MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen israfil »

Resim


MELAMİ HARİRİZÂDE MUHAMMED KEMALEDDİN

(1267-1299/1850-1882)

XIX. asırda İstanbul’da yaşamış ve “Tibyanu Vesâili’l-Hakâik fî Beyâni Selâsili’t-Tarâik” adlı meşhur eseriyle tanınan mutasavvıf müellif.

Meşhur eser Tıbyânu Vesâil’in müellifi Harîrizâde, XIX. asrın ikinci yarısında yaşamış mutasavvıflardandır.
Cemâziyelâhir 1267/Mart 1850 târihinde İstanbul’da dünyâya gelmiştir. Bildirdiğine göre, babasının Kemâleddin Muhammed adını verdiği Harîrizâde’nin tam künyesi, Kemâleddin Muhammed Harîrizâde b. Seyyid Şeyh Abdurrahman b. Seyyid İbrâhim el-Halebî’dir.
Daha çok Harîrizâde ve Harîrizâde Kemâleddin adını kullandığı gibi, ondan bahseden kaynaklarda da adı bu şekilde geçmektedir
Halep’te bulunan ve Harîrizâdeler diye mâruf sülâleden olup, soyu, Rifâiyye târikatının pîri Şeyh Ahmed er-Rifâî (v.578/1182)’in torunlarından ve bu târikatın Harîriyye kolunun kurucusu Ebu’l-Hasan Ali el-Harîri’ye (v.645/1248) ulaşır.
Bu sülâlenin, Harîri lâkabıyla anılması, Şeyh Ahmed er-Rufâi'nin torunu ve onun sohbetinde bulunan Şeyh Seyyid Burhâneddin Ebu’l-Hasan Ali (v. 645/1247) ile başlar.
Onun bu lakabla anılması husûsunda bir kaç rivâyet bulunmaktadır (Bak. Tibyânu vesâil, I, 289a).

Müellifin, amcazâdesi Şeyh Ahmed el-Harîri’den aldığı bir icâzetnâmede neseb ve târikat silsileleri verilmektedir.(Tibyanu vesâil, I, 292b)
Harîrizâde’nin babası Şeyh Seyyid Abdurrahman el-Harîri de, meşâyıhen bir zât idi.
Oğlu Harîrizâde’ye Rifâiyye’den Harîriyye ve Halvetiyye’den Bekriyye târikatlarının hırkasını giydirmiştir.
1284/1867’de babası öldüğü zaman, henüz on yedi yaşlarında bulunan Harîrizâde, onun vefatını müteakib bir müddet ticâretle uğraştı ise de, tekrar ilme yönelmiştir.(Tibyanu vesâil, III, 304b)
Babasının vefatı, onun ilim tahsîline devâmını ve çok sayıda eser verme azmini engellememişti.
Harîrizâde’nin bir takım seyahatları da olmuştur.
Kısa süreli olan bu seyahatlarını, tasavvuf ve dînî bilgisini artırmak ve bâzı meşâyıhle görüşmek için yapmıştır.
Nitekim aldığı târikatlerin bir kısmını bu esnâda almış veya hırkalarını giymiştir.
Receb 1286/1869 târihinde akrabâlarını ziyâret için Haleb’e gitmiş, orada dört ay kadar kaldıktan sonra İstanbul’a dönmüştür. (Tibyanu vesâil, III, 304a; Kibar-i Meşâyih, s, 52; Melâmîlik ve Melâmîler, s, 326; Tomar-ı turuk, s, 86.)
1289/1872’de İstanbul’da görüştüğü Şeyh Seyyid Muhammed Nûru’l-’Arabî el-Hüseynî’yi ziyâret için, bir yıl sonra 1290/1873’de Üsküb’e gitmiştir.
Bu yolculuğu esnâsında Selânik’e uğrayarak, orada bulunan Şeyh Ali Rızâ Efendi ve Şeyh Edîb Sâlih Lütfi Efendilerle görüşmüştür.
Aradan bir yıl geçtikten sonra, evliyayı ziyâret için 1291/1874 târihinde Mısır’a, ertesi sene de aynı maksadla 1292/1875’de Edirne’ye gitmiştir.
Otuz iki yıllık kısa ömrünü, seyahatları hâriç tutulursa, İstanbul’da geçirdiğini söyleyebiliriz.
Harîrizâde’nin tahsil hayâtı da İstanbul’da geçmiştir.
Beş yaşına gelince, Hâfız Osman Efendi’den bir müddet Kur’ân-ı Kerim okuduktan sonra rüşdiyeye devam etmiştir. Sonra özel olarak sarf, nahiv, mantık ve âdâb gibi mukaddemât ilimlerini, iki kardeş olan Ali ve Mevlâ Emîn Ankaravî Efendiler’den okumuştur.
Daha sonra Hadîs âlimlerinden Allâme Şâkir Efendi’nin Sahih-i Buharî derslerine devam etmiş ve 1286/1869’da Halep yolculuğundan Şeyh Abdullatif el-Buharî ile İstanbul’a avdet ettikten sonra ondan, evinde misâfir kaldığı sürece Hanefî Fıkhı’na dâir bâzı metinler ve müselsel hadîsler okumuştur.
Şeyh Kâsım el-Mağribî (v.1298/1880)’nin Câmi’u’s-Sahîh derslerine devam ederek, ondan, Allâme İbn ‘Akile el-Mekkî’nin Müselselât’ını okumuştur (Tibyan, I, 81a).
Harîrizâde’nin, derinleşip meşhur olduğu saha her ne kadar tasavvuf ise de, fıkıh, tefsir ve hadîs ilimlerini de tahsil ettiğini görüyoruz.
Fıkıh ilmini, Allâme Kadı Fehhâme Şeyh Abdullatîf Ömer el-Buhârî el-Halebî el-Hanefî el-Ezherî’den tahsil etti. Başta kütübü’s-sitte olmak üzere hadîs de okumuştur ( Tıbyan, I, 83b-86b)
İlim tahsiliyle meşgul olduğu sırada, Rifâ’iyye ve Halvetiyye târikatlarını almış, ayrıca Hizbu’l-bahr’ı şerhetmiş ve ona Ziyâu’l-bedr ismini vermiştir (Tibyan, II, 217a).
Babası vefat ettiğinde on yedi yaşında olduğuna göre, adı geçen şerhi yazdığında ve tarikatları aldığında ancak on beş yaşlarında bulunuyordu demektir.
Tasavvuf ilmini kendisinden tahsil ettiği Şeyh Seyyid Muhammed Nûru’l-’Arabî ile karşılaşmasını, ALLAH’ın bir lutfu olarak nitelendiren Harîrizâde, Nûru’l-’Arabî 1289/1872’de İstanbul’a geldiğinde, onu Boyacıköyü’ndeki yalısında misâfir ederek ona biat etmiştir. Ondan, İbn Fâriz, (v.576/1180)’in Kasîdetu’t-Tâiyye’sini, Şeyhu’l-Ekber Muhyiddin b. ‘Arabî (v.638/1240)’nin Risâletu’l-ehadiyye’sini ve Fusûsu’l-hikem’ini okumuş ve kendisinden melâmî hilâfetnâmesi almıştır.
1290/1873 târihinde, Üsküb’de bulunan Şeyh Muhammed Nûru’l ‘Arabî’yi ziyâretten dönerken Selânik şehrinde Şeyh Ali Rıza Efendi (v.1295/1878)’den Ramazâniyye ve Şeyh Edîb Lütfi Efendi’den de Sinâniyye hilâfeti almıştır.
Harîrirzâde’nin hocası olan Muhammed Nûru’l-Arabî, 1220/1805’de doğmuş ve küçük yaştan itibâren Ezher’de ilim tahsiline başlamıştır.
Mekke’de mucâvir olarak ikâmet ederken Şeyh Ömer Abdurrasul’den hadis ilmi okumuş ve Şeyh İbrâhim el-Halvetî’den de Halvetiyye târikatını almıştır.
Nûru’l-’Arabî’nin rüyâsında Rasûlullah’tan, tevhîd-i ef’al, tevhîd-i sıfat ve Tevhîd-i zât telkinlerini aldığı rivâyet edilmektedir.
1259/1843’de tekrar hacca giderek Mekke’de Şeyh Abdulhâlık Efendi’nin halîfelerinden Şeyh Mustafa b. Mahmûd Tırabzonî’den tekmîl-i târikatla teslîk ve irşâd icâzetnâmesi almıştır.
Nûru’l-Arabî, ehl-i şuhûd zevkine binâen vahdet-i vucûda kâil olan ilk mutasavvıf olup, bu hâlde şer’î merâtib muhafaza edilir.
Şeyh Muhammed Nûru’l-’Arabî, çoğunluğu Türkçe olan otuzdan fazla eser telif etmiştir.
1305/1887 târihinde seksen beş yaşında olduğu halde Makedonya’nın Usturumca şehrinde irtihal etmiş ve vefat eylediği odada defnolunarak orası türbe şekline ifrağ edilmiştir.

Harîrizâde’nin tasavvufî hayâtı hem bilgi ve hem de yaşayış bakımından pek zengindir.
Ana târikatler ve onların kollarından iki yüze yakın târikata intisab etmiştir. Tibyân’ın önsözünde şöyle der:

“Seyyidu’l-Murselîne ittibâ ve kemâle ermiş vârislerine iktidâ etmek üzere, çeşitli ezkâr, değerli âsâr ve müşâhede edilen envâr telkinleriyle bir çok târikat ehlinden "teslik" ve "tahkîk" aldım. Muhtelif sohbetlerde birçok defâ fahrî ve fakrî hırkalar giydim. Meşâyıh benden kadîm ve cedîd işler husûsunda husûsî ve umûmî ahidler aldılar. Onların nur silsilelerine muttasıl oldum. Mârifet pınarlarından en tatlı şerbetleri içtim. İslâm memleketlerinde tanınan büyük meşâyihe mensûb, yüz yetmişi aşkın târikata onların vâsıtasıyla muttasıl oldum.”

Gerçekten otuz iki yıl gibi kısa bir ömürde, bu kadar târikatla ilgi kurmak, büyük çoğunluğu Arapça, Farsça ve Türkçe olan dört yüzü aşkın ana kaynağın incelenmesinden sonra telif edilen Tibyan ve sayıları kırka ulaşan büyük küçük risâlenin telîfine muvaffak olmak büyük bir başarıdır.
Şu beyit onun hakkında söylenmiştir:


Şâb iken ahz-ı hilâfetle olup şeyh-i tarîk
İlmi tahsil ile de serâb oldu eclâ.


(Daha çok genç iken Meşâyihten hilâfet alıp Yol şeyhi, Mürşid oldu.
İlim tahsiliyle deserab gibi sanılan zekâsı ve tahsili çok parlak ve âşikar oldu.)


Harîrîzâde, bazı tarîkatlardan icâzet alıp hırka giymiş, bir kısmını da rivâyet etmiştir.
Küçük yaşlarda tasavvuf hayatına başlayan Harîrîzâde, şöyle demektedir: Bu tarîkat (Hefneviyye’nin ikinci şûbesi) aldığım ilk tarîkattır.
Bu tarîkatta pederim Seyyid Şeyh Abdurrahman el-Harîrî el-Halvetî’den biat, zikir telkini, ahid alma, hırka giyme ve hilâfet konularında umûmî icâzet aldım.
Celvetiyye tarîkatını aldığını şöyle anlatmaktadır:
“Celvetiyye tarîkatını şeyhimiz âlim ve feyz sahibi Şeyh Ebu’l-Feyz Hüseyin Feyzuddin’den aldım.
Bu vesîle ile bana şu icâzet mektubunu yazmıştır: “
Ben abd-i fakîr Hüseyin Feyzî el-Mısrî, yanıma Seyid Muhammed Kemâleddin el-Harirî el-Halvetî geldi.
Aramızda tarîkatlar hakkında müzâkere oldu.
Daha ziyâde Celvetiyye tarîkatı, onun esrâr ve ma’rifetlerinden bahsettik.
Bu esnada Harîrîzâde, benden Celvetiyye’nin izin ve hırkasını taleb etti.
İstihâreye yattıktan sonra, ona ism-i evvel olan kelime-i tayyibeyi telkîn ettim.
Sonra usûlden olan esmâ-i seb’ayı telkin ettim.
Onlar; Allah, Huve, Hakk, Hayy, Kayyûm ve Kahhâr’dır. Sonra furu’dan olan esma-i hamseyi telkin ettim.
Onlar da; Ehad, Vâhid, Fettâh, Vehhâb, Samed’dir.
Ona tâç giydirdim.
Dilediği kimseye giydirmesine de izin verdim.
Hırka giydirdim ve giydirmesinde de onu mezûn kıldım.
Onu seccâdeye oturttum ve istediği kimseyi oturtmasına, ahid almada, derviş edinmede, nakîb ve halîfe bırakmada, zikir meclisleri açmakta, istediği yerde ahzâb ve evrâd tilâvetinde, Şerîata uygun olan her şeyde ona mutlak icâzet ve umûmî izin verdim.
Söz ve fiillerimde onu kendime halîfe tayin ettim”.

Haririyye tarikatını babasından 1282’de, henüz on beş yaşlarında iken alan Harîrîzade, aynı tarikatı Seyyid Şeyh Ahmed b. Ömer el-Hariri’den de almıştır.
Rebîulevvel 1289/1872’de, Hema’da bulunduğu esnada, Şeyh Ahmed b. Ömer’in kendisine yazdığı icazet mektubunun bir bölümünde şunlar yer alır:
“Evladımız Seyyid Şeyh Muhammed Haririzade’nin şeyhi Ahmed er-Rifâ’î’nin tarîkatında bir kademenin olmasını isterim.
Onu hayrın ve saadetin icrâsına ehil, ilim ve seccâde vermede kâbiliyetli görünce, şeyhi ve ceddi olan Şeyh Ahmed er-Rifâ’î’nin tarîkatında ona kısa bir zamanda seyr ü sülûk verdim.
Gerekli ezkâre devam etmiş, fakr sahiblerine ve ihvana hizmette bulunmuştur. Bunun üzerine ona, burada (Hema’da) ki zâviyelerde ve diğer yerlerde seyr ü sülûk vermede, zikir ikâmesinde, müridlerinden ahid alma, tâliblerden liyâkatlı olanlara Rifâ’iyye hırkasını giydirmede umûmi izin verdim.
Harîrîzade, Kâdiriyye’nin beşinci şûbesini Şeyh Abdullatîf b. Ömer el-Buhârî el-Halebî’den, 18 Receb 1287’de sabah namazından hemen sonra almıştır.
Kendisine yazdığı icazet mektubunda şöyle denmektedir:
“Bu icâzet mektubuyla, bana nisbet edilen, Kâdiriyye’nin Nûrâniyye şûbesinde hırka, postnişinlik, zikir başlatma ve mu’teber şartlarına uygun olarak sona erdirme izinlerini Harîrîzade’ye verdim.” Aynı mektubun diğer bir yerinde ise:
“Evladımız Seyyid Şeyh Muhammed Harîrîzâde’ye, Kâdiriyye sâdâtı tarîkında icâzet verdim.
Ona zikir telkin ettim.
Kendisini halife ve ehl-i fakr ve meşâyıh sûfilere şeyh olarak bıraktım.
Verdiğim icâzetle, ehil olanlardan dilediğine icâzet vermede onu izinli kıldım. Ona Kâdiriyye’nin hırkasını giydirdim.”

Harîrîzâde, Gülşeniyye’nin ikinci şubesini Şeyh Şerefeddin el-Edirnevî’den almıştır.
Haririrzade, "Şeyhim Muhammed Nûru’l-’Arabî, rûhaniyet yoluyla ve Hz. Ali’nin delâletiyle Hacı Bektaş-i Veli’den Bektaşiyye tarîkatını almış; ben de şeyhim vasıtasıyla aynı tarîkata intisap ettim, " diyerek rûhaniyet yoluyla da intisabı olduğuna işaret etmektedir.
Haririzade daima itidal yolunu tercih ediyordu.
Bazı görüşlerinden dolayı Şeyhu’l-Ekber’i sert bir dille tenkit sadedince Şeyh Muhammed b. Abdurresûl el-Berzencî on risale telif etmiş; buna karşı Şeyh Muhammed el-Hindî, ‘Atıyyetu’l-Vehhâb isminde bir risâle yazarak tenkidlerin yersizliğini anlatmaya çalışmıştır.
Konu ile ilgili olarak Harîrîzâde, şunları söyler: "Bu hususta konuşmamak en uygun olandır.
Akl-i selîm sahibi olanlar için Şerîatın tesbit ettiği çizgide durmak en sâlim yoldur.
Şeyh Muhyiddin makbul şeyhlerden biridir.
İlimlerinin çoğunun hak ehline muhâlif olması, hatalı olduklarını ortaya koyar. Fıkıhta ictihadî meselelerdeki hatalar gibi, o da bu hatalarında mazurdur, kınanamaz.
Şeyh hakkında arzettiğim hususlar benim kanaatlarımdır.
O, makbul meşâyihtendir.
Şerîata ters düşen sözleri hatadır.
Bazıları onun bütün ilimlerini ta’netmek için uğraşmış, diğer bazıları ise bütün sözlerinin hatasız olduklarını isbata çalışmışlardır.
Bu iki gurup ifrat veya tefrît yolundadır, itidalden uzaklaşmışlardır.
Oysa ki mezkur şeyh, makbul evliyâdandır; hatası sebebiyle nasıl merdûd sayılır?
Diğer taraftan hak ehline muhâlif düşen sözleri nasıl hatasız görülebilir? Doğru olan orta yoldur." (Tibyan, III, 99a).

Bursalı Mehmed Tâhir, Şeyhi Haririzade ile ilk görüşmesini şöyle anlatmaktadır:
"Bir Cuma günü Hırka-ı Şerif’de eski Ali Paşa Camiinde mevlid-i şerîf cem’iyetine gittim.
Orada mihrabın yanında şeker rengindeki sarığı, edîb ve sade duruş ve kisvesiyle oturan bir Hoca efendiyi gördüm.
İlk görüşte o, öteden beri arayıp bulamadığım mürebbi ve mürşid olarak bu zâtı mürşid olarak içimden kabul ettim."
Cuma gün ve geceleri, bütün tatil zamanlarını Tâhir Bey, hep bu güzîde mürşidinin huzurunda geçirmeye gayret göstermiştir.
Harîrîzâde’nin, mühim eserleri tedkik maksadıyla bir aralık İstanbul Fatih Câmii dahilinde olan kütüphanenin hâfız-ı kütüplüğündeki vazifesi hariç tutulursa, resmî bir görevi olmadığını, kısa ömrü boyunca tahsil-i ilim ve te’lif ile meşgul olduğunu söyleyebiliriz.
Nitekim hayatını anlatırken kullandığı;
Bu kitap (Tibyân) kırkbirinci eserimdir.
Şimdi İstanbul’da bulunmakta, ilim tahsili, tasavvufî eserler müzakeresi ve lâyık olmadığım halde tarîkat vermekle meşgul olmaktayım.
Aynı zamanda maîşet teminiyle de iştigal ediyorum.
Bedenî bazı rahatsızlıklarla mübtelâyım gibi ifadeler resmî görevinin olmadığını, geçimini memuriyet dışı işlerle temin ettiğini göstermektedir.
“Zâhir ve bâtın ulemasına hizmet etmeyi bana nasib kılan yüce Allah, bununla bana nimetini ihsan buyurmuştur, ” diyerek istifâde ve istifâze edilen ulema ve meşâyih arasında bulunmanın değerine işaret eden Harîrîzade, hayır ile yâdedilmesine vesîle olan Tıbyân’ın önsözünde, Zâhir ve bâtın ilimlerinde icâzet aldım.
İlim meclislerinde yetiştim. Temiz sûfîlerin feyizleriyle gerçek diriliği buldum, demiştir.

Hırka-ı Şerîf civârındaki hâne-i âlilerinde mutalaa ve telîf ile meşgul oldukları gibi, müracaât eden tâlib-i râh-i irfânı dahi Rabbânî ma’rifetlerden mahrûm bırakmazlardı.
2 Zilka’de Cuma günü 1299/15 Eylül 1882 tarihinde dâr-i fânîden dâr-i cem’âle gitmiştir.
Nâş-i şerîfleri ihtifâlât-ı lâyika ile kaldırılarak İstabul Eyüb’de bulunan Şeyh Hasib Efendi dergâhına nakl ile, burada makbere-i mahsûsasına vedî’a-i Rahmân kılındı.
Kabr-i şerîflerinin üzeri açıktır.
Gâyet mükellef mezar taşı vardır.

Seng-i mezarında şu kitâbe yazılıdır:

Ni’met-i uhrâ için bu kâinât
Âlem-i ervâha olmuş şâh-râh
Âdem oldur ki bekâ-yı nâm elde
Ömrünü bî-fâide kılmaz tebâh
Şeyh Kemâleddîn Efendi genç iken
Hâsıl etmişti nice feyz-i ilâh
Halvetî vü Celvetîden feyz alıp
Sâha-i ukbâyı kıldı hânkâh
İlm u fazlı rüşdi tâ yevmu’l-kıyâm
Yâd ola devreyledikçe mihr ü mâh
Geldi üçler söyledi târihini
Şeyh Kemâleddîn Efendi göçti vâh.
2 Zilka’de 1299

Eserleri:

Otuz iki yaşında vefat eden Haririzâde Muhammed Kemaleddin, Arapça ve Türkçe kırk kadar eser telf etmiştir.

A) Arapça Eserleri:

1. تبيان وسائل الحقائق في بيان سلاسل الطرائق Tibyânü vesâili’l-hakâik fî beyâni selâsilit’-tarâik:
Süleymaniye ğtğphanesi, İbrâhim Ef. 430-432, Arşiv numarası 61, fotokopi No: 119.
Üç büyük ciltten meydana gelmektedir.
Tarikatlar Ansiklopedisi durumunda olan bu eser, konusunda tek ve pek kıymetlidir.
Yakup Çiçek tarafından tahriç ve tahkik edilerek neşre hazırlanmıştır.
Her cildi ortalama 565 sayfa olup, yedi cilt halindedir.
Her cildin sonuna; ayetler, hadisler, tarikatlar, şahıslar, yer ve beldeler ve diğer bilgiler başlıkları altında indeksleri konulmuştur.

2. Cevâhiru mülûki’l-aliyye fî bevâhiri sülûk’s-şâzeliyye.
Süleymaniye, ktp., Şâzeli tekyesi No: 57’de kayıtlı olup, 66 yaprak, güzel mukavva ciltli ve müellif hattıdır.
"22 Cem’âziyelevvel 1290 Perşembe gecesi telif edilmiştir Yâkûtiyye duası, Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî’nin hayatı ve Şâzeliyye’nin mebnâsına dairdir.

3. Esrâru’l-ma’în fî şerhi esmâi’l-erba’în.
Süleymaniye, ktp., H. Mahmûd Ef., No: 3034. Müellif hattı olup yazılış tarihi, 11 Şaban 1285/1868’dir. Kırk esmâ-i hüsnâyı açıklar.

4. Feyzu’l-muğnî min hadîs-i men talebenî.
Süleymaniye, ktp., Tırnovalı No: 898. Telif tarihi 9 Cem’âziyelâhır 1289/1872’dir.
Müellif hattı olup aşk, muhabbetullah gibi konularda güzel malûmatı hâvidir.
Bir nüshası Üsküdar Selimağa ktp., Hudâî Ef., 588, bir nushası da Süleymaniye., ktp., Şâzeli 27/1’de bulunmaktadır.

5. el-Mevridü’l-hâss bi’l-havass fî tefsîri sûreti’l-ihlâs.
Süleymaniye ktp., H. Mahmûd Ef., 293. Pazar gecesi Rebîussânî 1289/1872’de tamamlanmıştır.
Yakup Çiçek tarafımdan tahkik ve tahriç edilerek Marmara Üniversitsi İlahiyat Fakültesi Vakfı trafından basılmıştır. İstanbul, 1996.

6. Rasahâtü’l-esnâ alâ teveccühâti’l-esmâ,
Süleymaniye ktp., H. Mahmûd Ef., 290.
Seyrü sülûk, halvetîlik ve kelime-i tevhîd zikri hakkında pek güzel bilgi verir.
Seb’u teveccühât ve cem’u tevessülât’ ın şerhidir. Mısır’da, 9 Ramazan 1291/1874’de yazılmıştır.

7. Salâtü’l-ithâf bi-şerhi salâti’s-sakkâf,
Süleymaniye ktp., Tırnovalı 940. müellif hattıdır, telif tarihi, 3 Zilhicce 1289/1872’dir.
Şeyh İbn Ebi’l-Hasan es-Sakkâf’ın, akşam ve sabah onbirer defa okuduğu bir slatın Harîrîzâde tarafından yapılan şerhidir.

8. Seyru’l-esmâ ve sırru’l-müsemmâ.
Süleymaniye. ktp., Tırnovalı, 898/1. Rifâ’iyye sûfileri arasında yedi esmayı fenâiyye ve beş esmayı bekâiyye demekle marûf on iki esmânın şerhidir Telif tarihi, Çarşamba günü 15 Receb 1289/1872’dir.
Bu risâlenin bir nüshası da, Üsküdar Selîmağa ktp., Hüdâî Ef. 584/2dir.

9. Şerhü beyt-i Mevlânâ Câmî.
Süleymaniye ktp., Tırnovalı 898/4 Şeyh Abdurrahman Mevlâ Câmî’nin, "Kâinatta olan her şey vehim veya hayal, veya aynadaki akisler veya gölgelerdir", mânâsındaki Arapça beytinin, Müellif tarafından yapılmış tasavvufî şerhinden ibarettir Seyyid Mi’râcî b. Ali tarafından istinsah edilen bir nüshası, Üsküdar Selîmağa ktp., Hüdâî Kf. 584/5’de bulunmaktadır.

10. Salâtü meşîşiyye.
Üniversite ktp., Türkçe yazmalar, 263, Harîrîzâe mecmûası, 92-93. Arapça olan salât metni verilmiş, şerh vb. bir bilgi verilmemiştir.

11. Teveccühâtü’l-esmâ ve tevessülâtü’l-uzmâ.
Üniversite ktp., Türkçe yazmalar, 263/5, Harîrîzâde mecmûası, 90-93. Arapça olup, teveccühteki esmâ verilir.

12. Dürretü’l-envâr alâ salati cevherati’l-esrâr. Arapçadır.

13. ed-Dürreteyni fî şerhi’l-beyteyn. Arapçadır. 3. Fevâyihu ezhâri’l-hakaik ve levâyihu envâri’t-tarâik. Arapça olup, on iki risâleden meydana gelir.

14. Sırru’t-tavassul fî’z-zikri ve’t-tebettül. Arapçadır.

15. Ravzâtu’l-âliyye fî tarîki’ş-Şâzeliyye. Arapçadır.

B) Türkçe Eserleri:

1. Fecru’l-esmâ ve subhu’l-müsemmâ.
Süleymaniye ktp., H. Mahmûd Ef., No: 3159. Halvetiyye, Şa’bâniyye, Bekriyye sülûkünde olan esmâ-ı seb’ânın şerhidir.
1289/1872 senesi Rebiulevvel ayının yirmi beşinci gecesi Âsitâne-i Âliyye’de Hırka-ı Şerîf Camii yakınında olan dervişhânemizde itmâm edilmiştir.

2. Fashu dürri’l-ağlâ şerhu devri’l-a’lâ.
Süleymaniye ktp., Tırnovalı No: 964. 38 yaprak, Osmanlıcadır.
Muhyiddin b. Arabî’nin Dürrü’l-ağlâ devru’l-a’li adındaki hizbinin şerhidir. Müellif hattıdır.

3. Hakîkatü’t-Tarîkat.
Süleymaniye ktp., Tırnovalı 898/4. "Şeyh Abdulganî en-Nablüsî cenâblarının Vesailü tahkîk ve Resâilü tevfîk nâm cem’ eylediği mektubâtının tercem’esidir.
Bir nüshası da Üsküdar Selimağa Ktp., Hudâî Ef., 584/6.

4. Hadîkatü’l-hakîkat.
Süleymaniye ktp., Tırnovalı 898/2. Bu risâlenin "Mürşid-i’uşşâk ve sâkî-i müştâk Fahreddin İbrâhim el-İrakî (v. 688/1289) ve esmâlinin işbu Fârîsi risâle-i latîfe ve makâle-i şerîfenin tercem’esidir.
Bir nüshası da Üsküdar Selîmağa ktp., Hüdâî Ef., 584/3 . 3 Muharrem 1300/1882’de Receb Gelibolî tarafından, rik’a bir yazı ile istinsah edilmiştir.

5. İmdâd fî’l-mebde’ ve’l-ma’âd.
Süleymaniye ktp., H. Mahmûd Ef. No: 2906. Şeyh Hasan Efendi’nin mebde’ ve ma’âdla alkalı sözlerinin şerhidir.

6. İrfânü’l-âşikîn ‘alâ burhâni’s-sâlikîn.
Süleymaniye ktp., H. Mahmûd Ef., 2706. 29 yapraktan meydana gelen bu risâle, Şeyh Muhammed Nuru’l-Arabî’nin Nazaru’t-Tâlibîn burhânü’s-sâlikîn adlı Arapça eserinin tercümesidir.
Hattı müellifindir.
Bir nüshası da Üniversite ktp., Türkçe Yazmalar 263, "Harîrîzâde mecmûası"nda bulunmaktadır

7. Kenzü’l-feyz.
Sül., ktp., H. Mahmûd Ef., 2631. 104 yapraktan meydana gelen bu kitabın hattı, rika olup müellifinindir.
Bu risâlesinde önce itikâdî konularda, daha sonra Şerîat ve tasavvuf hakkında bilgi verir.

8. Medâr-i vâhidiyyet ve merkez-i ehadiyyet. Süleymaniye ktp., Tırnovalı 898/6.

9. Rebiulâhir Pazartesi günü 1290/1873’de İştîb’e yakın Gab köyünde bulunduğunda onu telif etmiştir.

10. Mededü’l-bekrî min seyyidî’l-Bekrî.
Süleymançye ktp., H. Mahmûd Ef., 4680, . Şeyh Mustafa Şemseddîn el-Bekrî’nin menâkıbı ve ahvali anlatılır.
İki ayrı kitapçıktan meydana gelir.

11. Rûşen-i dinevâz.
Süleymaniye ktp., H. Mahmûd Ef., 2753. Şeyh Mahmûd et-Tebrizî’nin, Farsça olan Gülşen-i râz isimli eserinin, aynı kitaba Şeyh Muhammed b. Yahyâ en-Nûrbahşî tarafından yazılan şerhten de istifade edilerek Harîrîzâde’nin mürîdanın talebine icabetle yaptığı Türkçe şerhidir.

12. Şerhü evrâdi’l-üsbû’iyye.
Üniversite ktp., Türkçe yazmalar, 263/1. Şeyhü’l-ekber Muhyiddîn b. Arabî’nin olan evrâd metni, Seyyid Muhammed Nûru’l-Arabî tarafından Arapça olarak şerhedilmiş, o şerhini Harîrîzâde Türkçeye tercüme ederek bu eserini meydana getirmiştir

13. Şerhü virdi’s-settâr (Fethü’l-esrâr şerhü virdi’s-settâr). Harîrîzâde’nin matbu olan bir eseridir.
Âmire matbaasında 15 Zilkâde 1287/1870’de tabedilmiştir.
Türkçe olup, 207 sayfadır

14. Tarfetü’l-müştersile ala’t-tühfeti’l-mürsele.
Süleymaniye ktp., Düğümlü Baba, 317. Seyyid Muhammed b. Fazlullah el-Hindî’nin et-Tühfetü’l-mürsele adlı eseri, Harîrîzâde tarafından Türkçeye tercüme ve şerh edilip Tarfetü’l-müstersile... nâmıyla tesmiye edilmiştir.

15. Ziyâü’l-bedr şerhü hizbi’l-bahr.
Sül.eymaniye ktp., Fatih 2662. vakıf Ebu’l-Hasan Ali b. Abdullah (eş-Şâzelî diye bilinir)’ın Hizbü’l-bahr diye isimlendirilen hizbinin şerhidir.

16. Futûhâtu ilâhiyye şerhu vâridâti ilâhiyye.

17. el-Kavlu’l-mübîn fî ahvâli’ş-Şeyh Nûreddîn el-Cerrâhî el-Halvetî. Türkçedir..

18. Kemâl-nâme-i Âli abâ. Türkçedir. Matbudur..

19. Mirâtü’l-hakikat. Türkçedir. Bk. O.M., I, s. 156; B.M.T., s. 24.

20. Raşfu’l-ğâdir Şerhu hizbi’l-kebîr li’ş-Şâzelî.
Türkçe’dir. 10. Sırru’l-esrâr ve nûru’l-envâr. Türkçedir..

21. Şerhu Gazaliyat-i Niyâzî. Türkçedir.
13. Şerhu mürşidi’l-uşşâk. Şeyh Seyyid Muhammed Nûru’l-Arabî’nin Mürşidü’l-uşşâk adındaki eserinin Türkçe şerhidir.

22. Şerhu salâti’l-enveriyye fî şerhi salâti’l-ekberiyye. Türkçedir.

15. Tahkîku’t-tarîk. Türkçedir.

23. Tercem’etü emri’l-merbût. Türkçedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Attar, Feriduddin, Tezkiretu’l-Evliyâ, Leiden 1907.
Bosnevî, Abdullah (Sarı), Semerâtu’l-Fuâd fi’l-Mebde’ ve’l-Meâd, Matbaa-i Âmire, İstanbul 1288.
Brockelman, Carl, Geschichte der Arabîschen Litteratur Supplement Band, Leiden 1937-1947 (GAL-Suppl.).
Bursalı, Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1933.
Çiçek, Yakup, Harîrîzâde Kemaleddin Efendi Hayatı, Eserleri ve Tibyanu Vesail Muhtevası, Kaynakları, (Doktora tezi), İstanbul 1983.
Ebû Nuaym Ahmed İbn Abdillah el-İsfehânî, Hilyetü’l-Evliyâ, Mısır 1933.
Eraydın, Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatler, İstanbul 1981.
Güngör, Erol, İslâm Tasavvufunun Meseleleri, İstanbul 1984.
Gölpınarlı, Abdulbaki, Melâmilik ve Melâmiler, İstanbul 1931.
Harîrhizâde Muhammed Kemâleddin, Tibyânu Vesâili’l-Hakâyık fî Beyâni Selhasili’t-Tarâyık, Süleymaniye Kütüphanesi, İbrahim Efendi Bölümü, No. 430-432, I, vr 81, 290a, 292b, 293a, 299a; II, vr. 129a, III, vr.304a.
İbnu’n-Nedîm, Ebu’l-Ferec Muhammed ibn İshak, el-Fihrist, Beyrut 1964.
İslâm Ansiklopedisi, Çeşitli maddeler.
İz, Mâhir, Tasavvuf, İstanbul 1969.
Kehhâle, ömer Rızâ, Mu’cem’u’l-Muellifîn, Dımaşk 1961.
Katip Çelebi, Mustafa İbn Abdillah Hacı Halife, Keşfu’z-Zunûn, nşr. Şerafeddin Yaltkaya, Kilisli Rifat Bilge, İstanbul 1972.
Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1976.
Lâmii, Nefehâtu’l-Üns Tercem’esi, Matbaa-i Âmire, 1270 (Tefricu’l-Kulûb).
Mecdi Efendi, Şekayık-ı Nu’maniyye Tercem’esi, İstanbul 1269.
Sadık Vicdânî, Tomar-ı Turuk-ı Âliyye, istanbul 1338.
Subkî, Abdulvahhab İbn Takiyyuddin, et-Tabakâtu’ş-Şâfiyyeti’l-Kübrâ, Mısır 1324.
Sülemî, Ebu Abdirrahman Muhammed İbn el-Hüseyin İbn Muhammed el-Ezdî en-Nîsâbûrî, Tabakâtu’s-Sûfiyye, Mısır 1953.
Suhreverdî, Ebû Hafs Şihabuddin Ömer İbn Muhammed, Avârifu’l-Meârif, Mısır 1968.
Vassaf, Hüseyin, Sefîne-i Evliyâ, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar, No. 2308.
Yakup Çiçek, Haririzade Muhammed Kemaleddin Efendi, Marmara Üniv., İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy, 7-10, 1995, s.407-484.
Yakup Çiçek, el-Mevridü’l-Hass bi’l-Havass fi Tefsiri Sureti’l-İhlas, İstanbul, 1996.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

HARÎRÎ-ZÂDE’NİN, SÜLÛKÜN MERTEBELERİNE DAİR BİR RİSALESİ: FEYZU’L-MUĞNÎ MİN SIRRİ HADÎSİ ‘MEN TALEBENÎ


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: MELAMİ HARİRİZADE MUHAMMED KEMALEDDİN

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Resim

Resim
Resim
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön