İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ

Mesaj gönderen anlamak »



İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ

İpin ucunda asılı kalmışken ne boğuluyordum ne de ip kopuyordu. Karanlıkta dolaşıyordum, en korkulasıca karanlıklarda. Ümitsizdim ve ümidim ben değildi. Ne yaşıyor ne ölüyordum. Bir keresinde ölüme uzanmıştım. Yolun ortasında kollarımı açmış, avuçlarımdaki toprağı hissederek ve ara ara toprağı soluyarak ölümü beklemiştim. Ne gelen vardı ne giden.Acizlik…
Gelmeyen ölüme sabredemeyişime şaşırmamıştım. Kızmıyordum kendime. O zaman hiçbir şeye sabredemeyen ben, ölümün gelmesine nasıl sabır gösterebilirdim. Hiçbir şeyi beceremediğim gibi ölmeyi de beceremiyordum. Acizlik…
Eve döndüğümde hiçbir şey olmamış gibi yine kendimleydim. Duş alıp, ruhen yıkanmış namaza durmuştum. Allah beni affeder inşallah ama kıldığım namaz namaz mıydı, bilemiyorum.
Çok fazla düşünmemek için hep uyumak istiyordum. Tabi uyumak benim için büyük bir sorundu, bu yüzden uyku ilacı kullanıyordum. Ahh uyumak, ölümüne uyumak… Uyuyunca geçer sanıyordum ve her uyandığımda yanılıyordum. Düşünmekten bir kurtulabilsem diye dua ediyordum. Seyrettiğim bir filmdeki adam, hafızasını kaybediyor geçmişini hatırlamıyordu. Onca doktor da adamı iyileştirmeye çalışıyordu. Olacak iş mi bu? Keşke bende hafıza kaybı yaşasam diyordum içimden. Böylece geçmişimi hatırlamayacak ve yenilenmiş bir hafızayla yaşamaya devam edebilecektim. Ama öyle olmadı. Adamı doktorlar değil, adam kendi kendini iyileştirdi. Film de bu yüzden benim için hüsranla bitmişti. Oysa buradan çıkarmam gereken mesaj çareyi hafıza kaybında, ölmekte ya da başka şeyde değil kendimde aramam olmalıydı. Ne yapabilirdim ki zaten bunu yapamayacak kadar güçsüz hissediyordum kendimi. Bunu isteyebilecek kadar güçlü olsam tüm bu acizliklerimi yaşatmazdım kendime. Kendimi nasıl yenileyebilirdim?

Geçmeyen günlerle, uykusuz gecelerle ve beni didikleyen sorularımla yaşamaya, zamanda yer bulmaya çalışıyordum. Zamanda kaybolmak ve kendimi yaşadığım yerde yabancı hissetmek beni biraz rahatlatıyordu. Zamansız yaşıyordum. Saat kullanmıyordum. Kolumdaki saati aksesuar niyetine kullanıyordum. Ayarsız bir saatle zamanı kullanıyordum. Kendimi yabancı hissetmek için hiç okumadığım türde kitaplar okuyor, en alakasız müzikleri dinliyordum. Müziksiz yaşayamaz hale gelmiş, zamanı dinlediğim müzikle ölçüyordum. Bunu okuduğum E.Şafak'ın bir roman karakterinden aldım. Bakkala gidip gelmek Bjork’un- I see who you are parçasını iki kez kadar, okula gitmek C.Adrian-Sessizce kadar, okul dönüşü Amelie Soundtrack-Theme principal miktarı sürüyordu. Eğer dolaşıyorsam zaman, ya F.Farjad’la ya da Bab-ı Esrar’la istediğim miktarda sürüyordu. Zamandan kaçıyordum güya. Benimkisi zavallılığın ta kendisiydi. Zaten sonra da bu durumdan sıkılmıştım. Zamandan kaçınılmayacağını okunan beş vakit ezandan anlamış, ağlamıştım.

Bir çağrı var bu hayatta. Bir hareketlilik söz konusu. Sen istesende istemesende bir şeyler seni alıp bir yerlere götürüyor. Ne yüreğine söz geçirebiliyorsun ne de mantık olaya el atıyor. Her şey bir ölüyor bir diriliyor. Bunun bir anlamı olmalı diye düşünürken baharda açan bir papatyaya bakıyorum, bir zaman sonra ölüyor. Seneye aynı yere bir daha gidip bakarsam aynı yerde mi açacak diye düşünmeden edemiyorum. Aynı yerde açacağından eminim tabi eğer hasar görmemişse. Tıpkı ağaçlar gibi...

hikaye değil...
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

Ah Engincim, bu yolun çilesi çoktur.
Kimbilir niceleri yaşamıştır bu gibi hissedişleri de ne türküler tutturmuşlardır.
Tanju Okan söylerdi, öyle sarhoş olsam ki bir daha ayılmasam unutsam o günleri sevdiğimi unutsam derdi...
Bir zamanlar bunu söyler sevdiğimizi düşünürdük koymazdı bize sözleri...
Öylesine sevgi anlatan bir şarkıydı bu...
Demler geldi derinden demeye başladık ta, bu sefer içemiyorduk.
İnananlara yasaktı içmek, sarhoşluk verici şeyler...
Nasıl unutacaktık? Hayaller kurmaya başladık, hafızamızı yitirsek filmlerdeki gibi sıfırdan başlasak geçmiş silinse geleceğe uzansak diye...
Demler ulaştı bir yol ağzına vardı ayaklar, unutulacaklar artık etkisiz eleman olmuştu...
Başkaydı gökyüzünün rengi, iki göz bir ağız iki kulağa hapis değildi duygular ya da taşa toprağa ağaca...
Artık külle dönmüştü yolun kıvrımı, küll olana bakıyordu görmeyen gözlerle hisseden kalplerle canlarımız, ruhlarımız...
Dünyayı yeniden keşfetmiştik artık yok öyle değildi biz keşfetmemiştik, dünyanın diğer yüzü bize gülümsemişti.
Madde yüzü acıları zorlukları ile burup suyumuzu sıkmış, unutmaktan, olmamaklardan söz ederken artık dünyanın mana yüzü gelmiş kuş tüyleri ile dokunmuştu gönlümüze...
Başka renkler başka sesler başka sözler sarmalamıştı bizi ve sanki sonsuz yaşama doğmuştuk artık, ölüm olmayan, ölüm neylesin bize diyen, her dem yeniden doğarız bizden kim usanası diyen...
İşte böyle bir şey bu yolun gurbetinden sılasına yürüyüş...
Hala yürütülmedeyiz, artık Görelim MEVLAM ne eyler ne eylerse güzel eyler diye çığıraraktan...
Selam ve sevgi ile oğlum...
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Yazının sonunda;
"HİKÂYE DEĞİL" demişsin Engin Kardeşim...

Bence hikâye, masal ya da bir oyun... ama sen gerçek zannetmişsin...
Tıpkı hepimiz gibi... maalesef bunu ciddiye alıp gerçek sandığımız dönemleri yaşıyoruz da ancak ALLAH cc. lutfeder de kendimize getirirse bizi,
o zaman başka gözlerle bakmaya başlıyoruz herşeye yeniden...

Kâinatta her an herşey yeniden var olup yok olurken... bazı düşüncelerimizin yok olup yenilerinin doğması için başka bir düzen mi işliyor yoksa biz mi öyle algılıyoruz... ya da her an yeni düşünceler doğduğu halde ısrar mı ediyoruz hatalarımızda... doğru sandığımız düşüncelerimizde...

Bilmiyorum ki güzel kardeşim... bilmediğim için bilmek istiyorum, arıyorum, soruyorum... senin gibi ve diğer kardeşlerim gibi...
BİR'lik ve BİZ'lik içinde hep beraber bulanlardan oluruz inşallah...

Yüreğini ferah tut güzel kardeşim... sıkma onu ki... o da hür ve özgür olarak kendi olabilsin...

Selamlar, sevgiler.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Hem Gül hem Lale olan sevgili Güllale anne,
Beni yine çok duygulandırdınız...Ahh şu "oğlum" demeniz yok mu...
gözlerim doluyor,içim yanıyor ...bana eksik yanımı anımsatıp acıtırken diğer yanım sevinçle doluyor...dolu olan az olana variyor...
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Sevgili Halim abi,ne desem bilmiyorum...inşallah ve ümit ediyorum...
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

Resim

Çare belledim çileyi,
YAR’in gözü yukarda,
ATEŞ’in tadı yok KAR’da,
YOL’una öldüğüm YAR,
Gezdirir diyar diyar,
HÜZNÜN tadı yok BAHAR’da.

Halim KÖK
30.04.2008

Kulihvani yazdı:
Resim
gönlüne selâmet aziz halim canımız...

ZEVK 3150

AŞK ateşinin alevi, gülün kokusunda saklı
AŞKı doğuran can evi, yaşayansa insan aklı..
Gölgesizler gönül gözlü, dört mevsimde çile çiçek
Herkes özünün emrinde, var mı haksız, nerde haklı?


30.04.08 18:29
A k s a r a y
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

YETİMİN, ÖKSÜZÜN VAR...

Gönlüm döne döne izler semâyı.
İçerimde tarifsiz bir hüzün var.
Hangi bahar sevindirir âmâyı,
Yüreğimde yetimin, öksüzün var.

Hasretin rüzgâr, dallarımı kıran.
Aşkın ateş, beni yakıp kavuran.
Canım Muhammedim ve Aziz Kuran,
Nasıl tatlı kelâmın var sözün var.

Adına canımı adadığım yâr,
Yüreğimde hem ateş var hem de kar.
Gönlüm yarınlara umutla bakar.
Gecen varsa, bilirim gündüzün var.

Halim KÖK
03.03.2008
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

halimkok yazdı:YETİMİN, ÖKSÜZÜN VAR...

Gönlüm döne döne izler semâyı.
İçerimde tarifsiz bir hüzün var.
Hangi bahar sevindirir âmâyı,
Yüreğimde yetimin, öksüzün var.

Hasretin rüzgâr, dallarımı kıran.
Aşkın ateş, beni yakıp kavuran.
Canım Muhammedim ve Aziz Kuran,
Nasıl tatlı kelâmın var sözün var.

Adına canımı adadığım yâr,
Yüreğimde hem ateş var hem de kar.
Gönlüm yarınlara umutla bakar.
Gecen varsa, bilirim gündüzün var.

Halim KÖK
03.03.2008
çok güzelmiş...yüreğinize sağlık...sizin gibi daha ümitli biri olurum inşallah...
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön