**** B İ Z ****

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

**** B İ Z ****

Mesaj gönderen Hakan »

Resim



**** B İ Z ****


“Günün birinde yolu bir dergâha düsen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi''nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler.
Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır.
Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.
Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır.
Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır.
Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır.
Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister.
Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:
"Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?"
Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır.
İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:
"Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız."
Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi''ye döner:
"Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa?
Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz?"
Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:
"Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur.
Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz."
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

İnayet, hidayet ve selâmet BUL-asın canoğul!

Geçmişte Tasavvvufta yüz yıllarca,
Medrese Yolu olarak dünyanın tüm şaşası içinde Mevlevî âyinleri yapan Çelebileri görürüz..

Halk tipi Tekke Yolunda ise dağdan dağa köyden köye gezen fukara Melâmet ehli kervanı vardır ve bekteşilerde bunlardandır.

Derunî Bekteşi Baba-yı isalah etmek için Âyine sokan Dergah Şeyhi Mevlevî Çelebisi hayretle İZleyen babaya sorar:

"Hey ERenler bak BİZler: "ALLAH!" deriz DÖNERİZ! siz ne edersiniz acaba?" der.

İçi patlayan hak Eren: "BİZ ise: "ALLAH!" deriz asla DÖNmeyiz!" der ve çıkar gider dağlara..


Muhammedi Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

kulihvani yazdı:İnayet, hidayet ve selâmet BUL-asın canoğul!

Geçmişte Tasavvvufta yüz yıllarca,
Medrese Yolu olarak dünyanın tüm şaşası içinde Mevlevî âyinleri yapan Çelebileri görürüz..

Halk tipi Tekke Yolunda ise dağdan dağa köyden köye gezen fukara Melâmet ehli kervanı vardır ve bekteşilerde bunlardandır.

Derunî Bekteşi Baba-yı isalah etmek için Âyine sokan Dergah Şeyhi Mevlevî Çelebisi hayretle İZleyen babaya sorar:

"Hey ERenler bak BİZler: "ALLAH!" deriz DÖNERİZ! siz ne edersiniz acaba?" der.

İçi patlayan hak Eren: "BİZ ise: "ALLAH!" deriz asla DÖNmeyiz!" der ve çıkar gider dağlara..


Muhammedi Muhabbetle..
Can ağbi canım...

Mevlana HZlerini okuyordum....Onunla ilgili bir yazıyı buraya aktaracaktım ki... siteye dönünce BAKtım sizin güzel gönlünüzden Esmiş BİLE...
ELHAMDÜLİLLAH!...


nakşî veya başka bir derviş ile mevlevî derviş karşılaşmışlar. Nakşî derviş mevlevî dervişe sormuş: "Siz ne yaparsınız?" diye. Mevlevî "Biz Allah der, döneriz. Ya siz ne yaparsınız?" diye nakşîye sormuş. Nakşî de "Biz Allah der, dururuz." demiş.

Allah hepinizden razı olsun...
[Kaynak: Büyük İslâm ve Tasavvuf Önderleri]
Çilehàne


http://www.angelfire.com/ak4/cilehane/y ... vlana.html
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön