İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
102. Hutbe
Bu hutbe de gelecek olayları beyan etmektedir.
"İşte o gün (kıyamet), Allah'ın önce gelenleri de sonra gelenleri de hesaba çekmek, amellerinin karşılığını vermek için topladığı gündür. Herkes boyun eğmiş olarak ayakta beklemektedir. Ter ağızlarına gem vurmuş, yeryüzü onlarla beraber titremektedir. Onların içinde durumları en iyi olan, ayağını basacak yer bulup kendine geniş bir yer tutandır.
...Fitneler gece karanlığı gibi her yere iner, hiç kimse ve hiç bir bayrak ona karşı duramaz, gemlenmiş palanlı develer gibi size gelir, sürücüsü sürüp getirir, binicisi onu hızla koşturur. Ona binenin belası şiddetli, kayıpları azdır. Onlarla, ancak yeryüzünde tanınmayan fakat göklerde tanınan, mütekebbirler tarafından hor görülen bir topluluk Allah yolunda savaşır. İşte o zaman, eyvahlar olsun sana ey Basra! Sesi duyulmayan, tozu görülmeyen Allah'ın intikam ordusu geldiğinde senin halkın kızıl ölümle helak olur, yok edici bir açlığa duçar olur."
KaYNaKLaR;
102.Hutbe: el-İmamet ve's-Siyase, c.l, s.153, İbn-i Kuteybe; Tuhef'ul-Ukııl, s.131, İbn-i Şu'be Harrani; Furu-u Kafi, c.4, s.31, Kuleyni; el-Mecalis, s.95, Şeyh Mufıd; Emali, c.l, s. 197, Şeyh Tusi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
102. Hutbe
Bu hutbe de gelecek olayları beyan etmektedir.
"İşte o gün (kıyamet), Allah'ın önce gelenleri de sonra gelenleri de hesaba çekmek, amellerinin karşılığını vermek için topladığı gündür. Herkes boyun eğmiş olarak ayakta beklemektedir. Ter ağızlarına gem vurmuş, yeryüzü onlarla beraber titremektedir. Onların içinde durumları en iyi olan, ayağını basacak yer bulup kendine geniş bir yer tutandır.
...Fitneler gece karanlığı gibi her yere iner, hiç kimse ve hiç bir bayrak ona karşı duramaz, gemlenmiş palanlı develer gibi size gelir, sürücüsü sürüp getirir, binicisi onu hızla koşturur. Ona binenin belası şiddetli, kayıpları azdır. Onlarla, ancak yeryüzünde tanınmayan fakat göklerde tanınan, mütekebbirler tarafından hor görülen bir topluluk Allah yolunda savaşır. İşte o zaman, eyvahlar olsun sana ey Basra! Sesi duyulmayan, tozu görülmeyen Allah'ın intikam ordusu geldiğinde senin halkın kızıl ölümle helak olur, yok edici bir açlığa duçar olur."
KaYNaKLaR;
102.Hutbe: el-İmamet ve's-Siyase, c.l, s.153, İbn-i Kuteybe; Tuhef'ul-Ukııl, s.131, İbn-i Şu'be Harrani; Furu-u Kafi, c.4, s.31, Kuleyni; el-Mecalis, s.95, Şeyh Mufıd; Emali, c.l, s. 197, Şeyh Tusi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
103. Hutbe
Züht ve dünyadan yüz çevirme hakkında...
"Ey insanlar! Dünyaya zahitlerin ve ondan yüz çevirenlerin gözüyle bakın. Vallahi dünya az bir zaman sonra kendisine yurt edinenleri yok edip gider. Ondan emin olan imkân sahiplerini elemlere boğar.
Ondan göçüp giden her şey bir daha geri dönmez, geleceği de bilinmez ki beklenilsin. Sevinci kederle karışıktır. Erkeklerin kuvvetleri, orada gevşeklik ve zaaf içindedir. Size hoş gelen şeylerin çekiciliği sizi aldatmasın, zira onlarla birlikteliğiniz çok azdır.
Düşünüp ibret alan, ibretiyle basiret sahibi olana Allah rahmet etsin. Çok yakında göreceksiniz, dünyada var olanlar, az bir zamanda yok olacaktır; ahirettekiler ise, hiç bir zaman yok olmaz, devam eder. Sayıya sığan her şey tükenir, beklenen her şey gelir, her gelenin gitmesi de çok yakındır.
...Âlim kendi kadrini ve ölçüsünü bilen kimsedir. Kendi kadrini ve ölçüsünü bilmemek, kişiye bilgisizlik olarak yeter. Allah'ın en hoşlanmadığı kişi, kendi başına bıraktığı kimsedir. O, doğru yoldan sapar, delilsiz, kılavuzsuz olarak gider. Dünya nimetini devşirmeye çağrılsa çalışır; ahiret ekinini biçmeye çağrılsa tembellik eder. Sanki çalıştığı iş gereklidir de tembellik ettiği işte sorumluluğu yoktur.
...Bu, isimsiz müminden başkasının kurtulmadığı bir zamandır. Onu gören tanımaz, görülmeyince sorulmaz. İşte onlardır hidayetin ışıkları ve karanlıkta kalanlara açık nişaneler. … Söz gezdirip kulların ayıplarını yaymazlar, boş söz konuşmazlar.. Allah, işte onlara rahmet kapılarını açar, zorluk ve meşakkatlerini giderir.
Ey İnsanlar! Dolu kabın baş aşağı çevrilip boşaltılması gibi, İslam'ın da boşaltılacağı zaman gelecektir!
Ey insanlar! Allah, sizi zulmetmez, size bu konuda güven vermiştir, ama imtihan edilmemekten emin kılmamıştır. Şanı yüce olan Allah "Şüphesiz bunda ayetler vardır, biz kullan kesin olarak sınamaktayız" (Mü’minun: 23) buyurmuştur."([1])
KaYNaKLaR;
103.Hutbe: er-Ravza, Kuleyni, s. 139; Tuheful-Ukul, s. 143, Harrani; Usul-u Kafi, c.2, s.225, Kuleyni; Uyun 'ul-Ahbar, s.2, s.352, İbn-i Kuteybe; Rebi'ul-Ebrar, c.l, s.219, Zemahşeri; Metalib'us-Suul, c.l, s.202, İbn-i Talha Şafii; Destur-u Mealim'ul-Hikem, s.48, Kadı Kudai; Kilab 'ul-Fiten, Naim bin Hammad Huzai (Ö.H. 228); el-Melahim, s.27, Seyyid bin Tavus; en-Nihaye, c.5, s.131, İbn-i Esir; Hilyet'ul-Evliya, c.l, s.76, İsfahani; et-Tezkire, s. 138, İbn-i Cevzi
DiPNoT;
[1]- Seyyid Razi burada bir takım kelimeleri açıklamıştır ki biz de bunu tercümeye aktardık.
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
103. Hutbe
Züht ve dünyadan yüz çevirme hakkında...
"Ey insanlar! Dünyaya zahitlerin ve ondan yüz çevirenlerin gözüyle bakın. Vallahi dünya az bir zaman sonra kendisine yurt edinenleri yok edip gider. Ondan emin olan imkân sahiplerini elemlere boğar.
Ondan göçüp giden her şey bir daha geri dönmez, geleceği de bilinmez ki beklenilsin. Sevinci kederle karışıktır. Erkeklerin kuvvetleri, orada gevşeklik ve zaaf içindedir. Size hoş gelen şeylerin çekiciliği sizi aldatmasın, zira onlarla birlikteliğiniz çok azdır.
Düşünüp ibret alan, ibretiyle basiret sahibi olana Allah rahmet etsin. Çok yakında göreceksiniz, dünyada var olanlar, az bir zamanda yok olacaktır; ahirettekiler ise, hiç bir zaman yok olmaz, devam eder. Sayıya sığan her şey tükenir, beklenen her şey gelir, her gelenin gitmesi de çok yakındır.
...Âlim kendi kadrini ve ölçüsünü bilen kimsedir. Kendi kadrini ve ölçüsünü bilmemek, kişiye bilgisizlik olarak yeter. Allah'ın en hoşlanmadığı kişi, kendi başına bıraktığı kimsedir. O, doğru yoldan sapar, delilsiz, kılavuzsuz olarak gider. Dünya nimetini devşirmeye çağrılsa çalışır; ahiret ekinini biçmeye çağrılsa tembellik eder. Sanki çalıştığı iş gereklidir de tembellik ettiği işte sorumluluğu yoktur.
...Bu, isimsiz müminden başkasının kurtulmadığı bir zamandır. Onu gören tanımaz, görülmeyince sorulmaz. İşte onlardır hidayetin ışıkları ve karanlıkta kalanlara açık nişaneler. … Söz gezdirip kulların ayıplarını yaymazlar, boş söz konuşmazlar.. Allah, işte onlara rahmet kapılarını açar, zorluk ve meşakkatlerini giderir.
Ey İnsanlar! Dolu kabın baş aşağı çevrilip boşaltılması gibi, İslam'ın da boşaltılacağı zaman gelecektir!
Ey insanlar! Allah, sizi zulmetmez, size bu konuda güven vermiştir, ama imtihan edilmemekten emin kılmamıştır. Şanı yüce olan Allah "Şüphesiz bunda ayetler vardır, biz kullan kesin olarak sınamaktayız" (Mü’minun: 23) buyurmuştur."([1])
KaYNaKLaR;
103.Hutbe: er-Ravza, Kuleyni, s. 139; Tuheful-Ukul, s. 143, Harrani; Usul-u Kafi, c.2, s.225, Kuleyni; Uyun 'ul-Ahbar, s.2, s.352, İbn-i Kuteybe; Rebi'ul-Ebrar, c.l, s.219, Zemahşeri; Metalib'us-Suul, c.l, s.202, İbn-i Talha Şafii; Destur-u Mealim'ul-Hikem, s.48, Kadı Kudai; Kilab 'ul-Fiten, Naim bin Hammad Huzai (Ö.H. 228); el-Melahim, s.27, Seyyid bin Tavus; en-Nihaye, c.5, s.131, İbn-i Esir; Hilyet'ul-Evliya, c.l, s.76, İsfahani; et-Tezkire, s. 138, İbn-i Cevzi
DiPNoT;
[1]- Seyyid Razi burada bir takım kelimeleri açıklamıştır ki biz de bunu tercümeye aktardık.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
104. Hutbe
H. 36 yılında İmam Basra'ya doğru hareket ederken Rebeze'de Allah'a hamd ve sena ettikten sonra bu hutbeyi irad etmiştir.
"Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah Muhammed'i (s.a.a) gönderdiğinde, Araplar arasında ne bir kitap okuyan, ne nübüvvet iddiasında bulunan, ne de vahiy geldiğini söyleyen vardı. O, kendisine itaat edenlerle beraber, isyan edenlere karşı savaştı ve onları ölüm gelip çatmadan kurtuluşlarının olduğu yere sevk etti. Böylece kendilerinden hayır gelmeyip helak olanlar dışında, yorgunları idare etti, düşkünleri himaye etti ve hepsini hedeflerine ulaştırıncaya kadar öylece çalışıp çabaladı, onlara kurtuluş yerlerini gösterdi ve onları uygun yerlerine yerleştirdi. Sonra değirmen çarkları dönmeye başladı, mızrakları düzeldi. (Hem dini ve iktisadi işleri düzeldi ve hem de askeri açıdan güçlendiler.)
Allah'a andolsun, yenilgiye uğratılıp geri püskürtülünceye kadar da bu ordunun öncüsüydüm, zaafa düşmedim korkup ürkmedim. Ne ihanet ettim, ne de gevşedim. Allah'a yemin olsun, batılın böğrünü deşip oradan hakkı çıkaracağım!"
Seyyid Razi diyor ki: Bu hutbenin bir bölümünü daha önce (33. Hutbede) zikrettik. Ama bu rivayette miktar açısından biraz farklı gördüğümüzden bunu da aktardık.
KaYNaKLaR;
104.Hutbe: el-İrşad, s.154, Şeyh Mufıd; el-Hasais, s.70; Mecma'ul-Emsal, c.2, s.429. Meydanı
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
104. Hutbe
H. 36 yılında İmam Basra'ya doğru hareket ederken Rebeze'de Allah'a hamd ve sena ettikten sonra bu hutbeyi irad etmiştir.
"Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah Muhammed'i (s.a.a) gönderdiğinde, Araplar arasında ne bir kitap okuyan, ne nübüvvet iddiasında bulunan, ne de vahiy geldiğini söyleyen vardı. O, kendisine itaat edenlerle beraber, isyan edenlere karşı savaştı ve onları ölüm gelip çatmadan kurtuluşlarının olduğu yere sevk etti. Böylece kendilerinden hayır gelmeyip helak olanlar dışında, yorgunları idare etti, düşkünleri himaye etti ve hepsini hedeflerine ulaştırıncaya kadar öylece çalışıp çabaladı, onlara kurtuluş yerlerini gösterdi ve onları uygun yerlerine yerleştirdi. Sonra değirmen çarkları dönmeye başladı, mızrakları düzeldi. (Hem dini ve iktisadi işleri düzeldi ve hem de askeri açıdan güçlendiler.)
Allah'a andolsun, yenilgiye uğratılıp geri püskürtülünceye kadar da bu ordunun öncüsüydüm, zaafa düşmedim korkup ürkmedim. Ne ihanet ettim, ne de gevşedim. Allah'a yemin olsun, batılın böğrünü deşip oradan hakkı çıkaracağım!"
Seyyid Razi diyor ki: Bu hutbenin bir bölümünü daha önce (33. Hutbede) zikrettik. Ama bu rivayette miktar açısından biraz farklı gördüğümüzden bunu da aktardık.
KaYNaKLaR;
104.Hutbe: el-İrşad, s.154, Şeyh Mufıd; el-Hasais, s.70; Mecma'ul-Emsal, c.2, s.429. Meydanı
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
105. Hutbe
İslam Peygamberi'nin bazı sıfatlarını beyan etmekte, Ümeyyeoğullarını tehdit etmekte ve halka öğüt vermektedir.
"(Halk dalalet içindeydi.) Derken Allah Muhammed'i (s.a.a) şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak ümmetine gönderdi. Çocukluğunda insanların en hayırlısı, olgunluğunda en seçkini idi. Ahlak bakımından temizlerin en temiz kılınmışıydı. Cömertlik bakımından kendisinden hayır umulanların en cömerdi idi
Dünyayı, ancak yuları sahipsiz, palanı oynayan bir deve gibi elde ettikten sonra, dünyanın lezzetleri tatlı gelmiş, onun memelerinden süt emme imkanına kavuşmuştunuz. Haram dikensiz sedir ağaçlan; helal ise hiç olmayan, uzak bir şeymiş gibi göründü bazılarına.
Allah'a andolsun onu sayılı günlerin sonuna değin bitmez bir gölgelik gibi gördünüz. Yeryüzü sahipsiz, elleriniz her yere uzanıyor ve sahiplerinin elleri çekilmiş durumda. Onların kılıçları kınlarında; sizin kılıçlarınız ise onlara musallat haldedir.
Haberiniz olsun! Her kanın bir isteyeni, her hakkın bir taliplisi vardır. Bizim kanımızı istemek, insanın nefsi hakkında hüküm vermesine benzer. Onu isteyen Allah'tır, istediği O'nu aciz kılmaz, kaçmakla da O'ndan kurtulunamaz.
Ey Ümeyyeoğulları! Allah'a yemin ederim az bir zaman sonra bu devleti başkalarının elinde tanıyacak, düşmanlarınızın yurdunda göreceksiniz. Bilin ki iyi gören göz, hayır işlerin ıslahını gören gözdür. En iyi işiten kulak, öğüdü işitip kabul eden kulaktır.
Ey insanlar! Işığınızı, öğüt veren, öğüdünü tutanın ışığından yakın. Suyu, bulanık olmayan duru kaynaktan alın.
Ey Allah'ın kullan! Cehaletinize dayanmayın, heva ve heveslerinize teslim olmayın. Böyle bir menzile inip konaklayan kimse, selden yıkılmak üzere olan bir uçurumun başında konaklamıştır. Helak yükünü yüklenerek, süreli gezinmektedir. Zira her zaman bir düşünceden öbürüne sapmakta, yapılması gerekmeyene yapışmakta, yaklaşması gerekmeyene yaklaşmaktadır.
Allah, Allah! Şikâyette bulunmak için sizden kederi ve acıyı gideremeyecek ve sorununuzu halledemeyecek kimselerin yanına gitmeyin. İmama farz olan; ancak Rabbinizin emrini bildirmek, öğüt vermek, nasihat etmek için çabalamak, peygamberin sünnetini ihya etmek, müstahak olanlara hadleri uygulamak, pay sahiplerinin hakkını paylaştırmaktır.
İlim ürünü kurumadan ilim elde etmeye çalışın. Nefsinizin derdine düşmeden önce ehlinden ilim isteyin, onlara danışın. İnsanları kötülükten men edip kendiniz de kötülükten uzak durun. Çünkü siz önce bizzat kötülük etmemekle, sonra kötülükten nehyetmekle emrolundunuz."
KaYNaKLaR;
105.Hutbe: Bihar'ul-Envar, c.8, s.665, Meclisi; el-İrşad, s. 160, Şeyh Mufıd; Tefsir-u Ali bin İbrahim, c.l s.384; el-Musterşid, s.73, Taberi Emami
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
105. Hutbe
İslam Peygamberi'nin bazı sıfatlarını beyan etmekte, Ümeyyeoğullarını tehdit etmekte ve halka öğüt vermektedir.
"(Halk dalalet içindeydi.) Derken Allah Muhammed'i (s.a.a) şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak ümmetine gönderdi. Çocukluğunda insanların en hayırlısı, olgunluğunda en seçkini idi. Ahlak bakımından temizlerin en temiz kılınmışıydı. Cömertlik bakımından kendisinden hayır umulanların en cömerdi idi
Dünyayı, ancak yuları sahipsiz, palanı oynayan bir deve gibi elde ettikten sonra, dünyanın lezzetleri tatlı gelmiş, onun memelerinden süt emme imkanına kavuşmuştunuz. Haram dikensiz sedir ağaçlan; helal ise hiç olmayan, uzak bir şeymiş gibi göründü bazılarına.
Allah'a andolsun onu sayılı günlerin sonuna değin bitmez bir gölgelik gibi gördünüz. Yeryüzü sahipsiz, elleriniz her yere uzanıyor ve sahiplerinin elleri çekilmiş durumda. Onların kılıçları kınlarında; sizin kılıçlarınız ise onlara musallat haldedir.
Haberiniz olsun! Her kanın bir isteyeni, her hakkın bir taliplisi vardır. Bizim kanımızı istemek, insanın nefsi hakkında hüküm vermesine benzer. Onu isteyen Allah'tır, istediği O'nu aciz kılmaz, kaçmakla da O'ndan kurtulunamaz.
Ey Ümeyyeoğulları! Allah'a yemin ederim az bir zaman sonra bu devleti başkalarının elinde tanıyacak, düşmanlarınızın yurdunda göreceksiniz. Bilin ki iyi gören göz, hayır işlerin ıslahını gören gözdür. En iyi işiten kulak, öğüdü işitip kabul eden kulaktır.
Ey insanlar! Işığınızı, öğüt veren, öğüdünü tutanın ışığından yakın. Suyu, bulanık olmayan duru kaynaktan alın.
Ey Allah'ın kullan! Cehaletinize dayanmayın, heva ve heveslerinize teslim olmayın. Böyle bir menzile inip konaklayan kimse, selden yıkılmak üzere olan bir uçurumun başında konaklamıştır. Helak yükünü yüklenerek, süreli gezinmektedir. Zira her zaman bir düşünceden öbürüne sapmakta, yapılması gerekmeyene yapışmakta, yaklaşması gerekmeyene yaklaşmaktadır.
Allah, Allah! Şikâyette bulunmak için sizden kederi ve acıyı gideremeyecek ve sorununuzu halledemeyecek kimselerin yanına gitmeyin. İmama farz olan; ancak Rabbinizin emrini bildirmek, öğüt vermek, nasihat etmek için çabalamak, peygamberin sünnetini ihya etmek, müstahak olanlara hadleri uygulamak, pay sahiplerinin hakkını paylaştırmaktır.
İlim ürünü kurumadan ilim elde etmeye çalışın. Nefsinizin derdine düşmeden önce ehlinden ilim isteyin, onlara danışın. İnsanları kötülükten men edip kendiniz de kötülükten uzak durun. Çünkü siz önce bizzat kötülük etmemekle, sonra kötülükten nehyetmekle emrolundunuz."
KaYNaKLaR;
105.Hutbe: Bihar'ul-Envar, c.8, s.665, Meclisi; el-İrşad, s. 160, Şeyh Mufıd; Tefsir-u Ali bin İbrahim, c.l s.384; el-Musterşid, s.73, Taberi Emami
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
106. Hutbe
Bu hutbesinde İslam’ın üstünlüğünü dik getirmekte, Resulullah'ı hatırlatmakta ve kendi taraftarlarını kınamaktadır.
"Hamd, İslam'ı şeriat kılan, uyanlara dinini kolaylaştıran, karşı duranlara erkânını üstün ve güçlü kılan Allah'a mahsustur. Ona sarılanlara emniyet girenlere selamet, anlatana delil, düşmanlık edene tanık, onunla aydınlanmak isteyene nur kıldı. Akledene anlayış, düşünene kavrayış, doğru yolu arayana ayet, azmedene basiret, öğüt almak isteyene ibret, tasdik edene kurtuluş, tevekkül edene güven, işini ısmarlayana rahat, sabredenlere kalkan kıldı. Programı apaydın, yolları en açık, meşalesi yüce, yolu aydınlık, ışığı aydınlatıcı, meydanı geniş, varılacak yeri yücedir. Yarışmacıları toplayan, ödülü değerli, yarışanlar da şerefli binicilerdir. Yolu tasdik, yolunun işaretleri salih amel, ölümü son, dünyası imtihan, kıyameti toplanma yeri, cenneti de ödüldür.
...Peygamber, dileyenlere hidayet ateşini alevlendiren ve şaşıranlara işaretleri gösterendir. Allah’ım o senin eminin, din gününde tanığın; nimetinle, hak ile rahmet olarak gönderdiğin elçindir. Allah’ım adlinden onun payını ver, fazlından ona kat kat hayır ihsan et.
Allah'ım onun kurduğu binayı, yapılan binaların en üstünü kıl. Katından ona ikram et ve şerefli kıl. Derecesini yükselt, ona yakınlaşma vesilesini ihsan et. Yücelikler, faziletler ver. Bizi zelil kılınmamış, pişman olmamış, sapmamış ve fitneye düşmemişler zümresiyle hasret.
Seyyid Razi diyor ki: "Bu söz önce de (72. Hutbe'de) geçti. Ama rivayetlerdeki farklılık sebebiyle burada da naklettik.
Allah'ın size olan ikramının yüceliğinden cariyelerinize bile ikram ediliyor, komşularınıza muhabbet ediyorlar. Bir üstünlüğünüz olmadığı ve üzerlerinde bir hakkınız bulunmadığı halde sizi yüce sayıyorlar. Onlar üzerinde gücünüz ve otoriteniz olmadığı halde sizden korkuyorlar. Allah'ın ahitlerinin çiğnendiğini gördüğünüz halde kızmıyor, babalarınızın sözlerinin bozulmasına ise öfkeleniyorsunuz. Allah'ın emirleri size getirilir, sizin elinizle icra edilir ve size müracaat edilirdi. Ama yerinize zalimleri yerleştirdiniz, işlerinizin idaresini onlara verdiniz, Allah'ın emirlerini onların eline teslim ettiniz. Onlar ise şüphelerle amel ediyor, şehvetlerinin peşinde koşuyorlar.
Allah'a yemin olsun bunlar sizi her bir yıldızın altında ayırıp dağıtsa bile, Allah kendilerini bekleyen o kötü gün için sizi mutlaka toplayacak, bir araya getirecektir."
KaYNaKLaR;
106.Hutbe: İhya'ul-Ulum, Gazali; Tuheful-Ukul, s. 126, Harrani; Usul-u Kafi, c.2, s.49, Kuleyni; Zeyl'ul-Emali, s. 171, Ebu Ali el-Kali; Kuvvet ul-Kulub, c.l, s.382 ve 407, Ebu Talib Mekki; Hilyet'ul-Evliya, c.l, s.74-75, Ebu Naim; el-Hisal, c.l, s.108, Şeyh Saduk; Destur-u Mealim'il-Hikem, s. 121, Kadı Kudai; Bihar'ul-Envar, c.8, s.639, Meclisi; Kitab-u Selim bin Kays, s.37; el-Mecalis, s. 162, Şeyh Mufıd; et-Tezkire, s. 127, İbn-i Cevzi; Emali, c. 1, s.35, Şeyh Tusi; Kitab-u Selim bin Kays, s.88
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
106. Hutbe
Bu hutbesinde İslam’ın üstünlüğünü dik getirmekte, Resulullah'ı hatırlatmakta ve kendi taraftarlarını kınamaktadır.
"Hamd, İslam'ı şeriat kılan, uyanlara dinini kolaylaştıran, karşı duranlara erkânını üstün ve güçlü kılan Allah'a mahsustur. Ona sarılanlara emniyet girenlere selamet, anlatana delil, düşmanlık edene tanık, onunla aydınlanmak isteyene nur kıldı. Akledene anlayış, düşünene kavrayış, doğru yolu arayana ayet, azmedene basiret, öğüt almak isteyene ibret, tasdik edene kurtuluş, tevekkül edene güven, işini ısmarlayana rahat, sabredenlere kalkan kıldı. Programı apaydın, yolları en açık, meşalesi yüce, yolu aydınlık, ışığı aydınlatıcı, meydanı geniş, varılacak yeri yücedir. Yarışmacıları toplayan, ödülü değerli, yarışanlar da şerefli binicilerdir. Yolu tasdik, yolunun işaretleri salih amel, ölümü son, dünyası imtihan, kıyameti toplanma yeri, cenneti de ödüldür.
...Peygamber, dileyenlere hidayet ateşini alevlendiren ve şaşıranlara işaretleri gösterendir. Allah’ım o senin eminin, din gününde tanığın; nimetinle, hak ile rahmet olarak gönderdiğin elçindir. Allah’ım adlinden onun payını ver, fazlından ona kat kat hayır ihsan et.
Allah'ım onun kurduğu binayı, yapılan binaların en üstünü kıl. Katından ona ikram et ve şerefli kıl. Derecesini yükselt, ona yakınlaşma vesilesini ihsan et. Yücelikler, faziletler ver. Bizi zelil kılınmamış, pişman olmamış, sapmamış ve fitneye düşmemişler zümresiyle hasret.
Seyyid Razi diyor ki: "Bu söz önce de (72. Hutbe'de) geçti. Ama rivayetlerdeki farklılık sebebiyle burada da naklettik.
Allah'ın size olan ikramının yüceliğinden cariyelerinize bile ikram ediliyor, komşularınıza muhabbet ediyorlar. Bir üstünlüğünüz olmadığı ve üzerlerinde bir hakkınız bulunmadığı halde sizi yüce sayıyorlar. Onlar üzerinde gücünüz ve otoriteniz olmadığı halde sizden korkuyorlar. Allah'ın ahitlerinin çiğnendiğini gördüğünüz halde kızmıyor, babalarınızın sözlerinin bozulmasına ise öfkeleniyorsunuz. Allah'ın emirleri size getirilir, sizin elinizle icra edilir ve size müracaat edilirdi. Ama yerinize zalimleri yerleştirdiniz, işlerinizin idaresini onlara verdiniz, Allah'ın emirlerini onların eline teslim ettiniz. Onlar ise şüphelerle amel ediyor, şehvetlerinin peşinde koşuyorlar.
Allah'a yemin olsun bunlar sizi her bir yıldızın altında ayırıp dağıtsa bile, Allah kendilerini bekleyen o kötü gün için sizi mutlaka toplayacak, bir araya getirecektir."
KaYNaKLaR;
106.Hutbe: İhya'ul-Ulum, Gazali; Tuheful-Ukul, s. 126, Harrani; Usul-u Kafi, c.2, s.49, Kuleyni; Zeyl'ul-Emali, s. 171, Ebu Ali el-Kali; Kuvvet ul-Kulub, c.l, s.382 ve 407, Ebu Talib Mekki; Hilyet'ul-Evliya, c.l, s.74-75, Ebu Naim; el-Hisal, c.l, s.108, Şeyh Saduk; Destur-u Mealim'il-Hikem, s. 121, Kadı Kudai; Bihar'ul-Envar, c.8, s.639, Meclisi; Kitab-u Selim bin Kays, s.37; el-Mecalis, s. 162, Şeyh Mufıd; et-Tezkire, s. 127, İbn-i Cevzi; Emali, c. 1, s.35, Şeyh Tusi; Kitab-u Selim bin Kays, s.88
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
107. Hutbe
Sıffin Savaşı'nın günlerinin birinde bu hutbeyi irad etmiştir.
"Döndüğünüzü, saflarınızın dağıldığını, aşağılık zalimlerin, Şam halkının hücumlarının sizi sürdüğünü gördüm. Oysa siz, Arabın öncüleri, şereflilerisiniz. Yüzde burun, yücelikte devenin hörgüçleri gibisiniz. Sonunda onları, sizi sürdükleri gibi sürdüğünüzü, sizi yerlerinizden ettikleri gibi yerlerinden edip zelil kıldığınızı, önde gelenleri ok, kılıç ve mızraklarla geri kalanlara kattığınızı, susuz develeri havuz kıyılarından, meralardan sürer gibi sürdüğünüzü gördüm de ızdıraptan inleyen, kederden kabaran göğsüm yatıştı."
KaYNaKLaR;
107.Hutbe: et-Tarih, c.6, s. 14 ve 3301, Taberi; Furu-u Kafi, c.5, s.40 (Cihad Kitabı) Kuleyni; Kitab-u Sı/fin, s.256, Nasr bin Mezahim, Bihar 'ul-Envar, Kitab 'ul-Fiten, s.404 Meclisi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
107. Hutbe
Sıffin Savaşı'nın günlerinin birinde bu hutbeyi irad etmiştir.
"Döndüğünüzü, saflarınızın dağıldığını, aşağılık zalimlerin, Şam halkının hücumlarının sizi sürdüğünü gördüm. Oysa siz, Arabın öncüleri, şereflilerisiniz. Yüzde burun, yücelikte devenin hörgüçleri gibisiniz. Sonunda onları, sizi sürdükleri gibi sürdüğünüzü, sizi yerlerinizden ettikleri gibi yerlerinden edip zelil kıldığınızı, önde gelenleri ok, kılıç ve mızraklarla geri kalanlara kattığınızı, susuz develeri havuz kıyılarından, meralardan sürer gibi sürdüğünüzü gördüm de ızdıraptan inleyen, kederden kabaran göğsüm yatıştı."
KaYNaKLaR;
107.Hutbe: et-Tarih, c.6, s. 14 ve 3301, Taberi; Furu-u Kafi, c.5, s.40 (Cihad Kitabı) Kuleyni; Kitab-u Sı/fin, s.256, Nasr bin Mezahim, Bihar 'ul-Envar, Kitab 'ul-Fiten, s.404 Meclisi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
108. Hutbe
Gelecekteki önemli olayları haber vermektedir.
"Hamd, yarattıklarına, yaratışıyla tecelli eden, delilleriyle kalplerine görünen, halkı düşünmeye ihtiyaç duymaksızın yaratan Allah'adır. Düşünüp taşınmak, ancak iç/batın sahibi olanlara yaraşır. Oysa Allah'ın bir iç ve batını yoktur. İlmi; her türlü gaybi gizlilikleri ve gizli inançları kuşatmıştır.
...Muhammed'i; nebiler soyundan, ışıklar saçan en yüce yerden, Mekke'nin göbeğinden, karanlıkları aydınlatan nurlardan, hikmet kaynaklarından seçmiştir.
...O (Peygamber), dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir. İlaçlarını hazırlamış, tıp malzemelerini ısıtmış, ihtiyaç duyulduğunda onlarla kör gönülleri, sağır kulakları, söylemez dilleri iyileştirir. Gaflet ve şaşkınlık içinde olanları ilaçlarıyla iyileştirmek için arar bulur.
Ama (Ümeyyeoğulları) hikmet nuruyla nurlanmamış, nurlu ilimlerin ışığıyla aydınlanmamış kimselerdir. Onlar bu durumda otlayan dört ayaklı hayvanlara benzemekte; katılığı, kayaları taşları andırmaktadır.
Basiretli olanlara sırlar açıklanmıştır. Talep edenlere hak yol apaçık gösterilmiştir. Kıyametin örtüsü açılmış, geliş alametleri akıllılar için aşikâr olmuştur. Bana ne oluyor da sizi ruhsuz cesetler, cesetsiz ruhlar, ıslah olmadan ibadet eden, kazanmadan ticaret yapan kullar olarak görüyorum. Uykuya dalmış uyanıklarsınız, bedeniniz burada, ruhunuz yok, kör gibi bakıyor, sağır gibi dinliyor, dilsiz gibi konuşuyorsunuz.
Sapıklık bayrağı yerine dikilmiş, gölgesi (taraftarları) etrafa yayılmıştır. Sizi kendi ölçeği ile ölçek alıyor, ayakları altında eziyor. Önderi İslam dininden çıkmış, sapıklık üzere yaşamaktadır. Sizi yendiği gün, sizden geriye, yenmiş yemeğin kaptaki artığı veya boş zahire çuvalındaki kırıntı kadarınız kalır. Sizi deri tabakaları gibi soyar, hasat edilmiş bir ekin gibi öğütür. Kuşun küçük taneler içinden büyük taneleri seçip yemesi gibi, içinizden mümin kişiyi, zarar vermek için seçip alır.
Bu yollar sizi nereye götürüyor? Karanlıklar ne zamana kadar sizi şaşırtacak, yalanlar ne zamana kadar aldatacak sizi? Bunlar nereden başınıza geldi? Nasıl döndürülüyorsunuz? Her ecel kitapta yazılmıştır. Her gidişin bir dönüşü vardır. İçinizdeki Rabbani âlimin sözlerini dinleyin, kalplerinize yerleştirin, sizi çağırdığında uyanın. Habercinin halkına elbette doğru söylemesi, etrafındakileri toplaması ve zihnini hazırlaması gerekir. İşin aslı sizlere bütün açıklığıyla anlatılmıştır. Omurgayı kırdıkları veya ağaçtan reçine almak i-çin ağacın kabuğunu soydukları gibi işin hakikati de sizlere açıklanmıştır.
İşte o zaman batıl yerine yerleşir, cehalet bineğine biner, azgınlık büyür, davetçiler azalır. Zaman, saldırıp yaralayan canavar gibi saldırır; susup sinen ve evlek deveye benzeyen batıl, seslenmeye başlar. İnsanlar kötülük yolunda el ele verir, din işlerinde birbirlerinden uzaklaşırlar. Yalanlarda dost, doğruda düşmanlık ederler. İş bu hale gelince, oğul (valideyne) gazap olur, yağmur sıcaklığı arttırır; kötüler çoğalıp taşkınlıklar artarken, iyiler iyice azalır. Bu zaman halkı kurt, sultanları canavar, orta hallileri yem, fakirleri ise ölülerdirler. Doğruluk batıp gider, yalan çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler. Fısk, bir asalet; iffetli ve namuslu olmak ise acayip işlerden sayılır ve İslam, ters giyilen bir elbise gibi giyilir."
KaYNaKLaR;
108.Hutbe: Gıırer'ul-Hikem, s.20 Amedi; Rebi'ul-Ebrar, c.l, (Tebeddül'al-Ahval babı) Zemahşeri
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
108. Hutbe
Gelecekteki önemli olayları haber vermektedir.
"Hamd, yarattıklarına, yaratışıyla tecelli eden, delilleriyle kalplerine görünen, halkı düşünmeye ihtiyaç duymaksızın yaratan Allah'adır. Düşünüp taşınmak, ancak iç/batın sahibi olanlara yaraşır. Oysa Allah'ın bir iç ve batını yoktur. İlmi; her türlü gaybi gizlilikleri ve gizli inançları kuşatmıştır.
...Muhammed'i; nebiler soyundan, ışıklar saçan en yüce yerden, Mekke'nin göbeğinden, karanlıkları aydınlatan nurlardan, hikmet kaynaklarından seçmiştir.
...O (Peygamber), dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir. İlaçlarını hazırlamış, tıp malzemelerini ısıtmış, ihtiyaç duyulduğunda onlarla kör gönülleri, sağır kulakları, söylemez dilleri iyileştirir. Gaflet ve şaşkınlık içinde olanları ilaçlarıyla iyileştirmek için arar bulur.
Ama (Ümeyyeoğulları) hikmet nuruyla nurlanmamış, nurlu ilimlerin ışığıyla aydınlanmamış kimselerdir. Onlar bu durumda otlayan dört ayaklı hayvanlara benzemekte; katılığı, kayaları taşları andırmaktadır.
Basiretli olanlara sırlar açıklanmıştır. Talep edenlere hak yol apaçık gösterilmiştir. Kıyametin örtüsü açılmış, geliş alametleri akıllılar için aşikâr olmuştur. Bana ne oluyor da sizi ruhsuz cesetler, cesetsiz ruhlar, ıslah olmadan ibadet eden, kazanmadan ticaret yapan kullar olarak görüyorum. Uykuya dalmış uyanıklarsınız, bedeniniz burada, ruhunuz yok, kör gibi bakıyor, sağır gibi dinliyor, dilsiz gibi konuşuyorsunuz.
Sapıklık bayrağı yerine dikilmiş, gölgesi (taraftarları) etrafa yayılmıştır. Sizi kendi ölçeği ile ölçek alıyor, ayakları altında eziyor. Önderi İslam dininden çıkmış, sapıklık üzere yaşamaktadır. Sizi yendiği gün, sizden geriye, yenmiş yemeğin kaptaki artığı veya boş zahire çuvalındaki kırıntı kadarınız kalır. Sizi deri tabakaları gibi soyar, hasat edilmiş bir ekin gibi öğütür. Kuşun küçük taneler içinden büyük taneleri seçip yemesi gibi, içinizden mümin kişiyi, zarar vermek için seçip alır.
Bu yollar sizi nereye götürüyor? Karanlıklar ne zamana kadar sizi şaşırtacak, yalanlar ne zamana kadar aldatacak sizi? Bunlar nereden başınıza geldi? Nasıl döndürülüyorsunuz? Her ecel kitapta yazılmıştır. Her gidişin bir dönüşü vardır. İçinizdeki Rabbani âlimin sözlerini dinleyin, kalplerinize yerleştirin, sizi çağırdığında uyanın. Habercinin halkına elbette doğru söylemesi, etrafındakileri toplaması ve zihnini hazırlaması gerekir. İşin aslı sizlere bütün açıklığıyla anlatılmıştır. Omurgayı kırdıkları veya ağaçtan reçine almak i-çin ağacın kabuğunu soydukları gibi işin hakikati de sizlere açıklanmıştır.
İşte o zaman batıl yerine yerleşir, cehalet bineğine biner, azgınlık büyür, davetçiler azalır. Zaman, saldırıp yaralayan canavar gibi saldırır; susup sinen ve evlek deveye benzeyen batıl, seslenmeye başlar. İnsanlar kötülük yolunda el ele verir, din işlerinde birbirlerinden uzaklaşırlar. Yalanlarda dost, doğruda düşmanlık ederler. İş bu hale gelince, oğul (valideyne) gazap olur, yağmur sıcaklığı arttırır; kötüler çoğalıp taşkınlıklar artarken, iyiler iyice azalır. Bu zaman halkı kurt, sultanları canavar, orta hallileri yem, fakirleri ise ölülerdirler. Doğruluk batıp gider, yalan çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler. Fısk, bir asalet; iffetli ve namuslu olmak ise acayip işlerden sayılır ve İslam, ters giyilen bir elbise gibi giyilir."
KaYNaKLaR;
108.Hutbe: Gıırer'ul-Hikem, s.20 Amedi; Rebi'ul-Ebrar, c.l, (Tebeddül'al-Ahval babı) Zemahşeri
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
109. Hutbe
Allah'ın kudreti, azameti ve kıyamet hakkında
"Her şey Allah'a boyun eğmiştir. Her şey O'nun sayesinde ayaktadır; her fakirin zenginliği, her düşkünün izzeti, her zayıfın kuvveti, her zulmedilenin sığınağıdır... O, konuşanı duymakta, her susanın içini bilmektedir. Yaşayanların rızkını karşılamak O'na aittir. Ölenin dönüşü O'nadır.
(Rabbim!) Gözleri seni göremez ki anlatsın. Zira sen, yarattığın vasfedenlerden önce var idin. Onları yalnızlık vahşetinden ötürü yaratmadın. Bir yarar uğruna kullanmadın. İstediğin kişi senden öne geçemez, yakaladığın kimse senden kurtulamaz. Sana karşı gelen hükümranlığını eksiltmez. Sana boyun eğen, senin mülkünü arttırmaz. Hükmünden memnun kalmayan, senin kararını geri çeviremez. Emrinden dışarı çıkan senden müstağni olamaz. Tüm sırlar sende bellidir. Tüm bilinmezler sende belirgindir. Sen ebedisin, dolayısıyla senin zaman sınırın olmaz. Sen son noktasın, senden kaçış yok. Vaat edilen yersin. Senden kaçış yine sanadır. Her canlının kaderi senin elindedir. Herkesin dönüşü sanadır.
Ey münezzeh, şanın ne yüce! Ey münezzeh, görebildiğimiz yaratıkların ne yüce! Her bela senin kudretinin yanında ne küçük! Görebildiğimiz melekûtun ne kadar muhteşem! Bunlar, gözümüzden kaçan hükümranlığının yanında ne cılız! Dünyadaki nimetlerin ne kadar bol, ahiretteki nimetlerine göre ne kadar da küçük (az.)
...Göklerinde yerleştirdiklerin ve yerden yükselttiğin melekler, seni en iyi bilen yaratıklardır. Senden en çok korkan ve sana en yakın olanlardır. Sulbe yerleşmemiş, rahme sokulmamışlar, nutfeden yaratılmamışlardır. Zamanın hadiseleri onları dağıtmaz. Onlar senin katındaki yerlerindedir, yerleri senin yanındadır. İstekleri sende toplanır, ibadetlerinin hepsi sanadır. Emrinden gafletleri azdır. O halde kendilerine gizli olan hakikatinin künhüne de erseler, amellerini hiçe sayıp kendilerini kınarlar, kendilerinin sana gereği gibi ibadet ve itaat etmediklerini anlarlar.
Münezzeh yaratıcı ve mabutsun! Yarattıklarını güzel imtihan etmek için bir yurt yarattın. Orada bir sofra hazırladın: içecekler, yiyecekler, eşler, hizmetçiler, saraylar, ırmaklar, tarlalar, meyveler... Sonra şu sofraya davet eden bir davetçi gönderdin. Fakat ne davetçiye icabet eden, ne rağbet ettirdiğine rağbet eden ve ne de teşvik ettiğine müştak olan oldu. Yediklerinde rezil rüsva oldukları murdara yöneldiler ve sevgisinde birleştiler. Sevdikleri şey gözlerini körleştirmiş, kalplerini hasta etmiştir. Artık sağlıksız bir gözle bakmakta ve iyi duymayan bir kulakla işitmektedirler, Hevesleri, akıllarını çelmiş; dünya kalplerini öldürmüştür. O, kendini oraya kaptırmıştır. Artık dünyanın ve ondan bir şeye sahib olanların kölesi olup çıkmıştır. Gittiği yere gitmekte, yanaştığı yere yanaşmaktadır. Allah'tan sakındıran vicdanı ve öğüt alacağı bir vaizi yoktur. Elindekileri yükseliş ve inişi olmadığı şeklinde bir yanılgıyla görür. Bilmedikleri şey (bela), başlarına nasıl da gelmiştir! Emin oldukları dünyadan ayrılmışlar; ahirete, kendilerine vaat edilene gelmişlerdir.
Başlarına nitelendirilmesi zor şeyler gelmiş: Ölüm sarhoşluğu ve yok oluşun feryadı üstlerine çökmüş, kendilerinden geçmişler, renkleri atmıştır. Ölüm aralarına girmeye başlamış, kişiyle konuşması arasına girmiştir. Kişi tanıdıkları arasında gözüyle bakar, kulağıyla işitir, aklı ve zekâsı yerindedir. Giden ömrünü ve zamanın götürdüklerini düşünmektedir. Topladığı malları hatırlamaktadır. İsteklerinde helal-haram gözetmemiş, bellisini de bilirsizini de kabullenmiştir. Topladığı her şey kendisine bağlanmıştır. Onlardan ayrılmak üzere olduğunu görür. Topladıkları, nimetlenecekleri ve keyiflenecekleri şeyler olarak geridekilere kalır. Rahatlığı başkasına kalmış, yükü sırtında kalmış ve onun rehini olmuştur. Ölüm anında kendisine açığa çıkan işlerden dolayı pişmanlık duyarak ellerini ısırmaktadır. Hayattayken istediklerinden vazgeçer, başkalarının gıpta ve hasret ettiği şeylerinin onların olmasını ister. Böylece ölüm bedeninde ilerlerken kulağı da dili gibi işlemez olur.. Öyle ki daha tanıdıkları arasında diliyle konuşmaz, kulağıyla işitmez olur. Göz ucuyla tekrar tekrar yüzlerine bakar, dillerinin kıpırdayışlarını görür, sözlerini duymaz. Ölüm iyice nüfuz edip yanaşmıştır. Böylece kulağı gibi gözü de alınmıştır artık. Ruh cesedinden çıkmış, cesedi kadavra haline gelmiştir. Herkes onunla oturmaktan vahşete kapılmakta ve ondan uzak durmaktadır. Ne ağlayanına yardım edebilmekte, ne de çağıranına icabet edebilmektedir.. Sonra onu toprağa verirler. Onu orada yaptıkları ile baş başa bırakırlar, her zaman için onu görmekten mahrum kalırlar.
(Bu iş böylece devam eder, gider.)
Yazgı süresini, emir vadesini doldurunca, yaratılmışların ilki sonuncusuna eklenip de yaratılmışları yenileme isteği gelince Allah, gökyüzünü harekete geçirir, yeryüzünü yarıp titretir, dağları yerinden eder, korkunç ve karşı durulmaz gücüyle onları birbirine çarparak un-ufak hale getirir, içindekileri çıkarır, onları eskidikten sonra yeniler, ayrıldıktan sonra birleştirir. Daha sonra onları gizli kalmış işlerinden ve örtülü amellerinden sorguya çekmek için iki bölüme ayırır: Bir grubuna nimet verir, diğerinden intikam alır.
İtaatkârları kendi yanına yerleştirip, ebedi yurdunda ağırlar. Oradan taşınmayacaklardır. Şartlar kendilerini değiştirmez, korkuya kapılmaz, hastalanmaz, tehlikeye maruz kalmaz ve yolculuk zorluğuna katlanmazlar.
İsyankârları ise en berbat yurda indirmiştir. Eller boyunlara bağlı, alınlar ayaklara bitişiktir. Onlara katrana bulanmış gömlekler, ateşten düğmeli elbiseler giydirilmiştir. Sıcaklığı şiddetli bir azap içindedirler, kapı da yüzlerine kapalıdır. Hararetle ses çıkaran çok parlak, kasıp kavuran bir ateşin içindedirler. İçindekiler için gidecek yer yoktur. Tutsakları için fidye kabul olmaz, zincirleri kopmaz. Buranın bir süresi yoktur ki son bulsun, buradakilerin belirli bir ömrü yoktur ki ölsünler.
...O, (Peygamber) dünyayı çok küçük saymış, küçümsemiştir. Değersiz görmüş, ciddiye almamıştır. Bilmiştir ki Allah burasını hor olduğu için bilerek ondan uzak tutmuş ve başkasına vermiştir. Bu yüzden kalbini dünyadan çevirmiş, onun adını gönlünden çıkarmıştır. Onun süsünün gözden uzak olmasını, gösterişli bir elbise ya da bir mevki edinmemek için daha sevimli bulmuştur. Halkın özrü kalmasın diye Rabbinden haber vermiş, ümmetine uyarıcı olarak nasihat etmiş, müjdeci olarak cennete çağırmış, korkutucu olarak ateşten korkutmuştur.
Bizler peygamberlik ağacı, risaletin indiği mekân ve meleklerin inip çıktığı yeriz; ilmin madeni, hükmün kaynağıyız. Bizi sevip destek olan rahmet, düşmanımız ve bize kin besleyen ise Allah'ın kahrını beklemelidir."
KaYNaKLaR;
109.Hutbe: el-İkd'ul-Ferid, c.4, s.76, Ibn-i Abdurabbih; Rebi'ul-Ebrar, (Melekler babı) Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, (Peygamber'in Sıfatları'nda) Amedi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
109. Hutbe
Allah'ın kudreti, azameti ve kıyamet hakkında
"Her şey Allah'a boyun eğmiştir. Her şey O'nun sayesinde ayaktadır; her fakirin zenginliği, her düşkünün izzeti, her zayıfın kuvveti, her zulmedilenin sığınağıdır... O, konuşanı duymakta, her susanın içini bilmektedir. Yaşayanların rızkını karşılamak O'na aittir. Ölenin dönüşü O'nadır.
(Rabbim!) Gözleri seni göremez ki anlatsın. Zira sen, yarattığın vasfedenlerden önce var idin. Onları yalnızlık vahşetinden ötürü yaratmadın. Bir yarar uğruna kullanmadın. İstediğin kişi senden öne geçemez, yakaladığın kimse senden kurtulamaz. Sana karşı gelen hükümranlığını eksiltmez. Sana boyun eğen, senin mülkünü arttırmaz. Hükmünden memnun kalmayan, senin kararını geri çeviremez. Emrinden dışarı çıkan senden müstağni olamaz. Tüm sırlar sende bellidir. Tüm bilinmezler sende belirgindir. Sen ebedisin, dolayısıyla senin zaman sınırın olmaz. Sen son noktasın, senden kaçış yok. Vaat edilen yersin. Senden kaçış yine sanadır. Her canlının kaderi senin elindedir. Herkesin dönüşü sanadır.
Ey münezzeh, şanın ne yüce! Ey münezzeh, görebildiğimiz yaratıkların ne yüce! Her bela senin kudretinin yanında ne küçük! Görebildiğimiz melekûtun ne kadar muhteşem! Bunlar, gözümüzden kaçan hükümranlığının yanında ne cılız! Dünyadaki nimetlerin ne kadar bol, ahiretteki nimetlerine göre ne kadar da küçük (az.)
...Göklerinde yerleştirdiklerin ve yerden yükselttiğin melekler, seni en iyi bilen yaratıklardır. Senden en çok korkan ve sana en yakın olanlardır. Sulbe yerleşmemiş, rahme sokulmamışlar, nutfeden yaratılmamışlardır. Zamanın hadiseleri onları dağıtmaz. Onlar senin katındaki yerlerindedir, yerleri senin yanındadır. İstekleri sende toplanır, ibadetlerinin hepsi sanadır. Emrinden gafletleri azdır. O halde kendilerine gizli olan hakikatinin künhüne de erseler, amellerini hiçe sayıp kendilerini kınarlar, kendilerinin sana gereği gibi ibadet ve itaat etmediklerini anlarlar.
Münezzeh yaratıcı ve mabutsun! Yarattıklarını güzel imtihan etmek için bir yurt yarattın. Orada bir sofra hazırladın: içecekler, yiyecekler, eşler, hizmetçiler, saraylar, ırmaklar, tarlalar, meyveler... Sonra şu sofraya davet eden bir davetçi gönderdin. Fakat ne davetçiye icabet eden, ne rağbet ettirdiğine rağbet eden ve ne de teşvik ettiğine müştak olan oldu. Yediklerinde rezil rüsva oldukları murdara yöneldiler ve sevgisinde birleştiler. Sevdikleri şey gözlerini körleştirmiş, kalplerini hasta etmiştir. Artık sağlıksız bir gözle bakmakta ve iyi duymayan bir kulakla işitmektedirler, Hevesleri, akıllarını çelmiş; dünya kalplerini öldürmüştür. O, kendini oraya kaptırmıştır. Artık dünyanın ve ondan bir şeye sahib olanların kölesi olup çıkmıştır. Gittiği yere gitmekte, yanaştığı yere yanaşmaktadır. Allah'tan sakındıran vicdanı ve öğüt alacağı bir vaizi yoktur. Elindekileri yükseliş ve inişi olmadığı şeklinde bir yanılgıyla görür. Bilmedikleri şey (bela), başlarına nasıl da gelmiştir! Emin oldukları dünyadan ayrılmışlar; ahirete, kendilerine vaat edilene gelmişlerdir.
Başlarına nitelendirilmesi zor şeyler gelmiş: Ölüm sarhoşluğu ve yok oluşun feryadı üstlerine çökmüş, kendilerinden geçmişler, renkleri atmıştır. Ölüm aralarına girmeye başlamış, kişiyle konuşması arasına girmiştir. Kişi tanıdıkları arasında gözüyle bakar, kulağıyla işitir, aklı ve zekâsı yerindedir. Giden ömrünü ve zamanın götürdüklerini düşünmektedir. Topladığı malları hatırlamaktadır. İsteklerinde helal-haram gözetmemiş, bellisini de bilirsizini de kabullenmiştir. Topladığı her şey kendisine bağlanmıştır. Onlardan ayrılmak üzere olduğunu görür. Topladıkları, nimetlenecekleri ve keyiflenecekleri şeyler olarak geridekilere kalır. Rahatlığı başkasına kalmış, yükü sırtında kalmış ve onun rehini olmuştur. Ölüm anında kendisine açığa çıkan işlerden dolayı pişmanlık duyarak ellerini ısırmaktadır. Hayattayken istediklerinden vazgeçer, başkalarının gıpta ve hasret ettiği şeylerinin onların olmasını ister. Böylece ölüm bedeninde ilerlerken kulağı da dili gibi işlemez olur.. Öyle ki daha tanıdıkları arasında diliyle konuşmaz, kulağıyla işitmez olur. Göz ucuyla tekrar tekrar yüzlerine bakar, dillerinin kıpırdayışlarını görür, sözlerini duymaz. Ölüm iyice nüfuz edip yanaşmıştır. Böylece kulağı gibi gözü de alınmıştır artık. Ruh cesedinden çıkmış, cesedi kadavra haline gelmiştir. Herkes onunla oturmaktan vahşete kapılmakta ve ondan uzak durmaktadır. Ne ağlayanına yardım edebilmekte, ne de çağıranına icabet edebilmektedir.. Sonra onu toprağa verirler. Onu orada yaptıkları ile baş başa bırakırlar, her zaman için onu görmekten mahrum kalırlar.
(Bu iş böylece devam eder, gider.)
Yazgı süresini, emir vadesini doldurunca, yaratılmışların ilki sonuncusuna eklenip de yaratılmışları yenileme isteği gelince Allah, gökyüzünü harekete geçirir, yeryüzünü yarıp titretir, dağları yerinden eder, korkunç ve karşı durulmaz gücüyle onları birbirine çarparak un-ufak hale getirir, içindekileri çıkarır, onları eskidikten sonra yeniler, ayrıldıktan sonra birleştirir. Daha sonra onları gizli kalmış işlerinden ve örtülü amellerinden sorguya çekmek için iki bölüme ayırır: Bir grubuna nimet verir, diğerinden intikam alır.
İtaatkârları kendi yanına yerleştirip, ebedi yurdunda ağırlar. Oradan taşınmayacaklardır. Şartlar kendilerini değiştirmez, korkuya kapılmaz, hastalanmaz, tehlikeye maruz kalmaz ve yolculuk zorluğuna katlanmazlar.
İsyankârları ise en berbat yurda indirmiştir. Eller boyunlara bağlı, alınlar ayaklara bitişiktir. Onlara katrana bulanmış gömlekler, ateşten düğmeli elbiseler giydirilmiştir. Sıcaklığı şiddetli bir azap içindedirler, kapı da yüzlerine kapalıdır. Hararetle ses çıkaran çok parlak, kasıp kavuran bir ateşin içindedirler. İçindekiler için gidecek yer yoktur. Tutsakları için fidye kabul olmaz, zincirleri kopmaz. Buranın bir süresi yoktur ki son bulsun, buradakilerin belirli bir ömrü yoktur ki ölsünler.
...O, (Peygamber) dünyayı çok küçük saymış, küçümsemiştir. Değersiz görmüş, ciddiye almamıştır. Bilmiştir ki Allah burasını hor olduğu için bilerek ondan uzak tutmuş ve başkasına vermiştir. Bu yüzden kalbini dünyadan çevirmiş, onun adını gönlünden çıkarmıştır. Onun süsünün gözden uzak olmasını, gösterişli bir elbise ya da bir mevki edinmemek için daha sevimli bulmuştur. Halkın özrü kalmasın diye Rabbinden haber vermiş, ümmetine uyarıcı olarak nasihat etmiş, müjdeci olarak cennete çağırmış, korkutucu olarak ateşten korkutmuştur.
Bizler peygamberlik ağacı, risaletin indiği mekân ve meleklerin inip çıktığı yeriz; ilmin madeni, hükmün kaynağıyız. Bizi sevip destek olan rahmet, düşmanımız ve bize kin besleyen ise Allah'ın kahrını beklemelidir."
KaYNaKLaR;
109.Hutbe: el-İkd'ul-Ferid, c.4, s.76, Ibn-i Abdurabbih; Rebi'ul-Ebrar, (Melekler babı) Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, (Peygamber'in Sıfatları'nda) Amedi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
110. Hutbe
İslam’ın temellerini beyan etmektedir.
"Allah'a yakınlaşmayı isteyenlerin bu yakınlaşmadaki en temel vesileleri; Allah'a ve Resulüne iman, İslam'ın zirvesi olan Allah yolunda cihad, insan fıtratıyla uyum içinde olan ihlas kelimesi, dinin hakikati olan namazı kılmak, vacip bir fariza olan zekatı vermek, azap için bir kalkan olan Ramazan ayında oruç tutmak, yoksulluğu giderip günahları temizleyen Beyt'i haccetmek ve umre yapmak, malı çoğaltıp eceli geciktiren sıla-ı rahim yapmak,, hataları örten gizli sadaka vermek, kötü ölümü savan açık sadaka vermek, bayağı işler yapmaktan alıkoyan marufu işlemektir.
Hepiniz Allah'ı zikre koşun, bu zikirlerin en güzelidir. O'ndan muttakilere vaat ettiği şeylere rağbet edin. Şüphesiz, onun vaadi en doğru vaattir. Peygamberinizin gösterdiği yolda yürüyün, çünkü o yolların en efdalidir. Sünnetine uyun, çünkü o sünnetlerin en doğrusu olandır.
Kur'an'ı öğrenin, çünkü o sözlerin en güzelidir. Onda anlayışınızı derinleştirip kavrayışınızı genişletin. Çünkü o gönüllerin baharıdır, nuruyla şifa bulun, zira o göğüslere şifasıdır. Onu en güzel okuyuşla okuyun. Çünkü o kıssaların en faydalısıdır.
İlmi dışında amel eden âlim; cehaletten uyanmayan, tereddüt içinde şaşırıp kalan cahile benzer. Ama onun aleyhindeki hüccet daha büyük, onun pişmanlığı en derin pişmanlıktır. Allah katında en fazla kınanacak olan da odur."
KaYNaKLaR;
110.Hutbe: Tuheful-Ukul, s. 104, İbn-i Şu'be Harrani; el-Fakih, c.l, s. 131, Şeyh Saduk; İlel'uş-Şerayi, s. 114, Şeyh Saduk; el-Mehasin, s.233, Barkı; Emali, c.l, s.220 Şeyh Tusi; Bihar 'ul-Envar, c.17, s.146, Meclisi; et-Temsil ve 'l-Muhazere, s.422, Sealebi, (H. 429)
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
110. Hutbe
İslam’ın temellerini beyan etmektedir.
"Allah'a yakınlaşmayı isteyenlerin bu yakınlaşmadaki en temel vesileleri; Allah'a ve Resulüne iman, İslam'ın zirvesi olan Allah yolunda cihad, insan fıtratıyla uyum içinde olan ihlas kelimesi, dinin hakikati olan namazı kılmak, vacip bir fariza olan zekatı vermek, azap için bir kalkan olan Ramazan ayında oruç tutmak, yoksulluğu giderip günahları temizleyen Beyt'i haccetmek ve umre yapmak, malı çoğaltıp eceli geciktiren sıla-ı rahim yapmak,, hataları örten gizli sadaka vermek, kötü ölümü savan açık sadaka vermek, bayağı işler yapmaktan alıkoyan marufu işlemektir.
Hepiniz Allah'ı zikre koşun, bu zikirlerin en güzelidir. O'ndan muttakilere vaat ettiği şeylere rağbet edin. Şüphesiz, onun vaadi en doğru vaattir. Peygamberinizin gösterdiği yolda yürüyün, çünkü o yolların en efdalidir. Sünnetine uyun, çünkü o sünnetlerin en doğrusu olandır.
Kur'an'ı öğrenin, çünkü o sözlerin en güzelidir. Onda anlayışınızı derinleştirip kavrayışınızı genişletin. Çünkü o gönüllerin baharıdır, nuruyla şifa bulun, zira o göğüslere şifasıdır. Onu en güzel okuyuşla okuyun. Çünkü o kıssaların en faydalısıdır.
İlmi dışında amel eden âlim; cehaletten uyanmayan, tereddüt içinde şaşırıp kalan cahile benzer. Ama onun aleyhindeki hüccet daha büyük, onun pişmanlığı en derin pişmanlıktır. Allah katında en fazla kınanacak olan da odur."
KaYNaKLaR;
110.Hutbe: Tuheful-Ukul, s. 104, İbn-i Şu'be Harrani; el-Fakih, c.l, s. 131, Şeyh Saduk; İlel'uş-Şerayi, s. 114, Şeyh Saduk; el-Mehasin, s.233, Barkı; Emali, c.l, s.220 Şeyh Tusi; Bihar 'ul-Envar, c.17, s.146, Meclisi; et-Temsil ve 'l-Muhazere, s.422, Sealebi, (H. 429)
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
111. Hutbe
Allah'a hamd-u senadan sonra dünyaya tapmayı kınamaktadır.
"Sizi dile damağa hoş gelen, görünüşü güzel olan dünya hakkında uyarırım. Dünya şehvetlerle bezenmiştir. Nimetleri yakın olduğundan kendisini sevdirir. Az bir hoşlukla iyi görünür, emellerle bezenir, aldatıcı şeylerle kaplanmıştır. Verdiği sevinç baki olmadığı gibi, derdinden ve kederinden kurtuluş imkânı da yoktur. Çok aldatıcı ve zarar vericidir. Değişken ve yok olucu, fani, helak olucudur, içindekileri yer bitirir. Dünya kendini isteyenlerin tüm arzularına cevap verecek bir hale gelse ve onları kendinden razı etse, yine de noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın şu buyruğunu aşamaz: "Gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, sonunda kurur ve rüzgâr savurur; Allah her şeye kadirdir." (Kehf: 45)
Dünyadaki herkes için sevinçten sonra gözyaşı, her ikbalinin de dönüşü vardır. Henüz başına yumuşak mutluluk yağmurları yağmadan, bela şimşekleri iner. Birine sabahleyin yardım eder, akşam olunca tanımamazlıktan gelir. Eğer bir tarafı hoş ve tadıysa, diğer bir tarafı da acı ve beladır. Onun zevkine erip, güzelliğini tadamadan belaları ve dertleri ulaşır, selamete kavuşup akşamlamadan, mutlaka korkuyla sabahlar.
Aldatan dünyada ne varsa hepsi aldatıcıdır. Fanidir, içindekiler yok olur. Onun azıklarından, takvadan başka hiç birinde hayır yoktur. Ondan az şey elde eden, çokça güven; çok şey elde eden ise helaki için korku ve endişe elde etmiş demektir. Zaten kazandıkları da az sonra yok olur. Dünya, nice güveneni derde; nice mutmain olanı helake uğratmış, nice büyüğü hakir, nice benlik davası güdeni zelil kılmıştır. Onun saltanatı elden ele dolaşır; yaşamı bulanıktır. Lezzetlisi lezzetsiz, tatlısı acı, gıdası zehir, tutunulacak her şeyi çürümüştür; tutanın elinde kalır. Orada diri olan ölümü bekler; sağlam olan hastalığa maruzdur. Mülkü kalıcı değil, güçlü olanı mağlup, malı olan mihnete uğramış, ona komşu olan yağmalanmıştır.
Sizden önce daha çok yaşayıp eser bırakanların, olmayacak emeller peşinde koşanların, yardımcıları hazır ve orduları çok olanların yurdunda değil misiniz? Onlar da dünyaya tapular, nasıl da dinlerini bırakıp dünyaya aldandılar, taptılar. Ondan sonra, kendilerini menzile ulaştıracak azık almadan, o güç yolları aşacak binekleri olmadan göçüverdiler. Acaba dünyanın, onlardan birini fidye karşılığı bıraktığını, onlara yardımda bulunduğunu, onlarla dostluk kurduğunu gördünüz mü hiç?
Hayır, aksine onları belalara uğram, yıprattı; yüzüstü yere atıp, ayaklarının altında ezdi. Onlara ancak ölümle yardım etti. Ebediyen ayrılıp gittikleri zaman kendisini seçip uyanları, kendisine dayananları tanımadığını mutlaka görmüşsünüzdür. Onlara açlıktan başka bir azık mı verdi? Baskı ve darlık dışında bir yurt mu edindirdi? Karanlıklar dışında bir aydınlık mı hediye etti? Pişmanlık dışında bir şey mi getirdi? Acaba böyle bir dünyayı her şeyden öne mi geçirirsiniz? Ona güvenir misiniz? İnsanları ona teşvik mi edersiniz? Bu yurt; kendisine karşı kötümser olmayan ve korku içinde yaşamayan kimseler için ne kötü yurttur.
Onu bırakıp gideceğinizi, göçeceğinizi bilin, gerçi bilirsiniz ya! "Kuvvet bakımından bizden kuvvetli olan kimdir?" (Fussilet: 15) diyenlerden öğüt alın. İstemedikleri bineklere bindirilerek kabirlere indirildiler, misafirliğe çağrılmadan mezarlarına kondular. Kerpiçten kabirleri örüldü. Kefenleri topraktan biçildi. Çürümüş kemiklere komşu oldu. Arak çağırana gidemeyen komşular oldular; onlara yapılan hiç bir zulmü gideremez, feryat edene aldırış bile edemezler. Ne yağmura sevinir, ne de kuraklıktan ümitsizliğe kapılırlar. Topluluk gibi görünürler, ama yalnızdırlar. Komşu gibi görünürler, ama uzaktırlar. Uzak değiller, fakat birbirlerini ziyaret etmezler, yakındırlar, ama birbirlerine yakınlaşmazlar. Kinleri yitmiş halım kişiler, hasetleri ölmüş habersizlerdir. Ne zararlarından korkulur, ne de defetmek için çare düşünülür. Yerin üstünü bırakıp altını, genişliğini bırakıp darlığını, akrabalarla birlikte olmak yerine gurbeti, aydınlığını bırakıp karanlığını yurt edinmişlerdir. Topraktan geldikleri gibi toprağa geri döndüler. Dünyadan ayakları yalın, bedenleri çıplak olarak sadece amelleriyle ayrılmış, ebedi yaşayışa, beka yurduna göçmüşlerdir. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah da şöyle buyurmaktadır: "İlk kez yarattığımız gibi katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar yaratacağız. Şüphesiz biz yapanlarız." (Enbiya: 104)
KaYNaKLaR;
111.Hutbe: el-Munik, Muhammed bin Ümran el-Merzbani, (Ö. 384); Tuheful-Ukul, s.127, İbn-i Şu'be Harrani; Destur-u Mealim'ul-Hikem, s.51, Kadı Kudai; Metalib'us-Suul, s. 144, İbn-i Talha Şafii; en-Nihaye, c.l, s. 18, 25, 308, İbn-i Esir; el-Beyan ve't-Tebyin, c.2, s. 112, Cahiz; Uyun'ul-Ahbar. s.2, s.250, İbn-i Kuteybe; Bihar'ul-Envar, c.17, s. 167, 163, Meclisi; Senaateyn, s.277, Ebu Hilal Askeri; el-İkd'ul-Ferid, c.2, s.160, İbn-i Abdurabbih
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
111. Hutbe
Allah'a hamd-u senadan sonra dünyaya tapmayı kınamaktadır.
"Sizi dile damağa hoş gelen, görünüşü güzel olan dünya hakkında uyarırım. Dünya şehvetlerle bezenmiştir. Nimetleri yakın olduğundan kendisini sevdirir. Az bir hoşlukla iyi görünür, emellerle bezenir, aldatıcı şeylerle kaplanmıştır. Verdiği sevinç baki olmadığı gibi, derdinden ve kederinden kurtuluş imkânı da yoktur. Çok aldatıcı ve zarar vericidir. Değişken ve yok olucu, fani, helak olucudur, içindekileri yer bitirir. Dünya kendini isteyenlerin tüm arzularına cevap verecek bir hale gelse ve onları kendinden razı etse, yine de noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın şu buyruğunu aşamaz: "Gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, sonunda kurur ve rüzgâr savurur; Allah her şeye kadirdir." (Kehf: 45)
Dünyadaki herkes için sevinçten sonra gözyaşı, her ikbalinin de dönüşü vardır. Henüz başına yumuşak mutluluk yağmurları yağmadan, bela şimşekleri iner. Birine sabahleyin yardım eder, akşam olunca tanımamazlıktan gelir. Eğer bir tarafı hoş ve tadıysa, diğer bir tarafı da acı ve beladır. Onun zevkine erip, güzelliğini tadamadan belaları ve dertleri ulaşır, selamete kavuşup akşamlamadan, mutlaka korkuyla sabahlar.
Aldatan dünyada ne varsa hepsi aldatıcıdır. Fanidir, içindekiler yok olur. Onun azıklarından, takvadan başka hiç birinde hayır yoktur. Ondan az şey elde eden, çokça güven; çok şey elde eden ise helaki için korku ve endişe elde etmiş demektir. Zaten kazandıkları da az sonra yok olur. Dünya, nice güveneni derde; nice mutmain olanı helake uğratmış, nice büyüğü hakir, nice benlik davası güdeni zelil kılmıştır. Onun saltanatı elden ele dolaşır; yaşamı bulanıktır. Lezzetlisi lezzetsiz, tatlısı acı, gıdası zehir, tutunulacak her şeyi çürümüştür; tutanın elinde kalır. Orada diri olan ölümü bekler; sağlam olan hastalığa maruzdur. Mülkü kalıcı değil, güçlü olanı mağlup, malı olan mihnete uğramış, ona komşu olan yağmalanmıştır.
Sizden önce daha çok yaşayıp eser bırakanların, olmayacak emeller peşinde koşanların, yardımcıları hazır ve orduları çok olanların yurdunda değil misiniz? Onlar da dünyaya tapular, nasıl da dinlerini bırakıp dünyaya aldandılar, taptılar. Ondan sonra, kendilerini menzile ulaştıracak azık almadan, o güç yolları aşacak binekleri olmadan göçüverdiler. Acaba dünyanın, onlardan birini fidye karşılığı bıraktığını, onlara yardımda bulunduğunu, onlarla dostluk kurduğunu gördünüz mü hiç?
Hayır, aksine onları belalara uğram, yıprattı; yüzüstü yere atıp, ayaklarının altında ezdi. Onlara ancak ölümle yardım etti. Ebediyen ayrılıp gittikleri zaman kendisini seçip uyanları, kendisine dayananları tanımadığını mutlaka görmüşsünüzdür. Onlara açlıktan başka bir azık mı verdi? Baskı ve darlık dışında bir yurt mu edindirdi? Karanlıklar dışında bir aydınlık mı hediye etti? Pişmanlık dışında bir şey mi getirdi? Acaba böyle bir dünyayı her şeyden öne mi geçirirsiniz? Ona güvenir misiniz? İnsanları ona teşvik mi edersiniz? Bu yurt; kendisine karşı kötümser olmayan ve korku içinde yaşamayan kimseler için ne kötü yurttur.
Onu bırakıp gideceğinizi, göçeceğinizi bilin, gerçi bilirsiniz ya! "Kuvvet bakımından bizden kuvvetli olan kimdir?" (Fussilet: 15) diyenlerden öğüt alın. İstemedikleri bineklere bindirilerek kabirlere indirildiler, misafirliğe çağrılmadan mezarlarına kondular. Kerpiçten kabirleri örüldü. Kefenleri topraktan biçildi. Çürümüş kemiklere komşu oldu. Arak çağırana gidemeyen komşular oldular; onlara yapılan hiç bir zulmü gideremez, feryat edene aldırış bile edemezler. Ne yağmura sevinir, ne de kuraklıktan ümitsizliğe kapılırlar. Topluluk gibi görünürler, ama yalnızdırlar. Komşu gibi görünürler, ama uzaktırlar. Uzak değiller, fakat birbirlerini ziyaret etmezler, yakındırlar, ama birbirlerine yakınlaşmazlar. Kinleri yitmiş halım kişiler, hasetleri ölmüş habersizlerdir. Ne zararlarından korkulur, ne de defetmek için çare düşünülür. Yerin üstünü bırakıp altını, genişliğini bırakıp darlığını, akrabalarla birlikte olmak yerine gurbeti, aydınlığını bırakıp karanlığını yurt edinmişlerdir. Topraktan geldikleri gibi toprağa geri döndüler. Dünyadan ayakları yalın, bedenleri çıplak olarak sadece amelleriyle ayrılmış, ebedi yaşayışa, beka yurduna göçmüşlerdir. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah da şöyle buyurmaktadır: "İlk kez yarattığımız gibi katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar yaratacağız. Şüphesiz biz yapanlarız." (Enbiya: 104)
KaYNaKLaR;
111.Hutbe: el-Munik, Muhammed bin Ümran el-Merzbani, (Ö. 384); Tuheful-Ukul, s.127, İbn-i Şu'be Harrani; Destur-u Mealim'ul-Hikem, s.51, Kadı Kudai; Metalib'us-Suul, s. 144, İbn-i Talha Şafii; en-Nihaye, c.l, s. 18, 25, 308, İbn-i Esir; el-Beyan ve't-Tebyin, c.2, s. 112, Cahiz; Uyun'ul-Ahbar. s.2, s.250, İbn-i Kuteybe; Bihar'ul-Envar, c.17, s. 167, 163, Meclisi; Senaateyn, s.277, Ebu Hilal Askeri; el-İkd'ul-Ferid, c.2, s.160, İbn-i Abdurabbih
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
112. Hutbe
Ölüm meleğinin canları alması ve kulların Allah 'ı nitelendirme hususundaki afiyetlerin beyanı hakkında...
"Eve girdiği zaman onu (Azrail'i) hissediyor musun? Ya da birinin canını alırken onu görür müsün? Dahası, cenini anası karnında nasıl öldürür? Oraya bazı yarıklardan mı sızmakta, yoksa Rabbinin izniyle ona ruh mu icabet etmektedir? Yoksa zaten onun için bir yerde mi oturmaktadır? Kendi gibi bir yaratılışı vasfetmekten aciz kişi, ilahını nasıl vasfetsin?"
KaYNaKLaR;
112.Hutbe: Uyun'ul-Hikem ve'l-Mevaiz, İbn-i Şakir Leysi Vasiti; Bihar'ul-Envar, c.77, s.430, Meclisi;
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
112. Hutbe
Ölüm meleğinin canları alması ve kulların Allah 'ı nitelendirme hususundaki afiyetlerin beyanı hakkında...
"Eve girdiği zaman onu (Azrail'i) hissediyor musun? Ya da birinin canını alırken onu görür müsün? Dahası, cenini anası karnında nasıl öldürür? Oraya bazı yarıklardan mı sızmakta, yoksa Rabbinin izniyle ona ruh mu icabet etmektedir? Yoksa zaten onun için bir yerde mi oturmaktadır? Kendi gibi bir yaratılışı vasfetmekten aciz kişi, ilahını nasıl vasfetsin?"
KaYNaKLaR;
112.Hutbe: Uyun'ul-Hikem ve'l-Mevaiz, İbn-i Şakir Leysi Vasiti; Bihar'ul-Envar, c.77, s.430, Meclisi;
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
113. Hutbe
Dünyaya tapmayı kınama hakkında...
"Dünyadan el çekmenizi tavsiye ederim. Orası göçülecek yerdir, konaklanacak değil. Aldatıcı şeylerle süslenmiş, onlarla aldatmıştır. Rabbinin katında bayağı görülmüş bir yurttur. Helali haramına, hayrı şerrine katışıktır. Hayat ölümle, tatlı acı ile iç-içedir. Bu yüzden Allah onun dostlarına özgü kılmamıştır ve onu düşmanlarından esirgememiştir.
Hayrı gönülsüz, şerri hazırdır. Ondan toplanan tükenir, edinilen mülk alınır. Bayındırı harap olur. Yapısı çöküp gidecek binaya benzeyen, ömrü de azığının bitmesiyle biten ve müddeti de bir sefer gibi sona erecek olan diyardan ne hayır gelir! Allah'ın size farz kıldığı şeyler için çalışın, sizden istediğini eda etme gayretini de vermesini dileyin.
Sizi çağırmasından önce ölümün çağrısına kulak verip dinleyin. Zahitler, dünyada gülseler bile kalpleri ağlar, sevinçli olsalar da üzülür ve gıpta edilecek kadar lütfe erseler de az kulluk ettikleri için kendilerine kızarlar. Eceli hatırlamak kalbinizden silinmiş, yalan istekler sizi kuşatmış, dünya sizi ahiretten fazla avucuna almış, çabuk elde edilen dünya nimeti, zamanla elde edilecek ahireti gönüllerinizden çıkarmıştır. Siz Allah'ın dininde kardeşsiniz. Sizleri ancak gönüllerinizdeki çirkinlik ve kalplerinizdeki kötülük birbirinden ayırdı. Birbirinize yardım etmiyor, öğüt vermiyor, ihsanda bulunmuyor, birbirinizi sevmiyorsunuz. Size ne oluyor ki, dünyada edindiğiniz az şeye seviniyor, ahiretten yitirdiğiniz çok şeye üzülmüyorsunuz? Dünyadan yitirdiğiniz az ve önemsiz şeyler sizi ızdıraba itiyor, ızdırabınız yüzlerinizde beliriyor; az bir şey kaybedince sabrınız tükeniyor. Sanki orası sizin ebedi yurdunuz, metası da de size ebedi gibi göründü. Ayıbınızı yüzünüze söylemesinden korktuğunuz için hiç biriniz kardeşinizin ayıbını söylemiyorsunuz. Gerçekten ahireti terk etmek ve dünya sevmekte el ele verdiniz. Dininiz dillerinize pelesenk olmuş, Sanki her biriniz amelini işleyip tamamlamış, efendisinin rızasını kazanmıştır."
KaYNaKLaR;
113.Hutbe: Rebi'ul-Ebrar, Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, s.76, 189, Amedi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
113. Hutbe
Dünyaya tapmayı kınama hakkında...
"Dünyadan el çekmenizi tavsiye ederim. Orası göçülecek yerdir, konaklanacak değil. Aldatıcı şeylerle süslenmiş, onlarla aldatmıştır. Rabbinin katında bayağı görülmüş bir yurttur. Helali haramına, hayrı şerrine katışıktır. Hayat ölümle, tatlı acı ile iç-içedir. Bu yüzden Allah onun dostlarına özgü kılmamıştır ve onu düşmanlarından esirgememiştir.
Hayrı gönülsüz, şerri hazırdır. Ondan toplanan tükenir, edinilen mülk alınır. Bayındırı harap olur. Yapısı çöküp gidecek binaya benzeyen, ömrü de azığının bitmesiyle biten ve müddeti de bir sefer gibi sona erecek olan diyardan ne hayır gelir! Allah'ın size farz kıldığı şeyler için çalışın, sizden istediğini eda etme gayretini de vermesini dileyin.
Sizi çağırmasından önce ölümün çağrısına kulak verip dinleyin. Zahitler, dünyada gülseler bile kalpleri ağlar, sevinçli olsalar da üzülür ve gıpta edilecek kadar lütfe erseler de az kulluk ettikleri için kendilerine kızarlar. Eceli hatırlamak kalbinizden silinmiş, yalan istekler sizi kuşatmış, dünya sizi ahiretten fazla avucuna almış, çabuk elde edilen dünya nimeti, zamanla elde edilecek ahireti gönüllerinizden çıkarmıştır. Siz Allah'ın dininde kardeşsiniz. Sizleri ancak gönüllerinizdeki çirkinlik ve kalplerinizdeki kötülük birbirinden ayırdı. Birbirinize yardım etmiyor, öğüt vermiyor, ihsanda bulunmuyor, birbirinizi sevmiyorsunuz. Size ne oluyor ki, dünyada edindiğiniz az şeye seviniyor, ahiretten yitirdiğiniz çok şeye üzülmüyorsunuz? Dünyadan yitirdiğiniz az ve önemsiz şeyler sizi ızdıraba itiyor, ızdırabınız yüzlerinizde beliriyor; az bir şey kaybedince sabrınız tükeniyor. Sanki orası sizin ebedi yurdunuz, metası da de size ebedi gibi göründü. Ayıbınızı yüzünüze söylemesinden korktuğunuz için hiç biriniz kardeşinizin ayıbını söylemiyorsunuz. Gerçekten ahireti terk etmek ve dünya sevmekte el ele verdiniz. Dininiz dillerinize pelesenk olmuş, Sanki her biriniz amelini işleyip tamamlamış, efendisinin rızasını kazanmıştır."
KaYNaKLaR;
113.Hutbe: Rebi'ul-Ebrar, Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, s.76, 189, Amedi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
114. Hutbe
Bu hutbede insanlara öğüt vermektedir.
"Hamdı nimetlere, nimetleri şükre kavuşturan Allah'a hamd olsun. Tıpkı belalarına hamd ettiğimiz gibi, nimetlerine de hamd ederiz. Kendisine emredilenlerde yavaş davranan, nehyedilenlere koşan nefsin şerrinden Allah'a sığınırız. İlminin kuşattığı, kitabının tek tek saydığı şeylerle O'ndan bağışlanma dileriz. Bir ilim ki sınırlı değil, bir kitap ki hiç bir şey dışta bırakılmamış. Biz O'na; gaybı bizzat görmüş, vaat edilene vakıf olmuş kimselerin iman ettikleri gibi; ihlâsıyla şirki, yakiniyle şüpheyi ortadan kaldıran bir imanla iman ederiz.
Şahadet ederiz ki Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Tektir ve O'nun ortağı da yoktur. Hakeza (Şahadet ederiz ki) Muhammed (s.a.a) onun kulu ve Resulüdür. Bu iki şahadet; sözü yüceltir, ameli yükseltir. Bu ikisinin konulduğu mizan hafiflemez, kaldırıldığı mizan da ağır gelmez.
Ey Allah'ın kulları! Sizi hedefe götürecek azık ve sığındığınızda sizi kurtaracak bir sığınak olan ilahi takvaya sarılmayı tavsiye ediyorum. Azık ve sığmak odur. En duyarlı davetçi ona davet etmiş, en güzel anlayıp belleyen de onu anlamış ve bellemiştir. Takvaya çağıran, gerçek tebliği yapmış, takvayı anlayan da gerçekten kurtulmuştur.
Ey Allah'ın kulları! Allah korkusu (takva), Allah'ın dostlarını O'nun koymuş olduğu haramlarını çiğnemekten alıkoyar, dostlarının kalplerini, O'nun korkusuna bağlar. Öyle ki onları seherlere kadar ayakta tutar, kavurucu bir günde (oruç tutarak) susuz bırakır da gene onlarda yorgunluk yerine rahat, susuzluk yerine suya kanmışlık görülür. Ölümün yakın olduğunu gördüklerinden salih amele koşarlar. Emellerini yalanlar, ecellerini gözetirler.
Sonra dünya yokluk, zahmet, değişiklik ve ibret yurdudur. Dünyanın yokluk diyarı olması, yayını okuna takmış olmasından dolayıdır. O okun sivri ucu hedefini şaşmaz, yarası da tedavi edilmez. Diriyi ölü yapar, sağlamı sakat, başı selamette olanı da derde sokar. Doymayan bir yiyici, kanmayan bir içicidir.
Dünyanın bir zahmet yeridir; zira kişi yemeyeceği malı yığar, oturmayacağı evleri yapar. Sonra da gider Allah'ın huzuruna çıkar. Ne yanında taşıdığı malı vardır, ne de oturduğu binaları.
Dünya değişiklik yeridir; zira acılanılacak kimseye gıpta edersin, gıpta edilecek kimseye de acırsın. Dünyada nimetler çabucak kaybolur, sıkınalar birden bire bastırır.
Dünya ibret yurdudur; zira insan emeline ulaşmak üzereyken, birden ölüm onun emellerini yok eder. Ne emeline kavuşur; ne de hayal etmeyi terk eder. Fesubhanellah!
Dünya mutluluğu ne müthiş bir mutluluk! Susuzluğa kandırışı ne harika! Ve ne güzel gölgelendiriyor kavurucu sıcaklarda! Azrail gelince geri çevrilemez, giden de geri getirilemez. Fesubhanellah! Yaşayan ölüme kavuşmaya ölüden daha yakın, ölü de hayata yaşayandan daha uzak.
Cezası olmayan hiç bir kötülük, mükâfatı olmayan hiç bir hayır yoktur. Dünyadaki her şeyi işitmek onu görmekten, ahiretteki her şeyi görmek onları işitmekten daha zor/büyük bir şeydir. Size görmek değil de işitmek, gayba muttali olmak değil de haberdar olmak yetsin.
Şunu bilmelisiniz ki dünyada eksilip ahirette artan şey; dünyada artıp da ahirette eksilenden daha hayırlıdır. Nice eksilen karlı olur, nice artan da zararlı! Emrolunduğunuz şeyler, nehiy olunduklarınızdan daha geniş; size helal kılınanlar, haram kılınanlardan daha çoktur. Öyleyse, az olanları çok olanlar için; dar olanı da geniş olanlar için terk ediniz. Allah sizin rızkınızı üstlenmiş ve sizler de (farz kıldıklarıyla) amel etmekle emrolundunuz. Onun size üstlendiği şey için çalışmayı, size farz kılınanla amel etmekten daha üstün tutmayın. Bununla beraber Allah'a yemin olsun ki şüpheler doğmuş, kesin şeyleri bürümüştür. Hatta sanki üstlenilen şey (azık) size farzmış; farz kılınan (amel) da sizden kaldırılmış gibi telakki edilmeye başlanmıştır.
O halde (salih) amel islemeye gayret edin. Ölümün ansızın gelip çatmasından korkun. Çünkü kaybolan rızkın geri gelmesi umulabilir, ancak kaybolan ömrün gelmesi mümkün olmaz. Bugün elden kaçan bir rızık, yarın daha bir artmış şekilde geri gelebilir. Oysa dün ömrünüzden kaybettiğiniz bir vaktin bugün geri dönmesini bekleyemezsiniz. Umut gelenle, yeis geçenle beraberdir. Öyleyse "Allah'tan gereği gibi korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün." (Al-i İmran: 102)
KaYNaKLaR;
114.Hutbe: et-Teraz, c.2, s.335, Seyyid Yemani; Tuheful-Ukul, s. 156, İbn-i Şu'be Herrani, Rebi'ul-Ebrar, Zemahşeri; Destur-u Mealim'ul-Hikem, s.33, Kadı Kudai; Gurer'ul-Hikem, Amedi; Emali, c.2, s. 107, Şeyh Tusi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
114. Hutbe
Bu hutbede insanlara öğüt vermektedir.
"Hamdı nimetlere, nimetleri şükre kavuşturan Allah'a hamd olsun. Tıpkı belalarına hamd ettiğimiz gibi, nimetlerine de hamd ederiz. Kendisine emredilenlerde yavaş davranan, nehyedilenlere koşan nefsin şerrinden Allah'a sığınırız. İlminin kuşattığı, kitabının tek tek saydığı şeylerle O'ndan bağışlanma dileriz. Bir ilim ki sınırlı değil, bir kitap ki hiç bir şey dışta bırakılmamış. Biz O'na; gaybı bizzat görmüş, vaat edilene vakıf olmuş kimselerin iman ettikleri gibi; ihlâsıyla şirki, yakiniyle şüpheyi ortadan kaldıran bir imanla iman ederiz.
Şahadet ederiz ki Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. Tektir ve O'nun ortağı da yoktur. Hakeza (Şahadet ederiz ki) Muhammed (s.a.a) onun kulu ve Resulüdür. Bu iki şahadet; sözü yüceltir, ameli yükseltir. Bu ikisinin konulduğu mizan hafiflemez, kaldırıldığı mizan da ağır gelmez.
Ey Allah'ın kulları! Sizi hedefe götürecek azık ve sığındığınızda sizi kurtaracak bir sığınak olan ilahi takvaya sarılmayı tavsiye ediyorum. Azık ve sığmak odur. En duyarlı davetçi ona davet etmiş, en güzel anlayıp belleyen de onu anlamış ve bellemiştir. Takvaya çağıran, gerçek tebliği yapmış, takvayı anlayan da gerçekten kurtulmuştur.
Ey Allah'ın kulları! Allah korkusu (takva), Allah'ın dostlarını O'nun koymuş olduğu haramlarını çiğnemekten alıkoyar, dostlarının kalplerini, O'nun korkusuna bağlar. Öyle ki onları seherlere kadar ayakta tutar, kavurucu bir günde (oruç tutarak) susuz bırakır da gene onlarda yorgunluk yerine rahat, susuzluk yerine suya kanmışlık görülür. Ölümün yakın olduğunu gördüklerinden salih amele koşarlar. Emellerini yalanlar, ecellerini gözetirler.
Sonra dünya yokluk, zahmet, değişiklik ve ibret yurdudur. Dünyanın yokluk diyarı olması, yayını okuna takmış olmasından dolayıdır. O okun sivri ucu hedefini şaşmaz, yarası da tedavi edilmez. Diriyi ölü yapar, sağlamı sakat, başı selamette olanı da derde sokar. Doymayan bir yiyici, kanmayan bir içicidir.
Dünyanın bir zahmet yeridir; zira kişi yemeyeceği malı yığar, oturmayacağı evleri yapar. Sonra da gider Allah'ın huzuruna çıkar. Ne yanında taşıdığı malı vardır, ne de oturduğu binaları.
Dünya değişiklik yeridir; zira acılanılacak kimseye gıpta edersin, gıpta edilecek kimseye de acırsın. Dünyada nimetler çabucak kaybolur, sıkınalar birden bire bastırır.
Dünya ibret yurdudur; zira insan emeline ulaşmak üzereyken, birden ölüm onun emellerini yok eder. Ne emeline kavuşur; ne de hayal etmeyi terk eder. Fesubhanellah!
Dünya mutluluğu ne müthiş bir mutluluk! Susuzluğa kandırışı ne harika! Ve ne güzel gölgelendiriyor kavurucu sıcaklarda! Azrail gelince geri çevrilemez, giden de geri getirilemez. Fesubhanellah! Yaşayan ölüme kavuşmaya ölüden daha yakın, ölü de hayata yaşayandan daha uzak.
Cezası olmayan hiç bir kötülük, mükâfatı olmayan hiç bir hayır yoktur. Dünyadaki her şeyi işitmek onu görmekten, ahiretteki her şeyi görmek onları işitmekten daha zor/büyük bir şeydir. Size görmek değil de işitmek, gayba muttali olmak değil de haberdar olmak yetsin.
Şunu bilmelisiniz ki dünyada eksilip ahirette artan şey; dünyada artıp da ahirette eksilenden daha hayırlıdır. Nice eksilen karlı olur, nice artan da zararlı! Emrolunduğunuz şeyler, nehiy olunduklarınızdan daha geniş; size helal kılınanlar, haram kılınanlardan daha çoktur. Öyleyse, az olanları çok olanlar için; dar olanı da geniş olanlar için terk ediniz. Allah sizin rızkınızı üstlenmiş ve sizler de (farz kıldıklarıyla) amel etmekle emrolundunuz. Onun size üstlendiği şey için çalışmayı, size farz kılınanla amel etmekten daha üstün tutmayın. Bununla beraber Allah'a yemin olsun ki şüpheler doğmuş, kesin şeyleri bürümüştür. Hatta sanki üstlenilen şey (azık) size farzmış; farz kılınan (amel) da sizden kaldırılmış gibi telakki edilmeye başlanmıştır.
O halde (salih) amel islemeye gayret edin. Ölümün ansızın gelip çatmasından korkun. Çünkü kaybolan rızkın geri gelmesi umulabilir, ancak kaybolan ömrün gelmesi mümkün olmaz. Bugün elden kaçan bir rızık, yarın daha bir artmış şekilde geri gelebilir. Oysa dün ömrünüzden kaybettiğiniz bir vaktin bugün geri dönmesini bekleyemezsiniz. Umut gelenle, yeis geçenle beraberdir. Öyleyse "Allah'tan gereği gibi korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün." (Al-i İmran: 102)
KaYNaKLaR;
114.Hutbe: et-Teraz, c.2, s.335, Seyyid Yemani; Tuheful-Ukul, s. 156, İbn-i Şu'be Herrani, Rebi'ul-Ebrar, Zemahşeri; Destur-u Mealim'ul-Hikem, s.33, Kadı Kudai; Gurer'ul-Hikem, Amedi; Emali, c.2, s. 107, Şeyh Tusi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
115. Hutbe
Hz. Ali'nin yağmur duası:
"Ey Allah'ım! Dağlarımız kurudu, topraklarımız tozlandı, hayvanlarımız susadı, hepsi de ağıllarında şaşkınlık içinde, yavrusunu kaybetmiş anne gibi inlemekteler. Otsuz otlaklarda şaşkın şaşkın dolaşmakla, susuz pınarlara doluşmakla yoruldular.
Ey Allah'ım! Koyunların iniltisi ve develerin böğürtüsüne acı.
Ey Allah’ım! Onların yollardaki şaşkınlığına ve ağıllarındaki iniltilerine acı.
Ey Allah'ım! Yılların sıkıntıları üzerimize çöreklenince, yağacakmış gibi olup da yağmur yüklü bulutlar yağmayınca sana geldik. Sen, başı darda kalanlara ümit kapışısın. Sen, her isteyenin sorununu halledensin.. Hayvanların umutsuzluğa düştüğü, bulutların gelmediği, yaylım develerinin helak olduğu şu zamanda bizi amellerimiz ve günahlarımızdan dolayı yargılamaman için sana dua ediyoruz. Bizim üzerimize yağmuru bol bulutlar, bereketli bol bir ilkbahar, gönüllere sevinç veren bitkiler göndererek bol rahmetini yay. Ölmüş şeyleri dirilten, kaybedilenleri geri getiren bir rahmet!
Ey Allah'ım senden su istiyoruz; kana kana doyuracak, diriltecek, tertemiz, bereketli, verimli, kökleri filizlendiren, dallan meyvelendiren, yaprakları yemyeşil eden, kullarından zayıf olanları güçlendiren ve ölü olan arazileri canlandıran bolca bir su...
Ey Allah'ım senden bereketli topraklarımızı bitkilerle dolduracak, vadilerimizi canlandıracak, çevremizi yemyeşil edecek, meyvelerimizi bollaştıracak, hayvanlarımızı yaşatacak, en uzak yöndeki komşularımızı faydalandıracak, güneşli çöller ve tarlaları nasiplendirecek bir su istiyoruz. Fakir iklimlere ve çöllerdeki vahşi hayvanlara sonsuz ikramını ve geniş bereketini nasip et.
Rabbim bizim üzerimize her tarafı ıslatacak, bardaktan boşanırcasına bir yağmur indir. Bir yağmur ki, taneleri sicim gibi insin, biri bitince biri başlasın. Ne yalancı şimşekler, ne de yalancı bulutları olsun. Ne yağmur getirmeyen parça parça bulutlar, ne de görünüp kaybolan bulutlar. Gönderdiğin bu yağmur, kıtlıktakilerin meralarını yemyeşil yapsın, kuraklıktakileri de bereketinle diriltsin. Çünkü sen, "Onlar umutsuzluğa düştüğünde yağmuru indirir ve rahmetini yayarsın. Sen çok övülen bir velisin." (Şura: 28)
Seyyid Razi burada bazı cümleleri açıklıyor ki bunları tercümeye aktarmaya çalıştık.
KaYNaKLaR;
115.Hutbe: el-Fakih, c.l, s. 335, Şeyh Saduk; Misbah'ul-Muteheccid, Şeyh Tusi; Rebi'ul-Ebrar, ("sihab ve meter" babı) Zemahşeri; Usul-u Kafi, c.5, s.53; el-İkd'ul-Ferid, c.4, s,338 İbn-i Abdurabbih; Kitab'ul-Cemel, Vakidi; el-İrşad, s. 139, 159, Şeyh Mufıd; Tecarib'ul-Umem, İbn-i Meskuye, Te'sis'us-Şia adlı kitaba bakınız, s.415; Emali, c.l, s.220, Şeyh Tusi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
115. Hutbe
Hz. Ali'nin yağmur duası:
"Ey Allah'ım! Dağlarımız kurudu, topraklarımız tozlandı, hayvanlarımız susadı, hepsi de ağıllarında şaşkınlık içinde, yavrusunu kaybetmiş anne gibi inlemekteler. Otsuz otlaklarda şaşkın şaşkın dolaşmakla, susuz pınarlara doluşmakla yoruldular.
Ey Allah'ım! Koyunların iniltisi ve develerin böğürtüsüne acı.
Ey Allah’ım! Onların yollardaki şaşkınlığına ve ağıllarındaki iniltilerine acı.
Ey Allah'ım! Yılların sıkıntıları üzerimize çöreklenince, yağacakmış gibi olup da yağmur yüklü bulutlar yağmayınca sana geldik. Sen, başı darda kalanlara ümit kapışısın. Sen, her isteyenin sorununu halledensin.. Hayvanların umutsuzluğa düştüğü, bulutların gelmediği, yaylım develerinin helak olduğu şu zamanda bizi amellerimiz ve günahlarımızdan dolayı yargılamaman için sana dua ediyoruz. Bizim üzerimize yağmuru bol bulutlar, bereketli bol bir ilkbahar, gönüllere sevinç veren bitkiler göndererek bol rahmetini yay. Ölmüş şeyleri dirilten, kaybedilenleri geri getiren bir rahmet!
Ey Allah'ım senden su istiyoruz; kana kana doyuracak, diriltecek, tertemiz, bereketli, verimli, kökleri filizlendiren, dallan meyvelendiren, yaprakları yemyeşil eden, kullarından zayıf olanları güçlendiren ve ölü olan arazileri canlandıran bolca bir su...
Ey Allah'ım senden bereketli topraklarımızı bitkilerle dolduracak, vadilerimizi canlandıracak, çevremizi yemyeşil edecek, meyvelerimizi bollaştıracak, hayvanlarımızı yaşatacak, en uzak yöndeki komşularımızı faydalandıracak, güneşli çöller ve tarlaları nasiplendirecek bir su istiyoruz. Fakir iklimlere ve çöllerdeki vahşi hayvanlara sonsuz ikramını ve geniş bereketini nasip et.
Rabbim bizim üzerimize her tarafı ıslatacak, bardaktan boşanırcasına bir yağmur indir. Bir yağmur ki, taneleri sicim gibi insin, biri bitince biri başlasın. Ne yalancı şimşekler, ne de yalancı bulutları olsun. Ne yağmur getirmeyen parça parça bulutlar, ne de görünüp kaybolan bulutlar. Gönderdiğin bu yağmur, kıtlıktakilerin meralarını yemyeşil yapsın, kuraklıktakileri de bereketinle diriltsin. Çünkü sen, "Onlar umutsuzluğa düştüğünde yağmuru indirir ve rahmetini yayarsın. Sen çok övülen bir velisin." (Şura: 28)
Seyyid Razi burada bazı cümleleri açıklıyor ki bunları tercümeye aktarmaya çalıştık.
KaYNaKLaR;
115.Hutbe: el-Fakih, c.l, s. 335, Şeyh Saduk; Misbah'ul-Muteheccid, Şeyh Tusi; Rebi'ul-Ebrar, ("sihab ve meter" babı) Zemahşeri; Usul-u Kafi, c.5, s.53; el-İkd'ul-Ferid, c.4, s,338 İbn-i Abdurabbih; Kitab'ul-Cemel, Vakidi; el-İrşad, s. 139, 159, Şeyh Mufıd; Tecarib'ul-Umem, İbn-i Meskuye, Te'sis'us-Şia adlı kitaba bakınız, s.415; Emali, c.l, s.220, Şeyh Tusi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
116. Hutbe
Dostlarına öğüt vermektedir.
"Allah Muhammed'i (s.a.a) hakka davetçi, halka şahit olarak göndermişti. Risaletlerini gevşemeden ve ihmal etmeden tebliğ etmiş, Allah yolunda Allah düşmanlarıyla gevşemeden, bahane ileri sürmeden cihad etmiştir. Muttakilerin imamı, hidayete erenlerin gözüdür.
...Eğer benim bildiğim gibi size gizlenmiş olan şeyleri bilseydiniz (evlerinizi terk edip) yollara düşer, yaptıklarınıza ağlar, yaslı kadınlar gibi dövünür, mallarınızı bırakırdınız; hem de başına ne bir bekçi diker, ne de birisine emanet ederdiniz. Sizin her biriniz başının derdine düşer, hiç kimseyle ilgilenmezdi. Fakat siz size verilen öğütleri unuttunuz, sakındırıldığınız şeylerden güvene erdiniz. Bunun için aklınız başınızdan gitti, işleriniz birbirine karıştı. Keşke Allah benimle sizin aranızı ayırsaydı da sizden daha layık olanlara katsaydı beni! Allah'a yemin olsun sağlam görüşlere sahip, yumuşak huylu, hakkı söyleyen, azgınlığı ve zulmü terk etmiş, hedefe koşarcasına önde giden, dosdoğru yolda ilerleyen bu (layık) topluluk ebedi mükâfatı ve rahat bir yaşamı elde etmiştir. Bilin ki Allah'a yemin olsun size, Sakif kabilesinden kibirli ve haktan yüz çeviren birisi musallat olacak, yeşilliklerinizi yiyip yağlarınızı eritecek. Yeter artık ey Eba Vazaha!"
Seyyid Razi şöyle diyor: "Vazaha osuruk böceğidir ve bu söz (H.41 yılında doğan) Haccac-i Sakafı'ye işarettir. Haccac'ın osuruk böceği ile bir hikâyesi vardır ki burası zikre uygun değildir."([1])
DiPNoT;
[1]- Haccac bir osuruk böceğini kaç defa kendinden uzaklaştırdı, ama yine yanma gelince bu defa eliyle tuttu ve osuruk böceği elini ısırdı. Haccac H. 95 yılında bu ısırıktan dolayı bedeni şişti ve öldü.
KaYNaKLaR;
116.Hutbe: el-İkd'ul-Ferid, c.6, s.249, İbn-i Abdurabbih; Muruc'uz-Zeheb, c.3, s.112, Mes'udi (Ö. H. 333); Tehzib'ul-Lügat,c.l, s.101, Ezheri; el-Buldan, s.181, İbn-i Fakih; el-Cem Beyn'el-Gariheyn. Ahmed bin Muhammed Hercvi; en-Nihaye, c.2, s.41 ve c.5, s. 170, İbn-i Esir; Kcnz'ul-Ummal. c.6, s.87. Muttaki Hindi; el-İrşad. c.l. s.33, Deylemi; el-Fakih. c.l, s.275. Şeyh Saduk
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
116. Hutbe
Dostlarına öğüt vermektedir.
"Allah Muhammed'i (s.a.a) hakka davetçi, halka şahit olarak göndermişti. Risaletlerini gevşemeden ve ihmal etmeden tebliğ etmiş, Allah yolunda Allah düşmanlarıyla gevşemeden, bahane ileri sürmeden cihad etmiştir. Muttakilerin imamı, hidayete erenlerin gözüdür.
...Eğer benim bildiğim gibi size gizlenmiş olan şeyleri bilseydiniz (evlerinizi terk edip) yollara düşer, yaptıklarınıza ağlar, yaslı kadınlar gibi dövünür, mallarınızı bırakırdınız; hem de başına ne bir bekçi diker, ne de birisine emanet ederdiniz. Sizin her biriniz başının derdine düşer, hiç kimseyle ilgilenmezdi. Fakat siz size verilen öğütleri unuttunuz, sakındırıldığınız şeylerden güvene erdiniz. Bunun için aklınız başınızdan gitti, işleriniz birbirine karıştı. Keşke Allah benimle sizin aranızı ayırsaydı da sizden daha layık olanlara katsaydı beni! Allah'a yemin olsun sağlam görüşlere sahip, yumuşak huylu, hakkı söyleyen, azgınlığı ve zulmü terk etmiş, hedefe koşarcasına önde giden, dosdoğru yolda ilerleyen bu (layık) topluluk ebedi mükâfatı ve rahat bir yaşamı elde etmiştir. Bilin ki Allah'a yemin olsun size, Sakif kabilesinden kibirli ve haktan yüz çeviren birisi musallat olacak, yeşilliklerinizi yiyip yağlarınızı eritecek. Yeter artık ey Eba Vazaha!"
Seyyid Razi şöyle diyor: "Vazaha osuruk böceğidir ve bu söz (H.41 yılında doğan) Haccac-i Sakafı'ye işarettir. Haccac'ın osuruk böceği ile bir hikâyesi vardır ki burası zikre uygun değildir."([1])
DiPNoT;
[1]- Haccac bir osuruk böceğini kaç defa kendinden uzaklaştırdı, ama yine yanma gelince bu defa eliyle tuttu ve osuruk böceği elini ısırdı. Haccac H. 95 yılında bu ısırıktan dolayı bedeni şişti ve öldü.
KaYNaKLaR;
116.Hutbe: el-İkd'ul-Ferid, c.6, s.249, İbn-i Abdurabbih; Muruc'uz-Zeheb, c.3, s.112, Mes'udi (Ö. H. 333); Tehzib'ul-Lügat,c.l, s.101, Ezheri; el-Buldan, s.181, İbn-i Fakih; el-Cem Beyn'el-Gariheyn. Ahmed bin Muhammed Hercvi; en-Nihaye, c.2, s.41 ve c.5, s. 170, İbn-i Esir; Kcnz'ul-Ummal. c.6, s.87. Muttaki Hindi; el-İrşad. c.l. s.33, Deylemi; el-Fakih. c.l, s.275. Şeyh Saduk
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
117. Hutbe
Bu hutbesinde can ve malı açısından cimrilik edenleri kınamaktadır.
"Mallarınızı size rızık verenin yolunda infak etmiyor, nefislerinizi yaratıcısının uğruna tehlikeye atmıyorsunuz. Allah adını kullanarak kulları üzerinde ikram sahibi olduğunuz halde, Allah'a kulları arasında ikram etmiyorsunuz. Sizden öncekilerin yaşadığı evlerde yaşamaktan ve en yakın kardeşlerinizden ayrılmaktan ibret alın."
KaYNaKLaR;
117.Hutbe: el-İkd'ul-Ferid. c.6, s.249, İbn-i Abdurabbih; Mıırııc'ıız-Zeheb, c.3, s. 112, Mes'udi (Ö.H. 333); Tehzib'ul-Lügat, c.7. s.101. Ezberi; el-Buldan. s.181, İbn-i Fakih; cl-Cem Beyn'el-Garibevn, Ahmed bin Muhammed Herevi; en-Nihaye, c.2. s.41 ve c.5. s. 170. İbn-i Esir; Kenz'ul-Ummal, c.6, s.87, Muttaki Hindi; el-İrsad, c.l, s.33, Deylemi; el-Fakih, c.l, s.275, Şeyh Saduk
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
117. Hutbe
Bu hutbesinde can ve malı açısından cimrilik edenleri kınamaktadır.
"Mallarınızı size rızık verenin yolunda infak etmiyor, nefislerinizi yaratıcısının uğruna tehlikeye atmıyorsunuz. Allah adını kullanarak kulları üzerinde ikram sahibi olduğunuz halde, Allah'a kulları arasında ikram etmiyorsunuz. Sizden öncekilerin yaşadığı evlerde yaşamaktan ve en yakın kardeşlerinizden ayrılmaktan ibret alın."
KaYNaKLaR;
117.Hutbe: el-İkd'ul-Ferid. c.6, s.249, İbn-i Abdurabbih; Mıırııc'ıız-Zeheb, c.3, s. 112, Mes'udi (Ö.H. 333); Tehzib'ul-Lügat, c.7. s.101. Ezberi; el-Buldan. s.181, İbn-i Fakih; cl-Cem Beyn'el-Garibevn, Ahmed bin Muhammed Herevi; en-Nihaye, c.2. s.41 ve c.5. s. 170. İbn-i Esir; Kenz'ul-Ummal, c.6, s.87, Muttaki Hindi; el-İrsad, c.l, s.33, Deylemi; el-Fakih, c.l, s.275, Şeyh Saduk
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
118. Hutbe
Salih dostları hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Sizler hak üzere yardımlaşanlar, dinde kardeşler, zor gününüzde birbirlerinize koruyucu kalkan ve diğer insanlara karşı sırdaşlarsınız. Sizinle yüz çevirenleri vurur ve yönelenlerin itaatini ümit ederim. O halde bana riya ve şüpheden uzak nasihatlerle yardım edin. Vallahi ben, insanlara kendilerinden daha evlayım."
KaYNaKLaR;
118.Hutbe: et-Tarih, c.4, s.85, Taberi; el-İmame ve's-Siyase, s. 121, İbn-i Kut ey be; Kil'ab'ı/l'-Cemel, Vakidi; hakeza bu hutbeyi Medaini ve Vakidi de kendi kitaplarında nakletmişlerdir; Şerh-u Nehc'ül-Belağa c.2, s.259, İbn-i Ebi'l-Hadid
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
118. Hutbe
Salih dostları hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Sizler hak üzere yardımlaşanlar, dinde kardeşler, zor gününüzde birbirlerinize koruyucu kalkan ve diğer insanlara karşı sırdaşlarsınız. Sizinle yüz çevirenleri vurur ve yönelenlerin itaatini ümit ederim. O halde bana riya ve şüpheden uzak nasihatlerle yardım edin. Vallahi ben, insanlara kendilerinden daha evlayım."
KaYNaKLaR;
118.Hutbe: et-Tarih, c.4, s.85, Taberi; el-İmame ve's-Siyase, s. 121, İbn-i Kut ey be; Kil'ab'ı/l'-Cemel, Vakidi; hakeza bu hutbeyi Medaini ve Vakidi de kendi kitaplarında nakletmişlerdir; Şerh-u Nehc'ül-Belağa c.2, s.259, İbn-i Ebi'l-Hadid
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
119. Hutbe
Sıffin ve Nehrevan Savaşları'ndan sonra halkı cihada davet edince onların suskunluğu karşısında şöyle buyurdu:
"Ne bu haliniz, dilsiz mi oldunuz!
Bazıları "Ey mü’minlerin Emiri sen hareket edersen biz de seninle hareket ederiz." deyince de şöyle buyurdu:
Size ne oluyor? Ne doğru yola girebildiniz, ne de dilediğinizi elde ettiniz. Bu şartlarda mı savaşa çıkayım? Ancak, cesur ve kuvvetlilerinizden oluşan, razı olduğum askerle savaşa çıkabilirim. Benim orduyu, şehri, beytülmali, yeryüzünün toplanacak haracını, Müslümanlar arasında hüküm vermeyi isteyenlerin haklarını gözetmeyi bırakıp, az bir askerle önceden gönderdiğim öbür bölüğün arkasına düşmem, boş torbada sallanan bir ok gibi ses çıkarmam doğru olmaz. Ben değirmen taşının miliyim. Benim etrafımda döner ve ben yerimde sabitim. Ben ayrılınca da rayından çıkar, değirmen taşının altındaki sofra sallanır (içindekiler etrafa saçılır.) Bu ise Allah'a andolsun kötü bir görüştür.
Allah'a andolsun düşmanla karşılaşınca şehit düşmeye ümit var olmasaydım, -keşke böyle bir şahadet bana mukadder olsaydı- bineğimi yaklaştırır, biner, sonra sizden ayrılır ve kuzey ve güney yellen estikçe sizi asla aramazdım. Zira siz kınayıp ayıplayanlarsınız, doğru yoldan, birlik ve dirlikten sapanlarsınız. (Tilki gibi) kurnazlıkla davranıyorsunuz; şüphesiz gönüllerinizin birliği olmadıktan sonra sayı çokluğunuzun bir faydası yoktur. Sizleri öyle bir açık yola koydum ki onda sadece helak ehli olanlar helak olur. Kim bunu takip ederse gideceği yer cennet, kim de saparsa gideceği yer ateştir."
KaYNaKLaR;
119.Hutbe: en-Nihaye. c.l, s.215, İbn-i Esir
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
119. Hutbe
Sıffin ve Nehrevan Savaşları'ndan sonra halkı cihada davet edince onların suskunluğu karşısında şöyle buyurdu:
"Ne bu haliniz, dilsiz mi oldunuz!
Bazıları "Ey mü’minlerin Emiri sen hareket edersen biz de seninle hareket ederiz." deyince de şöyle buyurdu:
Size ne oluyor? Ne doğru yola girebildiniz, ne de dilediğinizi elde ettiniz. Bu şartlarda mı savaşa çıkayım? Ancak, cesur ve kuvvetlilerinizden oluşan, razı olduğum askerle savaşa çıkabilirim. Benim orduyu, şehri, beytülmali, yeryüzünün toplanacak haracını, Müslümanlar arasında hüküm vermeyi isteyenlerin haklarını gözetmeyi bırakıp, az bir askerle önceden gönderdiğim öbür bölüğün arkasına düşmem, boş torbada sallanan bir ok gibi ses çıkarmam doğru olmaz. Ben değirmen taşının miliyim. Benim etrafımda döner ve ben yerimde sabitim. Ben ayrılınca da rayından çıkar, değirmen taşının altındaki sofra sallanır (içindekiler etrafa saçılır.) Bu ise Allah'a andolsun kötü bir görüştür.
Allah'a andolsun düşmanla karşılaşınca şehit düşmeye ümit var olmasaydım, -keşke böyle bir şahadet bana mukadder olsaydı- bineğimi yaklaştırır, biner, sonra sizden ayrılır ve kuzey ve güney yellen estikçe sizi asla aramazdım. Zira siz kınayıp ayıplayanlarsınız, doğru yoldan, birlik ve dirlikten sapanlarsınız. (Tilki gibi) kurnazlıkla davranıyorsunuz; şüphesiz gönüllerinizin birliği olmadıktan sonra sayı çokluğunuzun bir faydası yoktur. Sizleri öyle bir açık yola koydum ki onda sadece helak ehli olanlar helak olur. Kim bunu takip ederse gideceği yer cennet, kim de saparsa gideceği yer ateştir."
KaYNaKLaR;
119.Hutbe: en-Nihaye. c.l, s.215, İbn-i Esir
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
120. Hutbe
Bu hutbesinde halka üstünlüklerini anlatmakta ve öğüt vermektedir.
"Allah'a andolsun, tebliğ edilen emirlerin, tamamlanan vaatlerin, söylenen sözlerin tümü bana öğretildi. Hikmetin kapıları, işlerin/emirlerin ışığı biz Ehli Beyt'tedir. Dikkat edin! Dinin hükümleri birdir, yolu düz ve doğrudur, isim, ona tabi olursa hedefe ulaşır, kazanır; kim ondan geri durur uzaklaşırsa, sapar ve pişman olur.
Azıkların hazırlanacağı, gizli şeylerin açığa çıkacağı gün için çalışıp çabalayın. Aklı nezdinde hazır olan şeylerin kendisine fayda vermediği kişi, aklı nezdinde gizli olan şeyler hususunda daha fazla acze düşer, yoksun düşer ve şaşkınlık içinde kalır. Harareti şiddetli, dibi derin, ziyneti demir, içeceği irin olan ateşten sakının.
Bilin ki Allah'ın insanlar içinde bir kişiye güzel ün vermesi, teşekkür etmeyene miras bırakacağı mal vermesinden daha hayırlıdır."
KaYNaKLaR;
120.Hutbe: Kitab-u Selim bin Kays, s. 142; Gurer'ul-Hikem. s.81-82.Amedi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
120. Hutbe
Bu hutbesinde halka üstünlüklerini anlatmakta ve öğüt vermektedir.
"Allah'a andolsun, tebliğ edilen emirlerin, tamamlanan vaatlerin, söylenen sözlerin tümü bana öğretildi. Hikmetin kapıları, işlerin/emirlerin ışığı biz Ehli Beyt'tedir. Dikkat edin! Dinin hükümleri birdir, yolu düz ve doğrudur, isim, ona tabi olursa hedefe ulaşır, kazanır; kim ondan geri durur uzaklaşırsa, sapar ve pişman olur.
Azıkların hazırlanacağı, gizli şeylerin açığa çıkacağı gün için çalışıp çabalayın. Aklı nezdinde hazır olan şeylerin kendisine fayda vermediği kişi, aklı nezdinde gizli olan şeyler hususunda daha fazla acze düşer, yoksun düşer ve şaşkınlık içinde kalır. Harareti şiddetli, dibi derin, ziyneti demir, içeceği irin olan ateşten sakının.
Bilin ki Allah'ın insanlar içinde bir kişiye güzel ün vermesi, teşekkür etmeyene miras bırakacağı mal vermesinden daha hayırlıdır."
KaYNaKLaR;
120.Hutbe: Kitab-u Selim bin Kays, s. 142; Gurer'ul-Hikem. s.81-82.Amedi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
121. Hutbe
Leylet'ül-Harir'den sonra Sahabelerden biri ayağa kalkıp kendisine "Önce bizi hakemlikten alıkoydunuz sonra da bunu bize emrettiniz. Bu iki işten hangisi daha doğrudur? "deyince Emire'l-Mü’minin, bir elini diğer eline vurduktan sonra, şu konuşmayı yaptı:
"Biatini terk edip ahdini bozanların cezası budur. Bilin ki Allah'a andolsun size (savaşa devamı) emrettiğim zaman, Allah'ın hayır kıldığı, ama istemediğiniz bir işe zorluyordum sizi. Bana uysaydınız sizi doğru yola sevk ederdim, eğrilseydiniz sizleri doğrulturdum, itaat etmeseydiniz çarenize bakardım. Bu da doğru bir şey olurdu. Fakat bu işi kimin için, kiminle yapayım? Siz benim derdimsiniz, sizi tedavi etmek istiyorum. Ayağındaki dikeni dikenle çıkarmaya çalışan kişiye benziyorum., O da biliyor ki bu diken o dikenin yerinde kırılacak kalacaktır.
Ey Allah'ım, bu dermansız derdin hekimleri ilaç bulmaktan bıktı, bu derin kuyudan su çekenler usandı, çaresiz kaldı!
İslam'a davet edildiğinde kabul eden, Kur'ani okuyup onu güzel anlayan, cihada çağrıldıklarında yavrusuna koşan dişi deve gibi süt emen çocuklarını bile bırakıp koşan, kılıçlarını kınlarından sıyırıp yalın kılıç saldıran, bölük bölük ve saflar halinde arzın her tarafına yayılan topluluk nerede? Bir kısmı yok oldu, bir kısmı kurtuldu. Hayatta kalanlardan dolayı sevinmiyor, ölenler için başsağlığı dilemiyorlardı. (Allah korkusundan) Ağlamaktan gözleri dünyayı göremez olmuş, oruçtan karınları çekilmiş, dua etmekten dudakları kurumuş, uykusuzluktan benizleri solmuş, simalarına Allah'a boyun eğenlerin tozu konmuştu. İşte onlar, benim giden kardeşlerimdir. Onları görmeye müştak olup hasretiyle, ayrılıklarının acısıyla ellerimizi ısırmayı hak ettik. Şeytan, yollarını güzel gösteriyor, dininizi düğüm düğüm çözmek istiyor. Sizleri birlik yerine ayrılığa ve ayrılıkla da fitneye düşürmeye çalışıyor. O halde onun vesvese ve büyüsünden yüz çevirin; size nasihat armağan edenin nasihatini tutun, ona bağlanın."
KaYNaKLaR;
121.Hutbe:el-İkd'ul-Ferid, c.2. s.165. İbn-i Abdurabbih; Metalib'us-Suul. c.l. s. 100, İbn-i Talha Şafii; el-İrşad, s. 139, Şeyh Mufıd; el-lhtisas, s. 153, Şeyh Mufid (Abbasi Halifesi Hadi'nin çağdaşı İbn-i De'b'in kitabından nakletmiştir.); el-İhticac, c.l, s.273. Tabersi; Rebi'ul-Ebrar. c.l, s. 130, Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, Amedi; el-Mustaksa, c.2, s.260, Zemahşeri;
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
121. Hutbe
Leylet'ül-Harir'den sonra Sahabelerden biri ayağa kalkıp kendisine "Önce bizi hakemlikten alıkoydunuz sonra da bunu bize emrettiniz. Bu iki işten hangisi daha doğrudur? "deyince Emire'l-Mü’minin, bir elini diğer eline vurduktan sonra, şu konuşmayı yaptı:
"Biatini terk edip ahdini bozanların cezası budur. Bilin ki Allah'a andolsun size (savaşa devamı) emrettiğim zaman, Allah'ın hayır kıldığı, ama istemediğiniz bir işe zorluyordum sizi. Bana uysaydınız sizi doğru yola sevk ederdim, eğrilseydiniz sizleri doğrulturdum, itaat etmeseydiniz çarenize bakardım. Bu da doğru bir şey olurdu. Fakat bu işi kimin için, kiminle yapayım? Siz benim derdimsiniz, sizi tedavi etmek istiyorum. Ayağındaki dikeni dikenle çıkarmaya çalışan kişiye benziyorum., O da biliyor ki bu diken o dikenin yerinde kırılacak kalacaktır.
Ey Allah'ım, bu dermansız derdin hekimleri ilaç bulmaktan bıktı, bu derin kuyudan su çekenler usandı, çaresiz kaldı!
İslam'a davet edildiğinde kabul eden, Kur'ani okuyup onu güzel anlayan, cihada çağrıldıklarında yavrusuna koşan dişi deve gibi süt emen çocuklarını bile bırakıp koşan, kılıçlarını kınlarından sıyırıp yalın kılıç saldıran, bölük bölük ve saflar halinde arzın her tarafına yayılan topluluk nerede? Bir kısmı yok oldu, bir kısmı kurtuldu. Hayatta kalanlardan dolayı sevinmiyor, ölenler için başsağlığı dilemiyorlardı. (Allah korkusundan) Ağlamaktan gözleri dünyayı göremez olmuş, oruçtan karınları çekilmiş, dua etmekten dudakları kurumuş, uykusuzluktan benizleri solmuş, simalarına Allah'a boyun eğenlerin tozu konmuştu. İşte onlar, benim giden kardeşlerimdir. Onları görmeye müştak olup hasretiyle, ayrılıklarının acısıyla ellerimizi ısırmayı hak ettik. Şeytan, yollarını güzel gösteriyor, dininizi düğüm düğüm çözmek istiyor. Sizleri birlik yerine ayrılığa ve ayrılıkla da fitneye düşürmeye çalışıyor. O halde onun vesvese ve büyüsünden yüz çevirin; size nasihat armağan edenin nasihatini tutun, ona bağlanın."
KaYNaKLaR;
121.Hutbe:el-İkd'ul-Ferid, c.2. s.165. İbn-i Abdurabbih; Metalib'us-Suul. c.l. s. 100, İbn-i Talha Şafii; el-İrşad, s. 139, Şeyh Mufıd; el-lhtisas, s. 153, Şeyh Mufid (Abbasi Halifesi Hadi'nin çağdaşı İbn-i De'b'in kitabından nakletmiştir.); el-İhticac, c.l, s.273. Tabersi; Rebi'ul-Ebrar. c.l, s. 130, Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, Amedi; el-Mustaksa, c.2, s.260, Zemahşeri;
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
122. Hutbe
Hz. Ali hakemeyn olayına itiraz eden Haricilerin yanına gelerek şöyle buyurdu:
"Hepiniz, Sıffin'de bizimle birlikte miydiniz? "Olan da var olmayan da var" dediler. Şöyle buyurdu: "İki kısma ayrılın; Sıffin'de bulunanlar bir yanda, bulunmayanlar da diğer yanda toplansın da her gruba kendine uygun olanı diyeyim." Ardından halkı çağırdı ve şöyle buyurdu:
"Konuşmanızı kesin, sözlerimi dinleyin, can kulağıyla dinleyin; şahitlik yapmanızı istediğimde herkes o konuda bildiğini söylesin."
Sonra onlara uzun bir konuşma yaptı. Bu cümleden şöyle buyurdu:
"Onlar hile, aldatma, kandırma ve düzenle mushafları mızraklarının ucuna taktıkları zaman; "Bunlar da dindaş ve kardeşlerimizdir, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabına sığınarak geçmiş hatalarını bağışlamamızı diliyorlar. O halde onları kabul edelim ve kalplerinden hüznü uzaklaştıralım" diye söylemediniz mi? Size, "Bu işin dış yüzü iman, iç yüzü düşmanlıktır; evveli merhamet, sonu ise pişmanlıktır. İşinize sarılın, yolunuzda yürüyün, dişinizi sıkın, savaşa devam edin. Uyulduğunda insanı sapıklığa götürecek; uyulmadığında zillete düşürecek çağmanın çağrısına iltifat etmeyin" dedim. Fakat o iş -hakemiyet meselesi- sonunda gerçekleşti ve ona razı oldunuz.
Allah'a andolsun kabul etmeseydim, bana hiç bir şeyi farz olmazdı. Allah ondan dolayı bana bir günah yüklemezdi. Ben kabul etseydim yine hak benimle olurdu ve bana itaat etmeniz gerekirdi. Şüphesiz Kur'an benimledir, sahip olduğumdan beri ondan ayrılmadım. Resulullah'la birlikteyken öldürmek sadece babaların, oğulların, kardeşlerin, yakınların arasında dönerdi; her musibet ve güçlük ancak imanımızı daha fazla aratırdı; hak üzere sebat ederek, emre uyarak, yaraların acısına dayanırdık. Fakat İslam’da kardeşler olduğumuz halde, İslam'a giren eğrilik, sapıklık, şüphe ve tevil yüzünden birbirimizle savaşmaktayız. Allah'ın aramızdaki ayrılığı giderip bizi uzlaştıracağı vesileye yapışmak ve onun dışındakilerden uzaklaşmaya çalışmalıyız."
KaYNaKLaR;
122.Hutbe: el-İhticac, c.l. s.274. Tabersi; el-Maarif, c.2, s. 136, İbn-i Kuteybe
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
122. Hutbe
Hz. Ali hakemeyn olayına itiraz eden Haricilerin yanına gelerek şöyle buyurdu:
"Hepiniz, Sıffin'de bizimle birlikte miydiniz? "Olan da var olmayan da var" dediler. Şöyle buyurdu: "İki kısma ayrılın; Sıffin'de bulunanlar bir yanda, bulunmayanlar da diğer yanda toplansın da her gruba kendine uygun olanı diyeyim." Ardından halkı çağırdı ve şöyle buyurdu:
"Konuşmanızı kesin, sözlerimi dinleyin, can kulağıyla dinleyin; şahitlik yapmanızı istediğimde herkes o konuda bildiğini söylesin."
Sonra onlara uzun bir konuşma yaptı. Bu cümleden şöyle buyurdu:
"Onlar hile, aldatma, kandırma ve düzenle mushafları mızraklarının ucuna taktıkları zaman; "Bunlar da dindaş ve kardeşlerimizdir, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabına sığınarak geçmiş hatalarını bağışlamamızı diliyorlar. O halde onları kabul edelim ve kalplerinden hüznü uzaklaştıralım" diye söylemediniz mi? Size, "Bu işin dış yüzü iman, iç yüzü düşmanlıktır; evveli merhamet, sonu ise pişmanlıktır. İşinize sarılın, yolunuzda yürüyün, dişinizi sıkın, savaşa devam edin. Uyulduğunda insanı sapıklığa götürecek; uyulmadığında zillete düşürecek çağmanın çağrısına iltifat etmeyin" dedim. Fakat o iş -hakemiyet meselesi- sonunda gerçekleşti ve ona razı oldunuz.
Allah'a andolsun kabul etmeseydim, bana hiç bir şeyi farz olmazdı. Allah ondan dolayı bana bir günah yüklemezdi. Ben kabul etseydim yine hak benimle olurdu ve bana itaat etmeniz gerekirdi. Şüphesiz Kur'an benimledir, sahip olduğumdan beri ondan ayrılmadım. Resulullah'la birlikteyken öldürmek sadece babaların, oğulların, kardeşlerin, yakınların arasında dönerdi; her musibet ve güçlük ancak imanımızı daha fazla aratırdı; hak üzere sebat ederek, emre uyarak, yaraların acısına dayanırdık. Fakat İslam’da kardeşler olduğumuz halde, İslam'a giren eğrilik, sapıklık, şüphe ve tevil yüzünden birbirimizle savaşmaktayız. Allah'ın aramızdaki ayrılığı giderip bizi uzlaştıracağı vesileye yapışmak ve onun dışındakilerden uzaklaşmaya çalışmalıyız."
KaYNaKLaR;
122.Hutbe: el-İhticac, c.l. s.274. Tabersi; el-Maarif, c.2, s. 136, İbn-i Kuteybe
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
123. Hutbe
Sıffin'de ashabına şöyle demiştir:
"Hangi biriniz, düşmanla karşılaştığında yüreğinde bir güçlülük duyar ve kardeşlerinden birinin zayıf düştüğünü görürse, kendisine ihsan edilen üstün cesaretle, nefsinden düşmanı defettiği gibi kardeşinden de defeder? Oysa Allah dileseydi, onu da kendisi gibi karar kılardı.
Ölüm haristir; ne oturan onun pençesinden kurtulur; ne de korkan onu acze düşürür. Ölümün en şereflisi (Allah yolunda) öldürülmektir. Ali b. Ebu Talib'in canı kudretinde olana andolsun, bana bin kılıç darbesiyle yaralanarak ölmek, Allah'a itaatsiz olarak yatakta ölmekten daha yeğdir.([1])
...Kertenkelelerin izdiham anında derilerinden çıkan ses gibi sesler çıkardığınızı (bozguna uğradığınızı), görür gibiyim. Hiç bir hakkı almıyor, hiç bir zulmü gidermiyorsunuz. Bu siz, bu da açık yol! Kurtuluş, kendini (cesaretle) zor işlere atan kimsenin; helak ise, (zayıf bir yürekle) geride durup kalanındır."
DiPNoT;
([1])- Feyz'ul-İslam nüshasına göre bu hutbenin sona kadar geri kalan kısmı 123. hutbe olarak yer almıştır. Öncesi ise 122. hutbe sayılmıştır.
KaYNaKLaR;
123.Hutbe: Rebi'ul-Ebrar (Tebeddul'ul Ahval babında), Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, s.322, Amedi; el-İkd'ul-Ferid, c.2. s.282, İbn-i Abdurabbih; el-Kafi, Kitab'ul Cihad, s.342, Kuleyni; el-Vafi, Kitab'ul Cihad, s.27, el-Feyz; el-Cemel, s. 174, Şeyh Mufıd; el-lrşad, s. 119, Şeyh Mufıd
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
123. Hutbe
Sıffin'de ashabına şöyle demiştir:
"Hangi biriniz, düşmanla karşılaştığında yüreğinde bir güçlülük duyar ve kardeşlerinden birinin zayıf düştüğünü görürse, kendisine ihsan edilen üstün cesaretle, nefsinden düşmanı defettiği gibi kardeşinden de defeder? Oysa Allah dileseydi, onu da kendisi gibi karar kılardı.
Ölüm haristir; ne oturan onun pençesinden kurtulur; ne de korkan onu acze düşürür. Ölümün en şereflisi (Allah yolunda) öldürülmektir. Ali b. Ebu Talib'in canı kudretinde olana andolsun, bana bin kılıç darbesiyle yaralanarak ölmek, Allah'a itaatsiz olarak yatakta ölmekten daha yeğdir.([1])
...Kertenkelelerin izdiham anında derilerinden çıkan ses gibi sesler çıkardığınızı (bozguna uğradığınızı), görür gibiyim. Hiç bir hakkı almıyor, hiç bir zulmü gidermiyorsunuz. Bu siz, bu da açık yol! Kurtuluş, kendini (cesaretle) zor işlere atan kimsenin; helak ise, (zayıf bir yürekle) geride durup kalanındır."
DiPNoT;
([1])- Feyz'ul-İslam nüshasına göre bu hutbenin sona kadar geri kalan kısmı 123. hutbe olarak yer almıştır. Öncesi ise 122. hutbe sayılmıştır.
KaYNaKLaR;
123.Hutbe: Rebi'ul-Ebrar (Tebeddul'ul Ahval babında), Zemahşeri; Gurer'ul-Hikem, s.322, Amedi; el-İkd'ul-Ferid, c.2. s.282, İbn-i Abdurabbih; el-Kafi, Kitab'ul Cihad, s.342, Kuleyni; el-Vafi, Kitab'ul Cihad, s.27, el-Feyz; el-Cemel, s. 174, Şeyh Mufıd; el-lrşad, s. 119, Şeyh Mufıd
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
124. Hutbe
Ashabını cihada teşvik etmektedir.
"Zırhsızları geriye, zırhlıları öne alın, dişinizi sıkın; çünkü bu, kılıcı insanın başından uzaklaştırır. Mızraklar karşısında zikzaklar çizin; böylesi düşman mızraklarından kurtuluş için daha tesirlidir. Gözlerinizi kısın; bu size cesaret ve kalbinize huzur verir. Seslerinizi kısın, (temkinli olun); bu gevşekliği giderir. Bayrağınızı diktiğiniz yerde sabit tutup, başıboş bırakmayın; onu ancak içinizdeki yiğitlere verin. Onlar, savunması gerekeni savunan, uğradıkları meşakkatlere direnen, sabreden, bayrağın etrafında dönüp duran, bayrağın önüne arkasına, sağma soluna geçip bayrağı koruyanlardır.Ne geri kalarak bayrağı düşmana teslim ederler ne de öne geçip yalnız bırakırlar.
Savaşta düşmanla karşılaşınca herkes rakibine yetsin, kardeşini de himaye etsin. Rakibini arkadaşına bırakmasın. Bu takdirde o iki rakip karşısında yalnız kalır; kendi rakibi ve kardeşinin rakibi.
Allah'a yemin olsun, dünya kılıcından kaçsanız da, ahiret kılıcından emanda olamazsınız. Siz Arabın büyükleri, ileri gelenleri, hamiyetlilerisiniz; savaştan kaçmak, Allah'ın gazabına uğramaya, zillete düşmeye sebep olur ve ebedi bir utançtır. Kaçan kimse, ömrünü uzatmaz, kendisiyle ölüm günü arasına bir engel koyamaz. Suya koşan susuz kimse gibi, Allah'a doğru giden kimse kimdir?,. Cennet, mızrakların gölgeleri altındadır. Bugün haberler açıklanır, (iman iddialarının doğru olup olmadığı belli olur.)
Allah'a andolsun, düşmanların kendi diyarlarını özlediği kadar, ben de onlara kavuşmayı özlüyor, şevk duyuyorum. Allah'ım hakkı reddederlerse topluluklarını dağıt, ayrılığa düşür, suçlarına karşılık helak et onları. Onlar, peş peşe vurulan mızrak darbeleriyle delik deşip olup deliklerinden hava çıkmadıkça, kafaları parçalanmadan, kemikleri kırılmadan, kolları ayakları kesilmeden yerlerinden kıpırdamazlar. Grup grup askerler birbiri ardınca saldırmadıkça, yanlarında atlar ve develer bulunan askerler onlarla savaşmadıkça, peş peşe gelen büyük ordular beldelerini ele geçirip, atları bütün topraklarını, ekin ve tarlalarını çiğnemedikçe inatlarından vazgeçmezler." ([1])
DiPNoT;
[1]- Seyyid Razi burada bazı kelimeleri açıklamıştır ki biz de bunu tercümede yansıtmaya çalıştık
KaYNaKLaR;
124.Hutbe: Kitab-u Sıffin, Nasr bin Mezahim, s.235; et-Tarih, c.6. s.9 ve 3290, Taberi; el-Kafi. c.5, s.39, Kuleyni; el-Futuh, c.3, s.73, Ahmed bin A'sem Kufi; Uyun'ııl-Ahbar, c.l, s. 110, İbn-i Kuteybe; Kitab-u Selim bin Kays, s. 140; el-İrşad, s. 126, Şeyh Mufıd; Muruc 'uz-Zeheb, c.2, s.398, Mes'udi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
124. Hutbe
Ashabını cihada teşvik etmektedir.
"Zırhsızları geriye, zırhlıları öne alın, dişinizi sıkın; çünkü bu, kılıcı insanın başından uzaklaştırır. Mızraklar karşısında zikzaklar çizin; böylesi düşman mızraklarından kurtuluş için daha tesirlidir. Gözlerinizi kısın; bu size cesaret ve kalbinize huzur verir. Seslerinizi kısın, (temkinli olun); bu gevşekliği giderir. Bayrağınızı diktiğiniz yerde sabit tutup, başıboş bırakmayın; onu ancak içinizdeki yiğitlere verin. Onlar, savunması gerekeni savunan, uğradıkları meşakkatlere direnen, sabreden, bayrağın etrafında dönüp duran, bayrağın önüne arkasına, sağma soluna geçip bayrağı koruyanlardır.Ne geri kalarak bayrağı düşmana teslim ederler ne de öne geçip yalnız bırakırlar.
Savaşta düşmanla karşılaşınca herkes rakibine yetsin, kardeşini de himaye etsin. Rakibini arkadaşına bırakmasın. Bu takdirde o iki rakip karşısında yalnız kalır; kendi rakibi ve kardeşinin rakibi.
Allah'a yemin olsun, dünya kılıcından kaçsanız da, ahiret kılıcından emanda olamazsınız. Siz Arabın büyükleri, ileri gelenleri, hamiyetlilerisiniz; savaştan kaçmak, Allah'ın gazabına uğramaya, zillete düşmeye sebep olur ve ebedi bir utançtır. Kaçan kimse, ömrünü uzatmaz, kendisiyle ölüm günü arasına bir engel koyamaz. Suya koşan susuz kimse gibi, Allah'a doğru giden kimse kimdir?,. Cennet, mızrakların gölgeleri altındadır. Bugün haberler açıklanır, (iman iddialarının doğru olup olmadığı belli olur.)
Allah'a andolsun, düşmanların kendi diyarlarını özlediği kadar, ben de onlara kavuşmayı özlüyor, şevk duyuyorum. Allah'ım hakkı reddederlerse topluluklarını dağıt, ayrılığa düşür, suçlarına karşılık helak et onları. Onlar, peş peşe vurulan mızrak darbeleriyle delik deşip olup deliklerinden hava çıkmadıkça, kafaları parçalanmadan, kemikleri kırılmadan, kolları ayakları kesilmeden yerlerinden kıpırdamazlar. Grup grup askerler birbiri ardınca saldırmadıkça, yanlarında atlar ve develer bulunan askerler onlarla savaşmadıkça, peş peşe gelen büyük ordular beldelerini ele geçirip, atları bütün topraklarını, ekin ve tarlalarını çiğnemedikçe inatlarından vazgeçmezler." ([1])
DiPNoT;
[1]- Seyyid Razi burada bazı kelimeleri açıklamıştır ki biz de bunu tercümede yansıtmaya çalıştık
KaYNaKLaR;
124.Hutbe: Kitab-u Sıffin, Nasr bin Mezahim, s.235; et-Tarih, c.6. s.9 ve 3290, Taberi; el-Kafi. c.5, s.39, Kuleyni; el-Futuh, c.3, s.73, Ahmed bin A'sem Kufi; Uyun'ııl-Ahbar, c.l, s. 110, İbn-i Kuteybe; Kitab-u Selim bin Kays, s. 140; el-İrşad, s. 126, Şeyh Mufıd; Muruc 'uz-Zeheb, c.2, s.398, Mes'udi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
125. Hutbe
Haricilerin hakemiyet olayı ile ilgili konuşmasını duyduktan sonra şöyle buyurdu:
"Biz insanları değil, Kur'an'ı hakem kabul ettik. Bu Kur'an, sadece iki kapak arasına yazılmış, dil ile konuşmayan bir kitaptır. Ona bir tercüman gerek. Onu ancak insanlar açıklar. Bu topluluk bizden Kur'an'ı hakem tayın etmemizi istediğinde noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabından yüz çevirenler olmadık. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Bir şey hakkında çekiştiğinizde o işi Allah'a ve Resulüne döndürün." (Nisa: 59) Allah'a döndürmek, onun kitabıyla hükmetmemiz; Resulullah'a döndürmek ise, onun sünnetine uymamızdır. Allah'ın kitabıyla, doğrulukla hükmedilecekse, biz buna diğer insanlardan daha layığız. Resulullah'ın sünnetiyle hükmedilecekse, biz buna insanların en ehlinden daha ehiliz.
Ama, "Niçin hakemiyet meselesinde aranızda mühlet verdin?" derseniz; Cahil olan bunu öğrensin, âlim de sebat etsin diye yaptım. Olur ki Allah, bu arada ümmetin arasını düzeltir de böylece ümmetin boğazı sıkılmaz, hakkı tanıma hususunda acele etmez ve ilk saptırıcı düşüncelere uymaz.
Allah katında insanların en efdali kazancını azaltsa, onu kedere, meşakkatlere sürüklese bile hakla amel etmeyi, kendine fayda veren batıldan daha çok seven kimsedir.
Böyle şaşkınca nereye götürülüyorsunuz, nereden getirildiniz? Yoldan çıkan, kitaptan uzaklaşan, doğru yoldan ve adaletten sapan, zulme sarılan, hakkı görmeyen, ona uymakta şaşkınlaşan kavme karşı savaşa hazırlanın. Ama siz ne güvenilecek kişilersiniz, ne de dayanılacak yoldaşlarsınız? Ne kadar da savaş ateşini alevlendiren kötü kişilersiniz. Yazıklar olsun size sizden ne kadar da kötülük gördüm! Sizi bir gün yüksek sesle çağırdım ve bir gün de kulağınıza fısıldadım; ama ne yüksek sesle çağırdığımda sadık azadeler, ne de kulağınıza fısıldadığımda güvenebileceğim kardeşler oldunuz."
KaYNaKLaR;
125.Hutbe: el-İmame ve's-Siyase, c.l. s. 153, İbn-i Kuteybe; Tuhef'ul-Ukul, s. 131, İbn-i Şu'be Harrani; Furu'ul Kafi, c.4, s.31, Kuleyni: el-Mecalis, s.95, Şeyh Mufid: el-Emali, c.l. s. 121 ve 197. Şeyh Tusi; Bihar 'ul-Envar, Kitab'ul Garat. Meclisi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
125. Hutbe
Haricilerin hakemiyet olayı ile ilgili konuşmasını duyduktan sonra şöyle buyurdu:
"Biz insanları değil, Kur'an'ı hakem kabul ettik. Bu Kur'an, sadece iki kapak arasına yazılmış, dil ile konuşmayan bir kitaptır. Ona bir tercüman gerek. Onu ancak insanlar açıklar. Bu topluluk bizden Kur'an'ı hakem tayın etmemizi istediğinde noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabından yüz çevirenler olmadık. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Bir şey hakkında çekiştiğinizde o işi Allah'a ve Resulüne döndürün." (Nisa: 59) Allah'a döndürmek, onun kitabıyla hükmetmemiz; Resulullah'a döndürmek ise, onun sünnetine uymamızdır. Allah'ın kitabıyla, doğrulukla hükmedilecekse, biz buna diğer insanlardan daha layığız. Resulullah'ın sünnetiyle hükmedilecekse, biz buna insanların en ehlinden daha ehiliz.
Ama, "Niçin hakemiyet meselesinde aranızda mühlet verdin?" derseniz; Cahil olan bunu öğrensin, âlim de sebat etsin diye yaptım. Olur ki Allah, bu arada ümmetin arasını düzeltir de böylece ümmetin boğazı sıkılmaz, hakkı tanıma hususunda acele etmez ve ilk saptırıcı düşüncelere uymaz.
Allah katında insanların en efdali kazancını azaltsa, onu kedere, meşakkatlere sürüklese bile hakla amel etmeyi, kendine fayda veren batıldan daha çok seven kimsedir.
Böyle şaşkınca nereye götürülüyorsunuz, nereden getirildiniz? Yoldan çıkan, kitaptan uzaklaşan, doğru yoldan ve adaletten sapan, zulme sarılan, hakkı görmeyen, ona uymakta şaşkınlaşan kavme karşı savaşa hazırlanın. Ama siz ne güvenilecek kişilersiniz, ne de dayanılacak yoldaşlarsınız? Ne kadar da savaş ateşini alevlendiren kötü kişilersiniz. Yazıklar olsun size sizden ne kadar da kötülük gördüm! Sizi bir gün yüksek sesle çağırdım ve bir gün de kulağınıza fısıldadım; ama ne yüksek sesle çağırdığımda sadık azadeler, ne de kulağınıza fısıldadığımda güvenebileceğim kardeşler oldunuz."
KaYNaKLaR;
125.Hutbe: el-İmame ve's-Siyase, c.l. s. 153, İbn-i Kuteybe; Tuhef'ul-Ukul, s. 131, İbn-i Şu'be Harrani; Furu'ul Kafi, c.4, s.31, Kuleyni: el-Mecalis, s.95, Şeyh Mufid: el-Emali, c.l. s. 121 ve 197. Şeyh Tusi; Bihar 'ul-Envar, Kitab'ul Garat. Meclisi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
126. Hutbe
Beytülmali adil şekilde bölüştürünce bu siyasete uymaz deyip kendisini kınayanlar hakkında şöyle buyurdu:
"Yönettiğim topluma karşı zulümle galebe çalmayı istememi mi emrediyorsunuz? Allah'a andolsun gece gündüz birbiri ardınca geldikçe, gökte yıldız yıldızı takip ettikçe böyle bir işi yapmam. Eğer benim malım bile olsaydı hepsini aralarında eşit paylaştırırdım. Şimdi nasıl haksızlık yaparım? Mal Allah'ın malı!
Haberiniz olsun, malı yersiz yerde harcamak, israf ve haddi aşmaktır; bu iş sahibini dünyada yüceltir, ahirette alçaltır. İnsanlar arasında ikram sahibi, Allah katında ise hakir kılar. Malını yersiz yere, ehil olmayan kişilere veren mal sahiplerinden, Allah'ın o halkın şükran duygusundan kendilerini mahrum kılmadığı, onların sevgilerini de başkasına yöneltmediği kimse yoktur. Bir gün ayağı kayar da, yardımlarına ihtiyaç duyarsa, en kötü ve kınayıcı dost olurlar."
KaYNaKLaR;
126.Hutbe: el-İmame ve's-Siyase, c.l. s. 153, İbn-i Kuteybe; Tuhef'ul-Ukul, s. 131, İbn-i Şu'be Harrani; Furu'ul Kafi, c.4, s.31, Kuleyni: el-Mecalis, s.95, Şeyh Mufid: el-Emali, c.l. s. 121 ve 197. Şeyh Tusi; Bihar 'ul-Envar, Kitab'ul Garat. Meclisi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
126. Hutbe
Beytülmali adil şekilde bölüştürünce bu siyasete uymaz deyip kendisini kınayanlar hakkında şöyle buyurdu:
"Yönettiğim topluma karşı zulümle galebe çalmayı istememi mi emrediyorsunuz? Allah'a andolsun gece gündüz birbiri ardınca geldikçe, gökte yıldız yıldızı takip ettikçe böyle bir işi yapmam. Eğer benim malım bile olsaydı hepsini aralarında eşit paylaştırırdım. Şimdi nasıl haksızlık yaparım? Mal Allah'ın malı!
Haberiniz olsun, malı yersiz yerde harcamak, israf ve haddi aşmaktır; bu iş sahibini dünyada yüceltir, ahirette alçaltır. İnsanlar arasında ikram sahibi, Allah katında ise hakir kılar. Malını yersiz yere, ehil olmayan kişilere veren mal sahiplerinden, Allah'ın o halkın şükran duygusundan kendilerini mahrum kılmadığı, onların sevgilerini de başkasına yöneltmediği kimse yoktur. Bir gün ayağı kayar da, yardımlarına ihtiyaç duyarsa, en kötü ve kınayıcı dost olurlar."
KaYNaKLaR;
126.Hutbe: el-İmame ve's-Siyase, c.l. s. 153, İbn-i Kuteybe; Tuhef'ul-Ukul, s. 131, İbn-i Şu'be Harrani; Furu'ul Kafi, c.4, s.31, Kuleyni: el-Mecalis, s.95, Şeyh Mufid: el-Emali, c.l. s. 121 ve 197. Şeyh Tusi; Bihar 'ul-Envar, Kitab'ul Garat. Meclisi