NİYAZİ MISRî, DİVÂN-I İLÂHİYYE-2

Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

NİYAZİ MISRî, DİVÂN-I İLÂHİYYE-2

Mesaj gönderen aNKa »

----ResimResimResimResimResimResimResimResimResim----

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... ff08201bb7
NİYAZİ MISRî, DİVÂN-I İLÂHİYYE-1' İN DEVAMIDIR...




XXXI ŞİİR


Âriflere esrâr-ı Hüdâ'dan haberim var
Âşıklara dildâr-ı bekâdan haberim var

---Resim---

Ey firkât odına yanuben bağrı göyünen
Gel kim yarana türlü devâdan haberim var

---Resim---

Gel ölü isen sözlerime tut kulağın kim
Cân bahşedici nefh-i Hüdâ'dan haberim var

---Resim---

Âdem yüzü ol yâre mukabil dedi Ahmed
Bu sözde olan remz u imâdan haberim var

---Resim---

Gir mekteb-i irfâna oku Âdem'in ilmin
Âlimlere bu “ilm-i künna”dan haberim var

---Resim---

Vechinde yedi fâtiha âyâtı yazılmış
Âdemdeki âyât-ı Hüdâ'dan haberim var

---Resim---

Âdemde bulup vasf-ı ilâhîyi Niyâzî
Ol mecma-i evsâf-i amâdan haberim var.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Kendini ve Rabbini bilen âriflere Hüdâ'nın sırlarından haberim var!
Gönülleri çalan ve ebedî Olan Güzele Âşıklara O’ndan haberim var!..

---Resim---

Ey ayrılık ateşine yanarak bağrı göynüyen derviş,
Gel ki senin yarana gerekli türlü ilaçtan haberim var!..

---Resim---

Eğer ölü isen sözlerime kulak ver ki,
Seni diriltip can bağışlayacak olan Nefha-yı Hüdâ'dan haberim var!..

Resim--- “Fe iza sevveytühu ve nefahtü fihi mir ruhiy fekau lehu sacidin : Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!” (Sâd 38/72)

---Resim---

“Âdem’in yüzü ol Yâr’e karşıklıktır!” buyurdu Ahmed (sallallahu aleyhi ve sellem),
Bu sözde işaretle anlatılandan sana haberim var!..
Esmâullahın Mazhar Aynası Âdem'in yüzü…

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ in buyurduğu : “Âdemi kendi sûretimde yarattım” Hadis-i Kudsînin kaynağını bulamadım.
Burada bu hadise işaret edilmektedir.

---Resim---

Eren Âriflerin İrfan Okuluna gir de Âdem'in ilmini oku!
Harflerin içinde ne var, aslı faslı nelerdir?
Nasıl olunca Kur’ân-ı Kerim İnsanı okumaya başlar vs…
Âlimlere bu “ilm-i künna”dan haberim var!..

Resim--- “Ve alleme ademel esmae külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale embiuni bi esmai haülai in küntüm sadikiyn : Allah Âdem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.” (Bakara 2/31)

Âlimlere bu “ilm-i künna”dan haberim var!..
Bazı örnekler:

Resim--- “Fe fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ilmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbihne vet tayr ve künna failin : Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız.” (Enbiyâ 21/79)

Resim--- “Ve li süleymaner riha asifeten tecri bi emrihi ilel erdilleti barakna fiha ve künna bi külli şey'in alimin : Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz.” (Enbiyâ 21/81)

Resim--- “Ve mineş şeyatiyni mey yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm hafiziyn : Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.” (Enbiyâ 21/82)

Resim--- “Yevme natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede'na evvele halkin nüiydüh va'den aleyna inna künna failin : (Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vâdettiğimizi) yaparız.” (Enbiyâ 21/104)

Resim--- “İnne fi zalike le ayativ ve in künna le mübtelin : Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır. Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz.” (Mü’minûn 23/30)

---Resim---

Âdem'in yüzüne Fâtiha Sûresi’nin 7 âyeti yazılmış!
Âdemde bulunan başka Hüdâ âyetlerinden de sana haberim var…

Fâtiha Sûresi’nin 7 âyetinin;
1. âyet besmeledir.

Resim--- “Bismillahirrahmanirrahim : Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.” (Fâtiha 1/1)

3 âyette Söz Hakk Teâlâ’nın Kendi lisanından buyurur ki:

Resim--- “El hamdü lillahi rabbil alemin : Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.” (Fâtiha 1/2)
Allahu zü’l- Celâl; Mutlak Uluhiyyet ve Rübubiyyetini ilân eder.

Resim--- “Er rahmanir rahiym : O, Rahmândır ve Rahîmdir.” (Fâtiha 1/3)
Allahu zü’l- Celâl; Mutlak Merhamiyyetini, Rahmâniyyet ve Rahîmiyyetini ilân eder.

Resim--- “Maliki yevmid din : Ceza gününün mâlikidir” (Fâtiha 1/4)
Allahu zü’l- Celâl; Mutlak Mâlikiyyetini ilân eder.

3 âyette Söz Hakk Teâlâ’nın Kul lisanından buyurulur ki:
Kulluğun 4 temel vasfını sergiler:

Resim--- “İyyake na'büdü ve iyyake nesteiyn : (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.” (Fâtiha 1/5)
Kul mukayyed olan Ubudiyyetinin Acziyyet ve Fakriyyetini ilân eder.

Resim--- “İhdinas siratal müstekiym : Bize doğru yolu göster.” (Fâtiha 1/6)
Kul mukayyed olan Ubudiyyetinin Zilletini ilân eder.

Resim--- “Siratallezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve lad dallin : Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!” (Fâtiha 1/7)
Kul mukayyed olan Ubudiyyetinin sonuçtaki İlletini ilân eder ve sığınır…

İmam-ı Mutlak Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hadisinde:

Resim--- Ebu Hureyre (radiallahu anhu) dan: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
“Kim Kitabın Fâtihasını (Fâtiha Sûresini) okumadan namaz kılarsa bilsin ki bu namaz noksandır- bu sözü 3 kere tekrarladı- eksiktir...”
Ebu Hureyre (Radiallahu anhu) ye:
“Biz imâmın arkasında bulunursak?” (ne yapalım?) diye sorulduğunda:
“İçinizden okuyun. Zirâ ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın şöyle buyurduğunu işittim.:
“ALLAH Tealâ (bir hadis-i kudsî de) buyurdu ki: Ben kıraâti (salâti) kulumla kendi arasında iki kısıma böldüm, yarısı Bana ait, yarısı da ona. Ve kuluma istediği verilmiştir.
Kul: “Elhamdülillahi Rabbü’l-âlemin (Hamd âlemlerin RABB’ine aittir)” deyince
ALLAH Azze ve Celle: “Kulum Bana hamdetti.” buyurur.
Kul: “Er-Rahmâni’r-Rahîm” dediğinde
ALLAH (Celle Celâluhu): “Kulum Bana senâda bulundu (övdü)” buyurur.
Kul: “Mâliki yevmi’d-din” (din gününün sahibi- âhiretin sahibi)” dediğinde,
ALLAH (Celle Celâluhu): “Kulum Beni temcidetti (ululadı, büyükledi)” buyurur.
Kul: “İyyake na’büdû ve iyyâke nestâ’in (yalnız Sana ibâdet eder, yalnız Senden yardım dileriz)” dediğinde,
ALLAH (Celle Celâluhu): “Bu, Benimle kulum arasındadır. Kuluma istediğini verdim” buyurur.
Kul: “İhdinâ’s-sırata’l-müstakîm sıratallezine en’âmte aleyhim gayri’l-mağdubî aleyhim vela’d-dallin” (bizi doğru yola sevket, o yol ki kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoludur, gazaba uğrayanların ve dalalete düşenlerin değil!)” dediği zaman
ALLAH (Celle Celâluhu): “Bu kulumundur, kuluma istediği verilmiştir” buyurur.


(Buharî hariç Müslim,Salât 38; Ebu Dâvud; İmam Mâlik; Tirmizî; Nesâi; İbn Mâce;Beyhakî,Sünen-i Kübrâ II/39 rivayet etmişlerdir.)

---Resim---

Niyâzî, İlâhî vasfı Âdem’de bulup,
Bilinemezlikte amâlık olan Ahadiyyet Sıfatları’nın Ahmediyyet Tecellîlerini İnsanoğlunun yüzündeki nakışlardan okusun sana!
Zâhir-Bâtın iki kulak
Zâhir-Bâtın iki göz
Zâhir-Bâtın bir dil
Zâhir-Bâtın bir burun
Ve Akıl tası secde mührü bir alın…




Esrâr (A.): Sırlar.
Hüdâ (F.): Allah.
Firkât (A.): Ayrılıle
Âyet: İnna künna failin : - Biz azimüşşân bütün faillere kün! ol!- emrini veririz.
Mecma (A.): Toplanma yeri.
Evsâf (A.): Vasıflar, özellik­ler.
Amâ (A.): Genellik ve görünmezlik âlemi, ahadiyet.

Resim
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Niyâzî, İlâhî vasfı Âdem’de bulup,
Bilinemezlikte amâlık olan Ahadiyyet Sıfatları’nın Ahmediyyet Tecellîlerini İnsanoğlunun yüzündeki nakışlardan okusun sana!
Zâhir-Bâtın iki kulak
Zâhir-Bâtın iki göz
Zâhir-Bâtın bir dil
Zâhir-Bâtın bir burun
Ve Akıl tası secde mührü bir alın…
Hizmeti geçenlerden ALLAH c.c'u razı olsun kardeşim çok sağolasın yüreğine sonsuz olan nur yağsın

Ehline dail olmamız duası ile inşaallah
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXII ŞİİR


Her neye baksa gözün bil sırr-ı Sübhân andadır
Her ne- işitse kulağın mağz-ı Kur’ân andadır

---Resim---

Her şeye mahlûk göziyle baksan ol mahlûk olur
Hakk göziyle bak ki bî-şek nûr-i Yezdân andadır

---Resim---

Kesret-i emvâce bakma cümle deryâ birdürür
Her ne mevci kim görürsün bahr-ı ummân andadır

---Resim---

Vahdeti kesrette bulmak, kesreti vahdette hem
Bir ilimdir ol ki cümle ilm ü irfân andadır

---Resim---

İbret ile şeş cihetten görünen eşyâya bak
Cümle bir âyinedir kim Vech-i Rahmân andadır.

---Resim---

Söyleyen ol, söylenen ol, görünen ol, gören ol
Her ne var âlâ ve esfel bil ki Cânân andadır.

---Resim---

Mazhar-ı tam veli âdem yüzüdür şüphesiz
Künh-ü zâtı hem sıfatı cümle yeksân andadır

---Resim---

Haşr u neşr ile Sırât u Dûzeh u Mâlik azâb
Hem dahî Rıdvân u Cennet hur u gılman andadır

---Resim---

Görünen sanma Niyâzî’nin hemân sen mülkünü
Gönlü bir virânedir kim genc-i pünhân andadır.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Her neye baksa gözün bil ki Sübhân Teâlâ’nın Sırrı ondadır
Kulağın her ne ki işitse Kur’ân’ın özü mânâsı onda da vardır..

---Resim---

Her şeye mahlûk gözüyle bakarsan o mahlûk olur senin için,
Hakk göziyle bak ki gör Yezdân’ın Nûru ondadır..

---Resim---

Sen şu gördüğün Kesret-Çokluk dalgalarına takılıp kalma!
Cümlesinin aslı Vahdet-teklik Deryası BİR dir..
Ancak sen nerede bir dalga görürsen anla ki orada bahr-ı ummân zâten vardır..

---Resim---

Vahdeti kesrette bulmak, aynı zamanda kesreti de vahdette bulmak,
Bir ilimdir o ki cümle ilm ve irfân onu bilebilmektedir..

---Resim---

İbret ile altı yönden görünen eşyâya bak!
Cümle cihan bir âyinedir ki Vech-i Rahmân ondadır.

---Resim---

Söyleyen O, söylenen O, görünen O, gören O!
Bu âlemde her ne var yüksek ve en alçak bil ki Cânân ondadır.

---Resim---

Ey Dost!
Esmâullah’ın tecellîsine zuhur yeri oluşta şüphesiz ki âdem yüzü tam aynadır.
Zâtî Hakikatının, Sıfatlarının cümlesinin eşini görebilirsin kişinin kaderince ve kadarınca tecellî yansıması olarak…

---Resim---

Haşr ve Neşr ile Sırât Köprüsü ve Cehennem ve Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden melek Mâlik ve de Azâb!..
Aynı zamanda Rıdvân ve Cennet hur u gılman ondadır
Hem dahî Rıdvân u Cennet ile Huri ve Gılman da Âdemoğlu yüzündedir..

---Resim---

Sen sakın Niyâzî’nin mülkünü hemce gördüğün kadar az sanma!
Onun gönlü bir Aşk Virânesidir ki, gizli hazineler onda saklıdır..





Sübhân (A.) : Bütün eksik görünüşlerden arınmış ve bütün olgunluk görünüşleri ile vasıflanmış olan.
Sır (A.): Gizli şey.
Mağz (A.): Öz, bir şeyin aslı ve hakîkati.
Şeş (F.): Altı.
Âlâ (A.): Yüksek.
Esfel (A.): En alçak.
Yeksân (F.): Beraber, eşit, denk.
Haşr (A.): Toplanma.
Neşr (A.): Dağılma.
Sırat (A.): Doğruyol.
Duzeh (F.): Cehennem.
Mâlik (A.): Sahip. Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı.
Rıdvân (A.): Hoşnud ve râzı olmak.
Hûr (A.): Huri.
Gılman (A.): Erkek huriler.
Genc : f. Define, hazine. Gömülü hazine. Kenz.
Pinhan : f. Gizli, saklı, hafi, mahfi, mestur, müstetir.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXIII ŞİİR


Ey Tarikât erleri
Ey hakîkat pîrleri
Bir haber verin bana
Ol bî-nişân kândedir

---Resim---

Kândedir dostun ili
Kande açılur gülü
Dost bahçesi bülbülü
Gül-i handân kândedir

---Resim---

Aradın bahr u berri
Bulmadım ben bu sırrı
Cism u cândan içeri
Gizli sultân kândedir

---Resim---

Mâdemki cân tendedir
Ten cân ile zindedir
Amma nidem bilmedim
Cânâ Cânân kândedir

---Resim---

Niyâzî'ye cân olan
Sırrında sultân olan
Din u hem iman olan
Ol bî-mekân kândedir.

---Resim---

Ey gönül gel ağlama
Zâri zâri inleme
Pîrden aldım haberi
Ol bî-nişân sendedir

---Resim---

Sendedir Dost’un ili
Sende açılır gülü
Söyler bu cân bülbülü
Gül-i hândan sendedir

---Resim---

Gezme gel bahr u berri
Kendinden iste sırrı
Cism u câna hükmeden
Gizli sultân sendedir

---Resim---

Anladınsa sen seni
Bildinse cânla teni
Gayri ne var ey gönül
Cân u Cânân sendedir

---Resim---

Ten tahtıdır bu cânın
Cân tahtıdır Cânânın
Ey Niyâzî şüphesiz
Ol bî-mekân sendedir.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Ey Tarikât Erleri
Ey Hakîkat Pîrleri
Bana bir haber verin
O nişânsız nerdedir?..

---Resim---

Nerdedir Dost’un ili
Nerde açılır gülü
Dost bahçesi bülbülü
Gülen gülü nerdedir?..

---Resim---

Aradım denizi ve karayı
Bulamadım ben bu sırrı
Cisim ve Cândan içeri
Gizli Sultân nerdedir?..

---Resim---

Mâdemki cân tendedir
Ten cân ile diridir
Amma nidem bilmedim
Şu Cânıma Cânân nerdedir?..

---Resim---

Niyâzî'ye Cân olan
Sırrında Sultân olan
Hem Dini ve hem imanı olan
O mekânsız nerdedir?..

---Resim---

Ey gönlüm haber yok diye gel ağlama!
Zâri zâril inleme!
Pîrden aldım haberi
O nişân Dost sendedir…

---Resim---

Sendedir Dost’un ili
Sende açılır gülü
Söyler bu cân bülbülü
Gülen gülü sendedir…

---Resim---

Gezme gel denizi ve karayı
Kendinden iste sırrı
Cisime ve câna hükmeden
Gizli sultân sendedir…

---Resim---

Anladınsa sen, seni
Bildinse cânla teni
Gayri ne var ey gönül
Cân ve Cânân sendedir…

---Resim---

Ten bu Cân Sultanının tahtıdır
Cân ise Cânânının tahtıdır
Ey Niyâzî şüphesiz
O mekânsız Dost sendedir…





Bî-nişân (F.): Nişânsız, izi olmayan.
Kande (T.): Hangi yerde, nerde.
Handan (F.): Gülücü, gülen.
Gül-i hândan: Gülen gül.
Bahr (A.): Deniz.
Berr (A.): Kara.
Zâri zâri (F.): Yanık yanık.
Pîr (F.): Yaşlı kimse. bir mesleğin kurucusu.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXIV ŞİİR


Hakk'ı seven âşıkların
Eğlencesi tevhîd olur
Aşk odına yanıkların
Eğlencesi tevhîd olur

---Resim---

Durmaz isim sürer dili
Sorar müdam doğru yolu
Gerçek ere diyen belî
Eğlencesi tevhîd olur

---Resim---

İzinden ayırmaz gözünü
Cân ile tutar sözünü
Görmeğe iver yüzünü
Eğlencesi tevhîd olur

---Resim---

Halkın arasından çıkar
Tevhîdi görse cân atar
Bülbül gibi dâim öter
Eğlencesi tevhîd olur

---Resim---

Mal u menâlin terkeder
Ehl u iyâlin terkeder
Hâl ile kâlin terkeder
Eğlencesi tevhîd olur

---Resim---

Dünya ve ukbâ perdesin
Ardına atar cümlesin
Kor Mâsivâ eğlencesin
Eğlencesi tevhîd olur

---Resim---

Mısrî'ye uyan kişinin
Gider çürüğü işinin
İçindeki cân kuşunun
Eğlencesi tevhîd olur.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Hakk Teâlâ'yı seven âşıkların
Eğlencesi tevhîd olur
Aşk ateşine yanıkların
Eğlencesi tevhîd olur…

---Resim---

Dilleri durmadan Dostlarının ismini zikrder, zikr-i dâimîdirler.
Devamlı doğru yolu sorar durular Erenlerden
Gerçek Er’e : “Belî : Bilakis evet haktır!” diyen o Âşıkların
Eğlencesi tevhîd olur…

---Resim---

Gözünü Dost’un izinden-Yolunun gereklerinden ayırmaz
Cânla, başla isteyerek tutar sözünü
Görmeğe acele eder yüzünü
Eğlencesi tevhîd olur…

---Resim---

Halkın arasından çıkıp dünya şakşukasına karışmadan, fiilerde yok olup gitmeden Fenâfillaha koşar.
Tevhîdi görse cânını atar
Bülbül gibi dâim öter
Eğlencesi tevhîd olur…

---Resim---

Malını ve mülkünü terkeder
Eşini ve ailesini terk eder, bunların göreceli olduğunu anlar.
Yaramaz hâlleri ile boş sözlerini terkeder
Eğlencesi tevhîd olur…

---Resim---

İki gözündeki Dünya ve Âhiret perdelerini siler
Ardına atar cümlesin
Bırakır artık Allah’dan gayrıların eğlencesin
Eğlencesi tevhîd olur…

---Resim---

Mısrî'ye uyup peşine düşen kişinin
İşlerinin çürük olanları ayıklanır gider
İçindeki Cân Kuşu’nun ki Ruhunun
Eğlencesi tevhîd olur…





Beli (F.): Evet.
Mal (A.): Bir kimsenin sahip olduğu ve kullandığı her şey.
Meaal (A.): Bir kimsenin kendi isteitiyle eriştiği ve elde ettiiti şeyler.
Dünya (A.): İşin başı.
Ukbâ (A.): İşlerin karşılığnın görül­düğü yer.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXV ŞİİR


Ey garib bülbül diyârın kândedir
Bir haber ver gül'izârın kândedir
Sen bu ilde kimseye yâr olmadın
Var senin elbette yârin kândedir

---Resim---

Arttı günden güne feryâdın senin
Âh u efgân oldu mu’tâdın senin
Aşk içinde kimdir üstâdın senin
Bu senin sabr ü kararın kândedir

---Resim---

Bir enîsin yok acep hasrettesin
Rahatı terk eyledin mihnettesin
Gice gündüz bilmeyip hayrettesin
Ya senin leyl u nehârın kândedir

---Resim---

Ne göründü güle karşı gözüne
Ne büründü baktığınca özüne
Kimse mahrem olmadı hiç râzına
Bilmediler şehsüvarın kândedir

---Resim---

Gökte uçârken seni indirdiler
Çâr anasır bendlerine urdular
Nûr iken adın Niyâzî virdiler
Ol ezelki itibarın kândedir.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Ey garib bülbül senin yerin yuvan nerdedir?
Bir haber ver bize, gül bâğın nerdedir?
Sen bu dünyada kimseye yâr olmadın
Senin elbette bir yârin vardır, ancak nerdedir?

---Resim---

Arttı günden güne feryâdın senin bağırıp çağırmaların, durmadan öterek meded isteme figanların.
Âhların ve acı ile bağırıp çağırmalar oldu devamlı yaptığın senin
Aşk içinde kimdir üstâdın senin
Bu senin bunca sabırın ve kararın nerden gelmektedir?

---Resim---

Bir Dostun-sevgilin yok, oysa çok hasret çekmektesin!
Rahatı terk eyledin çilede belâlardasın
Giceyi gündüzü bilmeyip hayrette kalmışsın
Ya senin leyl u Gicen gündüzün nerdedir?

---Resim---

Gül’e karşı baktığında ne göründü ki gözüne
Gül’e baktığın sürece özüne ne büründü ki
Kimseler girip ulaşamadı olmadı hiç sırlarına
Bilemediler ki senin o beyaz atlı Şâhın nerdedir?

---Resim---

Gökte-Vahdet âleminde hür ve özgürce uçârken seni indirdiler
Dört unsur olan Toprak-Su-Ateş-Hava bağlarıyla bağladılar
Aslın Nûr iken adını Niyâzî koydular
O ezelki âlemdeki itibarın-kıymetin değerin nerdedir?





Mu’tad : Âdet. Âdet edilen iş. İtiyad edilen. Alışılmış olan.
Enis : (Üns. den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan. Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan. Sevgili.
Mihnet : Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak.
Şehsüvar : (C.: şâhsüvârân) f. Ata iyi binen.
Çâr (F.): Dört.
Anasır (A.): Unsur'un çoğulu.
Çâr anasır: Hava, su, toprak, ateş


Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXVI ŞİİR


Çıkıp hüccâc ile gitmek
Ne güzeldir ne güzeldir
Yolunda cânı terk etmek
Ne güzeldir ne güzeldir

---Resim---

O yolların riyâzâtı
Eritir hep hatiatı
Visâlin haccı lezzâtı
Ne güzeldir ne güzeldir

---Resim---

O yolların muğeylânı
Âşıkların gülistânı
Hicazın yolu kârbânı
Ne güzeldir ne güzeldir

---Resim---

Medine şehrine varsam
Habibin Ravzasın görsem
Eşiğine yüzüm sürsem
Ne güzeldir ne güzeldir

---Resim---

Geçip ol yüce belleri
Çıkarsak başa yolları
Görünse Kâbe İlleri
Ne güzeldir ne güzeldir

---Resim---

Nebîlerin nazargâhı
Velîlerin karargâhı
Görürsem Kâbetullahı
Ne güzeldir ne güzeldir

---Resim---

Niyâzî 'ye nasib olsa
Varıp maksudunu bulsa
Safâ vü zevk ile dolsa
Ne güzeldir ne güzeldir.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Çıkıp hacılar ile gitmek
Ne güzeldir ne güzeldir…
Yolunda cânı terk etmek
Ne güzeldir ne güzeldir…

---Resim---

O yolların yeme, içme vd. zorlukları
Eritir hep hatiaları, suçlerı, günahları
Kavuşmanın haccın lezzeti
Ne güzeldir ne güzeldir…

---Resim---

O yolların dikenleri bile
Âşıklar için gülistânda güllerdir
Hicazın yolunun kervânı
Ne güzeldir ne güzeldir…

---Resim---

Medine şehrine varsam
Habibin Ravzasın görsem
Eşiğine yüzüm sürsem
Ne güzeldir ne güzeldir..

---Resim---

Geçip ol yüce belleri
Başa çıkarsak yolları
Görünse Kâbe İlleri
Ne güzeldir ne güzeldir…

---Resim---

Nebîlerin nazargâhı
Velîlerin karargâhı
Görürsem Kâbetullahı
Ne güzeldir ne güzeldir…

---Resim---

Niyâzî 'ye nasib olsa
Varıp maksıdını bulsa
Safâ ile zevk ile dolsa
Ne güzeldir ne güzeldir…





Riyâzât : (Riyazet. C.) Nefsi terbiye maksadıyla az gıda ile geçinmek, nefsini hevesattan men' ile faydalı fikir ve işle meşgul olmak.
Lezzât : Lezzet.
Kârbân : Kervan.
Ravza-yı Mutahhara : Fahr-i Kâinat Aleyhi Efdal-üs-Salavat ve Efdal-üt-tahiyyât Efendimizin Kabr-i Şerifiyle Minberin arasındaki saha.
Hüccac (A.): Hacılar. Allah'ın Evi'ni ziyâret kasdı ile oraya yönelenler.
Hatiat (A.): Suçlar, günahlar.
Muğeylân (A.): Diken.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXVII ŞİİR


Şunlar ki görüp yüzünü bu dâra gelirler
Ol ahde vefâ eyleyip ikrâra gelirler

---Resim---

Anlar ki ezel gözleri saçında kalupdur
Bunda seni biç bilmeyip inkâra gelirler

---Resim---

Çeşmin kadehin nûş eden Abdâl-ı İlâhî
Ol aşk ile bu âlem-i devvâre gelirler

---Resim---

Zülfün teline anda kimin gönlü dolaştı
Mansûr gibi meydâna girip dâra gelirler

---Resim---

Şol dâneleri gör biter eşcâr olur ol
Sırr ile içinden yine esmâre gelirler

---Resim---

Her tohmu neden aldın ise eksen anı bil
Her cinsi yine bittiği eşcâre gelirler

---Resim---

Hiç biri izinden çıkıp âhar yola gitmez
Her birisi bir yol ile bâzâra gelirler

---Resim---

Yolları ne var ayrı ise hep sana âşık
Cümle seni ister sana didâra gelirler

---Resim---

Elbette bu bağ içine kim girse Niyâzî
Hârın gezüp evvel sonu gülzâra gelirler.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Şunlar ki, o Elest Meclisinde görüp yüzünü bu âleme gelirler
O ahde vefâ eyleyip ikrâra-tasdik etmeye gelirler…

---Resim---

Onlar ki, ezelde gözleri saçında kalmıştır
Bu âlemde de seni biç bilmeyip inkâra-rddetmeye gelirler…

---Resim---

İlâhî gözlerini görüp, Ana gözek-kaynak kadehinden Aşk Şarabını içen İlâhî Abdâllar ise,
O aşk ile dönmüyormuş gibi saatte 1600km/saat hızla dönen bu dünyaya geldiler.
Devranda devr edip gitmekteler…

---Resim---

Zülfüyün teline o günde kimin gönlü dolaştı ise,
Hallac-ı Mansûr gibi meydâna girip dâr ağacına gelirler…
“Ene’l-Hakk!” bedelini başlarıyla öderler!...
Sahib çıkan da bulunmaz bu bazarda…

---Resim---

Şol dâneleri-tohumları gör ki biter-yetişir ağaçlar olur onlar,
İlâhî Sırr ile yine içlerinden yine meyveler verirler..
İnsanoğluda şerri tercih ederse eşkiyâ, hayrı tercih ederse evliyâ olur.

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Fitratallahi’lleti fatara’nnâse aleyha dinullahî Tealâ:
ALLAH’ın insanları üzerinde yarattığı fıtratı ALLAH Tealâ’nın dinidir.”

(Enes (ra) dan Buhârî tefsirü’l-sûreti 30/30; İ. Ahmed II/275)

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Her çocuk ancak fıtrat-ı islâm üzere dünyaya getirilir. Bundan sonra anası, babası onu yahudî-nasranî-mecusî (kendi ne ise) yaparlar. Nitekim; kusursuz doğan bir hayvan yavrusu içinde; siz kulağı, dudağı, burnu, ayağı kesik olanını (enenmiş, belirtilenmiş) hiç görüyor musunuz?” buyurup sonra Rum 30/30 âyeti celilesini okudu.
(Ebu hüreyre’ den Buhârî,Cenâiz 80; Müslim ker 22-24; İ.Ahmed II/315,346)

---Resim---

Her tohumu hangi ağaçtan aldın ise eksen onu bil ki,
Her cinsi yine bittiği ağaçlar olarak gelirler…

---Resim---

Hiçbir tohum İlâhî program izinden çıkıp başka yola gidemez
Her birisi bir yol ile bu bâzâra gelirler
Kendilerine yüklenen İlâhî programı uygularlar..

---Resim---

Yolları ne var ayrı ise, hepsi de netice de Sana âşık
Cümle Seni ister Sana gülyüze gelirler…
Yolları eğri de olsa neticede zavallı bir yaratıktır ve Yaratanına döneceğini bilir..

---Resim---

Elbette bu bağ içine-bu âleme kim girerse Niyâzî
Önce bir dikenlikleri gezüp, sonunda gülzâra gelirler.





Dâr (A.): Dünya.
Ahd (A.): Söz verme.
Devvâr (A.): Devreden, dönen.
Alem-i devvâr: Dönen âlem,kâinât.
Dâr (F.): Dârağacı, idam edilenlerin asıldığı üç ayaklı çat­kı.
Dâra gelmek: Asılmak.
Eşcâr (A.): Ağaçlar.
Esmâr (A): Meyvalar.
Âhar (A.): Başka.
Bâzâr (F.): Alım-satım yapılan yer.
Didâr (A.): YüZ.
Hâr (F.): Diken.
Gülzâr (F.): Gül bahçesi.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXVIII ŞİİR


Aşkın kime yâr olur dâim işi zâr olur
Dinmez gözünün yaşı yanar içi nâr olur

---Resim---

Sevdâ-yı zülfün kimin takılsa gerdanına
Mansûr gibi âkıbet yolunda berdâr olur

---Resim---

Leylâ-yı aşkın senin her kimi Mecnûn eder
Firkât odına yanub her gice bimâr olur

---Resim---

Varlık cibâlin kesip dost iline yol eder
Ferhadleyin gözünün yaşları pınar olur

---Resim---

Şol İbrahim Edhem'i derviş eden aşkındır.
Derdine düşen şahın tahtı tarümâr olur

---Resim---

Ben de ârı terkedip girdim bu dervişliğe
Her kim senin aşkına düştüyse bî âr olur

---Resim---

Bu yolda cânın veren Cânân alur yerine
Aşk dükkânında anın cân ile bâzâr olur

---Resim---

Ey dilber-i ruhâni al koma işbu cânı
Sevdâna düşeliden dünya bana dâr olur

---Resim---

Terk et Niyâzî seni bul anda o Sultânı
Her kim cânından geçer ol vasıl-ı yâr olur.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Âşıkın her zerresini Sana çeviren Aşkın kime yâr olursa artık onun işi dâima ah ve zâr olur.
Dinmez gözünün yaşı, yanar içi kor ateş olur…

---Resim---

Sevdâ-yı zülfün kimin gerdanına takılırsa
Mansûr gibi sonuçta Senin yolunda başı verir-berdâr olur asılır…

---Resim---

Senin Leylâ-yı aşkın her kimi Mecnûn ederse,
Ayrılık ateşine yanıp her gece uykusuz kalır…

---Resim---

Kendi Varlık dağını kesip Dost İli’ne yol eder
Ferhad gibi gözünün yaşları pınar olur…

---Resim---

Şol İbrahim Edhem'i derviş eden aşkındır.
Derdine düşen şahın tahtı altüst olur…

---Resim---

Ben de ârı terkedip girdim bu dervişliğe
Her kim senin aşkına düştüyse arsız olur…

---Resim---

Bu yolda Cânın veren, Cânân alır yerine
Aşk Dükkânı’nda O’nun cân ile bâzâr olur…
Kendi kimlik ve kişiliğinin izâfî olduğunu anlayarak Tevhid Kemâlâtına giren kimse canından geçecektir kendini bildikçe,
Ve Rabbini anlayıp kavuşacaktır…

---Resim---

Ey Ruhânî Dilber al koma-bırakma işbu cânı
Sevdâna düşeliden beridir ki dünya bana dar gelir..

---Resim---

Terk et Niyâzî “Sen”i, bul onda o Sultânı
Her kim cânından geçerse o kimse yârine kavuşur...





Zâr (F.): Ağlayıp inlemek.
Nâr (A.): Ateş.
Zülüf (A.): Güzel yüzün iki yanından sarkan saç büklümü.
Sevdâ-yı zülf: Zülfün sevgisi.
Berdâr (F.): Asılmış.
Leylâ-yı Aşk (A.): Aşkin Leylâ'sı.
Mecnûn (A.): Aklını kay­betmiş.
Firkât (A.): Ayrılık.
Bimâr (F.): Uykusuz.
Cibâl (A.): Dağ.
Ferhadleyin: Ferhad gibi.
Şol: Şu.
Tar ü mâr: Altüst.
Bî âr (A.): Arsız.
Âr: Utanmak.
Dilber (A.): Güzel.
Ruhâni (A.): Ruhsal.
İşbu (T.): Bu.
Sultân (A.): Kâinât sâhibi.
Vasıl (A.): Ulaşan.
Vasıl-ı yâr: Sevgiliye ulaşan.


Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XXXIX ŞİİR


Ey sanem n'oldun câna kasdin var
Bağrımı deldin kana kasdin var

---Resim---

Başım önünde çevkân elinde
Çelmeden gayri ya ne kasdin var

---Resim---

Tîğ-ı gamzenle doğradın bağrım
Cism u cânı kurbâna kasdin var

---Resim---

Onmadık başım kavgâya saldın
Pâdişahım seyrâna kasdin var

---Resim---

Beni gör n'oldum sararıp soldum
Vaslın umarken hicrâna kasdin var

---Resim---

Bu vücûdumu odlara yaktın
Ben de bildim büryâna kasdin var

---Resim---

Bu Niyâzî'yi ağlattığından
Anlanur kim ihsâna kasdin var.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Ey sevgili ne oldu ki cânıma kasdin-garezin var
Bağrımı deldin demek ki kanıma kasdin var…

---Resim---

Benin başım Senin önünde top gibi, Senin çevkânın elinde oyuncu Sensin..
Çelmek değilse kasdin, bundan başka gayri ya ne kasdin var…

---Resim---

Gamzeyin oku ile doğradın bağrımı
Cisim ve cânımı kurbân etmeye kasdin mi var?

---Resim---

Onmadık başımı kavgâya saldın
Ey Pâdişahım! Bu hâlimi seyrâna kasdin mi var?

---Resim---

Beni gör ne oldum sararıp soldum
Kavuşmanı umar iken, ayrılığa kasdin mi var?

---Resim---

Bu vücûdumu ateşlere yaktın
Ben de bildim Kebâb yapmaya kasdin mi var?

---Resim---

Bu Niyâzî'yi ağlattığından
Anlaşılan şu ki bana ihsâna kasdin var…





Sanem (A.): Put.
Kasd (A.): Niyet. bir şeyi kafada tasarlayıp yapmaıa giriş­rnek.
Câna kasd: Öldürmek.
Gamze (A.): Göz süzerek bakmak.
Tîğ (A.): Ok.
Cism (A.): Vücut.
Onmak (T.): Hastalıktan iyileşmek.
Onmadık: İyileşmez, düzelmez.
Seyrân (A.): Seyircilik.
Büryân (F.): Kebâb.
İhsân (A.): Allah'ın kuluna bağışda bulunması.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XL ŞİİR


Hakk’ın kullarını bâzı kul eyler
Anı kul eylemez yine ol eyler

---Resim---

Alan veren odur bâzâr içinde
Kimin bây u kimini yoksul eyler

---Resim---

Kiminin bakırını eder altun
Kiminin altunun kara pul eyler

---Resim---

Kimini güldürur dâim cihânda
Kiminin âh u efgânın bol eyler

---Resim---

Kiminin sevdiğin alır elinden
Kiminin erini alır dul eyler

---Resim---

Kimine istemezken verir evlât
Kimi ister anâ yâd oğul eyler

---Resim---

Kimi bulmaz giye çuldan abâyı
Kiminin atına atlas çul eyler

---Resim---

Kiminin tatlı balın eder acı
Kiminin acısın tatlı bal eyler

---Resim---

Kimin bülbül ider güle kılur zâr­
Kimin pervâneveş yakıp kül eyler

---Resim---

Eder ak güneşi geh kara balçık
Kara balçığı açar gâh gül eyler

---Resim---

Kimi İsâ nefestir eder ihyâ
Kimi Deccal olup sağa öl eyler

---Resim---

Çürüğü sağ edip sağı çürük hem
Solu sağ ve sağı gâhi sol eyler

---Resim---

Ayağı baş başı eder gâh ayak
Dili kulak kulağı hem dil eyler

---Resim---

Fili gâhi karınca kursağına
Koyup karıncayı gâhi fil eyler

---Resim---

Çıkarır gâhi yoldan nice yolcu
Gehî yolcuyu göstermez yol eyler

---Resim---

Gehî ıssız harabı şenlik edip
Gehî şenliği dağıtıp çöl eyler

---Resim---

Anasır ipliğin tab' iğnesinden
Geçirüp onu bu bunu ol eyler

---Resim---

Yeli gâhi letâfetle eder od
Odu gâhi kesâfetle yel eyler

---Resim---

Suyu dondurup eder taş ve toprak
Taşı toprağı akıtup sel eyler

---Resim---

Huruf-ı cârre gibi cümle eşyâ
Birbirine uzanıp el eyler

---Resim---

Eder âkilleri çok işde âciz
Eder öyle bir iş san âkil eyler

---Resim---

Bu sözün Yunusu Mısrî değildir
Lûgaz bunda muammasın ol eyler.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Hakk’ın kullarına bâzen kul birisi bir şeyler eyler
Onu kul eylemez yine O Hakk Teâlâ eyler..

---Resim---

Alan veren O’dur bâzâr içinde
Kimin zengin ve kimini yoksul eyler…

---Resim---

Kiminin bakırını eder altın
Kiminin altının kara pul eyler…

---Resim---

Kimini cihânda dâima güldürür
Kiminin âh ve iniltilerini bol eyler…

---Resim---

Kiminin sevdiğin alır elinden
Kiminin kocasını alır dul eyler…

---Resim---

Kimine istemezken verir evlât
Kimi ister ama ona yabancı bir evlatlık eyler…

---Resim---

Kimi bulamaz ki giysin çuldan abâyı
Kiminin de atına atlas kumaştan çul eyler…

---Resim---

Kiminin tatlı balın acı eder
Kiminin acısın tatlı bal eyler

---Resim---

Kimin bülbül ider güle inleyip zâr­ kılar
Kimin pervâne gibi yakıp kül eyler…

---Resim---

Ak güneşi bâzen kara balçık eder
Kara balçığı açar bâzen gül eyler…

---Resim---

Kimi İsâ gibi temiz nefestir dirilticidir
Kimi Deccal olup sağ olanı öldürür…

---Resim---

Çürüğü olanı sağlam edip hem de sağlamı çürük
Solu olanı bâzen sağ ve sağ olanı da bâzen sol eyler…

---Resim---

Ayağı baş eder, başı eder bâzen ayak
Dili kulak eder, kulağı hem dil eyler

---Resim---

Fili bâzen karıncaya yem eder de kursağına sığdırır,
Koyup karıncayı gâhi fil eyler…

---Resim---

Nice yolcu bâzen yoldan çıkarır
Bâzen ise yolcuyu göstermez yol eyler

---Resim---

Gehî ıssız harabeleri şenlik edip
Gehî şenliği dağıtıp çöl eyler

---Resim---

Dört unsur ipliğin tabiat iğnesinden
Geçirip onu bu, bunu ol eyler…

Dört unsurun tevhidinde dördün birisi su dur. Toprak-Ateş-Su-Hava

---Resim---

Rüzgârı bâzen letâfetle ateş eder
Ateşi gâhi kesâfetle yel eyler

---Resim---

Suyu dondurup taş ve toprak gibi eder
Taşı toprağı da akıtıp sel gibi eyler

---Resim---

Cer Harfleri gibi cümle eşyâ
Birbirine uzanıp el eyler

---Resim---

Nice çok akıllılara çok işde âciz eder
Bazen öylesine garip bir iş eyler ki sanırsın akıllı eyler

---Resim---

Bu sözün Yunusu, Niyâzî Mısrî değildir
Söylediklerim manzum bilmece, bilinmeyen hâl olan muammasını Yunus Emre çözer..





Efgân (F.): Figan'ın çokluğu, ıstırapla haykırmalar.
Pervâneveş (F.): Pervâne gibi.
İhya (A.): Diriltme.
Anasır (A.): Unsurlar.
Tab' (A.): Tabiat,
Huruf (A.): Harfler.
Cârr (A.): Çeken, çekici. Sürükleyici. * Harf-ı cer.
Huruf-ı cârre : Harf-ı cer. Gr: Kelimenin sonunu esre ile (i diye) okutan harf. Bunlar arabçada şu şekil altında toplanmıştır. (Vav-ı kasem), (Ta-yı kasem)
Âkil (A.): Akıllı.
Lûgaz (A.): Bilmece.
Muamma. (A.): Bilmece.
Deccal : Hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren.
Letâfet : Hoşluk, lâtiflik. * Cisimden alâkayı kesip bir nevi nurâniyet kesbetmek. * Güzellik, nezaket, yumuşaklık, hafiflik.
Kesâfet : Bulanıklık. Kir. Açık veya berrak olmamak. * Kalınlık, yoğunluk, kesiflik, koyuluk. Şeffaf olmamak.
Lügaz : Edb: Manzum bilmecelere denir. Lügaz çözülürse insan, hayvan, eşya veya başka bir mânâ çıkar. Meselâ: (Hikmetullah şehrinin bir tânesiOğlunun karnında yatar annesi.)Bu manzum çözülürse cevap olarak "İpek böceği" çıkar.
Muamma : (Amâ. dan) Anlaşılmaz iş. Karışık şey. Bilinmeyen hâl.


Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLI ŞİİR


Kös-ı rıhlet çaldı mevt amma henüz cân bî haber
Asker-i âzaya lerze düştü sultân bî haber.

---Resim---

Kevnde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere
Cân yatur gâfil binâsı oldu virân bî haber.

---Resim---

Dil bekâsın, dost fenâsın istedi mülk-i tenin
Bir devâsız derde düştüm âh ki Lukmân bî haber.

---Resim---

Bir ticaret kılmadım ben nakd-i ömr oldu hebâ
Yola geldim lîk göçmüş cümle kervân bî haber.

---Resim---

Çün “gel!” oldu yalınız girdim yola tenhâ garib
Dîde giryân sîne büryân akıl hayrân bî haber

---Resim---

Azığım yok, yazığım çok yolda türlü korku var
Yolum alırsa' n'ola ger div u şeytân bî haber.

---Resim---

Yol eri yolda gerektir çağ ve çıplak aç ve tok
Mısrîyâ gel dedi sana çünkü Cânân bî haber.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Gerçi ölüm yolculuk başladı davulunu çaldı, amma canım daha habersiz hâlde.
Tüm uzuv-organ askerlerime tirtir titriyor amma, Sultân habersiz sanki…

---Resim---

Her gün ömür binamın bir taşı yere düşmekte
Canım gafilce yangelip yatmakta, amma binası viran olmakta o ise habersiz sanki…

---Resim---

Benliğime kab olan şu Ten Mülkümün gönlüm daima devamlı kılmasını istemekte, Yaratan Aziz Dost ise yok olup gitmesini..
İki arada bir derde kaldım, çâresiz derde düştüm ah ki ah!
Lokmanım ise habersiz sanki…

---Resim---

Bu âleme geldim gidiyorum amma bir ticaret edip de kâr kazanamadım, ömür sermayem boşa gitti yok oldu.
Şimdi doğru yolu buldum lâkin bütün kervanlar göçüp gitmiş benden habersiz sanki…

---Resim---

Şimdi bana : “Acele gel!” emri geldi, yapayalnız garip girdim tenha yola,
Gözlerimde kanlı yaş, bağrım Kebâb olmuş, aklım hayran-şaşkın ve habersiz…

---Resim---

Azığım yok, yazığım çok bu yolda türlü korkular var
Eğer cinler, ifritler ve şeytan yolumu keserlerse habersiz hâlim ne ola!

---Resim---

Yol Eri olan yolunda gerektir, ister tok veya aç, ister bey gibi veya çıplak fark etmez!
Ey Mısrî!
Hebersiz de olsan yol erisin durma!
Çünkü “çabuk gel!” dedi sana Cânân habersiz..





Kös (T.): Davulun büyüğü.
Mevt (A.): Ölüm.
Bî haber (F.): Habersiz.
Âza (A.): Uzuvlar.
Uzuv : El. ayak, vesaire gibi vücûdun parçaları.
Lerze (A.): Titreme.
Dil (F.): Gönül.
Bekâ (A..): Ölmezlik. Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma.
Fenâ (A.): Ortadan kalkma. (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek.
Lokmân (A.): Bir eski hekim.
Hebâ (A.): Boş yere. Boş. Beyhude. Nâfile. Faydasız. İsraf. Ziyan. * Aklı az olan.
Nakd-i ömr (A..): Ömür parası, ömür sermâyesi.
Lîk (A.): Lâkin, fakat.
Dide (F.): Göz.
Giryân (F.): Ağlayan. f. Gözyaşı döken.
Çağ (T.): Salı;, sağlam, bakımlı, iyi hâlli ve keyfi yerinde olan.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLII ŞİİR


Katre katre dökülenler dür müdür bârân mıdır
Zerre zerre görülenler hat mıdır reyhân mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi

---Resim---

Taze taze açılan gül mü cemâlin mi senin
Yana yana inleyen bülbül mü yahut cân mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi

---Resim---

Halka halka salınan kâkül mü ya “Hablü'l-metin”
Sûre sûre yazılanlar hat mıdır Kur’ân mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi

---Resim---

Pâre pâre eyleyip bağrım kızıl kan edeli
Kana kana içtiğim sahbâ mıdır ya kan mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi

---Resim---

Dâne dâne görünen hâl mi ya vahdet sırrı mı
Lâle lâle kızaran haddin mi ya mercân mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi

---Resim---

Döne döne yanmadan dermân umarım derdime
Gûne gûne mihnetin derd mi ya dermân mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresinı geldi divânında durasım geldi

---Resim---

Ata ata kirpik okun bu Niyâzi'nin dilin
Şerha şerha eyleyen cân mı ya Cânân mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Damla damla dökülenler inci midir yağmur mudur?
Zerre zerre görülenler hat mıdır reyhân mıdır
Hiç dermanım kalmayınca bu canım karasız kaldı
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi


Damla damla dökülenler : Her an “kün fe yekün” oluşları
Zerre zerre görülenler : Bir nokta bir çizgi veya bir cisim..

---Resim---

Taze taze açılan gül mü cemâlin mi senin
Yana yana inleyen bülbül mü yahut cân mıdır
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi


Taze taze açılan : Durmadan doğanlar ve her doğanın yüzünde Yaratan’ın gül yüzü..
Yana yana inleyen bülbül : Olanı anlayan Eren Ârifler..

---Resim---

Halka halka salınan saç teli mi ya “sağlam ip” mi?
Sûre sûre yazılanlar bir yazıdan mı ibaret yoksa Kur’ân mıdır?
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi


Halka halka salınan saç teli mi : Güneşten gelen ışınlar gibi olan bunca olaylar basit bir şeyler midir?
Yoksa “sağlam ip” mi? : Yoksa her birisi Fiilin Fâiline götüren sapa sağlam ipler midir?

Resim--- “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (Bakara 2/256)

---Resim---

Pâre pâre eyleyip bağrımı kızıl kan edeli
Kana kana içtiğim kırmızı şarab mıdır yoksa kanım mıdır?
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi


---Resim---

Dâne dâne görünen Yüzündeki “ben” midir, yoksa Vahdet Sırrı mı?
Lâle lâle kızaran yanağın mı ya da mercân mıdır?
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi


---Resim---

Döne döne yanmaktan, derdime dermân umarım,
Rengârenk bu çilelerin, derdim mi, ya da dermânım mıdır?
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresinı geldi divânında durasım geldi


---Resim---

Kirpikleriyin oklarını ata ata, bu Niyâzi'nin gönlünü
Dilim dilim eyleyen cân mı ya Cânân mıdır?
Karar etmez bu cânım kalmadı hiç dermânım
Cemâlini göresim geldi divânında durasım geldi





Dür (A.): İnci.
Bârân (A.): Yağmur.
Hat (A.): Çizgi.
Reyhân (A.): Fesleğen çiçeği.
Habl (A.): İp.
Hablü'l-metin (A.): Sağlam ip. İslâm dini.
Sahbâ (A.): Al, kızıl şarap.
Hâl (F.): Vücutta olan ben.
Had (A.): Yanak.
Gûne gûne (F.): Rengârenk. Türlü türlü.
Şerha şerha (A.): dilim dilim. Parça parça
Mihnet : Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak


Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLIII ŞİİR


Kândedir cehl ile zulmet nefs-i sû’banındadırl
Kândedir ilm ile hikmet bil anı cânındadır

---Resim---

Zulmet-i cehli bırak sen iste nûr-ı hikmeti
Cennetin zevkin dilersen cümle irfânındadır

---Resim---

Sûreta bu harmân-ı âlemde sen bir dânesin
Mânâ yüzünde ne kim var cümle harmânındadır

---Resim---

Zâhirâ ahkâm-ı eflâkin velî muhkûmusun
Bâtınâ ay gün felekler cümle fermânındadır

---Resim---

Al ele çevkân-ı zikri hem süvâr ol nefsine
Kapa gör tevhîd topunu çünkü meydânındadır

---Resim---

Saykal ur mir'at-ı kalbe taşraya bakmağı ko
Sen sana bak cümle âlem halkı divânındadır

---Resim---

Bilki vech-i Hakk’a mir'attır özün bir hoş gözet
Men aref sırrındaki mâden senin kânındadır

---Resim---

Küntü kenz'in remzini buldunsa sende Mısrîyâ
“Küllü yevmin hu” yu anla kim senin şânındadır.



KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Nefis yılanından dolayı bunca sûreti görüp perde edinip de cehâlet karanlığında kalan nerde,
Cânında-ruhunda sîret seyrini bulup ilim ve hikmet ehli olan nerde!..
Nefsindeki karanlığı ve özündeki aydınlığı bil!..

---Resim---

Sen cehâlet karanlığını bırak da Hikmet Nuru olan Tevhidi iste!
Eğer Eşya, Esmâ, Sıfat ve Zât Tevhidini tahkik olarak bilir, bulur ve yaşarsan cennete ârif olursun ve Eşya Cenneti, Esmâ Cenneti, Sıfat Cenneti ve Zât Cenneti nimetlerinin zevkini fiilen yaşarsın..

---Resim---

Ey İnsan-ı Kâmil!
Sen sadece maddî olarak şu Kâinât harmanında görüş olarak bir dânesin.
Ancak mânâ gözüyle bakıldığında ise bu âlemde var ise hepsi de İnsan-ı Kâmil’in harmanındadır.
Âlemdeki her şey Âdem’e derc edilmiş ve nakşedilmiştir.
Âlem-i Sagir Kâinât.
Âlem-i Kebir Kâmil….

---Resim---

Zâhiren-dış yönüyle düşününce her şeyi dönen feleklerin olayların hükmü altında mahkum sanırsın.
Bâtınen-iç yönüyle görebilirsen eğer Ay, Güneş ve tüm feleklerin Kâmilin emri altında olduklarını görürsün.

İlk bakışta gençlere bu uydurma gelebilmesin diye açıklamalıyım ki;
İnsana verilen akıl ve yüklenen sorumluluk emâneti çok önemlidir.
Kendini bilmenin temelinde bu emânet vardır!!!

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
لِيُعَذِّبَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

Resim--- “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir. (Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” (Ahzâb 33/72-73)

---Resim---

Çevkan Arabistanda atlı sporlardan olup yün keçeden yapılan çevkanla, fırlatılan çok sert topu peşinden at sürülerek yetişip havada yakalamak hüneri…
Sen de Ey Derviş!
Nefs Atına bin süvarisi ol!
Zikr-i dâim çevkanını eline geçir!
Tevhid topu İmtiham Meydanında, fırlatılmış hâlde ve zaman çok az durma koştur ve havada kap düşmeden ayak altına!!!

---Resim---

Ey Derviş!
Kalb Aynanı; kesret pasını pisini sıyıran Tevhid Saykalıyla sıyır, temzile..
Sonra Vahdet seyrine dal da dışarıya bakıp kalmayı bırak artık!
Çok gözüken sûretlerdeki, ASLında tek olan sîreti gör!!..
Tek BİR tanedir ve O da sansa senden de Yakîndir!!..
Sen senin özünü gör ki, bütün âlemlerin halkının senin Devran Divanında olduğunu gör!!
Seyranı, Cevlanı ve Hayranı yaşamak için ise etkili ve yetkili bir İnsan-ı Kâmil, Sana senden de Yakîn olanın; İlâhî İlmini tâlim ve Muhammedî Edebini terbiye etmesi gerekir unutma!...

---Resim---

Şu nu bil ki ve sana bildirilmiştir ki;
Senin Özün Hakk Teâlâ’nın VECHine aynadır, iyice bir bak görüp anlaycak şekilde yaratıldın!
“Men aref” sırrındaki mâden senin mâden ocağındadır..

Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu : Kim nefsini bilirse kesinlikle Rabb’ini de bilir. ” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Kân : f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı.
Kân (A.): Olmaktan “Ol!” emrini veren varlık.

Mâden ocağı...
Yakından da Yakîn olan…

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Resim--- “Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

Niyâzi Mısrî Hazretleri’nin Divanını da şeheden Muhammedi Melâmetin son Pîri Seyyid Muhammed Nûru’l-Arabî (k.s.) Hazretleri, H.1275 (1858) bu hadis-i şerifin râvisi Ömer (r.a.) olduğununu buyurup desdekleyen âyeti bildirir:

وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلاَّ مَن سَفِهَ نَفْسَهُ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ

Resim--- “Ve mey yerğabü ammileti ibrahime illa men sefihe nefseh, ve le kadistafeynahü fid dünya, ve innehu fil ahirati le minas salihiyn : İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.” (Bakara 2/130)

“men sefihe nefsehû : men cehile nefsehu : nefsini bilmeyen kişi”
İbrahim'in (a.s.) dini Hanif Dini olup Tevdîdir.
Tevhid ise baştan Rabb’ını bilmeyi ve birlemeyi gerektirir…

Yine Aziz Pîrimiz Seyyid Muhammed Nûru’l-Arabî (k.s.) Hazretleri, herkesin 27 veya 32 yaşlarında cennete gireceği rivayeti yanında İbrahim'in (a.s.) beyaz sakallı olarak buyuracağı ve herkesin saygı göstereceğini, Tevhidin Babasının Cennet Ehlinin de Babası olduğunu bildirir…

---Resim---

Ey Mısrî!
Sen kendinde “Küntü kenz” in anlatmak istediğini özünde buldunsa eğer,
“Küllü yevmin hu” yu anla ki o zâten şu an senin şe’enindir..

Hadîs-i Kudsi: “Küntü kenzen mahfîyyen fe ahbebtü in u'­refe ve hallaktü'l-halke li yu'ref : Ben gizli bir hazineydim, sev­gimden tanınmayı istedim, bundan ötürü halkı halkettim.” buyurulmuştur.

Vahdetin aslı Hakk Teâlâ’nın vâcib olan olan Vücûdudur..
Kesret gözükenler ise Hakk Teâlâ’nın Şeyler âlemindeki Şuûnat hâlleridir yâni rol gereği geçici ve izâfi varlık elbiseleri giymiş Mevcûdlar oyuncuları ve işleri…
Zâtî Sîrettekilerin (İlâhî İlimdekilerin) sûret giyinip akıl sahnesine çıkarılmışları.. Tecellî Tarlasına ekilip gelişmeleri..

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ

Resim--- “Yes'eluhu men fiyssemavati vel'ardi kulle yevmin huve fiy şe'nin. : Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.( O, her gün yeni bir tecellidedir)” (Rahmân 55/29)

Nabız atışı gibi sonsuz “Var ediş ve Yok ediş” sürüp gitmekte..
Hakk Teâlâ bir şeyi asla iki kerre kullanmamakta her an yeniden yaratmaktadır..

Her Canın bu âlemde oluş şânı ancak bu Şe’enullaha iştiraki ile mümkündür.
Alıp verdiğimiz her yarım nefes bizimdir..
Ne giden ne de gelecek olan bizim değildir..
Basit bir pompa sanılan kalbimiz her nabız atışında Şe’enullaha iştirak ile şâhid de olmaktadır.
Bu oluş Zâten yaratılış ve Sünnetullah gereği olup devam eder gider ve kimse durdurup, başlatamaz!!!
Her canın kaderi ve kadarı kadar..
İnsan-ı Kâmil olan Hakk Eren o kimsedir ki bu Subhâni Sırrı, Muhammedî Elest ü Mahşerde bulur, bilir, anlar da anlatır, yaşar da yaşatır…

Muhammedî Tasavvuf ham aklın tasavvuru değil, selim aklın tasavvufudur..




Sûban (A.): Büyük yılan, ejderha.
Cümle (A.): Hepsi.
Sûreta (A.): Görünüşte.
Zâhirâ (A.): Dış yönden.
Bâtınâ (A.): İç yönden.
Çevkân (F.): Dedikleri, cirit gibi beygirle oynanan bir oyun­dur. Bu oyunda bir top ve bir de çevkâna ihtiyaç vardır. Anlatıldı­ğma göre çevkân, keçe gibi bir şeydir. Oyuncu, bir ata biner; topu o keçe ile tutarak hızla yere vurur, atı koşturur. Ona yetişir ve to­pu o keçe ile tutar. Böylece hünerli sayılır. İşte sen de onun gibi zikir çevkânını ele al, nefs atına bin, tevhîd topunu tutmağa çalış. (Mısrî Şerhi)
Saykal (A.): Cilâ.
Saykal urmak: Cilâ vurmak, cilâlamak. parlatmak.
Mir'at (A.): Ayna.
Taşra (T.): Dışarı.
Hadis: “Men arefe nefsehıı fekad arefe Rabbehu - Nefsini tanıyan kimse Rabbini tanımış olur.”
Mâden (A.): Bütün kıymetli cevherlerin kendisinden elde edildiğ bir madde.
Kân (A.): Olmaktan “Ol!” emrini veren varlık.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLIV ŞİİR


İnile ey derdli gönül inle
Ehl-i derdin inleyecek çağıdır
Gel timâr et yârene sen aşk ile
Yârelerin onulacak çağıdır

---Resim---

Şol ki gafletle yatıp etmez tareb
Gövdesinde yok mu ola cân aceb
İşte vahdet gülleri açıldı heb
Bülbülün efgân edecek çağıdır

---Resim---

Sen nedîm idin ezel ol Şah ile
İmtihân için gelüpsün bu ile
İnlemek sana yaraşır derd ile
Hem gözün kan ağlayacak çağıdır

---Resim---

Yok kararı gönlümün bilmem neden
Kasdeder bin pâre ola bu beden
Var ise gitmek diler bu areden
Aslına azmeyleyecek çağıdır

---Resim---

Ey Niyâzî dünyada eyler huzur
Şol kişi kim olmaya ehl-i gurur
Hakk'ı anla etmeden bundan ubur
Mevtin elçisi gelecek çağıdır.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

İnle ey derdli gönül inle ki!
Derdi olanların inleyecek zamanı bu zamandır
Gel sen yaralarını Aşk ilacı ile merhem sür, tedavi et!
Cehâletin ilâcı akıl sahibi herkes için tektir ve Kemâlâttır..
Yaraların iyileşeceği zaman bu zamandır…

---Resim---

Şu kimse ki gafletle yatıp cehâlet uykusu uyumakta İlâhi sevince katılamamakta..
Gövdesinde canı mı yok yoksa bilmem ki
İşte bak vahdet gülleri açılıp durmakta hepside tek tek!
Her zere, her hücre ve her kalb her an, her yer ve her hâlde: “ALLAH! ALLAH!..” deyip durmakta..
Sadece körler görmemekteler ve sağırlar duymamaktalar..
Hakk Teâlâ’yı bilen, anlayan ve gereğini yaşayan Muhammedî Bülbüllerin bu Gülbağında-Şe’enulla şehrinde hayranda kalıp ah ve feryâd edecekleri zamanı bu zamandır…

Bakınız Kelâmullahtaki Hükmullah’a:

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَـكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

Resim--- “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağışlayıcıdır.” (İsrâ 17/44)

---Resim---

Sen “Allahu zü’l- Celâl vardı.” Denilip nokta konulduğunda, başka varlık ve yokluk yok iken,
Allahu zü’l- Celâl, Nurullah’tan Nur-u Mîm’i var etmeden,
Ezelde o Şah (cc) ile BİR iken İlminde..
İki can bir tende ise Nedîm olurlar birbirilerine…
Yüklendiğin İlâhî Emânet gereği Kulluk İmtihanı için Uluhiyyet Şehâdetine iştirakın denemek için geldin bu âleme..
Şimdi işin aslını anlayınca Dost Derdiyle inlemek gerçekten sana yaraşır ve işinde bu zâten..
Ağlanacak bir husus var ise işte budur ve zamanıdır bu zaman…

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ

Resim--- “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” (Mülk 67/2)

---Resim---

İşte bütün bunları Aziz ustam Ümmî Sinan Ereni’nden anlayınca;
gönlümün düzeni, dengesi ve kararı kalmadı, bilmem neden?
Bu bedenimin bin parça olup Fenâ bulmasına kasdetmiş durumda,
Geldiği ASIL Vatanı ile gideceği ASIL Vatanı arasındaki bu ara yerden, imtihan sahasundan bir yolunu bulup tez gitmek diler bu gönül!
Kısacası kendi “ASL” ına gitmek için kesin karar vererek işe girişmek zamanıdır bu zaman…

---Resim---

Ey Niyâzî!
Bu dünyada huzur bulayım diyen kimse,
Şu kimsedir ki asla gurur sahiplerinden birisi olmaya!
Şimdi sen durma da Hakk'ı anla!
Bu âlemden hesab ve karşılığını bulacağın âleme atlayıp Geçmeden aklını başına topla!
Çünkü Ölümün elçisi olan;
Hastalıkların sık sık gelmesi,
Sıhhatin ve organların elden uçup gitmesi yaşlılıkla arttı gitti bak..
Ölümünde ha geldi ha gelecek zamanıdır bu zaman…
Oku bak!

وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ

Resim--- “Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?” (YâSîn 36/68)





Timâr (F.): Yara bakımı.
Tareb (A.): Sevinçlilik, şenlik, sevinç coşkunluğu,
Nedîm (A.): Sohbet arkadaşı, meclis arkadaşı.
Pâre (F.): Parça.
Azmetmek: Kesin karar vererek bir işe girişmek
Huzur (A.): Hazır bulunma; rahat.
Gurur (A.) : Boş şeylere güvenerek aldanma, kendini üstün ve büyük görme.
Ubur (A.): Bir suyun öbür yakasına geçme. Geçmek. Atlamak. * Zorlamak. * Suyun öte kıyısına geçmek.

En son aNKa tarafından 10 Şub 2009, 19:47 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Uyan Gözün Aç

Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allah'a
Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allah'a
Her geceyi kaaim ol her gündüzü saim ol
Hem zikr ile daim ol yalvar güzel Allah'a
Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez
Bu fırsat ele girmez yalvar güzel Allah'a
Aslığı ganimet bil her saati nimet bil
Gizlice ibadet kıl yalvar güzel Allah'a
Ömrünü hiçe sayma kendini oda yakma
Her şam u seher yatma yalvar güzel Allah'a
Hey nice yatırsun dur olma bu safadan dur
Bahr-ı keremi boldur yalvar güzel Allah'a
Her vakt-i seherde bir lütfu gelir Allah'ın
Ol vakt uyanır kalbin yalvar güzel Allah'a
Allah'ın adın yadet can ile dili şadet
Bülbül gibi feryat et yalvar güzel Allah'a
Gel imdi Niyaziyle Allah'a niyaz eyle
Hacatı dıraz eyle yalvar güzel Allah'a


Niyazi Mısri k.s
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLV ŞİİR


Derviş olan kişinin sözleri ümran olur
Sâlik-i Hakk olanın râhına bürhân olur

---Resim---

İm-i Ledün dersini ârif olan kişiler
Hasta dil olanların derdine dermân olur

---Resim---

Her seher efgân edip bülbülü hayrân eder
Kanlı göz yaşı döküp edip sînesi büryân olur

---Resim---

Beyt-i dili pâk olur zikr-i Hakk'ı işiden
Sabr u kararı gider işleri devrân olur

---Resim---

Şem'-i cemâle döner pervânedir âşukun
Zanneder ol câhilun devr ile isyan olur

---Resim---

Münkirleri dahl eder kim ki sözümüz demez
Yine işi anlara lûtf ile ihsân olur

---Resim---

Sanma Niyâzî özün derviş olupdur senin
Derviş olan kişiler şöylece sultan olur.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Derviş olan kişinin sözleri daima işe yarayıcı, eliştirici ve onarıcı olur.
Hakk Teâlâ Yolunda yürüyenlerin yoluna ışık, rehber, delil, hüccet, isbat vasıtası olup kolaylık sağlar.
Dervişlik Hakk Teâlâ Yolunda Hak Erenlere katılıp Allah Teâlâ sevgisini kazanmak, kendi varlığını yok edip alçak gönüllü Muhammedi Melâmet meşrebinde yaşayan kişiliktir.
DERVİŞ : Arapçada yazılışyla her harfe bir güzel maânâ da verilmiştir Erenlerce:
D Harfi : Dünyayı terk gerekir.
R Harfi : Riyayı terk gerekir.
V Harfi : Varlığını terk gerekir.
Y Harfi : Yalanı terk gerekir.
Ş Harfi : Şehveti terk gerekir.

