Tuz ve Su

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Sufican
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 163
Kayıt: 14 Şub 2007, 02:00

Tuz ve Su

Mesaj gönderen Sufican »

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli herşeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.

- "Tadı nasıl ?" diye soran yaşlı adama öfkeyle:

- "Acı" diye cevap verdi.

Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:

- "Tadı nasılsoru işareti" "Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak.

- "Tuzun tadını aldın mı" diye sordu yaşlı adam, "Hayır" diye cevapladı çırağı.

Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:

- "Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış...
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

ALLAH (C.C.) RAZI OLSUN ALEM CAN KARDEŞİM, SAĞOLASIN HİKAYE PAYLAŞIMIN GÜZELDİ.
İNSANOĞLU ÇİLELERLE DOLU ŞU FANİ DÜNYA HAYATINDA NEYİN HAYIRLI NEYİN ŞER OLDUĞUNU DÜŞÜNMEDEN İSYAN YOLUNA GİTMEKTELER MALESEF...
MUSİBETLER KARŞISINDA SABIR VE GÜZELLİKLER KARŞISINDA ŞÜKÜR İLE ALLAHÜ ZÜ'L CELAL DEN RAZI (RAZİYETEN) OLMAKLA İNŞAALLAH ALLAHÜ ZÜ'L CELAL DE BİZLERDEN RAZI (MERZİYETEN) OLACAKTIR...

MUHAMMEDİ MUHABBETLER.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

ALLAH(C.C.) razı olsun Alem kardeşimiz,

Mesnevide bir bahis vardır nohut ile ilgili:


Tencere kaynamaya başlayınca nohut, tencerenin üstüne fırlamaya, yüzlerce coşkunluk göstermeye koyulur.

"Neden beni ateşe attın, kaynatıyorsun.. mademki satın aldın, neye bu hallere uğratıyorsun" der.

Nohut pişiren kadın da nohuda kepçeyle vurup der ki: "Yok.. güzelce kayna, tencereden çıkmaya kalkışma ."

Seni sevmediğimden, senden hoşlanmadığımdan kaynatmıyorum seni ki.. bir zevke, bir çeşniye sahip ol da.

Gıda haline gel, yen, cana karış diye kaynatıyorum. Bu imtihan, seni horlamak için değil! (Mesnevi III, 4159-4164)

(4171) Der ki: Ey nohut, baharda otladın, yeşerdin.. Şimdi zahmet ve eziyet, sana konuk oldu, hoş tut da,

Konuk, şükürler ederek minnetler duyarak geri dönsün, padişaha gidip senin ikramını, ihsanını anlatsın.

İkram ettiğin şeylere karşılık olarak da sana o nimetleri veren gelsin.. bütün nimetler sana haset etsinler!

Hayır ve belanın sırrını bilen mümin sabreder.


Bunun gibi elbisedeki kırışıklık kızgin ütü ile açılır, demir pası ateşte yanınca gider, çektiğimiz çileler bize verilmiş nimetlerdir. YÜCE ALLAH onları güzel karşılamak ve şikayet etmememiz için bize kudretinden nasib etsin.

Selam Sevgi ve Muhammedi Muhabbetle
Gariban
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön