BAYEZİD İ BİSTAMİ

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
acizane
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 2
Kayıt: 31 Tem 2007, 02:00

BAYEZİD İ BİSTAMİ

Mesaj gönderen acizane »

BAYEZİD İ BİSTAMİ zamânında binlerce velî vardı.
Hepsi de ibâdet, riyâzet, keşif ve kerâmet sâhibi idi.
Fakat asrın kutupluğu, ümmî bir demircinin üzerinde idi.
O bu işin sır ve hikmetine karşı hayretler içindeydi.
Çoluk çocuğunun nafakası için geceli gündüzlü örs başından ayrılmayan demirciyi görmek istedi.
Bir gün dükkânına gitti.
Selâm verdi. Onu görünce, çocuklar gibi sevindi.
Ellerine sarıldı, uzun uzun öptü ve ondan duâ ricâ etti.
Henüz keşif âlemine girmemiş olduğu için kendi makâmından habersizdi. Ondan duâ isteyince dedi ki:
"Ben senin ellerinden öpeyim de, sen bana duâ et!
Sizin duânıza muhtaç olan benim!"
O ise şöyle cevap verdi:
"Benim sana duâ etmemle, içimdeki dert hafiflemez ki!"
Bunun üzerine o da; "Derdin nedir? Söyle bir çâre arayalım?" dedi.
Acabâ kıyâmet gününde, bunca insanın hâli ne olur? Bunu düşünmekten, buna yanmaktan başka derdim yok." dedikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Bâyezîd-i Bistâmî'yi de ağlattı.
O vakit içinden; "Bunlar nefsim, nefsim diyenlerden değil, ümmetim ümmetim diyenlerdendir." diyen bir ses duydu.
Hemen içindeki hayret silindi. Kutupluk makâmının bu demirciye niçin verildiğini sezdi.
Anladı ki, böyleleri, sevgili Peygamber efendimizin kalbine her an bağlıdır. Onun hakîkatine mazhardır.
Demirciye dedi ki: "İnsanların azap çekmesinden sana ne?"
Demirci de; "Bana mı ne? Benim fıtratımın mayası, şefkat suyuyla yoğurulmuştur.
Cehennem ehlinin bütün azâbını bana yükleseler de, onları bağışlasalar, ben saâdete ererim ve derdimden kurtulurum." Dedi.
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

sa.

Mesaj gönderen kulihvani »

Ellerinize sağlık
Gönlünüze selâmet..

İnsanların her sahada Benlik-Senlik kavgasında olduğu şu günlerde,
Muhammedî oluş Şuûrunda toplanma şartına ne güzel bir örnek verdiniz..
Allah cc razı olsun..
Size ben de âcizâne dua ederim âcizâne kardeşim benim..
Kullanıcı avatarı
acizane
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 2
Kayıt: 31 Tem 2007, 02:00

Re: sa.

Mesaj gönderen acizane »

Kulihvani yazdı: Ellerinize sağlık
Gönlünüze selâmet..

İnsanların her sahada Benlik-Senlik kavgasında olduğu şu günlerde,
Muhammedî oluş Şuûrunda toplanma şartına ne güzel bir örnek verdiniz..
Allah cc razı olsun..
Size ben de âcizâne dua ederim âcizâne kardeşim benim..
Allah(c.c)razı olsunResim
Kullanıcı avatarı
turabi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 76
Kayıt: 14 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen turabi »

Beyazıd-i Bistami (K.S)


Bayezid onun künyesidir. Esas adı: Tayfur.

Babasının adı: İsa.

Hicri 188'de Bistam' da doğdu.

Ali ve Adem isminde iki kardeşi olup, ikisi de züht ve takva ile süslenmiş ve tasavvuf yolunda idiler.

Zahir ilimlerinde üstadının Kürd asıllı olduğunu Nefahatül Üns bildiriyor. Hocasına hürmet ve tazimi o kadar büyüktü ki vefatı sırasında, kabrinin üstadımın kabrinden daha aşağıda yapılmasını vasiyet eylemiştir. îmam Alî Rıza' nın sohbetinden ve bunun bereketi ile îmam Cafer-i Sadık' ın ruhaniyetinden istifade etmiştir. Şerh-i Meyakıf 617. sahifesinde diyor ki: Ebu Yezîd, îmam Ca'fer-i Sadık zamanında yoktu. Fakat îmamın rühundan istifade etti. Bundan feyz alması ile meşhurdur.

Genç Bayezid okuduğu bir ayet üzerine eve erkenden gelir. Annesi sorar:

- Neden bu kadar erken döndün?

- Bir ayet gördüm, Allah (c,c) kendisine ve sana hizmet etmemi emrediyor. Hemen hizmetinize koştum.

- Ya benim için yalvar, sana hizmet edeyim; Yahut bırak, kendimi Allah (c.c)'a vereyim.

- Seni Allah (c.c)'a bıraktım, kendini ona ver.

Derdi ki: "Otuz yıl mücahede işinde çalıştım, bunun sonunda anladım ki; kul için en zor şey ilim ve ilmin gereğini yapmaktır. " Mansur misali bazen Şeriat'e aykırı sözler ağzımdan çıkmış malum.. Vahdet hali.. ince sır..

Derdi ki: "Ağzımdan Şeriat'e aykırı böyle sözler döküldüğünü duyarsanız, üzerime kama ve kılıçlarla saldırınız."

İrfan sahibinin vasfını sordular. Şu cevabı verdi: "Tıpkı cehennem ehli gibi... onlar ölmek ve dirilmek bilmeyen hayata sahiptirler... yanarlar... yanarlar.. ama bunları yakan bir başka ateştir.. aşk ateşidir.. muhabbet ateşidir.."

Mevlana'ya atfedilen aslında Bayezid'm olan sözü:

"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol."

Bir gün Bistam alimlerinden biri kendisine sordu:

- Ya Bayezid bu ilim sana kimden ve nerden vergi? dedi. Şu cevabı aldı:

- Allah (c.c)'tan., Ve Allah (c.c)'m ni'meti..
Onun zatından.. izahı çok kolay... Peygamber (SAV)'in şu hadis-i şerifini okursan anlarsın!

"Bir kimse bildiğiyle amel ederse, Cenab-ı Hakk ona bilmediğini ihsan eder." gelen alim, cevabı karşısında sustu, durumu kavradı çıkıp gitti.

Derdi ki: "Allah (CC)'tan bir şey isteyen, O' na sıfat isimleri ile dua eder. Fakat O' nun zatını murat edene, ancak zat ismi olan, Allah (CC) ile yönelmek lazımdır."

Şeyh Feridun-i Attar (Tezkire-tül evliya adındaki kitabında buyurmuştur ki; Yusuf Necürani adında bir zat imtihan kastiyle keramet talep ederek Bayezid' in huzuruna gelir. Hazreti Şeyh de: "Biz kerametlerimizi ve harikalarımızı ona havale ettik, ona gidin", buyurup, müridlerinden Şeyh Ebu Said Raî hazretlerine gönderir.

Bu işaret üzerine Yusuf Necürani, Şeyh Ebu Said hazretlerinin yanına gittiği zaman, Şeyh hazretleri sahrada namaz kılmakta, kurtlar ise koyunlarına çobanlık ve bekçilik etmekte olduğunu gördü. Ebu Said hazretleri namazı bitirince Yusuf Necürani, kendisinden taze üzüm ister.

Şeyh Raî Hazretleri de, elinde bulunan asasını iki parça edip, bir parçasını kendi tarafında diğer parçasını Yusuf Necürani tarafında yere diker dikmez Allahü Teala'nın hikmeti ve ihsanı ile asma haline gelerek taze üzüm verir. Fakat şeyh Raî hazretlerinin tarafında olan beyaz, Yusuf-i Necürani tarafında olan siyah renkli olarak zuhur eder.

Yusuf-i Nercürani, ne için bu üzümlerin renkleri değişik? dediği zaman; Şeyh Raî hazretleri: "Ben Cenab-ı Hakk 'dan yakinî olarak istedim, sen ise imtihan etmek için istedin. 0 halde her şeyin rengi kendi halinde olmak gayet tabiidir" cevabını verdi.

Sonra Yusuf-i Necürarii'ye bir kilim vererek, iyice muhafaza etmesini tembih eder. Yusuf kilimi alıp hacca gider, Arafat ta, bu kilim kaybolur. Hacdan sonra Bistam'a döndüğü zaman, kilimi Şeyh Raî hazretlerinin önünde bulur. Ve Hazreti Bayezid gibi yüksek bir veliden keramet istediğine kalpten pişman olarak, tövbe ve istiğfarla müritleri arasına girer.

îmam-ı Rabbani (k.s) Mektubat ta buyurur:

- Bayezid-i Bistami Sübhani sözünün manası hakkı tenzihdir. Kendini tenzih değildir.

- Bayezid-i Bistami, Sübhani sözünü yolun ortasında iken söylemiştir. Sonra bundan geçip kemale kavuşmuştur.

Bir gün ashabına; "Kalkın, Allah'ın veli kullarından birini karşılamağa çıkalım" buyurup kalktılar.. Ana yola çıkınca İbrahim bin Şeybe-i Hirevi ile karşılaştılar.

Ebu Yezid, ona:

"Hatırıma seni karşılamak ve Rabbim katında sana şefaat etmek geldi." buyurunca, İbrahim bin Şeybe: "Sen bütün mahlukata şefaat etsen, hiç de fazla sayılmaz. Zira onların hepsi bir parça çamurdur" dedi. Bayezid hazretleri bu cevaba şaşıp kaldı.

İmam-ı Şafiî anlatır: Birisi Abdümihman bin Yahya'ya tevekkülden sordu. Elini ejderhanın ağzına soksan ve bileğine kadar ağzına girse. Allahü Teala ile olup, başkasından korkmamandır" buyurdu Bayezid hazretlerine de tevekkülden sormaya gittim. Kapıyı çaldım. Birden "Abdurrahman'ın sözü sana kafi gelmedi mi?" buyurdu. Kapıyı açın dedim. "Sen beni ziyarete gelmedin, cevabını da kapının arkasından aldın" buyurdu. Ve bana kapıyı açmadı, Gittim, bir sene sonra ziyaretine geldim. Bir ay miktarı yanında kaldım. Bu zaman içinde kalbimden geçen her şeyi bana haber verirdi.

Vefatından sonra onu rüyada gördüler ve sordular: "Halin nice oldu?"

- Bana; "ey pir, ne getirdin?" dediler.
Dedim ki: "Dilenci padişahının kapısına gelince; ona, "ne getirdin?" demezler. "Ne istersin?" derler.
Hîtap geldi: "Doğru söylüyor onu bırakın."
Hicri 231 yılında, yahut 232, İbn-i Hillika' nın rivayetine göre 261 veya 262 senesi Şaban-ı şerifinin on beşinci günü yine Bistam' da vefat etmiştir. Mübarek mezarı Bistam'da herkesin ziyaret yeridir.

Mübarek hilyeleri: Uzun boylu, beyaz yüzlü, ak sakallı ve çukur gözlü idi. Sakalı seyrekti. Hz. Ebubekir' e çok benziyordu.
BİZ NEYİ BİLİRİZ, NEYİ BİLMEYİZ, BİLEN BİRİSİ ÇIKSIN DA BİLENLERİN NE OLDUĞUNU BİLELİM...
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

RABBİ RAHİM RAZI OLSUN İNŞALLAH..
anlatılmaz güzeldi...yaşayabilenlere AŞK olsunnnnn...

Ağlamak, kendi günahına ağlayabilmek bir seviye işi, başkalarının günahına ağlamak ise bir başyüceliktir.
sevgiyle.........
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Her kalbin çarpıntısı, kendi ecelinin ayak sesidir.

Beyazid-i Bistami
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

ON ŞEY

Bâyezîd-i Bistâmî buyurdu ki:

"Şu on şey beden üzerine farzdır:

1) Farzları noksansız yerine getirmek,
2) Haram kılınan şeylerden kaçınmak,
3) Allah için mütevâzî olmak,
4) Müslüman kardeşlerine eziyet etmekten sakınmak,
5) İyi ve kötü herkes için hayır isteyen olmak,
6) Allahü teâlânın mağfiretini arzulamak,
7) Her işte ve her hâlükârda Allah rızâsını gözetmek,
8) Öfkeyi, gurur ve taşkınlığı, zulüm ve haksızlığı, üzücü ölçüde mücâdeleyi terketmek,
9) Kendi kendine nasîhatçı olmak, nefsi terbiyeye çalışmak,
10) Ölüme bilerek hazırlanmak."


Şu on şey bedeni korur:

1) Gözleri haramdan ve lüzumsuz şeylerden korumak,
2) Dili zikre alıştırmak ve bunu îtiyâd hâline getirmek,
3) Nefis muhâsebesi yapmak, günlük hayâtı bu ölçü içinde sürdürmek,
4) İlim öğrenmek ve öğrenilen ilmi faydalı olacak şekilde kullanmak,
5) Edeb ve terbiyeyi her yerde ve herkese karşı muhâfaza etmek,
6) Bedeni, dünyânın faydasız işlerinden kurtarıp, dünyâ ve âhiret için faydalı işlerde kullanmak,
7) İnsanlarla haşır-neşir olmamak, kalbi geliştirmek, düşünceyi berraklaştırmak, zekâyı işletmek için uzlete çekilmek,
8) Nefis ile kıyasıya mücâdele etmek,
9) Çokça ibâdet etmek,
10) Peygamber efendimizin sünnetine uymak.



Şu on şey bedenin şerefidir:

1) Tevâzu içinde yumuşak huyluluk,
2) Hayâ ve edep,
3) İlim,
4) Haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak, gönül rahatlığı içerisinde ibâdetleri hatâsız yapmaya çalışmak, dünyâ şatafatına değer vermemek, 5) Her işte, atılan her adımda Allahü teâlâdan korkmak,
6) Güzel ahlâk,
7) Başa gelen belâ ve musîbetleri yüklenmek, sabrı dayanak yapmak,
8) Halk ile iyi geçinme yollarını, idâre etmek çârelerini bilip yürütmek,
9) Öfkeye mâni olmak,
10) Dilenmeyi terketmek.


Şu on şey insanın maddî ve mânevî yapısını tahrib eder:

1) Dînine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek,
2) Hayırlı ve yararlı kişilerden ayrılmak, onlarla dostluk kurmamak,
3) Nefsin isteklerine boyun eğip onun peşine takılmak,
4) İslâmiyetten uzaklaşmak,
5) Dinden olmayan şeyleri din adına uydurup dîne sokan kimselerle oturup kalkmak,
6) Dünyâ ve âhiret için yararlı olmayan şeylerle uğraşmak ve bu tür şeyleri arzulamak,
7) Halkı kötü zan altında tutmak,
8) Üstünlük taslamak,
9) Dünyâlıktan yana üzüntüye kapılmak,
10) Âhireti düşünmemek.


On şey insan varlığını öldürür:

1) Terbiye azlığı,
2) Cehâlet çokluğu,
3) Halktan nîmet beklemek,
4) Şehvet azgınlığı, nefis kudurganlığı,
5) Baş olma sevdası,
6) Dünyâya lüzumundan fazla meyletmek,
7) Allahü teâlâ katında nefis ile dostluk kurmak,
8) Çok yemek,
9) Çok uyumak,
10) Kalabalığa uymak.


On şey insanı aşağılık yapar:

1) Öfke ve hiddet,
2) Kin ve nefret,
3) Büyüklenme,
4) Zulüm ve haksızlık,
5) İnat yollu mücâdele, 6) Cimrilik,
7) Başkasına ezâ ve cefâ etmek,
8) Mümin kardeşine saygısızlık,
9) Kötü huy ve fenâ ahlâk,
10) İnsaf ölçülerini aşmak
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön