Allah Dostu Nasıl Bilinir?

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

Allah Dostu Nasıl Bilinir?

Mesaj gönderen kamuran »

Arefe günü gördüğüm bir rüyanın ardından, bayramın birinci gecesi çok ilginç bir bayramlaşma ve sohbetin sonrasında gece vakti konyaya yolculuk yaptım iki arkadaşımla ve orada bir zatla tanıştım.
Burada anlatmak uygun düşmeyeceği için o bahsi geçiyorum.
O günden beri gerçek bir Allah Dostu nasıl tanınabilir sorusuyla boğuşuyorum.
Münir Derman'ın sohbetinde belirttiği gibi bu işin tüccarı öyle çok ve biz hilelerden habersiz durumdayız.
İnşallah soruma cevap alabilirim.
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen MBurak »

Belki hâl ve kıdem bakımından bu sualinize en son cevap verecek kişi benimdir heralde...
AKL vermek gibi bir niyetim yok ve olamaz da ancak acizane bu bir arayışın sonundaki varış yerimdeki zat-ı Alîi'de seyredebildiklerimdir. Kelimelerin, hakikatı bilmede bulmada olmada ve yaşamada çok mühim bir yer arz ettiğine inan biri olarak önceliği yine onlara verelim.


Resim


Rüşd: Doğru yol bulup bağlanmak. Hak yolunda salâbet, metanet ve kemâl-i isabetle dosdoğru gitmek. * Hayra isabet etmek. * Büluğa ermek. * İstikamette olmak. Dinine ve malına zarar gelecek şeyi bilmek, doğru düşünmek. * Kişinin akıl ve idraki kavi ve tedbiri metin olmak.
Bir kimseyi de reşid kılmak fiiline irşad deniyor

Mürşid: Bu işle görvelendirlen kişi.

Hakikatte ise tek bir mürşid vardır. O da SAV’dır.
Bunun dışındaki mürşidi mânevîler olarak isimlendirdiğimiz görevli kimselerin işi ise sadece talebesini SAV’ a ulaştırmaktır ve bağlamaktır.
Kendisine değil!
Köleleştirmek değil, gerçek mânâda özgürleştirmektir.

Kemâl sahibi bir mürşid-i mânevî kimseyi dâvet etmez…
Kendine böyle bir yakıştırmada da bulunmaz zira davâ sahibi değildir…
Davâ sahibi ALLAH (c.c)’dur.
Kimseyi dâvet etmez çünkü bu yolun edebi böyledir.
Dâvet sahibi Resûllerdir ki onlar da şeriata dâvet ederler sadece, tebliğde ve dâvette bulunurlar.
Uçmakla kaçmakla yani kerâmetle mu’cize ile de uğraşmaz, böyle şeyleri kendine izâfe de etmez.
O’nun işi ilimle ve edebledir.
O, daima, "Ene beşerün " (Ben ancak bir beşerim) edebi üzere bulunur…

O talebesine hayal olanı vehmî olanı öğretmez, temkinlidir zira işi zordur, mesuliyetlidir.
Öğreteceği sadece Kur-ân ve Sünnet-i Resûlullah’tır ve talebesini bu şekilde tekâmül ettiririr.
Sabırlıdır, şefkatlidir.
Pota-yı Resûlde erimiştir.
Resûlullah ahlâkıyla, yani Kur’ân ahlâkıyla,
Ahlâkullah ile ahlâklanmıştır.
Tıpkı O'nun gibi (en azından çevresine) Rahmet olmaya çalışır huzurundan ayrılan kişi rahatlamıştır.
Ne madden ne de mânen talebesine ağır yüklemelerde bulunmaz.
O'nun ilmine, edebine ve hâline gerçekten de vâris olduğunu hâliyle, ka’liyle, tavrıyla, meşreb ve neş’esiyle izhâr eder.
Onların zamanı değerlidir.
Talebelerine merhamet, adalet ve ihsan ile muamele ederek topluluğun vahdetini muhafaza ederler.
Onun eğitiminde ve sohbetlerinde dedikodu, gıybet ve siyasete yer olmadığı gibi talebelerini de bu gibi şeytanî (ikilikten) şeylerden uzat tutmak için himmetini esirgemez.
O bir an evvel talebelerini; Nur-u Mim’i bildirip, buldurup, oldurup da yaşatarak ALLAH’ ın yoluna iletmeye ve Pota-yı Resûlullahda eritmeye çalışır...
Bu yolda yürüyemeyen talebesine yine müşfik bir şekilde hakkını helal eder ve hayır dua da bulunur.
Çünkü onlar Ahlâkullah ile ahlâklanmış Resûlullah (sav)’in hasbî hizmetçileridirler...


İnşallah faydalanabileceğiniz bilgiler içinde mevcuttur bu yazdıklarımızın...
HAKK(c.c.) yâr ve yardımcımız olsun inşallahurahman
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön