Duvar

Cevapla
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Duvar

Mesaj gönderen katre-iNur »

DUVAR

İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar.
Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtustu yatmak zorundaydı.

Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konusur, eslerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.

Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu.

Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye basladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek icin.

Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model bot'larını suda yüzdürüyorlardı.

Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaçlar etrafi süslüyor, uzaktan şehrin silueti görülebiliyordu.

Pencere kenarındakı adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı. Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir fener alayını tarif etti. Diger adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu , pencere kenarındaki adamın tasviriyle.

Gunler ve haftalar gecti. Bir sabah banyo yaptırmak icin su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılastı: uykusunda, huzur içinde ölmüştü.

Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları icin cağırdı.

Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacagını sordu. Hemsire Memnuniyetle istegini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin Olduktan sonra onu yalnız bıraktı. Yavaşca, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam.

Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşca dönmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu.

Adam hemsireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen
Harika seylerden bahsetmesine sebep olan seyin ne olabileceğini sordu.

Hemşirenin cevabı, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/katreimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

Evet Nurullah kardeşim bizde neler anlatmaktayız bakıp, seyreyleyip bir yerden, neler uydurmadayız, görmeden gördük diyerek. Neler söylüyor nelere gülüyor ağlıyoruz nereye bakıp ne görüp yapıyoruz?

Bazan içime öyle gelir ki, ben burda değilim, bir ruyada gibiyim. Nasıl ruyamızda sayıklıyorsak, gerçekten orada imiş gibi hissediyor etkileniyor, gülerek, kızarak, ağlayarak uyanıyorsak bu HAYYat sahrasında aynı öyle ruyada gibi yaşıyoruz. Olanları gerçek gibi algılıyor, tepkiler veriyor kaptırıyor kendimizi gidiyoruz.Uyandığımızda ne ruya gördüm öyle? Nasıl birşeydi bu gerçek sandığım kapıldığım... diyecekmişiz gibi geliyor.

Aslında olmayan, olmuş gibi hissettiğimiz şu dünya hayatında o gözleri görmeyen, duvarı bile göremeyen ama hayalindekini olmuş gibi anlatan hasta gibiyiz.

Canımızı diriltecek bir nefes nasip eyleye SULTANIMIZ inşallah...
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen katre-iNur »

Güllale Kardeşim ;
Duanıza biz de katılıyoruz en içten samimiyetimizle.
Yazıda gözleri görmeyen adamın hikayesine başka bir bakış açısı da şöyledir:
İnsan dünya gözüyle baktığında karşısındakini duvar görür. Gönül gözüyle baktığında ise rabbisinin yüreğine sunduğu güzellikleri alabildiğine hisseder. Burada gözün kör olması zahiri bir durum olmakla beraber batıni görüş ön plana çıkmaktadır.
Beş duyumuzla görebileceklerimizin ne kadar da sınırlıdır.


Rumi'nin dediği gibi :

“Canının içinde bir can var, o canı ara!
Dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara!
A yürüyüp giden sûfî, gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara!”(Rubâîler I, 43)

Rabbim hepimize bulmayı nasip eder İnşaAllah

Es Selam
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/katreimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

“Canının içinde bir can var, o canı ara!
Dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara!
A yürüyüp giden sûfî, gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara!”(Rubâîler I, 43)


Doğru Kul kardeşim, görenedir görene, köre nedir? köre ne... demek bu olsa gerek. Görebilmek zor zenaat...

Canımızın içindeki canı bize bulduracak bildirecek olana ihtiyacımız. Acilen... Gitmeden, terk etmeden, ayrılmadan, veda etmeden evvel. Ki bu da aslında çok yakın. O zorlu yakın gelmeden yakîne ulaşabilmemizi niyaz ederim MEVLÂMızdan...
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

gullale yazdı:“Canının içinde bir can var, o canı ara!
Dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara!
A yürüyüp giden sûfî, gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara!”(Rubâîler I, 43)


Doğru Kul kardeşim, görenedir görene, köre nedir? köre ne... demek bu olsa gerek. Görebilmek zor zenaat...

Canımızın içindeki canı bize bulduracak bildirecek olana ihtiyacımız. Acilen... Gitmeden, terk etmeden, ayrılmadan, veda etmeden evvel. Ki bu da aslında çok yakın. O zorlu yakın gelmeden yakîne ulaşabilmemizi niyaz ederim MEVLÂMızdan...

Sevgili GÜLLÂLE bu aynı zamanda SORULAN SORUYA CEVAPTIR diye düşünmekteyim...

Nurullah CAN Kardeşimizden Allah CC. razı olsun inşallah...



http://www.muhammedinur.com/modules.php ... 3961#23961
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen katre-iNur »

Can dostum Halim Can;

Bu sitede soruyu kim nerede sorarsa sorsun Rabbim cevabı geciktirmeden verdiriyor. Yazanda marifet yoktur. YAZDIran RABBİM'dir.
İnşaAllahu Rahman hepimizden Razı olsun.

Es Selam
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/katreimza.jpg[/img]
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön