ŞÜKÜR ÇİLESİ...
- senim
- Aktif Üye
- Mesajlar: 106
- Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00
ŞÜKÜR ÇİLESİ...
Canım yandı yine... Şükürler olsun DOSTLAR YAKANA... YANDIRANA...
Şükürler olsun YAKARAK AŞKa salana... İnsan hep mi ister bu yaraları yara olmadan anlayamaz mı SEVGİLİNİN tadını...
İşte demiş bir ünlü yazar insan 4 gün üst üstte mutlu olamazmış... EYVALLAH KARDEŞİM öyle bir derdimiz yok ELHAMDÜLİLLAH...
Enfüsten sedası, bir yandan seslenir Müzeyyen hanım;
Dertleri ZEVK edindim bende neşe ne arar...
Bir yandan çırpınır SİNEM o inciler peşine; "BENİ KALBİ KIRIKLARIN YANINDA ARAYIN" SIRRI gereğince...
SIRRI sır yapan SIRRın bilinmemesiyse diye sesleniyor GARİBAN hocam...
Memleketimin metropolleri arasındaki varoşların SAFLIĞINI duyan gelsin...
Çocukları çamurlu yollarında oynar hani
Bilen gelsin...
Bilmekten geçen gelsin...
Diyor ya hocam işte;
"Erenler erdemin yoluyum!" diyor!
"Şahların Şahbâz'ın koluyum!" diyor!
İlim-edeb bilmez, "Doluyum!" diyor!
Dolu'dan usandım, DOST! BOŞ'u sevdim
Sonra bir çığlık koparıyor bu sarsıntılara yıllar öncesinden NECİP FAZIL SURETİYLE HERŞEYİN ÖZü olan...
ÇİLE...
Gaiblerde bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı
Ateşten zehrini tattım bu okun,
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı
Bir bardak su gibi çalkalandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikat, al sana rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!
Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye
Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor;
Makâni bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kainat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.
Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!
Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe,
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her fikir içimde bir çift kelepçe.
Niçin küçülüyor eşya uzakta?
Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?
Zamanın raksı ne bir yuvarlakta?
Sonum varmış, onu ögrensem asıl?
Bir fikir ki sıcak yarada kezzap,
Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
Selam sana haşmetli azap;
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.
Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci gök, esrarını aç!
Annemin duası, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!
Uyku, katillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Teselli pınarı, sabır memesi;
Size şerbet, bana kum dolu çanak.
Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet,
Sırrını ararken patlayan gülle?
Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;
Karınca sarayı, kupkuru kelle...
Akrep nokta nokta ruhumu sokmus,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.
Evet, her şey bende bir gizli düğüm;
Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
Yetişir çektiğim mesafelerden!
Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;
Yollar bir yumaktır, uzun ve dolaşık.
Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
Tutuyor önümde bir mavi ışık.
Büyücü, büyücü ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman, nedir inimde?
Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,
Bir zehir kıymak gibi, beynimde.
Lugat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar söyleyin bana, ben kimim?
Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mimarının seçtiği arsa;
Hayattan mühacir; eşyadan öksüz?
Ben ki, toz kanatıi bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerrecigim ki, Arş'a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı![/u]
NE YALANLARDA VAR, NE HAKİKATTA,
GÖZÜMÜ YUMDUKÇA GÖRDÜĞÜM NAKIŞ...
BOŞUNA GEZMİŞİM, YOK TABİATTA,
İÇİMDEKİ KADAR İNİŞ ÇIKIŞ...
Gece bir hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmis zamanın, hem geleceğin.
Açıl susam, açıl! Açıldı kapı;
Atlas sedirinde mavera dede.
Yandı sırça saray, ilahi yapı,
Binbir avizeyle uçsuz maddede.
Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
Içiçe mimari, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez bilinmez meşhur!
Nizam köpürüyor, med vakti deniz;
Nizam köpürüyor, ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırılıtılı iz;
Suda ezel fikri, ebed duygusu.
Kaçır beni ahenk, al beni birlik;
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şairlik,
Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.
Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
En son senim tarafından 30 Tem 2008, 13:22 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
Sevgili Senim samimi ve güzel duygularını gönülden yansıtan yazıların için teşekkürler. Ne güzel bir şiir bu değilmi, insanın tüylerini diken diken ediyor.
"Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mimarının seçtiği arsa; "
Eskilerden gelen bir söz vardır "Dünya öküzün boynuzları arasındadır sallandı mı deprem olur" derler. Bazı bilim adamları bu sözle alay geçerler böyle örnekleri hakkini vererek değerlendiremezler. Bak ne güzel hakkını vermiş veren değil mi?
Bawa Baba bir kitabında "Arz akıl ve arzular olmak üzere iki boynuzun arasındadır, bu yüzden habirem sallanır, o boynuzları iman ve islam yapmak lazım" der...
Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban
"Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mimarının seçtiği arsa; "
Eskilerden gelen bir söz vardır "Dünya öküzün boynuzları arasındadır sallandı mı deprem olur" derler. Bazı bilim adamları bu sözle alay geçerler böyle örnekleri hakkini vererek değerlendiremezler. Bak ne güzel hakkını vermiş veren değil mi?
Bawa Baba bir kitabında "Arz akıl ve arzular olmak üzere iki boynuzun arasındadır, bu yüzden habirem sallanır, o boynuzları iman ve islam yapmak lazım" der...
Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban
- senim
- Aktif Üye
- Mesajlar: 106
- Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00
NE YALANLARDA VAR, NE HAKİKATTA,
GÖZÜMÜ YUMDUKÇA GÖRDÜĞÜM NAKIŞ...
BOŞUNA GEZMİŞİM, YOK TABİATTA,
İÇİMDEKİ KADAR İNİŞ ÇIKIŞ...
O boynuzları iman ve islam yapamamaktan bu çırpınış GARİBAN Hocam...
Zamanı gelir REŞİD olurum elbet, zamanı gelir MUTMAİN eyler gönlümüzü
DEM BU DEM diyeni duymadan beklerken
Zaman bir vehimdir diyene kulak tıkayarak!
Böyle nereye bu yol Hocam
Nereye böyle...
Medet Ya Tabib El KULÛB...
GÖZÜMÜ YUMDUKÇA GÖRDÜĞÜM NAKIŞ...
BOŞUNA GEZMİŞİM, YOK TABİATTA,
İÇİMDEKİ KADAR İNİŞ ÇIKIŞ...
O boynuzları iman ve islam yapamamaktan bu çırpınış GARİBAN Hocam...
Zamanı gelir REŞİD olurum elbet, zamanı gelir MUTMAİN eyler gönlümüzü
DEM BU DEM diyeni duymadan beklerken
Zaman bir vehimdir diyene kulak tıkayarak!
Böyle nereye bu yol Hocam
Nereye böyle...
Medet Ya Tabib El KULÛB...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- senim
- Aktif Üye
- Mesajlar: 106
- Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- Mecnun
- Özel Üye
- Mesajlar: 681
- Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00
ŞÜKÜR
Gençlik Rüzgârıyla kalktık atağa
Seller gibi sığmaz olduk yatağa
Çok çağıran oldu bizi batağa
Nazlanıp gitmeye erindik şükür
Nice güzel sevdik olduk divâne
Bağlandık Mah Yüze döndük pervâne
Gâh yerimiz Câmi gâhi meyhâne
Olduğumuz gibi göründük şükür
Erenler Elinden Hak Bâde içtik
Aşk, Âşığa beleş bedelin biçtik
Aşk ile Arşı aştık Uçsuz a uçtuk
Bir zaman yerlerde süründük şükür
Zühd-ü-Takva ile Dünyaya doyup
Havf-ü-Recâ, Sıdk-ü-Huşûdan koyup
Aşk-ü Cezbe ile perdeler soyup
HAKK la Sırr-ı Subhân sarındık şükür
Varımızı VAR a kattık Efendim
Fenâda Bekâya battık Efendim
Korkuyu kederi atıl Efendim
ALLAH! la ALLAH! da arındık şükür
20.11.1990 14:30
Gençlik Rüzgârıyla kalktık atağa
Seller gibi sığmaz olduk yatağa
Çok çağıran oldu bizi batağa
Nazlanıp gitmeye erindik şükür
Nice güzel sevdik olduk divâne
Bağlandık Mah Yüze döndük pervâne
Gâh yerimiz Câmi gâhi meyhâne
Olduğumuz gibi göründük şükür
Erenler Elinden Hak Bâde içtik
Aşk, Âşığa beleş bedelin biçtik
Aşk ile Arşı aştık Uçsuz a uçtuk
Bir zaman yerlerde süründük şükür
Zühd-ü-Takva ile Dünyaya doyup
Havf-ü-Recâ, Sıdk-ü-Huşûdan koyup
Aşk-ü Cezbe ile perdeler soyup
HAKK la Sırr-ı Subhân sarındık şükür
Varımızı VAR a kattık Efendim
Fenâda Bekâya battık Efendim
Korkuyu kederi atıl Efendim
ALLAH! la ALLAH! da arındık şükür
20.11.1990 14:30
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
- senim
- Aktif Üye
- Mesajlar: 106
- Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Sinemciğim KULİHVANİmİZin GÖNLÜnden gelen SÖZlerin KÖZ etkisiyle Hem-hal olalım İNŞAALLAH!
ÇİLE OCAĞI
Zikir-Şükür-Fikir ile
ALLAH âlemiyle bile
İnsan Âşık olmaz, çile
Ocağına düşmeyince
Kalbi çiğe bazar Borda
Derdi kolay zevki zorda
Dört bir yanı kızıl korda
Döne döne pişmeyince
Ekmeyince dermez Âşık
Tohum sırrın sermez Âşık
Toprak bir şey vermez Âşık
Sînesini eşmeyince
Erdem-Emânet Hızırda
Sîne sâkinKalb huzurda
Sanma ki esrâr hazırda
Dağarcığın deşmeyince
Aşk kaynayıp özlerinden
Ayân beyân sözlerinden
Şah fışkırıp gözlerinden
Beden Kabın taşmayınca
Naz-niyaza sırr sürümez
Aşk yoksa karlar erimez
Gönül deryaya yürümez
Engelleri aşmayınca
Bekletmek değildir hüner
Bekleyenin aşkı söner
Zaman geçer devran döner
Yâr peşine koşmayınca
Sevgili, sevgi ile var
Aşkıyla ağlar Âşıklar
Dönmez mevsim-gelmez bahar
Kul İhvâni coşmayınca
25.02.1990 05:31
Seheri
ÇİLE OCAĞI
Zikir-Şükür-Fikir ile
ALLAH âlemiyle bile
İnsan Âşık olmaz, çile
Ocağına düşmeyince
Kalbi çiğe bazar Borda
Derdi kolay zevki zorda
Dört bir yanı kızıl korda
Döne döne pişmeyince
Ekmeyince dermez Âşık
Tohum sırrın sermez Âşık
Toprak bir şey vermez Âşık
Sînesini eşmeyince
Erdem-Emânet Hızırda
Sîne sâkinKalb huzurda
Sanma ki esrâr hazırda
Dağarcığın deşmeyince
Aşk kaynayıp özlerinden
Ayân beyân sözlerinden
Şah fışkırıp gözlerinden
Beden Kabın taşmayınca
Naz-niyaza sırr sürümez
Aşk yoksa karlar erimez
Gönül deryaya yürümez
Engelleri aşmayınca
Bekletmek değildir hüner
Bekleyenin aşkı söner
Zaman geçer devran döner
Yâr peşine koşmayınca
Sevgili, sevgi ile var
Aşkıyla ağlar Âşıklar
Dönmez mevsim-gelmez bahar
Kul İhvâni coşmayınca
25.02.1990 05:31
Seheri
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
- senim
- Aktif Üye
- Mesajlar: 106
- Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00
Güllale Hocam, Nuriye Hocamın yeniden açığa çıkardığı Kulihvani divanı nasıl anlatıyor derdimizi öyle değil mi...
Bir yazar gençliğinde ilimin ona gelip çattığı günde iki üç tesbih namazını birbirinin peşi sıra eda ettiği dönemlerini anlatışı beni çok etkilemişti, diyor ki; ... işte o dönem TENİMDEN YANIK KOKUSUNU alırlardı...
Hocam işte şimdi TENİMİZDEN YANIK KOKUSUNU ARŞ-I ÂLÂYA ULAŞTIRANA KADAR AŞK ile YANMAK için duanızı istiyorum...
Daimi Aşk Öğrencisi...
Bir yazar gençliğinde ilimin ona gelip çattığı günde iki üç tesbih namazını birbirinin peşi sıra eda ettiği dönemlerini anlatışı beni çok etkilemişti, diyor ki; ... işte o dönem TENİMDEN YANIK KOKUSUNU alırlardı...
Hocam işte şimdi TENİMİZDEN YANIK KOKUSUNU ARŞ-I ÂLÂYA ULAŞTIRANA KADAR AŞK ile YANMAK için duanızı istiyorum...
Daimi Aşk Öğrencisi...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]