SÖZÜN BÜYÜSÜ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

SÖZÜN BÜYÜSÜ

Mesaj gönderen kamuran »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim, insanların kalbini çelmek için kelamın kullanılışını öğrenirse, Allah Kıyamet günü, ondan ne farz ne nafile hiçbir ibadetini kabul etmez!" buyurmuştur.
(Ebu Davud, Edeb 94, (5006)


Kimi filozoflar insanı tanımlamak için “insan konuşan canlıdır” demişler. Bir filozofun, insanı diğer canlılardan ayırt etmek ve insanı tanımlamak için inebildiği en derin idrak seviyesi konuşmakta düğümlenebiliyor demek ki. Elbette insan olmak konuşmaktan ibaret değil. Konuşabiliyor olmak hayvanlardan ayırt edilebilmek için yeterli de değil. Sonuçta bir iletişimden söz ediyoruz ve hayvanlar da değişik yöntemlerle birbirleriyle iletişim kurabiliyorlar. En azından koklaşarak anlaşabiliyorlar.

Konuşmanın bir nimet ve hayvanattan bizi ayıran bir özellik olabilmesi için her şeyden önce anlaşmamıza hizmet etmesi gerekiyor. Tam tersi oluyorsa, yani ağzımızdan çıkan kelimeler bizi birbirimize düşürüyor, hakaretlere, kavgalara, savaşlara yol açıyorsa konuşmak bizim için büyük bir imtihan oluyor demektir.

Sözün, ister ağızdan çıkan biçimi olsun, ister yazıyla kayıt altına alınan biçimi olsun birbirimize etkileri var. Bu etkiler üzerine çok şey düşünmek, çok şey söylemek de mümkün. Çok fazla düşünsel derinliklerine inmeden bir hassasiyete işaret etmekle yetinelim.

İster seste dile gelsin, ister yazıda söz büyülüdür. Firavunların büyücüleri nasıl asalarını yere attıklarında ortalıkta insanları şaşkınlığa düşüren yılanlar dolaşmaya başlamışsa, çağın firavunlarına büyücülük yapanlar da sözcüklerin büyüsünden saçılan yılanlarla insanları aldatıyorlar.

Pandoranın kutusundan dünyaya nasıl kötülükler saçıldıysa, kötülüklerle dolu kalplerin içinden saçılan sözcükler de dünyaya kötülükler saçıyor.

Sözcüklerin büyüsüne hakim olan laf ebeleri fareli köyün kavalcısı gibi kalabalıkları peşlerine takıp istedikleri istikamete götürüyorlar.

Sözcüklerin büyücüleri ruhlarını şeytana satan faust gibi, çağın şeytanlarına ruhlarını satıyorlar. Şeytanın iğvası bu büyücülerin ağzından ejderhanın ağzından fışkıran ateş gibi etrafa saçılıyor.

Dünya sözcüklerin büyüsüyle yönetiliyor. Bugün yeryüzünde nerede kan dökülüyorsa önünde ve sonunda bu savaşları gerekli, haklı gösteren sözcüklerle tahkim edilmiş durumda. Sözcükler mermi oluyor çocukların ve kadınların kanını döküyor. Bomba oluyor mabedlerin üzerinde patlıyor. Zalimler sözcüklerden formülü gizli terkipler oluşturuyor. Kazanlarda kaynatıyor ve tüm dünyanın üzerine boca ediyorlar.

Söz sahtekarın elinde Allah adıyla müminleri dolmuşa bindiren, dolandıran bir manifesto. Yalancının şahitliği. Tüm insanlığı uyutup, ellerini cüzdanlarına, namuslarına uzatmak için gazozlarına katılmış bir ilaç oluyor kelimeler. Uyusun da büyüsün diye ninniye dönüşüyor.

Sözün, insanları manipüle etmede, güdüp yönetmede, kandırmada, sömürmede en önemli araç olduğunu kavrayan kim varsa elinden geldiği kadar yararlanmaya çalışıyor.

