HOŞ GELDİN EY HÜZÜN !!!
Kesrette gafletin neş'esiyle yaşarken büsbütün
Vahdetin SUR'unu üfler gibi çıkageldin EY HÜZÜN!!
Kıyameyi koptu gafletin, uyandı sinede İMAN denen gonca gülün
Kışı beklerken, baharı açtırdın gönlüme GÜZ'ÜN...
Ey BENLİĞİMİ girdap gibi ince ince içine çeken HÜZÜN!!
Haldaşım oldun hem geceleyin hem gündüzün
Pranga vurulmuş sanki, senden ayrılası yok gönlümün
Zerrece halim değişmez, dünyayı yığsalar önüne GÖZÜMÜN...
CANAN'DAN CAN'ıma emanetsin HÜZÜN
Sen gönlümü CANAN'DAN ayrı koyanlara örtüsün
Maddeden geçip MANA'YA koşanlara köprüsün
Değişmem seni bin NEŞ'EYE, sen canımın DÜRR'ÜSÜN...
Geldin geleli MED-CEZİRİ bitmez gönlümün
Kah coşturursun da çağlayan olur iki ucunda gözümün
Kah süt liman, ilhamı olursun bir çift sözümün
MUKARREB yaprak olur önünde BÂD-İ HÜZNÜN
MUKARREB
"Bir evde oturulmadığı zaman harabe olduğu gibi, bir kalbde de eğer hüzün yoksa, o kalb harabe demektir." (Malik Bin Dinar)
"Aşk konuşturur, hayâ susturur, Allah Korkusu hüzünlendirir."(Zünnun-u Mısri)
DÜRR: İnci
BÂD-İ HÜZÜN: Hüzün yeli
HOŞ GELDİN EY HÜZÜN !!!
-
- Dost Üye
- Mesajlar: 98
- Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00
- nur_umim
- Özel Üye
- Mesajlar: 1119
- Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00
aziz kardeşim mukarreb,
bu çok içli ve İlahî yakînlik kokan şiirinizi zevkle defalarca okudum,
İçimi o bildik hüzün alevi sardı..
insanoğlu kendini bilir, Resûlullah'ı (sav) bulur da Rabbının (cc) kulu olursa,
bu âlem kulube-yi ahzen- hüzün kulubesi olmakta..
her şeyler gibi hüzünde iki türlü, sebeb ve sonuç olarak...
Sahibimiz (sav) buyruğunda:
1- Muahammedî Âşıkların hüznünü buyururken:
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte demirci Ebu Seyf radıyallahu anh'ın yanına girdik. O, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın oğlu İbrahim'in süt babası idi. Aleyhissalâtu vesselam oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında Aleyhissalâtu vesselâm'ın gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh: "Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah'ın Resûlü?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!" buyurdu ve ağlamasına devam etti. Sonra şöyle söyledi: "Gözümüz yaş döker, kalbimiz hüzün çeker, fakat Rabbimizi razı etmeyecek söz sarfetmeyiz. Ey İbrahim! Senin ayrılmandan bizler üzgünüz!"
[Buhârî, Cenâiz 44; Müslim, Fezâil 62, (2315); Ebu Dâvud, Cenâiz 28, (3126).]
2- Bu âlemde akıllarına ihanet eden ahmakların, 7 dilde Kur'ân okuyucu bile olsa riyakâr-sahtekâr ise son uçtaki hüzününü ise:
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün: "Hüzün kuyusundan Allah'a sığının!" buyurdular. Oradakiler:
"Ey Allah'ın Resûlü! Hüzün kuyusu da nedir?" diye sordular.
"O, dedi, cehennemde bir vâdidir; cehennem, o vâdiden her gün yüz kere Allah (c.c)'a sığınma taleb eder."
"Ey Allah'ın Resûlü! denildi, oraya kimler girecek?"
"Oraya dedi, amellerinde riyâ yapan kurrâlar girecektir!..."
[Tirmizî, Zühd 48, (2384).]
Kurrâ : (Kari'. C.) Okuyucular. Kur'ân-ı Kerimi usul ve tecvidine göre okuyanlar.
Ahzen : Çok hüzünlü kederli. En tasalı, daha gamlı.
bu çok içli ve İlahî yakînlik kokan şiirinizi zevkle defalarca okudum,
İçimi o bildik hüzün alevi sardı..
insanoğlu kendini bilir, Resûlullah'ı (sav) bulur da Rabbının (cc) kulu olursa,
bu âlem kulube-yi ahzen- hüzün kulubesi olmakta..
her şeyler gibi hüzünde iki türlü, sebeb ve sonuç olarak...
Sahibimiz (sav) buyruğunda:
1- Muahammedî Âşıkların hüznünü buyururken:
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte demirci Ebu Seyf radıyallahu anh'ın yanına girdik. O, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın oğlu İbrahim'in süt babası idi. Aleyhissalâtu vesselam oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında Aleyhissalâtu vesselâm'ın gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh: "Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah'ın Resûlü?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!" buyurdu ve ağlamasına devam etti. Sonra şöyle söyledi: "Gözümüz yaş döker, kalbimiz hüzün çeker, fakat Rabbimizi razı etmeyecek söz sarfetmeyiz. Ey İbrahim! Senin ayrılmandan bizler üzgünüz!"
[Buhârî, Cenâiz 44; Müslim, Fezâil 62, (2315); Ebu Dâvud, Cenâiz 28, (3126).]
2- Bu âlemde akıllarına ihanet eden ahmakların, 7 dilde Kur'ân okuyucu bile olsa riyakâr-sahtekâr ise son uçtaki hüzününü ise:
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün: "Hüzün kuyusundan Allah'a sığının!" buyurdular. Oradakiler:
"Ey Allah'ın Resûlü! Hüzün kuyusu da nedir?" diye sordular.
"O, dedi, cehennemde bir vâdidir; cehennem, o vâdiden her gün yüz kere Allah (c.c)'a sığınma taleb eder."
"Ey Allah'ın Resûlü! denildi, oraya kimler girecek?"
"Oraya dedi, amellerinde riyâ yapan kurrâlar girecektir!..."
[Tirmizî, Zühd 48, (2384).]
Kurrâ : (Kari'. C.) Okuyucular. Kur'ân-ı Kerimi usul ve tecvidine göre okuyanlar.
Ahzen : Çok hüzünlü kederli. En tasalı, daha gamlı.
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
AŞKı ARI, GÖNÜL petek, BALa benzer tadın HÜZÜN,
Gözlerde RAHMET olursun, ateşiyken AŞIK ÖZün,
Hayâl senle olur gerçek, SIRrın bilmek gerek BİR TEK,
CAN-dan CAN-a bakar durur , YARi gizlemekte YÜZÜN.
Mukarreb kardeşim, CAN-ı GÖNÜL'den yüreğine sağlık...
Selam,sevgi ve muhabbetlerim HÜZÜN'lü GÖNLÜNE...
Gözlerde RAHMET olursun, ateşiyken AŞIK ÖZün,
Hayâl senle olur gerçek, SIRrın bilmek gerek BİR TEK,
CAN-dan CAN-a bakar durur , YARi gizlemekte YÜZÜN.
Mukarreb kardeşim, CAN-ı GÖNÜL'den yüreğine sağlık...
Selam,sevgi ve muhabbetlerim HÜZÜN'lü GÖNLÜNE...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
-
- Dost Üye
- Mesajlar: 98
- Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00
Halim Can ve Nurumim Kardeşlerim;
Yorumlarınızla, o güzel gönüllerinizden yansıyanlarla Hüzünlü gönlüme bahar meltemi estirdiniz.Allah sizden razı olsun.Şiirim uzun zamandır yaşadığım hali anlatmakta. Mevlana Allah bize yardım etmek dilerse, gönlümüze yalvarma, ağlayıp inleme isteği verir. der.
Dileriz ki hüznümüz bizi Hakka vuslata ulaştıracak BURAĞIMIZ olur.
En içten sevgi, saygı ve muhabbetlerimle...
Yorumlarınızla, o güzel gönüllerinizden yansıyanlarla Hüzünlü gönlüme bahar meltemi estirdiniz.Allah sizden razı olsun.Şiirim uzun zamandır yaşadığım hali anlatmakta. Mevlana Allah bize yardım etmek dilerse, gönlümüze yalvarma, ağlayıp inleme isteği verir. der.
Dileriz ki hüznümüz bizi Hakka vuslata ulaştıracak BURAĞIMIZ olur.
En içten sevgi, saygı ve muhabbetlerimle...
- anlamak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 546
- Kayıt: 12 May 2008, 02:00
- babatas33
- Üye
- Mesajlar: 20
- Kayıt: 22 May 2008, 02:00
- ceylin
- Saygın Üye
- Mesajlar: 213
- Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00
sinmiş yazılarım , hüzne.... .....
Aşkı arzulayıp erişmek lazım,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Hakk´ı destekleyip savaşmak lazım,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Şu sendeki kibri atıver
Gaflete, zillete çatıver
Dünyayı ukbaya katıver
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Görüneni görmek hüner değildir,
Kahkahayla gülmek huzur değildir,
Zikretmeyen kalp özgür değildir,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Nefsini ateşte yak ta uslansın!
Seherlere kadar amansız yansın!
Ruhun bu kazanda güzel arınsın!
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Hayat seni hiçe itmeden evvel,
Güz gelip te sana çatmadan evvel,
Can teninden uçup gitmeden evvel,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Allah.c.c razı olsun rabbutealaya emanet olun selam ve dua ile
Aşkı arzulayıp erişmek lazım,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Hakk´ı destekleyip savaşmak lazım,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Şu sendeki kibri atıver
Gaflete, zillete çatıver
Dünyayı ukbaya katıver
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Görüneni görmek hüner değildir,
Kahkahayla gülmek huzur değildir,
Zikretmeyen kalp özgür değildir,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Nefsini ateşte yak ta uslansın!
Seherlere kadar amansız yansın!
Ruhun bu kazanda güzel arınsın!
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Hayat seni hiçe itmeden evvel,
Güz gelip te sana çatmadan evvel,
Can teninden uçup gitmeden evvel,
Ağla gönül ağla Hu diye diye!...
Allah.c.c razı olsun rabbutealaya emanet olun selam ve dua ile
-
- Dost Üye
- Mesajlar: 98
- Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00
Enginfiroll kardeşim demiş "Şiirinizi anlayamayacak kadar edebiyattan yoksunum ancak hissettiklerim, hüzün içime işledi."
Nasıl ki duyguların notalara yansıması olan müziği işittiğimizde anlamasakta, ondaki duyguyu seziyoruz. Onunla coşuyoruz veya hüzünleniyoruz. Şiirde, duyguların notalara değilde kelimelere yansıması ve güzel kardeşim edebiyattan anlamıyorum demişsin ama benim gönlümde duyduğum hüznü aynen hissetmişsin. Hissedebilmek anlamaktan da güzel...
Bir de aziz kardeşim sormuş" Allah biz hüzünlüleri seviyor dimi?" Hak Dostlarından biri "Hüzün HAZİNEDİR."demiş. Allah gönlü masivadan çevirip kendine döndüren bu hazineyi sevdiklerine verir diye düşündüm. Ancak, yinede her şeyi hakkıyla bilen Allah'tır.
"Ok ne kadar geriye çekilirse o kadar ileri gider. Hüzünde ne şiddetteyse o nisbette manevi açılım oluşur. Yani bastın şiddeti kabzın şiddetince olur.Yerine göre zevklidir hüzün.İnsanın canı çıkasıya hüzünlü ama bir o kadar halinden memnun olduğu demler vardır."-Alıntı-
Allah razı olsun kardeşim, selam ve dualarımla...
Kabz ve Bast : Kabz ve bast, insan kalbinin daralması ve ferahlamasını ifade eder.Kabz hali, insanı Allaha iltica ettirir. Bast hali ise, insanı şükre sevk eder.
Nasıl ki duyguların notalara yansıması olan müziği işittiğimizde anlamasakta, ondaki duyguyu seziyoruz. Onunla coşuyoruz veya hüzünleniyoruz. Şiirde, duyguların notalara değilde kelimelere yansıması ve güzel kardeşim edebiyattan anlamıyorum demişsin ama benim gönlümde duyduğum hüznü aynen hissetmişsin. Hissedebilmek anlamaktan da güzel...
Bir de aziz kardeşim sormuş" Allah biz hüzünlüleri seviyor dimi?" Hak Dostlarından biri "Hüzün HAZİNEDİR."demiş. Allah gönlü masivadan çevirip kendine döndüren bu hazineyi sevdiklerine verir diye düşündüm. Ancak, yinede her şeyi hakkıyla bilen Allah'tır.
"Ok ne kadar geriye çekilirse o kadar ileri gider. Hüzünde ne şiddetteyse o nisbette manevi açılım oluşur. Yani bastın şiddeti kabzın şiddetince olur.Yerine göre zevklidir hüzün.İnsanın canı çıkasıya hüzünlü ama bir o kadar halinden memnun olduğu demler vardır."-Alıntı-
Allah razı olsun kardeşim, selam ve dualarımla...
Kabz ve Bast : Kabz ve bast, insan kalbinin daralması ve ferahlamasını ifade eder.Kabz hali, insanı Allaha iltica ettirir. Bast hali ise, insanı şükre sevk eder.
-
- Dost Üye
- Mesajlar: 98
- Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00
Babataş33 Kardeşim demiş "Yasadıkça bu dünya bataklığı beni dahada kendine çekiyor bu halden nasıl kurtulucaz ?"
Bu genç yaşında akranların dünya peşindeyken, senin Allah rızasını arayışına ve seni kendine çeken dünyanın aldatıcı oyunlarından kurtulma isteğine ve halini bütün samimiyetinle ortaya koyuşuna hayran olmamak mümkün değil, güzel kardeşim. Niyetin o kadar güzel ki, akibetininde inşallah bir o kadar güzel olacağına inanıyorum. Allah kalbini dini üzere sabit kılsın, ve seni kendine seçtiği has kullarından eylesin, inşallah.
Selam ve dualarımla...
Bu genç yaşında akranların dünya peşindeyken, senin Allah rızasını arayışına ve seni kendine çeken dünyanın aldatıcı oyunlarından kurtulma isteğine ve halini bütün samimiyetinle ortaya koyuşuna hayran olmamak mümkün değil, güzel kardeşim. Niyetin o kadar güzel ki, akibetininde inşallah bir o kadar güzel olacağına inanıyorum. Allah kalbini dini üzere sabit kılsın, ve seni kendine seçtiği has kullarından eylesin, inşallah.
Selam ve dualarımla...
-
- Dost Üye
- Mesajlar: 98
- Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Mukarreb Kardeşim yüreğine sağlık... hem şiirin hem sözlerin için...
Asra yemin olsun ki insan-lar hüsrandadır... HAKK'ı ve sabrı tavsiye edenler başka... buyurur Allah cc.
Sen tıpkı gönlümdeki gibisin...
Allah razı olsun.
Asra yemin olsun ki insan-lar hüsrandadır... HAKK'ı ve sabrı tavsiye edenler başka... buyurur Allah cc.
Sen tıpkı gönlümdeki gibisin...
Allah razı olsun.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- babatas33
- Üye
- Mesajlar: 20
- Kayıt: 22 May 2008, 02:00
-
- Dost Üye
- Mesajlar: 98
- Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00
Yunus Emre Risaletün Nushiyyesinde der ki:
Andan yiğrek ne vardur kişi bile kendözin
Kendözin bilen kişi kamulardan ol güzin
Kişi gerek çok bile ol gerek öğüt ala
Menzile irsem diyen belürsin hazin hazin
Günümüz Türkçesiyle
Kişinin kendi özünü bilmesinden daha güzel ne olabilir?
Kendi özünü bilen; herkesten daha seçkindir.
Kişinin çok öğrenmesi ve çok öğüt alması gerekir
Hedefe varmak isteyenin hüznü kuşanması gerekir.
Hüzün Hazinedir: Hakikate ermede hüznün,gözyaşının yeri de inkar edilemez.Belürsin hazin hazin derken Yunusun işaret etmek istediği aşırı sevinç çılgınlığını-aşırı üzüntü çöküntüsünü bırakmak;insanı dengede tutan hüznü kuşanmak olsa gerek. Gözyaşındaki sırra Rasülullah penceresinden bakalım:Bildiğimi bilseydiniz;az güler çok ağlardınız!.. Rasülullah ne biliyordu acaba?...Biz bu hadiste şöyle bir şifre görüyoruz;ilim biraz da ağlamak sonucu verilen bir lütuftur. Ağlayanın kalbi yumuşar,kalbi yumuşayanın gönlü açılır,gönlü açılan ise bir dizi ilham almaya,keşfetmeye, seyretmeye,başkalarının anlayamadığını çözmeye başlar. Ağlayamıyorsanız,ciddi bir hazineden yoksunsunuz demektir. Gerildiğiniz,içlendiğiniz yada dua ederken aşka geldiğinizde ağlamaktan çekinmeyiniz..Mehmet Doğramacı
Biz de hüznü kuşanalım ve Dünyada ya garip bir insan, ya da yolcu gibi ol. hadis-i şerifini hayatımıza geçirebilelim, inşallah...
Selam ve dualarımla...
Andan yiğrek ne vardur kişi bile kendözin
Kendözin bilen kişi kamulardan ol güzin
Kişi gerek çok bile ol gerek öğüt ala
Menzile irsem diyen belürsin hazin hazin
Günümüz Türkçesiyle
Kişinin kendi özünü bilmesinden daha güzel ne olabilir?
Kendi özünü bilen; herkesten daha seçkindir.
Kişinin çok öğrenmesi ve çok öğüt alması gerekir
Hedefe varmak isteyenin hüznü kuşanması gerekir.
Hüzün Hazinedir: Hakikate ermede hüznün,gözyaşının yeri de inkar edilemez.Belürsin hazin hazin derken Yunusun işaret etmek istediği aşırı sevinç çılgınlığını-aşırı üzüntü çöküntüsünü bırakmak;insanı dengede tutan hüznü kuşanmak olsa gerek. Gözyaşındaki sırra Rasülullah penceresinden bakalım:Bildiğimi bilseydiniz;az güler çok ağlardınız!.. Rasülullah ne biliyordu acaba?...Biz bu hadiste şöyle bir şifre görüyoruz;ilim biraz da ağlamak sonucu verilen bir lütuftur. Ağlayanın kalbi yumuşar,kalbi yumuşayanın gönlü açılır,gönlü açılan ise bir dizi ilham almaya,keşfetmeye, seyretmeye,başkalarının anlayamadığını çözmeye başlar. Ağlayamıyorsanız,ciddi bir hazineden yoksunsunuz demektir. Gerildiğiniz,içlendiğiniz yada dua ederken aşka geldiğinizde ağlamaktan çekinmeyiniz..Mehmet Doğramacı
Biz de hüznü kuşanalım ve Dünyada ya garip bir insan, ya da yolcu gibi ol. hadis-i şerifini hayatımıza geçirebilelim, inşallah...
Selam ve dualarımla...
-
- Dost Üye
- Mesajlar: 98
- Kayıt: 30 Eyl 2007, 02:00
NEFS bezenmiş türlü heva hevesi
Çağırır dünyaya dünyaya...
HÜZÜN gönle vurmuş kelepçeyi,
Çeker ukbaya ukbaya...
HÜZÜN ince ince yağan HAKKIN rahmeti
Döndürür gönül çölünü Vahaya vahaya...
Bilmeyenler sorar hüzün çile mi??
Aşk gelmeyince KUL'da bitmez hayır-şer ikilemi
ŞER CANANIN cilvesi, HAYIR ise hediyesi
Hoştur O'ndan gelen, aşık maşukun pervanesi
Mukarreb eynine giyer teslimiyet hırkası,
Gider Mevlaya Mevlaya....
Çağırır dünyaya dünyaya...
HÜZÜN gönle vurmuş kelepçeyi,
Çeker ukbaya ukbaya...
HÜZÜN ince ince yağan HAKKIN rahmeti
Döndürür gönül çölünü Vahaya vahaya...
Bilmeyenler sorar hüzün çile mi??
Aşk gelmeyince KUL'da bitmez hayır-şer ikilemi
ŞER CANANIN cilvesi, HAYIR ise hediyesi
Hoştur O'ndan gelen, aşık maşukun pervanesi
Mukarreb eynine giyer teslimiyet hırkası,
Gider Mevlaya Mevlaya....
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Hüznümü seviyorum
"(Cennete girmeyi hak eden mü'minler) dediler ki: 'Bizden hüznü gideren Allah'a hamdolsun'." (35/34)
Allah'ı razı etmeye koyulmuş mü'minin hüznü cennette bitecek.
Bu gerçeği güçlendiren bir sözü de Allah Rasûlü vefatı sırasında başucunda ağlamakta olan Fatıma'sına söylüyordu:
"Ağlama kızım, baban bir daha acı çekmeyecek."
Evet, o güne kadar hep acı çekmişti. Çünkü o çok şey biliyordu. Onun bildiğini bilen her kim olsa öyle yapardı. O da öyle demiyor muydu:
"Benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız."
Onun bildikleri bir yana, ya onun yaşadıkları?
Hem yetim, hem öksüz. Ardından bir de kaybedilen dayanaklar:
Abdülmuttalib, Ebu Talib, Hz. Hatice ve peşpeşe gelen evlat acıları, ölümleri.
Tabii, bütün bunları bastıran da nübüvvetin ağır yüküydü. Bu nedenle O, çok ağlamış az gülmüştü.
Kan, ter, gözyaşı... Bu üç damla azizdir; bu üç damlanın karıştığı şey de azizdir. Neyin uğrunda olursa olsun, samimi olarak bir dava uğruna dökülen kanların karşılıksız kaldığı görülmemiş. Ter de öyle. Kim çalışarak ter dökmüş de karşılığını alamamış? Bu ister mü'min ister kâfir olsun, herkes için geçerli.
"İnsan için" diyor Kur'an; "İnsan için yalnız çalıştığının karşılığı vardır." ( 53/39)
Gözyaşı da öyle. Zulme uğramış birinden dökülüyorsa o damla, düştüğü yeri yakacaktır.
Bu üç damla bedeldir; bu bedel ödendiği zaman elde edilen şey meşrulaşır.
Kan, toprağın; ter, emeğin; gözyaşı, yüreğin bereketidir.
"Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz." (53/60)
Sahi nasıl beceriyorsunuz bunu, diyor Kur'an;
"İmanınızın, Kur'an'ınızın, coğrafyanızın esir edildiği, insanınızın manevi bir soykırıma uğradığı, tüm değerlerinizin yağmalandığı, sayısız civanın yüreğinden vurulduğu bir ortamda hâlâ nasıl gülebiliyorsunuz?" diye soruyor.
Gerçekten nasıl becerebiliyorsunuz? Biliyorum, buna becermek demezler; gaflet derler, vurdumduymazlık derler, hamakat derler...
Eğer bilseydik, Önderimiz Efendimiz'in bildiğini, çok ağlayıp az gülecektik. O, yakîn derecesinde biliyordu gazabı, kahrı, cehennemi.
Bu gerçeklerin arifiydi O.
Biz de bunları "irfan" derecesinde bilseydik onun gibi yapacak, çok ağlayacak az gülecektik.
Evet, bilseydik göğsümüzde nükleer bir güç merkezi taşıdığımızı ve bunun her gün üzerine yağan günahlarla paslandığını, bu pası çözecek tek kimya olan göz yaşını bir umman gibi salacaktık gecelerin koynuna.
Eğer bilseydik günah hedeflerini onikiden vuran istiğfar silahının mermileri göz yaşıdır;
gönlümüze gözümüzden bir ırmak bağlayacaktık.
Eğer bilseydik dualarımızı yüce makama tez ulaştırmanın en emin yolu onlara gözyaşından kanatlar takmaktır.
Eğer bilseydik her gün en çok kullandığımız organların başında elimiz, zihnimiz ve kalbimiz gelir;
bu üçü içerisinden de en çok kullandığımız ve kirlettiğimiz kalbimizdir.
Onu pislik içerisinde koyduğumuz için, Allah korkusundan dökülen yaşlarla yıkamadığımız için hayıflanacaktık.
Eğer imanın neler çektiğini onun yerinde olup anlayabilseydik, ağlayabilirdik.
Hissizliğin, duygusuzluğun bir tek mazereti var: Kalb katılığı. O da meşru değil.
"Şark'ı görmez, garbı bilmez, edepten yok payesi
Bir utanmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi."
Anlayamayanlar, ağlayamazlar; hatta ağlanacak hallerine gülerler.
İşte biz, böyle olduk.
Mustafa İslâmoğlu
"(Cennete girmeyi hak eden mü'minler) dediler ki: 'Bizden hüznü gideren Allah'a hamdolsun'." (35/34)
Allah'ı razı etmeye koyulmuş mü'minin hüznü cennette bitecek.
Bu gerçeği güçlendiren bir sözü de Allah Rasûlü vefatı sırasında başucunda ağlamakta olan Fatıma'sına söylüyordu:
"Ağlama kızım, baban bir daha acı çekmeyecek."
Evet, o güne kadar hep acı çekmişti. Çünkü o çok şey biliyordu. Onun bildiğini bilen her kim olsa öyle yapardı. O da öyle demiyor muydu:
"Benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız."
Onun bildikleri bir yana, ya onun yaşadıkları?
Hem yetim, hem öksüz. Ardından bir de kaybedilen dayanaklar:
Abdülmuttalib, Ebu Talib, Hz. Hatice ve peşpeşe gelen evlat acıları, ölümleri.
Tabii, bütün bunları bastıran da nübüvvetin ağır yüküydü. Bu nedenle O, çok ağlamış az gülmüştü.
Kan, ter, gözyaşı... Bu üç damla azizdir; bu üç damlanın karıştığı şey de azizdir. Neyin uğrunda olursa olsun, samimi olarak bir dava uğruna dökülen kanların karşılıksız kaldığı görülmemiş. Ter de öyle. Kim çalışarak ter dökmüş de karşılığını alamamış? Bu ister mü'min ister kâfir olsun, herkes için geçerli.
"İnsan için" diyor Kur'an; "İnsan için yalnız çalıştığının karşılığı vardır." ( 53/39)
Gözyaşı da öyle. Zulme uğramış birinden dökülüyorsa o damla, düştüğü yeri yakacaktır.
Bu üç damla bedeldir; bu bedel ödendiği zaman elde edilen şey meşrulaşır.
Kan, toprağın; ter, emeğin; gözyaşı, yüreğin bereketidir.
"Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz." (53/60)
Sahi nasıl beceriyorsunuz bunu, diyor Kur'an;
"İmanınızın, Kur'an'ınızın, coğrafyanızın esir edildiği, insanınızın manevi bir soykırıma uğradığı, tüm değerlerinizin yağmalandığı, sayısız civanın yüreğinden vurulduğu bir ortamda hâlâ nasıl gülebiliyorsunuz?" diye soruyor.
Gerçekten nasıl becerebiliyorsunuz? Biliyorum, buna becermek demezler; gaflet derler, vurdumduymazlık derler, hamakat derler...
Eğer bilseydik, Önderimiz Efendimiz'in bildiğini, çok ağlayıp az gülecektik. O, yakîn derecesinde biliyordu gazabı, kahrı, cehennemi.
Bu gerçeklerin arifiydi O.
Biz de bunları "irfan" derecesinde bilseydik onun gibi yapacak, çok ağlayacak az gülecektik.
Evet, bilseydik göğsümüzde nükleer bir güç merkezi taşıdığımızı ve bunun her gün üzerine yağan günahlarla paslandığını, bu pası çözecek tek kimya olan göz yaşını bir umman gibi salacaktık gecelerin koynuna.
Eğer bilseydik günah hedeflerini onikiden vuran istiğfar silahının mermileri göz yaşıdır;
gönlümüze gözümüzden bir ırmak bağlayacaktık.
Eğer bilseydik dualarımızı yüce makama tez ulaştırmanın en emin yolu onlara gözyaşından kanatlar takmaktır.
Eğer bilseydik her gün en çok kullandığımız organların başında elimiz, zihnimiz ve kalbimiz gelir;
bu üçü içerisinden de en çok kullandığımız ve kirlettiğimiz kalbimizdir.
Onu pislik içerisinde koyduğumuz için, Allah korkusundan dökülen yaşlarla yıkamadığımız için hayıflanacaktık.
Eğer imanın neler çektiğini onun yerinde olup anlayabilseydik, ağlayabilirdik.
Hissizliğin, duygusuzluğun bir tek mazereti var: Kalb katılığı. O da meşru değil.
"Şark'ı görmez, garbı bilmez, edepten yok payesi
Bir utanmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi."
Anlayamayanlar, ağlayamazlar; hatta ağlanacak hallerine gülerler.
İşte biz, böyle olduk.
Mustafa İslâmoğlu