Ne DİNLEyen Ne ANLAyan..OLdu..OLacak..HÂLimi Yedi CeheNNem ATEŞim.. ->Sekiz ceNNet KemÂLimi Rüzgâr Gibi YERsiz-YURTsuz..BİLye Gibi BaŞ-AyaKsız.. SIRRaT SIRTInda cAN-BâZımm..SÜRÜyorum VebÂLimi..
18.09.11 12:18
yrğmdk.. gkkşğ..
De-me-m O Kİ:
EfsÂNe:AŞK denilen ATEŞte “YaşÂN mayan YalÂN!”ın YAŞAnanıdır.. ParvÂNe:YAKarmış!.. YAKar! diyorlar.. Oysa o, “YANıyorum!”-daki CÂN Çığlığın DUYulanı-UYulanıdır.. DivÂNe:ZeRRe KüRRenin DevrÂNdaki “SeBBehâ!” RaKSında-DEVRinde DELİren DivÂN KÖÇEĞİdir.. VebÂL:Günah. Zarar. Ziyan. Şiddet. Ağırlık. Azab. Doğru olmayan bir hareketin manevî mes'uliyeti. KULluk Tercihi İmtihÂNı YÜKümlülüğünün YÜKüdür.. El HaKK:Er RABBEl HaKK El HaYY El Huuu!Hakkının AKIL Algılaması… mEYYhÂNe:ALıp-VERilen Her ÂN Nefesinin Şaehâdet ŞARÂBının Kâbe KÜPüdür.. SıRR-ı Sıfır SÂHiB SÖZÜnün SÂKİ SESdiri…
HâL:YAŞAnınca ANLAşılan ANLAtılmaz SîNe SıRRı..
Yedi CeheNNem ATEŞim:MeryeM-in Doğum SANNcısı ve“Elhamdulillah!”“nesyen mensiyyâ!”hİÇliğin,“Elhamdulillah!”DOĞumu HARAM HÂLi..
Sekiz ceNNet KemÂLim:MeryeM-in Mârifet DOĞumu, RAHİMinden DUYduğu“tahteki seriyyâ! eşkürke yâ RABBenâ!”Teşekkürü-Şâhid ŞÜKÜRü!..
فَحَمَلَتْهُ فَانتَبَذَتْ بِهِ مَكَانًا قَصِيًّا ---Fe hamelethu fentebezet bihî mekânen kasıyyâ(kasıyyen) :Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi.” (MeryeM 19/22)
Kasıyyâ:çoook uzaklardaki Meryemin ve feyeKÛN YÜKünün HARAMı.. Kerem KÂBEsi..
RahmÂNiyyet (Akıl-DİRİlik haBBesi-Tohumu) ÂDEM (ve HaVVa) aleyhi's-selâm-ın,
RahiMiyyet (Harsı- Tarlası) Antipotu-TaMMlayanı MeryeM (ve Îsâ) mâ-SALLı..
Mekke’deki Mescid-i HARAMın AKSÂsı Kudüs’deki Mesid-i AKSÂ..
Kudüs’deki Mesid-i AKSÂ’nın AKSÂsı Mescid-i HARAM…
إِنَّ مَثَلَ عِيسَى عِندَ اللّهِ كَمَثَلِ آدَمَ خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ ثِمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ ---İnne mesele îsâ indallâhi ke meseli âdem(âdeme), halakahu min turâbin summe kâle lehu kun fe yekûn(yekûnu) :Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.” (Âl-i İmrân 3/59)
فَأَجَاءهَا الْمَخَاضُ إِلَى جِذْعِ النَّخْلَةِ قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَذَا وَكُنتُ نَسْيًا مَّنسِيًّا ---Fe ecâe hel mehâdû ilâ ciz’ın nahleh(nahleti), kâlet yâ leytenî mittu kable hâzâ ve kuntu nesyen mensiyyâ (mensiyyen) :Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. "Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!" (MeryeM 19/23)
فَنَادَاهَا مِن تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا ---Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ceale rabbuki tahteki seriyyâ(seriyyen) :Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır." (MeryeM 19/24)
Rüzgâr Gibi YERsiz-YURTsuz..: hİÇim-mÂNâm UÇuk..
BİLye Gibi BaŞ-AyaKsız..:HePim-MaDDem KAÇık..
SIRRaT SIRTInda cAN-BâZımm..:KervÂN Kıtmiri HaYYat SAHRasında “feyeKûN TELi” ÜZERİnde “CAN” ıyla Her Nefes OYNAyan Üç Kağıtçıyımmm…
K-ÂBımda penceresiz dÖRT duvar, AST/ÜSTsüz bomboştu, U-mutlarım ve de korkularım, umutsuz ve korkaktı! L-EYLakların açıp/KOKUlarını sAÇacağı yeni bir bAHar şimdi!
İ-bret sAHnesinde ki Ah-u ZÂRım, devrÂNda ''BİZ BİR-İZ''e DOĞru SEYRediyor. H-a GELdi ha GEÇti denilecek, ÇİLE ÇÖLünün çetin yokuşunda, ÖLümüne! V-ahasında yorulanlara soluklansınlar diye, kana/kana ''dEMM!'' şerbeti SUnuluyor. Â-Lem'in SEBEBinin BAĞrında ''KÛN feyeKÛN!'' kervÂNının kıtMÎRi, tozu ÜFF/PÜFFlüyor! N-e NÂR ne de NÛR ticareti yapmaz ''Nurun ÂLÂ NUR!''u OLup, yansıtanlar! İ-ZinİZİ takip edenler, BİZden BİZe HAsbî/HAbibi OL-ÂN HizmetinİZe güc dileriz!.. MîMde MîMden MÎMe MÎMle Sûk-i Muhabbet Meclisinde yer almak dileğiMle İNŞÂALLAH!.
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---“Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli'l-verîdi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
veALLAHuzü’L-CeLÂL’im->“EnALLAH!.(MUHİTte)”:
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي ---“İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî:Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)
وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا ---“Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) :Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.” (Nisâ 4/126)
Sulta: Yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, otorite, velâyet gücü.. Es SuLTÂN: Mutlak Kuvvet ve Kudrette Hâkimiyet Sahibi ALLAHu ZÜ'L- CELÂL.. Es SUBHÂN: KüLLî ŞEYy’i Şe’ÂNuLLAHta SüNNetuLLAH üzere her ÂN yENiden YÂRatAN ALLAHu ZÜ'L- CELÂL.. celle celâlihu..
ZeRRe–KüRRe“SeBBaha!”da..:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) :Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.” (Cuma 62/1) Yusebbihu: tesbih eder. Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..
هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ ---“Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, el meliku’l- kuddûsu’s- selâmu’l- mû’minu’l- muheyminu’l- azîzu’l- cebbâru’l- mütekebbir (mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn (yuşrikûne).:O Allah ki; O’ndan başka İlâh yoktur, Melik’tir (hükümrandır), Kuddüs’tür (mukaddestir), Selâm’dır (selâmete erdirendir), Mü’mindir (emniyet verendir), Müheymin’dir (koruyup gözetendir), Azîz’dir (yücedir), Cabbar’dır (cebredendir), Mütekebbir’dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır).” (Haşr 59/23)
MeNN: Nimet vermek. İyilik etmek. * Minnet. * Rıza. * Esiri fidye almadan, ücretsiz salıvermek. Kudret helvası. MeNNÂN: İhsÂNı SONsuz-BoL. Çok çok ihsÂN eden. En çok ni’met veren ALLAH celle celâlihu..
CeNN: (Cünün) Bir şeyi setretmek, gizlemek. Ana karnındaki cenin, gizli olmak. CaNNÂN: BİZ BİR-İZ BahçevÂNı..
AMEL İmamımız İmam-ı Â'zam Ebu Hanife kaddesallahu sırrahu’nun,
Gece Gündüz diLinden düşürmediği rivâyet ediLen meşhur TESBİH DUÂsı..:
Subhâne'l- ebediyyi'l- ebed.
Subhâne'l- vâhidi'l- ehad.
Subhâne'l- ferdi's- samed.
Subhâne râfi's- semâi bi-gayri amed.
Subhâne men beseta'l- arda alâ mâin cemed.
Subhâne men haleka'l- halka fe-ahsâhüm aded.
Subhâne men kaseme'l- erzâka ve lem yense ehad.
Subhânellezi lem yettehiz sâhibeten, velâ veleden.
Subhânellezi lem yelid ve lem yûled ve lem yeküllehû küfüven ehad.
Subhâne men yerânî ve ya'rifü mekânî ve yerzukunî velâ yensânî...:
Ebed ve ebedî olan Allah'ı tesbih ederim.
Bir ve tek olan Allah'ı tesbih ederim.
Tek ve herşey kendisine muhtaç olan Allah'ı tesbih ederim.
Semâyı direksiz yükselten Allah'ı tesbih ederim.
Yeryüzünü donmuş su üzerine yayan Allah'ı tesbih ederim.
Mahlukâtı yaratan ve onları çeşitlendiren Allah'ı tesbih ederim.
Rızkı taksim eden, hiçbir canlıyı unutmayan Allah'ı tesbih ederim.
Eş ve çocuk edinmeyen Allah'ı tesbih ederim.
Doğurmamış, doğrulmamış ve hiçbir şey de kendisine denk olmayan Allah'ı tesbih ederim.
Beni gören ->yerimi bilen ->beni rızıklandıran ve ->beni unutmayan Allah'ı tesbih ederim!.
Allâhumme innî es'eluke bienne leke’l- hamdu..: ALLAHım!. Şüphesiz ve kesinlikle ben SENden, SANA Hamd EdeBİLmeyi isterim!.
Lâ ilâhe illâ ente’l- mennânu yâ hannân yâ mennân!.: Ey Hannân, Ey Mennân, SENden bAŞKa el Mennân olan el İlâh ALLAH celle celâlihu yok!.
Yâ bedîu’s- semâvâti vel ardi.: Ey yeryüzünü ve gökleri eşi, benzeri olmadan, hayret verici güzellikte ve düzende-dengede vücuda getiren!
Yâ ze’l- celâli ve’l- ikrâm.: Ey CeLÂL Sahibi ve CeLÂLinden CemÂLini teceLLî ettirip İkrâm eden ALLAH celle celâlihu!.
Yâ hayyu yâ kayyûmu, lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z- zâlimin.:
Ey Vâcibu’l- VüCÛD VAR-lığı, diriliği her ÂN için olup, gökleri, yerleri her ÂN için ayakta tutan, daimî her şeye her hususta iktidarı olup gücü yeten ALLAH celle celâlihu!. SEN’den bAŞKa el Subhân olan el İlâh ALLAH celle celâlihu yok!. Ben ise gerçekten zâlimlerden oldum!.
Allâhumme innî es'eluke biennî eşhedu enneke entallâhu lâ ilâhe illâ ente'l-ehadu’s- samedullezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû kufuven ehad.: ALLAHım!. Şüphesiz ve kesinlikle ben SENden, SENin ALLAH OLduğuna, el Ehad ->BİLinemezlikte TEK-BİR OLduğuna, Es Samed -> KüLLî ŞEYyin muhtaç olduğu ASLa muhtaç OLmayan OLduğuna, ASLadoğurmadığına ve doğurulmadığına, KüLLî ŞEYyi ŞeÂNuuLLAHta SÜNNetuLLAHça her ÂN YENİden Yaratıpduran her hususta Küfüvvü/ şeriki, ortağı, naziri, akranı, dengi, eşi, benzeri, misli OLmayan/OLamayanlığında SENin cÂNdan GÖNÜLden ŞÂHİDin OLmayı DİLerim!. İsterim!.
Elif lâm mîm * Allâhu lâ ilâhe illâ huve’l- Hayyu’l- Kayyûm * ve İlâhukum İlâhun Vâhidun lâ ilâhe illâ huve’r- Rahmânu’r- Rahîm.: Elif, lâm, mîm!. ALLAHu Zü’L- CeLÂL ki O, ZÂTından başka El İLÂH olmayan, el Hayyu’l- Kayyûm olan.. Ve O TEK-BİR Vâhid El İLÂH olan ve Kendisinden başka er Rahmânu’r- Rahîm olmayan El İLÂH ALLAH celle celâlihudur..
Yâ ze’l- celâli ve’l- ikrâm.: Ey CeLÂL Sahibi ve CeLÂLinden CemÂLini teceLLî ettirip İkrâm eden ALLAH celle celâlihu!.
Yâ erhame’r- râhimîne:
EYy merhametlilerin en merhametlisi olan ALLAH celle celâlihu!.
Allâhumme innî es'eluke bienneke entallâhu lâ ilâhe illâ ente'-l vahidu’l- ehadu’l- ferdu’s- samedullezi lem yelid ve lem yuled ve lem yekun lehû kufuven ehad.: ALLAHım!. Şüphesiz kesinlikle ben SENden, SANA Hamd EdeBİLmeyi isterim!.
ALLAHım!. Şüphesiz kesinlikle ben SENden, SENin ALLAH OLduğuna, el Ehad ->BİLinirlikte ve BİLinemezlikte TEK-BİR OLduğuna, el Ferd/TEKe TEK,yekta, eŞsiz, benzersiz olduğuna ki SENin, ASLa doğurmadığına ve doğurulmadığına, KüLLî ŞEYyi ŞeÂNuuLLAHta SÜNNetuLLAHça her ÂN YENİden Yaratıpduran her hususta Küfüvvü/ şeriki, ortağı, naziri, akranı, dengi, eşi, benzeri, misli OLmayan/OLamayanlığında SENin cÂNdan GÖNÜLden ŞÂHİdin OLmayı DİLerim!. DUÂ ederim!. İsterim!.
Lâ ilâhe illâhu * vahdehû lâ şerîke lehû * lehu’l- mulku ve lehu’l- hamdu ve huve alâ kulli şey'in kadîr.: ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den başka El İLÂH yoktur.. O, Zâhirde-Bâtında TEK-BİRdir O’nun ortağı yotur!. O her ŞEYylere gücü yeten-kadîr, mülk ve hamd Zâtının olan ALLAH celle celâlihudur..
Lâ ilâhe illallâhu ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l- aliyyi’l- azîm.: ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den başka El İLÂH yoktur.. Ve insan AKLınca ANLAşılaBİLen güc-kuvvet ve insan AKLınca ASLa ANLAşılamayan ve görülmemiş HAVL/potansiyel güc-kuvvet ancak ve ancak el Aliyyi’l- Azîm olan ALLAHu Zü’L- CeLÂLe ait ve mahsusutur..
Es'eluke bismike’l- eazzu’l- ecellu’l- ekrem.: SENden el Eazz/en Azîz, el EceLL/en Celîl mertebesi yüksek Celâlet ve Celâdetinden İKÂMın HÖRMetine İSTErim!.
Lâ ilâhe illâhu * vahdehû lâ şerîke lehû * lehu’l- mulku ve lehu’l- hamdu ve huve alâ kulli şey'in kadîr.: ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den başka El İLÂHyoktur.. O, Zâhirde-Bâtında TEK-BİRdir O’nun ortağı yotur!. O her ŞEYylere gücü yeten-kadîr, mülk ve hamd Zâtının olan ALLAH celle celâlihudur..
El hamdu lillâhi ve subhânallâhi ve’l- hamdu lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l- aliyyi’l- azîm.: ZâTına Mahsus HAMd ancak ALLAHu Zü’L- CeLÂL içindir. Ve O ALLAHu Zü’L- CeLÂL, SubhÂN OL-ÂN ALLAH celle celâlihudur ki, ŞeÂNuLLAhta KüLLî ŞEY’i SeBBehâ Seyrinde yeniden Yaratıpdurmakta olan ALLAH celle celâlihudur.. Ve ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den başka El İLÂH yoktur.. Ve ALLAHu Zü’L- CeLÂL el Kebîrdir.. ve Ve insan AKLınca ANLAşılaBİLen güc-kuvvet ve insan AKLınca ASLa ANLAşılamayan ve görülmemiş HAVL/potansiyel güc-kuvvet ancak ve ancak el Aliyyi’l- Azîm olan ALLAHu Zü’L- CeLÂLe ait ve mahsusutur..
El hamdu lillâhi rabbil âLemin…
EL A'LÂ:
EL ALİYy:
El Azîmü :
El Ahadu :
El Vâhidu :
Es Samedu :
El Ferdu:
El Hayy :
El Kayyûmü :
El Kâdiru :
El Kadîru :
El Celîlü :
El Cemîlü :
El Ekremü :
Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü :
29. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : İbrâhim-i Dessûkî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı: Çok azîz bir Muhammedî âşık olup Evliyâullah:“ Bu salâvâtın faziletini ALLAH (cc) bilir.” demişlerdir.
TÜRKÇESİ
"Allahumme salli ve sellim ale'z-zâtî'l-Muhammediyyeti'l-latîfeti'l-ehadiyyeti Şemsi semâi'l-esrâri Ve mazhâri'l-envâri Ve merkezi medâri'l-celâlî ve kutbi feleki'l-cemâlî Allahumme bi sırrıhi ledeyke Ve bi seyrihi ileyke âmin havfî ve âkil asreti vezheb huznî ve hırsî Ve kun lî ve hûznî ileyke minnî Verzuknî'l-fenâe annî Vellâ tec'alnî meftûnen bi nefsî Mahcûben bi hissî Vekşif lî an kullu sırrın mektûmin Yâ Hayyu Yâ Kayyûm!"
MÂNÂSI
"ALLAH'ım! Sırlar Semasının güneşi, nûrların mazharı, Celâl Dâiresinin merkezi(dönüm noktası : akdes noktası), Cemâl Feleğinin (yörüngesinin) kutbu(devrânda devreden cismin cihân çarkının aksı)olan; Ahadiyyet(her hususta mutlak teklik)lâtifetinin(Ahadiyyetten Ahmedîyyete lütûf edilen incelik ve hakikatlerin)tecellîgâhı(ilk zuhûr yeri, çoğalma ocağı olan)Zât-ı Muhammedîyyete salât-ü-selâm eyle! ALLAH'ım! O'nun Senin yanındaki sırrı (teslimiyet)ve Sana olan(istikamet) seyrinin hakkı için; korkumu gider emin kıl(emniyette eyle), (imkanla imtihan seyr-ü-sülûkümde, teslimiyet ve istikamet tevhidinde) ayak kaymalarımı(yolda sürçmelerimi, takılıp düşmelerimi yoldan geri kalmalarımı)azalt, hüznümü(üzüntümü, kederimi)ve hırsımı(dünyaya tamahkarlığımı)gider(bertaraf et),benden yana(lehime) ol; beni, benden Kendine(Sana)al(çek),beni benden fenâ ile rızıklandır (benlik hastalığımdan kurtar, benliğimin yok olmasına izin, inâyet ve hidâyet eyle, nefs perestlikten âzâd et!). Beni nefsime meftun kılma(nefsimin fitnesine düşürme, nefsimin hevâ ve hevesiyle sihirletme, nefsime tüm gönlümü verip ona vurulan, düşkün ve âşık olan kılma!). Âfâkı (dış dünyayı) tanıdığım hislerimi(enfüsümü ve özümü tanıdığım duygularımı) bana(şühûdî tevhid tekemmülüme) hicâb (perde, engel, yol kesici, çeldirici)etme! Bana her türlü, tüm gizli (saklı)sırları aç(ifrat ve tefritten koru, i'tidal üzere ve hazımlı kıl, şaşırtma-taşırtma!)YÂHAYYUYÂKAYYÛM(celle celâluhu)!"
Re: Kul İhvÂNi EfsÂNesi
Gönderilme zamanı: 15 Kas 2015, 20:12
gönderen kulihvani
Kul İhvÂNi EfsÂNesi! yÂNÂN DAĞlar ParvÂNesi
NEFSim AŞK-ın DivÂNesi
KALbim HAKK-ın mEYYhÂNesi… Yâ RABBî!.
celle celâlihu..
KuL İhvÂNi’n -> ResÛL İZ-i
KûN KervÂNı’n BİZ BİR-İZ-i
>LiVechiLLAH İnşâe ALLAH!.
->HasBî HiZMet BİZ DEnİZ-i!.
ÇObÂN MuSÂn -> İT’i giBi
EYyÛB SıRTı-n -> BİT’i giBi
SüLeYymÂN ->HütHütü giBi
YÛnUs’un ->HAYy HÛTu giBi.. ..aleyhumusselâm…
BUra GELen GİDer DÜNyâ DUrsa da
ÂŞIKLar ALdanmaz TuZak KURsa da
ADın-SANın BİLen OLmaz >BURSA’da
KENDi GÖLgesÎnden >kAÇar İhvÂNim!.
*
tEKe TEK TEKKemde TEKLik gERçeği
ELEST <-ü-> MAHşeri GÖR GELeceği
“ÇİLE ÇARMıHı”nda -> cÂNÂN ÇiÇeği
MuHABBet kOKUsun >SAÇar İhvÂNim!.
*
KIRık kANat KALkar UÇAR YURDundan
KEŞİŞ DAĞa KONar >SEVd DERDinden
KİMi ->HASret KALır ->AĞLar ARDından
ÇÂRÂ-sın ->ARAmaz -> NÂÇÂR İhvÂNim!.
*
hER ÂN>KÛN feyeKÛN KaDER YAZARı
cÂNda CÂNÂN -> ÖZde ÖZün NAZARı
->bU ÂLeM DEniLen >KuLLuk BÂZÂRı
HERkes ->SEVgiLİsin SEÇer İhvÂNim!.
*
AHmakLık HAYyaLdir AŞK GÜNeşinde
->EZELî >ZeVKLerin ->EBED >EŞİnde
dÖRT NALa KOPturur ->EMEL pEŞİnde
-> “ECEL ŞERBETi”ni -> İÇer İhvÂNim!.
*
“KALbinin KÂBEsi”n YIKarsa bİR GÜN
KULLuk KABuğundan ÇIKarsa bİR GÜN
GuRBet Elde >cÂNdan BIKarsa bİR GÜN
“GÖÇMEN KUŞLarı”yLa ->UÇAR İhvÂNim!.
18.01.15 01:04
brsbrsmm..tktktrstkkmdtkbşmdrtlrmlymm..
Re: Kul İhvÂNi EfsÂNesi
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2016, 06:56
gönderen kulihvani
BüLBüLü GÜLü GÜLŞENi
SıRR-ı SIFIR SaNaL bENi
>KuL İhvÂNim EFsÂNesi
DÖNen AŞKın DEğirmENi!.
ZEVK 7921
Hayat ÖMüR DEğirmENi ->KADINdır ->ALt SâBit TAŞı
ÜSt TAŞı ERKEKtir AŞKın ->DÖNer DURur ->İŞin BAŞı
GÖBEK BAĞı DÖNdüren MİL ->HAVva ANAmıza KAdar
ÂDEM DOĞup>AĞLAdı mı >O’ndan mıdır İLK GÖZ YAŞı!.
aleyhumusselâm..
10.11.16 03:34
voiciistnbL..kozyatağısümersiteALper..
İŞin BAŞı SONu KİMdir
O’nu ŞUnu BUnu KİMdir
TarLa TaPan Çift ÇUbuğu
TOhum BUğday UNu KİMdir..
nOt:
ŞEY-t-ÂN MeLek DEğirmENi
->İ N C E E L e k DEğirmENi
>“İnsÂNOĞLUnun AKLı”nda
DÖNen ->FELEK DEğirmENi!.
Re: Kul İhvÂNi EfsÂNesi
Gönderilme zamanı: 18 Ara 2017, 08:21
gönderen kulihvani
İÇimdeki ÇILgın ÇoCuk
LETÂYif-i AŞKk=>KUŞLarıyLa
BİZBİR-İZ ki bONcuk bONcuk
hER YÖNe =>BAK!...IŞLarıyLa
Yâ HAYyu’L- HUuuu!. ALLAH celle celâlihu!..
07.01.17 17:51
brsbrs..tktktrstkkmdtkLik…
Re: Kul İhvÂNi EfsÂNesi
Gönderilme zamanı: 11 Oca 2018, 15:47
gönderen nur-ye
Kulluğumuzu İHLÂS ile, acizâne, fakirâne, dervişâne ARZ ederiz. Usun Ânahtarı ile ilim edeb irfÂN ve erkÂNın inceliklerini açan, Lâ ilâhe inkârımızı, illâ ALLAH ikrârımıza çalışan ey DOSTun DOSTu!.
İnsÂNa, RaBBanî İHSÂN ve İkrâmın coştuğu MuhaMMedîNûR ocağı hademesi, HAMDin inâyeti ve lutf-u ihsânın bereketi ile eş-ŞÂFİ'den NAZ-NİYAZ ederiz. VARından VAR ettiği ÂLEM-i BeyÂNını, İNSÂN-ı ÂLEM ile süsleyen ey DOST! ÂNda BİRin, BİZ BİR-İZ nefesi! her nefesi hücrelerinde seyrÂN ettiren NâRından NûRuna ikram-ı beyân Ey Mukallibe'l- kulub’un kervÂN kıtMÎRi! İmkÂN-İmtihÂN sahasında hasbel kâder İŞTİRAK ettik, YOLumuz BİRleşti..
NuR-iYye! 11.1.2018/16:00
Ashâb–ı kirâm: “Yâ Resûlallah! Sana nasıl salavât getireceğiz? diye sordular. Resûlallah SALLallahu aleyhi ve SELLem şöyle buyurdu: “Allâhümme salli alâ MuhaMMedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ salleyte alâ İbrâhîm, ve bârik alâ MuhaMMedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ bârekte alâ İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım!. İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi MuhaMMed’e, âilesine ve zürriyetine de rahmet et. İbrâhim’e hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e, âline ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.” buyurdu. (Buhârî, Enbiyâ 10, Daavât 33; Müslim, Salât 69. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Nesâî, Sehv 54; İbni Mâce, İkâme 25.)
Enes radiyallahu anhu rivâyet etti: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şunu çok söylerdi şöyle duâ ederdi:: "Ey Mukallibe'l- kulub (kalbleri çeviren)! Kalbimi senin dininin ü-zerinde sabit kıl!."
Biz şöyle dedik: “Yâ Rasulallah! Biz sana ve senin getirdiğine inandık. Bizim hakkımızda mı endişe ediyorsun?” dedik. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Evet. Kalbler ALLAH'ın parmaklarının ikisi arasındadır. Yüce ALLAH onları (dilediği yere) çevirir" buyurdu. (İmam Ahmed, Musned, İV/82; İbn Hıbban, Sahih, 2419; Dulabî, el-Kuna ve'l- Esmâ, 11/91; İbn Asakir, Tarih, X/16; Tefsiru't- Taberî, 111/125.)
Re: Kul İhvÂNi EfsÂNesi
Gönderilme zamanı: 26 Şub 2018, 11:03
gönderen nur-ye
ZEVK 59
ÂŞIĞIM=>KÂLU=>BELAdan=>ALLAH AŞKa satMışBENi
===>ALp ERENLerin AHına ====>AŞKı iLe atMışBENi
=>ÖĞüNmek giBi OLmasın =>MUSTAFAnın KITMİRiyim UYKUYU TERK EYyLe!..DEmiş =>kervÂNına katMışBENi...
sallallahu aleyhi vesellem..
31.1.1986 21:03
Antalya
Re: Kul İhvÂNi EfsÂNesi
Gönderilme zamanı: 09 Haz 2018, 23:33
gönderen kulihvani
BAL KAVANOZUnda İNsÂN
İSTER YER =>İSTER YAPar
=>KAPAĞIn AÇarsa=>CÂNı
KANATLanır RABBA’a TAPar!.
Bu ÂLEM =>HALK-ın HÂNEsi
EL HAKk’ın AŞK KAR DÂNEsi
“A”dan->“Z”ye YAŞA!.dığım
=>KuL İhvÂNi =>EFfsÂNEsi!.
ZEVK 8893
hER Bir CÂNın ASLı SU-dur=>ATEŞ İLe SU BARıŞık
=>Bu ÂLEMe GELENLerin =>AŞı =>ATEŞ-te PİŞer!.
KORKuLan KORKu>ATEŞ=>UMUTLar=>YEŞİL IŞIk
Bu HAYatta =>Her CÂNın PAYIna=>Bir AŞK DÜŞer!.
MESTÂNE.: Sarhoşcasına. Sarhoş bir kimseye yakışır sûrette. EFSÂNE.: AHmakLara hayaL, ÂŞIKLara Hazır-HAL OLan HAkkı ve HAyrı ki =>AŞKı YAŞAyış MaSALLı.. SER-HûŞ.: AŞKı AKLını ALmış kişi.. BER-DûŞ.: Serseri, yersiz yurtsuz kimse. AŞKını omuz üstü Başı BİLip TAŞIyan.. HEVÂ.: Aklı yenen içsel istek. Nefsin isteği. Düşkünlük. HEVES.: Gelip geçici istek. Nefsin hoşuna gitmek. Devran edip gezmek. Nefis ile olan dış istek.
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ ---Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhid olduk, dediler.”(A’raf 7/172)
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---"Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi.: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından-cÂN Damarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
Kendinden de kendine Yakîn ve AKREB OLan RABBını MuhaMMedî GönüLLe görenler kendinen fen olur RABBına bekâ BULup ALLAHta fÂNi OLup kaybolur AKLen =>nAKLen!.
AŞKta AŞKtan AŞKa AŞKLa!..
MuhaMMedi MuHABBEtLerimLe!....
Re: Kul İhvÂNi EfsÂNesi
Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2019, 14:32
gönderen kulihvani
BiN GÜNeŞ BATar>İÇ-imde, GELİNcik TARLAsı =>İÇ-im!. GÖZ YAŞIm BiNBiR BİÇimde, BÂZeN HEPim BÂZeN HİÇ-im!.
EBRÂR EBDÂLLa bULuştum
=>AKIL AYNAmızı SİL!.dik!.
AHYÂR AHRÂL-La bULuştum
VAKT-imiz RABB-imiz BİLdik!.
وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً ---"Ve men kâne fî hâzihî a’mâ fe huve fîl âhırati a’mâ ve edallu sebîlâ (sebîlen).: Ve burada (bu dünyada), kim kör ise artık o ahirette de kördür. Ve yoldan daha çok sapmıştır.” (İsrâ 17/72)
---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:“Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSini BİLdi/TANIdı, kesinlikle RABBını da BİLdi/TANIdı!.” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ II/343 (2532)
---Resûlullahsallallâhualeyhivesellem:“Mûtû kable en temûtu: "ÖLmeden ÖNce ÖL!."-ünüz!..''buyurdu.. (Keşfu’l-Hâfâ II-291-2669)
Ber’at.: Nişân. Rütbe. İmtiyaz ve taltif için verilen resmi kâğıt. HüKm.: (Hüküm) Karar. Emir. Kuvvet. Hâkimlik. Amirlik. İrade. Kumanda. Nüfuz. FeRMÂN.: f. Emir. Tebliğ. MuKaDDes TÛVÂ.: Tur-i Sinâ dağı eteğinde kudsal vâdinin adı. SÎNE.: f. Göğüs. Sadır. TÛR-i SÎNE.: KALb DAğı.. TÛR-i SİNÂ.: Musâ aleyhisselâm Peygamberin ALLAH celle celâlihu kelâmına nâil olduğu, Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi. Cebel-i Musâ veya Tûr-u Sinâ da denir.. VÂ’D.: Söz verme. Söz verilen şey. VuSLÂt.: Visâl. Sevdiğine kavuşma, ulaşma, bitişme. Bitiştiren. TECELLî.: Görünme. Bilinme. Kader. ALLAH celle celâlihu'nun lütfuna uğrama. İlâhî Kudretin meydana çıkması, görünmesi. HAKk Nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.. BEND.: f. Bağlanan. Bağlanmış. Bağ. Boğum. Mafsal. Su bendi. Baraj. KEMEND.: f. Eskiden idam için boyna geçirilen yağlı kayış. Uzakta bulunan herhangi bir nesneyi yakalayıp çekmek için üzerine atılan ucu ilmekli uzunca ip. Geyik ve benzeri hayvanların yuları. Güzelin saçı..
AZîZ CÂNLar; MuhaMMedî MELÂMet TASAVvufunda ASIL MESELe;
BİR ŞEYy OLmak ya da OLmamak değildir.
Kendinde “OL-ÂN”ın farkında OLmak.. BİLmek =>BULmak=>OLMak ve =>YAŞAmaktır..
TEVHİD TEKEMMÜLÜnün OL-uşumunu =>İZ-lemek veya GİZ-lemek de değildir ki bu; İLk OkuL-Orta OkuL-Lise-Üniversite gibi…
İlkokul-Ortaokul-Lise-Üniversite gibi… Şerîat-ı MuhaMMedîyye, Tarikat-ı MuhaMMedîyye, Mârifet-i MuhaMMedîyye, Hakikat-i MuhaMMedîyye’yi
Karınca Kaderince alnında yazılan kadar tahsil etmek ve İlim, İrade, İdrâk ve İştirâkle YAŞA-mak...
Muhammedî Tâlim-Öğretimle
Muhammedî Terbiye-Eğitimle Kemâlât…
İşte Muhammedî UY-ÂN-ış budur...
AZîZ CÂNLar;
MuhaMMedî MELÂMet TEKNiK TASAVvufda TeMeL İLke;
AMPÜLdeki CeryÂN gibi GÖZükkmediği HÂLde FİİLen VAR OLan RABBımız TeÂLÂ’mızı Hava ALıp-VERdiğimiz gibi BİZ BİR-İZ=>NAHNU HÂLinde YAŞA!mak ve LiVECHİLLAH YAŞAt!.mayaMuhaMMedî HABî HABîBî HİZMet Şerefidir..
EREN Zincirinde>hER ER
sÖZün ÖZün ÖZünde dER
RaBBın sÖZü ReSÛLL SeSi
ve le ZİKRULLÂHİ EKBER!!!..
zekere.. kıtmircede YÂRi yÂDetmek.. hiç unutmamak.. unutursan hep hatırlamak…
إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا ---"İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ reşedâ(reşeden) : Ancak İnşâe ALLAH-ALLAH dilerse (yapacağım de). Unuttuğun zaman ALLAH'ı AN ve "Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana-RÜŞDe ERİŞtirir."de.”(Kehf 18/24)
SÖZdeMuhaMMedîSadakatı DUYmak SOHBETteMuhaMMedîSamimiyyeteUYmak ZEVKteMuhaMMedîSABIRdaOLmak HAZZda MuhaMMedîSeLÂmeti her ÂN her YER ve her HÂLdeYAŞAmak İLEliği-BİLEliği-ÇİLEliğidir…
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ ---“Kullu men aleyhâ fânn:(Yer) Üzerindeki her şey yok olucudur;”(RahmÂN 55/26)
HüKMünü FUADıyla DUYuşun,
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً ---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten):Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.”(Fecr 89/28)
HüKMünü RUHuyla UYuşun, ancak ve ancak NüBüVVet-i MuhaMMedi İMaM-ı MUTLAKlığı İDRAKı SÜRURuyla, VAHDETTe KESRETT cevlÂN ceVLidir..
Muhtaç-Mecbur-Me’murve de Mahkumolarak, ZIDlık ZEVKi tüm ESMÂuLLAHı EMM-ÂNeten YÜKlenen “benlik AKLı”nın BUZ DAĞı Oluşunun fARKına VARışı;
Rahmetenli’l- ÂLEMîn Güneşinde ER-iyerek, ARKına VARışı;
DOĞum-ÖLüm DENEmesinde ÇİLLe çARKına VARışı;
الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ ---“Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ, ve huvel azî zul gafûr:O ki, ölümü ve dirimi yarattı, sizi imtihana çekip hanginizin davranış bakımından daha güzel olduğunu bildirmek için. O öyle güçlü, bağışlayandır.” (Mülk 67/2)
Dönen FELEKLer Değirmeninde her AKLın teke TEK, İKİLik taşlarında “UN” EdiLişi.. ÖLüşü.. ve yENidEN nice cİSİMLere cÂN DOĞuşu gARKına VARışı;
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ---”İnnemâ emruhû izâ erâde şey'en en yekûle lehu KÛN fe yeKÛN (yekûnu).: ALLAHın şanı, bir şeyin olmasını dilediği zaman, ona sadece "ol" demektir; o oluverir.”(Yâ-Sîn 36/82)
NEYZEN RABBı>BEDEN>Ney’i.:
---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:”Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSini BİLdi/TANIdı, kesinlikle RABBını da BİLdi/TANIdı!. buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ II/343 (2532)
DOKuZ BOĞuM=>KAMIŞ GiBi!.
İNSÂN BEDENinde DOKuZ DELik.:
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---”Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli'l-verîdi.: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)
ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’im ->“EnALLAH!. (MUHİTte)”.:
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي ---”İnnenî enALLAHu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî.: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ---”YUSEBBİHU lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) .:Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gâlib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet sâhibi ALLAHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”(Cuma 62/1)
Yusebbihu:tesbih eder. Sebbaha:yüzmek.. YERdeki GÖKLerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
“NeŞR”lerinden “HaŞR”lerine kadar DÖNdüler, DÖNmekteler ve DÖNecekler. RABBlarına DÖNene kadar..
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek, her ÂN yeniden Yaratılanlara ŞE’ÂNULLAHta..
Ve ne zamÂN AKILlarımız DEVR-ÂNı ANLArsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbihu Zikr-i Dâimindeyiz İnşâe ALLAH..
هُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِن بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ---”E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn (tezekkerûne).: Hevâsını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve ALLAH, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda ALLAH’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?”(Câsiye 45/23)
=>“ELESt BEZMİ”n=>BELÂ-sını
“ÇEKen ÇEKsÎn!.”=>DEMiŞ GiBi!.:
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ ---”Ve iz ehaze rabbüke mim beni âdeme min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm alâ enfüsihim elestü bi RABBiküm kâlû belâ şehidnâ en tekulu yevme’l- kiyameti innâ künnâ an hazâ ğafilin.:Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye RABBin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: BEN sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhid olduk, dediler.”(A’râf 7/172)
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---”Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- veridi.:Andolsun, insanı BİZ yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından-cÂN Damarından daha YAKINız.”(Kaf 50/16)
Kendinden de kendine Yakîn ve AKREB OLan RABBını MuhaMMedî GönüLLe görenler kendinen fen olur RABBına bekâ BULup ALLAHta fÂNi Olup kaybolur AKLen-nAKLen!.
ŞECERetü’L- KEVN CÂN-CEM’i
==>ŞECERetü’L- AŞKk ÂLEMi
YEDi RENk=>TEVHiD TARLAsı
>ŞECERetü’L- KEMÂLÂT DEM’i!.:
Şecere.: Ağaç. Sülâle. Yaratılış Ağacaı.. Bir soyun bütün fertlerini gösterir cetvel..
Şecere Arapçada ağaç manasına geliyor. Ancak bu kelime sadece ağaç şeklinde tanımlanmamış.
“Bir kişinin ya da bir ailenin en uzak atasından başlayarak bütün bireyleri gösteren çizelge, soy ağacı. Hayat ağacı. Bir neslin soyunun yazılı olduğu çizelge” şeklinde de tanımlar yapılabiliyor.
Kısacası DOĞum ÖLüm ARAsında YAŞAdığımız İLMuLLAH-HAŞyetuLLAH-MuhaBBetuLLAH-RIZAuLLAHtaki ->URÛC <-> RÜCÛ' ->MuhaMMedî Mİ'RÂC MAHŞERimiz..
BİZ BİR-İZ ->NAHNU ->NÛRun aLÂ NÛRumuz.. MuhaMMedî ONÛRumuz..
RESÛLuLLAH sallallahu aleyhi vesellem Efendimize BİZE OLAN Şehâdet Şerefi ve Şifâat Şifâsı için her nefeste BİZ BİR-İZ Teşekkürlerimiz..
ALLAHu zü’L-CELÂL’imize, SONsuz ve SINIRsız İLMuLLAHça ŞÜKÜR ve EL HAMDu LiLLÂHi RABBi'L- ÂLEMîNnn!.
Bir Atomda/ZERREde, Kâinâtta/KÜRREde, bir mikrop canlısında, tek hücreli amipte dahi böyledir. Yaratılış; ALLAHu zü’L-CELÂL’de Mutlakiyyet Ulûhiyyeti gereğidir. Evveli, Âhiri, Zâhiri, Bâtını kendisidir ve Zâtîdir..
Her husus ZÂTına mahsus ZÂTuLLAHtır..
Kur'ÂN-ı Kerîmimizde ALLAHu zü’L-CELÂL’de.:
وَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَاۖ وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ ---”Vekulnâ yâ âdemu-skun ente vezevcuke’l- cennete vekulâ minhâ ragaden hayśu şi/tumâ velâ takrabâ hâzihi-şşecerate fetekûnâ mine’z-zâlimîn(e).: Ve dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin ceNNette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz.”(Bakara 2/35)
فَاَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَاَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا ف۪يهِۖ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۚ وَلَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ ---”Fe ezellehume-şşeytânu ‘anhâ feaḣracehumâ mimmâ kânâ fîhi(s) vekulna-hbitû ba’dukum liba’din ‘aduvv(un)(s) velekum fi’l- ardi mustekarrun vemetâ’un ilâhîn(in).: Fakat Şeytân, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır!” dedik.”(Bakara 2/36)
وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَۗ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ لَمْ يَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَ ---”Velekad haleknâkum śümme savvernâkum sümme kulnâ lilmelâ-iketi-scudû li-âdeme fesecedû illâ iblîse lem yekun mine’s- sâcidîn(e).: Andolsun, biz sizi yarattık, sonra size sûret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Âdem'e secde edin!” dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.”(A’râf 7/11)
قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَۜ قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۚ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ ---”Kâle mâ mene’ake ellâ tescude iz emertuk(e)(s) kâle enâ ḣayrun minhu ḣalaktenî min nârin veḣalaktehu min tîn(in).: (ALLAH): “Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan ne oldu?” dedi. O da: “Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın!” dedi.” (A’râf 7/12)
وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى ---”Ve-iz kulnâ lilmelâ-iketi-scudû li-âdeme fesecedû illâ iblîse ebâ.: Hani biz meleklere: “Âdem'e secde edin!” demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi, o, ayak diremişti.” (Tâhâ 20/116)
فَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اِنَّ هٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقٰى ---”Fekulnâ yâ âdemu inne hâzâ ‘aduvvun leke velizevcike felâ yuhricennekumâ mine-lcenneti feteşkâ.: Bunun üzerine dedik ki: “Ey Âdem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra zahmete uğrar, perişan olur, mutsuz olursun!.” (Tâhâ 20/117)
وَاَنَّكَ لَا تَظْمَؤُ۬ا ف۪يهَا وَلَا تَضْحٰى ---”Veenneke lâ tazmeu fîhâ velâ tadhâ.: Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve (yakıcı sıcakta) yanmayacaksın da.” (Tâhâ 20/119)
فَوَسْوَسَ اِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَٓا اٰدَمُ هَلْ اَدُلُّكَ عَلٰى شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلٰى ---”Fevesvese ileyhi-şşeytânu kâle yâ âdemu hel edulluke ‘alâ şecerati-lhuldi vemulkin lâ yeblâ.: Sonunda şeytân ona vesvese verdi; dedi ki: “Sana sonsuzluk ağacını/ebedîlik ieceresini ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?” (Tâhâ 20/120)
فَاَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْاٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِۘ وَعَصٰٓى اٰدَمُ رَبَّهُ فَغَوٰىۖ ---”Feekelâ minhâ febedet lehumâ sev-âtuhumâ vetafikâ yahsifâni ‘aleyhimâ min veraki-lcenne(ti)(c) ve’asâ âdemu rabbehu fegavâ.: Böylece İKİsi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini ceNNet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.”(Tâhâ 20/121)
Ve Hadis-i Şerifinde RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem.: ---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAH celle celâlihu, Âdem aleyhisselâm’ın bedenini yaratıp bıraktıktan sonra İblis dolaşıp ona bakmaya başladı. Vaktaki onu içi boş gördü: “Bu kendine sahib olamaz, benim için kolay ele geçirilebilir bir yaratık” dedi.” buyurdu.. (Ramuzu'l- Ehadis, s.352.)
RESÛLün=>DUYup UYmuYOR
=>SANki=>ÖLÜm UYKUsunda!.:
---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.:”İnsanlar uykudadır. Öldüklerinde uyanırlar!.” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ, II, 312.)
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ ---”Küllü nefsin zâikatu'l- mevt (mevti), ve neblûkum biş şerri ve'l- hayri fitneh (fitneten), ve ileynâ turceûn (turceûne).: Her CÂNlı, ÖLÜMü TADar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak ”BİZ”e döndürüleceksiniz.”(Enbiyâ 21/35)
قَالَ قَآئِلٌ مَّنْهُمْ لاَ تَقْتُلُواْ يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَةِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ ---”Kâle kâilun minhum lâ taktulû yûsufe ve elkûhu fî gayâbetil cubbi yel-tekithu ba’du’s- seyyâreti in kuntum fâilîn (fâilîne).:İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yûsuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.”(Yûsuf 12/10)
Ya’kub Hasret DUYUsuyuz:
وَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا أَسَفَى عَلَى يُوسُفَ وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظِيمٌ ---”Ve tevellâ anhum ve kâle yâ esefâ alâ yûsufe vebyaddat aynâhu mine’l- huzni fe huve kezim (kezîmun).: Onlardan yüz çevirdi, “Ah Yûsuf'um ah!” diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi.”(Yûsuf 12/84)
قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ---”Kâle innemâ eşkû bessî ve huznî ilALLAHi ve a’lemu inALLAHi mâ lâ ta’lemûn (ta’lemûne.:(Ya'kub:) Ben sadece gam ve kederimi ALLAH'a arzediyorum. Ve ben sizin bilemiyeceğiniz şeyleri ALLAH tarafından (vahiy ile) biliyorum, dedi.”(Yûsuf 12/86)
DEBUYur!.
ŞU AŞKIn-MEŞKin MURADı GÜL KOKUsu>GÜL’ün TADı KIYÂMa KALsın=>İHVÂNim DİVÂNE BÜLBÜL=>FERYADı!.
Bî.: ..sız.. Hûş.: f. Akıl, fikir, zekâ, irade hissi. Ruh, can.. Bî-HÛŞ.: Halk İÇinde İlgisiz AKILsız gibi kimse.. SER-HÛŞum.: Halk İÇinde Başı boş serhoş gibi kimse.. BER-DÛŞ.: Halk İÇinde yersiz yurtsuz başı omuzunda kimse.. SEBîLuLLAH.:ALLAH celle celâlihuyolu. Karşılıksız. Allah rızası.. Lî-VECHiLLAH.: ALLAH celle celâlihu için-nâmına, ALLAH celle celâlihu aşkına.. Bî-İSMiLLAH.: ALLAH celle celâlihu için, ALLAH celle celâlihu'nun adı ve izni ile.. MÂŞÂALLAH.: ALLAH celle celâlihu'nun istediği gibi. ALLAH celle celâlihu korusun.. İNŞÂeALLAH.: ALLAH celle celâlihu'nun KULun TercihiyLe Hak ve Hayr DilemesiyLe.. MÂAZALLAH.: ALLAH celle celâlihu'na sığındık. ALLAH celle celâlihu korusun.. SUBHÂNALLAH.: ALLAH celle celâlihu noksanlardan münezzehtir.. HASBUNALLAH.: ALLAH celle celâlihu karşılıksız bize yeter..
HASBUNALLAHu ve ni’me’l- MEVLâ..=>ALLAHu zü’L- CeLÂLVeLîmizdir-DOStumuzdur.. Yâ RABBenâ!. İNŞÂeALLAH =>MÂŞÂALLAH =>BİZe de=>EŞsiz Es SELÂM SELÂMEtini, YAŞAt-YAŞAttır!.
ÂminYâ Latîf Yâ KerîmALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Rahîm Yâ VedûdALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ Fettâh Yâ GaffârALLAH celle celâluhu!. ÂminYâ SettârYâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.
Âmin...Âmin...Âmin...Âmin!..Yâ Muîn!. celle celâluhu!.
M.M.M.MuhaBBetLerimLe...
KULİHVÂNİm..
nOt.: GeCenin biR YÂRısıİÇİMdeki ÇILgıN ÇOCuKk,
=>Bir BURSA BüLBüL-ü ŞeydâsıçENiLer EZER de EZERYüReğimi!.