Sözü büyü olarak kullanmak da, sorumluluğunu taşıyarak sarfetmek de sahibinin vicdanına ve ahlakına bağlı. Bu sorumluluğu taşıyanların sesi her ne kadar ötekiler gibi gür çıkmasa da onlara kulak kabartmak, dinlemek gerekli. Çünkü kalbimizi çelen, fikrimizin yönünü değiştirme gücüne sahip olan söz bizim, aşağıların aşağısı ve yücelerin yücesi arasındaki yolculuğumuzda belirleyici unsurlardan biri.

Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Umuyorum ki maksat hasıl olmuştur. Şunu da söylemeliyim. Bu söylediklerim her ne kadar iyi kötü her tür söz karşısında uyanık olmaya bir davet olsa da en çok kendime yönelik bir uyarı. Çünkü öyle zannediyorum ki, insanlar arasındaki iletişimin ve bu iletişimde sözün değerinin farkındayım. Demek ki büyük bir risk altındayım.

Son olarak Yunus Emre’yi de analım ve onun sözlerinden de payımıza düşen hikmeti almayı ihmal etmeyelim. Diyor ki;

Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz

Kelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil
Sözün us ile düşürgil dimegil çağ ede bir söz

Gel ahî ey şehriyâri sözümüzü dinle bâri
Hezâr gevher ü dinârı kara taprağ ede bir söz

Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz

Yürü yürü yolun ile gâfil olma bilin ile
Key sakın ki dilin ile cânına dağ ede bir söz

Yûnus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden
Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz...

Yunus Emre
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SÖZÜN BÜYÜSÜ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SÖZ O ki!..

kulihvÂNi


cAN ceylÂNın gÖZüne bAK!
MîM MEliyor->sÖZüne bAK!
->KİM-se-de Kusur ARAma!
kervÂN KeLBi ->ÖZüne bAK!..

ZEVK 5356

HizbULLAHın GÂRr gÖLgesi.. BEN e-> ben-> İBLİS ÖRTüsü!
-> NaKiL -> BİZ BİR-İZ cÂN KUŞu --> her AKIL -> KÂFesin SüSü!..
ŞARTsız ŞART TEVHİD, giBidir!. ->TEK-BİR SÖZle->ÖLÜm-DİRİm
BİLen -> DEmez!.. DEyen -> BİLmez!. SıRR-ı SıRF SÖZün BüyüSü!..


16.04.13 >22:02
Brsbrs..tktktrstkks…


SıRR-ı SıRF: Sadece, yalnızca, Sâfi, hâlis ve en uç sır noktası.

SÖZ o ki;
Söz olur, baş kurtarır, söz olur baş kestirir.
Söz olur ciğerlere nefes olur.. söz olur, ciğer söker zindan olur kafes olur..
SÖZ olur, yürekte TEKdir, Gırtlakta Yedi SeS olup DİLLenir ÇIKar cihÂNa..
Kûn! tek-SÖZ olur da, “feyKÛN!” SeSi Akıl Akıl Yankılanır AKLın GÖKlerinde..
SÖZ olur ASLı'nın DuDağında bendir.. SESi KeREM'in KüLLerinde SAVvrulur..
SÖZ olur ŞİRİN'ce sanır herkes, Ferhatın Yürengine Vuran Külünğün kahkasıdır!..
SÖZ olur, MecNÛNun İÇ çÖLLerinde LeyLÂsın MevLÂ!” SESin ESintisidir DERince-SERince-YERince CANn!..
SÖZ olur ZeHİR SANılır ZeMZeMdir Nefes gibi DEM bu DEMdir..


SÖZlerin ÖZü RABBu’l-ÂLEMîn SÖZü -> RAHMetenli’l- ÂLEMîn SESi olur Mushaf Mushaf OKUnur.. Matbaalarda DOKUnur Kur'ân-ı Kerim GÜL BAĞI KOKunur..

SÖZ olur, kul ihvÂNi Kıtmir-> DEse -> ÖLdürürler!.. DEmese -> ÖLdü!?!..


SÖZ olur -> GıRTlakta KALır
SÖZ olur -> GıRTlak PATlatır
SÖZ olur -> GöKlere GEÇit
>DeVeye Hendek ATLAtır!..


*

SÖZ olur, GÖZler GÜLdürür
SÖZ olur -> ÖZler ÖLdürür
->SÖZ olur YERini BULur
SÖZ olur >HADDin BİLdirir!..


*

SÖZ olur, DERmÂNın OLur
SÖZ olur, HARmANın OLur
SÖZ olur>TEK-Bir Kıvılcım
-> Katline FERmÂNın OLur!..


*

SÖZ olur peynir>TOStunda
SÖZ olur ->Silah DOSTunda
SÖZ olur >Kurtmu Koyunmu?
->SÖZ olur >KuZu POSTunda!..


*

SÖZ olur -> GöĞe Götürür
SÖZ olur >YER DİBin Görür
SÖZ olur -> SıRR-ı SıFıRdır
SÖZ olur->ÖZden GÖRünür!..


*

SÖZ olur >AT-Eşler SAÇar
SÖZ olur -->ÇiÇekler AÇar
SÖZ olur -> ARI-lar ÇEKer
SÖZ olur-> DUYanlar Kaçar!..


*

SÖZ olur ki >BAĞsız BAĞlar
SÖZ olur > ŞeLLÂle ÇAĞlar
SÖZ olur >DİKEN GÜLdürür
SÖZ olur >GÜLLâLe AĞlar!..


*

SÖZ olur >TAŞlardan SeRTTir
SÖZ olur >DERmansız DeRTTir
SÖZ olur -> "SÖZün YE!"-dirir!
SÖZ olur-> Dİyenden MeRTTir!..


*

SÖZ olur -> DAĞa AĞdırır
SÖZ olur -> BULut SAĞdırır
SÖZ olur -> ATeş SÖNdürür
SÖZ olur -> ATeŞ YAĞdırır!..


*

SÖZ olur -> ÇiÇek KOKUtur
SÖZ olur -> İPEK DOKUtur
SÖZ olur --> LÂnet ETT-irir
SÖZ olur -> RAHMet OKUtur!..


*

SÖZ olur -> BAĞrın EZdirir
SÖZ olur -> MecNÛN GEZdirir
SÖZ olur -> CANını ÇEKer
SÖZ olur -> CANdan BEZdirir!..


*

SÖZ olur -> OK giBi FıRlar
SÖZ olur -> İT giBi HıRlar
SÖZ olur -> SıRRları AÇar
SÖZ olur -> SONsuzu SıRlar!..


*

SÖZ olur -> seni İNANdırır
SÖZ olur -> sonra KANDıRır
SÖZ olur -> ATeş DONduRur
SÖZ olur -> SU-yu YANDıRır!..


*

SÖZ olur -> Kavgaya Yarar
SÖZ olur -> YARAlar Sarar
SÖZ olur -> YERe SERilir
SÖZ olur -> SAHİBİn ARAr!..


*

SÖZ olur -> ÇiLLe ÇiÇektir
SÖZ olur ->BALdır PeTeKtir
SÖZ olur ->AÇıK YALANdır
SÖZ olur -> gİZli GERÇEKtir!..


*

SÖZ olur -> HaYyat YAZılır
SÖZ olur -> MeZÂR KAZılır
SÖZ olur ->GÖKte OKUnur
SÖZ olur -> SU-ya YAZılır!..


*

SÖZ olur -> ÇaĞladır HAMdır
SÖZ olur -> EKsiksiz TAMdır
SÖZ olur >DİLden YELLenme
SÖZ olur --> İÇLİ İLHaMdır!..


*

SÖZ olur -> GÖÇmendir GÖÇer
SÖZ olur -> GELmeden GEÇer!.
SÖZ olur -> SAHİBin BİLmez>
SÖZ olur --> SAHİBin SEÇer!..


*

SÖZ olur -> SÖZe ULAnır
SÖZ olur -> bOYNa DOLanır
SÖZ olur -> GÖKte SÖYLEnir
SÖZ olur -> YERde YALAnır!..


*

SÖZ olur -> KöKünü SÖKer
SÖZ olur -> OMZuna ÇÖKer
SÖZ olur -> DELİ GÜLdürür
SÖZ olur >GÖZ YAŞI DÖKer!..


*

SÖZ olur -> Yaban YELidir
SÖZ olur -> SıRRın SELidir
SÖZ olur -> ÂRİFler ANLAr
SÖZ olur -> DELİ-VELÎdir!..


*

SÖZ olur -> AŞK ANlatılır
SÖZ olur -> BALa KATılır
SÖZ olur ->ALTın giBidir
SÖZ olur -> Beleş SATılır!..


*

SÖZ olur -> DİPsiz KUYUdur
SÖZ olur -> SEVgi SUYU-dur
SÖZ olur -> Ahmak AĞzında!
SÖZ olur --> Yiğit HUYUdur!..


*

SÖZ olur -> ŞİRİN ŞİİR-dir
SÖZ olur ->FERHAT’a PÎRdir
SÖZ olur ->KIRATa KOLan
SÖZ olur -> küllî KITMİRdir!..


*

SÖZ olur -> ÂŞIK KEREMdir
SÖZ olur -> ASLI->Veremdir
SÖZ olur --> CANın >ÇIKarır
SÖZ olur -> “CANım VereM!”dir!..


*

SÖZ olur ->MecNÛN’a LeyLÂ
SÖZ olur -> KaPKara SEVdâ
SÖZ olur -> Tohumu DAMLA
SÖZ olur -> TARLAsı DERyâ!..


*

SÖZ olur -> SÖYlenir GÜLe
SÖZ olur -> gÖZ GüLegüLe
SÖZ olur -> sÖZ GüLegüLe
SÖZ olur -> “git güle güle!..”


*

SÖZ olur -> Yüzün Çevirmez
SÖZ olur -> MeNZiLin İRmez
SÖZ olur -> her SÖZü YUTar
SÖZ olur -> ÇuVala GİRmez!..


*

SÖZ olur -> HÂL-i HeVÂda
SÖZ olur -> DERdi DâVÂda
SÖZ olur -> BAŞa OTURurur
SÖZ olur -> Kalır HAVAda!..


*

SÖZ olur ->KURşun GiBidir
SÖZ olur --> YERin DiBidir
SÖZ olur -> Nefret Tohumu
SÖZ olur -> SıRR-ı SEVgidir!..


*


SÖZ olur ki-> NAKlin VARı
SÖZ olur -> AKL ANAhtarı
SÖZ olur ->KENDİne DÖNer
SÖZ olur -> SıRR SilahTÂRı!..


*

SÖZ olur ki --> ELİF ELİF
SÖZ olur->SALLanır ZÜLÜF
SÖZ olur -> SıRRları SAKlar
SÖZ olur -> BULunmaz KILIF!..

*


SÖZ olur -> ALİ DİLİnde
SÖZ olur -> VELî ELinde
SÖZ olur -> Kıymeti yoktur
SÖZ olur -> ER EVVELİnde!..


*

SÖZ olur -> KÂLû BeLÂ-da
SÖZ olur -> SALL u SeLÂ-da
SÖZ olur -> BeDeLi CANdır
SÖZ olur ki-> KERBeLÂ-da!..

*


SÖZ olur --> ReSûLü >İZler
SÖZ olur>“ben”leri “BİZ” ler
SÖZ olur -> CANlar>PARÇalar
SÖZ olur ki-> “BİZ BİR-İZ!” der!..


*

SÖZ olur -> SaRFsız SÖYlenir
SÖZ olur -> ZaRFsız SÖYlenir
SÖZ olur -> DİLsiz DuDaksız
SÖZ olur -> HaRFsız SÖYlenir

*


SÖZ olur ki -> kul ihvÂNi
SÖZ olur -> YERsiz YaBÂni
SÖZ olur>"cukk!" YERindedir
SÖZ olur -> NE DEsen fÂNi!..


19.04.13 -> 17:01
brsbrs..tktktrstkmzddrmdmnlktmrmm..

aleyhumu's-selâm..


Sevgili KamurancAN edibâne zevkinizi hazzettim yüreğinize seLÂM-et!..
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: SÖZÜN BÜYÜSÜ

Mesaj gönderen gullale »

kamuran yazdı:

Sözü büyü olarak kullanmak da, sorumluluğunu taşıyarak sarfetmek de sahibinin vicdanına ve ahlakına bağlı. Bu sorumluluğu taşıyanların sesi her ne kadar ötekiler gibi gür çıkmasa da onlara kulak kabartmak, dinlemek gerekli. Çünkü kalbimizi çelen, fikrimizin yönünü değiştirme gücüne sahip olan söz bizim, aşağıların aşağısı ve yücelerin yücesi arasındaki yolculuğumuzda belirleyici unsurlardan biri.

Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Umuyorum ki maksat hasıl olmuştur. Şunu da söylemeliyim. Bu söylediklerim her ne kadar iyi kötü her tür söz karşısında uyanık olmaya bir davet olsa da en çok kendime yönelik bir uyarı. Çünkü öyle zannediyorum ki, insanlar arasındaki iletişimin ve bu iletişimde sözün değerinin farkındayım. Demek ki büyük bir risk altındayım.

Resim
Kıymetli kardeşim, zaman zaman sitemize yazdığınız düşündürücü, içerikli gönderilerinizden istifâde ediyorum. Kaleminize, kalemi tutan el-inize, elinize hükmeden zihninize sağlık.

Uzun zamandır AKLımda gidip gelen bir konu
"zihin" "düşünce" "söz" "eylem"

Ezber etmek? Kurân-ı Kerîm OKUmak?... Bâzı sûreleri ezber ettik SALLatımızı ikâme için. Ya da okulda şiirler ezber ettik törenlerde okumak için... Yemek tarifleri, yer isimleri, insan isimleri, telefon numaraları vs...

Ezber etmek nasıl bir şeydir? Ne olmaktadır? Aynı harfleri, numaraları aynı kalıpta biriktirmek... Nereye? Nasıl? SÖZ nasıl tekrarlanabilir hâle gelmektedir? SÖZ nasıl anlaşılabilir anlatılabilir hâle gelmektedir? Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin en büyük i'câzı Kurân-ı Kerîm'dir. Pekçok hikmeti olağanüstü anlatımları var elbette mevzubahis olan SÖZ olunca âyetlerin, âyetlerin ihtivâ ettiği harflerin ve SESe gelen ANLAMın etkisi araştırlmaya, bilinmeye ve istifâde edilmeye muhtâc olduğumuz kesin. Hele subliminal mesajların tehdidi altında olduğumuz ÂNda...

SÖZ; harflerden, kelimelerden, cümlelerden, sesten mürekkep elle tutulup göz ile görülemeyen bir mefhum.
Ancak görünür görünmez pekçok değeri alt üst edebilmekte...

Çoğunlukla yaptığımız sorun tesbit etmek ve bunu dile getirmek.... Bu yapılıyor ve zaman kızmakla, kötülemekle, ötelemekle geçip gidiyor. Çözüm üretmek ve tesbit edilen durumun, mikrobun, parazitin, zararlının nasıl imhâ edileceğini izhar etmek gerekiyor. Meseleyi görmek hall yolunu bulmak gereken gayreti göstermek ve netîceye vâsıl olmak lâzım... Dillendirmek, söze getirmek, şikâyet etmek yerimizde saydırıyor hep.

Herkesin elinde bir silah söz. Kötü niyetlinin dilinde zarar vermeye adanmış kamçı, kılıç, tüfek!
İyi niyetlinin dilinde yakarı, ağıt, ah.. vah...

SÖZün bu himmetli hikmetli durumundan neşetle çoğu mutasavvıf SUSmayı, az-öz konuşmayı, hedefler.

Öyle kapsamlı ve her an taze bir konu ki bu dalı budağı salkım saçağı...toparlamak zor iş... Uzanmadığı alan yok. İyide kötüde, güzelde çirkinde, eğride doğruda, azda çokta, uzakta yakında, içte dışta her yerde BİZi sarmalamış durumda. istemeden de olsa ağızdan çıkan sözler nedeniyle aileler dağılmakta, dostluklar bozulmakta, kavgalar olmakta cinayetlere varmakta...

Tabi sizin de üstünde en çok durduğunuz konu sözlerin büyü yerine geçtiği şerbet gibi görünüp zehir olduğu şifa gibi görünüp hasta ettiği daha tehlikeli bir alan var.

Maalesef çok iyi niyetlerle anlatılan
ALLAHu Teâlâ, Rasûlullah ve Dîni mubîni, Sırât-ı Mustakîm'i AKILların anlama sahâsına hapsolduğu için hakîkatten payını alamıyor, merkezden uzakta dolanıyor... Anlaşılamayan İslâm Hakîkati ise kapalı bir kutu olarak kalıyor ve insanlık zulumâtın dehlizlerinde kısır döngüsünde, îmân dâiresinde olduğunu zann ederek, namazda kılıyor oruç ta tutuyor kelime-i şehâdet te getiriyor olsa Kulihvânî PÎRimin deyimiyle, niyyet KÂBEye gidiş yönü ise Amerika'ya... Varamıyor bir türlü... Neden? Bahsettiğiniz "sözlerin büyüsü" ...

O halde nasıl kurtulurdum bu büyüden? Nasıl Sırât-ı Mustakîm'de olurdum? Nasıl Fırka-i Nâciye'ye dâhil olurdum? İlâhiyat Fakültesinden mezun olmam ve yıllardır İslâm tefekkürü ile iştigâl etmem hasebiyle çok kişi dinledim, çok sohbetlere dâhil oldum, okudum, düşündüm, sordum... Aradım...

SÖZlerin büyüsünden kurtulup, yediğim yemek gibi içtiğim su gibi aldığım nefes gibi
Rahmeten li'l-Âlemîn'imizi Kurân-ı Kerîm'imizi ve RABBi'l-Âlemîn'imizi BİLmem, BULmam, OLmam ve YAŞAmam için gerekli olan alt yapıyı, bu kıvamın kıldan ince kılıçtan keskince İZini ÂNlatan Kulihvânî PÎRimin SÖZ-SOHBET-ZEVK ve HAZZlarından öğrenmeye başladım...

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz nasıl yaşadı ise öyle yaşamayı, O'nun tefekkür tezekkür ve tedebbürüne vâkıf olmak gayretine sa'y etmeyi,
kulihvani yazdı:SÖZlerin ÖZü RABBu’l-ÂLEMîn SÖZü -> RAHMetenli’l- ÂLEMîn SESi olur Mushaf Mushaf OKUnur.. Matbaalarda DOKUnur Kur'ân-ı Kerim GÜL BAĞI KOKunur..
Kurân-ı Kerîm'in IKRAsını ÂNlamaya başladım...

Bu bölümü bir vefâ borcu olarak dillendiriyorum... Başka hiçbir gâyeye ma'tuf değil. Ali Kerremullâhi Veche efendimizin
"bana bir harf öğretenin bin yıl kölesi olurum" mercan misâli sÖZünü tahkîk borcum olarak ifâde ediyorum. İnsanlığın muhtâc olduğu Hakîkat ilmine vâkıf SÖZün HASını ikâme eden bir hasbî hizmetkâr bulmak kolay değil, anlamak hiç kolay değil ancak İZin İZlemek zor değil...

Kâmuran kardeşim siz her ne kadar yazınızı AKILları silkelemek hissettirmek düşündürmek için kaleme almış olsanız da birileri için sizin sözleriniz de
"büyülü" addedilecek ve belki kınanacaktır ve benim cevâben yazdıklarım da kezâ...

İşte salkım saçak dallı budaklı konu demekten kastım da buydu... Tek doğru tek güzel SÖZ olan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin hadis-i şerîflerini, Kurân-ı Kerîm âyetlerini anlayabilecek, farkedilebilecek ayıklıkta, ferâsette olsaydık idrakimiz kuşatabilir olsaydı, YAŞAnır olmaz mıydı? Turnusol kağıdı gibi Küfür ile Îmân'ı açıkça fehmetmemizi sağlayan doğru bir idrak ettirici, uyandırıcı, nefes edici, silkeleyici olmasa, gaflet uykusundan, şaşkınlık serhoşluğundan, ölüm sekerâtından kıyâm edebilir miyiz? Bir Mûsâ aleyhi's-selâm ÂSÂsı gerek yutsun firavunun büyücülerinin yılan gibi kıvrılan canlı gibi görünen iplerini! Îsâ nefesli biri gerek ki ölü AKILlara dirilik getirsin kıyâm edebilelim! Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin İZinde biri gerek ki İZ göstersin, HAKÎKATe erdirsin, yalandan sahteden oyundan oyalanmadan çekip alsın bizi...


"Âmentu BİLLÂHİ ve melâiketihi ve kutubihi ve rusulihi ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi, hayrihi ve şerrihi min ALLAHu Teâlâ ve'l-ba'su ba'de'l-mevt hakkun Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu" şâhitler olarak hakkıyla ikrâr verelim in şâe ALLAH!

Resim
Resim

وَرَسُولاً إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ أَنِّي أَخْلُقُ لَكُم مِّنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللّهِ وَأُبْرِئُ الأكْمَهَ والأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَى بِإِذْنِ اللّهِ وَأُنَبِّئُكُم بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ


Ve rasûlen ilâ benî isrâîle ennî kad ci’tukum bi âyetin min rabbikum, ennî ehluku lekum minet tîni ke heyetit tayri fe enfuhu fîhi fe yekûnu tayran bi iznillâh(iznillâhi), ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyîl mevtâ bi iznillâh(iznillâhi), ve unebbiukum bi mâ te’kulûne ve mâ teddehırûne, fî buyûtikum inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Ve onu (Meryem oğlu Îsâ Mesih'i ), "Benî İsrâîl'e (İsrailoğulları'na)" resûl olarak gönderecek. (Onlara şöyle diyecek): "Muhakkak ki ben size RABBiniz'den âyet (mucizeler) getirdim. Ben gerçekten size nemli topraktan kuş heykeli yaparım, sonra onun içine üflerim. O zaman o, ALLAH'ın izniyle kuş olur. Doğuştan kör olanı ve abraş hastalığını iyileştiririm. Ve ALLAH'ın izniyle ölüyü diriltirim. Yediğiniz şeyleri ve evlerinizde biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer siz mü'minler iseniz muhakkak ki bunlarda sizin için elbette âyetler (deliller) vardır.”
(Âl-i İmrân 49)



فَأَلْقَى مُوسَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ

Fe elkâ mûsâ asâhu fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûn(ye’fikûne).

Sonra Mûsâ âsâsını attı. İşte o zaman, o (Mûsâ'nın âsâsı) onların uydurdukları şeyleri yutuyordu.
(Şuarâ 45)
Resim
Cevapla

“Hikaye, Makale ve Yazılar” sayfasına dön