ÖLMEDEN ÖLMEK (Devamı)
Gönderilme zamanı: 27 Nis 2008, 10:12
ÖLMEDEN ÖLMEK
Bizler Allah yolunda aciz kullarız.
Sizlere başımdan geçen bir olayı anlatayım.
2007 nisan ayıydı sanırım. işlerimiz çok yoğundu.
Bende hafta sonu eve gittim.
Kahvaltıdan sonra balkona çıktım. bir sigara içtim.
Bende bir gevşeme bir rahatlama bir mutluluk hissi belirdi. sonra balkondaki koltuğa uzandım.
Bizim balkon yeşilliğe bakar ağaçlar falan vardır. görüntü birden buğulandı.
Sadece gözümün önünde yeşilce bir çam dalı belirginleşti.
Ağaçlara bakmaya devam ettim ama ağaçlardan başka şeylerde görüyordum.
Ağaçların yaprakları arasına saklanmış, yaprak ve dallardan oluşan muntazam şekiller, hayvan resimleri...
Üstelik hemen her saniyede değişiyor.
Sanki şaşı bak şaşır resimleri gibi.
Ama onda sadece bir resim görürsün.
O resimde önceden bilgisayar ortamında ayarlanmıştır.
Bu öyle değil. her saniye bambaşka bir şekil.
Önce bir kaç dakika bunu izledim.
Keyfini çıkardım.
Ama akllım yerinde idi.
Biraz Düşündüm, dedim : "Bên daha evvel bu ağaçlara hep bakıyordum, ama bunları görmüyordum. Bunun olması mümkün mü?" Hayır.
Bu görüntüyü en gelişmiş bilgisayararda bile yapamazsınız.
Bir yandanda hayret ediyorum insanlar bu apaçık güzelliği nasıl farketmezler.
Bu gördüklerim Cenabı Allah'ın Kudretinin sadece yüzde biri imiş.
İlahi bir ilhamla böyle bir his geldi. sonra kendimi bıraktım.
"Artık Beni yaksalar, kılıçla doğrasalar farketmez." tek düşündüğüm şey Allah.
Vücüdum zikire başladı.
Aklım, Kalbim, vücüdum, sol işaret parmağım.
Hatta ağzımda sakız vardı onu da yuttum. dilim rahat zikir yapsın diye.
Kafamda annemin sesi vardı.
O nun sesiyle zikir yapıyordum.
Lâ İlâhe İllallah!
Lâ İlâhe İllallah!
Bu zikir hali bir müddet devam etti.
Sonra doğruldum. baktığım her yer artık çok net çok berrak görünüyordu. bu olayı yaşarken insan şeytanla da nefsi ilede karşılşıyor. onları görmüyorsunuz ama varlıklarını hissediyorsunuz.
Cenâb-ı Allah'ın kudretine şahit olunca onlara pek kulak asmıyorsunuz.
Yalan dünyanın ne demek olduğunu bizzat yaşayarak anladım.
Yalan dünya.
"Dünya yalan mış" durup durup bunu tekrarlıyordum.
"Dünya Yalanmış."
Ben sadece bir kaç tane ağaç görmüştüm ama Cenabı Allah orada istese o ağaç yapraklarında bütün dünyayı, kainatı hatta cenneti ve cehennemi gösterebilir.
Sonradan anladım ki onları yaşarken aslında ölüyormuşum.
Ölen yaşlıların neden bir noktaya bakakaldıklarını, neden hasta yatağında yaşamak için direnmediklerini anladım.
Çünkü dünyada bütün güzel duyguları tatmış.
Sevmiş, sevilmiş dünyaya kalıcı eserler bırakmış.
Cenâb-ı Allah'ın kudretinin güzelliğini görünce fazla direnmiyor.
Ama bizim gibi genç biri için durum farklı bizim bu hayatta gerçekleştirmek istediğimiz daha bir çok işimiz var.
Bizde dünyada kalıp o görevleri yerine getirmeyi tercih ettik.
Yani ölmedik.
Yerimden doğrulduğumda hala omuzum silkeleniyordu.
Etraf hala yeni yağmur yağmış gibi pırıl pırıldı. çok berraktı.
Aklım yerinde idi ama dünyanın bir önemi kalmamıştı. bu dünyaya ilişkin İnandığım bütün o kurallar, fizik yasaları, teoriler bilgiler hepsi 1 dakika içinde önemini yitirmişti.
Şimdi asıl sorun (mecazi olarak) Cenabı Allah'ı görüpte o kadar yıl ne yapacağım.
Ne yapayım? yemek mi yiyeyim? işe mi gideyim? televizyon mu izleyeyim? bu dünya boş ki. ne yapasın...
Yavaş yavaş kendime geliyordum.
Ama dünyalık bi işim kalmamıştı artık.
İş güç onlarla ilgilenemeyecektim.
Hatta hiç yerimden bile kalkmayacaktım.
Yâni delirecektim.
Eskiden öyle bir kaç hikaye duymuştum.
Adam Allah diye diye tımarhanelik olmuş.
bizimki de böyle olacak artık dedim.
bir de insanlar dedikodumu yapacaklar.
Anlatamazsın da...
Allah'tan yardım istedim.
"Allah'ım bu olanları unutmam lazım. işime dönmem gerek.
Deli diye anılmak istemiyorum."
Biraz daha kendimi toparladım.
Önce abdest aldım. biraz daha balkonda oturdum.
Abim geldi ondan su vermesini istedim.
Suyu içtim bi bardak daha istedim.
İkindi ezanı okunmaya başladı.
Azdaha vakit geçince banyo yaptım.
Abdest önemli çünkü.
Aradan bir yıl kadar geçti, ama hatırası her zaman bende durur.
Bazen aynı güzelliği yeniden görmek isterim.
Hem isterim - hemde istemem.
Çünkü tekrar kendimi kaybetmekten korkuyorum.
İşte "PERVÂNE MİSALİ ATEŞE YANDIM" tabirini uygulamalı olarak böyle tecrübe ettik.
Latif Beyefendi ile tanıştığımız günkü internet konferansı sırasında, annemle beraber kendisinin yanında oturuyorduk.
Kendileri de bu konudan bahsettiler.
"Bazen Cenabı Allah kendi aşkından deliren kimseleri ibret için aramıza salar!" diye.
Bundan kendimizede bir pay çıkardık.
Çok şükür ki bu hal sadece bir iki saat sürdü. daha sonra günlük hayatıma devam ettim.
Ama bende derin bir iz bırakmıştır.
Bunu ilk olarak Sizlerle paylaşmak istedim.
bu Sırrımdan Aileme bile bahsetmedim.
Sadece Cenabı Allah ve O'nun izin verdiği kimseler bunu biliyordur.
Herkese çok çok selam eder muhabbet dolu günler dilerim.
Bizler Allah yolunda aciz kullarız.
Sizlere başımdan geçen bir olayı anlatayım.
2007 nisan ayıydı sanırım. işlerimiz çok yoğundu.
Bende hafta sonu eve gittim.
Kahvaltıdan sonra balkona çıktım. bir sigara içtim.
Bende bir gevşeme bir rahatlama bir mutluluk hissi belirdi. sonra balkondaki koltuğa uzandım.
Bizim balkon yeşilliğe bakar ağaçlar falan vardır. görüntü birden buğulandı.
Sadece gözümün önünde yeşilce bir çam dalı belirginleşti.
Ağaçlara bakmaya devam ettim ama ağaçlardan başka şeylerde görüyordum.
Ağaçların yaprakları arasına saklanmış, yaprak ve dallardan oluşan muntazam şekiller, hayvan resimleri...
Üstelik hemen her saniyede değişiyor.
Sanki şaşı bak şaşır resimleri gibi.
Ama onda sadece bir resim görürsün.
O resimde önceden bilgisayar ortamında ayarlanmıştır.
Bu öyle değil. her saniye bambaşka bir şekil.
Önce bir kaç dakika bunu izledim.
Keyfini çıkardım.
Ama akllım yerinde idi.
Biraz Düşündüm, dedim : "Bên daha evvel bu ağaçlara hep bakıyordum, ama bunları görmüyordum. Bunun olması mümkün mü?" Hayır.
Bu görüntüyü en gelişmiş bilgisayararda bile yapamazsınız.
Bir yandanda hayret ediyorum insanlar bu apaçık güzelliği nasıl farketmezler.
Bu gördüklerim Cenabı Allah'ın Kudretinin sadece yüzde biri imiş.
İlahi bir ilhamla böyle bir his geldi. sonra kendimi bıraktım.
"Artık Beni yaksalar, kılıçla doğrasalar farketmez." tek düşündüğüm şey Allah.
Vücüdum zikire başladı.
Aklım, Kalbim, vücüdum, sol işaret parmağım.
Hatta ağzımda sakız vardı onu da yuttum. dilim rahat zikir yapsın diye.
Kafamda annemin sesi vardı.
O nun sesiyle zikir yapıyordum.
Lâ İlâhe İllallah!
Lâ İlâhe İllallah!
Bu zikir hali bir müddet devam etti.
Sonra doğruldum. baktığım her yer artık çok net çok berrak görünüyordu. bu olayı yaşarken insan şeytanla da nefsi ilede karşılşıyor. onları görmüyorsunuz ama varlıklarını hissediyorsunuz.
Cenâb-ı Allah'ın kudretine şahit olunca onlara pek kulak asmıyorsunuz.
Yalan dünyanın ne demek olduğunu bizzat yaşayarak anladım.
Yalan dünya.
"Dünya yalan mış" durup durup bunu tekrarlıyordum.
"Dünya Yalanmış."
Ben sadece bir kaç tane ağaç görmüştüm ama Cenabı Allah orada istese o ağaç yapraklarında bütün dünyayı, kainatı hatta cenneti ve cehennemi gösterebilir.
Sonradan anladım ki onları yaşarken aslında ölüyormuşum.
Ölen yaşlıların neden bir noktaya bakakaldıklarını, neden hasta yatağında yaşamak için direnmediklerini anladım.
Çünkü dünyada bütün güzel duyguları tatmış.
Sevmiş, sevilmiş dünyaya kalıcı eserler bırakmış.
Cenâb-ı Allah'ın kudretinin güzelliğini görünce fazla direnmiyor.
Ama bizim gibi genç biri için durum farklı bizim bu hayatta gerçekleştirmek istediğimiz daha bir çok işimiz var.
Bizde dünyada kalıp o görevleri yerine getirmeyi tercih ettik.
Yani ölmedik.
Yerimden doğrulduğumda hala omuzum silkeleniyordu.
Etraf hala yeni yağmur yağmış gibi pırıl pırıldı. çok berraktı.
Aklım yerinde idi ama dünyanın bir önemi kalmamıştı. bu dünyaya ilişkin İnandığım bütün o kurallar, fizik yasaları, teoriler bilgiler hepsi 1 dakika içinde önemini yitirmişti.
Şimdi asıl sorun (mecazi olarak) Cenabı Allah'ı görüpte o kadar yıl ne yapacağım.
Ne yapayım? yemek mi yiyeyim? işe mi gideyim? televizyon mu izleyeyim? bu dünya boş ki. ne yapasın...
Yavaş yavaş kendime geliyordum.
Ama dünyalık bi işim kalmamıştı artık.
İş güç onlarla ilgilenemeyecektim.
Hatta hiç yerimden bile kalkmayacaktım.
Yâni delirecektim.
Eskiden öyle bir kaç hikaye duymuştum.
Adam Allah diye diye tımarhanelik olmuş.
bizimki de böyle olacak artık dedim.
bir de insanlar dedikodumu yapacaklar.
Anlatamazsın da...
Allah'tan yardım istedim.
"Allah'ım bu olanları unutmam lazım. işime dönmem gerek.
Deli diye anılmak istemiyorum."
Biraz daha kendimi toparladım.
Önce abdest aldım. biraz daha balkonda oturdum.
Abim geldi ondan su vermesini istedim.
Suyu içtim bi bardak daha istedim.
İkindi ezanı okunmaya başladı.
Azdaha vakit geçince banyo yaptım.
Abdest önemli çünkü.
Aradan bir yıl kadar geçti, ama hatırası her zaman bende durur.
Bazen aynı güzelliği yeniden görmek isterim.
Hem isterim - hemde istemem.
Çünkü tekrar kendimi kaybetmekten korkuyorum.
İşte "PERVÂNE MİSALİ ATEŞE YANDIM" tabirini uygulamalı olarak böyle tecrübe ettik.
Latif Beyefendi ile tanıştığımız günkü internet konferansı sırasında, annemle beraber kendisinin yanında oturuyorduk.
Kendileri de bu konudan bahsettiler.
"Bazen Cenabı Allah kendi aşkından deliren kimseleri ibret için aramıza salar!" diye.
Bundan kendimizede bir pay çıkardık.
Çok şükür ki bu hal sadece bir iki saat sürdü. daha sonra günlük hayatıma devam ettim.
Ama bende derin bir iz bırakmıştır.
Bunu ilk olarak Sizlerle paylaşmak istedim.
bu Sırrımdan Aileme bile bahsetmedim.
Sadece Cenabı Allah ve O'nun izin verdiği kimseler bunu biliyordur.
Herkese çok çok selam eder muhabbet dolu günler dilerim.