---Resim---

İm-i Ledünnü, gönül ilmini öğrenen, anlayan ve anlatan Âriflerin,
Her sözü, gönlü-kalbi hasta olanların her derdine dermân olur…

---Resim---

Derviş olan âşık;
Her seher ah ve feryad edip bülbülü hayrân eder
Dîdeyi giryân edip aşk ateşi ile kendi bağrını kebâba çevirir..

---Resim---

Derviş olan âşıkın;
Hakk Teâlâ’nın zikrini özünden işiten ve kendisi de katılan âşığın;
Gönül evi pâk-tertemiz olur,
Sabır ve kararı elinden kaçar gider işleri ise Devrânda döner durur hâlden hâle…

---Resim---

İlâhî Cemâl Nuruna âşık olanlar Devrana girip Zerreler gibi küreler gibi dönmeye başlar ateş etrafında raks eden pervâneler gibidirler..
Zır câhil kaba sofular sanırlarki dönmekle isyan olmakta!...
Mesele kimin kim için ve neden döndüğüdür..
Aşksız olup da dönemeyenler mezar taşlarıdır…
Ölmeden ölüp hiç dirilemeyenlerdir…

---Resim---

Bu halkın içindeki bizim bu sözlerimizi beğenmeyip inkar edenler olacaktır,
Gerçek derviş olan kişi yine de onlara daima lütuf ve iyilikler eder..

---Resim---

Ey Niyâzî sen özünü sanma ki gerçek derviş olmuştur.
Gerçek-özden Derviş olanlar, kul iken Sultan olanlardır…
Aslında herkesin özünde Sultan yakındır, mesele farkına varış ve Muhammedî oluş şuûruna ulaşım, sıladır…





Ümran (A.): Yapıcı. İmar ile şenlendirilmiş olan. Bayındırlaşmak. Medenilik. Saâdet. Mutluluk.
Sâlik-i Hakk (A.): Hakk yoluna gidici.
Hakk: Allah.
Râh (F.): Yol.
Bürhân (A.): Senet, isbat belgesi.
İlm-i Ledünn (A.): Tasavvuf bilgisi. (İlm-i ledünn) Garib bir ilim ismidir. Ona vakıf olan, mesturat ve hafâyayı, gizlilikleri münkeşif bir halde göreceği gibi, esrar-ı İlâhiyyeye de ıttıla' kesbeder. Bu ilm-i şerifin hocası ve sultanı Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüttahiyyât vessalâvât Efendimiz Hz. leridir. Bu ilmin ehli ise, Enbiyâ-ı izâm (A.S.) ve Ehlullâh-i Kiram Efendilerimiz Hazretleridir.
Ârif (A.): Bilen, tanıyan.
Seher (F.): Sabâh.
Beyt-i dil (A. F.): Gönül evi.
Beyt: Ev.
Dil: Gönül.
Şem' (A.): Yanan mum.
Aşukun (A.): Âşıklar.
Câhilun (A.): Câhiller.
İsyan (A.): Karşı gelme
Münkir (A.): İnkâr eden.
Dahl (A.): Azarlamak. Karışma, girme. * Nüfuz, te'sir. * Vâridat. * İrâd. İtiraz, ta'riz. * Ayıp, töhmet.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLVI ŞİİR


Esmâ-ı ilâhîyede bîhad hünerim var
Her demde semâvât-ı hurûfa seferim var

---Resim---

Gönlüm göğünün yıldızının hiç adedi yok
Her burçta benim bin güneş u bin kamerim var

---Resim---

Âlimlere ebced hocası olmak olur âr
Alçak görünen ebcede âlî nazarım var

---Resim---

Arş u semâvatı ulûmun budur elhak
Hem dahî zemininde tükenmez güherim var

---Resim---

Bununla bir oldu dem-i İsâ ile Mısrî
Gönlüme dahî ne gelür ü ne giderim var.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Esmâ-ı ilâhîyede-İlâhî ismlerde sınırsız hünerim vardır.
Benim her anımda harflerin semâlarına yolculuğum-seferim vardır.
Ben esmâların zuhur aynasıyım, zuhuratın zevkini yaşarım.
Kitapta, kâinâtta ve “Kün feyekün” Şuûnunda…

---Resim---

Benim gönül gökyüzümdeki yıldızların sayısı belirsiz..
Her burçta benim bin Güneşim ve bin Ayım var…

İçimdeki-kalbimdeki ilham kaynakları sayısızdır, Allahu zü’l- Celâl, Resûlullah (sav), Allah Dostları vd…

---Resim---

Zâhir âlimleri için ebced hocası olmak utanılacak bir şey gibi,
Oysa benim ebced için değerli bir ilim olarak görüşüm vardır..

---Resim---

Gönül Arşım ve semalarımdaki ilimler çoktur gerçekten
Gönül yeryzünde ise tükenmez mücevherlerim vardır benim…

---Resim---

Bu öyle bir güzellik ve özellik ki sanki İsa (as) zamanı ile Mısrî zamanı aynı zaman oldu,
Zühdüm o kadar aşırı ki dağlar bile dar gelmekte sanki..
Gönlüm ise boş bir kaval gibi-ney gibi gelen olmaz giden olmaz, yani eğlenip kalamaz her an yeni bir Nefes gelir gider Maddî-Mânevî…





Esmâ (A.): Adlar.
İlâhiye : Allah'a mahsus.
Bîhad (A.): Hudutsuz, sonsuz, sayısız.
Dem (F.): An, zaman.
Semâvat (A.): Gökler.
Huruf (A.): Harfler.
Sefer (A.): Gidiş.
Adet (A.): Sayı
Burç (A.) : Yıldız kümesi.
Âlî (A.): Yüksek.
Nazar (A.): Bakış.
Elhak (A.): Hakîkaten.
Hem dahî (A.): Hem de.
Zemin (A.): Yer.
Güher (F.): Elmas.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLVII ŞİİR


Vallahi Deccâl senin emeklerin hebâdır
Çalıştığın sihr ile hâ bir kuru anâdır

---Resim---

Muhittir Allah seni her işin ol halk eder
Mekr-i Hudâ'dan sakın bal sandığın belâdır

---Resim---

Müstedricin keydini, keydin içinde gözet
Kazma derin kuyuyu boyunca var kazadır

---Resim---

Hasmını da bir gözet var mı sana hilesi
Bî-hod olandan sakın kim sâhibi Hudâ'dır

---Resim---

Yaprağı yer dûdu'l-kazz güle güle dut ağlar
Yaprağını dut bulur dûdun sonu fenâdır

---Resim---

Dûdu'l-kazz'ın askeri her ne kadar çok ise
Beyzâya girince ol asker anâ gıdadır

---Resim---

Çamurda sen Mısrîyi çok gördükçe basma kim
Mazluma sen kıyarsın Allah sana kıyadır.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Vallahi Deccâl senin emeklerin boşuna-faydasızdır.
Çalışıp durduğun ise sihirdir ve sadece boşu boşuna kuru bir zahmet çekiştir.

Mısrî Hocamın; kendisini rahatsız eden, iftira edip sürgün ettirenlerden birisine sert çıkışı…

---Resim---

Muhittir Allah Allah Teâlâ seni muhittir, hava gibi yutmuştur, zaten her işini de sen tercih edip kararını verdikten sonra O halk eder.
Mekr-i Hudâ Teâlâ’nın mekrinden, senin oyunlarına daha beter bir oyunla cevab vermesinden sakın sen, bal sandığın o bana kurduğun tuzaklar er-geç başına belâ olacaktır…

---Resim---

Senin hilelerine-tuzaklarına tedricen-derece derece tuzak kuracak Olanın sana kurmakta olduğu tuzağı sen kendi kurduğun tuzağın içinde ara!
Kimse için kuyu kazma!
Kazmakta direneceksen git boyunca kaz ki sonunda kendin düşeceksin içine!

---Resim---

Düşmanım dediğin kişiler de bir bak bakalım sana karşı bir hilesi var mıdır?
Kimsesiz-gariblerden çok sakın ki onların sahibi Hudâ'dır…

---Resim---

İpek böceği güle güle yaprağı yer de dut ağacı ağlar ...
Dut ağacı Yaprağını yeniden çıkarıp-bulur ancak,
İpek böceğinin sonu ise fenâdır ve ipek için ateşte kaynayan kazanı bulur âhirinde…

---Resim---

İpek böceğinin askeri her ne kadar çok ise de,
İpek böceğinin başı kazana girince askerlerin çokluğu ipekçiye gıdadır…

---Resim---

Çamurda sen Muhammedi Melâmi Mısrî’yi garib görüp de çamura çökertip başına basma ki;
Mazluma sen kıyarsan, Allah Teâlâ’da sana kıyacaktır unutma!.





Anâ (A.): Zahmet, zorluk, meşakkat, güçlük.
Hâ (F.): O.
Keyd (A.): Hile, hud'a, iğfal, aldatma. Tuzak. Kötülük, hile. * Men'etmek. * Kusmak. * Çakmağın tezce ateşi çıkmayıp geçmek. * Cenk etmek, dövüşmek. * Karganın ötmesi.
Müstedric (A.): Hi­lekâr. Değiştirici.
Kazadır (T): Türkçe “Kazmak” fiilinden “kaza dur, durmadan kaz bakalım!” mânâsına.
Hasım (A.): Düşman.
Bî-hod (F.): Sâhibi olmayan, kimsesiz, kendine sahip olma­yacak derecede mest kendinden geçmiş. f. Çılgın, kendinden geçmiş olan, ne yaptığının farkında olmayan. * Bayılmış.
Dûdu'l-kazz (A.): İpek böceği.
Dûd: Böcek, kurtçuk.
Kazz: Ham ipek.
Beyzâ (A.): Yumurta.
Beyza : (Müe.) Parlak. Beyaz. Sefid. * Afet, dâhiye, belâ, musibet.
Mazlum (A.): Zulüm görmüş, ezilmiş.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLVIII ŞİİR


Bu hâlvete bakma güzaf
Zevk u safâ hâlvettedir
Hâlvetle kıl içini saf
Nûr u ziyâ hâlvettedir

---Resim---

Nefsini sana bildirir
Ölmezden evvel öldürür
Yokluk yolunu duygurur
Fakr u fenâ hâlvettedir

---Resim---

Deryâ olup durmaz çoşar
Talazlanıp baştan aşar
Kendüzünü bilmez şaşar
Aşk-ı Huda hâlvettedir

---Resim---

Encüm ile şems ü kamer
Ateşlere düşmüş yanar
Yer oturup gökler döner
Arz u semâ hâlvettedir

---Resim---

Aç gözünü ibretle bak
Birdir kamû yakın ırak
Deprenmez olur dil dudak
Vasl-ı likâ hâlvettedir

---Resim---

Firkâtte vuslât isteyen
Mihnette rahat isteyen
Vuslâtta işret isteyen
Iyş-i bekâ hâlvettedir

---Resim---

Terk et Niyâzî sen seni
Bir eyle gel cân u teni
Duyam diyen Hakk sırrını
Sırr-ı Hüdâ hâlvettedir.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Bu hâlvete sakın boş bir şey diye bakma
Tasavvuf yolunun zevk ve safâsı hâlvettedir
Hâlvetle içini saf kıl ki, nûr ve ziyâ hâlvettedir..


Halvet, Kulun halktan ayrılıp Rabbısıyla baş başa kalmasıdır.
Câmilerde yapılan 40 günlük erbain itikafı da böyledir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem ise Hıra Dağına çekilip halvet eylemiştir.
Halvet sonucunda Hakk Erenler Celvete çıkmışlardır.
Halk içinde Hakk Teâlâ ile olabilmektir…


---Resim---

Kendini bilmek için oturduğun iç âleminle durum değerlendirmesi halveti, senin nefsini sana bildirir..
Seni ölmezden evvel öldürür
Yokluk-fenâ yolunu doğru olarak gösterir özüne çünkü,
Fakr ve fenâ hâlvettedir…


Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : “Mütü kable en temutü: Ölmeden önce ölünüz!...” buyurmuştur.
(Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)


---Resim---

Âşık olanı;
Deryâ edip durmadan çoşturan
dalgalandırıp baştan aştıran
Kendisini-özünü bilmez şaşar yapan
Huda Teâlâ Aşkı hâlvettedir…

---Resim---

Yıldızlar ile Güneş ve Ay
Ateşlere düşmüş gibi yanarlar-dönerler
Yer oturup-bekler gibi gökler döner döner gibi oysa bu âlemde dönmeyen ne zerre ne de kürre vardır!
Arz ve semâ hâlvettedir, o kadar iç içeki bir bedende gibi uyumlu
BİR ve BİZ…

---Resim---

Aç gözünü ibretle bak
Yakın ırak hepsi birdir
Deprenmez olur dil dudak
Vasl-ı likâ - özden kavuşum hâlvettedir…

---Resim---

Ayrılıklarda kalıp da kavuşmak isteyen
Sıkıntılı zahmetlerden kurtulup da rahat isteyen
Yârine kavuşup da neşe bulup sevinç isteyen
Tüm bunların ebediyen olacağı Ebedi hayat hâlvettedir…

---Resim---

Terk et Niyâzî sen!
Şu geçici kimliğini-kişiliğini-senliğini..
Bir eyle gel câni ve cisimi-teni
Duysam diyen varsa eğer Hakk sırrını
Sırr-ı Hüdâ hâlvettedir ve Tevhiddir...





Hâlvet (A.): Yalnız kalma, ıssızlığa çekilme.
Güzaf (F.): Boş, anlamsız söz.
Fakr : İhtiyaç, yoksulluk. * Azlık, muhtaçlık. * Cenab-ı Hakk'a karşı fakrını, ihtiyacını hissetmek. * Tas: Kendisindeki bütün her şeyin Allah'a âit olduğunu bilmek.
Fenâ : (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek.
Talazlanmak (T) : Türkçe Talazlanmak (Dalgalanmak) fiilinden, dalgalanmak.
Kendüzünü (T.): Kendisini.
Encüm (A.): Yıldızlar.
Şems (A.): Güneş.
Kamer (A.): Ay.
İbret (A.): Ders.
İbretle bakmak: Ders almak niyetiyle, görmek maksadıyla bakmak.
Vasl-ı likâ (A.): Yüz yüze gelmek.
Firkât (A.) : Ayrılık.
Vuslât (A.): Kavuşmak. buluşmak
Mihnet (A.): Eziyet.
İşret (A.): İçki.
Iyş-i bekâ (A.): Ölmezlik içkisi. Ebedi hayat
Bekâ: Ölmezlik.
Ten (A.): Vücut.


Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

XLIX ŞİİR


Oldu yüzün subhu senin ey nigâr
İnfecere yenfeceru inficâr

---Resim---

Kalmadı bu dilde seni göreli
İstabere yestaberu istibar

---Resim---

Lûtfedip etme beni bin cevr ile
İhtebere yehteberu ihtibar

---Resim---

Sana atâlar yaraşur bendene
İftekâre yeftekâru iftikar

---Resim---

Mısri'nin her şeyi yolunda olur
inteşere yenteşeru intişar

---Resim---

Sende çü cem' oldu hüsün şivesi
iktesere yekteseru iktisar

---Resim---

Yetmiş sekize vardı yaşeyledin
ihteyere yehteyeru ihtiyâr

---Resim---

Etme Niyâzî gedâî medet
İntezere yentezeru intizâr.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Ey güzel yüzlü sevgili!
Senin gülyüzün şafağı söktü sabahı oldu…

---Resim---

Seni göreli beri bu gönlümde sabretmeye güç kalmadı.

---Resim---

Bana lütfunla merhamet et de bin cefâ-eziyet ile deneme-imtihan etme!

---Resim---

Sen Sultana yakışan bağışta bulunup hediyelere boğmak,
Bana düşen ise yoksulluğumu, fakirliğimi açığa vurmak!..

---Resim---

Hak Erenler elinde yetişen Mısri'nin her şeyi yolunda olur,
Ürer de ürer, yaıyıldıkça yayılır gönüllere…

---Resim---

Güzelliği nedâsı-nazından ne kadar parçaları-küsurat var ise cihanda, toplanıp sende cem’ oldu..

---Resim---

Bana ömür verdin, yaşım Yetmiş sekize vardı
İhtiyarlattın beni…

---Resim---

Ey Niyâzî!
Dilenciler gibi : “yardım edin! Meded!” deyip durma da,
Bekle artık, beklemelisin, bekle!…





Subh (A.): Sabâh.
Nigâr (A.): Güzel.
İnficar (A.): Çatlayarak açılma. Tan yeri ağarma. Fecir sökme. * Tohumun yerde çatlaması. * Suyun, yerden kaynayıp çıkması.
İstibar (A.): Sabretme.
Cevr (A.): Cefâ, eziyet.
İhtibar (A.): Yoklama. Deneme. Sınama. Tecrüb
Atâ (A.): Hediyeler.
Iftikâr (A.) : Aşağıdan alma. Yoksulluğunu, fakirliğini açığa vurmak. * Çok ihtiyacı olmak. * Tevazu'. Alçak gönüllülük.
İntişar (A.): Yayılma.
Çü (F.): Çünkü.
Cem'olmak: Toplanmak. birikmek.
Hüsün (A.): Güzellik.
Şive (A.): Cilve.
İktisar (A.) : Kısaltma.
İhtiyâr (A.): Yaşlılık.
Gedâ (F.): Dilenci.
Gedâi medet: Dilenci gibi yardım bekle­mek.
İntizâr (A.): Beklemek.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

L ŞİİR


Ya Rabb bize ihsân et
Vuslât yolunu göster
Sûrette koma cân et
Uzlet yolunu göster

---Resim---

Eyledi hevâ garet
Oldu işimiz âdet
Dergâhın ulu gâyet
Kudret yolunu göster

---Resim---

Nefsimi hevâdan kes
Kalbimi riyâdan kes
Meylimi sivâdan kes
Hâlvet yolunu göster

---Resim---

Cândan sana tâlib kıl
Her tâate râgıb kıl
Bir pîre musâhib kıl
Hizmet yolunu göster

---Resim---

Tâlim edip esmâyı
Bildir bize eşyâyı
Duymağa “ev edn┠yı
Hikmet yolunu göster

---Resim---

Hâr içre biter gülzâr
Zâr içre doğar envâr
Her şeyde Tecellîn var
Rü’yet yolunu göster

---Resim---

Şu kim ola vuslette
Hâlvet bula celvette
Bu Mısrî'ye kesrette
Vahdet yolunu göster.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Ya Rabb!
Bize iyilik et, ihsân et!
Kavuşmak yolunu göster!
Şu beden sûretinde bırakma, sîretimiz olan cân-ruhumuzla buluştur!
Kendimizi ve Seni bilecek bulacak yalnız kalıp düşünme yolunu göster!

---Resim---

Nefs-i emârenin heves ve hevâsı yağmaladı, talan etti!
Her işi, ibâdeti vs âdetmişcesine yapmaktayız, alışkanlık gibi içeriksiz, özsüz..
Hâlbuki Senin Dergâhın pek çok ulu
Ulaşabilmeye güç yetirebilme yolunu göster!

---Resim---

Nefs-i emâremi hevâsından kes-kurtar!
Şu kalbimi riyâdan-halka gösterişten kes!
Özümün Sen’den başkasına olan meylini kes!
Seninle dâim bile-hâlihazır olma yolunu göster!

---Resim---

Seni, Cânla-başla isteyen kıl!
Her emirlerini yerine getirmek ve Sana itaat etmekte çok istekli et!
Bir pîrin sohbetlerine katılıp, Eren sözün dinler kıl!
Hakk’ı bulmak için, bulduracak İnsan-ı Kâmili buldur!
Hasbî Hizmet yolunu göster ki ben de başkalarına yardımcı olayım!

---Resim---

Âdem (a.s.) Atamıza öğrettiğin esmâyı bize de öğret!
Mevcûd gözüken esmâ zuhuratını okumak nasib et!
Bize eşyâyı ve hakikatını öğret!


Resim--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in güzel bir duası vardır:
“Allahümme erine’l-eşyâ’e kemâhiye: ALLAHIM (celle celâluhu); eşyânın hâkikatini (mâhiyetini) bize olduğu gibi göster!...”

“Ev edn┠yı duymamız için gereken Hikmet Yolunu göster!

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى

Resim--- “Summe dena fe tedella. Fe kane kabe kavseyni ev edna : Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.” (Necm 53/8-9)

---Resim---

Dikenler içinde güller bitirip açtırırsın
Nice zâr ve inlemeler içinden umut nurların doğar
Her şeyde bir Tecellîn var
Onları görebilmek yolunu göster!

---Resim---

Şu gerçek ki vuslat bulanlar
Halk içinde Hak Teâlâ ile hâlde hazır olanlardır.
Yâ Rabb!
Mısrî'yi bunca çokluk içinde bırakma da Teklik-Vahdet Yolunu göster!





Uzlet (A.): Kimseyle buluşmamak, bir kenara çekilmek.
Garet (A.): Yağma.
Gâyet : Çok, pek çok. * Nihayet. Gaye. Encam.
Sivâ (A.): Allah'dan gayrı.
Râgıb (A.): Rağbet eden.
Musâhip (A.): Sohbet edici.
Tâlim (A.): Öğretmek.
Tecellî (A.): Aynada veya parlak bir camda görünmek.
Rüyet (A.): Görmek.


Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

LI ŞİİR


Bilenler vech-i cânânı bu cism ü cânı neyleder
Görünse şemsin envârı meh-i tâbânı neylerler

---Resim---

Bugünkü cennet-i irfâne dahil olsalar uşşak
Yarınki va'd olan hûri veya gılmanı neylerler

---Resim---

Bugün âmâ olan yarın dahî âmâ olur elbet
Aça gör cân gözün kim bî-basar nâdânı neylerler

---Resim---

Sülûk ehline insân sohbetin bulmakdürür maksut
O sohbet kim bulunsa sohbet-i hayvânı neylerler

---Resim---

Gönül duymazsa vicdan ile Allah'ı hakîkatce
Mücerret dildeki ilmi veya irfânı neylerler

---Resim---

Ne hâsıl şol ibâdetten riyâ ve ucb ola anda
Gider şirki gönülden Hakk’a kim tuğyânı neylerler

---Resim---

Salât-ı ehl-i irfân kıblesidir semme vechullah
O veche kul olanlar tâat-ı noksanı neylerler

---Resim---

Niyâzî küntü kenz'in sırrını kendinde duydunsa
Süleymân tahtını, ya hikmet-i Lokmanı neylerler.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Bilenler Cânân’ın Zâtı hakkında ulaşıp öz yüzünü görseler, şu gözükmekte olan cisim ve cânı neylerler
Gündüz Güneşin nurları görününce, gece Ay’ın parlamasını neylerler…

---Resim---

Bugünkü hayatın içindeki Şehâdete Muhammedî Nurla kavuşup Şeenullah şerefini İrfân Cennetinde yaşayan âşıklar,
Onlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem’i vesile edinerek, zâten Hanefi mezhebince el ân yaratılmış olan Vesîle Cennetindedirler ki,
Yarınki âhirette va'd olunan hûri veya gılmanı neylerler…

---Resim---

Bugün bu âleme gözünü kapayıp kör olan yarın âhirette kör olur elbet, bu İlâhi bildirimdir.
Maksat Kalb gözü körlüğüdür, yoksa şimdi yaşayan nice kafa gözü körler var ki Rabbısından razı ve Rabbısı da ondan razı olup Raziyeten Merziyeten zevkini yaşamaktalardır…
Sen aklını selim et de Cân Gözünü-Kalb Gözünü açmaya çalış ki Hakk’ı ve hayrı görmemekte direnen haddini bilmez câhili neylerler…


وَمَن كَانَ فِي هَـذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً

Resim--- “Ve men kane fi hazihi a'ma fe hüve fil ahirati a'ma ve edallü sebila : Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.” (İsrâ 17/72)

---Resim---

Bu âlemde yaşamaktan kulluk imtihanını başarmaktan maksat, Kendini ve Rabbını bilmek için Erenler sofrasına oturan ve Tevhidi tercih eden Sülûk Ehline gereken şey İnsân-ı Kâmil’in sohbetinde bulunmaktır.
O sohbette kim bulunsa nefsî hevâ ve hevesin peşinde koşturan hayvan gibi insanların sohbetlerini neylerler…

---Resim---

İnsanoğlu nefsî taklidî imandan, kalbî tahkikî imana geçemez ise,
Gönlü vicdaniyle duymazsa Allah Teâlâ'yı Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem’den hakîkatince duyup, öğrenip de yaşamaz ise,
Bu günümüzde olduğu gibi sanal ortamdaki bilgileri okuyup konuşmakla var gözüken ve asla işe yaramayan dildeki ilmi veya irfânı neylerler…

---Resim---

Ne ortaya çıkacak şöylesi bir ibâdetten ki, temeli halka gösteriş ve benlik kibirine dayanmış…
Sen ise, kalbindeki kibir pisliğini temizle ve gönlünü Kibriyâ hakkı olan Hakk Teâlâ’ya aç, Erenlere katılmış sâdık dervişler, azgınlıkta taşkınlık ve şaşkınlığı neylerler…

---Resim---

Salât-ı İrfân ehlinin namaz kıblesi aslında “semme Vechullah” hükmüdür.
O veche gerçekten kul olanlar artık kulluğun-ibâdetin noksan mı olduğu endişesini neylerler…

Her insanı Kâbetullah gibi 6 yüzü, 8 köşesi ve 12 ayrıtı olan kapalı küp gibi kabul edersek,
Erenlerden bir İnsân-ı Kâmil’in İlâhî İlim öğretimi ve Muhammedî Edeb eğitiminden geçmek için Sırr Sohbetinde bulunup, duyup da uymuş ise,
Çile çarkında ağzı burnu tıraşlanır, ne köşe kalır ne kenar ve “BİLYE” ye dönünce anlar ki :

İlâhî hüküm gereği bedenin ve nefsin dönmek zorunda olduğu ve döndüğü Kâbetullah’a secde edilmemekte ve secde, ASL’ında ve ZÂT’en Allahu zü’l- Celâl’e yapılmaktadır.
Ondandır ki, başsız ayaksız sanılan Bilye gibi Âşık Dervişlerin her noktası ayak, her noktası baş, her noktası göz olduğu için tüm sistemde YARATICISI ALLAHU ZܒL- CELÂL’i görmektedir..
Muhammedî Aşıkları meşk ederek çok yüce cennetlerde el ân yaşamaktalar…


وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim--- “Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah, innallahe vasiun alim : Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (Zât’ı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.” (Bakara 2/115)

---Resim---

Ey Niyâzî!
“Küntü kenz” in sırrını kendinde duydunsa eğer,
Bunu özünde duyup yaşayan âşıklar artık, Süleymân (a.s.) tahtını, ya da Lokman’ın hikmetlerini neylerler…


Resim--- Hadis-i Kudside Allahu zü’l- Celâl “Küntü kenzen mahfiyyen fe ahbebtü in u'refe ve hallaktü'l-halke in yu'ref : Ben, gizli bir hazineydim, sevgimden tanınmayı istedim, bundan ötürü halkı halk ettim.” buyurmuştur.




Vecih (A.): Yüz. Bir şeyin nefsi ve zâtı.
Cennet-i irfân (A.): Biliş, tanıyış cenneti.
Uşşak (A.): Âşık­lar.
Dahil olmak: Girmek.
Nâdân (F.): f. Cahil, bilmez, haddini bilmez.
Bî-basar (A.): Gözsüz.
Maksut (A.): Aranan, kasd olunan.
Vicdan : İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his. * Kendinden geçme, dalma. * Bir şeyi bir halde görme, bulma. * Duyma, duygu. * İnanç. * Şuur. * Bâtın ile Hakkı tanımak. * Din
Mücerret (A.) : Sadece, yalnızca.
Riyâ (A.): Yapmacık, iki yüzlülük.
Ucub, ucb (A.): (Ucub) Kibir, gurur. Kendini beğenmişlik. Ameline, yaptıkları işe güvenmek. Acayip hâller takınmak.
Şirk (A.): Ortaklık. Allah'a ortak koşmak.
Tuğan (A.): Taşmak, coşmak.
Salât (A.): Namaz.
İrfân (A.): Tanımak, bilmek.
Tâat (A.): İbâdet.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

LII ŞİİR


Erimiz erdir
Pîrimiz pîrdir
Karemiz nûrdur
Yerimiz Tûrdur

---Resim---

İsteyen yâri
İzlesin pîri
Pîrden ayrılan
Hakk'dan ayrudur

---Resim---

Pîrdir envârım
Hak'dır etvârım
Düşmanım bî-şek
Hakk'dan ol dûrdur

---Resim---

Şol ki Süfyanî
Arttı tuğyânî
Oldu şeytânî
Bir gözü kördür

---Resim---

Azdırır halkı
Bezdirir Hakk’ı
Kizbi çok sıdkı
Binde bir yoktur

---Resim---

Hakk'a kul ol kul
Olasın makbul
Dil müslümanı
Şâhid-i zurdur

---Resim---

Mısrî'nin dinde
İzzeti zinde
Cümle milletten
Hamzevî hordur.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Erimiz erdir, Erenler yolunun sermayesi sadakattir. Sözünün eri olmayanı bu Muhammedî Deryâ dışarı atar..
Pîrimiz pîrdir, İnsân-ı Kâmil olan Pîr’in İlâhî İlim öğretimi ve Muhammedî Edeb eğitimi esastır.
Kulaktan doldurma değil de, kalbden fışkırtma mesleğidir Pîrlik…
Karemiz nûrdur, Başkalarının kıt ve ham akıllarıyla anlamayıp da kara-leke sandıkları şeyler ise onlardan farklı oluşumuzdandır ve Nur-u Mîm dir..
Yerimiz Tûrdur, Her yarde her ân ve her Hâlde halk içinde Hakk Teâlâ ile olunca bizim için her yer Musâ (as) ın Tûr Dağı gibidir..

---Resim---

İsteyen yâri
İzlesin pîri
Pîrden ayrılan
Hakk'tan ayrıdır..
Bu Sırat-ı Müstakîm Yolunda Pîr, İmam-ı Mutlam Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem’in hasbî hizmetçisidir, yoksa kendisini Kudsal ilan edip halkın başına dert olan değil…
Ondandır ki bu Erenlerin gönül gemisinden atlayan intiharı tercih eder ve şeytana yem olur maalesef…

---Resim---

Pîrdir envârım, Ben maddî-mânevî Pîr’imden alırım o ise Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem’den O ise Allahu zü’l- Celâl’ den :


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim--- “Allahü nurus semavati vel ard meselü nurihi ke mişkatin fiha misbah elmisbahu fi zücaceh ezzücacetü ke enneha kevkebün dürriyyüy yukadü min şeceratim mübaraketin zeytunetil la şerkiyyetiv ve la ğarbiyyetiy yekadü zeytüha yüdiy'ü ve lev lem temseshü nar nurun ala nur yehdillahü li nurihi mey yeşa' ve yadribüllahül emsale lin nas vallahü bi külli şey'in alim : Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.” (Nur 24/35)

Hak'dır etvârım, inancım, ibadet-amellerim- ahlâkım ve tavır-hâl ve davranışlarım Hakk’ı duyup Hayra uymak şeklinde yaşamaktayım.
Benim şeksiz-şüphesiz tek düşmanım vardır ve o da Hakk’tan ayrı kalmaktır…

---Resim---

Şu kimseler ki Ehl-i Beyt (a.s.) kâtili Yezid zıkkımının babası Süfyanî yapıdadır ki azgınlıkları arttıkça arttı.
Mısrî Babaya yapılan iğrenç iftira edici ve tuzak kurucu Sultan Sofrası Kullarına taş atmakta…
O kadar ki Hizbu’ş-şeytan’a katıldıklarını ve kör şeytana benzediklerini ve artık Hakkı ve hayrı göremeyeceklerini buyurmaktadır…

---Resim---

Azdırır halkı azdırmakta ve Hakk’ı bezdirmekte benzeri yok!
Yalanları pek çok da doğruluk ve dürüstlüğü binde bir yoktur!..

---Resim---

Ey Şaşkın şakşakçı şarlatan! Kullara kulluğu bırak da :
Hakk'a kul ol kul!
Kalbin de iman etsin, münafıklığı bıraksın ki o zaman Şeriat-ı Garra’ca kabul edilen Müslim-Mü’min olursun!
Sadece dil şehâdeti ile Müslümanlık yalancı şâhidliktir!


قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Resim--- “Bedeviler dedi ki: «Biz imân ettik». De ki: «Siz imân etmediniz; velâkin deyiniz ki, biz İslâma girdik. Ve henüz imân sizin kalplerinizin içine girmiş değildir ve eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz sizin amellerinizden hiçbirşeyi sizin için noksan kılmaz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.» (Hucurât 49/14)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Öyle kimseler olacak ki okudukları Kur’ân boğazlarından öteye geçmeyecektir!” buyurmuştur.
(Buhârî, Enbiyâ 16; Müslim, Müsafirin 275)

---Resim---

Mısrî'nin dindeki izzeti, değeri ve kıymeti dâima diridir.
İslâm âlemindeki şu anda cümle milletten Hamzevîler hor görülmekte, aşağılanmakta ve kıymetsiz görülmektler..


Hamzevîler : Bayramî Melâmîerinden Ankaralı Hüsameddin hazretlerinin Halifesi ve çok cezbeye sahib olan Bosnalı Şeyh Hamza Bâli dir.
H. 969 –M.1561 Yılında devrin kör taasub câhillerince fetvâ ile Süleymaniye camisi önündeki Deveci Yokuşunda canına kıyıp şehid etmişlerdir. Sivri kapı da hesap günün beklemekteler ruhu şâd olsun!
Dervişlerine Hamzevîler denilmiştir.





Tûr-i Sinâ : Musâ Peygamberin (A.S.) Allah (C.C.) kelâmına nâil olduğu, Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi. Cebel-i Musa veya Tur-u Sinâ da denir.
Etvâr (A.): Tavırlar. (Tavır. C.) Tavırlar, haller, davranışlar.
Tavır: Duruş, hareket, davranış.
Bî-şek (A.): Şüphesiz.
Süfyanî (A.): Ebu Süfyan huylu.
Kizb (A.): Yalan.
Şâhid-i zur (A.): Yalancı şâhid.
İzzet (A.): Baş üstünde taşınmak.
Hamzevî (A.): Bir Tarikâtın ismi.
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

LIII ŞİİR


Hazret-i İsâ inüp gökten tamam etti zuhûr
Ger sen idrâk eylemezsen bil ki sendedir kusûr

---Resim---

Dirilüp acb-i zeneb hem cümle mevtâ serteser
Na'ra-i İsrâfil oldu cümleye çalındı sûr

---Resim---

Bir kabirden bin Muhammed her birisi yüz bin
Baş olup gitti önünce “zâlike yevmü'n-nüşur”

---Resim---

Enbiyânın âsuman-ı Hakk gibidir sözleri
Evliyânın sözleri tezyindürür etme gurûr

---Resim---

Mısrîyâ her sözünü Hakk'dan işit hak söyle kim
Ric'at ile baksalar da görmeye kimse fütûr.




KUL İHVANİ AÇIKLAMA:

Hazret-i İsâ gökten inip tamamen zâhir oldu-ortaya çıktı.
İsevî meşrebli, cem’ makamı ehli olan Eren Âşıklar var şu anda bu âlemde..
Eğer sen bu durumu idrâk edemiyorsan bil ki kabahat sendedir..

---Resim---

Her insan acb-i zeneb- kuyruk sokumu kemiğinin özüne proğramlanmış diriliş emriyle dirilir.
Bütün ölüler de baştan başa..
Çünkü Na'ra-i İsrâfil Sûrunun sesini-nârasını duymayan kalmadı…
Ölü kalbler dirilmekte..
Şimdi..
Her kulun kendi kimliğinin özel proğramının Parmak İzi ve Alın Yazısı sonucu yaratılıdğı gibi yine dirilişi…


بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُبَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ

Resim--- “Bela kadiriyne 'ala en nusevviye benanehu. : Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.” (Kıyâmet 75/4)

---Resim---

Bir kabirden, kalbi ölü birisinin Muhammedî dirilişiyle; bin Muhammedî ya da kıyamete kadar gelecek yüz binlercesi Muhammedî önder olarak yürümekteler: “Bu günümüz neşr-dağılma günümüzdür!” diyerek..

.
وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَى بَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا كَذَلِكَ النُّشُورُ

Resim--- “Vallahüllezi erseler riyaha fe tüsiru sehaben fe suknahü ila beledüm meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba'de mevtiha kezaliken nüşur : Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.” (Fatır 35/22)

---Resim---

Enbiyânın âsuman-ı Hakk gibidir sözleri
Evliyânın sözleri tezyindürür etme gurûr
Peygamberlerin sözleri Hakk Teâlâ’nın gök yüzü gibidir.
Evliyanın sözleri ise o gök yüzünü süslemekteler ki sakın kibredip de yanılmayasın haa!

---Resim---

Ey Mısrî!
Her sözünü Hakk Teâlâ 'dan işit ve hak söyle ki,
Bozgunculuk yapmak için baksalar bile kimse bir gevşeklik noktası bulamasınlar…





Zuhûr (A.): Zâhir olma, meydâna çıkma.
İdrâk (A.): Kavramak.
Acb-i zeneb (A.): Kuyruk sokumu kemiği.
Mevta (A.): Ölüler.
Serteser (F.): Baştanbaşa,
Na'ra-i İsrâfil Sûr-ı İsrafil: İsrafil meleğinin na'ra atması ve boru çalması.
Yevmü'n-nüşur (A.): Dağılma günü.
Enbiyâ (A.): Nebîler.
Âsuman (A.): Gök.
Evliyâ (A.): Velîler.
Tezyin (A.): Süslemek.
Ric'at (A.): Geri dönmek.
Fütûr (A.): Bezginlik.
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön