SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Mesaj gönderen Gariban »

SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI


Bahçemde bir metrekarelik bir yere bir kaç domates, patlıcan, biber ve çilek fidanları ekmiştim. Salyangozlar arada gelip geceleri bazılarının yapraklarını saplarını yemekteler, buna karşı ne çeşit tedbirler alınıyor diye nette gezeyim dedim dün gece ve karşıma youtube'ta salyangozları değişik şekillerde öldüren hastalık derecesinde kötü videolar izledim. Insanlar ne kadar merhametsiz ve bunu bir eğlence haline dönüştürmüşler.

Bir iki metrekarelik ekim alanının etrafina elektrikli tel çakıp salyangozları elektrik çarptıranlar mı ararsınız, kaba bira koyup kab içine sümüklü böcekleri düşürüp boğanları mi ararsınız, üzerine tuz döküp onları köpürtüp yakanları mı ararsınız, ne ararsanız webte var.
İnsan aklı eğer yanlış şekilde kullanılırsa, muhteşem bir işkence âleti haline gelmekte.

Bir kilo domates üretip yiyeceğim diye beş kilo salyangoz öldürmekte insanlar. Kul Ihvani Hocamızın bir deyişi var: “Dede Bebeler” diye, hakikaten öyle gelişmemiş beyinler görüyorsunuz ki işledikleri ğarip fiilleri ancak yaramaz bir çocuk işlerdi dersiniz.

Size bir resim göstereyim de ibret alın bu acımasızlıklardan diye google’da resimleri gezinirken, bir bayanın bloğuna yönlendirildim, bahçesinde yetiştirdiği sebzeleri ve meyveleri yiyen salyangozlara kin güden bu kişi salyangozları tuzlamış ve onları resmedip altınada şu yorumu yapmış:

"Bu doğru, ben salyangoz köpüklü kahvesi yaptım. Bu sümüklü dostlarımız tuzdan köpürmeye başladıklarında , kendilerini ansızın neyin vurduğunu bile bilemediler. Zemine yuvarlandılar ve benim yeşil domateslerim neşelendiler. Ben deli değilim, gerçekten. Sadece salyangozların hüküm sürdüklerini görmekten nefret ediyorum. Hey, bu patlıcanları onlar ekmedi! Bu reyhanları her gece dışarı çıkıp onlar sulamadı! Onları onlar gübrelemedi! Uğrunda emek vermedikleri şeyleri yemeye hakları yok! Ben şunu itiraf etmeliyim ki bahçeye yürüyüp , salyangoz kabuklarından oluşan bir mezarlık görmek beni çok memnun etmekte!"

Resim

Köpüren salyangozlar değil, esas köpüren kişinin içindeki cehalet, öfke, kin, nefret, ve kibir de farkinda değil!
Salyangozun yaratılış doğasını eleştirirken onu halk eden El-Halik c.c’yu ve ona rızık veren Er-Rezzak c.c. yu eleştirdiğinin farkında bile değil. Salyangozun hakkı hukukundan söz ediyor, bunu söylerken salyangozun seviyesine indiginin farkında değil!

أَفَرَأَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ
Resim---''Efereeytum ma tahrusune.
Şimdi gördünüzmü o ekdiğiniz tohumu?''

أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
Resim---''Eeentum tezre'unehu em nahnuzzari'une.
Sizmi bitiriyorsunuz onu? Yoksa bizmiyiz bitiren?''

لَوْ نَشَاء لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Resim---Lev neşa'u lece'alnahu hutamen fezaltum tefekkehune.
Onları elbet bir çöpe çeviriverdik de şöyle geveler dururdunuz:''
[ Vakia Suresi , (56/63-65) ]

Ne zaman bahçe işi ile ilgilensem, toprağı kazarken bir solucanı zedelesem, yahut görmeden bir böceği çiğnesem, bir bitkiyi bahçeden yolmam gerekse aklıma hep Derman Hocamızın şu sözleri gelir, üzülürüm:

“Hayvanlara nebatlara, düşkünlere ileri derecede şefkat ve merhamet duymak Er Rahîm ve Er Rahmân esmâlarının fiilî zikridir.
Muzır diye telâkki ettiğimiz hayvanlara bile bu şamildir.”
[Allah Dostu Der ki , 2.cilt]

“Cenâbı Sallallahu Aleyhi Vesellemin bir hadisi vardır :
Merhamet, on dörtte bir peyğamberliktir buyrulmuştur.
Ama merahmet zannettiğiniz : Fakire acıdım, cebimden çıkarıyım 10 kuruş vereyim yahut şu bu!
Hayır hayır hayıııır!..
Merhamet taştan tutun da, çiçekten tutun da, bütün hayvanata kadar şey eder.
Efendim, bir de var ki.
Küllün muzirun nuktelun.
Cenâb-ı Peyğamber buyurmuş :
“Muzırları öldürün! “
Katelede nüktelun.
Evet insanlar isyana gitmesin diye bu hadisi buyurmuştur Cenâb-ı Peyğamber.
Bir şey yapıyorsun sinek gelip konuyor sana.
Yine geliyor muzır konuyor sana. Muzır.
Sana göre muzır o.
Sen orada Allah’ın sabır hasletine gir sinek sana konmaz!
Ondörtte bir peyğamberlik olan merhamet kisvesine girdiğiniz zaman sinek senden benden kâfirden, münafıktan daha iyi bilir Allah’ın eline konmaz o!
Pancar ektiriyoruz tarlaya.
Yüzbin lira alacağız efendim köstebek yiyor.
Köstebekleri vur!
Ne yesin o hayvan.
Allah onu yer altında yaratmış.
Sana da parayı vermiş.
Pancarı ekeceksin.
Bütün tarlanı mı yedi yesin bi ton ne olacak.
Sen ona bol bol yemeğe bırakırsan der kendi kendine ki :
Ya İlahî bu ne biçim kulun Senin. Beni öldürmedi. Ben bunun yedim şeyini, yine sesini çıkarmadı. Yemeyeceğim Ya İlahî!" der.
Hayvanlar Allah’a itiraz edebilirler, biz edemeyiz.
Cenâb-ı Allah başka taraftan rızkını verir.
Sabırda hazineler gizlidir. Cenâb-ı Allah’a hücum etmemeleri için, insan dinden çıkmamaları için, küllün muzırun nuktelun buyurmuştur. Cenâbı Allah.”

[ Dr.Munir Derman(k.s), Sohbetler V]

İnsanın gözü hırs ve kinle baktımı, karşısındakinin yüzünü bıçak üstünden seyreder, içteki hissiyat insanın görüşünü ve baktığı şeyleri değerlendirme işleminde öyle etkilidir ki, bu yüzden enstitülerde tetkikçi yetiştirirken objektiflik ilkesi ana şarttır, çünkü âdil davranışı engeller bu sebeple bencil insan daima hayattaki herşeyi kendine göre yonttuğundan ne kendine ne başkasına karşı adil olamaz, hep yanlı davranır Hizbuşşeytan olur şeytan yanlısı olur, Hizbullah gibi ALLAH yanlısı olmaz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Resim---''Ya eyyühellezine amenu kunu kavvamine lillahi şühedae bil kisti ve la yecrimenneküm şeneanü kavmin ala ella ta'dilu i'dilu hüve akrabü lit takva vettekullah innellahe habirum bi ma ta'melun : Ey o bütün iyman edenler! Allah için duran hâkimler, adâlet nümunesi şahidler olunuz ve sakın bir kavme buğzunuz sizi adaletsizliğe sevk etmesin, adâlet edin takvaya en yakın olan odur, Allahdan korkun müttekı olun çünkü Allah her ne yaparsanız habîrdir''
[Maide Suresi, (5/8) ]

Halbu ki hayvanlar ve tabiattaki her şey başka gözlerle seyredildiğinde insanoğlunun kemalat gelişiminde ne harika sahne oyuncularıdır bilemezsiniz.

Bir Hakk Dostu olan Muhammed Rahim Bawa Muhyiddin (k.s), bir gün dergâhındaki talebelere dönerek: “Şurada iki üç kişi olmasa idi burayı terketmek niyetinde idim, ben tabiatta ormanda daha mutluyum, hayvanlar ve değişik canlıların arasında daha huzurluyum, onlardan o kadar çok şey öğreniyorum ki inanamazsınız!” diyerek bu hususu dile getirmiştir.

Bawa babanın hayvanlarda ve değişik canlılarda gördüklerini sitemizde yayınladığımız “Gizli Bahçeye Gelin” isimli eserinden okuyabilirsiniz:

http://www.muhammedinur.com/_Gizli_Bahc ... M1904.html

Kul İhvani Hocamızın ve diğer kardeşlerimizin yazılarında da yer yer bu gözlemlere rastlamaktayız:

Tabiattaki her şey bir yenilenme halindedir, yani inşae olunur şe’enullahda, inşaallah dediğimizde bu sözün içinde, “Allah inşae etsin”, “Allah’ın dilemesiyle şuhuda çıksın zâhir olsun’ mânâsı vardır. Herşey Allah’ın dilemesiyle OLur demektir bu.
“Ne OLur?”
İnşa olunur, bina edilir.
“Hangi mekanizma ile?”
Kun fe yekûn ile.
“Bunu bize bildiren nedir?”
Kur’ân-ı kerim’dir. Örneğin: “….

كَذَلِكِ اللّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاء إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---''…Kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
……Allah neyi dilerse yaratır, obir emri murad edince sade ona ol der o oluverir “ [ Ali Imran Suresi (3/47)]

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---''Yes'eluhu men fiyssemavati vel'ardi kulle yevmin huve fiy şe'nin.
Ondan dilenir göklerde hem yerde olan «kulle yevmin huve fi şe'n»''

“Şe’en nedir burda?”
Allah’in Nur’unun şuhuda çıkışıdır.
“Şehadet eden kim dir?”
Tabi ki akıl dır. Bu yenilenme işlemi, Yaratıcı ile halk edilen arasını Allah’ın Bâkiyyet sıfatı ile ayırır. Allah yenilenmekten münezzehtir, Hüve’l-Baki’dir. O eksiklikten yahut ihtiyacı olmaktan münezzehtir, Es-Samed’dir, Et-Tammu ‘dur Tamm’ dir, Ed-Dâimu’dur daimdir. El-Hakku’dur değişmeyendir Hakk’tır. Yaratılanda ise eksiklik onun lâzım ve lâyıkıdır. Mekanizmanın işlemesi ve sürekliliğin zuhuru için bu gerekliliktir. Yaratılan ancak O’na dayanarak bakilik ve dâimiyet sürdürür.

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---''Allahüs samed
Allah, O eksiksiz Sameddir'' [ İHLÂS suresi, (112/ 2)]

Münir Derman Hocam, “ölüm yaratılan için bu yüzden gereklidir ve yaratıcının Bâkiliğini fiilen tasdiktir” der hep. Bazen yazılarında “Her yeni eskir” diye ifadelere rastlarsınız.

“Allah’ın yaptığı üç önemli vazifesi vardır, yaratır, idâme ettirir ve yok eder” der. Yapar bozar ALLAH! Hep yeni yapar ama!..

وَإِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا
Resim---''Ve inna le cailune ma aleyha saiydem cüruza
Bununla beraber şu da muhakkak ki biz onun üzerinde ne varsa hepsini bir kuru toprak etmekteyiz'' [KEHF suresi, (18/8) ]

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّن نَّزَّلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ مِن بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Resim---Ve lein seeltehüm men nezzele mines semai maen fe ahya bihil erda mim ba'di mevtiha le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya'kilun:
Celâlim hakkı için yine sorsan onlara: kim o Semâdan peyderpey bir su indirip de Arza ölümünden sonra onunla hayat vermekte? Elbette şübhesiz Allah diyecekler, «elhamdulillah» de, fakat onların ekserisi aklı ermezlerdir'' [ ANKEBÛT suresi, (29/63) ]

Akıl için âlemde izlediği eski görünen şeyler, yeni OL-AN eskilerdir şe’AN’da!
Bu mekanizma işleyip, eşya zuhur ederken, küllî şeyin sebebi olan ALLAH c.c, illiyet kanunları ile tüm yaratılışta halkettiği şeyleri sebeblere bağlı zâhir kılar. İllete sokar onları.
Bu yüzden “Eşya-Olay-Zaman-Zann” dörtlü sisteminde, olaylar sebeplere dayalı zuhur ederler.
“Nerede?”
Akılda.
“ Nasıl?”
ZaNN ile...

Er-Rezzak esmasının zuhuru besin ile gelir yaratılana, ve bu besin tabiatta her şeyin bir birini yemesi olarak görülür, ve rızıkların dağıtıcısı olan El-Mukit c.c bu dağıtımdaki yaratıkların her birine rızıklarını çeşitli yollardan taksim etmek için onları adeta bunları bulsun diye, fıtraten türlü sistemlerle halk ederek ilahi bir bağış olarak, bunu onlara ezelî olarak hibe etmiştir.
El-VeHHaB ve Er-Rahman O’dur.

“Nasıl bağışlanmıştır ?”
Rahman’ın ezelî Rahimiyyeti ile!..
Her canlının diğerini avlama mekanizması ve aynı zamanda yenilip yutulmaktan korunma mekanizmaları vardır.
Kurbağanın dili uzundur ve suratle bir sineği zıpkın gibi yakalar ve dilindeki yapışkanla çeki verir.
Bu avcılık ve öldürme yeteneğinin tabiattaki zuhuru El-Mumitu ve El-Kâhiru esmalarının tecellisi için bir âletten başka bir şey değildir.
Ölen bir şey diğeri için besin olur, bu ise hiç bir şeyin zayi olmadığını ve Sünnetullah’ın işleyişinde bir yeri olduğunu gösterir, boş yaratılmış olan ve başı boş olan hiç bir şey yoktur âlemde…

EL-MÜMÎTÜ (cc) : İmâte eden, mevt eden, öldüren, helâk eden.
EL-MUKÎTÜ (cc) : Mukayyed olup muhafaza etmeye muktedir olan. Gizlisi olmadan herkesin maddî, mânevî rızkını veren ve kontrol altında bulunduran. Azıkları yaratıp, beden ve kalblere gönderen.
EL-DÂİMÜ (cc) : Varlığı dâim olan, varlığının önü-sonu olmayan.
ET-TÂMMÜ (cc) : Eksiksiz, noksansız, tamam olan.


Basit diye gördüğümüz bir sümüklü böceğin rızkını arayıp bulması için yön bulucu ve iz takib edici olarak ışığa duyarlı iki göz anteni ve hemen altında kokuya duyarlı iki burun anteni verilmiştir ki bu antenler kesildiklerinde Allahu Teala’nın El-Cebbar ve Eş-Şafi sıfatlarının mânâ zuhuru ile yenilenirler.

Yine sümüklü böcek koruna bilmek için kendi kendisini kıstırıldığında kesip koparır ve kaçmak için yeri geldiğinde bunu kullanır.
Tehlike anında bazı cinsleri, kendini top biçiminde yuvarlarlar. Salyangozların yumuşak vücudları sert kabukları ile korunur ve tehlike sezdiklerine bu kabuklarına sinerler.

Sümüklü böceklerin bünyesinde ürettiği 3 farklı sümüksü sıvı vardır, gövdesini nemli tutan ve kurumamasını sağlayan kalın sümüksü sıvı ise kuşların ğağalarından kayarak kaça bilmesini sağlayan ve diğer canlıların ağızlarında kötü bir tad uyandıran ve yenmelerini engelleyici bir koruyucu salgıdır.
Bu ise Allah c.c.nun Er-Rahman ve El-Müheymin esmalarına bakışta, bizlere bu hikmet sahnesinde harikulade örnekler sergiler.

EL-HAFÎZU (cc) : Muhafaza eden, saklayan, koruyan, denge, düzende ve nizâmda tutan. (tohum, çekirdek...)

Bu esma muhafaza edip saklamak babında, sümüklü böceğin mevcudiyetini koruyacak fonksiyonları ve durumları iç den ve dış tan işletir.

Kuşun gagasının özellikleri ile sümüklü böceğin sistemi arasındaki ilişkileri bilen El-Alim ve El-Hakim olan ALLAH c.c.dur.
O, mahlukatının varlığını ölüm takdiri gelene dek muhafaza eder ve El-Muheymin olarak onu korur.

Bir uğur böceği görürsünüz ki karıncaların istilasına uğradığında ayaklarını yaprağın üzerine yapıştırıp sabitleyerek karıncaların kendisini alıp götürmesini engeller. On karınca itelese yerinden oynatamaz uğur böceğini. Siz ayaklarınızı Resulullah SAV istikametinde böyle sağlam basa bilirmisiniz? Uğur böceğinin ayakları, kendi vücudunun 10 kat daha fazlası ağırlığını taşıyabilir. Bununla birlikte kim bilebilirdi ki güzelim uğur böceklerinin ayaklarının koktuğunu?
Siz onu bir de yaprak biti arısına sorun bakalım!

Resim

Yaprak biti arısı yaprak bitlerinin üzerine yumurta yaparlar, her bite bir tane yumurta aşılarlar, fakat hamile arı, bitleri seçerken uğur böceği eğer o bölgede bir yerlere bastıysa, onun ayak izlerinin dahi kokusunu bir köpek gibi alır ve o bölgedeki yaprak bitlerine yumurta aşılamaz. Çünkü uğur böcekleri yaprak bitlerini yediklerinde, yaprak biti arılarının yavrularıda yenip nesli helak olacağından bu koku alma sayesinde uğur böceklerinin olduğu bölgeden uzak dururlar.
Bu tedbir El-Hafiz esmasının zuhuru değil de nedir?

Resim

Belli bir süre sonra yaprak bitinin vücudundaki arı larvaları bitin vücudundan parazit olarak beslenir ve biti öldükten sonrada yiyerek gelişip uça bilecek hale gelince, içi boş ve ölmüş yaprak biti kapsülünü içerden kırarak delikten uçarak giderler. Geriye boş kabir gibi yaprak bitinin kapsülü kalır.

Resim

Kelebeğin tırtılın vücudundan çıkışı gibi daha bir çok çıkıp gitmeler, Ölüden diriyi diriden ölüyü çıkarır ayetine bir işaret değil midir?

يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ
Resim---''Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve yuhyil erda ba'de mevtiha ve kezalike tuhracun: O ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir, sizler de işte öyle çıkarılacaksınız'' [ RÛM suresi, (30/19) ]

Konuyu dağıtma , sümüklü böceğe geri gel sen garibAN!..
Sümüklü böcek ve salyangozlar çeşitlerine göre değişik besinleri yerler, tabiattaki bu yenilenme işleminde eski çürümüş yaprakları, bazı mantarları, çürümüş meyve ve sebzeleri yiyerek ekolojik olarak faydaları olmakla birlikte, taze meyveler ve sebzeleri yiyerek bu zıtlar âleminde ekim yapan bahçe sahipleri için bir muzır haşeratta olabilmektedirler.

Tabii dengeyi ise El-Adl olan ALLAH c.c. korur.
Her biriktirilen şeyin bir zararlısı vardır ki o ona musallat olur.
Biriktirilen sevapların ve kulun iyi sıfatlarını yiyip bitiren zararlılar da vardır içerden, nefsin!..
Takva Kur’an da boşuna zikredilmemiştir ?

Bir hadis-i şerifte:
Resim---Hz. Ebu Hüreyre (RA) anlatıyor: “Resululah (SAV) buyurdular ki: ‘Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu [hakkında ravi dedi ki: Veya kuru otu] yiyip tükettiği gibi,bütün hayırları yer tüketir’.” [Ebu Davud, Edeb 52, (4903) ]

Nefse musallat olan, insanın iç âleminde yayılan kibir, hased, cimrilik, riya v.b nefsanî hastalıklarda böyle zarar veren haşeratlar gibidirler.
İnsanın kendisi de meyve verecek olan bir bitki gibidir, ana rahmine atılan bir tohum gibi Rabbi tarafından büyütülür ve kendi seçimlerine bağlı olarak, yetişirken kendisine bir çok haşerat ve hastalık musallat olur, bunlardan korunması ve kemal meyvesi verebilmesi içinde ALLAH ve RESULU(SAV)’e iman etmeye, teslim ve tabi olmaya, emir ve hükümleri duyup uymaya Muhtaç, Mecbur, Me’mur, ve Mahkumdur.

Kişi ancak böyle Akl-ı Selim olabilir ve Selâmet bulabilir ve böylece kendi enfüsünü yiyip bitiren hastalık ve haşeratlardan korunur inşae’Allah.

Göl suyu yosun yapar, ırmak suyu ise akış halinde olduğundan yosun üretmez, kendi içine atılan pislikleride alır toparlar götürüp bir yerlere yığar.
Toplu halde bulunan ve yığılan her şeye bir şey musallat olur.
Bu yüzden cimrilik etmeyip zekat ile korunmak gerekir.
Musa a.s zamanındaki çekirge istilası ve Kur’AN’ da tarlasına bora isabet eden kişinin halini akıldan çıkarmamak gerekir...
Buğday ambarlarının haşeratı eksik olmaz.

فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُّفَصَّلاَتٍ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا مُّجْرِمِينَ
Resim---''Fe erselna aleyhimüt tufane vel CERADe vel KUMMELe ved dafadia ved deme ayatim müfessalatin festekberu ve kanu kavmem mücrimin:
Biz de kudretimizin ayrı ayrı âyetleri olmak üzere başlarına tufan gönderdik, çekirge gönderdik, haşerat gönderdik, kurbağalar gönderdik, kan gönderdik yine inad ettiler ve çok mücrim bir kavm oldular'' [ Araf Suresi, (7/133) ]

Resim

İnsanlar sahip oldukları meyvelere musallat olan haşerattan dolayı Allah’a isyan içindeler. Ya yaprak biti ne yapsin?
Allah onun tüm bedenini başka bir canlının gelişimi için besin kılmakta.

MoleKÜLLeri oluşturan atomlardan, bedenimizi oluşturan hücrelere, denizlerdeki birlikte toplu hareket eden balıklardan, göklerde toplu halde uçan kuşlara, gökten tane tane topluluk halde inen su ve cem olarak ırmaklar oluşturmasına ve ayrılmış kollardan akan ırmakların yine bir yere dökülüp cem edildikleri deniz ve göllere, al yuvarlarla topluluk halinde savaşan akyuvarlarımıza kadar, kâinattaki bütün bu cem ediş El-Câmi’ Esmasının tecellisidir. Aşağıdaki resimde su üzerinde nesillerini koruya bilmek için bir yerden bir yere gitmez zorunda kalan ateş karıncalarının birbirlerine tutunup cem olarak kendilerini SAL yaptıklarını ve suyu iterek su üzerinde bu şekilde ilerledikleri tesbit edilmiştir.

Resim

وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
Resim---''Ve ma esabeküm mim müsiybetin fe bima kesebet eydiküm ve ya'fu an kesir
O Göklerin ve Yerin yaradılışı ve onlarda ürettiği her dabbenin üretilişi de onun âyâtındandır ve o dileyeceği zaman onları toplamağa da kadirdir'' [ŞÛRÂ suresi, (42/30) ]

وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---''Ve li külliv vichetün hüve müvelliha festebikul hayrat, eyne ma tekunu ye'ti bikümüllahü cemia, innellahe ala külli şey'in kadir : Her birinin bir yöneti vardır, o ona yönelir, Haydin hep hayırlara koşun, yarışın; Her nerede olsanız Allah sizi toplar, bir araya getirir, şüphesiz ki Allah her şeye kadîr ''[ BAKARA suresi, (2/148) ]

“Birlikten kuvvet doğar” sözü boş bir söz değildir!
Kavi, Aziz, Kahhar Esmalarının genelde cem oluş ile El-Câmi’ Esması ile bağlantılı olduğunu gösterir bize.

Afrikada karınca sürüleri vardır, sel halinde akarlar ormanda ve yollarında dev akrep çıyan, çekirge ne varsa yakalar, alır götürürler. Burada Münir Derman hocamızı anıyoruz yine, onun meşhur sözü :

“Çekirgeyi bilirsiniz, bir karındır boyuna yer.
Fakat küçük karınlı karınca onu yuvasına kadar sürükler.
Karnınla uğraşma!..”

[Allah Dostu Der ki 5.cilt]

Resim

Kovana giren eşek arısını tesbit eden arıların cem’ olarak eşek arısının vücudunu örtmesi ve kendi vücud ısılarını düşürerek eşek arısının dayanamayacağı düşük bir ısıya getirip eşek arısını öldürmeleri, ve onun gidip diğer eşek arılarına kovanlarının yerini bildirmesine mani’ olmalarıda hikmet tabiat sahnelerindendir .

Resim

Arı’nın balmumuyla balı örtmesi.
Es-Settar, el-Hafiz, el-Hayy Esmalarını gösterir.
Settar, setr eden, örten demektir.
Balmumu örtüdür, korunan baldır, bal ise dirilik ve şifa remizidir.
Yere düşseniz bir yeriniz kanasa ilk olan şey kan pıhtılaşması ile yaralı olan yeriniz kabuk bağlar ve örtülür.
Hayy Esması bu örtünün ardında yeni hücrelerin yapımında dirilik verirken, Cebbar ve Şafii Esmalarıda onarım ve şifa ile vücudun korunmasi istikametinde zuhur ederler.
Settar esması doğada bazı hayvanların kendilerini korumak maksadıyla kamufle edişleriylede zuhur eder. Örneğin dil balığı çok ince ve yassı olması sayesinde deniz dibindeki kum yüzeyine yapışarak yüzeyinide kum rengine çevirerek kendini kamufle edebilir. Aşağıda bir yaprak böceği görmektesiniz. Bu böcek kendini yapraklar arasında kamufle etmektedir. Doğadaki canlılarda görülen bu kamuflaj özelliğine bakarak kumla dil balığı arasındaki ilişkiyi, yaprak ile yaprak böceği arasındaki bu şaşırtıcı uyuma bakarak Allahu Tea’la’nın yaratma sanatının harikuladeliğine hayran oluyoruz. Kum balık mı oldu, yaprak böcek mi, yoksa böcek yapraklara baka baka yaprak böceği mi oldu, balık kuma baka baka mı bu vücut özelliğini geliştirdi, bir de üstüne üstlük akıl isnad etmeniz lazım bu canlılara ki kendileri bunu düşünsün!..Kelebeğin üzerindeki düşman yanıltıcı sahte gözleri kelebek mi düşündü, yoksa Yaratıcının OL demesiyle mi zuhur etmekteler? Akıllı tasarım diyenlere de burdan diyoruz ki ALLAH akıllı değildir, bilinçte değildir. Aklın ve bilincinde halk edenidir, ne plan yapar yaratırken , ne tasarıma ihtiyacı vardır. Lakin biçimlerin hepsini biçimleyen El-Musavvir ‘dir O!..Doğa mı yarattı bunları diyorlar? Doğa kendisi yaratılıp durmakta!..Bütün sebeplerin ucu ve sonucu ALLAH’a gider!..

Resim

Sümüklü böceklerin vücudlarindaki sümüksü sıvıların insanlarda deri hastalıklarının iyilestirilmesi, yara, siğil ve şişikler için tedavi olarak kullanıldığını biliyor muydunuz?
Resim
Sümüklü böcek ve salyangozlar sembolizmde ve rüya tabirlerinde, kaplumbağa gibi seyrinde yavaş giden işler ya da haller olarak yorumlanırlar.
Sümüklü böcek ve salyangozların en önemli vücud özelliklerinden biriside vucütlarının büyük bir bölümünü suyun oluşturmasıdır.
Bu oran diğer hayvanlar ve böceklerdekine oranla onlarda oldukça yüksektir.
Bu sebeble üzerlerine tuz ekildiğinde içlerindeki suyu tuz ozmoz ile dışarı çeker ve kuruyarak ölürler.
Suya o denli bağlıdır yaşamları.
Yağmur olduğunda dışarısı nemli olduğu için böyle havalarda dışarı çıkarlar. Su gibi olduklarından yere kendilerini seviyeleyerek ilerlerler!..

Salyangozlar kaplumbağalar gibi kabuklarını sırtlarında taşırlar, kabuklarını bırakamazlar, vücudlarının bölümleri kabuklarıyla et kemik gibi birleşmiştir.
Sümüklü böcekler kabuksuz olan türleridirler.
Aşağıdaki şemada bir çeşit salyangozun vücud bölümleri gösterilmiştir, değişik türleri de mevcuttur:

Resim

Salyangozlar hamefrodittir , iki cinsiyetlilerdir. Hem erkek hem dişi üreme organlarına sahiptirler. Biri zarar görürse diğeriyle çiftleşebilirler. Bunun yanında,

Sümüklü böcek ve salyangozlar hocamız Kul İhvani’nin şiirlerinde oldukça anılırlar, Hocam onları en önemli özellikleri olan “İz Bırakışları” ile yâd eder şiirlerinde.

Bıraktıkları iz üzerine ışık düşünce parlar.
2008 yılıydı, Hocam ile Ihlara Vâdisindeki mağaralara oyulmuş kiliseleri geziyorduk ve insanların zamanla bu kiliselerdeki renkli resim ve figürlere yaptıkları tahribatlar dikkatimi çekmişti.
Bilirsiniz hani her ağacın sırtına, her yeni dökülen betonun üzerine, her boş arsanın duvarına mesaj yazmak insanın vazgeçemediği bir özelliktir. Ölümsüzleşmek, ebedilik ve sürekli anılmak tutkusudur insanın. “Kaşımpaşalı Felanca kişi buradaydı, tarih v.s!”
Bazı insan böyle ahmaklığı ile iz bırakır, bazı insanda bir eser bırakır hayatta, bu eser bazen bir kitap, bazen bir yapıt, bazen de yetiştirilmiş bir talebe yahut alim olabilir!..

Hadis vardır :

Resim---"Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz" (Hadis-i Şerif)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin” buyurur.
(Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168, Heysemî, a.g.e. 4,, 63. Münâvî, Feyzul-Kadîr 3, 30.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir müslüman ağaç diker de bunun meyvesinden insan, ehlî hayvan veya vahşî hayvan veya kuş yiyecek olsa, yenen şey onun için bir sadaka hükmüne geçer. Her kim ne eksiltirse bu kendisi için (kıyamete kadar sadaka olur) (Müslìm, Musâkât 10, Buharî, Edeb 27. ), (Müslìm, Müsâkât 7, 8 ) ” buyurur.

Bu hadislerde fidandan maksat sadece bildiğimiz ağaç fidanı değildir, bir eser, bir iz, meyve verecek bir talebe, bir hayr hasenat da olabilir.

Bir haşerattan kurtulmak istiyorsanız , onu oluşturan sebebleri bulup yok ederseniz onlarda giderler inşaALLAH. Salyangozlari ve sümüklü böcekleri bahçenizden öldürmeden bir yere toplayıp dışarı çıkarabilirsiniz. İllede öldürmeniz gerekmez. İnsan kendisine her zararlı şeyin çözümünü öldürücü ve yok edici bir zehir bir ilaç ile aramakta. Hayvanlara ve böceklere sorsak onlar için en zararlı ve tehlikeli yaratık biziz bu alemde, buna rağmen bize topluca saldırıp bizi yok etmek gibi bir güdüleri yok, ve yaratılış gayelerinin dışına çıkmazlar. İnsanların çoğu ise ne zalim ve nankördür!..

Bütün bunlara kayıtsız kalan insanlar kendi vücudlarının içinde ne olup bittiğini bile bilmezler, tabiatta OLAN’ı da gözleri perdeli bir biçimde seyrederlerse bu hikmet sahnesinden hiç bir şey öğrenemezler.
Aklın içine parazit bırakan ve aklı kemirenler nelerdir?
Bu sorunun cevabını da herkes kendisi tefekkür etsin inşaALLAH!.

Es-Selam ve Sevgiyle
garibAN
Basildon

www.muhammedinur.com
Resim
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Mesaj gönderen habibi »



Örüm­cek ne ha­va­da,
Ne su­da, ne yer­dey­di…
Hakk’ı gö­re­me­yen
Göz­ler­dey­di!

Ârif Ni­hat As­ya
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Mesaj gönderen simurg »

Allah'ın mahlukatına böylesi merhamet ve muhabbet nazarıyla bakan
ve bize de bu gördüklerini anlatıp
Hakk'ka ve hayra davet eden
kalblerimizin yumuşamasına hizmet eden kardeşlerimiz olduğu için bir kere daha
ne kadar şanslı olduğumuzu anladım. Çok mutlu oldum bu yazıyı okuyunca.

Allah daima razı olsun inşaallah.

Sümüklüböcekleri özel olarak hiç düşünmemiştim.
şimdi burada yazılanları dikkatlice okuyunca kalbimde çok büyük bir sevgi oluştu.

Kalbimin Sümüklüböceklere sevgi ile dolacağını hiç düşünmemiştim oysa.

Ama ne güzel oldu anlatamam. Kendim bile inanamıyorum ama
bu bir eksiklikmişte şimdi tamam olmuş gibi seviniyorum.

Çok teşekkür ederim.
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Mesaj gönderen Gariban »

Resim
Sagolasın Habibi can kardeşim,
gerçekten insanın gözünde oldumu örümcek agı, özündede oluyor bu yüzden.

Ben de seninle aynı hisleri paylaşmaktayım, içten duyguların için teşekkür ederim Simurg can kardeşim, Allah cümlemizden razı olsun. Araştırırken pek bir şey bilmiyordum haklarında. Sümüklü böceklerinde bize muhabbeti var demek ki , ALLAH celle celâluhu aklıma böyle bir konuyu getiri verdi çok şükür. Hep içimde bir köşede kalmıştır, bu esma örneklemelerine girmem lazım neyi ele alsam da incelesem diye, en son insan gözü ve gözyaşını konu almıştım, bir hayli oldu, bir çok esmalar var ve bunları yaşamda nasıl görüyoruz, nasıl müşahade ediyoruz, yaşıyormuyuz yoksa sanalmı hareket etmekteyiz hep, hani biz Hakk'ın esmalarını yaşamımızda görüyoruz deyip duruyoruz, e o zaman nerde nasıl yaşıyoruz ki diye düşünüyordum, biraz daha bunları örnekleyelim diye düşünüyordum bir zamandır, bu olaylar zinciride böyle etki ediverdi hamdolsun. Bize bir faydası dokunabildiyse ne mutlu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'de BİZ ve BİR olarak inşaALLAH.

Es-Selâm ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Mesaj gönderen gullale »

HAYY-DOST yazdı:Resim
Salyangozlar türlerine göre değişik boyutlarda ve renklerde olurlar. Bitkilerle beslenirler. Tamamen otçuldurlar. Salyangozlara çok benzeyen sülükler kan emicidirler. Özellikle uzak doğu ülkelerinde ormanlarda tehlikeli sülük türleri bulunmaktadır.

Salyangozların vücutlarının çok büyük bir bölümünü su oluşturmaktadır. Çok soğuk havalarda salyangozlar donarken çok sıcak havalarda ise tamamen kururlar. Salyangozlar hareket etmek için sürünürler. Vücutlarındaki kasların kasılıp gevşemesi ileriye doğru hareketlerini yavaşta olsa sağlar. Kış aylarında toprak altlarında saklanarak kışı hareketsizce geçirirler. Çok sıcak havalarda ise nemli bölgelerde saklanırlar. Yapışkan vücut yapıları sayesinde salyangozlar çok iyi tırmanıcıdırlar. Yağmurlu havalarda yuvalarının suyla dolması sonucunda boğulmamak için saklandıkları yerlerden dışarıya çıkarlar. Yağışlı havalarda etrafta dolaşan bir çok salyangoz görmek mümkündür
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Mesaj gönderen gullale »

gullale yazdı:Resim
Altın Oran
Evrende, Canlılarda ve Doğada Yaratılan Bir Güzellik Ölçüsü...
Altın oran, doğada sayısız canlının ve cansızın şeklinde ve yapısında bulunan özel bir orandır. Altın oran, doğada, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, yüzyıllarca sanat ve mîmaride uygulanmış,uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. Platon`a göre kozmik fiziğin anahtarı bu orandır. Altın oranı bir dikdörtgenin boyunun enine olan
"en estetik" oranı olarak tanımlayanlar da vardır.

Resim
Bir doğru parçasının (AB) Altın Oran`a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB)oranına eşit olsun.
Altın Oran, Pİ sayısı gibi irrasyonel bir sayıdır ve ondalık sistemde yazılışı; 1.618033988749894... dür. (noktadan sonraki ilk 15 basamak). Altın Oranın ifâde edilmesi için kullanılan sembol, PHI (FÎ) dir.

ALLAH kâinatı kusursuz bir düzen içinde yaratmıştır. Uzayda, yeryüzünde, canlılarda, bitkilerde olağanüstü bir uyum, insanı hayrete düşüren ve hayranlık uyandıran harikalıklar vardır. RABBimiz bu olağanüstülüğü Mülk Suresi`nde şu şekilde bildirilmektedir:

... RAHMAN (olan ALLAH)ın yaratmasında hiçbir `çelişki ve uygunsuzluk` (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
(Mülk Suresi, 3-4)

Bir ayçiçeğinin yapraklarında, salyangozun kabuğunda, çam kozalağında ya da parmaklarımızın uzunluğunda bulunan matematiksel oran da bu olağanüstülüklerden bir tânesidir.
Resim

Fibonacci`nin bulduğu sayı dizisi, kendi adı olan Fibonacci sayıları olarak anılmaktadır. Bu sayıların özelliği, dizideki sayılardan her birinin kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşmasıdır.

Fibonacci dizisi 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584, ... şeklinde ilerlemektedir.
Dizideki sayıları bir öncekine böldüğünüzde, birbirine çok yakın sayılar elde edersiniz. Hatta serideki 13. sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı sabitlenir. İşte bu sayı
"altın oran" olarak adlandırılan 1,618`dir.

233 / 144 = 1,618
377 / 233 = 1,618
610 / 377 = 1,618
987 / 610 = 1,618
1597 / 987 = 1,618
2584 / 1597 = 1,618



Bu oran ALLAH`ın bir mûcizesi olarak, doğadaki birçok varlıkta gözlenebilir. Hücrelerimizin içindeki DNA sarmalından, uzaydaki galaksilerin şekillerine, piramidlere, kar tanelerine kadar altın oranı bulmak mümkündür.

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: SALYANGOZLAR, TABİAT VE ESMA YANSIMALARI

Mesaj gönderen gullale »

israfil yazdı: Kul İhvâni yazdı:
Resim

ZEVK 4255

Fe izâ feragte fensab..sÖZ-le ÖZ-ün OYul da Gel!
Ve ilâ RaBBike fergab.RaBB YOLUna KOYul da Gel!
ToSBaĞa gibi taşıma, Ö M Ü R Boyu Kabuğunu
Salyangoz gibi Çık-Dolaş!. YıLaN gibi SOYul da Gel!


Resim
17.11.10 18:13
2.krb.byrm..
alâim-i semâ…


فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ

Fe izâ feragte fensab : O halde boş kaldığında yine kalk yorul!(İnşirâh 4/7)

وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ

Ve ilâ rabbike fergab : Ve ancak RABBına rağbet et, hep ona doğrul(İnşirâh 4/8)
Resim
Cevapla

“Esmaü’l – Hüsna” sayfasına dön