İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

İMAM ŞÂRÂNÎ

ET-TABÂKATU'L- KUBRÂ'dan

TERCUME: M. ERDOĞAN BAŞ

ŞEYH ÂRİF-İ BİLLAH İBRÂHİM DUSSÛKÎ (kaddesallâhu sırrahu) HAZRETLERİ

KISACA HAYÂTI


Hicrî 633’te aşağı Mısır'’da doğdu.
Ömrünün çoğunu orada geçirdi ve bundan dolayı Dusûkî diye tanındı. Babası Ebu'’l-Mecîd Abdulaziz, Rifâî tarîkatında önemli bir mevki sâhibi idi. Şeceresi Zeynelâbidin, Hz. Hüseyin ve Hz. Fâtıma ile Hz. Peygamber’e ulaştığı için, seyyiddir.
İbrâhim Dussûkî eğitimine Dussûk’ta başladı; Kur’ân'’ı ezberledi; Şâfiî fıkhında derinleşti, fâkih oldu.
Sonra babasından Rifâiyye hırkasını giydi.
Daha sonra Sühreverdî şeyhlerinden Necmeddin Isfahânî’ye intisap etti. Şâzeliyye târikatına da bağlıydı.
Dusûkî Hazretleri mutasavvıflar tarafından dört büyük kutuptan biri kabul edilir.
Diğer üçü ise Abdulkadir Geylânî, Ahmed er-Rifâî ve Ahmed el-Bedevî’'dir. İbrâhim Dussûkî yirmi yıl kadar halvethânesinde mücâhede ve tefekkürle meşgul oldu.
Halvethâneden ancak babasının cenâze namazını kılmak için çıktı.
Tekrar buraya dönmek istediyse de dostlarının recâsı üzerine vazgeçti.
Hicrî 676 yılında kırk üç yaşında iken vefât etti, kendisinden sonra vazifeyi kardeşi Şeyh Mûsâ'’ya devretti, o da Dussûkî’'nin yolunu bir târikat hâline getirdi.
Vefât ettiğinde halvethânesine defnedildi.

Dussûkî hazretleri şeriata çok bağlı idi.
"Müridin her konuda şeyhine bağlı olması gerektiği gibi, şeyhin de müridine evlâdı gibi muâmele etmesi gerekir" derdi.
Helâl yemeye, hak-hukûku gözetmeye ve şeriatın hükümlerine bağlı kalmaya büyük önem verirdi.
Şeriatla hakîkatı, zâhirle bâtını birleştirmenin gerekli olduğunu söylerdi. Hakîkatı, tasvir ve ifâde olarak değil, zevk ve yaşama olarak kabul ederdi.
Dussûkî hazretlerinin esrârengiz yönleri de vardı.
Nitekim onun Süryânî, İbrânî, ve eski Mısır dillerini bildiği, hayvanların ve kuşların lisanından anladığı rivâyet edilir.
İmam Şârânî (k.s.), et-Tabakâtu'’l-Kübrâ adlı eserinde onun hangi dille yazıldığı belli olmayan bir kaç mektubunu nakletmektedir.

İmam Şârânî bu büyük zâtı şu sözleriyle metheder:
"Himmete muhtaç olanların şeyhlerinden ve mukarrabînin önde gelenlerinden idi.
Açık kerâmetleri vardı. Üstün basîret ve makâma, yüce himmetlere, büyük rütbelere, melekûtî sırlara ve ulvî kelâmlara sâhipti.
O mârifet ilminde yüksek dereceye, hakîkat ilminde üstün makâma, yüce âlemde büyük rütbeye, kaynak ilimlerde güçlü bir bilgiye, tasarrufta büyük yetkiye, âyetlerin hakîki mânâlarını çözmede keşfe, müşâhede âlemine âit sırları anlamada kat kat bilgiye sâhipti.
O, Yüce ALLAH'’ın yarattığı müstesnâ bir insandı.
ALLAH onu âdetâ insanlara rahmet olarak yaratmış; gerek âvâm, gerek havâs herkese sevdirmiş, kendisine tasarruf yetkisi ve velâyet sırrı vermiş, bütün gözleri ona çevirmiş, mârifet ilmiyle kendisini konuşturmuştur.
ALLAH kendisinden râzı olsun.
Onun, tarîkat ehlinin dilinden düşürmediği pek çok yüce kelâmları vardır".
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

HAKÎKİ MÜRŞİD

Mürşid müctehid değilse, onun müridi iflâh olmaz.
Çünkü kendisi uyursa müridi de uyur, kendisi ibâdet ederse müridi de ibâdet eder.
İnsanlara ibâdeti emreder, kendi ibâdeti ise bâtıldır, onları bâtıldan sakındırır, kendisi bâtıl işlerin peşinden koşar.
Böyle yapan bir kimseye gülerler, sözlerine kulak asmazlar.
İnsanlar kendisine gelip: "Bize nasîhat et, bir-iki misâl ile bizi irşad et!" dediklerinde onlara şöyle derdi:


Kendisi himmete muhtaç bir Dede
Nerde kaldı gayrıya himmet ede!.
.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Mûridin Şeyhine Karşı Tutumu

Mûrid, şeyhinin huzûrunda bulunursa onun emri ile konuşmalıdır.
Onun izni olmadan aslâ konuşmamalıdır.
Şâyet şeyhinin huzûrunda bulunmazsa, kalbiyle ondan izin istemelidir. Ancak bu şekilde vuslat makâmına ve ALLAH'a ulaşılabilir.
Şeyh, müridinin bu edeplere riâyet ettiğini görünce, onu terbiye eder, terbiye suyundan ona kana kana içirir, ilâhî ve mânevî sırlarla kendisini gözetir.


Mürşidine karşı güzel edebe riâyet etmek ne büyük saadet!
Bu edeplere riâyet etmemek ne kötü şekâvet!


ALLAH gizli olarak ibâdet edeni, gizli-açık her şeye muttali kılar.
Kim istikâmet yolunu tutarsa, her çeşit şüpheden ve ihtilafdan kurtulur.
Kim RABB'inin huzûrunda kalbiyle gaybet âlemine dalarsa, gayb âleminde bulunduğu bu müddet içerisinde mükellef tutulmaz.
Şehâdet âlemine çıktığı zaman, kaçırdığı ibâdetlerini kazâ eder.
Bu, mübtedîlerin yâni daha işin başında olanların hâlidir.
Mürşid-i Kâmil'lere gelince, bu hüküm onlar için geçerli değildir.
Onlar, ibâdetlerini edâ etmek için ALLAH tarafından serbest bırakılırlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen meryemnur »



Sevgili Nur_umim Dost, bu çok değerli öğütler için ALLAH râzı olsun.
Ufak bir katkıda bulunmak istedim

sevgilerimle..




Müridlere tavsiye

Her kim şeriatle amel eden, hakîkat ehli, temiz, nâmuslu ve şerefli bir müslüman olmazsa, sulbümden gelen oğlum bile olsa, evlâtlarımdan değildir. Müridlerimden her kim de şeriate, hakîkate, târikate, diyânete, kendini maddî-mânevî günahlardan korumaya, zühde, verâya ve aza kanaate sımsıkı sarılırsa, en uzak memlekette bile olsa, evlâtlarımdandır.
Bir defâsında kendisine
"Ne istersin?" diye soruldu,
"ALLAH Teâlâ ne isterse ben de onu isterim" diye cevap verdi.

ALLAH'a kulluk eden herkes, gereği gibi bu kulluğun tadını alamaz. Her hizmet eden de gereği gibi âdâbıyla hizmet edemez. Bundan dolayı çoğu mürid, gayret etmesine rağmen, bu yolda mesâfe alamadı.
Ey evlatlarım! Size dâima ALLAH'tan korkmanızı tavsiye ederim. Zîrâ siz, kurbanlık koç gibi bu dünyâyı terketmek zorundasınız.
Ey alev alev ateşin derilerini yakacağı insanlar!
Ey kendileri için bıçağın bilendiği kimseler!
Kendinizi ve âilenizi cehennem ateşinden koruyunuz.


Bütün insanlara karşı şefkat ve merhâmet
Bir kimse bütün insanları sevmedikçe, onlara karşı şefkatli davranmadıkça ve onların ayıplarını örtmedikçe kâmil bir insan olamaz. Bunlara dikkat etmeyen ve kâmil olduğunu iddia eden kimse yalancıdır.
Hiçbir kimseyi hareketlerinden, elbisesinden, yemesinden ve içmesinden dolayı kınamayın. Çünkü, şeriatın açıkça nehyettiği yasakları çiğneyenin dışında, kimse kınanamaz, ayıplanamaz. Zîra bu kınama yalnızlığa, yalnızlık da kulun, RABB'inin lütfundan uzak kalmasına sebep olur.


İnsanlar kısımlara ayrılırlar:
1) Yola yeni girmiş olanlar (mübtedî),
2) Seçkin (hâss) kullar,
3) Seçilmişlerin seçilmişi olan (havâssulhâs) kullar
4) ALLAH'a vâsıl olanlar.

Yüce ALLAH bâzı insanlara, bâzıları sebebi ile rahmet eder.
Bu yolda kuvvetli ile zayıf yarışamaz.
ALLAH'ın veli kulları bazen yağmur gibidir, bu onların merhâmetli olduklarını gösterir; bâzen de kılıç gibidir, bu da onların gazap taraflarının olabileceğine işâret eder. Bundan dolayı bir ALLAH dostu yüzünüze güldüğü zaman ona karşı saygıyı terkedip şımarmayın, ciddiyet ve edebinizi muhafaza edin.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen MINA »

CENÂB-I HAKK RÂZI OLSUN...
*

Cüneyd-i Bağdâdi hazretleri (k.s.) de buyurmuştur ki: “Evliyanın sözleri, Cenâbı HAKK’ın askerlerindendir. Şeytanı kovarlar. Gönle dolarlar. Kalpte karar kılarlar.

Evliyanın sözleri kalbi kuvvetlendirir. Bu büyüklerin menkıbelerinin anlatılmasıyla umulur ki, Süfyan b. Uyeyne (r.a) hazretlerinin de buyurduğu gibi “Sâlihlerin anıldığı yere rahmet iner.” Sözündeki ALLAH’ın rahmetine kavuşulsun.

Molla Câmi hazretlerinin (k.s.) “Nefehâtu'l Üns”te “Evliyanın kudsî ruhlarından şu perişan biçâreye de bir medet ulaşır ve ecel gelmeden başına bir devlet gölgesi düşer” buyurmuş. Yâni insan ölmeden evvel ALLAH Teâlâ’nın evliyalarına, verdiği bu mânevi devletten kime ne kadar düşerse yeter. Umulur ki bu biçâre kul da (onların kıssalarını naklederek) böylesi bir yücelikten istifâde eder, demek istiyor..”


Büyük veli Ebû Ali Dekkak’a (k.s), “İnsan hepsiyle amel etmese de sÂlihlerin sözlerini dinlemesinin ve güzel hallerini okumasının ona bir faydası olur mu?” diye sorduklarında, Hazret şu cevÂbı vermiştir:

“Evet olur. Bunun iki faydası vardır: Birincisi, velîlerin sözleri o kimsenin kalbini kuvvetlendirir, ölmüş duygularını harekete geçirir, gönlünde güzel şeylere karşı bir arzu meydana getirir. İkincisi, kibrini kırar, benliğini yıkar, boş dâvâları kalbinden atar. Ona ayna olur, hâlini gösterir. İnsan kör değilse, kendini görür.”

Şeyh Mahfuz (k.s) der ki: “Halkı kendine bakarak ölçüp tartma. Sen kendini HAKK adamlarının terazinde tart, onların aynasında seyret. Seyret ki onların yüceliğini, kendinin de müflisliğini göresin.”


*
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

meryemnur yazdı:

Sevgili Nur_umim Dost, bu çok değerli öğütler için ALLAH râzı olsun.
Ufak bir katkıda bulunmak istedim

sevgilerimle..

değerli cankardeşimiz meryemnur güzellik pınarı gönlünüze şükran..
BİZ BİR-İZ inşaallah..
bil mukâbele MiM Muhabbetimle..


Şeriat-Hakîkat

Şeriat kök, hakîkat ise onun dalıdır.
Şeriat meşru olan bütün ilimleri içerisinde toplar.
Hakîkat ise gizli ilimleri câmidir.
Bütün makamlar Şeriat ve Hakikatte gizlidir.

Mürid farz, vâcip ve sünneti edâ edecek kadar ilim öğrenmelidir.
Bütün işi fesâhat ve belâgatla uğraşmak olmamalıdır.
Zira bunlar asıl maksada ulaşmaya mâni olabilirler.
Buna mukâbil mürid, sâlihlerin yollarını araştırmalı, onlara uymalı ve zikre devam etmelidir.
Erkeklerden tam erkekler bulunduğu gibi, yarım ve dörtte bir olan erkekler de vardır.
Yine onlar arasında kemâle ermiş ve ALLAH'a ulaşmış olanlar da vardır.


Havâssın tevbesi

Havâssın yâni ALLAH'ın en seçkin kullarının tevbesi, mâsivâyı gönülden çıkarmaktır.
Havâss olanlar, tevbe ederek terk ettikleri bir davranış ve söze dönüp bakmazlar.
Çünkü onlar, tevbe etmekle içlerine benlik duygusu girmesinden korkarlar. Yine onlar: "Ben! Ben!" demekten son derece sakınırlar.

Hülâsa onlar bütün hareketlerini kontrol altında bulundururlar.

Ey müridim!
Himmetini cem et, dikkatini topla.!
Tarîkatı ancak bu yolla tanıyabilirsin.
Hangi makamda bulunursan bulun, önüne bir perde gerilebilir, ancak sen bütün bu perdeleri yırtmalısın.
Zira ALLAH'tan başka her şey boştur.

Sen bir kimseden yüz çevirirsen o da senden yüz çevirir!
Eğer ALLAH'tan yüz çevirirsen, ALLAH da senden yüz çevirir.

Ey oğulcuğum!
Beni boş şeylerle meşgul etme!
Kalıbından kalbine geç!
Ona göre hareket et!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Seher Vakti

Kim seher vakitlerinde kalkar ve istiğfara devam ederse, ALLAH ona bütün nur pencerelerini açar, yakınlık (kurbiyet) âleminden kendisine mânevî lezzetler tattırır, kalbinde mânâ âlemine ait güneşler ve aylar doğar.

Ey gönlümün yavrusu! Sana söylediklerimi yap ki, kurtulanlardan olasın.


İsm-i Âzam

Nice insan vardır ki, ism-i a'zamı okur da mânâsını anlamaz.
Halbuki ALLAH dostlarından biri bir ağaca dokunur da ağaç meyve verirse ancak o ismin hürmetine verir, yalçın kayalardan su akarsa ancak onun hürmetine akar, vahşî bir hayvan bir ALLAH dostuna teslim olursa ancak onun hürmetine olur, bir velî yağmur ister ve yağmur da yağarsa ancak onun hürmetine yağar.

Bir mürid ALLAH'tan başka hatırına gelen her şeyi terketmedikçe, bu yolda mesâfe katedemez.

Ah aradaki perde bir kaldırılsa da a'mâ harf ve zarf olmayan harfi bir okusa, kendisine kapalı olan sırları ve düğmelenmiş düğmeleri bir çözebilse, kilidi bir açabilse!...
Şevkim daha ilerisini arzu etse de, istediğim işte bu zâtlardır.

Yaptığı iş ve söylediği söz ALLAH'ın rızâsına uygun olmayan kimseye, tevhid makâmı kapalıdır.

Hiçbir velî, makam arzusu dâhil, mâsivâyı terketmedikçe RABB'ine varamaz.

Eğer RABB'in ile birlikte olmak istersen, bütün insanlar için iç âlemini kötü düşünce ve kötü niyetten temizle.


Azîmet - Ruhsat

Ey oğlum!
Şeytanın ruhsatlarla ilgili verdiği fetvâlardan ve azîmetle amel ederken seni ruhsatla amel etmeye sevketmesinden sakın!
Çünkü o, ruhsatın meşrû olduğunu fısıldayarak, azgınlığa ve isyana sevkeder.
Özellikle şeytan seni mahzurlu şeylere soktuktan sonra şöyle der:
"Bu iş senin için mukadderdir, sen kim oluyorsun ki, her şey ALLAH'ın elindedir?"
Bu sözlerle ALLAH'ın yolundan saptırmak ister.
Eğer onun dediklerini yaparsan külliyyen helâk olursun.

Ey oğulcuğum!
Bil ki: Yüce ALLAH sana ancak Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem 'e tâbi olmanı emretti, dünyâ ve âhirette zarar verecek her şeyi yasakladı.
Bütün bunlara rağmen neden hâlâ O'na muhalefet ediyorsun?
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

İcâzet Hakkında

Ey oğulcuğum!
Eğer bir kâğıt parçasından ibâret olan olan icâzet ile iktifâ ediyorsan, şunu bil ki, senin icâzetin ancak güzel hâlin ve ihlâsındır.
İcâzet almış bir kimse, insanların günahlardan en çok uzak duranı, en çok namaz kılanı, en oruç tutanı ve ALLAH'ı en çok zikredeni olmalıdır.
Kul hizmete devam ettiği müddetçe, RABB'i onu diğer kullarına tercih eder.
İşte hakîkî icâzet budur.
Eğer şeyhlik iddia eder ve RABB'ine isyan edersen, RABB'in sana şöyle der: "Yazıklar olsun sana, hayâ etmiyor musun, nerde kaldı senin bize yakınlık sözün, bizimle birlikte olabilmek için neden kirli elbiselerini yıkamadın (neden tevbe etmedin)? Ne kadar da mîdeni haramla doldurmuş, günah işlemek için adımlar atmışsın, beni sevenler saf halinde geceleri geçirirken, ne kadar da uyumuşsun, sen ancak bir iddiacı ve bir yalancısın".

Yolumuzda nefsini meşhur eden, yolumuzun hakkını yerine getirmeyen ve bizimle alay eden herkesin ALLAH hasmıdır.

Kim bu yolda hâinlik ederse helâk olur.
Kim de sözlerimizden ibret almazsa, kervanımızda yürüyemez, bizi hakkıyle bilemez.
Biz, evlâtlarımızdan ancak kâmil HAKK yolcusu ve iyi huylu olanları severiz.
Böyle olan evlâdımıza sır da veririz.

Ey evlâtlarım!
ALLAH'ınızı severseniz yolumuzu kötülemeyin, bu hakîkatlerle oynamayın, hilekârlık yapmayın, hakk ile bâtılı karıştırmayın, ihlâslı olun ki, kurtulabilesininz.
Sizi sevdikçe ve diğer insanlardan sizi seçtikçe siz de bizi üzmeyin, yolumuza kötü söz atmayın.
Terbiye ve nasîhat konusunda nasıl size hakkınızı ödüyorsak, siz de dinleyerek ve öğüt alarak bizim hakkımızı yerine getirin.
Ben size ancak RABB'inizin emrettiklerini emrediyorum.
Bunlar benim değil, ALLAH'ın emirleridir.
Eğer ahdinizi bozarsanız bilin ki, bu bozduğunuz ahd ALLAH'ın ahdidir.

Bizden sâdece icâzet belgesi alma niyetinde iseniz, bizim size ihtiyacımız yoktur.
İstediğiniz yere gidebilirsiniz.


Karşılıksız irşad

Ey evlâtlarım!
Mallarınıza dokunmama, mîrâsınızı almama, ellerinizde bulunan dünyâlık ile elbisemi kirletmeme konusunda ALLAH'a bey'at ettim.
Dinleyiniz ve itaat ediniz.
Mallarınız konusunda benden ve cemaatim içerisinde ihlâslı olanlardan emin olabilirsiniz.
ALLAH'tan, diğer evlâtlarımın da ihlâslı olmasını istiyorum.
Onlar da böyle ihlâslı olurlarsa kardeşlerine şefkatte ve nasîhatte bulunurlar, mallarına da dokunmazlar

Her kim ölümünün itaat üzere olmayacağını ümit ederse helâk olmuştur.
Zira bütün taatlarımız ALLAH'ın ihsânı cümlesindendir.
Bizim ortada hiçbir katkımız yoktur.

Ey oğulcuğum!
İnsanların ve cinlerin ameli kadar amelin olsa bile "ben" demekten sakın, zira ALLAH ben iddiasında bulunanları acz içerisinde bırakır.
Benlik dâvâsında isen maddî-mânevî derecen düşer, bunu unutma!
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Halvet

Bir yolunu bulsaydık, insanların gözünden kaybolmak için, halvete girerdik.
Zîrâ zamânımızda kalpler hasta, ciğerler parça parçadır.
Dedi-kodunun çoğaldığı bu zamanda sığınılacak ve kaçacak yer lâzımdır.
Fakat bu zamânın insanları ile bizi imtihan eden ALLAH işlerimizi düzenliyor, sonsuz güç ve kudretiyle yardımını eksik etmiyor.

Her kim nefsini hesâba çekmekten gâfil olursa telef olur, eğer nefsini hesâba çekmekte acele etmezse hezîmete uğrar.

ALLAH Teâlâ bir velî kulunu belâ ile imtihan ederse, onu mânâ erleri derecesine yükseltmek ister.
Eğer ALLAH dostu sabreder, kızmaz, yumuşak huylu, cömert ve affedici olursa ALLAH onu daha yüksek derecelere yükseltir.
Bunlara riâyet etmezse onu bulunduğu yerde bırakır, derecesini yükseltmez.



Kerâmet

ALLAH'a âsî olmayan bir insan kerâmet eseri olarak vahşî hayvanların sırtında gezmeye başlasa, onun bu hareketi ALLAH'ın rızâsına uygun değildir.
Bundan dolayı bu hayvanlar, o insanı sımsıkı yakalayıp eziyet etmek için, ALLAH'ın kendilerine kuvvet vermesini isterler.
Bu insan kuşlara ve vahşî hayvanlara uğrasa bu hayvanlar onu görmekten ALLAH'a sığınırlar, suya uğrasa su da bu insanın kendisinden içmesini istemez, hülâsa her şey ondan kaçar, ALLAH'a ilticâ eder.

Ümmet-i Muhammede kılıç çeker ve harbelerinizi onların kanı ile kirletirseniz, ALLAH'ın sizin için ekin bitirmesini ve mememlerin süt vermesini nasıl talep edebilirsiniz?

Bir ALLAH dostu ALLAH'a yönelişinde sadâkat üzere devâm ederse, artık ona buğz eden sevmeye, onunla ilişkide bulunmayan kendisini ziyâret etmeye ve ondan hoşlanmayan övmeye başlar.
Ama mücrim ve münâfik hâlâ onu sevmemeye devam eder.



Günlük dersi terketmek

Bir mürid bir gün virdini bırakırsa ALLAH da o gün ona yardımını keser.
Ey evlâtlarım!

Biliniz ki: Yolumuz hakîkate erme, tasdîk, doğru sözlülük, çalışma, amel, maddî-mânevî temizlik, gözleri haramdan sakınma, eli, edep yerini ve dili koruma yoludur.
Her kim bunlara riâyet etmezse, istese de istemese de yolumuz onu reddeder.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Kur'an'ı Ezberlemek ve Hükmü ile Amel Etmek

Ey Kur'an'ı ezberlemiş olan Kur'an hâmili!
Onunla amel etmiyorsan sırf ezberlemekle sevinme.
Zira ALLAH (c.c.):

"Tevrat'ı ezberleyip içindekilerle amel etmeyenlerin durumu, kitapları yüklenmiş merkeplerin durumu gibidir"
(Cuma, 62/5)
buyurmaktadır.
Sen, Kur'an'da bulunan bütün hükümlerle amel etmedikçe merkep olmaktan kurtulamazsın ve onda bulunan bütün harfler aleyhinde şâhitlik eder.

Ey evlâtlarım!
Bu kadar aldanma, aldatma, oyun, eğlence, cehâlet, hevâ, iftirâ, cimrilik, sözünde durmama, yanılgı, unutma, gaflet, hatâ, günah, yalan, bıkkınlık nedendir?
Nice nasîhatlar dinlersiniz, ibret alıp düzelmezsiniz. Sanki ölüler gibi olmuşsunuz.

Eğer HAKK Teâlâ hazretleri kalplerinizdeki kilidi açsaydı, Kur'an'daki hayret uyandıran hususları, hikmetleri, mânâları ve ilimleri anlar, onun dışındakilerden müstağnî olurdunuz.
Çünkü mevcûdatla ilgili bütün hususlar onda yazılmıştır.
Yüce ALLAH şöyle buyurur:

"Biz bu Kitap'ta hiç bir şeyi eksik bırakmadık"
(En'âm, 6/38)
ALLAH her kime bu Kitap hakında bir anlayış verirse her harfin mânâsını, sebebini, sıfatını da kendisine öğretir.
Bu kimse bu harflerle ulvî ve süflî âlemlere âit bilgilerin yanında Arş, Kürsî, semâ, su, yıldızlar, hava ve yeryüzü ile ilgili ilimleri de öğrenir.

Şeriata ve Kitab'a tâbi olan kimse eğer emir ve yasaklara vâkıf ise anlayışı da hakîki olur.
O bu hakîki anlayışı ile bütün müşkülleri çözer, bütün rumuzları halleder ve bütün kapalılıkları açar.
Ama onun anlayışı sâdece söz ezberlemek ve bâzı zâtların makâmını öğrenmekten ibâret ise, bu hakîki anlayış sayılmaz; aksine hakîki anlayışa ve hakîki ilimleri öğrenmeye perde olur.
Bütün işi sâdece laf üretmekten ibâret olan kimse anlayan, amel eden ve irfan lisânı ile konuşan kimse gibi değildir.
Müşâhede makâmına ulaşan bir çok insan vardır ki, kendisinden o makâmın anlatılması istendiğinde anlatamaz, o ancak yaşanır.

Bütün bunlardan kastım tüm evlâtlarımın laf üreten değil, tadan ve hakîkatı yaşayan kimseler olmaları; ilimleri sadırlardan ve satırlardan değil, rabbânî kaynaktan almalarıdır.
Çünkü ALLAH dostları ancak tattıkları şeyleri söylerler.
Onların kalpleri ALLAH'ın lütfu ve ihsânı ile doludur.
O kalplerden âb-ı hayat damlaları akar.
İşte, ALLAH dostlarının ilimleri bütün ilimlerin kaynağı olan ilâhî kaynaktan gelir.

Laf üretene gelince o sâdece başkasından hikâye eder, ALLAH dostlarının yaşadığı zevkten bir nokta veya bir zerre istifâde edemez.
Ona şöyle nidâ idilir:

"Bu o kimsedir ki, bu aldanma dünyâsında kabukla (kışırla) yetindi, halbuki biz öyle insanlar gördük ki, testere ile biçilseler bile ulaşamadıkları makamları aslâ anlatmazlardı".
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Tasavvuf konusunda söz söylemek

Ey evlâtlarım!
Size birisi tasavvuf, marifet ve muhabbetten sorarsa, ALLAH dostlarınınki gibi işleriniz düzgün olmadıkça ona dilinizle cevap vermeyiniz.
Sizden biriniz dînî emirleri yerine getirip amelde de sâdık olduğu zaman, dili faydalı şeyler söylemeye başlar.
İşte bu onun sadâkatinin bir semeresidir.
Kim özünde ve sözünde dosdoğru ve ihlâslı olduğunu iddia edip de kendisinde edeb ve tevâzuun semeresi görülmezse yalancıdır, ameli riyâ ve gösteriştir.
Onun bu kötü ameli, kendisi istese de istemese de ancak kibir, ucub, nifak ve kötü ahlâka sebep olur.
ALLAH muhafaza buyursun.

Tasavvuf sâdece yün giymekten ibâret değildir.
Yün, belki tasavvufun alâmetlerinden biridir.
Tasavvufun asıl önemli yönü, tasavvuf ehlinin, tasavvufun ince noktalarına ve güzelliklerine uymasıdır.
Bu da hemen olmaz, tedrîcen olur.
Sûfi, tasavvufun hakîkatına ulaştığı zaman, sert elbise giyemez.
Çünkü o, letâfet makâmına ulaşmış, iç âlemine dönmüştür.
Onun için ayrılık da bitmiştir.

Mürid ise böyle değildir.
O, nefsini terbiye etmek ve onu MEVLÂ'ya boyun eğdirmek için, sert elbise giyebilir, lâtif olmayan gıdalardan yiyebilir.
Böylece mürid yüksek makamlara hazırlık yapmış olur.
Mânevî perde inceldikce, elbise de incelmeye başlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

HAKİKİ MÜRŞİDİN ÖZELLİKLERİ

ALLAH dostunda haset, gıybet, isyan, aldatma, kendini beğenme, gösteriş, başkalarının önünde eğilme, yalan, kibir, ucub, şımarıklık, övünme, boş söz, nefsin gayr-ı meşrû isteklerine uyma, meclislerde en önde oturma, kendinin de var olduğunu gösterme, münâkaşa, başkalarını imtihan etme, onların noksanlarını söyleme, sû-i zanda bulunma gibi hususlar bulunmaz.
O güzel ve gösterişli elbise giyen kimseler hakkında kötü zanda bulunmaz, bu yolda hırka giyerek kendini belli edeni ayıplamaz. Ancak bilerek şeriata muhalefet edenler olursa onlara karşı ilgisiz de değildir.
ALLAH'ın velî kulu mahlûkâtın kendisine hürmet etmesine, ona saygı duymasına, onun için ayağa kalkıp oturmasına, onu kabul veya reddetmesine ve buna benzer zâhirî hallere iltifat etmez.
O, yalnız ALLAH Teâlâ'dan gelecek iltifatı ister.


MUHABBET

Sen ve ben maddî olarak bir araya gelmekle muhabbet oluşmaz. Muhabbet ancak, ruhlarımızın cesetlerimiz ile tek mizac hâline gelip kaynaşmasıyla oluşur.
ALLAH dostlarından hiçbiri bid'at ehli değildir.
Onlar edep konusunda sâdece Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem 'i tâkip ederler. O da bu edebi Kur'ân-ı Kerîm'den almıştır.
Bir edep kuralı olarak Kur'an'da şöyle buyrulur:
"Ey Mü'minler! Sizin eviniz olmayan evlere izin alıp ev halkına selâm vermeden girmeyin"
(Nûr 24/27).
İşte ALLAH dostları bir yere gittikleri zaman üç defâ izin isterler. Şâyet kendilerine izin verilirse girerler, aksi halde dönüp giderler.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتَّى تَسْتَأْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلَى أَهْلِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tedhulû buyûten ğayra buyûtikum hattâ teste’nisû ve tusellimû alâ ehlihâ, zâlikum hayrun lekum leallekum tezekkerûn(tezekkerûne) :Ey îman edenler, evlerinizden başka evlere, yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) selâm vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.”
(Nûr 24/27)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Toplu Halde Bulunmanın Tehlikeleri

Bizden önce gelip geçmiş zâtlar, toplu halde bulunmanın tehlikelerinden korkarlar ve bundan dolayı uzleti tercih ederlerdi. Ancak Cuma namazı için dışarı çıkarlardı.
Bir de hiçbir riyâ, yersiz münâkaşa, ucub ve aldatmanın bulunmadığı ilim meclislerine katılırlardı.
Zamânımızda kötü hasletlerden sakınan azdır.
Sen, ALLAHu Teâlâ'nın vâcip kıldıklarını öğrendikten sonra yalnızlığı tercih et!

Daha sonra Dusûkî hazretleri hicrî yedinci asrın bâzı tehlikelerine dikkat çekerek şöyle der:


Ey yavrucuğum!
İnsanların çoğunun ALLAH'ın şeriatına zarar verdiği ve hakîki muhabbeti bid'at saydığı bir asırda bulunuyorsun.
Bu insanlar ALLAH'ın lütuf ve ihsanlarını, mu'cizevî fiillerini bilmiyor, lütuf ve ihsan kapısının kapandığına inanıyorlar.
Kim buna inanırsa ALLAH'ın irâdesine karşı çıkmış olur, bundan ALLAH'a sığınırız.
Bundan dolayı ALLAH dostlarının böyle kimselerden uzak durması lâzımdır.
ALLAH dostlarının kıymetini bilememek cehâlet ve basîretsizliktir. ALLAH'ın sevgili kulları hakkında kötü söz söylenemez.
Bir müslümanın onları reddetmesi aslâ düşünülemez.


Bir defasında Cüneyd (r.a.)'a şöyle dendi:
"Bazı evliyâullah vecd hâli gösteriyor ve öteye-beriye sallanarak yürüyorlar. Onlar hakkında ne dersiniz?"
Bu soruya o şöyle cevap verdi:
"Onları kendi haline bırak, ALLAH ile rahata kavuşsunlar.
Şeriatın açıkça yasakladığı hususlar hâriç onların bu hallerini kınama. Dikkat et!
Bu yol onların ciğerlerini parçalamış, sa'y ve gayret kendilerini yormuş ve bir çok zorluklara katlanmışlardır.
İçerisinde bulundukları halleri aşmak için böyle yaparlar. Bunda da bir mahzur yoktur".


Ey Kardeşim!
Sen onların tattıklarını tatsaydın, bağırmalarını ve elbiselerini yırtmalarını mazur görürdün. ALLAH'tan dileğim odur ki, bütün evlâtlarımı doğru yola iletsin.
Çünkü o, herşeyi işiten ve duâlara karşılık verendir.
ALLAH dostlarının ahlâkını öğrenmemek mahrûmiyete sebep olur.
Onlara karşı edebe riâyet etmemek ise helâke götürür.
ALLAH'ın rahmet kapısı açıktır ve hiç bir zaman kapanmamıştır. ALLAH dostları dâima ALLAH'ın rahmet kapısında durup yalvarırlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Tefsir İlmi

En sağlam tefsir selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsirdir.
Sağlam olmayan tefsir de her asırda değişen tefsirdir.
Şâyet mecbur kalmasaydık ancak selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsiri naklederdik.
Bir âyet hakkında kalbimize bir şüphe geldiği zaman, RABB'imizin kapısına mürâcaat eder, ondan izin alır, bu kelâmından murâdının ne olduğunu sorar ve bize bildirdiği kadarıyla konuşuruz.


Sözün özü şudur:
Bize teslimiyet gösterin, kurtulursunuz.
Biz ancak ALLAH'tan aldığımız ilmi söyleriz.
Çünkü ilim O'nundur.
Rubûbiyet Feyzi taştığı zaman kul fazla gayrete ihtiyaç duymaz.
Gayret sarfeden kimse, mânevî âleme âit sayfalardaki ilâhî sırları okumadıkça, eksiktir.
Ancak Yüce ALLAH, bu eksik kuluna, ilmiyle âmil olmayana vermediği hikmetler verir.
İşte ALLAH dostlarının arzusu da bundan başka bir şey değildir. Onlar, mârifet ilmini elde ettikleri zaman, zahmet çekmeden onunla her şeyi tanırlar, aradan perde kaldırılır.
Ancak ALLAH isterse mârifet bilgisini alır.
Bundan da ALLAH'a sığınırız.

Kim fâni dünyâda fenâ makâmına ererse, bâki âlemde sonsuza kadar yaşar.
Fâni dünyânın HAKK'a vâsıl olmada bir perde olduğu bilinmelidir. Bâtıl yolda fâni olunmamalıdır.
Bâzıları fenâ hâline Mûsâ (a.s.)'ın Sina dağında fâni oluşunu misal verirler .
(1)

(1)
Kur'an'da (A'râf, 143) ALLAH Teâlâ'nın dağa tecellisinden ve bu tecelli karşısında Mûsâ (a.s.)'ın bayılmasından bahsedilmektedir:

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyk(ileyke), kâle len terânî ve lakininzur ile'l-cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu li'l-cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelu'l-mu’minîn(mu’minîne) : Mûsâ tâyin edilen sürede gelince ve RABBi O'nunla konuşunca: "RABBim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (ALLAH:) "Beni aslâ göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin." RABBi dağa tecelli edince, onu param parça etti. Mûsâ bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne yücesin (RABBim). Sana tevbe ettim ve ben îman edenlerin ilkiyim" dedi.”
(A'râf 7/143)


Şefkat ve merhâmet

Kim ALLAH'ın yarattıklarına şefkatli davranmazsa, ALLAH dostu olamaz.
Rivâyete göre Mûsâ (a.s.) koyun güderdi.
Fakat koyunlardan hiç birine bir değnek bile vurmadı, onları aç bırakmadı, eziyet de etmedi.
ALLAHu Teâlâ da onu İsrâiloğullarına peygamber olarak gönderdi, onunla konuştu.
Mûsâ (a.s.) peygamberliğinden sonra da çobanlığa devam etti ve milletini bir çok kötülüklerden korudu.

Başka söze hacet yok; kim ALLAH'ın yarattıklarını aziz tutar, onlara şefkatle muâmele ederse, HAKK ehlinin ulaştığı derecelere ulaşır.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Mürşidin Lüzûmu

Eğer insanlar tamamiyle kötülüklerden vazgeçseler ve ALLAH'ın emri altına girselerdi, şeyhlere ihtiyaç duyulmazdı.
Fakat onlar bu yola bir çok illet ve hastalıkla girdiler, mânevî bir hekime ihtiyaç duydular.
Bir kimse huzûruna gelip bu yola girmeye karar verince ona şöyle derdi:
Ey falan! Senden, ALLAH'ın Kitab'ına, Hz. Peygamber'in Sünnet'ine tâbi olmanı, namaz kılmanı, oruç tutmanı, haccetmeni, bütün emirlere uymanı ve güzel işlere sarılmanı, söz, fiil ve itikat olarak ALLAH'a itaatla meşgul olmanı istiyorum.
Ey oğulcuğum! Dünyânın süsüne, bineklerine, giyim-kuşamına ve hazzına bakma.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ahlâkına tâbi ol.
Eğer buna muktedir değilsen mürşidine tâbi ol. Bunu da yapmazsan helâk olursun.

Ey yavrucuğum!
Bil ki, tevbe ne kitap sâhifelerinde yazıldığı gibidir, ne de amelsiz sözden ibârettir.
Tevbe, ölünceye kadar, yaptıklarını bir daha yapmamaya kesin azmetmektir.
Bundan dolayı ey oğlum!
Karanlık gecelerde ayaklarını sağlam yere bas, boş işlerle uğraştığın halde kendini târikat ehli sanma.
Bu yol alay etme ve eğlenme yolu değildir. Unutma ki, alay edenle, alay edilir.


Şeyhlik Pâyesi

Bir gün Dussûkî hazretlerine bir derviş gelir ve kendisine şeyhlik pâyesi verilmesini ister.
Dussûkî (k.s.) bu zâta bakıp şöyle der:
“Ey oğulcuğum!
Şeyhlik pâyesi ancak uzun müddet çalışan, bu yolda yorulan, bütün işlerinde ihlâslı olan, ALLAH dostlarının işâretlerindeki mânâları sezen, onların hallerine âit haberleri gözeten, yine onların hareketlerinde, duruşlarında, yolculuklarında, halvet ve celvet hallerinde maksatlarını anlayan kimselere verilir.
Eğer sâdık bir insan isen utanılacak işler yapma, oyun ve eğlence ile meşgul olma, çocuk gibi davranma.
Kulun kalpten değil de sadece dil ile tevbe ittim demesi tevbe değildir.
Kitap yazmak ve bilgi toplamakla da tevbe olmaz.
Tevbe, kulun bütün kâinattakileri tevbesinda anması, Mevlâsından başka her şeyi kalbinden çıkarmasıdır.
Bu söylenenler bir HAKK yolcusunda bulunursa, ALLAH dostlarının ulaştığı makamlara ulaşması mümkün olur.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

ALLAH Dostlarının Yoluna Yeni Girenler

Bu yola yeni girenin gıdâsı açlık, yağmuru gözyaşı, ihtiyacını arzedeceği yer ALLAHu Teâlâ'dır.
Bu mübtedî zayıflayıncaya kadar oruç tutar, böylelikle kalbine incelik girer, kalb gözü açılır, kulağındaki manevî ağırlık kalkar.
Bundan sonra o, Kur'an'ı ve onun öğütlerini hem kulak, hem de kalb ile duyar.
Buna mukâbil kim boş sözler konuşur, ruhsatların peşinde koşar, haddinden fazla yer, içer ve uyur ve "bunları yapanı kimse kınayamaz" derse, ondan hayır gelmez.
Yolumuzda şiddetli deniz dalgaları, ateş, açlık ve yorgunluk gibi bir çok zorluklar bulunmaktadır.
Bu yol, mânâsız ve maksatsız değildir, ALLAH'a ulaşma yoludur.
Şunu söylemek gerekir ki, maalesef evlâtlarımdan bir tanesini bile hakîki mânâda, ALLAH dostlarının izlerini takip ettiğini ve kendilerine sır verilecek kadar derece katettiklerini göremedim.
Bu aldatıcı zamanın şerrinden, bütün güç ve kuvvet elinde olan ALLAH'a sığınırım.



Asıl Sultanlık

ALLAH dostu heybet bakımından sultan, tevazu ve yumuşaklık bakımından da âciz bir köle gibidir.
İffet, nefsinin arzularını terk, musâmaha, af, cömertlik, kimseyi minnet altında bırakmama ve buna benzer sebepler açısından sultan gibidir.
Hattâ sultandan daha da heybetlidir.
Çünkü ALLAH dostu olan kimse dâima ALLAH ile birliktedir, gücünü ve heybetini O’ndan alır.
Sultan ise bu makama maddî gücü ve kuvveti ile gelmis olabilir, hattâ onun bir bid’atçı olması da muhtemeldir.
En dogrusunu ise ALLAH bilir.
Sultanın makâmı ve heybeti geçicidir.
ALLAH dostunun makâmı ise ALLAH’ın izniyle ebedîdir.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Mürşid Mûridin Hekimidir.
Eğer mûrid, hekimin verdiği reçete ile tedâvi olmazsa şifâ bulamaz.

Bütün gayretimizi HAKK yoluna sarfedeli beri, HAKK bizi kendisinden başka her şeyden müstağnî kıldı. Biz melun iblis falan tanımayız.
ALLAH dostunun halveti seccâdesi, celveti ise sırrıdır.


Kur’ân okumanın âdâbı
Kur’ân okumak isteyen kimse evvelâ dilini kötü ve çirkin sözlerden temizlemeli, israfa ve savurganlığa kaçmamalı, helâl yemelidir.
Şâyet haram yerse Kur’ân’a karşı edepsizlik etmiş olur.
Güzel koku sürünmelidir.
Nitekim Peygamber (s.a.v.) de böyle yapmıştır.
Hattâ o (s.a.v.), bir şeye dokunduğu veya bir yerden geçtiği zaman, oradan uzun bir müddet hoş koku yayılırdı.
Gıybet yalancı âbidlerin meyvesi, fâsıkların ziyâfeti, kralların bahçesi, kendini bilmez kadınların otlağı, muttakîlerin ise çöplüğüdür.


Ey oğulcuğum!
Sözlerimi ancak bizden olan, bizi seven, yolumuza giren ve bize boyun eğen kimseye aç.
Zîra ehli olmayana anlamayacağı bir söz söylenmez.
Yolumuz aşağılık ve perişanlık yolu değildir.
Bilakis hakîkat, sıdk, tasdîk, nefsi öldürme, gayret, azim, huşû, hudû, hakîkat karşısında boyun eğme, firâset ve ilim yoludur.


Ey evlâtlarım!
Şâyet verdiğim öğütlerimi tutar ve işâret ettiklerimi bellerseniz, vereceğim icâzetle bazı sırları çözer, bâzı mânâları anlarsınız.
Bu makamlar size perdeli değildir.
Ancak iş size düşmektedir.
Bir kimse bütün mahlûkâtın eziyetine katlanıp ALLAH’ın kulu olan herkese ikram etmedikçe, ALLAH dostu olamaz.
O, kendisine eziyet edene eziyetle mukâbele etmez, kendisini ilgilendirmeyen bir söz söylemez, bir insanın başına gelen musîbete sevinmez, kimsenin gıybetini yapmaz, harama yaklaşmaz, süpheli şeylerden kaçınır, bir belâya uğrarsa sabreder, intikama gücü yettiği halde bağışlar.
Onun gözleri harama kapalıdır.
Yeryüzünü maddî varlığı, gökyüzünü de mânevî varlığı ile îmar eder.
Bu yol öfkeyi yenme, tasadduk, din kardeşini kendine tercih etme (îsâr), af, müsâmaha, aleyhinde konuşana tahammül yoludur.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Zamanın Fitneleri

Ey ALLAH’ım!
Bu devirde ancak senin yardımını isterim.
ALLAH’a yemin ederim ki, ömrüm olsaydı dağların gizli yerlerinde ve yalnız vâdilerde yaşardım.
Çünkü, artık bu cemiyette yaşamak zorlaşmıştır.
Zîra bu zamanda kalbler itaattan çıkmış, haller kötüleşmiş, şehevî duygular artmıştır.
İnsanlar bütün işlerde doğruyu terk etmiştir.
Mânevî yönden zayıf bir kimse bu insanlar arasında nefsini nasıl muhafaza edebilir!?
Nasıl aşkını koruyabilir!?
Gözlerini haramdan nasıl sakınabilir!?
Onlardan gelecek olan her çeşit fitne, şehvet ve eziyete nasıl sabredebilir!?
Şunu bilin ki, bunlara ancak ALLAH’ın özü-sözü doğru sâlih kulları muktedir olur, başkası değil.
Nice insan vardır ki suyun içerisindedir ama susuzdur.

Bununla şunu söylemek istiyorum:
Bir insan sırf ALLAH için değil de bir ihtiyacından dolayı Mevlâ’ya kulluk ederse bu doğru bir kulluk değildir.
İhlâs lâzımdır, ihlâsa sarılın ki, susuzluğunuzu giderebilesiniz.


HAKK yoluna ancak nefsi öldürmekle nâil olunur!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRİHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Seher Vakti

Ey evlâtlarım!
Sizden birisi ganimetlerin dağıtıldığı, hazinelerin açıldığı, ilimlerin neşredildiği, işaretlerin çözüldüğü, HAYY ve KAYYÛM olan ALLAH’ın tecellî ettiği seher vaktinde uyuduğu halde bu yolun müridi olduğunu nasıl iddia edebilir?
Sizler bu yalan davadan utanmıyor musunuz?.
Gayretleriniz ölmüş ve enerjinizi boş şeylere harcıyorsunuz.
ALLAH bütün evlâtlarıma felâh yolunu göstersin. Âmin!.
Zühd, kulun bütün işleri terk etmesi değildir.
Zühd, kulun işini ve sanatını icra ederken kalbinin onlardan uzak tutması, o işle kalbi arasına perde çekmesi, daima zikir ve tefekkür içerisinde olması, ALLAH’ın sanatındaki hârikaları görmesi, cihâd etmesi ve râbıtalı bulunması demektir.

Ey gönlümün yavruları!
ALLAH’a yemin ederim ki, sizden kim sadâkat sâhibi olur ve ihlasa sarılırsa dokunduğu her şeyden hikmet fışkırır ve bu dünyâda büyük mânevi zevklere erer.

Ey evlâtlarım!
Bu dünyâ, tedbir ve temkin ehli olan ALLAH dostlarının gözünde boş bir kap gibidir.
Tedbir ve temkin ehli ALLAH dostlarından bir kısmı kutuplara gider, bir kısım kutuplar da kendilerine gelir.
Evlâtlarım arasında sevdiklerim her an bir derece yükselenlerdir.
Böyle evlâtlarımızı gördüğümüzde gözlerimiz nurlanır.
İşte onlardan istifâde de edilir.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSUKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Ey oğulcuğum!
Duânın kabûl olmasını istersen insanların aleyhinde konuşmaktan dilini koru ve şüpheli şeylerden sakın.

Oğulcuğum!
Eğer sözlerimden şüphe edersen, sana söylediklerimi yap, bunları nefsinde tecrübe et, sözümün doğru olduğunu göreceksin.
Bu yolda sebat etmek isteyene o lutfedilir, kim de itaat ederse itaat edilir. Eğer sen ALLAH’a itaat edersen su, ateş, hava, yer, insanlar ve cinler de sana itaat eder.
Şeyhin izni olmaksızın halvet fayda vermez.
Eğer şeyh izin vermeden halvete girilirse zararı faydasından çok olur.
Şeriatı iyice öğrenip yaşamadıkça onu başkalarına anlatmaya hakkın yoktur.
İnsanın cesedi üç kısımdan müteşekkildir: Kalb, lisân ve uzuvlar.
Lisân ve uzuvlar üzerine melekler vazîfelendirilmiştir.
Kalbin idâresi ise ALLAH’a âittir.

Bir defâsında Dussûkî Hazretlerine birisi geldi ve kendisine hakîkat yolunu göstermesini istedi.
Dussûkî Hazretleri ona şöyle nasihatta bulundu:
Oğulcuğum!
Evvelâ ALLAH’ın Kitab’ına ve Rasûlullah (s.a.v.)’in Sünnet’ine sarıl.
Onun Sünnet’inden herkes râzıdır, o parlak ve açıktır, onun nûru karanlıkları aydınlatmış, Mekke, Medine, Şam, Mısır, Irak, Yemen, Doğu, Batı ve bütün ufukları nûra garketmiştir.
İşte sen bunlarla amel ettiğin zaman hakîkata ulaşır ve bâzı sırlara vâkıf olursun.


Kardeşim!
Sana söylediklerimi yavaş yavaş, tedrîcen yapmaya bak.
Eğer sadâkat gösterirsen ALLAH seni bütün şerlerden korur.
Ehlullah ilminden daha temiz, daha nurlu ve daha faydalı bir ilim yoktur. Onların amelinden bir zerre, başkalarının dağlar kadar ameline tercih edilir.
Çünkü onların ameli sırf ALLAH rızâsı içindir, onlar hem kalbleri, hem de bedenleri ile amel ederler.
Halbuki diğer insanlar sâdece bedenleri ile amel ederler.
Bundan dolayı da ancak ucub ve kibirleri artar.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

Namazda Huşû

Ey oğlum!
Eğer namazda tam bir huşû içerisinde olabilseydin aklını kaybeder, bir sûre bile okuyamazdın.
Çünkü Mûsâ (a.s.) ALLAH kendisine tecellî ettiği zaman kafası koparılmış kuş gibi yerde çırpınmaya başladı.
Halbuki bu tecellî bir iğne deliğinin doksan dokuz cüz’ünden sadece bir cüz’ü kadardı.
İşte bu tecellî her namaz kılan için her vakit vâki olur.
Ancak Mûsâ (a.s.) gibi tam bir huşû içerisinde olmak gerekir.
Şeriat ehli kimselerden bâzıları fâhiş hatâlardan, târikat ehli kimselerden bâzıları da kötü ahlâk yüzünden namazlarını zâyi ederler.
Bir kimsenin içinde kin, haset, sû-i zan, dünyâya karşı muhabbet bulunursa namazı noksandır.
Çünkü bu kötü huylar, namazda ALLAH’ın azâmetini görmeye engeldir.
Kimin kalbinde ALLAH’ın azâmetini görmeye mâni bir perde bulunursa onun namazı tam bir namaz değildir.
Çünkü namaz, ALLAHu Teâlâ’ya kavuşmaktır, bir sıladır.


Ey gönlümün yavrusu!
Sâdece laf üreten, faydalı iş yapmayan, işi-gücü cedel olan kimselerle muâşeretten sakın, onlardan hiçbirini dost edinme.
Ancak şeriat ve hakîkati yaşayan kimse ile otur kalk.
Çünkü o, seyr-i sülûkünde sana yardımcı olur.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

YALNIZ ALLAH’a MİNNET ETMEK

Eğer hakîki evlâdım olmakta ve bana uymakta sâdık isen, rızkı yalnız ALLAH’tan iste, kalbini kendine nasihatçi kıl, çok amel et, bir kimseden bir lira bile isteme!.
Çünkü bu, benim yolumdur.
Kim beni severse, benimle birlikte bu yola devam eder.

Gerçek
ALLAH dostu o dur ki, yemez yedirir, almaz verir, dünyânın geçici nimetlerine göz dikmez.

Bu yolda rüşvet haramdır.
Sizin şeyhiniz, hiçbir kimseden bir lira almamaya
ALLAH’a söz verdi.
Bunları size başka bir gâye için değil, sadece
ALLAH rızâsı için tavsiye ediyorum.
Dava, nasihat mukâbili olarak ihvanın aklına gelebilecek minnet borcunu ortadan kaldırmaktır.
Nasihatta karşılık yoktur.

Ey evlâtlarım!
Bilin ki: Kim benim yolumda nefsine ve hevâsına uygun düşeni alırsa şeyhinin yolundan çıkmış olur.

Evlâtlarım!
Dünya kirleri kalbleri karartır, matlûba ulaşmayı engeller, günahlara sebep olur.
Bu yolda başkasından bir lira bile alınmasını istemiyorum.
Kim dünyâlık için
ALLAH dostlarından kendilerine hırka giydirmesini isterse ALLAH ona gazâbeder.
Bu kimse gitse, kendisi ve âile efrâdı için bir meslek edinse ve böylece rızkını temin etse daha hayırlı bir iş yapmış olur.
Yolumuz tahkîk, tasdîk, inceliklere ve ayrıntılara dikkat yoludur.
Yolumuzu dünyâlığa âlet ederek geçinmek isteyen, yolumuza zarar veren, dîni dünyâ ile değiştiren, benim ve arkadaşlarımın yoluna muhalefet eden kimselerden ben uzağım.
Onlar da benden uzaktırlar.


ALLAH’ım!
Eğer arkadaşlarım benden sonra yolumuza muhâlif davranırlarsa, onları bu hatâlarından dolayı helâk etme. Âmin!.

ALLAH Teâlâ, iç âlemine âit sırrını satan ve onunla hayâtını idâme ettiren kimseyi sevmez.

Ey oğulcuğum!
Senin dâima ibâdet ve itaat ehli, huşû ve hudû sâhibi, zorluk ve tehlikelere tahammül edici ve ilâhî aşkla dolu olmanı istiyorum.
Bil ki, kim hakîki olarak
MEVLÂ’sını severse hanımına, çocuğuna, kardeşine, arkadaşına, dünyâlık bir makâma, kısaca ALLAH’tan başka hiçbir şeye haddinden fazla iltifat etmez.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »



MÜRŞİDİN MÜRİDİN YANINDA OLMASI

Ey oğulcuğum!
Bana olan ahdini sağlam tutarsan, sana çok yakın olduğumu bil.
Öyle ki, bana verdiğin sözü tutarsan, dâimâ senin zihninde, kulağında, gözünde, bütün zâhirî ve bâtınî hislerinde olurum.
Buna karşılık bana olan ahdini sağlam tutmazsan benden uzak olduğunu unutma.

ALLAH’ın kullarından hiçbirisinin oyun ve eğlence ile vakit kaybetmesine râzı olamam.
Hele hele evlâtlarımdan hiçbirisinin böyle yapmasına rızam yoktur.

Ey yavrucuğum!
Sana olan vasiyetimi kabul edip mûcibince amel eder, arzu ederek
HAKK yolunda çalışır ve dâimâ ALLAH’ın seni murâkebe ettiğini düşünürsen, şeyhin Batı’da sen doğuda bile olsan onun sözünü duyabilirsin.
Eğer iç âleminde bir müşkülün olursa, istihârede bulunursan, birisi sana zarar vermeye niyet ederse veya buna benzer durumlarla karşılaşırsan şeyhini karşında görürsün.
İşte o zaman şeyhine teveccüh et, iç âlemini saflaştır, baş gözünü kapa, kalb gözünü aç.
Bu halde şeyhini görür, bütün işlerinde ona danışır, ihtiyacını ona arzedersin.
Her ne derse kabul et ve ona sımsıkı yapış.


SÂLİH AMELE BİLE GÜVENİLMEMELİ

Ey oğulcuğum!
Bütün sene oruç tutsan, bütün geceleri ihyâ etsen, temiz bir manevî âlemin ve hâlis işlerin olsa da bunlara güvenme ve bunları ötede-beride söyleme.
Eğer bunlara güvenir ve söylersen âsi ve müflis bir insan olursun.
Sakın nefsin seni aldatmasın.
Nice dervişler nefsine uyup helâk oldu.
Eğer evlâtlarımdan olmak istersen dâimâ ibâdetle meşgul ol, cihad et, doğru yoldan sapma, bu yoldan yüz çevirme, ibâdeti terk hususunda nefsine firsat verme.
Nefis:
"yorulur ve bıkarsın, sonra da hiç ibâdet edemezsin" diye sana telkinde bulunur, sakın buna kanma.
Zira
ALLAH seni görmektedir.
İşte nefsin vazîfesi dâimâ insanı şüphelere, karışıklıklara düşürmektir, aldanma.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İBRÂHİM DUSSÛKÎ (ks)’den ÖĞÜTLER

Mesaj gönderen nur_umim »

ALLAH DOSTLARININ BÂTINÎ YÖNLERİ

ALLAH dostlarının elbisesini, yürüyüşünü ve zâhiri hallerini taklit etmek fayda vermez.
Onların iç âlemini anlamak ve yaşamak gerekir.
Onlar bu iç âlemleri yüzünden ALLAH dostluğu makâmına ulaştılar.
Onlar gibi cübbe giyen, kendisine icâzet yazılıp verilen hiç kimsenin bu makâma ulaştığını görmedim.
Bilakis bunlar müridin seyr u sülûkunu engeller, istikâmet ve istikrarı bozar.


Ey yavrularım!
Giybet etmek istediğinizde anne-babanızın giybetini edin.
Çünkü onlar sizin iyiliklerinize başkalarından daha çok lâyıktırlar.


Ey evlâtlarım!
ALLAHu Teâlâ bir gün ve gecede kullarının kalblerine yetmiş iki defa nazar eder.
Bundan dolayı siz, RABB’inizin nazargâhı olan kalblerinizi temiz ve pâk tutun; güzel, parlak, nurlu, sâdık ve hâlis kılın ki, HAKK’ın yakınlığına erebilesiniz. Şunu bilin ki, bir kandil şeffaf olmazsa, onda yanan fitilin ışığı dışarı vurmaz.


Ey oğulcuğum!
Mânevî âlemini ibâdet ve itaatla süsle.
Eğer böyle yaparsan Tevrat dersin, İncil anlayışın, Zebur zikrin, Kur’ân Hakk’ı batıldan ayırma kılavuzun olur.
Sen huzûrunu artırmakla ve RABB’inin murâkabesiyle meşgul ol, dedikoduyu bırak, vaktini ve nefesini boşa harcayan kimseye iltifat etme.
Zîra onunla sohbet etmek helâkine sebep olabilir.


Oğulcuğum!
Niyet ve amelini tashih eyle, hayal ve vehimleri terk et, hakîkat deryâsına dal, işlerini ALLAH’a ısmarla, O’na uy, şeyhinin tâlimatlarını gözet, elindeki âsâyı at, rûhundan gelen sese kulak ver, sâlih amel etmeye bak.
Bunlara dikkat edersen gizli hakîkatler açılmaya başlar.
Unutma ki,
nefsini tanıyan RABB’ini tanır.

Bir ALLAH dostu şeriatin aslına göre amel ederse onun nefsi rûhânî, nûrânî ve latif bir hal alır.
"Şeriatin aslına göre" sözümüzden maksadımız:
"Ey îman edenler! Rukû edin, secdeye varın, kulluk yapın, hayır işleyin ki felâha eresiniz" (Hacc, 22-77) meâlindeki âyettir.
Müridin bütün uzuvlarını gafletten ve her çeşit günahtan temizlemesi, dâimâ zikre devam etmesi gerekir.
Zîra iyi kimselerin iyilikleri, ALLAH’a yaklaşmış kimselerin kötülüğü gibidir
(hasenâtu’l-ebrâr, seyyiâtu’l-mukarrabîn).
Kur’ân’ı ezberleyen kimseye haram söz, haram lokma, erkek veya kadın bir mü’minin nâmusuna dil uzatmak yakışmaz.
Çünkü ALLAHu Teâlâ
"O nâmuslu, bir şeyden habersiz mü’min kadınlara zinâ iftirâsı atanlar, dünyâda ve âhirette lânetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azap vardır" (Nûr, 24-23) buyurmaktadır.
Ağzını gıybet, söz taşıma, iftirâ gibi şeylerle kirlettiği halde Kur’ân okuyan bir insanın durumu, Kur’ân’ı pisliğe atmış kimsenin durumu gibidir.
Böyle yapan birinin bâzı âlimler küfrüne kâil olmuşlardır.


*
Resim
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön