DERS NOTLARIM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Resim Resim

Resim

"İslam Ahlâkının kaynakları dediğimizde, hemen hatırımıza gelen o halde ana hatları ve en genel çerçevesi ile nakil ve akıl olmaktadır. Nakil, Gazali'nin dediği gibi, çevreyi aydınlatarak gözün görmesi imkânını ortaya çıkaran "güneş" konumunda iken, akıl da, naklin aydınlattığı ve ortaya çıkarak görünür hale getirdiklerini görmeyi sağlayan "göz" mesabesindedir..."

Resim İslam Ahlâk Esasları-1 ders kitabından

Resim

Resim

günEŞi ÇEKme gÖZüne
KâiNÂt DONar ihvÂNi
!.
SıRRın SıFıRla ÖZ-üne
YÜReğin YANar ihvÂNi
!.

ZEVK 5498

SıRR-ı SıFıRda -> ERi-DoN!.. -> cAN doSTu SU ile ATeŞ!
güBreyle GüL!. Çirkin Güzel!.. bu ÂLeMde KİM kiMe EŞ?!.
en YAKIN-ın -> UZAĞında.. -> dOKUz dELi -> DuDağında
BUrası
-> BUrsa SaBbAHı!.. -> gÖZlerimde DOĞan günEŞ!..


Resim 11.08.13 18:09
Brsbrs..tktktrstkkmz..


NoT: SU, 00 C derece hem donar hem de erir.. bu İKİliğin ortasında öyle bir SıRR-ı SıFıR Sırat-ı Mustakîm Hattı vardır ki DONmak ERİmek YOKtur.. iyi Anlaşılması için Kur'ân-ı KerimimİZi OKUrsak:

فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---Ferihîne bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî, ve yestebşirûne billezîne lem yelhakû bihim min halfihim, ellâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne) : Allah'ın onlara kendi fazlından verdiği şeyle ferahlarlar. Ve arkalarından henüz kendilerine katılmayan (henüz şehit olmayan) kimselere, "onlara bir korku olmayacağını ve onların mahzun olmayacaklarını" müjdelemek isterler.”
(Âl-i İmrân 3/170)

en YAKIN-AKRABa OL-AN:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi:Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

İslam, iman ve ameldir. Tabii burada söz konusu olan iman ve amel, herhangibir iman ve herhangi bir amel olmayıp, sahih iman ve salih amel olarak nitelendirilir. Sahih iman, olanı nasılsa öylece, (mesela Allah'ı Allah, insanı insan, peygamberi peygamber ve meleği melek olarak) bilmek ve bunu kabul etmek iken salih amel, diğer insanları ve varlıkları koruyarak, onların varlıklarını teyid ederek, geliştiren eylemeleri isimlendirmektir. Sahih imana "HAKK" denilirken, salih amelede "HAYR" denilmektedir. Kısaca İslâm, "HAKK"ı kabul etmek ve HAYR" ı tahakkuk ettirmeye yönelmek ve gerçekleştirmektir.

Resim İslam Ahlâk Esasları-1 ders kitabından

Resim

ZEVK 1600

Cevr -i Cihan -> Çark-ı ÇİLE BAŞımda Dost!.-> DEVR-i DEVRÂN
TEVHİDimin Tekemmülü -> kalbimdeki HAKK!. -> SEYR-i SEYRÂN
CELÂLi -> CEMÂLi -> CEM’de -> CANda CÂNÂN -> CEVL-i CEVLÂN
SIDDIK’ın SIFIR Sülûku -> HAKK’tan -> HAKK’a -> HAYR-ı HAYRÂN..


Resim

27.09.1999 10:38
Lârâ shllri...
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

"İbadetin ZiKR, FiKiR ve ŞüKüR olmak üzere üç boyutu vardır. İbadetin ZiKR boyutu, ALLAH inancını zihinde canlı tutmak, O'nu anmak ve varlığını benliğinde duyabilmektir. FiKiR boyutu, ALLAH'ın sıfatları ve evrende yarattığı eşsiz eserleri hakkında düşünmektir. ŞüKüR ise, bütün bu nimetlerine karşı minnettarlığını bildirmektir."

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
Resim---Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinne, ve in min şey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûran) : Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır.
(İsra 17/44)


"İnsan, ibadeti ZiKiR, FiKiR ve ŞüKüR boyutlarıyla hakkıyla yapıp içselleştirdiği zaman daima ALLAH ile olur. Geniş anlamıyla ibadet olan ZiKiR, FiKiR ve ŞüKüR kulluğun özetidir. Bunları özetleyen DUA, duayı özetleyen de NAMAZ ibadetidir. Çünkü namaz kulun bütün organlarıyla ALLAHa yönelmesi, manevi huzuruna doğru yol alması, yücelmesi ve Rabbi ile iletişim kurmasıdır. Bu şekilde iletişim kurabilenler ibadetlerinden tarif edilmez hazlar alırlar. Dilleri hayır söyler, gözü hayrda olur, kötü şeylere kapadığı kulağını iyi şeylere açık tutar, eli, ayağı, ve bütün organları iyi işlere doğru hareket eder (Buhârî, "Rikâk,38).

Resim---Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allahu Teâla hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden birşey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."

(Buhârî, Rikak 38.)


Resimİslâm İbadet Esasları-1 ders kitabından


Resim

SÖZ – SOHBET – ZEVK - HAZZ

– İLÂHE – İLL – ALLAH

DİNGİN bir BEDEN’le ZİKRET ve ÜZME!
SİNGİN bir NEFİS’le FİKRET ve ÜZÜLME!
YUNGUN bir KALB’le ŞÜKRET ve SEV!
YANGIN bir RUH’la SABRET ve SEVİL!..


04.12..1992
Kul İhvani
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

KÂBE HAKEMLİĞİ

Milâdî 605 yılında, Hz. Muhammed (s.a.v) otuz beş yaşlarında iken Kureyşliler Kâbe’yi tamire karar verdiler. Çünkü Kâbe yangın ve sel baskınına maruz kalmış ve zarar görmüştü. O zamanlar Kâbe fazla yüksek değildi ve üzerinde çatı yoktu. Bu nedenle kapı kilitlense bile hırsızlar içeri girebilirdi. Nitekim bir süre önce mabede hediye edilen değerli eşya ve paralardan oluşan hazineden bir miktar çalınmıştı.

Kâbe tamir edilecekti, ancak malzemeye ihtiyaç vardı. O sırada bir Bizans gemisinin Cidde yakınlarındaki Şu‘aybe limanında karaya oturduğu haberi Mekke’ye ulaştı. Gemi Habeşistan’daki bir kilise tamirinde kullanılmak üzere mermer, kereste ve demir yüklü olup Bizans İmparatorunun emriyle Mısır’dan gönderilmişti. Velîd b. Mugîre ve arkadaşları Şu‘aybe’ye giderek geminin kerestelerini satın aldıkları gibi gemide bulunan marangoz ve inşaat ustası Bâkûm er-Rûmî’yi de Kâbe’nin tamiri için Mekke’ye davet ettiler.

Bütün Kureyş kabileleri, aralarında kura çekerek tamir için işbölümü yaptı. Herkes malzeme teminine yardımcı olacak ve belirli bir miktar katılma payı ödeyecekti. Hz. Peygamber’in babası tarafından dayısı sayılan Ebû Vehb b. Amr veya Velîd b. Mugîre inşaata katkıda bulunacak olanlara şöyle seslendi:
“Ey Kureyşliler! Kâbe için vereceğiniz para temiz ve helâl kazanç olsun. Buraya haram sokmayın. Fuhuş veya faizden elde edilen veya zulüm ve haksızlıkla başkasından alınan hiçbir şeyi buraya bulaştırmayın.” Sonunda inşaata başlandı. Öncelikle tüm duvarlar yıkıldı ve Hz. İbrahim’in attığı temellere kadar inildi. Kureyşliler yeni taşlar toplayıp bu temel üzerine bina etmeye başladılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu tamire katıldı ve amcası Abbas’la birlikte taş taşıyıp yardımcı oldu.

Kureyşliler binanın yüksekliğini dokuz arşından onsekiz arşına çıkardılar. Ancak toplanan malzeme yeterli olmadığı için binayı daha küçük tuttular: İnşaat sırasında yarım daire şeklindeki bir yeri Kâbe dışında bıraktılar;
burasını göğüs hızasına gelen ve Hatîm adı verilen bir duvarla çevirip Kâbe’den olduğu anlaşılsın diye taşla döşediler; Kâbe’den sayıldığı halde ondan ayrı bırakıldığı için de
Hicr veya Hicru İsmâil adını verdiler. Kâbe’nin üstünü örttüler, kapısının eşiğini de eskisine göre daha yüksekte tuttular.

Nihayet Kâbe yeniden inşâ edildi. Ancak Hacerülesved’in yerine yerleştirilmesi hususunda anlaşmazlık çıktı. Çünkü bu şerefli görevi hiçbir kabile, başkasına bırakmak istemiyordu. Tartışma birkaç gün devam etti; hatta bu yüzden savaşmayı bile göze alanlar oldu. Nihayet Kureyş’in ileri gelenlerinden Ebû Ümeyye b. Mugîre,
“Benî Şeybe kapısından Kâbe’ye ilk giren kimsenin vereceği karara uyulmasını” teklif etti; Kureyşliler bu teklifi benimseyip beklemeye başladılar. Kapıdan Hz. Muhammed’in girdiği görülünce orada bulunanlar İşte el-Emîn, işte Muhammed geldi! diyerek memnuniyetlerini ifade ettiler. Hz. Muhammed, bir örtü getirterek Hacerülesved’i onun üzerine koydu, bütün kabile reislerinin iştirakiyle örtüyü kaldırdı, konulacağı hizaya gelince de taşı kendi elleriyle alıp yerine yerleştirdi. Böylece Kureyşliler arasında çıkmak üzere olan bir çatışmanın da önüne geçilmiş oldu.

Kâbe’nin tamiri ve Hacerülesved’in yerine konulmasından sonra Peygamber Efendimizin (s.a.v), Allah hakkında düşünmeye, O’na nasıl iman ve ibadet edileceğini araştırmaya daha fazla yöneldiği farkedilmekteydi. Mekkeliler’in ve diğer birçok Arap kabilesinin putlarına hiç ilgi göstermeyen Hz. Muhammed, aklı ve hisleriyle putlara tapmanın faydasızlığı sonucuna ulaşmıştı. Belki de tek tanrı inancına dayalı Hz. İbrâhim’in dini üzere olmaya çalışan az sayıdaki Hanîfler gibi düşünüyordu. Ancak neyi ve nasıl yapacağını bilememenin ıstırabını yaşarken inzivaya çekilmekten hoşlanmaya başladı ve risâletinin birkaç yıl öncesinden itibaren her ramazan ayında, dedesi Abdülmuttalib ve diğer bazı Kureyşliler’in yaptığı gibi, Hira dağındaki mağarada münzevi bir hayat yaşamaya başladı. Yiyeceği tükenince şehre iniyor, fakirlere yardımda bulunuyor, Kâbe’yi tavaf ediyor ve evden yiyecek alarak tekrar mağaraya dönüyordu. Zaman zaman hanımı Hatice’yi de yanına alıyordu.


Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre Resûlullah bu dönemde bir ara sâdık (doğru) rüyalar görmeye başlamış, altı ay devam eden bu süreçte gördüğü rüyalar aynen çıkmıştır. Kaynaklarda ayrıca Hz. Peygamber’in (s.a.v) bu dönemde kendisini Esselâmü aleyke yâ Resûlallâh (Sana selâm olsun ey Allah’ın elçisi) şeklinde selamlayan sesler duyduğu, etrafına dönüp bakınca kimseyi göremediği için merak içerisinde kaldığı, bu seslerin ağaçlar ve kayalıklardan geldiğine dair ifadeler de yer almaktadır. Buraya kadar anlatılan ve bir kısmı olağanüstü nitelik taşıyan hususlardan hareketle bu dönemin vahye hazırlık süreci olduğunu söylemek mümkündür.


Resim

Resim İlk Dönem İslâm Tarihi 1-Ders Kitabından
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim
İslamiyetten önce Güney Arabistanda kurulan Himyeri Devletinin Yahudiliği kabul eden son Himyerî hükümdarı Zû Nüvâs Hıristiyanları da Yahudiliği kabul etmeye zorlamıştır ve kabul etmeyen pek çok Necranlı Hıristiyanı "uhdûd" adı verilen ateş çukurlarında diri diri yakmıştır. Kur'an-ı Kerim'de bu acı olaya Burûc Sûresinin 4-9 âyetleri arasında işaret edilmektedir.
Resim

قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ
Resim---Kutile ashâbul uhdûd(uhdûdi) : Kahroldu o hendeğin sahipleri,
(Burûc 85/4)

النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ
Resim---Ennâri zâtil vekûd(vekûdi) : Alev alev tutuşturulmuş ateşi yakanlar
(Burûc 85/5)

إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ
Resim---İzhum aleyhâ kuûd(kuûdun) : Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı.
(Burûc 85/6)

وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ
Resim---Ve hum alâ mâ yef’alûne bil mu’minîne şuhûd(şuhûdun) : Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
(Burûc 85/7)

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
Resim---Ve mâ nekamû minhum illâ en yu’minû billâhil azîzil hamîd(hamîdi): Onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.
(Burûc 85/8)

الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Resim---Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun) : O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisine aittir ve Allah her şeye şahittir.
(Burûc 85/9)


Resim

Resim İlk Dönem İslâm Tarihi 1-Ders Kitabından
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Felsefî antropolojinin insana ilişkin bir nitelemesi de, onun toplumsal bir varlıkoluşudur. İnsan bir toplum içinde yaşar ve ahlâkî erdemleri de ancak bir toplum içinde gerçekleştirebilir. İnsan, kavram olarak bile üns kökünden türemiştir. Üns; ünsiyet etmek, başkalarıyla ilişki kurmak, insanlarla beraber yaşamak demektir.

Aristoya göre, insan iyi geçinmeye yetenekli, yani yaratılıştan medenî bir varlıktır. Kınalızâde Ali Efendiye göre de insan, doğası gereği toplumsal bir varlıktır. O da insanın, bazılarının zannettiği gibi nisyan (unutma) kökünden değil, üns kökünden geldiğini söyler. Her şeyin yetkinliği, kendine özgü özelliği gerçekleştirmekle olur. Beraber yaşama özelliği insanda doğal nitelik olunca, insanın yetkinliği de, hemcinslerine karşı bu niteliğini gerçekleştirmesiyle doğru orantılıdır; insan, sorumluluklarını bilip başkalarıyla iyi geçindiği oranda yetkin insandır.


Resim

Resim İslam Ahlâk Esasları-1 ders kitabından

Üns: Alışkanlık, alışma. * Arkadaş. Hemdem
Ünsiyyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık.
Ünsî: (Ünsiye) Alışmış, ünsiyet etmiş, sokulgan. * Arkadaş.
Ünsâ: Nisâ. Ana.Dişi. Kadın, kız.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

"Medine’de bulunan Mescid-i Nebevî, yeryüzündeki ayrıcalıklı üç mescidden biridir. Hz. Peygamber Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ olarak sıraladığı bu üç mescidi sırf ziyaret etmek ve içinde namaz kılmak için seyahate çıkılabileceğini bildirmiştir."
(Buhârî, “Tatavvu‘”, 14; Müslim, “Hac”, 511).


لاَ تُشَدُّ الرِّحَالُ اِلاَّ إِلَى ثَلاَثَةِ مَسَاجِدَ مَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَسْجِدِي هَذَا وَمَسْجِدِ اْلاَقْصَى
Resim---"Yolculuğa ve sefer meşakkatlerine katlanıp, (ibadet ve sevap arzusuyla) şu üç mescit dışında başka hiçbir mescid için sefere çıkılmaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve benim şu mescidim."
(Buhârî, savm 67; tatavvu 14; Müslim, hac 511.)


Resim

Resimİslâm İbadet Esasları-1 ders kitabından
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

İnsanî nefsin iki gücü vardır.

1. İdrak gücü: Bu güç sayesinde nefis, aklın idrak gücünü gerçekleştirir.
Bunun iki görünümü vardır.

a) Nazari Güç: Bunun aşırılığa veya eksikliğe gitmemesi, yani orta
düzeyde/itidal üzerine olması sayesinde hikmet meydana gelir.

b) Amelî Güç: itidal üzerine fiiller, yani “orta yol” çıkarırsa adalet
meydana gelir.


2. Hareket Ettirici Güç: Bu güç sayesinde beden itki veya motivasyon gücü
kazanır.

a) Hareket Ettirici Arzu Gücü (Şehvet): Aşırılığa gitmediği sürece “orta
hal/düzeyde” olduğu müddetçe iffet meydana gelir.

b) Hareket Ettirici Saldırgan Güç (Gazap): Aşırılığa gitmediği sürece
“orta hal/düzeyde” fiiller, cesaret meydana gelir.


Resim

HİKMET
Genel olarak eşya hakkında bilgi edinme gücüne özgü bir erdemdir.

Hikmet Erdeminin Altında Yer Alan Erdemler

a) Zekâ
b) Çabuk anlama
c) Zihin açıklığı
d) Kolay öğrenme
e) İyi düşünme
f) Ezberleme
g) Hatırlama


CESARET
Üstünlük sağlama güdüsünden kaynaklanan bir erdemdir.

Cesaret Erdeminin Kapsamına Giren Erdemler

a) Olgun nefs
b) Olayları cesur karşılama
c) Yüksek gayret
d) Sebat
e) Yumuşak huyluluk
f) Ölçülü olmak
g) Yüreklilik
h) Dayanıklılık, katlanmak
i) Tevazu
j) Onur duygusu
k) Yufka yüreklilik (Rikkat)


İFFET
Bedenin korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan şeyleri sağlama, gereksiz olanlara da ilgisiz kalma erdemidir.

İffet faziletinin kapsamına giren erdemler:

a) Hayâ
b) Merhamet
c) Yumuşaklık
d) Nefsin güzel ahlâkla donanmaya rağbet etmesi
e) Uyumlu ve geçimli olmak
f) Arzuları dizginlemek
g) Sabır
h) Kötülük sebeplerine karşı dirençli olmak
i) Musibet ve belaya karşı sabır
j) Kanaat
k) Vakar
l) Fedakârlık etmek
m) Cömertlik
n) Kerem


ADALET
Adalet, bütün aşırılıkların ortası ve genel olarak rezîlet demek olan aşırılıklardan kurtulmayı sağlayan bir erdem olduğu için bütün erdemlerin en tam olanı ve adeta ortak olanıdır. İslâm Ahlâkçılarından İbn Miskeveyh bunun için olmalı ki, “adalet” ve “vahdet” kavramı arasındaki derin bağlantıya işaret etmektedir.

Adalet Erdemine Dâhil Olan Erdemler:

a) Sadâkat
b) Ülfet (uzlaşma, kaynaşma)
c) Vefâ
d) Şefkat
e) Yakınlarıyla ilgilenmek,
f) Mükâfat
g) Müşterek işlerde insaf ve itidal üzerine davranmak
h) Herkese karşı dürüst davranmak
i) Yakın ve dostlarının sevgisini kazanmak
j) Teslim (her şeyi ile ilâhî iradeye dayanmak)
k) Tevekkül
l) İbâdet

Nasıl Erdemli Olunur?

İbn Hazm şöyle demektedir: “Erdemler ile erdemsizlikler (el-fedâil ve’rrezâil,faziletler ve reziletler), ibadetler ile günahlar (et-ta’ât ve’l-me’âsî) arasında nefsin nefret etmesi ile ünsiyet kurmasından/alışmasından başka bir ilişki yoktur. Mutlu (sa’îd) kişi, nefsini erdemlere ve ibadetlere alıştıran, onları sevdiren; erdemsizliklerden ve günahlardan uzaklaştıran, nefret ettiren kişidir. Mutsuz (şakî) kişi ise nefsini erdemsizliklere ve günahlara alıştıran, onları sevdiren; erdemlerden ve ibadetlerden uzaklaştıran ve onlardan nefret ettiren kişidir.” (İbn Hazm, 2009, s. 48).


Resim

Resim İslam Ahlâk Esasları-1 ders kitabından

Resim


KALBimiz ->HAKk KeLeBeği
ÖMRümüz MuHABbet MUMu!.
“TEKe TEK”in >TEK GeRÇeği
“KERbELÂ ÇÖLü”-nün KUMu!.


BİTLiS-Lerde HaVa NAsıL?!
İÇin ->DIŞında mı HAKAN!?
İNsÂNoğLu ->ASL’a >fASıL!.
YÂR>BAKIŞInda mı HAKAN?!.


ÇiLLe çARKı-nda>İŞkENce
ÖMüR DEnEN şU EĞLENce
NE Bir Eksik >NE Bir fAZLa
KuLİhvÂNi ->bENce>sENce!.


ZEVK 7419

EZeL<->EBeD -> ER-DEMi-nde.. ->EHL-i BEYT ->ERENi ->ERsÎN!
SıRR-ı SAFFsın!. SuBHÂN ALLAH!. ->SALLa!. SALLanma DÜŞersÎN!

DİK DUR ->HAKk: “KULum!”sun DEsÎn!
->“KUL”-una -> “MUhtÂç” -> ETmesÎn!.

->İNce IYıp ->SıK DOKuma!. ->DERt Etme!. ->SEN de >BAŞERsÎN!.

Resim
20.01.16 13:44
brsbrsmd..tktktrstkkdsyyrett..



ÂŞIKsaN ->AŞKın ->AZıK-ın
DÜŞünme >Vah!.ın-YAZıK!.ın
Bir SEN DeğiLsin >HAKAN-ım
YiYeN >SOYsuz Dost KAZıK’ın!.


IYmak: ANAdoLuda, Yörüklerin Kilim TezgÂHına Boyuna Eriş-Enine Arkaç Hazırlaması..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

İslâm, insanlığın en büyük medeniyet projesidir.
Hz. Peygamber (a.s) bu projeyi uygulamaya risâlet göreviyle beraber başlamıştır.
Öncelikle zihinleri ve kalpleri
medenîleştirmeyi hedeflemiştir.
Hicretle beraber Yesrib'in adını
Medine'ye çevirmek suretiyle de İslâm'ın medeniyet yürüyüşünü başlatmıştır.

Resimİslâm Kurumları ve Medeniyeti Ders Kitabı'ndan

Resim“Din”, “Medine”, “Medeni” ve “Medeniyet”

ŞEeN ŞeHRimİZ
MeDiNetül- MüNeVVeRe:


Resim

ÂŞIKların ZeMZeM zEHRi
ASLından
>fASLına nEHRi
TEK ÂNın
>TECELLî dEHRi
Şu ÂNdaki
-> ŞeÂN şEHRi!.

SaLÂt OLsun! SeLÂMî OLsun!
KÛN feyeKÛN KeLÂMî OLsun!
RÛH-u MîM-e -> RÛHum bİLE
->MuHaMMedî MeLÂMî OLsun!..

ZEVK 5799

MîM-i MuHaMMed MaHhŞeri.. KîM-i MuHaMMed MeDiNe!
->BâTıN BAĞı >ANA YURDu.. CîM-i MuHaMMed MeDiNe!
->Kul ihvÂNi kELBin kALBi.. cÂNda cÂNÂN CeZB -ü- cELBi
SALâVât SILASIn -> SıRRı.. -> MîM-i MuHaMMed MeDiNe!..


Resim

08.01.14. 11:38
brsbrs..tktktrstkksnd-yyışğndsszıssszz…


Resim

ResimEuzubillâhissemiul âlimi mineşşeytanirracim min hemazitihi ve nefhahihi ve nefsihi..
Aklımın içerden dürtüştürdüğü ve nefhahihi dışarıdan üfürdüğü ve nefsihi bizzat kendisinden benim böyle oluşumdan Allah’a sığınırım.

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Resim---Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni) : Ve de ki: «Ey Rabbim, şeytanların dürtüştürmelerinden (kışkırtmalarından) sana sığınırım! (Mu’minûn 23/97)

Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni âyettir.

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Resim---Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn(yahdurûni) : Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim." (Mu’minûn 23/98)

Hazırımda olmasından da..

Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm


Allahumme salli ve sellim alâ Seyyidinâ Muhammedini’n- Nebiyyi’l-Ummiyyi’l- Arabiyyi’l- Kureyşiyyi’l- Hâşimiyyi’l- Mekkiyyi’l- Medeniyyi.
Sâhibi’t- Tâc ve’l- Mi’râc.
Sâhibi’l- Şeriat ve Atâyâ.
Sâhibi’l- Makâmi’l- Mahmûdi ve’l- Havdi’l- Mevrûdi.
Sâhibi’s- Sucûdi li Rabbi’l- Ma’bûd.

Mânâsı:

ALLAHım Efendimiz;
Nebiyyil-Ummî, Arabî, Kureyşî, Haşimî, Mekkî, Medenî olana,
Tâc ve Mirâcın Sâhibine,
Şeriat ve Atâ Sâhibine,
Makâm-ı Mahmud ve Havz-ı Mevrûd Sâhibine,
Tek Mabud-İbâdet edilen RABB celle celâluhu için SECDEler Sâhibine,
Salât ve Selâmımızı ulaştır.
Teslimiyet ve Sıla ulaşımımızı sağla İnşâallah..
Âmin Yâ Muîn celle celâlihu

Not: Muhyiddin İbni Arabî (radi Allahu anhu) Salavat-ı Kübrâsının çok önemli olduğunu bildirmiştir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Büyük bir muhaddis olan İbn Ebû Dâvud Kütüb-i Sitte içerisine dahil edilen SÜNEN isimli eserinde "iyi bir müslüman olmak isteyen kişiye şu dört hadis yeter" demiştir.

1-Ameller niyetlere göredir.

2-Kişinin kendini ilgilendirmeyen yararsız şeylerden uzak durması iyi Müslüman olduğunu gösterir.

3-Kişi kendi için sevdiğini kardeşi içinde sevmedikçe iyi Müslüman olamaz.

4-Helâl, haram bellidir. Bunların arasında iki taraftan hangisine girdiği şüpheli olan şeyler vardır. Bunlardan uzak durun.


Resim

ResimHadis Tarihi ve Usulü Ders Kitabından
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: DERS NOTLARIM

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Resim

كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ/Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalblerini paslandırmıştır (Mutaffifîn (83), 14) âyeti, Ebû Hureyre’nin naklettiği, kul bir günah işledi mi onun kalbine siyah bir nokta konulur. O bunu tevbe ve istiğfar ile koparıp attığı zaman kalbi cilalandırılır. Ancak tekrar günah işlerse siyah noktalar artırılır. Nihayet onlar kalbini tamamen kuşatır. İşte bu Yüce Allah’ın Kur’ân’da buyurduğu pastır şeklindeki hadisle açıklığa kavuşmuştur (tebyin).

Resim

ResimTefsir Tarihi ve Usulü Ders Kitabından
Resim
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön