Kul İhvÂNi 20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Kul İhvÂNi 20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim KUL İHVÂNİ 20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi




EUZÛ BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..

Resim

subhâneke allâhumme ve bi hamdike,
eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke

Esselâtü vesselâmı aleyke Ya RasûlALLAH SallALLAHu Aleyhi vesellem istecartü
Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''

Resim

SaLL, ceLâLdan başlayan yüreğimize kadar inen bir ipin adıdır.. bağlantının adıdır.. anlatabilmek için söylüyorum ki, Keban’ı buraya bağlayan kablonun adıdır SaLL.. SaLL var ise İSaLe olur ve buraya cereyan gelir.. arızasız ise, tüm bağlantısı tamamsa, ara bağlantıları tamamsa, buradaki prizde bir sorun yoksa ve âlette sorun yoksa işte ozaman buradaki mü’min yüreğindeki elektrik yanar ve CÂN CERryÂNı Gelir İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Biz bir SALLâvât yapalım.. İnşâe ALLAH..
20.ci salâvât Ahmed İbni İdris kaddesallahu sırrahu.. meşhur bir zât Hızır aleyhi's-selâm’ın yetiştirdiklerinden birisi.. çok değerli bir insan.. büyük bir gönül ehli Ahmedî İdrisî Hazretleri.. onun kendisinin hazırladığı bir salâvâtı var “Hızır Salâvâtı” diye meşhur büyükler arasında.. Hızır aleyhi's-selâm’ın öğrettiği söylenir, söylenmiştir.. kendisi de öyle söylemiştir.. salâvâta bakalım ondan sonra Tîn Sûremize birlikte bakarız İnşâe ALLAH..

Resim

20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Ahmed bin İdris Hazretlerine ait bir salâvâttır.
Büyüklerden olan Veliyyullah, Hızır Aleyhi's-selâm'dan ögrenmiştir.


Resim

TÜRKÇESİ: Allâhümme inni eselüke binuri vechillahil azîmillezi melee erkâne arşillahil azim Resim Ve kâmet bihi avâlimullahil azim En tusalliye alâ Mevlânâ Muhammedin zil kadril azim Resim Ve alâ âl-i nebbiyillahil azim Resim Bi kaderi azameti zâtillahil azim Resim Fi külli lemhatin ve nefesin adede mâ fi ilmillahil azim Salâten kâmileten dâimeten bi devâmillahil azim Resim Tazimen lihakkike ya Mevlânâ yâ Muhammedu yâ Zel hulukil azim Resim Ve sellim aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi misle zâlike Allâhümmecma beyni ve beynehu Resim Kemâ cemate beynerruhi vennefesi zâhiren ve batinen yakazaten ve menâmen Resim Vecalhu ya rabbi ruhan lizâti min cemil vecuhi fiddünya kablel ahreti yâ azimu yâ ALLAH.

MÂNÂSI : Rabbimiz! Senden arşın direklerini dolduran; âlemlere varlık veren, Yüce ALLAH'ın nûrunun, Efendimiz, yüce mertebelerin sahibi Muhammed (sallALLAHu aleyhi ve sellem)'e, Yüce ALLAH'ın nebisinin ailesine, Yüce ALLAH'ın zatının azameti miktarınca, Yüce ALLAH'ın ilminde bulunan, gözlerin tüm bakışları ve nefesler adedince, Yüce ALLAH'ın ebediyetiyle sürecek kâmil bir salâtla salât etmesini, Efendimiz ey Muhammed (salALLAHu aleyhi ve sellem), yüce ahlâk sahibi, seni hakkıyla yüceltmesini diliyorum. Ona onun ailesine ve ashabına bunun gibi selâm olsun!. Ey Rabbim ruhla nefesi yakınlaştırdığın gibi, zâhirde, bâtında, uyanıklıkta, uykuda beni ona yakınlaştır!. Ey Rabbim, ey yüce olan, ey ALLAH'ım, onu, âhiret gelmezden evvel dünyada her cihetle zâtımın ruhu kılıver!


Resim

ALLAHümme.: ALLAHım!. İnnî, şüphesiz ki ben.. es’elüke, senden isterim istiyorum.. bi, ile.. ne ile?. binuri vechullahil azîm, El Azîm olan ALLAH’ın vechinin nuruyle.. vech, cihet.. içerdeki “c” yâni hüviyet cem’i ciheti.. zât deniyor ya cihet, yön gibi gözüküyor.. fakat, yön nedir?. insanın için, dışının-bedeninin önünün döndüğü tarafa denir, arkasına yön denmez.. yâni, yöneldiği yöne “yön” denir demek istiyorum.. vech ise, bir kişi de “o zât”tır.. içerdeki “he” hüviyettir, “ce” hüviyetin cem’idir.. yâni “Zâhir-Bâtın-Evvel-Âhir”dir.. ALLAHu zü’L- CeLÂL için vech..
Herhangi bir insanda ise, Evvel ve Âhir uzaktır, Zâhir ve Bâtını ise, önümüzdekidir.. Evvelini ve Âhirini kendisi de bilemez, biz de bilemeyiz.. Ancak YARATAN ALLAH celle celâlihu’da dördü bir arada olur demek istiyorum İşte veçhi, böyle bir kelimedir..

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---"Ve lillâhi’l- meşriku ve’l- magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh (vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm (alîmun).: Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi’dir (rahmeti ve lutfu geniştir, herşeyi ilmi ile kuşatandır).(Bakara 2/115)

Vechullah, ALLAHın vechi ki zâtı.. vechullahi’l- azîm.. El Azîm olan ALLAH’ın vechi ile, nuru ile istiyorum.. Allâhümme inni es’elüke binuri vechullahi’l azîmillezi mele’e erkâne arşillahi’l- azîm.. o El Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂL ki, mele'e erkâne.. erkân doldurdu arşillahi’l- azîm.. ARZından ARŞına kadar bu SubhÂNî Sistemini EZeL-EbeD Erkânı/ Rükünleri-Esasları-Temelleri üzerine kudu/kurmaktadır ki, bu yüce AZAMetin mutlak Sahibi olan El Azîm celle celâlihudur ve buna gücü mutlak yeten El Azîz celle celâlihudur..

El Azîmü :
Resim

El Azîz :

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kul İhvÂNi 20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Mesaj gönderen nur-ye »

Şimdi “erkÂN” direk demek ne bileyim bir kaç kelime daha söylenebilir “erkÂN”a..
Ama biz de diyoruz ki, İLİM-EDEB-İRFAN-ERKÂN diyoruz..
Bu mübârek zâtın salâvâtını ilk defa doğru dürüst mânâsına bakarak okuyorum bakın “vechillahi’l- azîmillezi mele’e erkÂNe arşillahi’l- azîm” diyor.
El Azîm olan ALLAHın Arşının rükunlerini dolduran, ALLAH Arşının rükunlerini dolduran ALLAH celle celâlihu.
Şimdi bu “arş” ne ki, azîm olan ALLAHın celle celâlihunun arşı ne ki

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim---“Er rahmânu ale’l arşistevâ: Rahmân arşın üzerine istiva etti.” (TâHâ 20/5)

Er Rahmân, arşi istivâ yapıyor, seviyeliyor arşı er Rahmân esmâsıyla ALLAH celle celâlihu.. er Rahmân esmâsıyla seviyeliyor..

قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Resim---"Kulid’ûllâhe evid’ûr rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen).: De ki: “Allah diye çağırın veya Rahmân diye çağırın. Nasıl çağırırsanız hepsi O’nun Esmâül Hüsnası’dır (Allah’ın en güzel isimleridir).” Namazında (sesini) yükseltme ve onu (sesini) alçaltma. Bu ikisi arasında bir yol tut.” (İsrâ 17/110)

İster ALLAH deyin ister Rahmân deyin esmâlar onundur..
Şimdi arşa baktığımızda arş ->şın-ra-ayn içerden dışarıya yâni “şın”ın ana özelliği güzelliği şehâdettir, şuhûddur.. şuhûd ise, şehâdet ise, en son-Uçtur.. son nefesin “son-ucu”dur.. bütün yaratıklar için sonuçtur yâni.. bütün bir ömrünün sonucudur, böyle bir sonuç arş işte..
bu şehâdetin; görünüşe, rüşde, imtihana, rızaya, akıllar için raziyeten merdiyeten olup olmamaya ayn oluşudur.. yâni diyelim ki “hemzelif” mânâ olsun “ayn” da maadde olsun.. hemzelif’ten ->maddeye geçiştir..
ARŞ” öyle bir ara-kesittir ki, bütün resimlerle Ressamın ara kesitidir ki târifi çok zordur ham akla..

mele’e erkÂNe arşillahi’l- azîm

El Azîmü :
Resim

erkÂN”.. erkÂNa bakalım bu arşı erkÂNla doldurmuş ALLAH celle celâlihu.. içindeki “rükn”u görüyorsunuz..
Rükn: Direk. Esas. Kuvvet. Bir şeyin en fazla sağlam olan tarafı veya köşesi veya temeli.
ErkÂN, rükun demektir çoğul yapar.. içerdekine bir bakalım “kâne” olan demektir kâne.. “kûn” olsaydı “ol!” emiriydi..
Kâne, oldu olan.. yâni “kâinât” diyoruz meselâ.. kâinât, olanlardır.. erkÂN; rükunlar, ana direkler.. erkÂN, ana direkler.. ana yâni içindeki olmazsa olmaz olanları “mele'e” doldurdu erkÂNe.. arşı erkÂNla doldurdu.. arş demek ki arş, bir kap.. onun içine erkÂN doldurulmuş sanki… arş bir NuR-u MiM Noktası içinde neler yok!.
ErkÂN hepsi.. hepsi erkÂN.. Firavun’un tırnağı da erkÂN, Musa aleyhi's-selâmın tırnağı da erkÂN efendim!.
Atlas Okyanusu da erkÂN bir damla göz yaşımız da erkÂN!.
Ne ve kim erkÂN değil ki!.
Atom da erkÂN, Kâinâtta.. Zerre de Kürre de erkÂN..
herkes kendi içinde kendi bir ALLAHu zü'l-celale karşı teke tek.. herşey ve herkes teke tek..
ben “mele’e erkâne arşillahi’l- azîm” i böyle anlıyorum..
yâni erkÂNla doldurdu.. başka bir şey daha var..
Bir de “kürsîyy”i var.. “kürsîyy”i, “arş”ın içerisinde olan bir şeydir..
Kürsîyi, “kef-re-s-i” dir.. ordaki kursiyyi; sır KÛN feyeKÛNun, “kevn”e gelişidir.. akıllardaki fikirlerdeki sanki arş..
ben öyle demiyorum sadece düşünüyoruz.. NuR-u MiMden halk olan Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in MuhMMedî Nurundan halk olan madde mekanizması..
Kürsî ise, kafalarımızın içerisindeki akıl gibi manevî oluşumların soyut oluşumların mekanizması gibi.. çünkü “Arş”ta “kâne” kullanıyor kâinât kânesi kullanıyor ALLAHu zü’L- CeLÂL ve el Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂL.. Kudretten ziyâde fiilen gözüküyor Azameti.. yâni “mele’e erkâne arşillahi’l- azîm

Bir başka şey daha var, namazın on iki şartının altısı şarttır, diğer altısı da rükundur.. olmazsa olmaz onlar; Kıyam-Kıraat-Rüku-Sücud-Teşehhüd miktarı oturmak, erkândır ve, birinin terkinde namaz olmaz!.
Evet işte öyle bir ALLAHu zü’L- CeLÂL, el Azîm olan ALLAH’ın arşını erkÂNlal rükunlarla dolduran.. rükün, olanı rüşde çıkarandır, rüyete çıkarandır, rızaya çıkarandır..
Önce çekirdeği çıkarır, arkadan incir ağacını çıkarır ki, orda RuBuBiyet var.. Rabbu’l- ÂLemîn, RuBuBiyetini, terbiye SıRRını gösterir..
İki kilo doğan çocuk.. işte İbrahim, kaç kilo şimdi?. elli atmış kilo yetmiş kilo halbuki doğduğunda iki kilo üç kiloydu yâni..
işte bunu rüşde erdirir, erkân, rükun, "kÛN"nu rüşde erdirir, erecek bir şeydir ve ÖZünde yaratılış fıtratından vardır bu o’nun..

İşte esas rükun budur.. dağlar büyüyüp küçülüyor değil yâni..
Eğer, KULLuk Bazarından insan aklını çekerseniz kâinâtın mânâsı kalmaz.. İnsanı çekin ve bakın, kıyamete kadar hayvanlar birbirini yerler, sular akarlar hiç kimse hiç kimseyi bilmez.. mutlaka Akıl Bazarının kurulması lâzım..
Evet işte böyle bir “arş”ını dolduran el Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂL’in bizzât kendisinin nuruyla istiyorum” diyor..

Ve kâmet bihi avâlimullahi’l- azîm. En tusalliye alâ Mevlânâ MuhaMMedin zi’l- kadril azîm

Ve kâmet bihi avâlimullahi’l- azîm
O’nu NÛru olarak onunla kâmet, kâim etti, ayakta tutuyor avâlim âlemleri.. El Azîm olan ALLAH’ın âlemlerini ayakta tutuyorsun.. bi nuri ile, nurullah ile “ALLAHu Nurussemâvati ve’l- ard”..
neden Kâim/Ayakta duran. Mevcut. Bâki imiş meğer?.
Kâimlik ne demek?. MuhaMMedî yansımanın kudreti demektir..
Kâim olan, Nur-u MuhaMMed’den yaratılan SALLallahu aleyhi ve SELLem Nurundan yaratılan her şeyin, ALLAHu zü’L- CeLÂLin Nurunun var oluş yeri, mazharı, mastarı, südur yeri, oluş yeri Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemdir..
Bizim dışarda gördüğümüz “ALLAHuNurissemâvati ve’l- ard
Evet ama dışarda gördüğümüz her şey, ALLAHu zü’L- CeLÂLin nurudur.. Nasıl nurudur?. İşte Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in nuru olarak gözükmektedir dışarda gördüklerimiz şu anda..
ALLAHu zü’L- CeLÂL: “Kendi nurumdan yarattım” buyurmaktadır..

Resim

GÖKLer-YERLer >ZÂT ÖRTÜsü
->İNsÂN AKLı.. ->ZÂT’ın SÜSü.:


“KüLLî ŞEYyi ->ALLAH’ın NÛRu!.
->OLduğu”na --->İNANmaktıR!.:


ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VE’L- ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.(Nûr 24/35)

ŞÂHdamarda ->“AKRABA”sı..:
RaBBu’L- ÂLEMîn’im ki ->AKREBÂm-YakÎnim (MERKEZde):


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’im ->“EnÂLLAH!. (MUHİTte)”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim--- “İnnenî ENÂLLAHu Lâ iLâhe illâ ENÂ fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)

El Ahadu :
Resim

El Vâhidu :

Resim

Burada dikkatedilecek husus, Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem in Nuru ALLAHın Nuru gibi iki ayrı nur yoktur!.. ALLAH ALLAHtır!. İki yok!..
Hepsi “ALLAHunurussemâvatı vel ard
semâlarda ve yerde ne görüyorsanız ALLAHın nurudur” burda daha bir şey var mı, şu mu, bu mu demenin yararı yok, bir faydası yok demek istiyorum!.

Ve kâmet bihi avâlimullahi’l- azîm

Bakınız el Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂL.. bakın dâima Azametten bahsediyor.. Âlemleri onunla kıyamdadır, kâimdedir.. El Hayyu’l- Kayyum olan ALLAHu zü’L- CeLÂL’in kıyamındadırlar ve varlık gösterebilmektedirler..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kul İhvÂNi 20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Kısacası nasıl varlık gösteriyor Halim can,
Rahmetenli’l- âlemin kabı içinde, o nurun içinde, bUZun içindeki SU gibi..

ALLAHu nuru’s- semâvatı ve’l- ard” ..
VAR olan ->ZÂTuLLAH (Vacibu'l- VüCÛDen) ve ->NÛRudur (şU ÂNda >gölge MevCÛDen)..
Gözüken bütün eşyanın içinde ne var?.
Dört kat buz var. yâni dört kat var, ÖZe varıncaya kadar ki, ÖZ çok uzakta.. ÖZ, sonsuza kaçıyor.. bunun gibi yâni..
Ne var?. Eşya var, Esmâ var, Sıfat var, ZÂT var..
Ama Zât nerede?.
Bildiğimiz “Size sizden de AKREB-AKRABA-Yakînim” buyuruyor.
Yâni gittikçe yaklaşamıyorsun, yakîn çünkü.. hiç bir zaman yanında olamıyorsun..

Yakin, yakin nedir?.KÛN feyeKÛN”u yaşayıştır..
Buyur haydi yaşa da göreyim!. Mümkün mü?. Bir nefes duramayız!.
Ne buyuruyor Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem “tek bir ÂN ki, şimşek çaktığı kadar” yâni bir saniye iki saniye.. çünkü insan bu dizaynda yapılmamıştır.. ALLAHu zü’L- CeLÂLin bu güzelliklerini, felsefeciler gibi ya da medyumlar gibi nefeslemek için değil yaratılış ve yaşayış..
Zâten bunu, keçi de yapmakta.. Bu işi, her varlık yapmakta.. Ağaçlar da yapmakta ve can taşıyan her varlık yapmakta..
Ve kâmet bihi avâlimullahi’l- azîm

Niçin istiyor?.innî eseluke.. ben istiyorum..
En tuSaLLiye alâ Mevlânâ MuhaMMedîn zi'l- kadri'l- azîm
TuSaLLiye, SaLL et beni.. SaLL, zâhir bâtın Lütufullaha ULAŞımm..
Lütfullaha ama, başka bir şeyle de SaLL, içerdeki lâm a Lütfullah desek bize gelişi nasıl olacak?. Rahmetenli’l- âlemin eliyle olacak değil mi?. Başka nasıl olacak?. Biz; hâşâ, ALLAHın Rasûlullahı değiliz ki!.
İşte içerdeki Lütfullahsa, ikinci lâm da Lütf-u Rasûlullahtır..
Sad” sahibliğin en katısıdır.. Yâni bize ki, eşyaya en dönüşmüş gibi demek istiyorum.. Akıl gibi zâten Samedîdir ve es Samed olan ALLAH celle celâlihu, hiç kimseyi bu hususta kimseye muhtaç bırakılmamıştır. Herkes kendi şah damarından yakın olana SALL-SILA etme hürriyeti imkanlarıyla yaratılmıştır. Elbette ve eğer başkaları tarafından kısıtlanmıyorsa!.

tuSaLLiyeSaLL et sılamızı.. çünkü burda bir incelik var ki, “ircii” ile “RaBBike”yi unutmamak lâzım.. insan aklına hitabda.. bu bütün akıllara hitaptır.. Demek ki dönmemiz gerekiyor.. O zaman bir SILAmız-Ana YUrdumuz var.. Mutlaka dönmemiz gereken bir yerimiz var.. Açıkca var..
İşte SALL.. neden namaz kılmaktayız?. Biz salât ederiz ki, RABBımıza SILA edelim diye.. Nerde RaBBımız?. Nerdesi de ne demek?. Mekandan münezzeh ancak ADres açık,

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---“Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu: Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---“Fedhulî fî ibâdî: Gir kullarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---“Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir!” (Fecr 89/30)

Daha başka adres mi var?. YOLu Açık ve Sırat-ı Mustakîm ve Kur'ÂN-ı Kerîm..
ALLAH’a ve Rasûlüne ->TESLİM Olunuz-> İMAN Ediniz ->TÂBİ’ OLunuz ve ->İTÂAT Ediniz .

Açık Adres ve açık YOL..
O zaman “tuSaLLi” beni SaLL et!.Nereye?.

alâ Mevlânâ MuhaMMedîn zi'l- kadri'l- azîm
Kimlik, kişiliğimi ki, BENi yâni, Ayân-ı sabitemi, o LÜTFe yönlendir ki, o “lâm”a yönlendir ki, “Mevlânâ” Efendimize ki, “MuhaMMedîn zi'l- kadri'l- azîm” ki o, azîm bir kadir kıymet sahibi MuhaMMed aleyhi's-selâmdır.. Neden?.
Çünkü, “rahmetenli’l- âlemin”dir, âlemlerin OLuş sebebidir. Huluku’l- azîmdir, Hılkıyyette muazzam ahlâh menba’ğı Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemdir..
Kendisine ALLAHu zü’L- CeLÂL’e teslim olabilmemiz için, teslim olmamamız,
Kendisine ALLAHu zü’L- CeLÂL’e iman edebilmemiz için, iman etmemiz,
Kendisine ALLAHu zü’L- CeLÂL’e tâbi olabilmemiz için, tâbi olmamamız,
Kendisine ALLAHu zü’L- CeLÂL’e itâat edebilmemiz için, itâat etmemiz,
Kur'ÂN-ı Kerîmde açıkça ve çokça âyet-i Kerime ile EMRedilmiştir Biz KULLarına..

Elbette Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin değeri, kadiri ve kıymeti ALLAHu zü’L- CeLÂL katında azîmdir yücedir. MuhaMMeden Rasûlullahtır aleyhi's-selâm..

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Muhammedun resûlullâh (resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alâl kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fî’t- tevrât (tevrâti), ve meseluhum fî’l- incîl (incîli), ke zer’in ahrace şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimu’l- kuffâr (kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti minhum magfiraten ve ecren azîmâ: Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.(Fetih 48/29)

Bunu iyi bilmemiz lâzım.. “zi’l- kadr” diyor bakın.. Kudret vardır burda Kudretullah var, kadirlik var.. Yâni mânâ var.. Rasûlullah mânâdır biliyorsunuz.. ezel ve ebeddir.. islam dinin ezeli ve ebedidir.. kâinâtın ezeli ve ebedidir.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in değil, iyi bilmek lâzım.. ezel ve ebed, o şey halk edildiği gün başlar..
ALLAHu zü’L- CeLÂL’in başlangıcı var mı ki ezel olsun, doğrusu ALLAHu zü’L- CeLÂL, AKLın Ezel alğısını da yaratandır.. yâni oradaki evvelî yaratan anlamındadır demek istiyorum..
Ki böyle bir kader ve kadar sahibidir Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem azîmdir..
Azîm nedir?. İnsan aklının MuhaMMedî sahiblikte en üst sınırına denir azîm.. anlayabileceği kapasitenin en yükseğine denir.. “say bakalım!.” Diyorsun.. “1” dersin de birden nereye kadar sayarsın.. eee milyonu bilmiyorsa binde kalıyor.. eee trilyonu biliyor.. katrilyonu biliyor.. “biraz daha say bakalım”.. tıkanıp kalıyor AKıL.. bilmiyor ondan sonrasını.. azmi bukadar işte.. bir matemâtikçiye soruyorsunuz bir şekilde söylüyor size yâni azîm aklın sınırı kadar anlayabiliyor kaderi ve kadarı kadar..

MuhaMMed aleyhi's-selâmı vesselâmın kendisine..
Ve alâ âl-i nebbiyillahi’l- azim” ve yine El Azîm ALLAH’ın Nebîsi’nin ailesine âline.. Âli nedir?. O’nun lütuf yolunu ALLAH için izleyenlerdir.. Âl-i İmrân, âl-i İbrahim, âl-i MuhaMMed saLLallahu aleyhi ve SELLem.. âile budur lütuf cem’i olandır.. ve alâ âlihi ehl-i beyt aleyhi's-selâmdır ve duyup uyanlardır.. “ve alâ âlihi nebiyillahi’l- azîm Bi kaderi azameti zâtillahi’l- azim”.. azîm olan ALLAHın zâtının azametinin kadarı kadar.. kadarı ile ne kadar bakın ne ilginç yâni el Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂLinin zâtının azameti bir akıl ne kadar anlıyorsa onu, o kadarı kaderince kadar..

Fi küllî lemhatin ve nefesin adede mâ fi ilmillahi’l- azim salâten kâmileten dâimeten bi devâmillahi’l- azim
yâni “” içinde yâni dahilinde ki, “küllî lemhatin” göz açıp kapamaların ve nefesin, nefes alış verişlerin “adede” adedleri kadar.. Bunlar bu hayatta çok olur tabi..
ma fi ilmillahi’l- azîm” el Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂLin ilmillahi içinde ne kadar var ise; geçmiş, şu ÂNda ve gelecekteki göz açıpkamalar ve nefes alıp vermeler..
Evet “lemhanedir?.Lemha göz açı kapayıp bakıyorsun ya, bir göz açıp kapamadaki bakışın adıdır lemha.. ve nefesin.. nefes nedir?. Nefsin, en limit halidir.. alamazsanız nefes çıkar vev hâliyle nefiste çıkar.. nefis, “Sîn” içinizdeki Sîne SıRRının Nurudur..
Sîn”in kendi nedir?.Sîn”in kendi, kendi içindeki nur sahibliğidir.. yâni Türkçesi, şah damarından yakın olan Kebandır.. açıkca RaBBu’l- âlemindir ve İnsan SıRRı budur.. “YâSîn” de budur ve böyle zevk edilebilir.. lemhatin ve nefesin adede ma fi ilmillahil azîm

Fi küllî lemhatin ve nefesin adede mâ fi ilmillahi’l- azim
Ben böyle bir SaLL istiyorm SILAya SaLLi istiyorum, ulaşım istiyorum maddi manevî her yönden istiyorum..

salâten kâmileten dâimeten bi devâmillahi’l- azim
Bunu salâten istiyorum .. salât nedir?. SaLLar demektir.. Arapça da sondaki “at” çoğul yapar.. hayvan dersin, hayvanat hayvanlar.. nebat nebatat bitkiler.. salât SaLLar demektir.. SaLL yolları.. Oruç da bir SaLL yoludur.. Namaz da bir SaLL yoludur.. Bir fakire fukaraya el uzatmak da, SaLL yoludur.. Her bir şey güzelliklerin tümü, hayr olanların tümü SaLLdir.. Namaza da SaLLdır, salâttır, duadır diyoruz değil mi?. Dua nedir?. O zaman salât sadece dua diyorsan, dua kelimesi ne olacak?.
İşte bunu diyorum ve bütün şeylerde Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem e dua gibi gözüküyor salâtlar.. Elbette Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem e her zaman dua ederiz de, ediyoruz da zâten.. Ama esas duayı kendimize ediyoruz.. Rahmetenli’l- âlemin olan Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLme “şunu ver şunu ver” mi diyoruz..
Biz O’na; teslim olduk iman ettik, tâbi olduk ve itaat ediyoruz. Rahmetenli’l- âleminden bize lütuf mu ver diyoruz.. bunları iyi anlamamız lâzım..

salâten kâmileten dâimeten bi devâmillahi’l- azim
salâten” öyle bir salâtle ki, sılayla ki, SaLLa ki, kâmileten en olgunundan, kamilinden.. Nedir kemâl?. Lütfullahın MuhaMMedî Kevne gelişidir.. nasıl gelir?. nasıl gelecek, işte iğne ucu kadar bir sperm içindeki Lütfullahın üzerine Mâsivâ MuhaMMedî Nurunu sara sara ki, bunun adına ALLAHu zü’L- CeLÂL: “ALLAH’ın Nuru” buyuruyor ki, OLUŞa-Kevne gelir ve feyeKÛN OLur..
İğne ucu kadar yokken yüz kilo olur sana.. Kemâl bulur, olgunlaşır.. Toplu iğnenin ucu kadar incir çekirdeğinden çuvallarla incir toplarsın, bitiremezsin kemâl bulur..

dâimeten bi devâmillahi’l- azim
Dâim olarak ,en sağlam SALLinden, en güzel kemâlinden, en dâim olanından El Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂLin sonsuz devamı kadar olsun.. Ancak anlattıklarımız Akıl için bütün bunlar.. Herkes kendi aklını çocuk gibi yetiştirmeye çalışıyor.. Çünkü akılın buna ihtiyacı vardır.. Eğer kolayca anlasa idi, okuyuverirdi anlardı.. Öyle değil!.

Ta’zimen lihakkike ya Mevlânâ yâ Muhammedu yâ Zel huluki’l- azim
Tazîmen, onun büyüklüğünü anlayarak tazîm ederek öğerek onun büyüklüğünü kabul ederek.. “li hakike” SENin hakkını azametini kabul ederek, hakk olan azametinin hakkını vererek-ANLAyarak.. tanzimen Yâ Mevlânâ! Yâ MuhaMMed!.

El Veliyyü:
Resim
El Vâlî:
Resim
El Mevlâ:
Resim

Ey bizi, el Velî Esmasına mazhar-AYNA olan ALLAHu zü’L- CeLÂLin velâyetine sokan, velâyet ocağından geçmemize sebeb olan Yâ MuhaMMed saLLallahu aleyhi ve seLLem!. Ben bu SALLı, senin hakkın olarak, hakkını tazîm ederek, o yüce kadir kıymetinin hakkını yerine getirerek ki bu, senin benim üzerimdeki hakkındır.. Yâni sen, benim Rahmetenli’l- âlemin olanımsın.. Yâni zâhir ve bâtın bütün oluşumun temelinde sen varsın!. TüMM Azametullahın yansımasısın.. Bundan dolayı senin hakkını tazîm ediyorum!.
Yâ Ze’l- huluki’l- azim
Ey azîm ahlâk sahibi, huluki’l- azîm olan Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem..

وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---“Ve inneke le alâ hulukın azîm (azîmin).: Ve muhakkak ki sen, mutlaka çok büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem /4)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.
(İmam Mâlik, Muvatta, Kitabu Husni’l-Huluk (8) C. 2, s. 904; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 2, s. 38.)

Huluk nedir?. Ahlâktır.. Başka?.Halk ediştir, Hılkıyyettir.. Başka?. Kudretullah Lutfunun hayra çıkışıdır.. Huluk budur.. Onun için ahlâk denmektedir..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Kul İhvÂNi 20. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Mesaj gönderen nur-ye »

“Yâ Ze’l- huluki’l- azîm”

El Azîmu :
Resim

el Azîm olan ALLAHu zü’L- CeLÂLin el Azîm isminin Hılkıyyet yansıma Mazharı-AYNAsı Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem..
Demin söylemiştim Azîm, MuhaMMedî SıRR Sahibliğinin akla yüklenişidir, a’yân-ı sabite gelişidir.. Azîm böyle sınır ki, çok büyüklükte sınır en büyük hulkiyet sahibidir, ANAsıdır, ÜMMÎdir Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem.. Huluku’l- Azîmdir Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem..

Soruluyor Aişe radiyallahu anha Validemize: “Resûlullah saLLallahu aleyhi vesellem in ahlâkı nasıldır?."

Resim---Ayşe radiyallâhü anha’ya Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ahlâkından soruldu, dedi ki: “O’nun ahlâkı Kur’ân-ı Kerim’di” buyurmuştur.
(Ebu Dâvûd, Sünen, et-Tatavvu 26, nu: 1342, c. 2, s. 87-88)

Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem, Hulukullah ki, ALLAH ahlâkındaydı.. Huluku’l- Kur'ÂN-ı Kerîmdi ki, Hulukullah budur..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Eddebeni Rabbi fe ahsene fe’dîbî = Rabbim beni edeblendirdi ne güzel terbiye etti” buyurmuştur.
(Kenzu’l- Ummal, 11/406)

Böyle bir Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLim-imizvar..

Ve sellim aleyhi” kendisine teslim olmamızı selâm etmemizi..
Selâm nedir?.“silm” MuhaMMedî Lütuf Sahibliğidir.. Dâru’s- Selâmdır, cennettir..
Dâru’s- Selâm nedir?. Dâr yurttur.. Selâm Yurdudur..
Selâm ise, zâten “MuhaMMedî Lütuf SÎN”liğidir ki, önemli olan senin ceNNet olman, önemli olan SÎNin SÎNE’nin ceNNet olmasıdır.. Önemli olan eğer SÎNE ceNNet olmazsa, şah damarından yakın-AKREB olan RaBBu’l- âlemi nînereye koyacaksın ki?. Nerde olduğunu sanıyorsun?.
ve sellim” teslim ol!. Teslim olmak nedir ki?.
DIŞardanİÇeri “sen”likten lütfen “mim”liğe girersin.. SÎN-likten MîM-liğe girersin.. Bunlar nedir efendim, sindir sundur nurdur sindur tindir?.Efendim göreceğiz biraz sonra..
ve’t TÎNi ve’z- zeytun” “Tûr-i SÎNin”..
Bunlar öyle uydur kaydır şeyler değildir.. SÎNEdir, SÎNE!..
SÎNE DAĞı.. Çölün içindeki dağ, Sinâ Dağını anladım da, bir de bizim İÇ ÇÖLümüzde SÎNEmizde, SÎNE DAğımız var.. SÎNElerimizdeki bir dağ var..

Ve sellim aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi misle zâlike Allâhümmec’ma beyni ve beynehu
Kendisine, ehl-i beytine ve sahabesine ki, kendisine sahib çıkan ve sahib çıktığı sahiblenenlere, haBBeye sahib çıkanlara, Hizbullahın temeline.. “misle zâlike” bu söylenenlerin bir misli kadar, böylece bir misli kadar.. yâni onlara da istiyoruz.. kime?.
Allâhümmec’ma” ALLAhım, cemiyyeti cemâat et, birleştir. “beyni ve beynehu” benim ile onun arasını öyle birleştir ki, kim o?.
Benimle Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem in arasını öyle birleştir ki;

Kemâ cema’te beynerruhi vennefesi zâhiren ve batinen yakazaten ve menâmen
kemâ” ne gibi.. cemâte sen birleştirdin ya.. cem’ ettin ya..
beyne’r-ruhi ve’n- nefesi” Bizim nefisle ruhu nasıl birleştiriyorsun ya öyle.. bakın, beyne arasını er ruh, ruh ile ve’n- nefs.. burdaki “ruh” rastgele değil harf-i târif alıyor ve bilinen ilk ruhtan ve ilk nefisten bahsediyor..
Nasıl bunları bir araya getirdysen..
Ruh nerden?. Emr âleminden..

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---Ve yes’elûneke anir rûhı, kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).: Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsrâ 17/85)

Nefs” ise, benimkisi seninkisi..
İşte bir başka anlamda ruh, Keban’dan-ANAMERKEZden çıkan, ana kablonun adı.. Nefs ise, herkesin evine giren kablonun adı gibi.. Birleşmesi böyle olur..
Bakın nasıl güzel değil mi.. nefs, zâhiren gözükür ama ruh gözükemez..
Ruhu soruyordu bugün sitede birisi.. “ruh, reyha, koku nedir?”diye..
Beden dâima temâsla anlar ki, temâs etmesi lâzım soğuktur, sıcaktır, yaştır kurudur vs.. Nefis illâ görmesi lâzım.. Kalb duyması lâzım..
Onun için Kur'ÂN-ı Kerîmde, Es Semi’ ismi, El Basîr celle celâlihuden önce gelir dâima.
Çünkü kalbin DUYması UYmaya sebebdir.. göz bakar, nelere bakar da görmeden tırıs geçer gider..
Yâni ruh, koku kendisi reyhadır zâten.. aynı kökten gelirler koku ile ruh rehyadır.. çünkü koku görmek ve duymanın çok ötesindedir.. onun için MuhaMMedî MeLÂMîler av kıtMîRidirler..
Koku almak ötekilerin çok ötesinde-içerdedir ki, ruhîdir yâni.. Reyha da aynı buradan gelir, reyha kökünden gelir..

RABBım!. Sen ruh ile nefsi nasıl birleştiriyorsan, Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem le benim aramı da öyle birleştir.

zâhiren ve bâtinen yakazaten ve menâmen
Zâhir en bâtınen.. yakazâten ve menâmen.. yakaza halinde de olabilir fiilen uyanıkken yâni açık şeçik de olabilir.. ve menâmen uyurken de olabilir.. yâni zâhiren yakazen bâtınen menamen uykuda olsun bari, rüyamda göreyim demek istiyor..

Vec’alhu ya RaBBi ruhan lizâti min cemil vecuhi fi’d- dünya kable’l- ahreti yâ azimu yâ ALLAH
RaBBî!. Sen kıl, yap, yarat Yâ RaBBî.. “ruhan” evet bakın ne kadar güzel değil mi.. “Vec’alhu” onu kıl, O’nu yap.. Kimi?.
Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem’i Yâ RaBBî!. O’nu bana ruhan bir ruh kıl, O’nun ruhunu benim ruhum kıl!. yâni li-zâti benim zâtım için, kendim için..
Yâni bir ruhum O olsun “min cemil vecuhi” her yönden yalınız..
Bakınız SaLLı nasıl güzel târif ediyor.. SaLL sılamız Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem ne diyor vechinin tüm yönlerinin cem’i, hepsi kadar.. çepe çevre neyi varsa.. “fi’d- dünya” dünyada.. “kable’l- ahreti
âhiretten önce, bu dünyada ki, ben burada istiyorum diyor..
Yâ Azîmu yâ ALLAH” Ey El azîm olan, ey ALLAH celle celâlihu..
Evet bu dünyadan gitmeden önce, âhiret gelmeden önce ki, bu Şehâdet Âleminde yaşarken, her cihetle zâtımın ruhu kılıver ve Resûlullah saLLallahu aleyhi ve SELLem ile Bizi BİLiştir BULuştur OLuştur ve BİZ BİR-İZ ŞEHÂDetini YAŞAt inşâe ALLAHu’r- Rahmân..

Ahmed bin İdris kaddesallahu sırrahu Hazretlerine ait bu salâvât muhteşemdir.
Böyle güzel bir insan, böyle güzel bir salât salâvât.. Buna Hızır aleyhisselâm Salâvâtı da denir. Güzeldir.. İdris Babanın salâvâtıdır..
Siirtli MuhaMMed Sıddık Hocam ALLAH rAhmet etsin hoşdu güzeldi ve sıkça okurdu..


ResimTÎN Sûresi Sohbetinden alıntıdır.
Resim
Cevapla

“►Salavat Şerhleri◄” sayfasına dön