HASAN DAĞ KEKLiği.. >ÇOkk SEKtim Amma
->“KEŞİŞ DAĞLarı”-na ->AŞK >EKtim Amma
SOĞuktan-SOYsuzdan -> ÇOkk ÇEKtim Amma
->“NÂR-ı İBRAHîM”de ->YÜZER ->GEZERiMm!.
KUL İHVÂNim ->DERim->YÜZER ->GEZERiMm!. ->DE!. Dost celle celâlihu.. ..aleyhisselâm…
04.02. 16. 14: 37
brsbrsm..tktktrstkmdmLÂMmttt..
İhvÂNim >DÜN-Yâ DERdine!
EL VERme >DÜN-Yâ MERdine!
->VERmiŞş >İsEN ->ÇEK ELini!
DİZ ÇÖKk Otur!. HAKk YURDuna!. HAYy DOst CeLLe ve ÂLÂ!.
İBRAHîM aleyhisselamınNÂRı->NÛR =>“SeLÂMen BbERdEN!.”..:
قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ ---“Kâlû harrikûhu vansurû âlihetekum in kuntum fâılîn(fâılîne).:“Eğer yapabilirseniz, onu (İbrâhîm A.S'ı) yakın! Ve ilâhlarınıza yardım edin.” dediler.”(Enbiyâ 21/68)
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ ---“Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme).:“Ey ateş! İbrâhîm (as)'a (karşı) soğuk ve selâmet (zararsız) ol.” dedik.”(Enbiyâ 21/69)
ALLAHu zü’l- CeLÂL ->Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem'e, ÂLine, EHL-i BeYTine, Ashab-ı Güzînine, tÜMM Hakk Dostlarına ve ÜMMetine Salât ü SeLÂM EYyLesin İnşâe ALLAHu Teâlâ!. Âmin!..
TÜRKÇESİ:Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI:“Emret(buyur)ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne(emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum),RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde(yakîn)meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih(ve tenzih)eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’e,Hatemü’l-Enbiyâya(peygamberlerin sonuncusuna),peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların)imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile(sayısız- sonsuz)selâm(sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım)olsun!”
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 15 Şub 2016, 13:00
gönderen kulihvani
KuL İhvÂNim bU NE İŞtiR?.
LOKMAsın YiYEN GİDiYOR!.
yAŞAmak HAKk’ı BİLiŞtiR?.
SON-SÖZün DiYEN GİDiYOR!.
GELiŞi YOKk biRr GİDiŞtiR?.
“KEFEN”in GiYEN GİDiYOR!?..
SaL: f. Sene, yıl. zamÂN. SaLâ: Namaza dâvet için çağırmak. Minârede okunan salâvât, duâ. SıLâ: Kavuşmak, ulaşmak, vuslat. Âşıkın mâşukuna kavuşması. YÂRin Yurdu. SALL: Buz DAĞı-bENliğinde..fARKa->ARKa->çARKa-> ve SON-uçtagARKa GEL-İşş!. SONsuz SıLÂya ULAşım.. SALÂVÂT.: RAHmetenli’l- ÂLeMîn Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’imize TeSLimiYyet BİZ BİR-İZ-Liği.. SALÂT.: RABBBü’l- ÂLeMîn-ALLAH celle celâlihu’muza Ebedî İstikâmet ve KULLuk-HİÇLik-Kavuşumumuzz.. İnşâe ALLAHu TeÂLâ..
AHh!. İNsÂNcıkLar!.
SANki “SUMMun” SAĞıR giBi
“YAŞAyAN ÖLÜ”Ler GÖRdüm!.
“UMyun-BUKmun” SIĞıR giBi
“ÖLÜ GÖNüLLü”-Ler GÖRdüm!.
..HAYy Dost ALLAH celle celâlihu…
صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ ---“SUMMUN BUKMUN UMYUN fe hum lâ yerciûn (yerciûne).: SAĞIRdırlar, DİLsizdirler, KÖRdürler. Bundan dolayı dönmezler.” (Bakara 2/18)
هَذَا ذِكْرٌ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ ---“Hâzâ zikr (zikrun), ve inne li’l- muttekîne le husne meâb (meâbin).: Bu (Kur’ân-ı Kerim), bir Zikir’dir. Ve muhakkak ki muttakiler (takva sahipleri) için sığınakların en güzeli (Allah’ın Zat’ı) vardır.” (Sâd 38/49)
Temenyeri Parkımız.. sabAH namazından sonra 7 TÛR ATışLarımda..
YAZı bAŞKa..
Burası BURSa’da.. Uludağ‘ın eteklerinde bulunan Temenyeri Parkı, setbaşı (gökdere) deresinin hemen yanına konumlandırılmış su sesiyle kuş seslerinin eşsiz düetini temaşa edebileceğiniz oksijeni bol, dağ havasını şehrin hemen 200 metre dışından alabildiğiniz güzide bir parktır.Gerek doğal güzellikleri ile Gerekse tarihi ile yaşatılmaya değer bir mekandır.
Her sabah her yaşta insanlarınyüürüyüş yaptığı ve kilo döktüğü yemyeşilliktir Temenyeri...
Park içinde yürüyüş yolları ve piknik yapmak için uygun alanlar yanında çocuklar için oyun sahaları, basketbol sahaları, piknik alanları da mevcuttur.
Bakımını Büyükşehir Belediyesi’nin üstlendiği Temenyeri parkı, Bursalıların ve doğaseverlerin uğrak yerlerinden biri olarak ziyaretçilerin hizmetindedir.
Temenyeri Yıldırım/BURSA (Bursa Setbaşı istikametinden Yeşil Cami‘ne giderken sağda ipekçilik sapağından girildiği takdirde kolayca bulunur..)
Tarih boyunca her yıl Hıdrellez kutlamasında binlerce BUrsa’lının BULuştuğu şenlikler yaptığı ve YÂRınlarına HaYRı HaKKtan TEMENNi- Du ettikleri kudsal yeşillik..BEKLErİZzz...
Her Hıdrellezin geldiğinde Uludağ eteklerinde açan ve dağları çepeçevre saran ERGUVÂNlardan Çingene pembesi renginde miss kokular yayılır göklere.. Göz ve Gönül komşumuz TemenYERimİZ... TEKe TEK Teras TEKkemizin seyrÂNgÂHı, ÂŞIKLarın SıRR DERgÂHıdır kendisi ki HÂL-i HAZIR hER HÂLde ZÂTen..
->HULUKi’L- AZîMin ->HIRAsı gibi.:
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ ---"Ve inneke le'ala hulukin 'aziymin.: Ve her halde sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin(Kalem 68/4)
ÂDEM’in-HAVVa’nın ->DERDin DİNdirdin
->HÂBİL’i ->KÂBİL’i ->AŞKa ->BİNdirdin
CENNEtin’dEN -> CeHeNNeMin ->İNdirdin
BİLmem ZiyÂN BİLmem KÂR Ettin HAYy DOstt!.:
وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلاَ مِنْهَا رَغَداً حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الْظَّالِمِينَ ---"Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcuke’l- cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ ve lâ takrabâ hâzihi’ş- şecerete fe tekûnâ mine’z- zâlimîn (zâlimîne).: Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Oradan (oradaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.” (Bakara 2/35)
فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ وَقُلْنَا اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ ---"Fe ezellehumâ’ş- şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh (fîhi), ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvv (aduvvun), ve lekum fî’l- ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn (hînin).: Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni’metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik.”(Bakara 2/36)
فَتَلَقَّى آدَمُ مِن رَّبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ ---"Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh (aleyhi), innehu huvet tevvâbu’r- rahîm (rahîmu).: Sonra Âdem, Rabbinden kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve Rabbine tövbe etti.). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab’tır (tövbeleri kabul edendir), rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).”(Bakara 2/37)
قُلْنَا اهْبِطُواْ مِنْهَا جَمِيعاً فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ---"Kulnâhbitû minhâ cemîa (cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn (yahzenûne).: Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.” (Bakara 2/38)
->HÂBİL’i ->KÂBİL’i ->AŞKa ->BİNdirdin.:
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِن أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ ---"Vetlu aleyhim nebeebney âdeme bil hakkı iz karrabâ kurbânen fe tukubbile min ehadihimâ ve lem yutekabbe’l- mine’l- âhar (âhari) kâle le aktulenneke, kâle innemâ yetekabbelullâhu minel muttekîn (muttekîne).: Ve onlara Adem’in iki oğlunun haberini (kıssasını, aralarında geçen olayı) hakkıyla oku, Allah’a yaklaştıracak kurban sunmuşlardı, (Kurban) ikisinin birinden kabul edilir ve diğerinden ise kabul edilmez. (Kurbanı kabul edilmeyen) “Seni mutlaka öldüreceğim” dedi. O da, “Allah sadece takvâ sahiplerinden kabul eder.” dedi.” (Mâide 5/27)
لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لَأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ ---"Lein besadte ileyye yedeke li taktulenî mâ ene bi bâsitın yediye ileyke li aktuleke, innî ehâfullâhe rabbe’l- âlemin (âlemîne).:“Gerçekten, eğer sen, beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Muhakkak ki ben, âlemlerin Rabb’i olan Allah’tan korkarım.” (Mâide 5/28)
إِنِّي أُرِيدُ أَن تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ وَذَلِكَ جَزَاء الظَّالِمِينَ ---"İnnî urîdu en tebûe bi ismî ve ismike fe tekûne min ashâbi’n- nâr (nâri), ve zâlike cezâûz zâlimîn (zâlimîne).: “Gerçekten ben, benim günahım ile kendi günahını yüklenmeni, böylece ateş halkından olmanı dilerim. Ve zâlimlerin cezası, işte budur.” (Mâide 5/29)
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ ---"Fe tavveat lehu nefsuhu katle ahîhi fe katelehu fe asbaha mine’l- hâsirîn (hâsirîne).: Bunun üzerine nefsi, onu, kardeşini öldürmeye kandırdı (kolay ve zevkli gösterdi). Böylece onu öldürdü, sonra hüsrana uğrayanlardan oldu.”(Mâide 5/30)
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ ---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu belâ şehidna en tekulu yevme’l- kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.”(A’raf 7/172)
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ --- “ALLÂHU NÛRU'S-SEMÂVÂTİ VE'L-ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh (mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh (zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr (nârun), nûrun alâ nûr (nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhu'l-emsâle li'n- nâs (nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm (alîmun) :ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NÛRUDUR. O'nun nûrunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da âit olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. ALLAH, kimi dilerse onu kendi nûruna yöneltip iletir. ALLAH insanlar için örnekler verir. ALLAH, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)
“BeRden seLÂM” et:
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ ---“Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm (ibrahîme): Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol! dedik.” (Enbiyâ 21/69)
VARım-YOKum SANA A’YÂN
Yâ LaTîFu’l- HABîR ALLAH celle celâlihu
NÂZ-NiYÂZım ->HÂLim BeyÂN
KüLLî Şey’in KADîR ALLAH celle celâlihu
LuTF-ü-KeREEMin ->İhsÂN Ettt
Es SÂMEDü’-s SÂBîR ALLAH celle celâlihu..
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 21 Mar 2016, 17:55
gönderen kulihvani
vataÂNımm KeŞİşş DAğımmm..
ÇIKk Gİttt KEŞiŞ TEPEsÎne
SES OL RüzGÂRr NEFesÎne
BULutLaRr KAR YAĞdıracak
KRısTÂLLerdENn.. ->SEsÎne!.
KENDİne GELL KuL ihvÂNim
TEKe TEK’-ten SAKın ÇIKma!
HÂLin BİLmez EL ->ihvÂNim
->KİMse-nin KALBini YIKma!.
hERKEs SENi HöDüKk SANsın!
ÖTerr!. >DiLLi DüDüKk SANsın!
->KıTMÎRin ->TASMAsız SANsın
KIRAT >kUYruKk GüDüKk SANsın!.
ZEVK 7531
bENi DÜŞÜNdürdü Dİye ->HALk’ın ->HaKk’ına ŞüKüR Et!
->Hata ->Kusur ->AYıBını ->SÖYLEyENe ->TeŞEKküR Et!
EHL-i BeYt ATAn YOLu İZLe!
->İMÂM-ı MUTLAKı ->BİZLe!
HALK GÖZÜnde>“TEVHİD”ini ->TeZeKküR ET!.>TeFeKküR ET!.
KÜÇÜk ALmaz!. BÜYüK DOLmaz!
->ORTa KÂP NErde -->İhvÂNim!
bU ÂLeM-de ->OLmaz ->OLmaz!
“OLAN”Lar ->PErde -->İhvÂNim!.
“HÂL-iNE ->GÜL!.”me ->İhvÂNim!
BOŞş VERr ÜZüLL!.me ->İhvÂNim!
->ÇEKiL HAKk’-ın ->“Dost DÂRı”na
->“EL”e ->YÜZüLL-me -->İhvÂNim!.. HAYy Dost celle celâlihu..
HöDüK: Kaba, nezaketsiz. Gabi, acemi, vurdumduymaz. DüDüK: İçinden hava ya da buhar geçirilince keskin ses çıkaran ve işaret vermek için kullanılan araç. Akılsız, boş kafalı. GüDüKk: Kuyruğu kesik veya kopmuş… Tamamlanmamış. Yetersiz, sonuç vermemiş.. O -> bENim İŞşşte!.. TeZeKküR: Unuttuktan sonra hatıra getirmek. Zikretmek. TeFeKküR: Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek.
derdest.: Elde. Elde etmek, yakalamak, tutmak. Ahz. YAPıLmakta ve GÖRüLmekte olan.
Fitneler DEVRinde Medine’deki Kulubesine SIĞınıp İLİMle uğraşan İmâm-ı ZEYNe’L-ÂBiDiN aleyhisselâm, binbir masal Halifesi Harun Reşid’in Bağdat Zindanlarına DERDEst SÜRüLünce.. etrafındaki çürük yürekler dağılıVERmişş.. İçlerinden bir tanesini, herkes en çok sevdiği müridi sanırmışş.. O ise, hemence baş düşmanı olmuş kemik kapıp mevkiler kazanmışş.. ala-çiğ bir müridi de, ispiyon için zindana gelip: “Efendim sizin bir zamanlar en yakın meşhur müridiniz herkesin içinde: “ZEYNe’L-ÂBiDiN bir münafıktır!.”dedi deyip, kızıp da köpüreceğini bekler ken.. İmâm-ı ZEYNe’L-ÂBiDiN aleyhisselâm biraz tefekkür edip: “Evlâd benim sözlerimi ona iletebilir misin?.” diye sorar.. fırsat arayan zavallı da hemen atlar: “Hemen Efendim derhâl!.” der.. Koca İmâm aleyhisselâm: “O kimseye söyle ki, vicdÂNımı muhasebeye çekeceğim.. eğer dediği gibiysem-münafıksam, o kimsye iki kerre teşekkür edeceğim.. çünkü, eksiğimi-kusurumu gösterdiği için bir, ve tevbeme sebeb olduğu için bir daha teşekkür edeceğim.. yokk, eğer dediği bende münafıklık yoksa bir kerre teşşekür edeceğim.. çünkü, ben neden HAKk TeÂLÂ’nın kullarına münafık gibi göründüm dikkat etmedim de, onların başlarını derde soktum!.” deyip, toparlanacağım ve bir kerre teşekkür edeceğim!.”i söyleyiver!..” der..
Dedi-koducu kuş, hemen pırr diye uçar ve yetiştirir..
Ayakta uyuyan eski mürid gelen “SÖZLER”i derin derin düşünür ve kendine gelir..
Uyanır ve”EYyVAHhh!.”lar çekerek ZindÂNın YOLUnu tutup KOşşmuşş da KOŞşmuşş!.. Muşşş!..
RÛHun Şâd OLsun Hacı OSMaN BaBabam kaddesallahu sırrahu..
Bize bu MuhaMmedî MaSALları tatlı tatlı anlatır ve sonunda ağlar gibi kıskıs gÜLerdin..
BİZ BİR-İZ.. hER yERde-hER zamÂN-hER HÂLde-hER NEFEste..
EL HAMduLiLLahiRABBiLÂLeMîNnnn!..
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 30 Mar 2016, 15:58
gönderen kulihvani
DELi AYtENLe..
->AŞKı ANLAt ->KuLİhvÂNim
AŞK KıRK KaNat KuLİhvÂNim
->HAKk ÂŞıĞı ->ŞÂiR >DEğiL
->KüLL KÂiNÂt KuL İhvÂNim!.
TEKe TEKte TEK BAŞ >“İN”de
->YAŞA!.r İkEN ->ESFELiN-de
BİZ BİR-İZ ->YÂR TEVHİDiNde
“ÖZET”in ->“ÖZ”-düğün NEdEN?.
*
AğA - pAşA - BeYy ÇAĞIydın
ÖLÜ -> DİRİLer!. ->SAĞIydın
SANki DeVRin ->BUZ DAĞIydın
BAĞLarın ->ÇÖZ!.düğün NEdEN?.
*
VELî DEğiL ->DELi >İhvÂNim
ReSûLuLLAH ->YELi İhvÂNim
SEV!. SEViL!.”-in ELi İhvÂNim
ÜZÜLüp <-> ÜZdüğün NEdEN?..
celle celâlihu
sallallahu aleyhi vesellem
kerremallahu vechehu...
30.03.16 03:04
brbrsmm..tktktrstkkmdhassrett..
ŞÂH-ı MERDÂN: İmam Ali kerremallahu vechehu. KiSB-ü-KÂR: Çalışmakla, sa'y ve amel ile elde edilen kazanç. LüBB: İç. Öz. Her şeyin iyisi, hülâsası. * Akıl, içli şeyin içi. LÜBBü’L- LÜB: ÖZün ÖZü.. HabLi’l VERîd..
KüLLî ŞEYy’in ->HEPİSİ-nde, onları her ÂN YENiden Yaratanının İMZÂsı Varr..:
اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ ---"Allahu hâliku kulli şey’in ve huve alâ kulli şey’in vekîl(vekîlun).: Allah, herşeyin Yaratıcısı’dır ve O, herşeye vekildir.” (Zumer 39/62)
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ---"İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kûn fe yekûn(yekûnu).:O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O’nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur.” (YâSîn 36/82)
“YuSEBBihu!. SEMÂ’Sı”-nda: SeBBeHa.. TeSBih!. feSEBBih!.:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ --- “YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”(Cumâ 62/1)
Yusebbihu: tesbih eder. Sebbaha:yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar vede Kürreler-Galaksiler,
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılan ŞE'ENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILLarımız DEVR-ÂNı ANLarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i DâimindeyizinşaeALLAH.. İşte her ZeRReye bahşedilen bu Rüşd Raksı, Yeniden Yartış Hareketi Merkezin DENGE için ÇEKimine karşı Merkezkaç DÜZEN Kuvvetini doğurup VARlığı oluşturmaktadır her ÂN ŞeÂNullahta…
NESL-i CEDîDi.: her ÂN Şe’ÂNuLLAHta KÛN fe yeKÛN Yeniden HALK ediş-Yaratış..
إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ ---"İn yeşe’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîd (cedîdin).: Eğer dilerse sizi giderir (yok eder) ve (sizin yerinize) yeni bir halk getirir.”(Fâtır 35/16)
أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ ---"E fe ayînâ bil halkı’l- evvel (evveli), bel hum fî lebsin min halkın cedîd (cedîdin).: İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.” (Kaf 50/15)
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min HABLİ’L- VERÎDi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”(Kaf 50/16)
er RABB
El Ferdu:
El Latîfü:
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 25 Nis 2016, 15:46
gönderen kulihvani
Bu GÜnEŞ DOĞuyOR mu?!.
BATıYOR mu İHvÂNiMm?!.
KuL İhvÂNi SıRR-ı SeFîL
SıRR-ı SıFıR ALLAH KeFîL
MuhaMMedî >HAKk AŞığı
HALK’ı SANır SANki GÂFîL!.
DEe BUyur İhvÂNimm!.
“ELEST”inde UYduk >KÛN’un OL!.una
feyeKÛN ->YAŞAdık -> SAĞın-SOLuna
AŞK OLsun >vALLAHi ->AŞKın YOLUna
->GÖZ YAŞImız TOHUM EKtik İhvÂNim!.
*
KEREM giBi YANdık -> ASLI NÂRIna
HALLAÇ-ça YÜZüLdük YÂRın ZÂRIna
->NESİMÎ'm NİYÂZı ->YÂRin DÂRIna
->TEKe TEK BAŞImız ÇEKtik İhvÂNim!.
*
“DoStuz!.” DİyenLerim SÖZün YOZduLar
->İkİ ARAda ->BiR DeRede -> COZduLar
HASAN DAĞda AŞK YUVAMı -> BOZduLar
GELdik ->KEŞİŞ DAĞ’a >SEKtik İhvÂNim!.
Son dönem klasik türk musikisinin en büyük ustalarından, udî bestekâr, gönül insanı. Bencileyin SIRR-I SıFıR SER-ü-SERiii..
Jamaikalı bir hanım ile evliydi. Ud'da kendi sesini bulmuş, tavır geliştirmiş, virtüazitesi tüm dünyada takdirle karşılanmıştır. dünyanın birçok yerinde üniversitelerde ders vermiş bu değerli insan Türkiye'de ise nedense tanınmamıştır.
Kendisi aynı zamanda müzikoloğtur. dili çok güzel kullanabilen Cinuçen usta çeşitli dergi ve yayınlarda makaleler, tebliğler kaleme almıştır. Yakalandığı cilt kanserine yenik düşmüş, hastalığının son dönemlerinde udundan ayrı kalmış, sevenlerini de üzmüştür.
İstanbul'un Fatih ilçesinde doğdu. Kürdilihicazkâr makamından bestelediği sözleri Feyzi Halıcı'ya ait "Günaydınım" fantezi şarkısı ile "Köyde Sabah" isimli Hüseyni saz semaisi en tanınmış eserlerindendir. Ud icrasında, klasik Tanbur tavrına yakın, az mızrap vuruşuyla çok melodi elde etmeyi amaçlayan kendine özgü bir stil geliştirdi. Saim Konakçı ve günümüzün tanınmış icracılarından Gülçin Yahya ve Başak İlhan yetiştirdiği öğrencilerdendir..
Tanrıkorur 1938 senesinde İstanbul Fatih’ te dünyaya gelir. Babası Zaferşan Bey oğluna, kendi isminin Türkçe’deki tam karşılığı olarak “Cinuçen” ismini koyar. Daha çocuk yaşlarında ilk müzik derslerini kemanî-bestekâr Mustafa Sunar’in öğrencisi olan annesi Adalet Hanım’dan alır. Daha 14 yaşında iken “Ferahnâk” saz semaisi ve sözleri Fuzulî’ye ait olan bir şiiri “Şevkefzâ” makamında besteler. Yarım asır süren müzik hayatında 505 beste yapar. Kendinin terkib ettiği “Şeddisabâ”, ”Zavilaşîran” ve “Gülbûse” ismini verdiği makamlar da dahil olmak üzere birçok değişik makamdan klâsik fasıl takımları besteler. İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra müzik eğitimi devam etme isteği babasınca tepki ile karşılandığında, mimarlık eğitimini alır. Güzel Sanatlar Akademisi [Mimar Sinan Üniversitesi]'nde yüksek mimarlık eğitimini bitirdikten sonra İmar İskan Bakanlığı’nda 1973'ten sonra TRT bünyesinde değişi görevler alarak devam etti. 1980 senesinde Konya Turizm Derneği'nin açtığı beste yarışmasında “Bayatîarabân Âyin-i Şerîfi” birinci seçilir. Aynı eser 1981 yılnda Paris'te Akademie Internationale de Lutece tarafından da altın madalya ile ödüllendirilir. 1982 yılında A.B.D.'in Miami şehrinde, sanat tarihçişi, Şermin Barihüda Tanrıkorur (Charmaine Angela Moo), Çin kökenli bir Jamaikalı hanımla evlenir..
1987'de Konya Selçuk Üniversitesi Müzik Eğitim Bölümü’nü kurma görevini alır ve başarı ile tamamlar. Geleneksel mûsıkimize sırf bestekâr olarak değil, ayrıca kalemiyle de büyük hizmetler yapar. Çeşitli gazete ve dergilerde haftalık makaleler yayımlar. Bununla da yetinmez, “Müzik Kimliğimiz Üzerine Düşünceler (2. baskı "Türk Müzik Kimliği")” ve “Biraz da Müzik (2. baskı "Müzik Kültür Dil")” isimli kitaplarını yazar. Ölümünden sonra, "Saz Ü Söz Arasında -Cinuçen Tanrıkorur Hatıraları" (2002'de) ve çeşitli dönemlerde yayımlanan akademik yazıları İsmail Kara tarafından yayına hazırlanır ve “Osmanlı Dönemi Türk Mûsikîsi” ismiyle 2003 senesinde basılır.
Hayatı boyunca davetli olarak gittiği 22 ülkede resital, konferans ve seminerler verir. 1986'da Fransız Devlet Radyosu’nca LP'si yapılan ilk Türk sanatçısı ünvânını alır.
Münir Nurettin Bey’ den sonra üstâd Yahya Kemal’in şiirlerini en çok besteleyen ikinci bestekâr Tanrıkorur’dur.
“..Yahya Kemal, şiirlerini, sesini ve tavrını çok sevdiği, meclisinde bulundurmaktan zevk aldığı Mümir Nureddin tarafından bestelenmesini aslında pek istemez, yaptıklarını beğenmezmiş. Ancak bana öyle geliyor ki, eğer Cinuçen Tanrıkorur’un bestelerini dinleseydi, ’Tamam, derdi, benim de aradığım ses bu’…Çünkü on sekiz besteden hiç biri, varlığını borçlu olduğu şiire ihanet etmedi; aksine derinden kavrayıp kucakladı, sarıp sarmaladı…” (Beşir AYVAZOĞLU, ”Şairler ve Bestekârlar”, Zaman Gazetesi, 8 Kasım 1996)
Tanrıkorur’un, Yahya Kemal’in şiirlerine yaptığı besteler 1996’da özel bir konserle icra edilir. Bu besteleri dinleyen bir yazarımızın izlenimleri oldukça heyecan ve zevk doludur. Bakın konser sonrası neler yazmış :
“…Cinuçen Tanrıkorur’un Yahya Kemal’in şiirlerinden yaptığı ve musikimizin içindeki, tâ içindeki saf, hâresiz ve elmas melodileri, bir ’te’sir-i sihirkârî’ ile bulup çıkaran bestelerini dinlemenin hazzını yaşadım. Bu müstesnâ elmas melodileri, beni parçalanmış hayatımızın hemen hemen her tarafına hakim olan "zevk hezimeti"nden (deyiş, Tanpınar’ındır) çekip çıkardı ve bir haz transandansı ile, musıkisinde bir taraftan dinin, öte taraftan bütün hayatın aktığı büyük Itrî’nin iklimine götürdü. Musıkinin köksüzleşmiş ve içleri boşalmış ağaç gövdelerine benzeyen, kuru hayatımızı nasıl baştan başa derleyip toparlayarak bir gülistana döndürdüğünü o "Rast Destan"da yaşamak nasip oldu….” (Hilmi YAVUZ, ”Gelenek,Müzik ve Tanrıkorur”, Zaman Gazetesi, 21 Mayıs 1996)
Aynı Hilmi Yavuz’un, Tanrıkorur’un ölümünden sonra da hakkında söyleyecekleri bitmemiştir ve şunları yazacaktır :
“…Cinuçen Tanrıkorur, Türk mûsıkisinin geleneksel konumuna bağlılığı bir dünya görüşü olarak temellük etmiş bir besteci olarak anılacaktır. Bir dünya görüşü, evet, -çünkü, klâsik mûsıkimizi, sadece bir melodi dağarının formal anlamda yeniden üretiminden ibaret bir teknik mesele olarak ele alan bestecilerimizden değildir Cinuçen Tanrıkorur…
…Cinuçen Tanrıkorur bestelerinin, bilhassa (Halime Güngör’un da isabetle belirttiği gibi), melodik yapıya ilişkin ‘geçki ve kompozisyon özellikleri’ bakımından yeniliği, klâsik musiki fomlarımızın makam, usûl ve seyir gibi geleneksel unsurlarının kısıtlayıp hudutlandırdığı muhtevayı ’aşma’ denemeleri olmalarındandır. Bu ‘aşma’yı, Cinuçen Bey’in, özellikle, Yahya Kemal’in ‘Itrî’ şiirinin bestesi olan ‘Rast Destanı’nda bulmak mümkündür: Bence, Cinuçen Bey’i, büyük bir bestekâr kılan eserler, 1990'dan sonra bestelediği, gerçekten benzersiz müziklerdir…” (Hilmi YAVUZ, ”İkinci Ölüm Yıldönümünde Cinuçen Tanrıkorur”, Zaman Gazetesi, 28 Haziran 2002)
Yahya Kemal’in şiirlerinin bestelerine dair bir başka isim bakın neler yazmış:
“…Değerli sanatkâr bu besteleriyle Türk mûsıkisine kendi öz vâdisinde yeni ufuklar açmaktadır. İleride bu günlerin tarihi yazılırken, 20. y.y. Türk Sanatı bahsinde, birkaç kırık cümle arasına bir Cinuçen Tanrıkorur isminin pırıl pırıl ışıldayacağını düşünmüştüm. Bu fikrimde halâ ısrarlıyım. Hiç şüphesiz asrımızın zavallı Türk tarihi ileriki asırlarda okuyanların içlerini burkacaktır. Eğer o burukluk içinde birkaç güzel teselli bulunacaksa, onlardan birisi her türlü hastalık, itilip kakılma, muhitsizlik, anlayışsızlık tufanına rağmen bu ebedî bestelerle mûsıkimize ve metoduyla da diğer sanatlarımıza rehberlik edecek Cinuçen Tanrıkorur adı olacaktır….” (Sait BAŞER, ”Tanrıkorur’un Besteleri veya Kırık Bir Destan”, Zaman Gazetesi)
Bu besteler, aynı yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kültür İşleri Daire Başkanlığı tarafından CD ve kaset olarak piyasaya verilir.
Tanrıkorur 28 Haziran 2000 akşamı saat 19.40’ da fânî hayata vedâ eder. Geride 505 beste ve kendine özgü bir üslup, tarz ve seviye bırakmıştır. Ölümünden sonraki yıllarda Türkiye’ de bütün değerler gibi kıymeti geç anlaşılır ve sağlığında hakkedip de görmediği ilgiyi görür. 2002 senesinde onun bestekârlığının 50. yılı anısına İstanbul, Ankara, Konya, Kütahya gibi şehirlerde çeşitli etkinlikler yapılır. Onunla ilgili olarak Mehmet Eryılmaz’ın hazırladığı ”O Şafak Vaktinin Cihangiri” adıyla bir saatlik belgesel film yapılır. Çeşitli konferans, konser gösterileri düzenlenir. 5 Mart akşamı CRR'de Gazi Üniversitesi Korosu 63 makamlık büyük eseri "Kâr-ı Nev Edâ" adlı kâr-ı nâtık’ ını seslendirir. Konserin solistleri Selma Sağbaş ve Bora Uymaz’ dır.
28 Haziran akşamı CRR Konser Salonunda Ahmet Özhan yönetiminde Kültür Bakanlığı Tarihî Türk Müziği Topluluğu Cinuçen Tanrıkorur’un Bestelerinden Tasavvuf Müziği” adı ile bir konser verir. Konserin Solisti Ahmet Özhan Tanrıkorur’un bestelediği ilâhileri okur. Aynı topluluk besteci’nin 'Zâvilaşirân Mevlevî Ayin-i Şerîfi’ni de ilk defa icra eder..
RUHun şÂd OLsun İLİK YÜREKLi İNSÂNn..
BUyur AzîZ Hocamm YÛNUS BaBa NEFesinLe ÖZ SESinLe ÖZün ÖZü ÖZ TEVHidimİZz.:
“ZÂTuLLAH’ın ->NÛRu HAk” NE?.:
وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ---“Vallâhu halaka kulle dâbbetin min mâin, fe minhum men yemşî alâ batnih (batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn (ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’(erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun): Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.” (Nur, 24/45)
->MeVtin ->“ZÂİKa ZeVKi”nde:
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ ---“Kullu nefsin zâikatu'l- mevt (mevti), ve neblûkum biş şerri ve'l-hayri fitneh (fitneten), ve ileynâ turceûn (turceûne) : Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.”(Enbiyâ Sûresi, 21/35)
---"Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid:Andolsun ki, insanı Biz yarattık, nefsinin onu ne ile vesveselendirdiğini biliriz ve BİZ ona "habli'l- verid" den (şah damarından) daha yakınız.(Kaf 50/16)
“CeNNetin TAHtı”n ->FeVKinde..:
وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُوا هَـذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ---“Ve beşşirillezine amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecri min tahtihel enhar, küllema ruziku minha min semeratir rizkan kalu hazellezi rüzikna min kablü ve ütu bihi müteşabiha, ve lehüm fiha ezvacüm mütahheratüv ve hüm fiha halidun:İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık! diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara 2/25)
İBRAHİMî ->BerdEN SELÂM!.:
“Berden seLÂM” et:
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ ---“Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme): Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol! dedik.” (Enbiyâ 21/69)
KADER-i MÜBReM NEdir?. ->KADER-iMUALLAK NE?.:
1-Kader-i Muallâk: Zuhûr etmesi/ortaya çıkması bazı hususların oluşmasına bağlıdır. Hadis-i şerîfte duanın kaderi değiştirmesi, sadakanın ömrü uzatması gibi... Duaya ve sadaka verme şartına bağlı.
يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ ---"Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit (yusbitu), ve indehu ummu’l- kitâb (kitâbi).:Allah, dilediği şeyi siler, yok eder (mahveder) ve (dilediği şeyi) sabit kılar ve ümmülkitap (ana kitap), O'nun indindedir (nezdindedir).”
(Ra’d 13/39)
2-Kader-i Mübrem: Kesin olan tebdili/değiştiririlmesi ve tağyiri/başkalaştırılması mümkün olmayan levh-i mahfûzdaki (ALLAH tarafından takdir edilen şeylerin yazılı bulunduğu mânevî levha, ilm-i ilâhî) Ümmül-Kitâbda mahfûz (korunup, saklanmış) kader...
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ ---“Ve li kulli ummetin ecel (ecelun), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: Bütün ümmetler için bir ecel (süre, zaman dilimi, müddet) vardır. Onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat ileri, ne bir saat geri alınmaz”(A’râf 7/34)
Tehir; geriye bırakmak, ertelemek, takdim; öne almak demektir. Ecelin süresinin kısaltılması, takdim; uzatılması, tehirdir. Bir şeyin oluşması için belli bir süre geçmesi lâzımdır. Eğer bu süre daha önceye alınmışsa, takdim; daha sonraya kalmışsa tehirdir.
Unutmamalıyız ki; ALLAHÜ ZÜl-CELÂL, Hayrı emreder ve Şerre rızası yoktur.
Ecel-i mübrem : Elinden kurtulunması mümkün olmayan, kaçınılmaz olan ecel. Ecel-i muallak : Levh-i Mahv İsbat'ta mukadder olarak yazılı, bâzı şartlarla mukayyed olan ecel. Ecel-i müsemma. Ecel-i müsemma : f. Muayyen bir zamana kadar, Allah'ın takdir ettiği ölüm. Ecel: Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti.
ALLAHu Zü'L-CELÂL, her ÂN ŞeÂNuLLAHta SüNNetuLLAH üzere Kûn -> feyeKÛn EMruLLAH ile MuraDuLLAHça Kâinatını KüLLi ŞEY’in; Merkezinde-İçinde DENGe, Muhitinde-Dışında DÜZEN esasınca Yaratmakta, yaşatmakta ve bu Âlemde MevCÛDiyetlerini korumaktadırlar.
Bu düzen, çoğunlukla zıtların dengesi, bütün pozitiflerle negatiflerin dengesi, dolayısı ile faydayla zararın ve faydalıyla zararlının dengesidir ki, tüm Olan ve olaylar,
ALLAHu Zü'L-CELÂL’in Ed Dârru celle celâluhu ve EN Nâfiu celle celâluhu isimlerinin Tecellîleridir..
Unutmamalıyız ki, ALLAHu Zü'L-CELÂL; hayrı emreder ve şerri yasaklar.. ancak kul yerinde aklı ve kendi nefsi ile hangisin tercih ederse yaratır ve hesabını da sorar ki, bu ULUHİYYETi gereği ve farkıdır..:
قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا وَاللّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ---"Kul e ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yemliku lekum darran ve lâ nef’â (nef’an) vallâhu huve’s- semîu’l- alîm (alîmu).: De ki; “Allah’tan başka, size zarar ve fayda (yarar) vermeye gücü yetmeyen (malik olmayan) şeylere mi kul oluyorsunuz?” Ve Allah, O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.” (Mâide 5/76)
وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللّهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ ---"Ve ya'budûne min dûnillâhi mâ lâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum ve yekûlûne hâulâi şufeâunâ indallâh (indallâhi), kul e tunebbiûnallâhe bimâ lâ ya'lemu fî’s- semâvâti ve lâ fî’l- ard (ardı), subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn (yuşrikûne).: Ve onlara fayda ve zarar vermeyen Allah’tan başka şeylere (putlara) kulluk (ibadet) ediyorlar. Ve “Bunlar, Allah’ın yanında bizim şefaatçilerimiz.” diyorlar. De ki: “Yeryüzünde ve semalarda bilmediği bir şeyi Allah’a haber mi veriyorsunuz?” O, Sübhan’dır (münezzehtir), onların ortak koştuğu şeylerden yücedir.” (Yûnus 10/18)
سَيَقُولُ لَكَ الْمُخَلَّفُونَ مِنَ الْأَعْرَابِ شَغَلَتْنَا أَمْوَالُنَا وَأَهْلُونَا فَاسْتَغْفِرْ لَنَا يَقُولُونَ بِأَلْسِنَتِهِم مَّا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ لَكُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ بِكُمْ ضَرًّا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ نَفْعًا بَلْ كَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا ---"Se yekûlu leke’l- muhallefûne mine’l- a’râbi şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darren ev erâde bikum nef’â (nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ (habîren).: Arablardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalblerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah’tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.” (Fetih 48/11)
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 17 May 2016, 22:48
gönderen azize
s.a. yazılarınızı gözyaşları ile okuyorum şemş yürekli bi insansınız..
LeYyL-i MeççÂNe Gurbetim ->Adana ERkek LiSesi
YURDun Dört Bir Tarafından SEÇiLmiş Zekâ NEFesi
KuL İhvÂNim POzun VERmiş
GÜLümsemiş GÖNLün SERmiş
ŞiiR - Hikâye YAZarmış.. ->TOROs’ta TütERmiş SESi!.
KuL İHVÂNim HEPin-HİÇin
->AĞLAtıYOR ->İÇin ->İÇin
->HALKına KAPıLdın ->NİÇin?
TEK DOSTun HAKktı İHVÂNimm!. celle celâlihu..
18.07.16 11:22
voiciistnbL..HALiçköprüsü..
SÜKLüm-PÜKLüm: Suç işlemiş gibi utanç veya korku içinde büzülmüş olarak. KİŞine BAKmak: Durumuna gülmek. BAŞına Kakmak: yapılan iyiliği yüzüne vurarak birini incitmek. KALLeş: Sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan ve birine gizlice kötülük eden. SiLLe: f. Tokat. Şamar.
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 07 Ağu 2016, 11:23
gönderen kulihvani
YÜRek YUvamda ÇIĞLık..
TEK CÂNda >BeŞ KUŞum>YÂRim
DÖRD-üm DELi ->BİRim SuSKUN!.
SÖZ-SoHbet-ZeVK-HUŞUm YÂRim
SEN ->ANAmsın ->KÛN->feyeKÛN!.
ÂŞıK ->HAKk’tan gAYRın SAĞır
AHhmak>UYmaz KuL İhvÂNim!.
->dÖRt ÂLeMden>BAĞır-ÇAĞır
ORmAN DUYmaz KuL İhvÂNim!.
SEFîL İhvÂNim!.
ARZ’dan ARŞ’a >AŞar SEVgi
SEVen<->SEViLen->SEVgiLi
->YÂR YANağında >ÇİL giBi
“Ben” giBi ->SEFîL İhvÂNim!.
*
cÂNda cÂNÂN ->ÖZden ÖZün
KiM DUYmuş TEKeTEK SÖZün
KiM GÖRmüş>YÂRimin YÜZün
->“BeN” giBi ->SEFîL İhvÂNim!.
*
EZEL<->EBeD>YÂRdı YÂRim
NÛRuna ->NÂR KARdı YÂRim
ÖYLe cÂNdan ->SARdı YÂRim
->“TeN” giBi >SEFîL İhvÂNim!.
*
“SÎNE PASın”ı ->SİLesÎn
“ASLen AKRABA”n BİLesÎn
KiM ÇEKmiş >YÂRin ÇİLEsÎn
>“SeN” giBi >SEFîL İhvÂNim!.
*
kUL İhvÂNim SıRR SÖZLerim
“ÖZÜMde YÂRim” ->ÖZLerim
AĞLArkEN ->kARA GÖZLerim
>“ŞeN” giBi >SEFîL İhvÂNim!.
Sen gerçekten MuhaMMedî Ârif isen ANLArsın ki, Halkın AYRısı-gAYRısı, AYN-ı HAKk OLup, KüLLi ŞEY’in ÖZÜnden de AKREB-AKRABA ve Hazırdır RaBBu’l- ÂLemîni..
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”(Kaf 50/16)
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 16 Ağu 2016, 12:19
gönderen kulihvani
HASsret HÂLi>GurBet ELde
->SEVd SESi >SARı TELde
GöNüL GÜLü ->YÂRin YÜZü
AŞK kOKUsu ->ESEN YELde!.
15.08.16 12:07
voiciistnbL..kozyatağısümersitesi.. NEdir BUnca TASa KAYgu
DERt ETtiğim DELi DUYgu
NELer GELdi>NELer GEÇti
BU da GEÇer GEÇer Yâ Hu!.
GuRBet HASsret İse >SERde
DERdin DERmÂN OLur DERde
ÜZme!. ÜZüLme!. SEV! SEViL!.
KENDİNi BİL!.. -->RABBını BİL!..
SÜRgün>SÜRgündür hER YERde!.
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 21 Ağu 2016, 21:40
gönderen kulihvani
AL YAZmaLım kARA SEVdÂ
->BeZM-i ELest ->KâLû BeLÂ
->YÜReğim ->KeRBeLÂ ÇÖLü
gAHi MecNÛN >gÂHi LEYyLÂ!.
NEdEN?!.
KuL İhvÂNim!?. KUL dEVesi HAKk KAPısın IKarkEN
YÜKünü SAHraya SESsİZ yIKarkEN
hERkes BUZ DAĞına Sahib çIKarkEN
YÂR AŞKı ARKInda >AKtığım NEdEN?!.
*
HASAN DAĞ KekLiği ->feyeKÛN SEKip
GÖZ YAŞım Gurbete AŞK TOHUMu Ekip
->DOLukmuş Bir BeBek giBi ->İÇ çEKip
NAZLı YÂR YOLU-na ->BAKtığım NEdEN?!.
*
KEŞİŞ DAĞda BULdum Garib BAŞımı
->Göğe BULut Ettim >GÖZde YAŞımı
->YÂRin AŞK ATEŞi >İÇim <->DIŞımı
KIZIL KORa SOKup ->YAKtığım NEdEN?!.