bİz.. Bizi..
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ ---“Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni.: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.” (Zariyat, 51/56 ) Fiillerimizi..
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ---“Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm: Onları siz öldürmediniz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz), ama onları Allah öldürdü; (Ey Rasûlüm, bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfâl 8/17)
DÜŞÜNcelerimiziYARatan SENsin Yâ HAYyu’L- HUuu celle celâlihu..
وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ ---“Ve mâ teşâûne illâ en YEŞÂALLÂHu RaBBul âlemîn(âlemîne): Ve âlemlerin RaBBi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 31 Ağu 2017, 23:01
gönderen kulihvani
KuL İhvÂNi>BİLmecesi
MuhaMMedî HÂL Hecesi
->İNÂyetin->HİDÂyetin
LÜTFun OLur>SELÂMetin
GuRBette BaYRam Gecesi!.
ZEVK 8382
ZÂTuLLAH ->NÛRuLLAH ->AYNA.. AŞK ->SIRsın ÇIKsın ALLAHım!
->CÂN KUŞUm ->KANLı KAFESin... TEZ ->KIRsın ÇIKsın ALLAHım!
KELÂMuLLAH HÖRMetine
RESÛLuLLAH HÖRMetine
-->Ö Z Ü M-deki -->A L L A H AŞK-ı.. ->FIŞKIRsın ÇIKsın ALLAHım!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 10 Eyl 2017, 19:41
gönderen kulihvani
KITMÎRcesin BAKış NEre
NÂZ-NiYÂZa>NAKış NEre
VEFÂ-SEFÂ DEme->SAKın
İÇten ->İÇe ->YAKış NEre?!.
SOL DİZimde Bir AĞRı Var
CÂNım ÇİLLeye çAĞRı Var
DERt Etme SEFîL İhvÂNim
GARiBin KARîB bAĞRı Var!?.
ELEStte YÂR SESİn SEVdim
Bu ÂLEM->NEFESİn SEVdim
YEDi RENK KÜP-te KAYNattı
ÇİNGENE PENBEsin>SEVdim!.
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 24 Eki 2017, 16:59
gönderen kulihvani
HAKktan HAKka->HAK İle HAK
"BİZ BİR-İZ"de ->KULu OLMAK
TEK-BİR İLe -->ŞÜKÜR EYYyLe
“TEKe TEK”e -->biR SeLÂM ÇAK!.
DÜN giBi bU GÜN de GEÇer
BAŞın KALdırma İhvÂNimm!
->NEŞELi->ÜZGÜN de GEÇer
SAKın ->ALdırma İhvÂNimm!.
ZEVK 8483
yiNE YALNIZ YILDIZ gibi->GEZen BULut->ESEN YELiz
yiNE GÖNÜL GURBeti-nde ->GARİBÂNız KuL İhvÂNim!
GÜNEŞin ->IŞIğı gibi.. ->BİZ BİR-İZ ->EBED ->EZELiz
hER Yer-ZamÂN-HâL-NEFESte KARİBÂNız KuL İhvÂNim!.
ZIRIk.: Ne dediği pek ANLAşıLmayan kaba saba BaBa adam.. KEVNiYyete Keyfinde Razı, HAKk'a ALdıran ve de, Halka ALdırışsız..
=>SIRR-ı SIRIk =>KUL İhvÂNim.:
SIRIk.: Bağda bahçede domates gibi ayağa kalkamayan bitkiler tutunsun da göğe yükselsin GÜNEŞe ULAŞsın diye dikilen değnekten daha uzun ve daha kalın dayanıklı MuhaMMedi Hasbî Hizmetçi ağaç dalı..
=>“İP”i KIRIk ==>KUL İhvÂNim:
HAKk’ın HALkıyla HAYyat İPİ-ni Kırmış ve bu yüzden herkesçe; her zamÂN, her yerde ve de, her HÂLde kınanan MuhaMMedî MeLÂMi KUL İhvÂNim..
……..GEÇmiş<=>GELeceği =>Şu ÂN.:
GEÇmiş GELecekten münezzeh ALLAH celle celâlihu KÛN =>OL!. Buyurur ve de, feyeKÛN =>derhâl OLur!.
-->SıRR-ı SuBHÂNî SALtANat.:
hER NEFs hER NEFeste ->ÖLüp->DOĞuYOR.:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ---“Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.” (Cuma 62/1)
ZeRRe - KüRRe “SeBBaha!” da..: SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..
Yusebbihu:tesbih eder. Sebbaha:yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..
Her ÂN “KÛN ->feyeKÛN!. YENİden Yaratış/OLÂNı.:
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ ---“Yes’ eluhu men fi's- semâvâti ve'l- ard (ardı), kulle yevmin huve fî ŞE’Nin.:Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir ŞE'N (ayrı bir tecellî, yeni bir oluş-YENİden yaratış) üzerindedir.”(Rahmân 55/29)
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu KÛN fe yeKÛN:Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "OL!" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (YâSîn 36/82)
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ ---"Ve huvellezî halakas semâvâti ve’l- arda bi’l- hakk (hakkı), ve yevme yekûlu KÛN fe yeKÛN (yekûnu), kavluhu’l- hakk (hakku), ve lehu’l- mulku yevme yunfehu fî’s- sûr (sûri), âlimu’l- gaybi ve’ş- şehâdeh (şehâdeti), ve huve’l- hakîmu’l- habîr (habîru).:Ve semâları ve arzı (yeryüzünü) hak ile yaratan O’dur. Ve “OL!” dediği gün (herşey) OLur. O’nun sözü haktır, mülk O’nundur. O gün sur’a üfürülür (sur’a üfürüldüğü gün hükümranlık O’nundur). Bilineni (görüneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O’dur. Ve O, hüküm sahibidir, haberdâr olandır.”(En'âm 6/73)
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ---“ALLÂHU NÛRU’S- SEMÂVÂTİ ve’l- ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh (mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh (zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr (nârun), NÛRUN ALÂ NÛR (nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs (nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm (alîmun).:Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)
=>İNSÂN ki>Bir DAMLacık SU
“BiR DAMLacık SU”yun >fASLı.:
أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ ---“E ve lem yerellezîne keferû enne’s- semâvâti ve’l- arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ mine’l- mâi kulle şey’in hayy (hayyin), e fe lâ yu’minûn (yu’minûne):O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı?” (Enbiyâ, 21/30)
إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَنْ يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنْسَانُ ۖ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا ---“İnna aradne’l- EMÂNete ale's- semavati ve’l- erdi ve’l- cibali fe ebeyne ey yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehe’l- insan innehu kane ZaLumen CeHuLa: Şüphesiz biz EMÂNeti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insÂN yüklendi. Çünkü o çok ZâLiMdir, çok CâHiLdir.”(Ahzâb 33/72)
İşte bu EMâNeti insanoğlu kabul etti..
“ZaLumen CeHuLa” biter âyetin sonu çok zâlimce ve câhilce kabul etti yâni.. kul ham aklıyla kaderi gereği zâlim ve câhil olarak bunu yaptı.. câhil ve zâlim olarak ta bunu yaptı.. kime câhil?. kendi nefsine câhildir.. kime zulm etti? kendi nefsine zulm etti..
İşte bu insanoğluna İlk Halk Ediliş Noktasında yâni Nurullahtan Nur-u MiM’in halk edildiği ÂNda.. Nur-u MiM’ içerisinde bütün kâinâtın var olduğu, Bezm-i Elest denilen “İLK NOKTA”nın halk edildiği ÂN ve şu ÂNda Şe’ÂN-da, “elestu bi RABBukum?. “BeLÂ!..”
Bu TOHUMdan çıkacak bütün varlık-MevCÛDat.. “Rahmetenli’l- ÂLEMîn”den geçecek bütün “KÛN ->feyeKÛN” olanlar, yaratılalar..
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ ---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu belâ şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin :Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)
“Sizin RaBBınız mıyım?.” Değil soru!!.
“Sizin RaBBınız değil miyim?. “SORu bu!.
Cevâbı ise, “evet veya hayır” değil..
Cevab ->“Kâlû ->BeLÂ!.”
“Bilâkis, SENsin RABBımız!” dediler ve kendilerine “KULLuk EMÂNeti” yüklendi, tekellüf-teklif edildi.. kabul ettiler.. işte bunu kabul ettiler “Rabbımız SENsin!” dediler..
çOKk SEV!.dim->KÛN OYUNU-nu
feyeKÛN =>KURt =>kOYUNU-nu
“İĞNE UCU”-nda => AYNı NOKta
GÜLüm=>AŞKın BAŞı <=> Sonu!.
AŞKta, MEŞKte, ÂHeNKte ve de RENKte
=>BURAsı BURSAm =>BİNBİR ÂLEMdir,
GEÇmişte, şU ÂNda ve de =>GELecekte,
==>GERÇEK MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLarı,
OL-muş, OL-makta ve de OL-acaktır İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Ne Zaman KANBERLer PARKI’na YOLum DÜŞse,
ÂŞIk DELi AYTEN’e bir Fâtiha okur, sonra sebepsizce ve sesizce AğLarım!.
LEBBEYke!.. Yâ HAYy’uL- HUuuu!. DOSt ALLAH celle celâlihu!..ÇAğLarım!..
BURASı ==>BURSA BÂZÂRımda YAŞAnmış bir AŞK MaSALLımız!..
Baş rollerde; DeLi AYten ve de ALkolik Cümbüş HasAN..
İKİ-siyle de, Havva ANAmız Karnından akrabayız.. kendini BİLmezLer çingene deseler de..
AYten, 3 yaşında menenjit hastalığı geçirmiş. Hastalığının etkileri zamanla geçmeye başlamış. 13-14 yaşına gelince kendi gibi garip ve alkolik olan “Cümbüş HasAN”a sevdâlanmış. Ailesi "Bu kız zaten garip, bir de bu alkoliğe varırsa nice olur hali" diye düşünüp: "Hayır, Cümbüş HasAN'la evlenemezsin!." demişler AYten'e.
AYten, İyice dellenip kontrol edilemez hale gelmiş. Kızın bu haline herkes: "Sevdâdandır, kara sevdâ çekiyor. Vermezseniz Cümbüş HasAN'a iyice elden gider bu kız!." deyince razı olmuş âilesi de mecburen..
Dillere destan bir çingÂNe düğünüyle evlenen AYten'in deliliği düzelmemiş. Cümbüş HasAN da, bir yandan yoksulluk, alkol bağımlılığı, diğer yandan Deli AYten, derken meyhâneden çıkamaz olmuş!.
1,5 yıl zor dayanmış bu yandan çarklı HAYyata ve bir sabah evi terk edip bir daha hiç geri dönmemiş. Cümbüş HasAN, gitmiş gitmesine de, onun da zâten BİZim DELi AYten'den farklı değilmiş durumu. Kısa bir süre sonra meyhâne masasında sızmış kalmış ki, ölmüş BİZim Cümbüş HasAN!.
Cümbüş HasAN’ının ölümüyle yıkılan AYten de, peliperişÂN ve avâre halde sokaklarda dolaşmaya başlar ve de, adı “DELİ”ye çıkar. Bir omzuna astığı çok sayıda rengarenk çantalarıyla sokak sokak gezerek cümbüş ve davul çalan Deli AYten, özellikle kent merkezindeki esnaf için bir dönemin simge isimlerinden biri olmuş.
Tarihi Kapalı Çarşı ve devamındaki Uzun Çarşı’da dükkanları dolaşarak bahşiş toplayan Deli AYten, genellikle kendi halinde ve zararsız olmasına karşın kızdırıldığı zamanlarda ise, saldırganlaşırmış. Çarşıda gezerek para ve yiyecek toplayan Deli AYten, topladıklarını mahallesine döndüğünde ihtiyacı olanlara dağıttırmış..mış..mışşşş..
Sonra bir gün.. sokaklardaki Zır DELi DavuL ve CÜMbüş sesi KESiLiVERmiş..miş.. mişşş..
Kamberler Mahallesindeki kulübesinde.. 1992 yılında komşuları tarafından ölü bulunmuş. Ölüm haberi yerel gazeteye çıkmış.. Ölümünden bir yıl sonra pek çok Kapalı Çarşı esnafı Deli AYten’in hayalini gördüğünü ileri sürerek, aralarında para toplayarak mezarını düzenlemişler. Günümüzde Kamberler Parkında bir heykeli ve heykelin arkasında bir de, akrabalarımızın davul zurna Müzisyen Mektebi vardır…
BURASı ==>BURSA BÂZÂRı-mıza YOLunuz DÜŞer de DELi AYTENimizi GÖRmeden,
Ve de bir Fâtiha OKU!.madan gİdersenİz.. şİmdİden =>“Bİnlerce YUuuHhhh Sİze!.” DER-İZzz!.
AŞK AYNamın; ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret ARDında => Silüet-Sîret
ARDında => Silüet-Sîret:
CÂNSIRRımmm; * RABB İLe melekler arasında maSALL.. * Halifenin “ceâle”si ile ilgili bir diyalog var!.sonra bu diyaloga Âdem katılmakta..sonra da İblis..sonra şeytÂN..ve “zevc” var..bu demeler ki, “nebe”ler “sebeb”li midir?. illetli midir?. nasıldır?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * aklın geri dönüşümünü anlatım..
ARDında => Silüet-Sîret: * ne ile?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * kendi kemâlâtı.. başka bir ŞEYy yok ki..
ARDında => Silüet-Sîret: * şimdi “dil-diş-gırtlak-dudak” iLe OLmakta “nebe”..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * sıRR-ı sıFıRR.. “AKıL”da OLmakta..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * KÛN feyeKÛN..OLÂN.. ŞuÂN.. Her ÂN.. OL!.duğunda =>her ŞEYy =>bir ŞEYydi..LÂHuve İLLâ HUuu!. o da =>“O” idi.. * “HAMm AKıL”a ANLAtmak ise AHMAKLık!. Ki, ANLAması imkÂNsız!. “YAŞA!.anmayan YALAN!.” DEdiğimiz.. * “OLmayan ->VAR”lığından vAZ GEÇ!.mesi.. ÇİLLe ÇEŞmesi.. CÂNÇiÇeğim!.. İŞinGERÇeği..
ARDında => Silüet-Sîret: * tamamm..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * Kısacası..İSTE!.mekle değil de “YAŞA!.”makla.. İŞtirak HAKk!.
ARDında => Silüet-Sîret: * Melekler “OLÂN bir ŞEYy”den sonraki AŞama mı?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * AKLın AŞAMAsı * BEDEN gibi SANılması * BÂTINı ->ZÂHİRe benzetmeler ki bu =>“ŞE’ÂNuLLAHtaki Şu ÂNdaki =>KULLuk imtihÂNı”nın taa kendisi.. GiBisi..
ARDında => Silüet-Sîret: * CÂNSIRRım!. tamam bu BEDENle değil de, AKIL ile YAŞAnan.. ANcak sorduğum şu ki => “RABB AKLı.. MeLek AKLı.. Âdem AKLı mı var ki?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * OL-ÂN =>AKıL.. * gerisi AKLın kendi Labirenti. * AKıL yoksa =>insÂN yok ki!. * RABB yok ki.. hÂşÂ!.
ARDında => Silüet-Sîret: * Şimdi işi getirdik tek bir “iSim”e dürdük..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * KÛN =>nAKiLdir. feye KÛN =>AKıL..
ARDında => Silüet-Sîret: * AKıLa?!.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * * HaLife..esmâlar =>esmâya yüklenmiştir..tek esmâya.. “İsm-i Azam’a.. ama DENemezki!. NEden Denemez?!. * DEnse sadece bir kelime denir.. * OYysa tek gerçek “O” dur.. * Galib Esmâ * A’yân-ı Sabite * Azîm Esmâ..
ARDında => Silüet-Sîret: * bu neden bu denli Uzâtılmakta?!. * SÜNdükçe SÜNmekte..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * ÖMÜR gibimi?.
ARDında => Silüet-Sîret: * eVvet..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * SEVgi gibi * AŞK gibi * HaBBe.. nin hikâyesi.. * MuhaBBet o ki.. * HaBBe ne ki?!. * İğNE UÇu..Ustura Ağzı.. ZUrnanın ZIrtt.. * ama incir ağaçları.. TÎn ve de zeyTînn.. * asırlar yazarız.. * destanlar düzeriz.. * ÖZELLik haBBe de GÜZELLik MuhaBBettte..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * deli gibi sarılmak ki, TAMMLANmak ki El ÂN CeNNet.. * CeheNNeM KULLukta EKSİKLik..
ARDında => Silüet-Sîret: * AKLın FÂŞşş olması..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * KÂiNât ZâHiR KeFede * Kur'ÂN BÂTıN KeFede.. * AKıL ki.. * AKıL KÂiNâttan Kur'ÂN a GEÇmeye ÇALIŞmak üzere dizayn edildi.. * oysa * AYNı OLduğunu ANLAması için OLgunlaşması * İÇin “EŞYÂ-OLAY-ZAMÂN ve ZANN”I vardı * TAMMlamalıydı kendini..
ARDında => Silüet-Sîret: * nasıl TAMMlamalıydı..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * Şimdi ise nerlere daldı gitti.. * tammlanması.. * KÂiNâtında Kur'ÂN-ında kendisi OLduğunu ANLAmasıydı kiii * bu nAKiLdi * EBEDdi * EZELdi * şu ÂNdı * ŞehÂdet Buydu..
ARDında => Silüet-Sîret: * bana tek bir ŞEYy sÖYyLe..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * AKıL GELdiği YOLu * BULamamakta.. * NEe?!. * NAsıL TEKk ŞEYy!?.
ARDında => Silüet-Sîret: * yÂNi * ÇÖZmek için * ANLAmak için * KANmak için..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * Ebu Said el-Hudri ve Zeyd b. Erkamdan dediler ki: Rasûlullah aleyhisselâm’a şöyle buyurmuştur: “Ben size bir şey bırakacağım ki buna sarıldığınızda benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz bu şeylerin ikisini de birbirinden büyüktür. Gökten yere uzanan bir ip gibi olan ilahi nizam olan ALLAH’ın kitabı ve Itretim Ehli Beytim. Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır. Bu iki şey hakkında bana nasıl uyacağınıza dikkat ediniz.” * Bak.. Bakkk.. * Gökten yere uzanan bir ip gibi olan İLahî Nizâm olan ALLAH’ın Kitabı Kur'ÂNı.. * AKLın ÇÖZümü ->ASLını ->AYNen BULması ANcak KURÂN-la mümkün..
ARDında => Silüet-Sîret: * tamammmm..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * her AKLın KURÂN’ı kendisinde/KALBinde vardır..
ARDında => Silüet-Sîret: * ANcak İŞ UÇ-a GELdi..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * tohum gibi * içinde dercc..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * “ne versin BANA?” * demekte * AKLı TOHUMu * KURÂN TARLAsına EKilmedi ki.. * sonsuz AKıLı DOĞsun.. * hadiste var bu.. * EhL-i Beyt aleyhumusselâm eli.. * tarlası * her cÂN.. * Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e BEDEN NEFS KALB ve RÛHuyla AKLıyla teslim derken.. * “ITR”ım demekte.. * “FITR” insanın içindeki “İTR”dir.. * Senin “fıtrat”ıda.. * mânâ ITRın/kOKUn RÛHun vardır ve.. * Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e her bakımdan zÂten bağlıdır.. * BEDENin NÛRundan * RÛHun da * AKLınsa * ancak O’nda KÜLLde tamamlanır.. * AKLa ZOR GELEN mesele.. * ELini EhL-i Beyt aleyhumusselâma VER!.mekle onları, bir insan sanmakta * oysa EL VERse ALLAHın ELİnde OLacak, * “YED” * DâimiYyeti şu ÂN YAŞAmaktır.. * ceryÂNa ebeden gARK OLuş * bu Hatt BEDENen dahi * EHLidir..
ARDında => Silüet-Sîret: * ceryÂNa gARK OLan için * varlık yoktur artık..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * sürekli NAKL ceryÂNı
ARDında => Silüet-Sîret: * değil mi?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * işte o * zamÂN KURÂN, AKLı =>NAKL eder.. * VARlık VARdır hemde ebenden DİRİdir.. LÂ yemutt.. * ceryÂNı olmayan âlet zâten ölüdür * görüntü ölüler, diri gibi * hakikat-ı MuhaMMediyye nedir? * HAKktır * sürekliliği * 2 emânet-i Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem dir.. * oysa insana yüklenen tek emânet ->“aklı”ydı.. * sen aklından ibâretsin.. * bu şeriattır.. şu an senin için şartlar budur, olan bu.. * ve kopuksun HAKktan..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * “Zom uykuda uyur.. Uyurgezer.. sarhoş-uyuşuk.. vs. gibi..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * sana 2 eMMâneti var Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in.. * aklına.. AKıL âletine * ÖNce EhL-i Beyt aleyhumusselâm ELi-hattı ki,
ARDında => Silüet-Sîret: * Keban'da kablo var mı?
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * ALLAH celle celâlihu keLÂMı ceryÂNı-KURÂNı * taMMlasın * Keban Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem KALBi AKıL için tek kaLb.. * Nur-u MİM.. * O’nun NÛN ile ilişkisi AKLa kapalı.. * ALLAH ve RESÛLune teslim bu.. * ikisi arasında ne var bakacağım * için * ceryÂN bağlanmalı * o zaman Keban ->sen =>sen ->Keban OLur.. * AKıL kâni olur Mutmâindir.. * susar * yaşar * şâhidlik * iki şeyin şehÂdeti değil ki..
ARDında => Silüet-Sîret: * AKıL yaşar mı?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * bir ben bir de Keban var * gördüm şÂhidim yok..
ARDında => Silüet-Sîret: * yoksa kalkar da, başka bir AKıL mı olur?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * bu vüCÛDları görüş * BİLiş * AKLın BİLgisi * HaTtı BULursa * HaTt AÇılırsa * Lamba YANarsa..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * Şâhid-Meşhûd TEK/BİRdir..
ARDında => Silüet-Sîret: * neye yanar? * evet.. * bu birlikteki * biliş * nedir?. * şâhid neye şehâdettir?. meşhûd neye şâhiddir?. * bir OLunca * şehâdet * kalmaz * değil mi?. * ne kalır?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * kalmaz değil sürer gider * atomun döndüğüne şehâdet.
ARDında => Silüet-Sîret: * sana bana ona göre süren var..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * ebeden dönüşüdür..HEPLik..
ARDında => Silüet-Sîret: * bir olunca * sürmek bitmek yok * zaman yok * mekan yok..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * dışardaki nakle kavuşmamış akla anlatmaktayız * zâten yanan AKıL Lamba gibi * “Keban”ım der durur yanmayana
mekan tek boyut o da aklın kendisi * olay-zaman-zan * aklın kendi kurgularıdır * geri dönüş röperleri ana sorun.. * akıl için * diğer AKıLlara göre algı ve yaşaması * oysa tek yolu ve örneği * Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.. * yâni * NAKL.. * KURÂN.. * Kemâlât geçirmemiş AKıL çocuk gibidir hemence sonucu ister..
ARDında => Silüet-Sîret: * Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Kur'ÂN-ı Kerîm.. * "ben" için * kablonun iki ucu ise * bu ucların bir araya gelmesi ile * Kebana bağlanacaksa "ben"
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * yaz sen ben 2 rekat..
ARDında => Silüet-Sîret: * Kebanın bağlanma noktası * "ben" * yâni * bir ceryÂN var * iki uc var * bu üçü "ben"in * yanması için * iki uc kendi başına birşey değil.. * bu iki ucun devresinin tamamlanması gerek * benim üzerimde * bana dokunmalı ki * bende buluşmalı ki * “ben” ->yansın ışısın * sanki RABBin * RahmÂN ve Rahîm * UÇu gibi.. * bir araya gelmeli * roper noktası ise * “ben”
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret:
ben yaşadığımı anlatırım * duyulmaz * ALi’m kerremâllahu vechehu bana aklın anahtarını verdi * sapında üçgen bayraklıydı, * bir yüzünde “lâ ilâhe illallah” diğer yüzündeyse, “MuhaMMederresûlullah”.. * bana: “Burada dur bekle!” diyen aklın anahtarı İmam ALİ kerremâllahu vechehu.. * “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem gelecek, bekle!” buyurdu. * yâni * Resûl aleyhisselâm..da, * yâni * ALLAH celle celâlihu.. da.. * Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem budur. * bu anahtar FETHULLAH Miftahıdır.. * ben * aklım kendi başına Nasrullah olmalıydı RÜŞDe ERdirmeliydim * 18 yaşa getiremeliydim ki, * çocuk doğsaydı * bu kısım insanların kendilerinin tercih derdi * kâmilinkiyse, yerine kemâl etmez ettirir * bu kısımdadır * anahtarına kavuşan AKıL, zâten TEVHİDdedir her an şâhiddir CeNNetir.. * kapı yoktur anahtar var, * başkasına kapalıdır * anahtarsıza.. * ona ise * kapı var ama yok gibi var * anahtarı vardır güyâ.. * esas sıkıntı, insanın kendi aklının, kendine sahib çıkıp
“ben” demesi.. * kendini görmesi, duyması, inanması vs.. kısacası "NEFsini-Kendini BİLesi!.” * oysa AKıL, dış bükey ayna gidir * ÖZüne hasret.. boş konuşur * aradığı KÂBE’ye sırtı dayalı gibi.. ama habersiz.. * kendine teslim olmamış, inanmamış aklı, * bilgi denizine soksan da uyur sızar kalır ki, donar..
ARDında => Silüet-Sîret: * evet
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * kâmil MuhaMMedî Mürşid bu kısımda ne yapar? * bu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin NÜBÜVVET İŞİdir.. * şu ÂN ,
İse, VELÂYETTEdir.. * UYAndırır, AYIKtırır, * Münir Hocam bunu güzel anlatmış * bu günkü.. Mürşid yazısında.. iyi oku bak!.
ARDında => Silüet-Sîret: * evet.. biraz baktım..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * EhL-i Beyt aleyhumusselâm ve Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme bağlamamış..
ARDında => Silüet-Sîret: * ama dikkatle okumalıyım.. sultanı
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * ama kendi
ARDında => Silüet-Sîret: * harflere ayırmış
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * BİLmekte ve YAŞAmaktaydı..
ARDında => Silüet-Sîret: * tek tek almış
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * Ömer Hocası,dünya allâmesi veya kendisinden AKıLlı değildi.. * sadece anahtarı ondaydı * SuLTaN * saltanat * salta * şu ÂN senin sürdüğün “benlik” güyâ “sulatan”lık * ve ASLı olan, Es SULTÂN ALLAH celle celâlihu.. * LT dikkat ister * LuTûf Tarfı * LTîf gibi..
ARDında => Silüet-Sîret: * “lâm” ve “tı”
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * evet.. zor harfler * en kabası lütuf * cemân ihsan * bunu ÖZünden alan Lamba yanar.. ebeden diridir * “LTf” nin “NUN”dan olduğunu anlayan insan=>Sîn * gerçekten Kebandır SultÂNdır..
ARDında => Silüet-Sîret: * “sultan” “sin” ile mi? * “sad” ile mi?
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * sîn * “sad” olsa ALLAH sahibliği olur.. ama farkı yok.. * o yazıyı iyi okumalıyız.. neden?. * çünkü, henüz Münir Hocama daha eminsin * aklen.. aklında bu var.. * oysa.. o yazı çok eksik.. yemleme yazısı.. götürücü değil * o da demiş diye dedim * gerçekseyse, senin bu işi fiilen yaşaman lâzım..
ARDında => Silüet-Sîret: * evet.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * Ömer Hocam, Münir Hocama yaşattı ki o, ömrü boyu ondan kopmadı.. * zâten kopsaydı şu bir zamanların güyâ meşhuru Yaşar Nuri gibi parlar ve söner giderdi..
ARDında => Silüet-Sîret: * hmmm…
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * canımm * AKıL aklını başına alamaz, * tepesine eli ulşamaz ve * EhL-i Beyt aleyhumusselâm ELi gerektir.. * ben bunu bilirim..tahkik..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * 2 şey üzerinde durmadan çabam var insanlara Hasbî Hizmettte..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * 1-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, EhL-i Beyt aleyhumusselâm, Hak Dostları ve insanlar..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * 2-) Kur'ÂN-ı Kerîm..
ARDında => Silüet-Sîret:
evet * ancak * bu yaptığın * bizim aramızdaki * buluşma noktası gibi * yâni “YKM önünde buluşalım” demek gibi * yer belli anladık da, buluşacaklardan biri gelmiyor oraya.. yer biliniyor da, yol bilinmediği için randevular gecikiyor..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * HAYyat da bu zâten..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * her aklın çok işi var * ölümü istemez ki.. * işleri bitmez, * tercihler bunlar.. * hasta doktora koşar.. röper hastâneyi kurda kuşa sorar * aç insan fırını.. * susuz çeşmeyi.. * .... * şaşkın ise.. aç susuz ölür gider * bu, bu kadar açıktır..
ARDında => Silüet-Sîret: * aynen..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * KULluk bunu anlayıştır * bak teyzem masal anlatmakta..
ARDında => Silüet-Sîret: * evet..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * ibâdet virtüellerinden anlatmakta..
ARDında => Silüet-Sîret: * AKıLlar konuşuyor
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * i’tikad nerde ki..
ARDında => Silüet-Sîret: * evet..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * onu yaşamak ki, ameli ola.. hele de şu sosyetik melâmetçiler..
ARDında => Silüet-Sîret:
* sana nasr * konusunu soracağım İnşâe ALLAH!.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * AKıLları, korkunç AKıL uçurumuna “ALLAH!” diye diye çekmektedir.. uyusak mı?.
ARDında => Silüet-Sîret: * evet çoğu bunda AKıL labirentinde dolanmakta dolandırmakta * senin benim dikkat etmemiz gereken de bu yeni bir labirent bölgesinde dolaşmayalım çıkışa varalım * anahtarı kilide sokalım ki, açalım İnşâe ALLAH!.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * Şimdi bize farz-ı ayn olan “biz ne olcağız?” değil de.. AKILlLarı Kur'ÂN-ı Kerîmle BİLiş BULuş OLuş YAŞAyış RÖperleri vermeliyiz İnşâe ALLAH!.
ARDında => Silüet-Sîret: * ben Konya’ya gidiyorsam Ankara yolunu târif edemem * tersi göstermem gerek
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * kilid-anahtar teslimiyetinin TAMMı “BİZ”dir. * kim, kime teslim ancak..
ARDında => Silüet-Sîret: * ben gittiğim yolu, beni takip et diyebilmeliyim..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * aklını örten kâfirin sözüdür * açılan kapıda.. kilid de anahtar da yoktur artık ben-sen kalkar.. CeNNet başlar. * BİZ:::....
ARDında => Silüet-Sîret: * bunu NE için DEmektesin?!.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * isLÂM inançtır.. * gidilecek yolu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bildirir.. başaramasam da, bizzât RUHundan duydum ve gördüm.. * Ali kerremâllahu vechehu den de AYNen.. * elimizde Kur'ÂN-ı Kerîm açık * Adana, Konya vs. dışarda.. YOL belli.. YOLLuk hazır.. YOLdaş bekliyor da, YOLcu UYUmakta, ya da zilzurna sarhoş.. mesele budur * derin uykudakinin gördüğü düş, kâbus vs.. * ÇİLLELer UYANmayı sağlamalı İnşâe ALLAH!. * kimse kimse yerine uyanamaz, uyuyamaz yâni.. * ilk iş.. AKıLımızı BAŞımıza toplamak ve ÖLmeden uyandırmak.. * 7 N sorup 1K KİM? KİM?..sormalı.. * ya da sonsuz insan selinde sen de, ye iç geber geç git..
ARDında => Silüet-Sîret: * CÂNSIRRım!.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * CeheNNem de bu.. kâfirlik de bu vs..
ARDında => Silüet-Sîret: * önce ben sen * BİZ olmalıyız ki * AKıLlara anlatabilelim..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * AKıLımızın en içi VİCDÂNdır orada ASLına vefâ vardır..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * bu 4 organı Kur'ÂN-ı Kerîme döndürmek SuLtÂNLıktır..
ARDında => Silüet-Sîret: * işte ben de diyorum ki..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * bu NOKTAyı iyi DÜŞÜNmeliyiz..
ARDında => Silüet-Sîret: * sen ben bunu yapmalıydık ki * AKıLlara diyelim “bu =>BU”dur.. “böyle ol!.” diye
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * İyi Düşünmeliyiz doğrusunu iyice düşünmeliyiz..
ARDında => Silüet-Sîret: * buna iyi bakmalı..
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * istemek vs. değil nasıl yaşandığı esas..
ARDında => Silüet-Sîret: * hedef neydi..neye atış yaptık?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * AKıLlarımız başkasını suçlar * kendini de * oysa suçlamayı terke etmeli ve düşünmeliydi * SÖZün ÖZü: * AKıLLar KUR'ÂN’a alışmaya çalışmadıkça asla BİLişemez BULuşamaz OLuşamaz ve YAŞAyamaz... boş konuşur boşu yaşar.. * bunu düşünmeliyiz ne yaptık.. ne yaparız bu kadar.. hepsi zorla olmaz..
ARDında => Silüet-Sîret: * hedef neydi..NErdeyiz?.
ÖNÜnde =>SıRR-ı –Sûret: * AKıL; içinden teslim olmadan, inanmadan * ne edeceğiz bahana binlerce ve her şey.. ölüm de olsa, döndürmemeli.. * dönersek “gabirun”luktur.. * dönersek; Kur'ÂN-ı Kerîmden, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem den, EhL-i Beyt aleyhumusselâm’dan.. * kilit-Rahîmiyyet isek.. anahtar-Rahmaniyyetten * o zaman RABBa ->Rucu'.. * aklın çürük zaNNıdır ve iştiraksizse yalandır * netice aklına sor ki, VAR mısın YOK musun??? * buna cevabın, son nefes cevabındır şu ÂN ki.. * ÖLÜM ÂNında BİL.. * ne desek netice buu.. CÂNÇiÇeğim!..
TAMMLanmayana TÜMMLenmek nasıl olacak * ne var ki, bu dünyada bahânesi bitmez şu zalım haMM AKLınnn..mışş..mişş..mişşş.. AEO…
ZEVK 8701
Bir SIRR KÜPü YOLcu İNSÂN>CANLı GELip CANsız Gİden
KULLuk OYUNUn OYNAyıp =>ZAMANsız MEKANsız Gİden
ALdığı YÂRin NEFESi
VERdiği NEFESin SESi
VARın - YOKunu SOYUNup =>ÇIRÇIPLak NİŞANsız Gİden!.
CiM İÇİnde NOKta OLur MiM
MiM kOYNunda MiM YORarım
İNSÂN KiMdir=>İhvÂNim KiM
KENDim =>KENDime SORarım!.
TûbÂ; Lûgatta "tayyib" kelimesinden türemiş, en güzel, en hoş, en iyi gibi anlamlarında bir ism-i tafdil. Aslı "tuybâ" idi; "ya" harfi, öncesinde yer alan zammeden (ötreden) ötürü "vav" harfine kaybolmuştur. Araplar "tûbâ leke" derler. Yani "ne mutlu sana."
TûBâ: çok güzel, en güzel, ne hoş, gözü aydın, ne mutlu..
الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ ---"Ellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb (meâbin).: İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır).” (Ra’d 13/29)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Şüphesiz Cennette bir ağaç vardır ki, bir binici gölgesinde yüz yıl yürür de o gölgenin sonuna erişemez"burmuştur. (Sehl İbn Sa'd'dan, Buharî ve Müslim)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Tûbâ, Cennette bir ağaçtır. Uzunluğu yüz yıldır. Cennet ehlinin elbisesi onun çiçek kapçıklarındandır." burmuştur. (Ebû Saîd el-Hudrî'den, İmam Ahmed, Müsned)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Tûbâ cennette bir ağaçtır. Büyüklüğü yüz yıllık yer tutar. Ve cennet elbiseleri de onun tomurcuklarından yapılır.” burmuştur. (Ramuz el-Ehadis-2, s. 313/7)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın.” burmuştur. (Tirmizi; Kütüb-i Sitte-14, s. 427/10)
Yûnus Emre kaddesallahu sırrahu’nun şiirlerinde tûbâ;
Ölmeden önce ölen ve nefsini düşman bilen âşıkların makamıdır.:
Kevser havzına dalanlar
Ölmezden öndin ölenler
Nefsini düşman bilenler
Konar tûbâ dallarına..
DEM.:DEHRin, ZamÂNın, KULLandığımız VAKt ÂNı.. AŞK.: HAKkı DUYmak.. MEŞk.: HAYra UYmak.. SEVk.:SILâya vASıL.. ŞEVk.: Şiddetli arzu ve istek. ZEVk.: Tefritsiz İfratsız İ’tidâli YAŞayış.. HAZz.: Söz Sohbet Zevkin YÂR İLe YAŞAyış HÂLi.. KUNUt.: İbâdet. Duâ. Tâat. Zikir, Fikir Şükre Sabır eylemek. EBDÂL-lar:En Bedel olanlar, tebdil olanlar. Büdelâlar. AŞK-u-CEZBe Ehlidirler. EBRÂR-lar:En Birr Olanalar, özü-sözü dosdoğrular, en İYİler… Birr u Takvâ, ZüHD-ü-TaKVâ Ehlidirler. AHYÂR-lar:En Hayırlılar, En zor yolun Rehberleri. SıDK-u-HuŞû Ehlidirler. AHRÂR-lar:En HüRRler, halka karşı fütursuzlar. Havf-u-Recâ Ehlidirler.. YOZ.:ELLeri ve GÖNÜLLeri; EBDÂL-EBRÂR-AHYÂR-AHRÂR İLe BİLe OLmayanLar/OLamayanLar..
ENÂ =>ALLAH.:
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي ---"İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî.: Muhakkak ki BEN, BEN ALLAH’ım. BENden başka İLâh yoktur. Öyleyse BANA kul ol ve BENİ zikretmek için namazı ikâme et!" (TâHâ 20/14)
=>MÜLk’ün SÂHİBi.:
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ---"Kulillâhumme mâlike’l- mulki tû’ti’l- mulke men teşâu ve tenziu’l- mulke mimmen teşâ’ (teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’ (teşâu, bi yedike’-l hayr (hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: De ki: "Mülkün mâliki olan ALLAH'ım. Mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden mülkü alırsın. Ve dilediğini azîz kılarsın ve dilediğini zelil edersin. “Hayır” senin elindedir. Muhakkak ki sen herşeye kaadirsin.” (Âl-i İmrân 3/26)
KÛN =>feyeKÛN OYUNu.:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ---"İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu)..: O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O’nun emri, sadece ona: "OL!" demektir. O, hemen OLur.” (YâSîn 36/82)
Lâ YeMût HUu =>Hep DİRi HUu.:
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ وَكَفَى بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا ---"Ve tevekke’l- alâ’l- hayyillezî lâ yemûtu ve sebbih bi hamdihî, ve kefâ bihî bi zunûbi ibâdihî habîrâ (habîren).:Ve ölümsüz olup, dâima hayy (hayatta) olana (Allah’a) tevekkül et (güven ve O’nu vekil tâyin et). Ve O’nu, hamd ile tesbih et. Ve kullarının günahlarından haberdâr olması, O’na kâfidir.” (Furkân 25/58)
CÂNÂN CeNNet =>CÂN-ın EŞi
=>SÖNer=>CeHeNNeM ATEŞi.:
وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا ---''Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ.:Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrıyacakdır. Bu, Rabbinin üzerine kat'i olarak aldığı, kazaa etdiği (bir şey) dir.” (Meryem 19/71)
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ ---"Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm.: Ey nâr, serin ve selâmet ol İbrahime dedik." (Enbiyâ 21/69)
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 11 Tem 2018, 14:19
gönderen kulihvani
AŞK KANLı KAFes İhvÂNim
CÂN>CÂNÂNa SEs İhvÂNim
ANLAmaz HERKes İhvÂNim
AŞK YÂRim NEFes İhvÂNim!.
DEVR.: Bir şeyin çevresinde dolaşmak. Dönme. * Seyahat. Bir şeyin kendi mihveri üzerinde dönmesi. Bazı ehl-i tarikatın dönerek ettikleri zikir, semâ. CEVR.: (Cevr) Cefa, eziyet, sıkıntı, üzüntü. Zulüm. * Tas: Tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey. SEYR.: İbret almak için HimetuLLAHa bakma. Gezip görme.. CEVL.: SEVgilinin etrafında dönme. Tavaf etme. HAYR.: Meşru iş. Faydalı, nurlu ve sevablı amel. Halkın rağbet ettiği akıl, ilim. İbadet, adalet, ihsan, mal gibi nimet. HIRA DAĞI/Mağarası.: Mekke-i Mükerreme'nin civarında bulunan ve Hz. Peygamber'e (A.S.M.) ilk vahyin geldiği mağaranın ismidir. Bu mağaranın bulunduğu dağa Hırâ dağı denildiği gibi, Harrâ veya Cebel-i Nur da denilmektedir. SEVR DAĞI/Sevr Mağarası.: Mekke’nin güneyinde Kâbe’ye yaklaşık 4 km. uzaklıkta, yüksekliği 500 m. civarında olan bir dağdır. Bu dağın zirvesine yakın bir yerde Peygamber Efendimiz ile arkadaşı Hz. Ebubekir’in Mekke’den Medine’ye hicret ederlerken gizlendikleri mağara..
Bursa’nın en eski köprülerinden biri olan Setbaşı Köprüsü Çelebi Sultan Mehmet zamanında, Gökdere üzerinde XIV. yüzyılda yapılmıştır. Gökdere üzerindeki 3 tarihi köprüden en güneyde olanıdır. Günümüze yapılan onarımlarla iyi bir durumda gelebilmiştir.
Gökdere üzerinde yer alan Setbaşı Köprüsü, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini birbirine bağlar. Biri küçük, biri büyük iki sivri kemeri bulunmaktadır. Ne zaman yapıldığı ve yaptıranı belli olmamakla birlikte, kadı sicillerine yansıyan onarımlardan en azından 15. yüzyıl sonlarından bu yana kullanıldığı, 1565, 1585, 1680, 1681, 1738 ve 1847 yıllarında onarım gördüğü bilinmektedir. Cumhuriyet Dönemi’ne kadar döşemesi ahşap olan köprü, 1920 yılından sonra taş ayaklar üzerinde beton tabliyeli olarak yeniden yapılmış, daha sonra da köprü genişletilmiştir..
nOt.:Bir gün siz de =>Kışın kar yağdığında, Setbaşı Köprüsü üzerinde durup, GÖKÇe DERE'nin kıyısı boyunca sarkan söğütlere doğru bakarsanız, görüp görebileceğiniz en güzel Bursa Manzaralarından birini görürsünüz. Öyle tılsımlı, öyle güzel ve YEdi MEVsimi ve de tarihi YAŞAtan bir köprüdür bizim Setbaşı Köprümüzz..
Re: Kul İhvâni Kimdir?
Gönderilme zamanı: 07 Eyl 2018, 11:39
gönderen kulihvani
İhvÂNi SEFîL GÜLüm
Bî-ÇÂREyim BÜLBÜLüm
RABBısı KEFîL GÜLüm
AŞK KEFENim AŞK TÜLüm..
DEVR-i DEVrÂN DivÂNeyim
AŞK ŞEYDâsı=>SeyrÂNeyim
GÜLüm ATEŞ PERvÂNeyimm
HÂL-i HaZıR =>HayrÂNeyim!.
DELi GÖNLüm=>AŞK AĞACı
SEVgiden CÂN SUyu GÜLüm
SEV!-SEViL!=>ÂŞIKLar TÂCı
AŞK>DERUNî DUY!.u GÜLüm!.
EFfsÂNe.: TEKe TEK-te =>TEKk BAŞına YAŞAnan/YaLan OLmayan AŞKk MaSALLı. İNTİZÂR.: (Nazar. dan) Gözlemek. Ümidederek beklemek.. PERvÂNe.: HaLk KARanLığında ÖMüR GECEsÎnde AŞK ATEŞi IŞIğında Tavaf Eden ve SON-UÇta => AŞK ATEŞine DALan ve CÂNını VERdiği ÂNda VARLığı sON BULan ÂŞıK.. FEREC: ÇIKış. Sıkıntıdan kurtulmak, zafer, inşirah, kederden kurtulmak. Genişlik, ferahlık, fütuhat.. CÂN SUyu: Fidan dikildikten sonra dibine dökülen ilk su.. Ölmek üzere olan kimseye verilen son su.. DERUNî: f. Gönülden, İÇten..