KUL İHVÂNİ 35. SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

KUL İHVÂNİ 35. SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi

Mesaj gönderen Gul »

KUL İHVÂNİ 35. SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞeRHimİZz..

Resim
°. °. °. °.Kul İhvÂNi .° .° .° .°

-26 ekim 2010 Sohbeti'nden-

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

istiğfar antivirüsüMüz:
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.


Eûzu billâhi's-semîi'l-alîmî min e'ş-şeytâni'r-racîm!.
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm!..


35. SALÂVÂT-I ŞERÎFE
Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun Salâvâti'l-Kübrası


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim efdale salâtike Resim Ve evfâ selâmike Resim Salâten ve selâmen Resim Yetenezzelâni min ufuki künhi bâtınıizzâtî ilâ feleki semâi mezâhiril esmâi vessıfâti Resim Ve yertekiyâni inde sidreti müntehâl ârifine ilâ merkezi celâlî'n-nûri'l-Mübîn Resim Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike ve Resûlike ilmi yakînil ulemâirrabbâniyyîn Resim Ve ayni yakînil hulefâirrâşidîn Resim Ve hakki yakînil enbiyâil mükerramîn Resim Ellezî tâhet fi envâri celâlîhi ülûl azmi minelmürselîn Resim Ve tahayyerat fi derki hakâiki uzemâi melâiketil müheyminîne münezzelin aleyhi fi'l-Kur'âni'l-Azîm Resim Bilisânin arabiyyin mübîn Resim Lekad mennallahu alel mü'minîne iz bease fihim Resûlen min enfüsihim yetlu aleyhim âyâtihi ve yüzekkîhim ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve in kânu min kablu lefi dalâlin mübîn.

MÂNÂSI: "ALLAH'ım! En fazîletli salâtınla ve en vefâlı selâmınla salât ve selâm et! Öyle bir salât ve selâm ki o ikisi, Zâtıyın bâtınının ufuk-u künhünden (özünün özünden, nihâyetinden), sıfat ve Esmâların mazhariyet semâsının feleki (eşyânın ilk oluşum noktası, yörüngesi) ne inen; Ârif lerin sadrının nihâyetine (sidret-i müntehasına, irfânlarının son ucuna, akdes noktasına) EL MÜBÎN (celle celâlehu)'nun Celâl nûrunun merkezine (Nûr-u Muhammed) yükselen, bir salât ve selâm olarak Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e olsun! O zât ki Rabbânî Âlimlerin ilme'l-yakinince (yakîne ulaşan ilimlerince), Raşid Halifelerin ayne'l-yakînince (yakîni görüşünce, aynînca) ve mukarreb (Zâtına yakın) peygamberlerin hakke'l-yakînince ( hak olan yakınlarınca),kulun peygamberin ve Resûlündür! O, öylesine bir zât ki O'nun Celâl nûru içinde (hususunda), mürsellerden (peygamberler v.d.) ulü'l-azm (ALLAH'ın emirlerine ve muradına en ziyâde dikkat gösteren Azîm (kesin niyet) sahibi peygamberler ki Nûh (aleyhisselâm), İbrâhim (aleyhisselâm), Musa (aleyhisselâm), İsa (aleyhisselâm)) olanları bile ıssız çölde kalmış gibi yolunu şaşırır; kendisine EL MÜHEYMİN'in ( celle celâlehu)(hep HAYY ve her korkudan emin kılan : Hayy aman!) Azîm (ulu) meleklerince açık seçik beyân edici Arabça bir lisanla indirilen Kur'ân-ı Azîm'de O'nun hakikatlarını (Hakikat-ı Muhammedîyye) anlama (kavrama) hususunda ( herkesi)hayretlere düşüren Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)!"


Resim--- "ALLAH, mü'minlere, aralarında kendilerine ALLAH'ın âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulundu. Oysa, bundan önce açık bir sapıklık içindeydiler!" (Âl-i İmrân 3/164)


Resim ''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''

Resim''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîni'l-fâtihi limâ uğlika ve'l-hâtimi limâ sebeka Ve'n-nâsiri'l-hakkı bi'l-hak ve'l-hâdi ilâ sırâtike'l-mustakîm Sallallâhu aleyhi ve alâ âlihi ve ashâbihi hakka kadrihi ve mikdârihi'l-azîm
Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidina ve mevlâna MuhaMMedîn sallallâhu Teâlâ aleyhi ve sellem.
Hakk vakad hılleti edrikni Ya Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem.''


Hamd ALLAHu Zü'l-CELÂLe olsun. Sonsuz sınırsız. Şükür her an herşeyi yaratmakta olan ALLAHu Zü'l-CELÂLe, RuBûBiyyet kevniyyetine şâhidlikte iştirak olsun!.
Elhamdu lillâhi RABBi'l-âlemîn.

ALLAHu zü’l- CELÂL kereminden, izzeti şerefinden yüreklerimizi Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin pâk-mutahhar yüreğinde O’nun ÜMMinde AMMesinde kılsın İnşae ALLAH!.

Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz,
Çift, anadan-baba dan.. hem SeYyid hem de Şerîf.. yani iki dedesi de Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm. Hasanî ve Hüseynî. Annesi, Hüseynî, Hüseyin aleyhi's-selâm soyundan. Hasanî, Babası Hasan aleyhi's-selâm soyundan. Çift Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm yani Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm..
Abdülkadîr Geylânî Gavstır, Gavsu’l- Azam. Meselelerin derinliğine dalabilen, akaidin dakiklerini ve hakaiklerini ki, inceliklerini DERûN DERyâsına dalıp çıkarabilen GaVVas-DALgıçç..
Bir işin hasıl olmasında gereken gayreti ki, MuhaMMedî Gayret ve Himmeti elinde tutan bir yüce zât kaddesallahu sırrahu, her ÂN HaYy ve MuhaMMedî Hasbî-Habibî Hizmette bir ALLAH Dostumuz hamdolsun!.
Kendisinin ifadesîne göre on altı bin âleme mazhar olduğunu söylemiştir ve doğrudur da çok şükür..
Salâvâtları vardır. Siirtli Hocam kaddesallahu sırrahu, onları çok sever ve okurdu. Bunlar kısa salâvâtlardır kendisinden gelen. Bizdeki 35. salâvâtı . Salâvât-ı Kübrâsıdır. Büyük salâvâtıdır.

ALLAHu zü’L- CeLÂLimiz celle celâluhu; BİZleri ZÂt’ına mahsus İnâyet, Hidâyet ve SeLÂMetinde KıLsın!
HaBîBuLLah Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin Şifâ, Şefâat Şerefinde KıLsın!
VeLiYYuLLah Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ve el ÂN ELLeri ELLerinde OL-ÂN VeLiYYuLLah ABdu’L- KadîrLerinin kaddesallahu sırrahu HiMMetinde Kılsın İnşâe ALLAHu TeÂLâ!. Âmin Yâ Muîn ALLAH celle celâluhu!..
BUYurunuz, şöyle ANLAmaya çalışarak Gönüz GÖZümüzle GÖRmeye, Kalb Kulağımızla DuYmaya, vicdÂNımızla UYmaya MuhaMMedî Gayret gösterelim BİZ BİR-İZliğimİZz İÇinde bir TENde bir CÂN gibi azîz cANlarım İnşâe ALLAHu TeÂLâ!.


ResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResimResim

Resim---ALLAHümme salli ve sellim efdale salâtike
ALLAHumme salli ALLAH’ım sall et!. ve sellim ve sellim et!. Arapça, biliyorsunuz geriden tercüme edilir. Sellim et, selâm et, silm et, Aklımızı silm et, teslim olma melekesini çalıştır!. Kendimizi, Müslüman, MüSLiM demek, SiLM eden.. seLÂM eden, teSLiM olan.. yani İdare ->Müdür gibidir. Müslim, slim olandır, selâm dileyendir. Selâm ise MuhaMMedî MeLÂMette en son merhâledir. Es selâm. Bununla ilgili Kur’ân-ı Kerim’de çok âyetler vardır. vardır. “Daru’s- SeLâm”. Onlar orada boş konuşmazlar”. Selâmen selâma. Söyledikleri hep “selâmen selâma”dır. Hep Es selâm, Es Selâm.

وَاللّهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ وَيَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---''Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).: Ve ALLAH, teslim (selâm- esenlik- barış) yurduna davet eder ve (teslim yurduna-cennete, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.”
(Yûnus 10/25)

إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
Resim---''İllâ kîlen selâmen selâmâ (selâmen).: Söylenen, yalnızca "selâm, selâm" dır.”
(Vâkıa 56/26)

Rablerinden kendilerine “ kavlen mir rabbin rahim”. “Selâm kavlen mirrabbin rahim”. Es selâm vardır.:

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
Resim---“Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin).: Rahîm olan Rab'ten "selâm" sözü (vardır).”
(YâSîn 36/58)

Rahîm olan Rab'ten bir SeLÂM vardır!. Es seLÂM vardır ve kavlendir bu seLÂM..
Kavl nedir?
KaVL; Anlaşma, Sözleşme. Konuşulan söz. Söz cümlesi. İtikad, delâlettir.
Kavl görünüş de söz demektir ama, içeri bakarsanız maddî manevî vüCûDa geliş lütfunun Kudretullah yansıması cür’eti-cesâretidir.. kavl..
Yine cennetul ve uyunun vardır. Burada ve oarda cennetun ve uyn vardır. Uyn-uyun AYNın CEM’idir yani TEK NEFS.. Nefsü’z ZÂTt..


إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Resim---“İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn(uyûnin) :Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve UYUN-pınar başlarındadır.”
(Hicr Sûresi, 15/45)

A’yan-ı Sabiteler, AYNlar-UYUNlar..
Tüm bunlar zâhir ve bâtındaki Es Selâm zuhurlarıdır. Es Selâm zuhurlarıdır ve's-seLÂMm!..
Zâhirdeki es Selâm zuhuru açıkça Müslüman oluştur, İslam oluştur, Teslimiyyettir.. “Sall” ise İstikamettir. Buradaki “ ve sellim” teslimiyet , “ salli ” de Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in Samedî, zâhir ve bâtın lütfu kendisinde sahib olarak bulundurduğu “Samedî Sall”dır.
Rasuliyetin, Rasuliyetin “sîn”olmasına rağmen “sad” la yazılsa ALLAHu Zü'l Celâl’e ait olur çünki. Rasûl, Sall edendir. Bununla, bunun rüşdü olandır. Kendisinde rüşd olandır. Yani son olandır, TAMMlannaların TÜMMlendiği NebiYyü’l- ÜMMî aleyhi's-selâm!. Dolayısıyla burda İlahî İstikamet vardır.


ALLAHumme salli ve sellim efdale salâtike.
Senin en fazla, faziletli Salâtınla fazl olan, lütfu keremîn olan Salâtınla selâm eyle, sall eyle, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e!..
Buradaki fazl, insÂN için imanındaki, inancındaki amel, ahlâk ve hallerindeki üstünlük. İhsan. ALLAH için ise, ihsandır. Mârifet üstünlüğü.. Kısacası, fazlalıktır yâni. Salâtike, senin saltının en efdalinden selâm ve sall et bizim için nasib et yâni!.


Resim---Ve evfâ selâmike
Evfa, en vefâlı selâmınla. Vefâ, iç görüntüsünün vücûda gelişidir. Her tohumun içindeki özündeki, toprak buldu mu, vücûda geldi mi, domatestir, patatestir, acıdır, tatlıdır çıkarır dışarıya. Vefâ gösterir, vefâlıdır. Ve evfâ selâmike

Resim---Salâten ve selâmen
Öyle bir Selâm ve Salât bahsediyoruz ki, bu en faziletli en vefâlı olan Salât ve es Selâmınla..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 35. SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi

Mesaj gönderen kulihvani »

Yetenezzelâni min ufuki künhi bâtınizzâtî ilâ feleki semâi ve mezâhiri’l- esmâi ve’s- sıfâti"
Bu zât, bahstetiğimiz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem.. Bâtının künhünün ufku, Özünün özünden, nihâyetinden gelen, zâtının bâtınından, nihâyetinden gelen, sondan-İLK TOHUMdan, NûR-u MîMden gelen, bize gelen yâni. Özünün özünden bize doğru gelen “ilâ feleki semâi”.
Nereye gelen?
Sıfat ve esmâlarının mazhariyet semâsının “feleki” inen.
Yâni Ressam olandan bir resim çıkacak ya. O ÜMMî-Doğurgan-ANa RESİm Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem NÛRu.. İşte buralarda gavslık. Buralarda gavslık, boş laflar cakacuka değil hâşâ!. ÖZü, ÖZÜnde anlatabilmek.
Senin bâtının, sana ait olan bâtının , “künhü”nün ufukundan, sonsuz uzaklığından, DEHRden de ÖTEden, bize gelen.. KÛN->NûRuLLAH ->feyeKÛN ->NÛR-u ReSÛLuLLAH ki ->KÂİNÂT!..
Nereye geliyor? “İlâ feleki semâi”.. es Semâ feleklerine mazhar olarak. Ne bakımdan, ALLAH’ın Sıfat ve Esmâlarına mazhar olarak. ZÂTtan ->SIFATa, sıfattan ->ESMÂya, esmâdan ->EŞYÂya gelirken. Bâtından ->zâhire çıkışa; bir mazhar, zuhur yeri, ayna, oluşum noktası NÛr-u MîM. Eşyânın ilk oluşum noktası ve oluşmadaki yörüngesi buraya tenezzül eden, inen, konan ve varoluşun sebebi olan NÛr-u MîM.. Çok ilginç bir salâvâttır bu.. zordur ANLAması amma..

Ve yertekiyâni inde sidreti müntehâl ârifine ilâ merkezi Celâlî'n- Nûri'l-Mübîn
Ve yertekiyâni inde sidreti müntehâl ârifine
Bakınız Dıştaki-Muhitteki Nûr-u MuhaMMed’in RüCûsuna-yertekiyânına yakınlaşmasına ki, Merkezdeki Celâlî'n- Nûri'l-Mübîn’e YAKînliğinin BUYuruluşuna:

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
Resim---Fekâne kâbe kavseyni ev ednâ: Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.(Necm 53/9)

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
Resim---Ve lekad reâhu nezleten uhrâ.: Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.” (Necm 53/13)

عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
Resim---İnde sidreti’l- muntehâ.: Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında.” (Necm 53/14)

عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى
Resim---''İndehâ cennetu’l- me’vâ.: O'nun (Sidretül Münteha'nın) yanında me’vâ Cenneti (vardır).” (Necm 53/15)

İşte bu MuhaMMedî Muhteşemliği YAŞArak eş ŞÂHid Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Pâk Yüreğinden-KEVSERinden Şehâdet Şerbeti-Şarabı İçen Hakk ŞâhiDuLLah Âriflerin SADRında, Sidretü'l- Müntehasında, irfÂNın, “ÂN”ı ANLAyışın, nihâyet Sadr olarak Nefs olarak yaklaşabildiği en nihâyet noktada “yertekiyân” en yakÎn OLuş NOKTAsında. Yakıyn yâni.

ilâ merkezi celâlî'n-nûri'l-Mübîn

El Mübîn:
Resim

El Mübîn
esmâsının Celle Celâluhu’nun. Celâl Nûr’unun.
Mübîn nedir?
Açık-seçik binâ edip beyân edendir. Bir eser ortaya koyup- binâ edip de: “bak bu böyledir- beyân ederim!” demek... “Bunun adı “atom”dur. Bunun adı “güneş”tir, bunun adı “insÂN”dır. Bunun adı “kuştur!” der gibi.
El Mübîn; yarattığına, her türlü imkanı sağlayan, imâr eden, açıkça beyân eden, ortaya döken .

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü:
Resim

İşte Celâl Nûrunun, CeLÂLinden cemÂL, Gübresinden GÜLünü İkram ediş Merkezine yükselen, âriflerin, ancak MuhaMMedî Âriflerin Sidretü'l- Müntehâ'sında ANLAşılaBİLen. İrfÂNlarının SON-UÇ’unda, Akdes Noktasında ANLAşılaBİLen Ârifler için, Habli’l- Verîd Noktasını tÂRİF ediyor. Sidretü'l- Müntehâ, irfÂNlarının son ucu, akdes noktası. Âriflerin Sidretü'l- Müntehâsı, irfÂN makamında Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in gözüyle gören, kulağıyla duyan, kalbiyle anlayanlar içindir.
İşte el Mübîn esmâsının zevk edildiğindeki Açılımı.. Biz henüz, esmâları KEVSER TASInda zevk etmedik!..
El Mübîn Esmâsının Nûru, Celâl Nûru merkezine “yertekiyâni” yükselen.
Nasıl yükseliyor?.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yükselmiyor. Ârifler O’na, o NOKTAya geliyorlar. Ancak o noktadan görebiliyorlar. Böyle bir Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem işte.. çünkü İrSALLi, ULAŞtırcılığı, Resûlluğu bu. İnsan aklını Esfeli safiliynden ->İlliyne SEVİYEleyen. O noktaya götürmeULAŞtırma-SALL Yollarını BİLdiren-BULduran-OLduran-YAŞAtan-ŞâHiDi YAPan.. bütün imkanları sağlayan Tâlim eden-Öğreten, Terbiye eden-Eğiten ve bu husuta TEK ETKili vede YETKiLi olan ANA NÛRULLAH Nebiyyü’L- ÜMMî Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem!.

Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Abdike ve Nebîyyike ve Resûlike ilmi yakînil ulemâirrabbâniyyîn

Alâ seyyidinâ” dinimizin Sahibi Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ’e “ve Mevlânâ” ve bizi velî kılan, LutfuLLahın VüCÛDa geliş YURDu kılan.. “MuhaMMedîn Abdike” ki, ve MuhaMMed aleyhi's-salâtu ve's-selâm olarak Beşeriyet, Velâyet, Nübüvvet ve Rasulliyeti dördünü birden EzeL-EBeD kendisinde tutan “Abdike” TEK KUL’un olarak ise tÜMMünü CEM’ eden “ve Nebîyyike” ve Nebiyin “ve Resûlike” ve Resûlun, “ilmi yakînil ulemâirrabbâniyyîn” bunu ancak Rabbani Âlimleri “ilme’l yakın”ınca yakîne ulaşan ilimlerince bu anlar ve anlataBİLirler..
Rabbanî İlimlerin âlimleri.
Nasıl?.
MuhaMMedî Âlimler var, Kurani Âlimler var, Rabbanî Âlimler var. Tümünü Cem’ edenler var. Rabbini bilene Rabbanî âlimler deriz gibi...
İşte bunların, kim ilimince, ilme’l- yakıynı olan. “Yakıyn ilme ulaşmış.. “ulemâi’r- rabbâniyyîn” Rabbanî Ulemâların, âlimlerin selâmından BİZ de selâm ederiz O, ZÂTına yüceliş NOKtamız Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ÜMMümüze!.

Ve ayni yakîni’l- hulefâi’r- râşidîn.
İlme’l- yakın değil ayne’l- yakın, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in önce Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in ayne’l- yakyn’i olmuş, ayne’l- yakıyne ulaşmış, ilme’l-den de öte… Ayne’l- yakıynı olmuş, yakıynen görünce, görüşünce. AYNınca yâni, zâtınca, kendisi gibi... “hulefâi’r- râşid” rüşde ermiş hulâfette.
Ne bakımından hulâfete?
ResuLî HâlifetULLAHlar –>HaKk’ın KULLarının TÜMMü, Tek İlahî halife OLan Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’de CEM’dir HeMDEMdir-HemHÂLdirler. İlk yaratılan. “Bir halife yaratacağım”dan kasıt ilk noktadır.

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fî’l- ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfiku’d- dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek (leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn (tâ’lemûne).: Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.(Bakara 2/30)

Âdem aleyhi's-selâm’ın insÂN olarak halkedilmesi çok sonradır yâni . ALLAH katında yaratık olarak ilk şeyin yaratılması akılsız, fikirsiz, hiçbir şeye yaramayan, kendini de bilmeyen, herhangi bir şey yaratmış sonrada aklı yaratmış anlamında değil. İlk yaratılan Nûr-u MuhaMMed’dir ve “AKL-ı KüLL”dür zâten. AKL-ı KüLLün “Cüz”lere ayrılmasıyla-Doğurmasıyla, yahutta herkese kabı kadar verilmesiyle ortaya çıkacak Akıl İmtahınında, ara unsurlar yaratılmıştır. Gökler, yerler, taşlar olaylar vesâireler, sistem kurulmuştur yâni sistemULLAH gelmiştir. İşte bu yakıyne ulaşanların ilme’l- yakıyn, ayne’l- yakıyn olanların GÖRüşünce. Râşid Hulâfeler ki, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in eL ÂN, şu ÂNda Şe’ÂNULLAHta bizZÂT;
İLMiyle MuhaMMedî ŞuÛRu BİLen,
İRADEsiyle MuhaMMedî NÛRu BULan,
İDRAKiyle MuhaMMedî SuRÛRda OLan,
İŞtiRAKiyle-fiilen O-NÛRunu YAŞAyan/makta OLan
Hâlis, Muhlis, Sıdddık ve Âdil MuhaMMedî MeLÂMîlerdir elhamdulillahi Rabbü'l-âlemînn!.
İLMe’l- Yakîyn.. AYNe’l- yakîyn.. buyurdu ve sıra geldi Hakke’l Yakîn’e

Ve hakke’l- yakîni’l- enbiyâi’l- mükerramîn

ALLAHu Zü'l-Celâl’in kendisîne Mukarreb/en yakîn-en AKRABA kıldıkları, en yakın, ZÂTına en yakın kıldıkları, peygamberlerin hakke’l- yakîynınca, Hakk olan yakınlarınca. Şeksiz şüphesizlerin yakınlarınca, yâni seçilmiş yakınlarınca, en yakına geçip Nebî/BİLElik NÛRuna Sahibler olarak seçilmişlik elde edenlerinkince bir seLÂMRABBenâ!..
İşte böyle bir Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemmm.

Ellezî tâhet fi envâri celâlîhi ülûl azmi minelmürselîn"
Ellezî” O Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ki, “tâhet fi envâri celâlîhi ülû’l- azmi minelmürselîn” O öylesîne bir zâttır ki, öyle bir Peygamber aleyhi's-selâm’dır ki O’nun cemâl-celâl nûru içinde, celâl nûru hususunda, mürsellerden ulul azim. Peygamberler ki” ulul azim” diye bahsedilen peygamberler ki
evet isimleri sayıyormu, evet
Ellezî tâhet fi envâri celâlîhi ülûl azmi minelmürselîn
Hayır bunlar kimler?
Bunlar Nuh aleyhi's-selâm, İbrahim aleyhi's-selâm, Musa aleyhi's-selâm, İsa aleyhi's-selâm diğer ulu’l- azim Peygamberler;

Ve tahayyerat fi derki hakâiki uzemâi melâiketihü müheyminîne münezzelin aleyhi fi'l- Kur'âni'l- Azîm

tahayyerat” Peygamberler ki hayretler içinde kalırlar der ki: “Derki hakâiki uzemâi melâiketühü müheyminîne
El Müheymin esmâsının mazhar olarak “el münezzelin aleyhi fi'l-Kur'âni'l-Azîm “ Şimdi onu açıklıyor Kur’ân-ı Kerim’den âyet gösteriyor. Ulul azim dediğimiz peygamberler aleyhi's-selâm’ların bile hayreteler içinde, dehşetler içinde kalmış yâni bir ıssız çölde yolunu şaşırmış gibi. İşte bunlara El Müheymin, Hey Aman esmâsı, Muhyiddinî Arabî’nin âşıkların esmâsı dediği Müheymini. İman hususunda, iman hakikatini verme hususunda en etkili esmâ. Âman esmâsı, imdat esmâsı ve daima hayy kılan Müheymin ve korkudan emîn kılan meşhur Hayy aman!
İşte azim meleklerince azim meleklerince büyük meleklerince indirilen evet “melâiketihü müheyminîne” müheymin meleklerince “el münezzeli” indirilen, “aleyhi” kendisîne, fi'l-Kur'âni'l-Azîm “de Bismillah

Bilisânin Arabîyyin mübîn
Arapça lisanla açık-seçik bildirilen,Âl-i İmrân 164. Âyeti, Âl-i İmrân 164. Âyeti’ni buyurmakta. Bu âyete bakalım bi, evet.

لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ ءَايَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Resim---''Lekad mennallahu alel mü'minîne iz bease fihim Resûlen min enfüsihim yetlu aleyhim âyâtihi ve yüzekkîhim ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve in kânu min kablu lefi dalâlin mübîn:Andolsun, ALLAH, mü'minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.'' (Âl-i İmrân Sûresi, 3/164)

Lekad” Andolsunki , “menALLAH” ALLAH nimetlendirdi. “Ale’l- müminine” nimetler üzerine, “izdı asene fihim” Rasulen, “min enfüsihim” kendi içlerinden bir insÂN olarak peygamber göndermekle ALLAH insÂNlara, müminlere büyük bir nimet vermiştir. Kendilerine, ALLAH’ın âyetlerini okuyup, Temizliyor, onları Kur'ân-ı Kerimi okur yapıyor, onları arındırıyor, tertemiz yapıyor, arındırıyor, onlara kitabı öğretiyor. hikmeti öğretiyor.
Eğer böyle olmasaydı kesinlikle onlar, sapıklık, ondan önce yâni bu böyle olmadan önce neydiler “min kablu” daha önceden “dalalin Mübîn”açık seçik bir sapıklık içinde idiler. Böyle bir nimet getiren Peygamer aleyhi's-salâtu ve's-selâm’a Salâtu selâm olsun. İnşâe ALLAHu Teâlâ!.

Abdülkadîr Geylânîmizin meşhuuur salâvâtı kübrâsı bu.
Burada, evet, burada gördüğümüz şey Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in ilme’l- yakıny, ayne’l- yakyn, hakke’l- yakıyn..lerce nasıl görüldüğü. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in;
ilme’l- yakıyn şeriattaki
Ayne’l- yakıyn tarikattaki
Hakke’l- yakıyn mârifetteki.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ın Haktan kastımız HakikatMuhaMMedîye olarak.
HakikatHaKk olarak gören Hak’tır ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in kendi SıRRıdır. Kâbe kavseyn gibi kendisîne mahsusluğudur.

Evet buyur, hangi konuya girelim Barbaros nerden ne istersiniz.

Barbaros: Aklımda hiçbir şey yok hocam salâvât çok güzel maşALLAH her zamanki gibi yine işin merkezine çekti olayı. Şimdi buna bakarken bende şeyi düşündüm yâni bir tane salâvât çevirmem lâzım İngilizceye çünkü ingilizceye hiç büyük salâvâtlardan çeviri yapmadık yâni . Böyle bi güzel bir örnek yâni çok uzunda değil böyle bir anlatımı çevirebiliriz belki diye düşünüyorum.

Kul ihvÂNi: İnşâe ALLAHu Teâlâ!. can!.
Resim
Cevapla

“►Salavat Şerhleri◄” sayfasına dön