlaşılacağı üzere büdelâdandır. Hacı Bayram ehl-i ilimden olmakla beraber tâlib-i Hak birisidir. Babası Koyunluca Ahmed de Şeyh Ali diye anılan bir zatla tasavvufi anlamda gönül bağı olan birisidir.(34) Anlaşılan o ki, Hacı Bayram tasavvuf neşvesi hâkim bir aile içerisinde yetişmiştir.

Hacı Bayram-ı Veli’nin bir kız kardeşi olduğuna dair herhangi bir kayıt bulunamamıştır.(35) Hacı Bayram-ı Veli’nin annesi hakkında kaynaklarda pek fazla bilgi verilmemektedir. Solfasıl Köyü’ne biraz uzak bir yerde, etrafı dört duvarla çevrili bir mezarın taşında “Ümmü Hacı Bayram-ı Veli” yani “Hacı Bayram Veli’nin Annesi” yazmaktadır.(36)

Hacı Bayram-ı Veli’nin annesiyle ilgili tarihsel bilgilerin yokluğuna karşın, onun hakkında bazı menkıbeler anlatılmaktadır. Bayramî ve Halvetî şeyhlerinden Bolulu Himmet Efendi'nin belirttiğine göre, annesi Hacı Bayram'a hamile olduğu süre içerisinde karnındaki bebeğin bazen "Allah" dediğini işitir, karnında bir kâmil pirin bulunduğunu görürmüş. Bunu Tarikat-nâme'sinde şu dizelerle ifade eder:

Dahî dîr mâderî, hakkında pîrün
Ki ya'nî hazret-i sâhib serînün
Benüm batnımda iken pîr-âgâh
İşidürdüm gehî dîr îdî Allâh
Dahî dîrdî bu kavlî ümmî bilgil
Görürdüm batnım içre pîr-i kâmil (37)

Başka bir rivayette ise şu olay anlatılır:

Bir gün Hacı Bayram-ı Veli’nin annesi Açça deresinde çamaşır yıkıyormuş. Hacı Bayram’a hamileymiş ve o esnada köyü eşkıyalar basmış. Çamaşır yıkayan bu kadına, kötü niyetle saldırmışlar. Kadın çok korkmuş. Eşkıyalar tam kadını tutacakken gaipten bir ses gelmiş ve “Dokunmayın o hatuna! O bir veli anasıdır!” Eşkıyalar bu sesle ürpermişler. Korkarak hemen oradan uzaklaşmışlar. Bu nidadan Hacı Bayram’ın annesi de pek ürkmüş, hamile olduğu evladının bir Allah velisi olacağını o zaman anlamış. Bazı râvîler bu sesin, anne karnındaki Hacı Bayram-ı Veli’den geldiğini söylerler.(38) Yine halk arasındaki bir rivayette, Hacı Bayram’ın annesinin mezarını bir yapı içine almak istediklerini ancak ne yapılırsa yapılsın mezarın razı olmayarak, binanın yıkıldığını söylerler.(39)

Menkıbevî bir bilgiye göre babası Koyunluca Ahmed, bir gece rüyasında bir pirin kendisine “Ey Ahmed, doğacak oğlunun adını Numan koy ve onu okut ki Allah’ın fazileti ve inayeti senin ve oğlunun üzerine olsun.” deyip kucağındaki bir yığın kitapla kaybolduğunu görür. Koyunluca Ahmed gördüğü rüya ve pirin verdiği vasiyet üzerine oğluna Numan adını verir.(40) Bu menkıbe, Hacı Bayram'ın Hanefi mezhebinde olan âlimlerin biyografilerine ilişkin bazı eserlerde (Kefevî'nin Ketâib'i gibi) yer almasına neden olacak kadar âlim ve müderris bir zat olması da hatırlandığında, asıl adı Numan olan Ebû Hanîfe'yi (ö. 150/767) çağrıştırmaktadır.

Hacı Bayram-ı Veli’nin gerçek adı Numan olduğu (41), Bayram adının ise doğuştan verilmeyip, tasavvufa intisabı sırasında şeyhi Hamîdeddîn Aksarâyî ile bir kurban bayramında rastlaşmalarından dolayı verildiği (42) şeklindeki genel kabül gören görüş hakkında Hacı Bayram'ın unvanları başlığı altında kritik yapılacaktır.

Ulaşılabilen kaynaklar arasında Hacı Bayram'ın fiziki görünümü, klasik tabirle hilyesi hakkında bilgi sunan tek kaynağımız, daha önce işaret edildiği üzere, Osmanlı şairi Abdüllatîf Râzî'dir. Divanında Hacı Bayramı çeşitli övgülerle vasfeden şiirleri (43) yanı sıra şu beyitler bu konuda oldukça fikir verici kabul edilebilir:

Gel imdi hılye-i pâkün dilâ nazm iyle terkîm it
Beyân eyle serâpâ zikr olunsun cism-i nûrânî
Görenler Hâcı Bayram-ı Veli hazretlerin cânâ
Didiler ahsen-i vech üzre halk itmiş Hüdâ ânı
Şüküfte goncadur gûyâ mübârek levn-i sîmâsı
Nücûma ta'n ider rûyındaki nûr-i fürûzânı
Mücellâ mâh-ı tab-âsâ cebîn-i nûr-i akdesle
İder levh-i dili pür-nûr fürûz-i levh-i pîşânı
Mübârek şekl-i âb-rûsı hilâl-i meh-nev ü gerdûn
Te'âla'llâh ki halk itmiş açık ol ebruvânânı
Vesî'u'l-çeşm ne sarı vü ne hod esved
Velî sarıya mâil seyr iden olurdı hayrânı
Gül-i hamrâ gülistân-ı rûhını eyleyüp gülşen
Açılmışdı o nahl-i cennetün vird-i gülistânı
Didiler seyr iden gencîne-yi rûyında ânın
Ki gûyâ ber-rasad âvihte elmâs-ı dirahşânı
Dimezlerdi siyah çerde olanlar nâzır-ı rûyı
Bakanlar dikkat ile didiler sarıdur elvânı
Nahîf idi mübârek lihyesinün sûy-i bâlâsı
Muhassal oldı ol sultan şeh-i hüsnün Nerîmânı
Kadd-i merğûb-ı mevzûnı dırâz ne kasîr idi
Olup ber-i'tidâl ol cism-i sîm-i serv-i sâmânı
Bî-ekl idi za'îf ü ne mülahham ol ten-i sîmîn
Katı nâdir geyinürdi ânun cisminde mûyânı
'Ulûm-i fenn-i sûrîde ferîd-i 'asr idi bizzât
Bihâr-ı ma'nevîde olmış idi fülk-i pûyânı (44)

Bu mısralardan anlaşıldığı kadarıyla Hacı Bayram pembe simalı, son derece nurani yüzlü, parlak alınlı, araları açık hilal kaşlı, iri gözlü, sarı saçlı, sarıya çalan tenli, üst tarafı seyrek sakallı, orta boylu, kilolu olmayıp biraz zayıfça bir yapıya sahiptir.

Abdüllatîf Râzî'nin belirttiğine göre Hacı Bayram'ın nesli şü üç oğlundan devam etmiştir: Ahmedî mahlaslı Baba Sultan, Baba Edhem ve Baba Haydar.(45) Bayramoğlu'nun aile şecerelerinden ve diğer resmi kayıtlardan hareketle tespit ettiğine göre Baba Haydar Hacı Bayram'ın torununun torunudur ve diğer iki isme Ahmed Baba, İbrahim ve Ali isimlerini eklemek gerekmektedir (46).


1-Cebecioğlu, Ethem, Hacı Bayram Veli, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991, s. 25; Altınok, Baki Yaşa, Hacı Bayram Veli Bayramilik Melamiler ve Melamilik, Oba Yayınevi, Ankara 1995, s. 1.
2-Kâtip Çelebî, Hacı Halife Mustafa b. Abdullah, Cihân-nümâ, İstanbul 1145/1732, s. 632.
3-Altınok, a.g.e., s. 1
4-Açıkgöz, Fatma, 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) I-II'ye Göre Ankara, Çankırı ve Sultanönü Sancaklarında Yer Adları (Basılmamış Yüksek lisans tezi, Kırıkkale Üniversitesi /Tarih), Kırıkkale 2004, s. 25, 138.
5-Okur, Atike, Râzî (Abdüllatif): Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Divanının Tertibi (Basılmamış Yüksek lisans tezi, Selçuk Üniversitesi/Türk Dili ve Edebiyatı/Eski Türk Edebiyatı), Konya 1994, s. 65.
6-Okur, a.g.e., s. 68, 291, 294, 299, 315, 322-325, 327.
7-Okur, a.g.e., s. 339.
8-Bayramoğlu, Fuat, Hacı Bayram-ı Veli Yaşamı-Soyu-Vakfı, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1989, c. I, s. 85.
9-Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 11; Altınok, a.g.e., s. 4; Aynî, Mehmet Ali, Hacı Bayram Veli (Sad.: H.R. Yanarlı), Akabe Yay., İstanbul 1986, s. 65.
10-Sezgit, Bayram, Hacı Bayram-ı Veli, Nur Yayınları, Ankara (t.y.), s. 5.
11-Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 11.
12-Mecdî, Mehmed Edirnevî, Hadâiku'ş-Şakâik, İstanbul 1269/1852, s.77.
13-Açıkgöz, a.g.e., 138; Mecdî, a.g.e.,s. 77.
14-Lâmi'î Çelebî, Mahmûd b. Osmân, Futûhu'l-Müşâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Mucâhidîn, Amasya Beyazıt İl Halk Ktp., no: 1295, vr. 434b.
15-Lâmi'î Çelebî, Terceme-i Nefahâtü'l-Üns, Afyon Gedik Ahmet Paşa İl Halk Ktp., no: 18337, vr. 1a,116a.
16-el-Kefevî, Mahmud b. Süleymân, Ketâibu A'lâmi'l-Ahyâr min Fukahâi Mezhebi'n-Nu'mâni'l- Muhtâr, Samsun İl Halk Ktp., no: 1061, vr. 313a. 17-Bu olay şu şekilde aktarılmaktadır : "… Sikadan menkuldür ki, meğer ol zemân kutb-ı devrân Hâcî Bayrâm Sultan hayatda imiş, Ankara'da olurlar imiş. Mübarek tacları eskimeğin birgün dervişler 'Sultanum! Tacunuz köhne oldı, hediye gelen a'lâ kiçelerden tac dikdürelüm' didüklerinde 'Sabr idün! Takyeci gelsün' buyurub, her bâr 'Sultanum! Tacunuz yenilensin' dinildükde nice kere bu cevabı virürler imiş. Şeyhülislâm Sultan dahi Hôy'da yâbeyâb menzil ü merâhilde bezl-i feyz ve irşâd iderek altı ayda Ankara’ya gelürler. Karîb olduklarında Hâcî Bayrâm Sultan'a malum olur, dervişlerine eydür 'Takyeci geliyorur, karşu çıkalum' diyüb dervişleri ile karşu giderler. Şeyhülislâm Sultan dahi Pîr
Mahammed hazretlerini terbiye vü irşâd idüb altı ayda merâtib ü makâmâtı kat' iddirüb vâsıl-ı Hak ider. Hâcî Bayrâm Sultan dahi varub Şeyhülislâm Sultan hazretlerine buluşub hal-hatır soruşdukdan sonra alub Ankara'ya getürüb hânegâhlarına kondurub birkac gün zıyafet idüb müsâhabetler itdükden sonra Hâcî Bayrâm Sultan hediye gelen kiçeleri ve çukaları getürüb Pîr Mahammed Hôyî'nin önünde koyub buyururlar ki 'Oğlum Pîr Mahammed! Bunlardan bize bir tac dikiver' didiklerinde 'Nola sultanum!' deyüb keçeleri kesüb bir a'lâ tac dikiverüb önleründe koduklarunda Hâcî Bayrâm Sultan dimişler kim 'Oğlum Pîr Mahammed! Bu tacı bana üstadundan gördüğün gibi geydür!' didüklerinde
Pîr Mahammed hazretleri emre imtisâl idüb telkîn ü tekbîr idüb tacı Hâcî Bayrâm Sultan'a geydürmişler. Hâcî Bayrâm Sultan hazretleri 'Hoş Şeyh-i İslâm'sın! Altı aylık mürabbâna Rûm'un seksân yaşında kocasına tac geydürürsün!' deyü buyurmuşlar. Andan sonra Ankara'dan çıkub Hâcî
Bayrâm Sultan ile vedalaşub …" (Şerîfî-zâde, Mehmed Şerîf Çelebî, Menâkıbu'l-'Ârifîn, Milli Ktp./Yazmalar Koleksiyonu, no: 06 Mil Yz A 9337, vr. 7b, 8a.)
18-Yazar, Sadık, "Fetihnâme-i Kıbrıs’ın Müellifi olan “Şerîfî” Kimdir?", Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, yıl: 2007, sayı: 18, s. 179 (dipnot).
19-Burdur İl Çevre Durum Raporu, Burdur Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Yay., Burdur 2004, s. 168.
20-Böcüzade, Süleyman Sami, Isparta Tarihi, sad. Suat Seren, Serenler Yay., İstanbul 1983, s. 41, 81,122
21-Okur, a.g.e., s. 68.
22-Okur, a.g.e., s. 66.
23-Sahîh Ahmed Dede, Mevlevilerîn Tarihi, İnsan Yay., İstanbul 2003, s. 221, 238.
24-Vassâf, Hüseyin, Sefîne-i Evliyâ, Süleymaniye Ktp./Yazma Bağışlar, c. II, s. 251.
25-Tabîb-zâde Mehmed Şükrî, Silsilenâme-i Sûfiyye, Üsküdar Selim Ağa Ktp./Azîz Mahmud Hüdâyî, no: 1098, vr. 10b, 11a, 14ab.
26-Tabîb-zâde, a.g.e., vr. 14a.
27-Kâmil insanın ahrete intikal etmesi anlamına gelen bu terkipteki iki kelimenin toplam sayısal değeri ebced hesabına göre 833 hicri tarihine işaret etmektedir (671 + 162 = 833).
28-Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 12.
29-Erünsal, E. İsmail, XV-XVI. Asır Bayrâmî Melâmîliği'nin Kaynaklarından Abdurrahman el- Askerî'nin Mir'âtü'l-Işk'ı, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 2003, s. 202.
30-Sezgit, a.g.e., s.5; Karadeniz, Zeria, Hacı Bayram Veli, İstanbul 1964, s. 34; Aynî, a.g.e., s. 65; Araz, Nezihe, Anadolu Erenleri, Özgür Yay., İstanbul 2000, s. 155.
31-Tabîb-zâde, a.g.e., vr. 14a.
32-Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 12; Cebecioğlu, a.g.e., s. 27. Koyunluca Ahmed'in tüccar olduğuna dair elimizdeki tek bilgi Hikâyât adlı el yazma eserde yer alan (Milli Ktp. / Yazma Bağışlar, no: 346/37, vr. 68b) "Atası bir sâlih mu'tekid bâzirgân idi." ifadesidir. Lakabından hareketle onun çiftçilik, hayvancılık ve doğal olarak bunlarla ilgili ürünlerin alım satımıyla da uğraşan birisi olduğu düşünülebilir.
33-Aynî, a.g.e., s. 65; Cebecioğlu, a.g.e., s. 28, Karadeniz, a.g.e., s. 35.
34-Lâmi'î Çelebî, Futûhu'l-Müşâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Mucâhidîn, Amasya Beyazıt İl Halk Ktp., no: 1295, vr. 433b.
35-Abdulkadiroğlu, Abdulkerim, Kastamonu’da Bayramîlik ve Şemsizade Ailesi, Anıl Matbaa, Ankara 2005, s. 85.
36-Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 14; Cebecioğlu, a.g.e., s. 27.
37-Tapsız, Meliha, Bolulu Himmet: Divan, Manzum Tarikatname, Âdâb-ı Hurde-i Tarikat (Basılmamış Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi/Eski Türk Edebiyatı), Ankara 1995, s. 131; Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 13.
38-Bayramoğlu, a.g.e., c. I,s. 14; Altınok, a.g.e., s. 6.
39-Bayramoğlu, a.g.e., c. I,s. 14.
40-Altınok, a.g.e., s. 6.
41-Karadeniz, a.g.e, s. 34; Sezgit, a.g.e., s. 5; Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 11.
42-Cebecioğlu, a.g.e., s. 34; Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 11.
43-Okur, a.g.e., s. 278-279.
44-Okur, a.g.e., s. 66-67.
45-Okur, a.g.e., s. 68.
46-Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 85.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Mesaj gönderen tamersah tarik »

2.2. Tahsili, İlmî Kişiliği, Müderrisliği

Hacı Bayram-ı Veli'nin iyi bir eğitim aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tahsil hayatına ilk önce köyü Solfasıl’da başlamıştır. Arapça'yı öğrendiği ilk hocası Ankara’da Şeyh İzzeddîn (ö.750/1349/50) olmuştur.47 Şeyh İzzeddîn’den bir müddet temel dersleri aldıktan sonra daha üst seviyede Arapça, Farsça, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Matematik gibi Anadolu'da o çağda yaygın şekilde okutulan ilimleri okuyup öğrenmek için Bursa’ya, ilmî bilgilerini arttırmak geliştirmek için Kayseri ve Aksaray’a gittiği tahmin edilmektedir. O dönemde Anadolu’da Ankara, Kayseri, Sivas, Amasya, Aksaray gibi yerlerde bulunan medreseler çok önemliydi ve üniversite hükmündeydi. Bu büyük medreselerde, devrin önemli müderrisleri, hocaları dersler verirdi.48 Hacı Bayram'ın medreselerde tahsilini tamamladıktan sonra memleketi Ankara’ya büyük bir âlim olarak döndüğü anlaşılmaktadır.49

Bir rivayete göre Hacı Bayram bir süre kazaskere tezkirecilik görevini üstlenmiştir.50 Hikaye tarzında anlatılan bir başka rivayete göre Sultan Murad (Hüdâvendigâr) zamanında (761-791/1360-1389) 500 akçalık kadılık görevine yükselmiştir.51 Ayrıca ileride değinileceği üzere, Yıldırım Bayezid’in bir müddet kapıcıbaşısı olduğu da nakledilmektedir. Şu halde Hacı Bayram'ın müderrislik ve diğer görevlerde bulunduğu göz önünde tutulursa, tasavvufa intisabı öncesinde ve sonrasında Osmanlı sultanlarıyla, devlet erkânıyla, âlimler ve çağdaşı bazı mutasavvıflar (Emir Sultan vb.) ile yakın ilişkiler içinde olmasını, hem yöneticiler hem de halk nezdinde itibar görmesini ve özellikle de tarikatinin kısa sürede çok sayıda müntesibler edinecek şekilde yayılmasını yadırganmayacak bir husus olarak görmek gerekir.

Önce Bursa’da daha sonra Ankara’da Melike Hatun adındaki bir hayırseverin yaptırmış olduğu bir medresede müderrislik yapmış olması 52 onun aklî ve naklî ilimlere son derece vakıf olduğunun da bir tezahürü olarak kabul edilebilir.53 Bu çıkarımda bulunmak zor olmasa da Hacı Bayram'dan söz eden birçok kaynakta onun Ankara'daki müderrislik görevine neredeyse ittifakla değinilmiş olmasına karşın, bazı araştırmacılar onun hem gerçek anlamda müderrisliği hem de Kara Medrese'nin varlığı konusunda bazı şüpheler gündeme getirmektedir. Örneğin, Nihat Azamat' Abdurrahman el-Askerî'nin Mir'âtü'l-'Işk'ında yer alan ve Pir Ali Aksarâyî'den (ö. 945/1538) nakledilen bilgilere dayanmaktadır. Azamat'ın ifadesine göre, bir mecliste Pir Ali'ye, Hacı Bayram evlâdının "Müderris idi, medreseden geldi, derviş oldu" dedikleri hatırlatılıp görüşü sorulduğunda Pir Ali'nin "Belî! Anlarun dahî sözi gerçekdür, ışk medresesinün müderrisidür; 've allemnâ[hü] min ledünnâ'54 dershânesinün kûşe-nişînidür…" diye cevap vermesi, Hacı Bayram'ın zâhirî anlamda müderris olmadığını açıkça ifade eder. Ayrıca bu dönemi inceleyen eserlerde, Ankara'da Kara Medrese diye bir medreseden söz edilmediği gibi, böyle bir medrese bulunmuş olsa bile Hacı Bayram'ın burada müderrislik yaptığı kanıtlanmadıkça Pir Ali Aksarâyî'nin verdiği bilgiye itibar edilmelidir.55 Öncelikle belirtmemiz gerekir ki Aksaraylı Pir Ali'nin bu sözünden Hacı Bayram'ın zâhirî anlamda müderris olmadığı sonucunu çıkarmak yerine, hem zâhirî anlamda müderrislik yaptığı hem de daha sonra tasavvufta irşad mertebesine ulaşmasıyla birlikte manevi hayatta mürşidlik anlamında bir tür tedris vazifesini yerine getirdiği sonucunu çıkarmak daha isabetli görünmektedir.

Osmanlı arşiv belgelerinde Ankara'da Kara Medrese diye anılan bir medrese bulunduğundan söz eden bir kayıt –şimdilik– tespit edilmemiş olsa da, bu medresenin adını zikreden ve Hacı Bayram dönemine yakın diyebileceğimiz ilk tarihi kaynaklarımız arasında Lâmi'î Çelebî'nin (ö. 938/1532) 927/1521 yılında telif ettiği Futûhu'l-Müşâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Mucâhidîn (Terceme-i Nefahâtü'l-Üns) adlı eserinin 1012/1603 istinsah tarihli yazma nüshası 56 ve Mehmed Mecdî Efendi'nin (öl. 999/1591) 995/1586 tarihinde telif ettiği Hadâ'iku'ş-Şakâik (Terceme-i Şakâiku'n-Nu'mânîyye) adlı eseri 57 gösterilebilir. Ayrıca Nev'î-zâde 'Atâî'nin (ö. 1045/1635) Hadâ'iku'l-Hakâik fî Tekmileti'ş-Şakâik adlı eserinde de Kara Medrese zikredilmektedir 58. Son iki eserde ayrıca Ankara Medresesi diye bir medreseden de bahsedilmektedir 59.

Ankara'da Kara Medrese adlı bir medresenin varlığından söz eden bu üç eser arasında kendisinden sonraki kaynaklar tarafından gerek isim verilerek gerek isim verilmeden Hacı Bayram'la ilgili bilgileri alıntılanan tek kaynak Mecdî Efendi'nin eseri görünmektedir. Bu medresenin varlığı ve adıyla ilgili olarak Taşköprüzâde'nin eş-Şakâiku'n-Nu'mânîyye adlı eserinin yazma nüshaları yanı sıra, bu eserin bazı ilaveler eşliğinde Türkçe'ye tercümesi olan Mecdî Efendi'nin Hadâ'iku'ş-Şakâik'i ve tarihen daha eski birebir tercümesi niteliğindeki Mühtesib-zâde Mehmed Hâkî
Belgradî'nin (968/1561 de sağ) Hadâ'iku'r-Reyhân fî Tercemeti Şakâiki'n-Nu'mân'ı ile İbrâhîm b. Ahmed Amâsî'nin 966/1559 tarihinde tamamladığı Terceme-i Şakâik'un-Nu'mâniyye'si, konumuzla ilgili metinleri karşılaştırıldığında şöyle bir durum karşımıza çıkmaktadır:
"… şer'î ve aklî ilimlerle meşgul oldu ve ikisinde de mahir olup Ankara şehrinde müderris oldu (sâra müderrisen bi-medîneti Ankara). Sonra tedrîsi terk etti…"60
"… şer'î ve aklî ilimlerle meşgul oldu ve ikisinde de mahir olup Ankara Medresesi'nde müderris oldu (sâra müderrisen bi-medreseti Ankara). Sonra tedrisi terk etti…"61
"… 'ulûm-i 'akliyye ve nakliyeye meşğul olub ikisinde de mahir oldı. Sonra Engüri Medresesi'nde müderris oldı. Sonra medreseden ferâğat eyleyüb…"62
"… 'ulûm-i şer'iyyeye ve 'akliyye iştiğal idüb ikisinde bile mahâret-i tâm tahsîl idüb ba'dehû Ankara Medresesi'nde müderris olub ba'de zemân terk-i tedris idüb..."63
"… 'ulûm-i 'akliyye ve fünûn-i şer'iyyeye iştiğâl-i tâm ile meşğul olub temehhür eyledükde 'âdât-i sâdât-i 'ulemâ üzre menâsıb-i dünyeviyyeden Engüri'de Melike Hatun binâ itdüği Kara Medrese dimekle ma'rûf medresede müderris oldı…"64

Bu çevirilerde asıl alınan Arapça metinlerin istinsahlarında ortaya çıkan farklılıkların veya yanlışlıkların dikkate alınması suretiyle şu tespitlere ulaşmak muhtemel olmaktadır:
Orijinal Arapça metinde "sâra müderrisen bi-medîneti Ankara (Ankara şehrinde müderris oldu)." şeklinde yer alan cümle "sâra müderrisen bi-medreseti Ankara (Ankara Medresesi'nde müderris oldu)." şekline dönüşmüş veya tam tersi söz konusu olmuş, bu iki farklı metin ikincisi asıl alınarak aslına sadık iki farklı çeviride yerini almış, Mecdî Efendi'nin kendi ilaveleri eşliğindeki genişletilmiş çevirisinde ise yorum yapmaya imkan tanımayacak bir farklılığa ulaşmıştır. Arapça kaleme alınan orijinal müellif nüshası tespit edilemediği (veya günümüze ulaşmadığı) için hangi
cümlenin müellif tarafından yazıldığını bilemiyoruz. Ancak bu durumun gerçekleşebilmiş olması, bu cümlede yer alan "Ankara" kelimesinin elif ve nûn harfinin (a-n) yazma eser istinsahlarındaki hatalar sonucunda düşürülmesiyle "sâra müderrisen bi-medreseti Kara (Kara Medresesi'nde/Kara Medrese'de müderris oldu)." şekline dönüşmesinin de uzak bir ihtimal olmadığını akla getirmektedir. Ne var ki adı geçen Arapça eserdeki cümlenin bu şekle dönüştüğü bir nüshayla şimdilik karşılaşabilmiş değiliz.
Bu varsayımlara karşın, I. Murad zamanında (761-791/1360-1389) resmi kayıtlarda tescil edilmiş olan Melike Hatun Medresesi'nin 65 halk arasında Kara Medrese diye anılmasının da muhtemel olduğunu düşünebiliriz. Nitekim Ankara'da Melike Hatun Medresesi'nden ayrı olarak bir mahalleye adı verilen ve Ak Medrese diye anılan bir başka medresenin var olduğu da resmi kayıtlarda ortaya çıkmaktadır.66 Hacı Bayram'ın zaviyesini ve camisini bitişiğinde kuracağı Ogüst tapınağı, bir süre Ak Medrese adı altında eğitim müessesesi olarak kullanılmıştır.67 Her halükârda medrese adının Kara Medrese olduğu konusunda ısrar etmek yerine, bunu teyid eden bir delil bulununcaya kadar Melike Hatun Medresesi diye anmak daha isabetli görünmektedir.

Sonuç itibariyle kesin ve asıl önemli olan husus Hacı Bayram'ın ömrünün bir döneminde müderrislik vazifesini ifa etmiş olduğudur. Lâmi'î Çelebî'nin "Evâilde hayli zaman müderrislik etmişdür." ifadesi 68 ve Sarı Abdullah Efendi'nin "Hayli zaman tarîk-ı ilme gûşiş idüb zümre-i müderrisînden olub, hatta Yıldırım Bâyezîd'in kapıcıbaşısı olmuş idi deyü rivayet iderler." diye nakletmesi 69 onun müderrislik döneminin pek de kısa olmadığına işaret etmektedir. Nitekim onun otuz, otuz beş yaşlarında müderrisliğe başladığı varsayılarak şeyhi Hamîdeddîn ile karşılaştığında en azından on yılı aşkın bir süre müderrislik yapmış olabileceği 70, hatta söz konusu karşılaşma tarihinde Hacı Bayram'ın altmış yaşlarında olabileceğini savunan Azamat'a göre 71 yirmi beş, otuz yıl müderrislik yaptığı tahmin edilmektedir.


47 Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 13-14; Altınok, a.g.e., s. 7.
48 Aynî, a.g.e., s. 65-66.
49 Altınok, a.g.e, s. 7.
50 Lâmi'î Çelebî, Futûhu'l-Müşâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Mucâhidîn, Amasya Beyazıt İl Halk Ktp., no: 1295, vr. 434b.
51 "Velhâsıl temâm mevâlî-i 'ızâm[dan] oldı. Sultan Murad Han zamanında beş yüz akçalık kadı idi. Malı dahî bî-nihâye idi." şeklinde ifade (Hikâyât, Milli Ktp. / Yazma Bağışlar, no: 346/37, vr. 68b) onun Ankara'da sadece müderrislik değil kadılık yapmış olabileceği ihtimalini de düşündürmektedir. Nitekim Ankara sancağının tek önemli şehri olduğu için, Ankara kazası da sancağın en büyük kadılık bölgesi idi ve Ankara kadısı sancağın, rütbesi en yüksek şer‘î görevlisi idi. XVI. yy.ın sonlarından itibaren Ankara’ya atanan kadılar, "mevleviyet" payesine yükselmiş ilmiye mensupları arasından seçiliyorlardı ve yevmiyeleri 300 ile 500 akçe arasında değişiyordu. Mevleviyet kadıları genellikle sancakların ve eyaletlerin merkezi olan şehirlerin çevresindeki kazalara tayin ediliyorlardı. Ankara da böyle bir kazadır. Bkz. Taş, Hülya, XVII. Yüzyılda Ankara (Basılmamış Doktora tezi, Ankara Üniversitesi, Tarih/Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı), Ankara 2004, s. 41.
52 Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 14; Aynî, a.g.e., s. 65; Sezgit, a.g.e., s. 5.
53 Karadeniz, a.g.e., s. 35.
54 Kehf (18), 65.
55 Azamat, Nihat, "Hacı Bayrâm-ı Velî", DİA, c. XIV, İstanbul 1994, s. 444.
56 Lâmi'î Çelebî, Futûhu'l-Müşâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Mucâhidîn, Amasya Beyazıt İl Halk Ktp., no:
1295, vr. 433b.
57 Mecdî, a.g.e., s. 77.
58 'Atâî, Nev'î-zâde, Hadâ'iku'l-Hakâik fî Tekmileti'ş-Şakâik, İstanbul 1268/1852, s. 736.
59 Mecdî, a.g.e., s. 450, 478, 493; 'Atâî, a.g.e., s. 30, 96.
60 Taşköprüzâde, Ahmed b. Mustafa, eş-Şakâiku'n-Nu'mâniyye, Ezher Ktp./Umûmî, no: 326118, vr. 22b.
61 Taşköprüzâde, a.g.e., Adana İl Halk Ktp., no: 1127, vr. 18a.
62 Amâsî, İbrahim b. Ahmed, Terceme-i Şakâiku'n-Nu'mâniyye, Milli Ktp. / Adnan Ötüken İl Halk Ktp., no: 06 Hk 3260, vr. 20a.
63 Belgradî, Muhtesib-zâde Hâkî Mehmed, Hadâ'iku'r-Reyhân fî Tercemeti Şakâiki'n-Nu'mân, Manisa İl Halk Ktp., no: 1368, vr. 32a.
64 Mecdî, a.g.e., s. 77.
65 Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 15.
66 Erdoğan, Emine, "Tahrir Defterlerine Göre Ankara Şehri Yerleşmeleri", Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, cilt: 6, sayı:1, yıl 2000, s. 256, 258.
67 Cebecioğlu, a.g.e., s. 51.
68 Lâmi'î Çelebî, Terceme-i Nefahâtü'l-Üns, s. 684.
69 Sarı Abdullah Efendi, Semerâtü’l Fuâd fi’l-Mebde’ ve’l-Meâd, İstanbul 1288/1871, s. 233-234.
70 Cebecioğlu, a.g.e., s. 38.
71 Azamat, a.g.m., s. 444.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: HACI BAYRAM VELÎ (ks) ve AKSARAY

Mesaj gönderen tamersah tarik »

2.3. Unvanları

2.3.1. Hacı Bayram

Şiirlerinde kendisini "Bayram", "Hacı Bayram" diye anan mutasavvıfımızın tek başlarına yahut ikisi birlikte bu unvan veya isimlerle anılması konusunda farklı bilgiler karşımıza çıkmaktadır. İlgili kaynakların bazılarında, Hacı Bayram-ı Veli’nin asıl adının Numan olduğu, hocası Hamîdeddîn-i Aksarâyî ile karşılaşmasının bir kurban bayramı sabahına denk geldiği ve Hacı Bayram’a “İki bayramı bir arada yaptık sevinelim, senin adın bundan böyle Bayram olarak anılsın.” dediği belirtilir ki şeyhi tarafından ona bu adın verildiği kanaati günümüze kadar yaygın bir şekilde devam etmiştir 72. Bu olaydan sonra Hacı Bayram’ın gerçek adı olan Numan unutulmuş, Bayram ismi meşhur olmuştur, denilebilir. Bu bilgiler yanında Bayram isminin, bir bayram günü doğduğu için verildiğini dolayısıyla asıl isminin Bayram olduğunu ima eden kaynaklar da vardır 73.

Ayrıca, Lâmi'î Çelebî'nin (veya onun eserini istinsah edenin) Koyunluca Ahmed'in "üç oğlı vardı, ulusına Bayram dirlerdi"74 ifadesi de bunu desteklemektedir. Aynı ifade İsmail Hakkı Bursevî tarafından da kullanılmaktadır 75. Üstelik Mecdî Efendi'nin Şakâik tercümesinde o sıralarda Kayseri'de bulunan Şeyh Hamîdüddîn'in Şüca-i Karamânî'yi "Engürî’de Hacı Bayram adlu bir müderris vardur. Var ânı da'vet eyle gelsün" diyerek Ankara'ya gönderdiği belirtilir 76. Bu ifadeler ile biraz önce yine Şeyh Hamîdeddîn'in ağzından nakledilen ifade uyuşmamaktadır. Anonim bir yazar tarafından kaleme alınan Hikâyât adlı el yazma eserde "Hacı Bayram'ın mevlûdî Engürî idi. Atası bir sâlih mu'tekid bâzirgân idi. Bir oğlı vücûde geldi, adını Hacı Bayram didiler." ifadesi yer alır 77. Bu bilgiler, Hacı Bayram'a doğumuyla birlikte Bayram adının hatta Hacı Bayram adının verildiğini, şeyhiyle karşılaşmadan önce de Hacı Bayram diye anıldığını göstermektedir. Günümüzde Anadolu'da doğuşundan itibaren çocuklara sadece "Hacı" isminin veya "Hacı Ahmet", "Hacı Ali" gibi çift isimlerin verildiği bilinen bir husustur. Dolayısıyla şeyhiyle beraber hacı olduktan sonra Hacı unvanı aldığı tarzındaki yorumlar 78 birer tahminden öteye geçmemekte, tarihi kaynaklarımızda da buna yönelik bir kayda rastlanmamaktadır. Ayrıca bazı vakfiye kayıtlarında 79 ismi geçerken Hacı Bayram diye anılması ve babasının, dedesinin isimlerinin unvan ve künyesiz olarak sadece asıl ve tek isimle anılmasına karşın Numan isminin kaydedilmemesi de dikkat çekicidir.
72 Harîrîzâde, Kemâleddîn, Tibyânü'l-Vesâil, Süleymaniye Ktp./İbrahim Efendi, no: 430/c. I, vr. 172b ("Denildi ki…" ibaresiyle nakleder); Altınok, a.g.e., s. 90; Bayramoğlu, a.g.e., c. I, s. 11.
73 Müstakim-zâde Sadeddîn Mecelletü'n-Nisâb adlı eserinde (Süleymaniye / Halet Efendi Ktp. No: 628, vr. 152a) "Bayrâmiyye" kelimesini açıklarken "Bayram, Türkçe lafızdır, anlamı 'kul' demektir. Türkmenler ve Kürtler, çocukları bayramlarda doğduğunda onlara bu adı verirler." der ve eserinin "Hacı Bayram" maddesi (vr. 177a) de dahil onun Numan ismine işaret etmez. Aynı şekilde Sahîh Ahmed Dede onun Kurban bayramı günü doğduğunu belirtmekle (Mevlevilerîn Tarihi, s. 221) Bayram isminin bundan dolayı koyulduğuna işaret ediyor gibidir.
74 Lâmi'î Çelebî, Futûhu'l-Müşâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Mucâhidîn, Amasya Beyazıt İl Halk Ktp., no:1295, vr. 433b.
75 Bursevî, İsmail Hakkı, Silsiletü'l-Celvetiyye, Millet Ktp. / Şer'iyye, no: 1040, vr. 57b.
76 Mecdî, a.g.e., s. 77.
77 Hikâyât, Milli Ktp. / Yazma Bağışlar, no: 346/37, vr. 68b.
78 Cebecioğlu, a.g.e., s. 34; Altınok, a.g.e., s. 90.
79 832/1428-29 tarihli bir vakfiyede (ki daha sonra yanmış olduğu belirtilir) ve Ramazan 831/Haziran 1428 tarihli bir diğer vakfiyede, şahitler arasında Hacı Bayram'ın da adı Kutbu'l-evliyâ eş-Şeyh el-Hâc Bayram b. Ahmed b. Mahmud el Ankaravî diye geçmektedir. Bkz. Bayramoğlu a.g.e., s. 12 (dipnot).
Resim
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön