EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

KUL İHVANİ Resim EŞREFOĞLU RÛMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

ResimEşrefoğlu Abdullah Rûmî kaddesallâhu sırrahu

TAKDİM:

Aklımın yeni erdiği zamanlarda mezarlık üstünde kuzu güderken üst köylerden DERVİŞler gelirdi Sınasa’dan, Gineden..
Boyunlarına takılı koca KUDÜMleri, torbalarında çarpanalarıyla uzun kıvrımlı sakallı, sesizce geçerlerdi yanımızdan edebli yürüyerek Hacı Osman BaBanın yanında..
Ve bilirdim ki yatsıdan sonra câmimizde cünbüş var!.
Öyle olurdu yatsı kılınıp, giden gidince ve kalan kalınca, önce yanık bir sesle ilahiler başlardı..
Sonra yavaş yavaş hava ısınır ve haka-yı zikir kurulurdu..
Hacı Mahmutla ben istemeseler de sıvışırdık içeri..
Akıl almaz bir coşku içinde sol tarafı tam felçli sığırtmaç Çolak Rasim EmMMi meydan ARAsında fırr dönerdi mızınıdark-topaç gibi..
Aralarında dolaşır yüzlerine bakardım ama gören olmazdı…
Rahmetli Hoca BaBam bunun sebebi ve kaynağı idi..
Sonraları Âşık Cemâlin sesinden dinledim Eşrefoğlu Rûmî’yi ben bu zikirlerde..

Resimkapısında.. hepisinde..
bsırrı..

Ey hevâsına tapan
Tevbeye gel tevbeye..
Hakk'a tap Hak'tan utan
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Nice nefse uyasın
Nice dünya koğasın
Vakt ola usanasın
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Nice beslersin teni
Yılan çiyan yer anı
Ko teni besle canı
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Sen teni sandın seni
Bilmedin senden teni
Odlara yaktın canı
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Sen dünya-perest oldun
Nefsin ile dost oldun
Sanma dirisin öldün
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Gör bu müekkilleri
Yazarlar hayr u şerri
Günahdan olgıl beri
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Ey miskin âdemoğlu
Usan tutma âlemi
Esmeden ölüm yeli
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Ölüm gelicek naçar
Dilin tanını şaşar
Erken işini başar
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Göçer bu dünya kalmaz
Ömür payidâr olmaz
Son pişmaz assı kılmaz
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Tevbe suyuyla arın
Dimegil bugün yarın
Göresin Hak didârın
Tevbeye gel tevbeye..

Resim

Eşrefoğlu Rumî sen
Tevbe kıl erken uyan
Olma yolunda yalan
Tevbeye gel tevbeye…

Resim

Yıllar yıllara sarıldı 1974 yılına erdik..
Ulu Câmi Kapısında Rahmetli Derbentli Deli Hasan Babam yüzüme bakmadan sordu:
Çoban sen Müzekkini Nüfusu OKUdun mu?
O da neydi?.. Sustum ve dinledim:Gonya’dan UYSALların kitabevinden getirt oku!dedi..
İlk şipariş kitabım oldu Eşrefoğlu Rûmî Babanın Müzekkini Nüfusu..
Baş tâcıydı Derbentlimin bu kitab ve ara sıra divanından ilahîler mırıldanırdı sanki aynı asır ve günlerdeymişcesine..

Yıllarca divanını aradım Eşrefoğlu Rûmî Babanın, ve 1001 eser içinde basıldı aldım, okumamış da İçmiştim ki hâlâ kanımda cANım gibi ılık ve bende!..


Resim

Aradan nice yıllar geçti.
15.10.2009 gününde azîze canımız RENGinaz, henüz 1 aylık şoförken dağ yolarıyla Çoban çeşmeden SUlamış ve İznik’te 1 gün gönül ziyâfeti çekmiş de ziyâret etmiştik bu USTA ÂŞIK BaBamızı!..

Çilenin çat ayazını bence-sence YAŞAmış bu yiğit yürekli HaKK Âşığının genç kuşaklara ulaşmasında, ANLAşılmasında basit bir köprü olmaya azmettim..
Kaderimce-Kadarımca-elden gönülden geldiğince Hâlden bilenlere HÂL ARMAĞANı inşae ALLAH!..

ÂŞIKların ASLen-NAKLen-AKLen Kaynağı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem e sonsuz sınırsız İlmullah kadar es SaLÂt u ve’s- SeLÂM olsun!
Bu diyârdan Dâru’s- SeLÂma geçen Hakk Dostlarına, “Ah!” ÂŞIKlarına ve ÜMMet-i MuhaMMede Dünyâ-Âhiret ve DİNlerinde RAHmetler olsun inşâe ALLAH!..


ÇİLE ÇAĞI EşrefOĞLU
GÖNÜL DAĞI EşrefOĞLU
EşrefOĞLU’ndan HABEr AL!
GÜL-ün Resim BAĞI EşrefOĞLU!..

RUHu şâd olsun! .
HiMMeti var olsun!
RAHMetler Yağsın ÜSTüne ebeden!..


Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin Yüce RûHunda,
BİZ BİR-İZÜMMetine es SaLÂt u es SeLÂm olsun inşâe ALLAHu Teâlâ!

Resim

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzu billâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytâni'r-racîm.
B'ismi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm.
Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah '' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''

Dâimen ebeden İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-Âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Eşrefoğlu Rûmî kaddesallahu sırrahunun HAYÂTI
kaddesallâhu sırrahu


Meşhur Mutasavvıf. Doğumu bilinmemekle beraber 1353'te doğduğuna dair bir iddia mevcuttur.. Ölümü ise 1484 (H. 889) ve yine yılında İznikte HaKK’a yürümüştür. Türbesi İznik'tedir. ( 25.09.1352)- (23.10.1468)
Eşref-i Rûmî veya Eşrefoğlu Rûmî olarak anılır.
Asıl adı Abdullah'tır. Yine de babasının adı olan Eşref ile anılmıştır ve dolayısıyla genellikle Eşrefoğlu, Eşrefzâde veya İbnül Eşref olarak anılmıştır.
İznik doğlumlu olduğu için de sık sık İznikî olarak anılmış, yine de en sık kullanılan hitabı Eşref-i Rûmî olmuştur.
İznik doğumlu Abdullah'ın babasının zamanında Mısır'dan Anadolu'ya göçmüştür.
Babasının adı genelde Seyyid Ahmed ül Mısrî veya
Seyyid Ahmed Eşref
bin Seyyid Muhammed Süyufi
olarak da geçer.
Bu künyedeki Seyyid, Eşrefoğlu Abdullah Rûmî kaddesallahu sırrahunun
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sülalesine, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâma İmam Ali kerremullahi vecheye dayandığını gösteren bir ibaredir.
Eşrefoğlu ilk eğitimini İznik'te yapmıştır.
Babası ve dedesi mutasavvıf olsa ve tasavvufa da meyli olsa da daha çok ilmi eğitim görmüştür.
Bursa'da medrese öğrenimi görüp Danişmend olmuş ve gördüğü bir rüya üzerine ilim tahsilini yarıda bıraktı, tasavvufa yönelmiştir.
Orta yaşlarında, bazı söylentilere göre 40 yaşlarındayken, ilim eğitimini sonlandırır ve dönemin ünlü fakihlerinden birinin yanında çalışmaya başlar.
Buna rağmen tüm bu zaman boyunca tasavvufa olan ilgisi artmıştır ve sonunda ilmi bir kenara bırakıp tasavvufi hayat tarz ve görüşüne girer.
Tasavvufa girişi genellikle o dönemde Bursa'da yaşayan Abdal Mehmet isimli bir velî ile arasında yaşanan bir olaya bağlanır.
Fakat bunun gerçekliği tartışmalıdır.

Eşrefoğlu tasavvufi yola giriş yapmak istediğinde Bursa'nın ünlü velîlerinden Emîr Sultan'a bağlanmak ister.
Fakat Emir Sultan onu Ankara'ya, Hacı Bayram Velî'ye gönderir.
Bir süre Hacı Bayram Velî'nin dergâhında, Hacı Bayram-ı Velî'ye hizmet ettiği 11 senede pek çok sınavdan geçirildi.
Hacı Bayram-ı Velî, kızı Hayrünnisâ'yı Eşrefoğlu Rumî'ye nikâhlayıp damat olarak evlat edindi.
Hacı Bayram-ı Velî gereken tâlim ve terbiyesinden sonra ailece, Abdülkadir Geylâni hazretlerinin beşinci kuşaktan torunu kâdirî şeyhi Seyyid Hüseyin Hamavî'nin yanında tasavvuf eğitimini tamamlamaya gönderdi.
Hama'ya ailesi ile birlikte gider ve bir zaman burada kalır ve kemâlâtını tamamlar.
Sonunda Hama'dan İznik'e geri döndüğünde Eşrefoğlu büyük bir mutasavvıftır.
İznik'te başlarda münzevî bir yaşam sürse de daha sonraları halkla iletişime geçmiş kendi tasavvufi görüşünü yaymıştır.
Burada Eşrefoğlu Rumî kurucusu olduğu ve Kâdirîliğin bir kolu olan
Eşrefîliğiyayar.
1469 yılında yine İznik'te vefat eder.

Eşrefoğlu eserlerinde genelde yalın bir Türkçeyi tercih etse de az da olsa Arapça ve Farsça sözcükler de kullanır.
Eserlerinde tasavvufi etki rahatlıkla görülebilir.
En çok işlediği konu tasavvuf olduğu gibi genellikle kullandığı motifler ve kurgusal unsurlar da tasavvufi imgelerdir.
Bunun dışında eserleri genel dini öğütler de içerir.
Her ne kadar teknik bakımdan çok büyük başarı göstermese de, Türk tasavvufi halk edebiyatının en önemli isimlerindendir.

Eşrefoğlu'nun en önemli eseri
Divan'ı olsa da, Müzekinnüfûs isimli meşhur bir eseri de bulunur.
Müzekinnüfûs dini ve tasavvufi nasihatler içeren bir eserdir.
Bunlar dışında matbu olmayan fakat yazma nüshalar halinde olan çeşitli eserleri vardır:

Tarîkatnâme, Fütüvvetnâme, Delâil ün nübüvve, İbretnâme, Mâziretnâme, Hayretnâme, Elestnâme, Nasîhatnâme, Esrarüttâlibîn, Münâcaatnâme ve Tâcnâme.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

EŞREFOĞLU RUMİ'nin HAYATI
kaddesallâhu sırrahu

Eşrefoğlu Rumî, Türk-İslam dünyasının mutasavvıf şairlerinin en büyüklerindendir.
Menakıb kitaplarına göre soyu Hz.Ali’ye kadar uzanır.
Asıl adı Abdullah olan Eşrefoğlu babasının adına izafeten Eşrefoğlu, İbn ül Eşref, Eşrefzade, doğduğu yere izafeten İznikî, şöhretine izafeten de Eşref-i Rumî diye anılmaktadır.
Babası gençliğinde Mısır’dan Anadolu’ya göç etmiş, daha sonra da İznik’e
yerleşmiş bir zâttır.
Babasının adı
Seyyid Ahmed ul MısriveyaSeyyid Ahmed Eşref bin Seyyid Muhammed Süyufidir.
Buradaki Seyyid kelimeleri bu sülalenin Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin sülâlesine kadar dayandığına işâret etmektedir.
Eskiden Anadolu’ya Diyâr-ı Rum denildiği için Rûmî,Anadolu’lu veya Anadolu’da yetişmiş anlamına gelmektedir.
Nasıl ki Mevlâna Hazretlerine
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmîdenildiği gibi,

Eşrefoğlu’nun Mısır’da bulunan ve bir mutasavvıf olduğu tahmin edilen
büyük babası ile Mısır’dan kalkarak önce Suriye’nin Hama şehrine, oradan da Manisa’ya giden,daha sonra da İznik’e yerleşen babası hakkında fazla bir bilgimiz yoktur.
Eşrefoğlu’nun iki kardeşinden birinin Hama’da,diğerinin de Manisa’da medfun bulunduğunu Asaf Halet Çelebi
Eşrefoğlu Divanında kaydetmektedir.
Bu iki kardeş ya babaları orada bulunduğu sırada vefat etmişler veyâ daha sonra oralara giderek oralarda kalmışlardır.
Eşrefoğlu’nun dedesinin ve babasının mutasavvıf olması, o çağlarda tasavvuf’un en yaygın yerlerinden biri olan Anadolu’ya göç etmeleri için bir sebeb teşkil edeceği tahmin edilebilir.
Çünkü o sıralarda Anadolu’dan Mısır’a; Taşkent, Semerkand ve Buhara gibi Orta Asya şehirlerine tahsil için gidenler bulunduğu gibi, o taraflardan da Anadolu’ya kendilerini irşad edecek, tasavvuf’un aşkını ve zevkini aşılayacak olgun mürşidler, şeyhler aramak için gelenler de bulunuyordu.
Eşrefoğlu’nun babası olan zât da bunlardan biri olabilir.
Babasının Anadolu’ya geliş ve İznik’e yerleşme târihi hakkında ma'lûmat sâhibi olmamakla berâber bunun Mîlâdi 14. Asrın sonlarına doğru olduğunu tahmin etmek mümkündür.
Babası hakkında çok az da olsa bir bilgi sâhibi olmamıza mukâbil annesi hakkında hiçbir şey bilinmemektedir.

Eşrefoğlu’nun babasının İznik’te evlendiği ve annesinin de İznik'li olabileceği tahmin edilmektedir.
Şurasını önemle belirtmek lazımdır ki, Eşrefoğlu, ırken Türk olmamış olsa bile, tamâmen Türkleşmiş, en güzel türkçesiyle eserler yazmış ve Türk kültürüne büyük hizmetleri dokunmuş bir şahsiyettir.
Türkçeyi, bulunduğu zamana göre en saf bir şekilde ifâde eden bu zât, tamâmen Türk kültürünü benimsemiş, Türk cemiyetine tesir etmiş ve Türk Tasavvuf Edebiyatı’nın en kuvvetli mümessilleri arasına girerek daha sonraki mutasavvıf şâirlere tesir etmiştir.

İlk tahsilini İznik’te yapan Eşrefoğlu, daha sonra Bursa’ya gitmiş ve orada Çelebi Sultan Medresesi’nde tahsiline devam etmiştir.

Danişmentliği (talebeliği) zamanında her ilim ve fende arkadaş ve akranlarından daha fazla muvaffak olmuş ve onların arasında seçkin bir sîmâ olarak tanınmıştır.
Tahsilini bitirdikten sonra o devrin büyük âlimlerinden fıkıh üstadı
Kara Hocanâmıyla ma'ruf Afyon Karahisar’lı Alâuddîn Ali’ye asistan olmuştur.
İlim ve fende çok ileri gitmesine rağmen Eşrefoğlu’nun tasavvufa karşı zâten mevcut olan meyli de gittikçe artmaktaydı.
Asistanlığı, hattâ talebeliği zamânında derslerden başka tasavvufla da geniş bir şekilde ilgileniyor ve tasavvufî eserleri okuyordu.
İlmi artıp, fikirleri olgunlaştıkça seçmesi îcab eden yolun tasavvuf olduğuna kanaat getiriyor ve kendisini bu yola sokacak hakîki bir mürşid arıyordu.

İşte bu sıralarda, Bursa’da yaşayan Abdal Mehmet adındaki bir meczub velî ile tanışması ve aralarında geçen bir olay Eşrefoğlu’nun zâhir ilimlerden ayrılıp tasavvuf yoluna girmesine ve o yolun yıldızları arasına yükselmesine sebeb ve vesîle teşkil etmiştir.
Eşrefoğlu, bir sabah vakti erkenden medrese civarında Abdal Mehmet Hazretlerine rastlar.
Abdal Mehmet perîşan kıyâfetli, bâzı garib hal ve tavırları olan meczub bir Zâttır. Zamânın velîlerindendir.
Eşrefoğlu içinden gelen bir cezbenin tesiriyle ona doğru yürümeye başlar.
Bir taraftan da içinden şöyle geçirir:
Târikat yolundan bana nasib var ise bâzı alâmetler görünsün
Abdal Mehmet’in karşısına gelince durur.
Meczub ona bir bakar ve şöyle der:
Danişmend, var bize köfteli çorba getir!
Bu söz üzerine Eşrefoğlu hemen çarşıya gider, köfteli çorba aramaya başlar.
Fakat ne gariptir ki bütün aşçı dükkanlarını, hatta Bursa çarşısını dolaştığı halde köfteli çorba bulamaz.
Eli boş dönmek de istemez.
Bir aşçı dükkanından köftesiz çorba satın alır ve doğru meczubun bulunduğu yere koşa koşa gelir.
Çorbayı Abdal Mehmet’e verir.
Meczub çorbayı karıştırır karıştırır, fakat bir türlü içinde köfteye rastlamayınca Eşrefoğlu’na dönüp:
Danişmend, hani bunun köftesi?diye sorar.
Yoldaki çamurdan bir parça alarak bunu köfte şeklinde birkaç yuvarlak hâline getirir, çorbanın içine atar.
Daha sonra çorbayı iyice karıştırır ve Eşrefoğlu’na uzatarak:
Ye bunu!diye emreder.
Eşrefoğlu, büyük bir teslimiyetle ve hiç tereddüt etmeden çorbayı alır ve yer.
Bunu gören Meczub da:
Ya sen olmayıp da kim olsa gerek?!
Şeklinde anlaşılmaz bir söz söyleyip oradan uzaklaşır.
Eşrefoğlu bu sözlerden bir mânâ çıkaramamakla berâber tasavvuf yoluna girmesi için bir işâret olduğuna inanır.
Hücresine gelir. Nesi var, nesi yoksa fukaraya dağıtır. Düşüncelere dalar.
Kime gidecek ve tasavvufa kimin delâletiyle girecektir.
Artık zâhiri ilimlerden vazgeçerek bâtınî ilme yönelme zamânı gelmiştir.
Sonunda zamânın mânevî ulularından ve Bursa’da şöhret sâhibi olan büyük velî Emir Sultan (vefatı 1429) hazretlerine intisab etmeyi düşünür.
Emir Sultan mîlâdi 1368’de doğmuş, tahsilini ikmal ettikten sonra Bursa’ya gelmiş, Yıldırım Bayazıd’a dâmat olmuş bir zâttır.
Timur ordularının Bursa’yı zaptından sonra Timur, Emir Sultan’a pek çok iltifat ve hürmet ederek, onu Semerkand’e götürmeyi arzulamışsa da Emir Sultan Bursa’da kalmayı tercih ederek Timur’un teklifini kabul etmemiştir.
Emir Sultan, o sıralarda, Ömer Ekmelu'd-Din isminde bir zât tarafından Hicri 7.asırda kurulan Halvetî târikatına mensup bulunuyordu.
Gerek halk arasında, gerek yüksek tabakada çok tanınıyor ve çok hürmet görüyordu.

Malını mülkünü fakirlere dağıtıp, kitaplarını da arkadaşlarına hediye eden Eşrefoğlu, Emir Sultan’a giderek:
Bizi bendeliğe kabul edip irşad buyurun!der.
Emir Sultan Eşrefoğlu’nu şöyle bir süzer. Ve daha sonra ona:
Siz varın Ankara’ya, Hacı Bayram Velî’ye gidin!der.
Emir Sultan, Eşrefoğlu’nun hâlinden ve tavrından ondaki istidadı anlamış ve onu daha iyi yetiştireceğine inandığı Hacı Bayram Velî’ye göndermiştir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

EŞREFOĞLU VE HACI BAYRAM VELİ

Eşrefoğlu Hacı Bayram Velî dergâhına tam bir teslîmiyetle gitti.
Hacı Bayram Velî Hazretleri ilk önce işe Eşrefoğlu’nun nefsini terbiye etmek, onu benlik ve gururdan tamâmen temizlemekle başladı.
Eşrefoğlu’nu en aşağılık bir işle vazîfelendirdi.
Bu iş dergâhın helâsının temizliği işi idi.
Aşağı yukarı kendisiyle aynı yaşlarda bulunan Hacı Bayram Velî’nin bu emrine Eşrefoğlu hiç itiraz etmedi.

Baş üstünedeyip eline ibrik, kürek ve süpürge alıp işe başladı.
Bu imtihanı başarı ile veren Eşrefoğlu daha sonra Hacı Bayram’ın en ileri gelen müridlerinden biri oldu ve tekkenin tam 11 sene imamlığını yaptı.

Şeyhine sadâkatle hizmet eden, onun has müridleri arasına giren ve tekkenin 11 sene imamlığını yapan Eşrefoğlu:

Ben şeyhime 11 sene hizmet ettim. Bu 11 senede bir defa dünya kelâmı ettim. Şeyh Efendi:
Meşayih katında çok söylemek küstahlıktır, çok söyleme!" buyurdu, Ben de bir daha konuşmadım. Meğer ki vâkıam (rüya, düş) olaydı. Onu bile edeble söyleyip ta’bir ettirir idimdemektedir.

Eşrefoğlu’nun hal ve hareketini çok beğenen ve diğer müridlere olan faikiyetini gören Hacı Bayram Velî, onu, kızı Hayrünnisa ile evlendirerek damatlığa kabul etmiştir.
Eşrefoğlu’nun bu evlilikten Züleyha adlı bir kızı olur.
Evlendikten kısa bir süre sonra, henüz daha yegâne çocuğu Züleyha doğmadan önce, Hacı Bayram Velî onu İznik’e gönderir.
Veyâ Eşrefoğlu şeyhinden izin alarak oraya döner.
İznik’e dönerken Hacı Bayram Velî’nin halîfeliğini alan Eşrefoğlu’na, şeyhi târikatın sembolü olan bir sancakla bir seccâde vermiş ve İznik’te halkı irşad ederek târikatı yaymağa memur etmişti.
Orada münzeviyâne bir hayat yaşayan Eşrefoğlu, kendisinin henüz halkı irşad edecek olgunluğa erişmediğini düşünüyordu.
Onun için İznik’te kısa bir müddet kaldıktan sonra Ankara’ya, Hacı Bayram Velî’ye döner.
Sohbet esnâsında Eşrefoğlu bir gün şeyhine şöyle sorar:
Sultanım, seyr ü sülukun tamâmı şimdiki makâmımız mıdır, yoksa daha var mıdır?
Bir velînin bin sene ömrü olsa envai mücâhedat ve riyâzat eylese henüz
enbiyâdan birisinin kâdemi (ayağı) vardığı yere velînin başı varmak muhaldir.

Buna karşılık Eşrefoğlu:Efendim, bendenize kanaat gelmedi. Seyr ilallah’da tayaran arzusu vardır. Daha ziyâdesini isterim!diyerek ısrar etti.
Bu söz üzerine Hacı Bayram Velî ona, Hama’da bulunan, Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin soyundan olup aynı zamanda da kadirî târikatının temsilcisi bulunan Şeyh Hüsyn-i Hamevî’ye göndereceğini ve onun yanında daha yüksek makamlara yükselebileceğini söyledi.
Yalnız Hama’ya gitmeden önce İznik’e dönmesini, orada 40 günlük sıkı bir riyâzat devresini geçirmesini, bu riyâzat ve ibâdet devresinde de göreceği rüyâları yazmasını bildirdi.
Bu söz üzerine Eşrefoğlu İznik’e dönerek şeyhinin emirlerini tamâmen yerine getirdi.
Bu riyâzet devresindeki rüyâlarını uygun bulan Hacı Bayram Velî, nihâyet hem müridi, hem de damadı olan Eşrefoğlu’nun Hama’ya gitmesine izin verir.
Şeyhinden müsaadeyi alan Abdullah, âilesi ve henüz çok küçük olan kızı Züleyha için bir merkep bularak yorucu ve meşakkatli bir yolculuğa çıkar.
Kendisi yayan olaraka gitmektedir. İznik’ten Hama’ya kadar bu şekilde
giderler.
Nihâyet birgün uzaktan Hama şehri görünür.
Çöllerin kızgın güneşi altında ilerleyen Eşrefoğlu şehir görününce büyük bir iştiyakla hızını arttırır.
Hüseyn-i Hamevî, Eşrefoğlu’nun geleceğinden haberdârdır.
Bir rivayete göre o gün Hac'dan dönmüştür.
Eşrefoğlu’nun o gün Hama’ya gireceği kendisine ma'lum olmuştur ve
müridlerine şöyle demiştir:
Bugün Diyâr-ı Rum’dan (Anadolu’dan) bir er geliyor. Gidip onu karşılayınız ve buraya getiriniz!
Bunun üzerine müridlerinden büyük bir gurup onun şehre gireceği yöne doğru giderler.
Eşrefoğlu ise o sırada merkebde âilesi ve küçük kızı olduğu halde yanlarında geçip gider.
Onlar ise bu perişan kıyâfetli kimsenin Rum’dan gelecek büyük zât olduğunu anlamamışlardır.
Rivâyete göre Eşrefoğlu’nun hırkası sökük durur ve onu dikmeyip öyle gezermiş.
Müridler Diyâr-ı Rum’dan gelecek zâtın meş'ale ve cemaatle geleceğini zannetmektedirler.
Eşrefoğlu bu sırada şehre girer ve doğruca Hüseyn-i Hamevî’nin evine gider.
Şeyh efendi kendisini gâyet güzel karşılar. Yanına alır.
Bu sırada kapıda bekleyen karısı ve kızı da Hüseyn-i Hamevî’nin âilesi tarafından alınarak kendileri için ayrılan odaya götürülür.
Şeyh efendi henüz yorgunluğu bile çıkmamış olan Eşrefoğlu’nun erbaîne (küçük bir hücrede yapılan ibadet ve oruç) sokar.
Erbaînde pek sıkı bir ibâdete dalan, uykuyu, hattâ yiyeceği bile terk eden Eşrefoğlu mâneviyat âleminin tam mânâsıyla deryâsına dalar.
Zevk ve cezbe içinde tamâmen kendinden geçer.
Âdeta bu dünyâda yaşadığını unutur.
Yemek ve uyku gibi dünyâ ihtiyaçlarından geçer.

Bir gün bir hizmetçi hücresine yemek götürmüş, fakat Eşrefoğlu’nun hiç kıpırdamaz bir şekilde âdeta ölmüş gibi bulmuştur.
Telaşla durumu şeyhe bildirir. Fakat şeyh efendi buna hiç aldırış etmez.
Çünkü kırk günlük devre tamamlanmadan hücreden çıkarmamakta kararlıdır.
Nihâyet bu devre tamamlanır ve Eşrefoğlu’nun hücreden çıkacağı gün gelir.
Hüseyn-i Hamevî :
Vakit tamam oldu. Rumî’yi erbainden çıkarma zamanıdır!der.
Eşrefoğlu kendini o derece ibâdet ve taata vermiştir ki, ne kırk günden haberi vardır, hattâ ne de yaşadığından. İlâhî aşk içinde kaybolup gitmiştir.
Zikirlerle hücresinin bulunduğu yere giderler.
Kapıyı açarlar, Eşrefoğlu kendinden geçmiş bir halde âdeta
ölü gibi durmaktadır.
Rengi sapsarı olmuş,gözleri kapanmış ve nefesi kesilmiştir.
Şeyh yanına yaklaşır ve kulağına eğilerek birkaç defa :
Rumî kalk!der.
Daldığı mânevî âlemden pek güçlükle uyanabilen Eşrefoğlu, gâyet hafif bir sesle ve pek üzüntülü bir şekilde :
Sultanım, bize kıydınız!der ve oturabilir.
Çünkü o İlahî âlemden ayrılmak kendisine çok zor gelmiştir.
Şeyh Efendi, Eşrefoğlu’nun ne derece bir insan, nasıl bir HAKK âşığı olduğunu iyice anlar.
Onun artık yolunu tam olarak bulduğuna ve bir mürşid olarak halkı irşad etmesi icab ettiğine kâni olur.
Eşrefoğlu’nu hücreden çıkarır.
Kendisinin mürşid sıfatıyla İznik’e dönüp halkı irşadla meşgul olmasını söyler.
Daha sonra şöyle hitap eder:
Halk senin zâhirine de bakar. Onun için kıyafetini biraz düzmen lazımdır. Şu hırkayı ve pabuçları al, giy!der.
Eşrefoğlu hırkayı giyer ve Pabucu da başına geçirerek:
Şeyhimin verdiği pabuç ayağımda değil, başımda gerektir!
Rivâyete göre Eşrefoğlu pabucu başına geçirince pabuç yedi yerinden
çatlar.
Eşrefiye tâcının yedi terk (dilim) li olmasının bu olaya bağlayanlar çoktur.
Eşrefoğlu Hama’dan, şeyhinin yanından ayrıldıktan sonra İznik’e döner.
Fakat halkı irşad edecek yerde silik ve münzeviyâne bir hayat yaşamaya başlamıştır.
Şandan ve şöhretten hiç hoşlanmayan Eşrefoğlu, kimsenin dikkatini çekmeden fakirâne bir ömür sürüyor, elinden geldiği kadar halkla temas etmemektedir.
Eşrefoğlu’nun bu şekildeki hayâtı kısa bir süre devam ettikten sonra, Eşrefoğlu’nu tanıyan ve onun şöhretini işiten birisinin Hama’dan İznik’e gelmesiyle değişir.
Bu şahıs, İznik’te herkese Eşrefoğlu’nun Hama’daki hayâtını, Hüseyn-i Hamevî’nin yanında seçkin durumunu, menkîbelerini anlatmaya başlar.
Bundan sonra da halkın nazarları Eşrefoğlu’nun üzerinde toplanmaya başlamıştır.
İznik halkı artık O’na hürmet ve itibar göstermekte ve peşini bırakmamaktadır.
O halkın bu büyük alâkasından rahatsız olmuş ve izini kaybetmek
istemiştir.
Şehirden uzaklaşıp dağlara çekilir ve tekrar uzlet hayâtına başlar.
Fakat bu şekilde yaşayışı da uzun sürmez.
Onun dağlarda dolaşması bir köylünün dikkatini çeker.
Onu bir suçlu sanarak yakalayıp evine getirir.
Gâyesi onu teslim edip mükafat almaktır.
Fakat daha sonra, Eşrefoğlu’nun şöhretini duyan köylünün annesi tarafından mesele anlaşılmış, köylü de, annesi de ona mürid olmuşlardır.
O yeniden şehre döner ve asıl vazîfesi olan halkı irşada tam mânâsıyla başlar.
İlk müridi olan köylü, Eşrefoğlu’na Pınarbaşı denilen yerde bir tekke inşâ eder.
İşte bu tekkede, Kadirîliğin bir kolu olan ve kendisiyle başlayan “Eşrefilik” i yayarak müridlerini yetiştirmektedir.
Ünü, İznik’ten başka Bursa’yı ve civar şehirleri de kaplar.
Saray çevresinde de tanınan ve hürmet gösterilen bir kimse olur.
Sadrazam Mahmut Paşa onun müridleri arasına girer.
Ömrünün sonuna kadar Pınarbaşı'’daki tekkeden ayrılmaz.
Muhtemelen Hicri 874 (Miladi 1469) yılının Hac mevsiminde 120 yaşına yakın olduğu halde vefat eder.
Tekkesinin yanında bulunan türbesine defnedilir.
Eşrefoğlu’nun türbesi daha sonra Sultan 4.Murat tarafından yeniden yaptırılmış ve kıymetli çinilerle süslenmişse de, Yunan işgali sırasında Yunanlılar tarafından yıkılmıştır.
Tekke ve türbesinin yanında bulunan Eşrefoğlu Camii ise hâlen mevcuttur.


(alıntılara eklenmiştir.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim CANIMI ÜRYÂN EDÜB

Canımı uryan edüb saldım bu aşk deryâsına
Nagehan aşkın sataştım dürr-i bi hemtasına


Canımı çırılçıplak soydum dış dünyadan Aşk Denizine saldım
Ve bir anda aşkın benzersiz incisini gördüm elde etmeye giriştim.



Can u baş u din ü dünya verdim aldım derd-i yâr
Merhem ol derd oldu ancak yüreğim yarasına


Canımı, başımı, dinimi, dünyamı verdim de aldım YÂR derdini ben,
Yüreğimin yarasına yâr derdi oldu can merhemi..



İlm ü akl ü zühd ü takva çün hicab oldu bana
Külli sevdadan geçüp düştünm anın sevdasına


Önceden olan aklım, öğrendiğim ilim, zühd-dünyadan akçınma çabası ve din yoluyla sakınmalarımın tümü bana perde imiş meğerse..
Ben de bütün sevdlardan vaz geçip düştüm YÂRin sevdasına…



Mâsivâdan göz yumup gördüm anın didârını
Kendüzümden el yudum girdim fenâ sahrasına


YÂRdan gayrısına gözlerimi kapatınca görebildim nazlı YÂRin gülyüzünü.
Kendi öz kimliğimden el çektim de girebildim kendimden yokluk meydanına..



Ol fenâdan bir fenâya bir fenâdan key fenâ
Key fenâdan sonra eriştim anın bekâsına


Kat kat kimlik yok oluşlarım bir fenâdan başka bir fenâya ve pek çok fenâya.. beden, nefis, kalb.. geçişlerim..
Nice fenâdan sonra SALLedip ulaştım Yârin Bekâsına-ebeden BİLeliğine..


Bir bekâdır ol bekâ hergiz fenâ irmez ana
Aklını ko gel eresin bu sırrın mânâsına


Hakk bekâsı öylesine bir bekadır-ebediliktir ki asla yokluk yol bulamaz ona.
Anlayabilmek için akıl yürütmeyi bırak dagel ki yaşayarak mânâsına eresin..



Akl ile aşka girilmez aşk aklı mahv eder
Akl aşkın ol sebebden gelemez yurasına


Akılla aşka girilmez ,ateş-barut gibi aşk akılı yakar yok eder.
İşte bu sebeden aklı aşkın civarına-yöresine yanaşamaz bile..


Akil ister cennet ü hur ü kusur gılman ola
Âşıkın hiç meyli yoktur cennet ü ni’mâsına


Akıllı nefs isterki cennet, huriler, köşkler ve oğlanlar olsun..
Oysa Âşıkın cennet ve nimetlerine hiç mi hiç meyli yoktur..



Âşık ol kim göresin Dost yüzünü bunda bugün
Mağrur olma zâhidin ol va'de-i ferdâsına


Gerçek Hakk âşıkı ol ki, Dostun gülyüzünü burada bu gün göresin,
Aşktan anlamadan dünyadan kaçıp hayalen YÂR arayanların yarın YÂRi göreceğiz va’adlerine sakın kanmayasın..



Va'de-i ferdâya göymez âşık-ı şurideler
Göz karar derd ü şer erer zülfünün karasına


Âşıkın meftunluk perişanlığı, Yarın göreceksin vaadlerini beklemeye mecal bırakmaz,
Gözleri kararır, dertler ve belâlar salar YÂRin zülfünün karasına..



Eşrefoğlu Rumî aşkdan hoş haber verdi yine
Müddeînin hiç kulak urmaz kuru da'vasına


Eşrefoğlu Rumî aşktan ne hoş haberler verdi yine
Zâten Eşrefoğlu aşktan anlamadan aşk iddia edenlerinkuru davalarına asla kulak verip dinlemez.



Müddeînin her sözünde vardurur niçe garaz
Tâlib isen girme zinhar müddeî arasına


Çünkü o davacıların her bir sözünde pek çokça kötü niyet gizlidir.
Sen gerçekten Hakk AŞKı istiyorsan sakın o kuru davacılarınarasına katılma!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim AŞK BENİ

Aşk beni yağma kıluptur sen beni sorma bana
Ben beni bulımazım nite haber verem sana


Aşk beni teslim alıp benliğimi yağmalamıştır, boşuna sen beni benden sorma!
Ben, “ BEN ”i bulamaz oldum ki sana nice haber verebileyim..



Nuş ideliden ol harabat-ı muganın camını
Aklım esrük canım esrük ne sorarsan sır ana


sevgilimin o haraba edici kadehinden içeli beri,
canım serhoş, aklım serhoş ne diye sır sorarsın sen onlara..



Ol şarabı kim ben içtim farig-i Peymaneyem
Sakisi ol baki nurdur cehd edüb eriş ana


Ben ki sevgilinin mahveden şarabından kadeh boşaltan içenlerdenim,
Sen de o şarabı sunucusu Nuru Bâki olan ALLAH celle celâluhuya erişmek için çabasarf et cehd et!



Bu vücudum katresin bahre irürdüm mest olup
Bu kamu mevc-i deryâdur direm önden sona


Öylesine serhoş ve mest olup kendimden habersiz oldum ki vücudumun her zerresi BUZ gibi eridi de BİRlik Denizine gark oldu.
Ben diye gördükleriyin tümüne ise ben: “TEKlik-Vahdet Denizinin Dalgaları!” derim baştan sona..



Suretim âşık velî içim dolu maşuk benim
Âşık u maşuk birdir hemen kalma tana


Ey Dost!
Ben diye gördüğün sûretim-dışım Âşık benim. İÇim-Sîretim ise şah damarımdan da yakın olan sevgili-Mâşukla dopdoludur benim.
Âşık ve Mâşuk; birten-bir canda ne AYNı ne AYRı BİZ BİR-iZdir her daim sakın Anlamadın diye kusur görme sözümde!.



Gel bu birlik şerbetinden bir kadeh nuş eylegil
Bir bakıp bir göresin dağılmayasın dört yana


Gel sen de Vahdet-Birlik şehâdet şerbetinden bir kadeh-kalben iç ki,
Sen de BİR Bakıp BİR görebilesin aklın dağılmaya Kesrette-ÇOKlukta dört bir tarafa..



Ben bu birlik dediğim yokluktur anlarsan sözüm
İkilik bu varlığın komaz varasın aslına


Benim bu geçici-gölge-izafî mevcud var-yoklar Âleminde “vahdet” dediğim AKLendir ki sen NAKLi Anlarsan VAR olan Vâcibu’l- VüCÛDDur gayrısı yoktur.
AKLın İKİlik Anlayışı kemâle erip SİLİM AKIL olmadıkça ASLına ermene imkan vermez sana..



Sen bu yokluktan kaçarsın bir işit yokluk nedir
Bir mücella ayinedir Dost yüzün görmekliğe


Bu zıdlar Âlemini iyi anla ki “ yer ve gökler ALLAHın Nûrudur ” ez ZÂHİR yansımasıdır ve haktır. Yokluk-geçici vs. dediğimiz bu yokluk SIRRı AKIL AYNasının arka sırrıdırki bu muhteşem parlak AYNAda DOST YÜZÜ açıkça görülür de bizzât Şâhidi olunur..


Eşrefoğlu Rumî ikilik defterin yaktı oda
Bir olup birlik bulup birle birliğe


Eşrefoğlu Rûmî âşığım, bu İKİlik defterini aklın şeytanını Müslüman ederek ve İKİlik ZIdlarını, Gübreyle-GÜLü SEViyeleyerek Diriltti İKİliklerini yakıp yok etti de,
HaKKla BİR olup, varlığını HaKKla HaKKın Vahdet Deryâsında bulup BİRliğe erdi…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim EY ALLAHIM!.

Ey Allahım beni senden ayırma
Beni senin didârından ayırma!..


Ey ALLAHım, Özde Yüzde hep SEN varsın inancımı yaşamaktayım,
Senin NÛRun olan her bir şeyde VECHini görmekteyim bu Anlayış ve yaşayışımı dâim kıl!.



Seni sevmek benim dinim imanım
İlahî dini imandan ayırma!..


Dünyâ'nın-Âlemlerin yaratılma sebebi Senin Yaratan olarak BİLinmekten ibâret, Hakîkat HABBen-tohumun olan sevgilin HABîBin Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sırat-ı Mustakîm'in İnancındayım ve Muhabbetindeyim ki MuhaMMed MuhaBBed, MuhaBBed Muhabbetullahtır Dînimin ASLı-fASLI…

Sararıben solup döndüm hazana
İlahî hazanımı daldan ayırma!..


Bu kesret âleminde İşin Özünü Anladıkça dünyâ bağım çürümeye ve ÖMRüm kurumuş gazele döndü..
İlâhî, Yakîn gelene dek Kulluk mükellefiyyetim var ve Madden-Mânen beni SENden ayırma..


وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn(yakînu): Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
(Hicr 15/99)

Şeyhim güldür ben anın yaprağıyam
İlahî yaprağım gülden ayırma!..


Kulluk kemâlâtımda Hasbî Hizmetin gördüğüm Kâmilim-Şeyhim gül ağacıdır ben ise yaprağıyım,
İlâhî “el ele el ALLAHa” zinciri güllerinden ayırma!


Ben ol Dost bahçesinin bülbülüyem
İlahî bülbülüm gülden ayırma!..


İlâhî, ben kulun o AŞK BAĞInın, Aşkullaha düşeli beri her yerde her zaman ve her halde hep senin türkün söyleyip gezen divâne bülbülüyüm,
Gülbağı bağbanı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ve UYup-Duyanlarından ayırma!



Balığın canını suda dediler
İlahî balığım gölden ayırma!..


Balık nasıl susuz yaşayamazsa ben de AŞK DERyâsın balığıyım,
İlâhî lütfunla oluşan aşk gölün gönlümü koru ve ayırma!



Eşrefoğlu senin kemter kulundur
İlahî kulu sultandan ayırma!..


Eşrefoğlu senin kemter- fakir, âciz, zelil, alîl, i'tibarsız, noksan, eksik bir kulundur bunu Bildi,
İlâhî ben bîçâre kulunu kapından kovma CEMÂLİne hasret koyma!..

Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ELVEDÂ!

Elvedâ ey mah-i taban elvedâ
Elvedâ ey mihr-i Yezdan elvedâ
Elvedâ ey afitab-ı şer'i din
elvedâ ey mah-i taban elvedâ


Elvedâ ey 12 ayın Sultanı gecelerimizin en parlak kerem kameri-Ramazan Ayı!
Yüce RaBBımız Teâlâ’nın gönüller Güneşi Elvedâ!
Dinimizin Şeriatımızın güzel/güler yüz güneşi Elvedâ!
Karanlık gönüllerimizin hep parlak ışıklı Kameri Elvedâ!..


*

Gündüzün bayram idi saimlere
Her geçen bir kadr idi kaimlere
Nurdan bir tâc idin âlemlere
Elvedâ ey mah-i taban elvedâ


ALLAH celle celâluhu EMRine uyarak gündüzün bayram idi Oruçlulara.
Her geçen dakikalar bir kadir kıymet bilmek idi her nefes HaKK’ın huzurunda hazır KIYAMda olanlara, bu MuhaMMedî Şuuru yaşayanlara.
Bütün ÂLEMleri ışık kanatları altına alan NÛRdan bir TAÇ idi ki,
Elvedâ ey ebeden parlayan-batmayan AY’ımız Elvedâ!.


*

Leylet ül kadr ü berat idin bize
Hem dahi savm ü salat idin bize
Nar-ı duzehten necat idin bize
Elvedâ ey mah-i taban elvedâ


Sen bizim için Leyletü’l- Kadr/Hakkın ve Hayrın kıymetini bildiğimiz Kadir Gecemiz ve Leyletü’l- Berat/Birr ü Takvâmızı sunduğumuz beratımızı aldığımız Berat Gecemizdin
Hayatın deder, Külfet, Cehennemlik amellerinden uyandıran/ayıktıran necata/Kerem Kurtuluşuna Dârü’s- SELÂM selâmetine çıkarandın!
Elvedâ ey ebeden parlayan-batmayan AY’ımız Elvedâ!.


*

Yılda bir gez şehri seyran eyledin
Kendüzin bu halka mihman eyledin
sonra tavus gibi cevlan eyledin
Elvedâ ey mah-i taban elvedâ


Yılda bir defa şehrimize uğrayan 12 ayın sultanı Şehrü’r-RAMAZAN!
Getirdiğin RAHMET hediyelerinle kendini BİZlere misafir eyledin!
Sonra binbir renkli tüylerini bırakıp gideb rengarek tavus kuşu gibi CEVL eyleyip döne döne tavafına devam ettin gittin!
Elvedâ ey ebeden parlayan-batmayan AY’ımız Elvedâ!.


*

Hazrete bizden şikayet eyleme
Aybımız çoktur hakaret eyleme
Eşrefoğlu'na melâmet eyleme
Elvedâ ey mah-i taban elvedâ


Hazreti HaKK ALLAH celle celâluhumuza bizim yaramaz hallerimizi şikayet eyleme!
Ayıp, noksan kusur, yaramazlıklarımız hadsiz-sınırsız çoktur hakaretlerimizi dillendirme!
Aslen MeLÂMî olan Hakk Âşık Eşrefoğlu'nu Hakk Huzurunda kınama!
Elvedâ ey ebeden parlayan-batmayan AY’ımız Elvedâ!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim EYA GAFİL!..

Eya gafil bu gafletten uyâne
Bu gaflet uykusuna sen de kâne


Ey gafil Nefis bu gafler Uykusundan UYan artık!
Bu gafler Uykusuna kan da, bıktım usandım, yeter de arık!..


*

Ömür gün gün geçersin hoş feragat
Verirsin assıyı her dem ziyâne


Tevhid Ticaretine çıktığın bu beLÂ Bazarında, Ana SERmayen ÖMRün günbegün GEÇip-GİTmekte iken sen hâlâ bu Alış-VERişren hakkın olanı alıp da yapman gerkenden feraget etmekte hakkından vaz geçmektesin!.
Ömür sermayesinin TEK Kârı Tevhidini ziyan etmekte ve de mahvetmetesin ki buna “HüsrÂN” denir Anayı da KÂRıda rüzgâre veriş AHmaklığıderler ERENler..


وَالْعَصْرِ
Resim---''Vel asr: Asra yemin olsun ki,” (Asr 103/1)

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
Resim---''İnnel insâne le fî husr: Gerçekten insan (çalışmalarında) ziyandadır;(Asr 103/2)

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Resim---''İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.(Asr 103/3)

*

Nice bir nice bu nefsin muradı
Bu aşkın rengine gel bir boyâne


Bu nefsin hevesi İçte Firavunca RABBlık, dışta Hevâsın İlahlığıdır en sonunda muradı..
Gel sen kestirmeden SIBgatullah AŞKullah BOYASIyla boyan artık da kurtul elinden:


صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ
Resim---''Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn: Allah'ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz.” (Bakara 2/138)

*

Şular kim aşk ile hemrenk oluptur
Oları aldayamaz nakş-ı hâne


Bu Allah Dostları ki NaKKaş-ı Mutlak ALLAH celle celâluhu Sıbgatullahıyla-Allah Boyasıyla hemrenk boyandılar ve her AN ŞeÂNda yeniden Yaratılış NEŞ’esine iştirak HÂLindedirler,
İşte onları Bu Nakışlar Hânesi-Evi yalan DÜNya ve oan tapan nefisler asla aldatmazlar..
Ki onlar her AN yeniden YARATış Şe’Enine şâhid Zikr-i Daimdirler.


Şe’eNULLAH:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---''Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.” (Rahmân 55/29)

“SeBBaha”:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---''YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.” (Cuma 62/1)

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüşRAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..

*

Senin gönlün bu âlem nakşın almış
Kılımazsın taleb ol binişâne


Bu Âlemin Kulluk imtihanındaki tuzak olan Bu Âlemin nefse çok hoş gelen yEM nakışlarını o kadar içten sevmişsinki Kalbine işlemiş,
Bu yüzden bu Nakışları yaratan binişân-nişandan münezzeh Nakkaşı, fASLyın ASLını arayı sormamaktasın!.


*

Önü kafilenin menzile erdi
Yabanda kaldın uş sen sanu sâne


Bu ÂDEM Zürrüyetin başı olan topraktan yaratılan Âdem Babamız çoktan toprak oldu, en yakın deden-babanda oldular, mezar –toprak yutmakta durmadan.
San çiğ, yoz, ham ZANNlarınla sanmalarınla bak şimdi ortada kalakadın çâresizce!..


وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
Resim---''Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ(zannen), innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'â(şey'en), innallâhe alîmun bimâ yef'alûn: Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.” (Yûnus 10/36)

وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِي الأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ اللّهِ إِن يَتَّبِعُونَ إِلاَّ الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَخْرُصُونَ
Resim---''Ve in tutı’ eksere men fîl ardı yudıllûke an sebîlillâh(sebîlillâhi), in yettebiûne illez zanne ve in hum illâ yahrusûn: Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.(En’âm 6/116)

*

Giceler gaflet ile yatma zinhar
Durugel erişigör karbâne


Gecleri seherlerde gaflet içnde yangelip yatma sakın!
Basar-Basîret gözün aç-bekler hele gelecektir MuhaMMedî AŞK KervÂNı elbette..


*

İşini bitir erken kendine gel
Sana göymez ahi şahım zamâne


Yarınlara bel bağlayıp işini-aslî KULLuk görevini erkence şimdiki VAKtında bitir ve kendine gel! Nefsini Bil! Rabini bil!
Sakın kardeşim âhir zamanın san fırsat sağlayacağını zannetmeyesin haa!.


Resim---Bu Zâhiri DÖNüşün Bâtınını GÖRemeyen KÖR NEFS/AKıL ve AN-layamayan Kapalı KALB için Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

*

Hevâsına bu nefsin uyma zinhar
Habib rahmeylemez nefse uyâne


Sakın sakın TEVHİDullahı bırakıp da İKİlik ŞEY-t-ÂNlığı çukuruna düşüp Nefsin hevâsını İlahı etmeyesin ki,
Rahmetenli’l- âlemin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nefsine uyana ne rahmeder ne kefildir ne de vekil unutma!


أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---''E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ: Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?(FurkÂN 25/43)

*

Bezersin teni nefsi bihabersin
Hacalet getirirsin akla câne


Sen durmadan bu beden elbiseni süslemekte ve doyma bilmeyen nefsi beslemektesin!
O kadar ki aklını başına almış AKIL ve CAN bundan utanç duyacak haldesin!..


*

Usan olma azığın endek alma
Sefer kılmak gerekse ol cihâne


Bıkıp usanmadan SONsuz yolculuğun YOLLuğun devşirip topla ve sakın eksik bırakma, lazım ve layık olanlar bildirilmiştir tamamla!
Nasıl olsa o yola er-geç yolcusun gerisin geri Döneceksin bu açık-seçik belidir!..


RABBımıza Her AN “Rucû’ et: DÖN!” EMRini ŞeÂNda şu AN YAŞA İnşâe ALLAH!

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---''“Ya eyyetuhennefsu'l-mutmeinnetu: Ey, RABBine, itaat edip huzûra eren nefis!”” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---''İrci'iy ilâ RABBiki râdiyeten merdiyyeten: RABBine DÖN-üver, sen râzı, O da senden razı olarak.””
(Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---''Fedhulî fî 'ibadî: Gir kullarımın içine!”” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---''Vedhulî cennetî: Gir cennetime!””
(Fecr 89/30)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim BU GÖNÜL

Bu gönül deriçesinde yine bir nur oldu peyda
Aklımı başımdan aldı beni kıldı delü Şeyda


Yine gönül pencersinde bir NûR doğdu-ortaya çıktı,
Aklımı başımdan aldı ben deli bir bülbül eyyledi…



Temamet gönül cihanın o nurun şu'lesi tutdu
Yer ü gök tecelli doldu dağ u taş u ku u sahra


Gönül cihanımı tamamen O NûRun ateş alevi sardı da,
O NûRun tecellîsi, yeri-göğü, dağı taşı, çölü- sahrayı doldurdu..



Ne ki var cemi eşya nikabın götürdü yüzden
Kamusunu gördüm ol Dost ma'şuk oldu her cana


Bütün eşya-ŞEYler gölge kimliklerin soyununca, örtülerin-perdelerin sıyırınca,
O zaman gördüm ki, halkını yaratan HaKK Teâlâ, meğer herbirine CAN olmuş BİZ BİR-İZinde..



Nereye kim bakar isem gözüm anı görür ancak
Görünen oldur hem gören kanı gelsün imdi bina


Külli ŞEYe baktıkça gözümün gördüğü O OLdu ancak ve ancak,
Uyanık-Ayık SiLM AKILLarın görüneni O Oldu, O’nu gerçekten görüp de ez ZÂHİR ALLAH celle celâluhu Şâhidi olanlar nerde gelsinler BİZe..


Ne vücud var, ne âdem, ne zaman var, ne mekan
Ne piş ü pes, ne fevk u taht, ne yesar hod yümma


Ne gölge-izafî mevCÛDlar, ne ÂDEMoğlu, ne zaman ne mekÂN kaldı,
Ne öncesi ne sonrası, ne üstü ne altı, ne solu ne de sağı kaldı..


وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---''Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm: Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.” (Bakara 2/115)

Kamu vahdet oldu kesret, götürüldü nur u zulmet
Dolu arş u ferş tamamet oldu anı görmez ama


Çokluk Kesreti-Karanlığı O NûR Doğunca aydınlandı VAHDET gündüzü oldu,
Yerler gökler ferş ve ARŞ tek O DOLdu.. O’nu ancak körler göremedi..



Meğer Eşrefoğlu Rumî gene kendüden varuptur
Halka bir edna kalıptır pes anındur işbu gavga


"Meğer Âşık Eşrefoğlu Rumî yine kendinden geçti!" derler belki de,
Oysa, bütün insanlar basit bir “ben” kalıbı içinde, CANlar Cenginde, kimlik kavgasında hâlâ O’ndan habersiz ednâ-alçak DÜNyada boğuşup durmaktalar..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimBENİM İŞBU

Benim işbu garib canım aceb düşdü bu sahraya
Yolunu Dost'a varmağa bunu edindi sermaye


Şimdi başımdaki İŞ şu ki, cANımın TEK DERDi o ki;
İlliyinden-Sıladan, Esfeline-Gurbet çÖLÜne atılan bu garib canımın,
Tek derdi-Kulluk imtihanı o ki, yaratan RaBBına RÜCU’-Dostuna SALL-VARma-ULAŞım YOLunu, BİLmeyi-BULmayı- o yolda OLmayı ve vUSLatını YAŞAmayı ANA SERmaye eyledi bu ÂLEMde..


Resim

Meğer bu can bu sevdayı ezelden tuta geldiydi
Yine ol Dost'a varmağa bunu edindi sermaye


Bu beLÂ BÂzarındaki kARA SEVdâyı taa EZELden YÜKLenmiş “ben”liği OLmuştu ZÂTen..
DOSTun DOSTluğuna DOSTça Şâhid olmuş ve de Şâhid TUTulmuş kendi Nefsi Kendi Nefsine..
O ki bu AYRılık karanlığından ÇIKış DOSTa-Sılaya SALL.. Şâhidi oluşta tam teşkilat DENENmekte.. SıRR SaLLavâtı SaLLâtı.. ANA GÖRevi ANA MALı-SERMÂyesi oldu..


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn: Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.(A’râf 7/172)

Resim

Bu sevda bir aceb sevda götürür başına gavga
Nicenin tâc ü tahtını bu sevda verdi yağmaya


İşte bu “benlik” SEVDÂsı, nice CANların CENGindeki cihÂNda,
herŞEY/herKES/herNefs Kaderince-Kadarınca gEÇim Gavgasındadır..
her Avın Avcısı, her Avcının da bir Avcısı vardır..
karlı Dağların ki, Hasan Dağım gibilerin Karakartalı gün gelir karaKARINcaya yem olur.. göklerdeki tacı tahtı yerle bir olur yaa sonUÇta..

bir de madalyonun ARKa yüzü vardır ki;
ÂDEMoğlu kendisine başta yüklenen tüm ESMÂ-seMÂ MÂsiVÂsıyla ANA RAHMinden doğup KÖR Kavgaya gÖZün AÇık bulunca,
Ham AKLını EREN OCAĞında pişirip kemÂL bulup, RÜŞDe ERip,
Giydiği izafî-İğreti- Geçici-Gölge “ben”lik elbisesin sıyırıp İblisilikten kurtulmaya, ŞAH Damarından da AKRABa “gerçek BEN”e SALL SEVDÂsına DÜŞüp, Kendini BİLip, Kendinden geçip, sahte “ben”liğini yağmaya VERmeye AZM ederse sıRR-ı Sıfır kalır, ELde SIFIRla..
İbrahim EDhem DeDemiz kaddesallahu sırrahu gibi…


Resim

Bu sevda dediğin aşktır bu sahra dediğim dünya
Bu sahrada bı esfelden bu aşkdur ilten alaya


Bu kapkara SEVdâ dediğim Ahadî-AhMedî AŞKullahtır..
Bu uçsuz bucaksız kısır DÖNgüde SANılan, dönmüyormuş gibi 1600km/saat HIZZla dönen Yalan DÜN-ya… iMtihan SALLonu.. SıRR Sahrası.. çİLE çÖLÜdür..

Muradullah gereği İmkanla KULLUk İmtihanı için İndirildiğimiz seFÂlet Diyarı ESFELden -en aşağılıktan- “İrci’i-DÖN!” buyurulan ÂLÂ İLLİyyine İLETecek olan da bu AŞKuLLahhtır!.

Esfelin KESRETii.. İlliyyun Vahdeti..

Kur'ân-ı Kerîm'imizde Kesret-Vahdet güzellemeleri vardır..


وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ
وَطُورِ سِينِينَ
وَهَذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ
فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدِّينِ
أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ

Resim---Ve't-tîni ve'z-zeytûn (zeytûni). Ve tûri sînîn (sînîne). Ve hâze'l-beledi'l-emîn (emîni). Lekad halakne'l-insâne fî ahseni takvîm (takvîmin). Summe redednâhu esfele sâfilîn (sâfilîne). İllellezîne âmenû ve amilû's-sâlihâti fe lehum ecrun gayru memnûn (memnûnin). Fe mâ yukezzibuke ba’du bi'd-dîn (dîni). E leysallâhu bi ahkemi'l-hâkimîn (hâkimîne): İncire, zeytine, Sina Dağı'na ve şu emin beldeye yemin ederim ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Fakat imân edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen devâmlı bir ecir vardır. Artık bundan sonra cezâ günü konusunda seni kim yalanlayabilir? ALLAH hüküm verenlerin en üstünü değil midir?"
(Tîn 9/1-8)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bu sûreyi okuyup bitirince:
"Belâ. Ve ene zâlike mine'ş-şâhidin: Bilâkis; ben gerçekten buna şâhidim"
buyurmuştur.

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ
Resim---Kellâ inne kitâbel ebrâri lefî illiyyîn: Hayır; ebrar olanların- iyilerin kitabı, "İlliyîn"dedir.(Mutaffifûn, 83/18)

وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ
Resim---Ve mâ edrâke mâ ılliyyûn: İlliyyûn nedir, bilir misin?(Mutaffifûn, 83/19)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Cennet halkı İlliyyûndakileri gökyüzünde parlak yıldızın görüldüğü gibi görürler" buyurmuştur.
(Kurtubî, el-Câmi li Ahkâmi'l-Kurân, XIX, 263; Ahmed b. Hanbel, IV, 61).

Resim

Niceler işbu sahrada yolun yabana bırakmış
Vatanından cüda düşmüş dolaşmış, dolaşmış bu harabaya


Bu ÂLEMi, Issız-Sessiz-Cansız sanan nice DONmuş-BUZ Akıllar,
ZeRRenin-Atomun her AN yeniden Yaratılış SeBBaha RAKsına iştirak edememiş,
Kendi “benlik” buzluğu zincirleri altında ESİri olduğu geçici GÖRüntüyü gerçek sanarak bu BİZ BİR-İZ Bahçesini OYUN ve EĞLence Ülkesi sanmış,
Gün eğilmiş, Ömür güneşi batmakta o hâlâ ben-sen kavgasında kendi gibi kendileriyle.. Yolu YÂRâNa değil de Yabana vurmuş sarptan sarpa..
ASL SıLAsından AYRı kalmış, başı boş avara kasnak gibi dönüp-dolaşıp durmakta bu mEZARLIKlar HaraBEsinde durmadan…


وَمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Resim---Ve mâ hâzihil hayâtud dunyâ illâ lehvun ve laib(laibun), ve inned dârel âhırete le hiyel hayevân(hayevânu), lev kânû ya’lemûn: Bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan ibarettir. Gerçekten son yurt, işte öz hayat odur. Keşke bilselerdi..” (Ankebût 29/64)

Resim

Velî her sevda aşk olmaz âşıklar diridir ölmez
Ölen Şol kimselerdir kim gönül verdi şu dünyaya


Ey DostcAN!
Şehvetten ŞeHÂDete kemÂL BULmayan her sevgiyi SEVdâdır, AŞKtır ZaNnetme sakın!
ÂŞIKlar onlardır ki ceheNNemlerini Müslüman ederler de Ölmeden Ölürler de YÂRinde Ebedî DİRİdirler..

Ölenler ise zâten ölüyken ölen cesed adamlardırlar.. ki onları öldüren İçlerini DIŞlarına Çıkarıp peşkeş çekİŞleridir..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!”
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

İşte budur MuhaMmedî KULun, Hakikat-ı MuhaMmediyyesi RÜŞDüne ER-İŞi..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini Bilen -> RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

kul ihvÂNi SıRR sERilmez!
çİLE-siz -> SıRRa ERilmez!
SEVmeyene SıRR vERilmez!
haYYu’l- HaYY HÜRü muHARReM!..


ve yine..

Kul İhvânî, sıRR seRilmez
Çilesiz "sıRR"a eRilmez
"ÖLÜ" ler ÖLÜ-r diRilmez
SağlaR Hüseyin.. Hüseyin... aleyhi's-selâm..


Resim

Bu aşkı Hak bu canlara delil olmağa gönderdi
Bulan aşk odun aşk ile hakikat erdi Mevlaya


Bu IŞK-AŞK Dediğimiz o ki, Şah damar-HaBli’l- VERîD den de AKRAB-YaKÎN OL-ANa SALL YOLumuzdur ki, NÛR-u MÎM DELİLimiz OLmakta her AN Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.. GELişi bu Nedenle..
“benlik” ODUNunu-Kendini Bilenler ve burada yakaıp KÜLL kalandlar-hakikat-ı MuhaMMediyyesiyle YAŞAyanlara Anlatılmaz YAŞAnır bir gERçektir AŞK..
Haa.. KÜLLi yakan NÂR-Ateş-ceheNNem yoktur azizim!..


Resim

Gel imdi bul aşkı ki bunda göresin Dost'u
Görenler muntazır olmaz bugün ol Dost'u ferdâya


Şimdi şeÂNullahta ez zÂHİr ALLAH celle celâluhu NûRuyken ŞÂHİdi olup eş ŞEHÎD ALLAH celle celâluhuya.. DOSTta Dostun DOStu ZEVKin Yaşayanlar, ŞÂHİdü’ş- ŞEHÎD olanlar.. Eriştikleri nin ULAŞım SALLını BİL-BUL-OL-YAŞAyanlardır elbette..
YAŞAyana Yanlış Anlatılmaz.. Yaşanmayan Yalan ya kul ihvÂNi Kıtmîrim..

Şahidi olanlar, dün bu gün yarın DERdinden kurtulan her AN ŞÂHİDlerdir..
Muntazır-Bekledikleriyse Kaderin KADARıdır.. ve’s- seLÂMM!..


Resim

Sen ey gönlü kara münkir gider inkarı içinden
Didârım görmeyiser der Hak ol münkir-i amaya


Ey gözün kapayıp GÜNeş yok karanlığına köle BENcil câhil, Nûrau İnKÂR Nârından çık artık! Kafa-Basar GÖZün KÖRlüğü, Kalb-Basîret ÖZün Karanlığından-IŞIKsız ıssızlığındandır..
Er RABB.. el Hakk. El Hayy.. el Huuu.. Açık-SEÇik-ÂŞIKâr..
ALLAH celle celâluhu, ez Zâhir, küllî ŞEY’i gölge..
“ALLÂHU NÛRu’s- SEMÂVÂTi ve’l- ARD” GÜLYÜZün gör artık şimdi şu ÂNda ŞeÂNda.. Haydi SeBBaha rAKsına inşae ALLAH!..
Yoksa maalesef “burada KÖR-seN, orda da KÖR-seN!”


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm: Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.” (Nûr 24/35)

وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً
Resim---Ve men kâne fî hâzihî a’mâ fe huve fîl âhıreti a’mâ ve edallu sebîlâ: Kim bunda (dünyada) kör ise, O, ahirette de kördür ve yol bakımından daha 'şaşkın bir sapıktır.'” (İsrâ 17/72)

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ
Resim---E fe lem yesîrû fîl ardı fe tekûne lehum kulûbun ya’kılûne bihâ ev âzânunyesmeûne bihâ, fe innehâ lâ ta’mal ebsâru ve lâkin ta’mal kulûbulletî fîs sudûr: (Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.” (Hacc 22/46)

Resim

Eğer dersen ki âşıkım bu aşk yolunda sadıkım
Budur bu da'viye mânâ koyasın canı ortaya


Eğer sende diyorasan ki: “ben de ÂŞIKım! AŞK İşinde Sadıkım!”
Benin ANA davam, derdim, bu Âleme GEliş seBeBimve de GİDiş sonUÇum budur diyorsan bunun mÂNÂsı şudur ki;
“CÂNını KURB-ÂN gibi Yatırasın SALLaca Taşına Kardaşımm!” derse kıtMÎRim de..


Resim

Eşrefoğlu Rumî sen bu aşkdan her giz ayrılma
Bu aşk cuşiyledir katre taşup varduğu deryâya


Eyy gönül ÂŞIkı Eşrefoğlu Rumî BaBam bilirİZki sen ASLa AYRılmazsın bu MuhaMMedî meLÂMetin AŞK İzinden-BİZinden DEnİZinden elbette..
Çünki, BİR DAMladan yaratılan Nefs/Akl ERENlerin SÖZ/SOHbet/ZEVK OCAĞInda Kaynar COŞarda-TAŞarda TEK dAMMlamız BULur Dost DER-yâ-Sîn inşae ALLAH..


Resim

Bu aşk bir derd ahıdır gidenin Hakk'a rahıdır
Bu aşka berk yapış zinhar kayıkma dünya ve ukbaya


Sakın ola ki canı dİŞe Takmadan AŞKa atlama,
Bu AŞK ÂŞIKların DERd “ahh!”ı ve de Hakk Yoludur..
Bu AŞK ki AT-EŞ İşidir sıkı yapış yani YANdıkça YAN!..
Sakın dünya ahreti yardıma ÇAĞırmayasın ha… kaykılma-yamulma teneke gibi..

Ve de UNUTmaki hani der ya. kul KırmirimİZ:


DERdlerini DERd EDenler DERdden ÖLDÜler.
DERdlerini ZeVKEDenler ZeVKten DİRİldiler!..
AŞKın Kendidir DİRİlik DELilikte.. meLÂMette ey aziz cAN…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimERİLMEZ YÂRE

Aşk ile viran olan imaret ta ebed
Hardır ol her dü cihan oldu selâmet ta ebed


Bu âlemin imar edilmiş evleri sarayları, şenlikleri, bitmez emelleri AŞK ile viran edilip sonuç olan ebedî hayat göz önüne getirilise artık ebeden, taa sonsuza kadar,
Harabedir-yıkıntıdır bu hayat ki engeldi Hakk olan gerçeğe.. artık iki cihan da ebedî olarak selâmettedir. Kurtuluştur, tehlikeden sâlimdir, korktuklarından, fenalıklardan uzaktır ebeden!..


Resim

Aşk ile aşka uyanlar göre ma'şuk yüzünü
Nef ile nefse uyan oldu melâmet ta ebed


Bu âlemde İlahî AŞKla kurallarına uyanlar-yaşayanlar sonunda Mâşuk olan Yaratanın cemâlini görceklerdir.
Nefsinin hevâsına kulluk edenlerse iki âlemde de kınananlardan olacaktır ebeden!..


Resim

Âşık isen teni terk et canı ko canana git
Tene cana kalanın işi hacalet ta ebed


Gerçekten sen de Âşık isen beden kabıyla uğraşıp durma, yeterince ilgilen ama unutma ki o kab, içindeki için yaratılmıştır, içindeki kendi canın da bir perdedir ki onun daiçinde şahdamarından yakını cÂNÂN-Rabbu’l- Âlemin vardır.
Kendi kimliği sandığı geçici iğreti, izafî tenle canla öümr geçirenlerin neticesi hacalet- utanmadır, utanç içinde kalıtır ebeden!..


Resim

Sen vücudun safhasından yu gider benlik adın
İki cihan devletinden ol feragat ta ebed


Sen ben zannettiğin şu beden-can mevcudunu, imtihan safhası- değişik hâllerden geçişleri olan “benliğim” dediğin ile Yaratan İKİliğinin-şeytanlığının kirini-pasını yıka da gerçek “BEN” olan Yaratını gör!
Bu ise iki caihan, maddî-manevî, benden-nefs-akıl devletinden feragat et- hakkım sandığından vaz geç ki kurtulasın ebeden..


فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtııl vâdil eymeni fîl buk’atil mubâreketi mineş şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbul âlemîn: Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.” (Kasas 28/30)


Var riyaset bütin uşat yire sal namusunu
Halk içinde nefsi hor et bul saadet ta ebed


Senin bu riyaset-kendi başına baş çekişini tümüyle uşat-parçala yere sal-dök namusunu arını korkma!
Halk ise senin kendilerine uymayan bu hallerini hor hakir, kıymetsiz ve depersiz görsünler ki sen ebedî saadete- Allah'ın rızasına ermiş olmaklığa, her istediğine kavuşmuşluğa ulaşasın ebeden..


Resim

Çek mezellet darına kibr ü kine verme aman
Şöhreti ko külli şöhret oldu afet ta ebed


Hep dünya hayatına dönük ve ebedîsana şu nefsini, mezellet- alçaklık ve zelillik dârağacına çek ki, kibri-kinin son bulsun tekrara başına belâ olmasın!
Benlik şöhreti ki her türlüsü her kimdeyse başına afeti- belâyı, musibeti büyük felâketleri getirmiştir ebeden..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim şöhret elbisesi giyerse, ALLAH ona zillet elbisesi giydirir.” buyurmuştur.
(Ömer (ra)dan; Ebu Davûd, Libas 5)

Resim

Kim ki şöhret bendine bunda giriftar olduysa
Akıbet toprak olup kıldı nedamet ta ebed


Bu âlemde nefislerin en büyük imtihan geçidi olan şöhret tuzağına düşenler-tutalanlar ancak toprak olduklarında “eyvah!” derler ama faydasız ebeden pişmnalıktadırlar artık!..


Yürü var dünya ile fahr eyleme Firavn gibi
Bitmez illa ol tefahürden şakavet ta ebed


Sen de artık Firavn gibi dünya ve dünyalıklarınla ile övünüp durma!
Dünyaperestlar bir tutuldumu dünya sevgisine artık Övünme, fahirlenmekten ve şekavetten- her çeşit kötülük, belâ ve zillete düşmekten, haydutluk ve eşkiyalık Sıkıntılarından kurtulamaz ebeden..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.” buyumuştur.
(Beyhekî, İbni Ebiddünya)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünyanızı ıslaha, düzeltmeye çalışınız! Yarın ölecekmiş gibi de ahiret için amel ediniz!” buyumuştur.
(Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eğer benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız da dünya sıkıntıları size ehven gelir ve ahireti dünyaya tercih ederdiniz." buyumuştur.
(Buhârî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya mü'mine mal olmaz. Zirâ dünya mü'minin imtihan yeri ve zindanıdır." buyumuştur.
(Râmuz 206/4)

Resim---Hakim ibn Hızam şöyle demiştir: Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'den istedim; O da bana verdi. Sonra yine istedim, O da bana verdi sonra yine istedim, yine verdi. Bundan sonra: "Bu mal." Buyurdu.
Peygamber (S) bana: "Ya Hakim! Şüphesiz bu mal yeşildir, tatlıdır. Her kim bu malı nefis güzelliği ile hırssız olarak alırsa, o mal kendisi için bereketli, meymenetli kılınır. Kim de bunu nefis düşkünlüğü ile, hırsla alırsa, mal alan için bereketli kılınmaz. O ihtiraslı kişi yiyip de hiç doymayan (köpek açlığı hastalığına tutulmuş) kimse gibi olur. Yüksek el, alçak elden hayırlıdır!"
buyurdu.
(Sahih-i Buhari, Cilt 14, syf.6376)

Resim

Fakr ile fakreyle çün "Elfakrı fahri"der Resul
Mala mülke mağrur olma dime heyhat ta ebed


Dünya malından hırstan uzak kal fajrınla övün ki,

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Fakrım benim fahrımdır. Ben onunla iftihar ederim.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşf-ül Hafâ, 2-87)

Geçici dünya malına mülküne dalıp gurura kapılma yok sa ebeden “heyhat-yazıklar olsun bana!” da kalırsın bak!.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: "Fakrımla fahrederim: fakir oluşumla övünürüm" buyurduğu,
Kulluğun 4 ana sıfatları olan : Acziyet, Fakriyet, Zillet ve İlletten en önemlisi olan Kulluk Fakriyetini anlamak ve yaşamakla övünmemize örnek olup emretmiştir.
Kul olan Fakriyette iken, kulu yaratan elbette Ganiyettedir.
Kulunun kendisini, fiilerini ve hatta dilemelerini dahi yaratan Rabbülâlemin elbet gerçek zengindir.
Yarım nefesle bir an için var gözüken insanoğlu fakirliğini anlarsa kendini bilmiş olacaktır ki Rabbini de bile bile..


Resim---Ata Ebi Rebah şöyle demiştir: Ben ibn Abbas'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Adem oğlunun iki vadi dolusu malı olsa, muhakkak bir üçüncüsünü ister. Adem oğlunun iç boşluğunu (hırslı gönlünü) topraktan başka bir şey dolduramaz. Allah (ihtirastan) tevbe eden kişinin tevbesini kabul eder" buyumuştur.
(Sahih-i Buhari, Cilt 14, syf.6373)

Resim---Ben Abdullah ibnu'z Zubeyr'den Mekke'de minber üzerinde hutbe yaparken işittim; o şöyle diyordu: - Ey insanlar! Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Eğer Adem oğluna altın ile dolu bir vadi verilseydi, o kendisine ikinci bir vadi verilmesini arzu ederdi. Şayet kendisine ikinci bir vadi verilse, üçüncüsünü isterdi. Adem oğlunun iç boşluğunu ancak toprak kapatır. Allah da (hırstan) tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder". Buyurdu.
(Sahih-i Buhari, Cilt 14, syf.6374)

Resim

Cifedir dünya anın tâlibi itler der Nebi
Cife kovan kişinin işi hasret ta ebed


Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dünyayı bir leşe ona hırsla saldıaranları da köpeklere benzetmiştir.
Leş peşinde koşan onu kovalayan kişini işi beden hasrettir. Hasr ise kâr etmeyi bırak anaparayı da yok edip iflas etmektir.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Ed-dünya ci'fetün, tâlibühâ killâbün: Dünya bir leştir ve onun taliplileri köpeklerdir.” buyrmuştur.
( Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, Beyrut 1985)

Burada dikkat edilecek husus leş olan dünyanın haram ve yalanlarıdır yoksa Dünya;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya âhiretin tarlasıdır.” buyurmuştur.
(Deylemî)

Resim

Cid eliyle can gözüne çek mücahit milini
Nefs ile hiç dostluk etme kıl adavet ta ebed


Ciddiyetle çalışarak, hakk ve hayra dönüş cihadında nefsin dünyaya tapıcı gözüne kızgın CiHÂD Milini- İlim ve imanla, sözle, fiille, malla ve canla bütün kuvvetinle çek de onu kör et,
Nefsin hevasıyla sakın dostluğa kalkışma ebedi düşmanındır unutma ve dostum dersen ilahın oluverir;


أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---''E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ: (Ey Rasûlüm) gördün mü, o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona, sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)(Furkân 25/43)


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Küçük cihaddan büyük cihada döndük"
(İmam Beyhakî; Acluni, Keşful Hafa c:1 s:424 H. No:1362; Münavi, Feydul Kadir c:4 s:669 H. No:6107)

Resim---Bir gazve dönüşünde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cihad-ı esğardan (en küçük çihaddan) cihad-ı ekber'e(en büyük çihada) dönüyoruz” buyurunca sahabe: “Ya Resûlullah Cihad-ı Ekber (Büyük cihad) nedir?” sorusuna Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kulun nefsi ile mücadelesidir.” Buyurmuştur.
( Acluni, Keşful Hâfâ c:1 s:425)

Resim

Meskenet ayinesinde bak cemal-i Dost'u gör
Hep hevâlardan beri ol Hakk'a yüz tut ta ebed


Gerçek Hakk KULluğun Fakriyet-Acziyyet-Zillet-İllet Miskinliği AYNasına bakınca knedini değil de Yaratan DOSTun cemâlini gör,
Nefse imtihan için AKLIna yüklenen hevâ-heveslerinden uzak dur ve vechini HAKK Teâlâ’ya dön ebeden!..


El Hakku :
Resim

Resim

Kes enaniyet peşini meskenet sikkiniyle
Kaz çıkar benlik kökünü ardına at ta ebed


Seni hep eşinden sürükleyen“BENlik” bağlarını Miskinlik ERENliği bıçağıyla kes at,
Yüreğindeki Benlik Kökünü sök, çıkar arkana at kurtul ve dönüp bakma ebeden!..



İşbu yolda günde bin kez ger seni öldüreler
Teslim ol yüzün çevirme vir iradet ta ebed


Bu MuhaMMedî Fırka-yı NÂCiyye Yolundan, haktan hayırdan asla ayrılma eğer seni bin defa ger öldürseler de,
Sen halktan HAKK Teâlâ’ya ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle TESLİM ol, iradeni Muradullaha bağla ce katiyen yüz çevirme ebeden!..


Resim

Âşıka bu yolda can virmek gerek elbette kim
Şöyledir bu aşk içinde örf ü adet ta ebed


Kim ki Ahmaklıktan vaz geçip İlahî AŞK Yoluna düşerse bu YOLun töresi, örfü âdeti tektir ve bu YOLda can vermektir taa ebeden!..

Resim

Kim ki can virmedi bunda sa'yi oldu hep heba
Gitmedi nefsinden anın hiç habaset ta ebed


Kim ki bu YOLda can vermedi bütün çalışmaları hebâ oldu, mahvoldu ve işe yaramadı, demek ki o kimsenin nefsindeki habesler-kötülükler, alçaklıklar, yalıtkanlıklar ve kısaca kulluk pislikleri gitmemiştir ebeden!..

Bu YOLda can vermek demek elbette son nefesteki MuhaMMedî Şehâdete iştiraktir..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her kim ki, son sözü Lâ İlâhe İllâllah demek olursa o kimse Cennete girer.” buyurmuştur.
(Nesâî, Cenâze, 4; Tecrit Terc., 4/264)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her kim, Allah’tan başka ilâh olmadığını bilerek ölürse Cennete girer.” buyurmuştur.
(Müslim, Îmân, 10/43)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben Allah’tan başka hak ilâh olmadığına ve benim Allah elçisi olduğuma şehâdet ederim. Bu iki hususta şüphe etmeyerek ve Allah’a bu iki şehâdetle kavuşan her kul, muhakkak Cennete girecektir.” buyurmuştur.
(Müslim, Îmân, 10/44)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ümmetimden kim ki, Allah’a hiçbir şeyi eş tutmayarak ölürse, o kimse Cennete girer.” buyurmuştur.
(Buhârî, Cenâiz, 617; Riyâzu’s-Sâlihîn, 413)

Resim---Bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak teâlâ şöyle buyurmuştur: “Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muâmele ederim.”
(Buhârî, Tevhid, 15; Tirmizî, Tevbe, 1; Müslim, Tevbe,1)

Resim

Eşrefoğlu Rumî her kim pendini tutar ise
Görmeye iki cihanda ol melâmet ta ebed


Ey Hakk ÂŞIK Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu, kim ki bu âlemde nasihatını-öğüdünü-sözünü tutarsa,
Bu âlemde de öbür âlemde de kınananlardan olmayacaktır ebeden!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimAŞK İLE VİRAN

Resim

Yine canım dimağına erişti ol lezzet-i Dost
İki cihan gerekmez çün ele girmez fırsat-ı Dost


Yine benim canımın dimağına aklımın en içine Dostun lezzeti- hakk’ı Hakkça ANlayış zevki ERişti,
Bu öylesine bir Dostun İhsanı fırsat ki iki cihan gerekmez çünkü iki cihanda bunu ANLAyış için yaratılmıştı benim için musahhardı..


Resim

Bana işbu müddeîler nice ta'n ederse etsin
Hele şimdi hasıl oldu bana bunda vuslat-ı Dost


Dava HaKK Teâlâ’nın Dâvet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin iken, kendi kurdukları çöplüklerde ahkâm kesen müddeîler- iddiacılar, davacılar, cedelciler her ne kadar beni ayıplasalar da ayıplasınlar,
Bırak onları işin esası şimdi bana ASLıma vuslat DOSTa ŞeHÂDEt hasıl oldu-peydah olup ortaya çıktı çıktı Tevhidullah!


El Hakku :
Resim

Resim

Ne yerekim bakar isem gözüme görünen oldur
Gelsin ol diyen ki yoktur bugün bunda rüyet-i Dost


Şimdi her nereye bakarsam bakayım gördüğüm her şey “O” oldu,
“DOSTu görmek yoktur diyen kimse gelsinde desin bu HÂLi yaşasında bakalım!..


Muhitte de ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---““ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zâtı-kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.” (Bakara 2/115)

Resim

Basiret gözünü açsın hakikat nazarla baksın
Görsün ol ki nice dolmuş cihana delalet-i Dost


Kelle Gözün Basarıyla göremez, Kalb Gözünü açsın-kullansın basîretiyle, Hakikat Nazarla-BAKtığını Hakkça GÖRmek için baksın da,
Ozaman görsün ki, bu cihÂNı dolduran EŞYÂ diye gördüğü her şeyin ALLAH celle celâluhunun imzaları gibi Kendi VARlığını BİRliğinin birer delili olduğunu GÖRsün!.


Resim

Eşrefoğlu Rumî sana inayet erişti Hak'dan
Yedi iklimine doldu temamet muhabbet-i Dost


Ey Hakk ÂŞIK Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu, sana Hakk Teâlâ'dan KULLuk inâyeti-hidâyeti-selâmeti ihsanı erişti bu âlemde yaşarken,
Alt-üst-sağ-sol-önrka ve ÖZ yÖN-yANlarına 7 İKLimine et TAMM zuhuru hâlinde el MEVLÂ MuhaBBeti DOLdu taştı hamdolsun!


Et Tâmmü :
Resim
El Mevlâ :
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimYİNE CANIM

Eya gafil bu gafletten uyâne
Bu gaflet uykusuna sen de kâne


Ey gaflet örtüsünü başına geçiren gafil bu derin uykudan uyan.
Yıllar geçti gaflete hâlâ bu gaflet uykusuna kanmadın mı, yetmedi mi?


Resim

Ömür gün gün geçersin hoş feragat
Verirsin assıyı her dem ziyâne


Belli bir amaçla belli şartlarda/imkanlarda KULLuk İmtihanı içinde her ANı kıymetli olan bu ÖMRüyün her gününde feragatla- hakkından, şahsî görevlerinden vaz geçerek,
Kâr etmeye geldiğin bu ticarethânede bırak kârı assı-ana parayı kapitali-kulluk görevi aslını-esasını kaybedip hüsrana düştün ömrünü ziyana verdin.


Resim

Nice bir nice bu nefsin muradı
Bu aşkın rengine gel bir boyâne


Bu azgın nefsiyin muradı-temel arzusu nedir ki hevâ-heves peşinden kalmadı,
Gel artık bu nefse AŞK içir ve Allah boyasına boyansın ve EMRullahı yaşasın Rızaullahı arasın..


Not: Hıristiyanlar çocuklarını "ma'mudiye" dedikleri sarımtırak bir suya daldırırlar ve buna "ta'mid" yani "vaftiz" derler. Bunun da bir temizleme olduğunu söylerler ve ne zaman birisi çocuğunu vaftiz ederse, çocuk için: "İşte şimdi hakkıyla Hıristiyan oldu." derler.
Buna karşı Cenab-ı Allah, müslümanlara buyuruyor ki:


صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ
Resim---Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn: Allah'ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz.(Bakara 2/138).

Resim

Şular kim aşk ile hemrenk oluptur
Oları aldayamaz nakş-ı hâne


Şunlar ki Hakk Erenler yolu yolcuları, Aşkullah ile tekrenk olmaktalar,
Bu yalan dunya oyunhânesi i’tibarî-izafî-iğreti-geçici-gölge nakışlarıyla onları ÖMRün SON-UÇu Ölüm/YAKîN gelenedek yollarından saptıramaz ve onları aldatamaz.


وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn(yakînu): Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
(Hicr 15/99)

Resim

Senin gönlün bu âlem nakşın almış
Kılımazsın taleb ol binişâne


Senin gönlün ki misafir gibi geldiği bu yalan dünyaya yerleşip ev sahibiyim sanmı her şeyini İÇine nakış nakış ilemiş.. oysa ÖZün ÖZü RaBB Teâlâ’nın AKReBiydi..
Bu iğreti “ben”lik elbiselerini soyunup ve iç bozkluklarını düzeltip târifi imkansız ZÂTından nişanına, alâmetine, işaretine AKLen ulaşılamayana dÖNmeyi-RüCÛ’ yu neden dilememektesin ey gafil nefis?


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.(Kaf 50/16)

Resim

Önü kafilenin menzile erdi
Yabanda kaldın uş sen sanu sâne


Kafilenin Önü-Âdem aleyhi's-selâm Babamız-Ha aleyha's-selâm Anamız Muradullahın dilediği bildirdiği Mahşer haşrına baştan-çoktan vardı.
Sen se bu nefsiyin şaşkın-taşkın-azgınlığı gafleti içinde söyle böyle sanıp durmaktasın ama mecburen gideceksin ne sanırsan san, zanların sadece özündeki Hakikat-ı MuhaMMediyyenden dışarıda bıraktı seni!


Resim

Giceler gaflet ile yatma zinhar
Durugel erişigör karbâne


Geceler/seherler ki Allah Dostlarının seyr ü süluk kervÂNlarının İsrâ-gece yürüyüşü yaptığı özel zaman dilimleridir.. sen de gün doğanadek horul horul yatıp durma gaflet yorgının başına çekerek.
Bu gafletten geri dur-kaç, koş ve KÂRbÂNe- KÂRcılra-KervÂNa Eriş-yetiş son nefeste bile olsan!



Resim

İşini bitir erken kendine gel
Sana göymez ahi şahım zamâne


Sıhhatin-vaktın var iken hemence-erkence KULLUK GÖRevini yap, uyan-ayık, toparlan ve kendine gel,
Bu ZamÂNenin-zaman içindekilerin sanagöyeceğini-yürekten yanacağını sakın sanma ahi-kardeşim!


Resim

Hevâsına bu nefsin uyma zinhar
Habib rahmeylemez nefse uyâne


Bu nefse kulluk imtihanı gereği fıtraten yüklenen ve uzak durmamız emredilen Hevâ-Hevesinden şiddetle kaçın ve ona asla uyma ve kelâmullahı-EMRullahı DUY Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden..
Tüm MevCÛdların varlık seBeBi ve RAHmet Kaynağı Habibullah Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Rahmet Şefâatından Dışta kalıp Nefsinin hevâ ve hevesine ne yapabilir ki Yaratan BUYruğu çok açık her seviyede akıl anlayacak şekilde;


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn: Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---''E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ: Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?(FurkÂN 25/43)

Resim

Bezersin teni nefsi bihabersin
Hacalet getirirsin akla câne


Sanki Muhtaç-Mecbur-Me’mur-Mahkum ABDullah-Allahın kulu değilmişs de ebedî buradaymışçasına Teni-Nefsi her nimetle doyurur süsler keyfine oynarsın! Kalb ve RUH Âlemlerine körsün ve haber yollarını basar-basîretini kapattın gerçeklerden habersizsin!
Müslüman olmuş Akl-ı Silmve Uyanmış CÂNlanmış bir kimse olsaydın bu halinden utanç duyardın!..


Resim

Usan olma azığın endek alma
Sefer kılmak gerekse ol cihâne


Bu MuhaMMedî MeLÂMet YOLunda, YOLcu OL usanma-bıkma, YOLLuğun-Azığını eksik alma lâzımı-lâyık denkle ve YOLDAŞını ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ve Hakk ERENlerdir.. o Âleme sefer senin keyfine değil senin TERcihin sadece EMRullaha UYup CeNNete, ya da Uymayıp ceheNNeme gitmek..

Ve sen Hakk Dostlarını Tasavvuf Simsarları da sanma, Tevhid Tüccarları da sanma!.
Onlar EL ELE Elektirik direkleri gibi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ALLAH celle celâluhu ELinde ELLeri olanlardır hayy DOST!..


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)

Resim

Gidersen ol uzak yollara bir gün
Azık binit gerek anda gidene


Elbette SüNNetullah gereği senden öncekileri-atalarının iZinden İZler de gidersin çok çok uzak yollara-illere, bu âlemden,
YOLun gereği hakkı DUYan sağlan NEFS Bineği ve Hayra İŞi azık gerek bineceğin hayr-u hasenat bineği gerek..


Resim

Anın menzilleri yolak uzaktır
Azıksız yayalar doymaz binâne


Hakk Teâlaya-mahşere dönüş yollarında konulan-konaklanan nice aşamalar-makamlar- duraklar-dereceler vardır ve ara yolları ham akıl-Nefs için çok uzaktır.
İşte bu yolda burada ekip burada bçip Ekmeğini ÂŞını hazırlamdan bineksiz-azıksız yola çıkanlar nânsız-ekmeksiz nasıl doyacaklarmış?.


Resim

Resul dedi vatan sevmek imandan
Niçün senin hevesin yok vatâne


İ’tibarî-İzafî-İğreti-Geçici-Gölge bir ÂLEM olan şu yalan DÜNyayı vATANın sanma misafir lik görüntülerine aldanma.. ASLına-> SILAna SALL için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem DUY-UY!. Neden Nefsinin ilahlık hevesini ALLAH celle celâluhu KULLuk Hevesine çevir miyorsun?.

Resim

Varıcak ol bekâ mülkün yıkarsın
Dürüşürsün dün ü gün bu virâne


İşin gücün yok gibi varıp gider bu âlemdeki O BEKÂ MÜLKünün EKİNlerini yakar-yıkarsın!
Dün bu gün durmadan şu OYUN ve EĞlence Dünyasıyla sarmaşdolaş içli-dışlı dürülür dürüşürsün!.


Resim

Ömür sermayesini yile verdin
Aceb esrük müsün yahut divâne


Koskoca ÖMÜR SERmayâni YELe verdin nerde KÂR etmek hasrette kaldın!
Anlamadım ki sen sırılsıklam SERhoş musun yoksa AKLın kaybetmiş DiVÂNÂ mısın bu ÂLEMde!.


Resim

Bu dünya fani lezzetleri fani
Bu zişti nice bir sevmek usâne


Bu dünya gel-geç-fâni, nefse çok tatlı gelen lezzetleri de sonucu acı-zehir..
Bu leş-zişt-çirkin-kötü-kabih-ayıplar yurdunu usanmadan sevmek de nedemek durmadan!.


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.” buyurmuştur.
(Beyhekî, İbni Ebiddünya)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünyanızı ıslaha, düzeltmeye çalışınız! Yarın ölecekmiş gibi de ahiret için amel ediniz!” buyumuştur.
(Deylemî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Eğer benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız da dünya sıkıntıları size ehven gelir ve ahireti dünyaya tercih ederdiniz." buyurmuştur.
(Buhârî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya mü'mine mal olmaz. Zirâ dünya mü'minin imtihan yeri ve zindanıdır." buyurmuştur.
(Râmuz 206/4)

Resim---Hakim ibn Hızam şöyle demiştir: Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'den istedim; O da bana verdi. Sonra yine istedim, O da bana verdi sonra yine istedim, yine verdi. Bundan sonra: "Bu mal." Buyurdu.
Peygamber (S) bana: "Ya Hakim! Şüphesiz bu mal yeşildir, tatlıdır. Her kim bu malı nefis güzelliği ile hırssız olarak alırsa, o mal kendisi için bereketli, meymenetli kılınır. Kim de bunu nefis düşkünlüğü ile, hırsla alırsa, mal alan için bereketli kılınmaz. O ihtiraslı kişi yiyip de hiç doymayan (köpek açlığı hastalığına tutulmuş) kimse gibi olur. Yüksek el, alçak elden hayırlıdır!"
buyurdu.
(Sahih-i Buhari, Cilt 14, syf.6376)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dünyayı bir leşe ona hırsla saldıaranları da köpeklere benzetmiştir.
Leş peşinde koşan onu kovalayan kişini işi beden hasrettir. Hasr ise kâr etmeyi bırak anaparayı da yok edip iflas etmektir.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Ed-dünya ci'fetün, tâlibühâ killâbün: Dünya bir leştir ve onun taliplileri köpeklerdir.” buyurmuştur.
( Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, Beyrut 1985)

Burada dikkat edilecek husus leş olan dünyanın haram ve yalanlarıdır yoksa Dünya;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya âhiretin tarlasıdır.” buyurmuştur.
(Deylemî)

Resim

Bu sahrada gelenler bunda yetdi
Ne pir eğlendi burnda ne civâne


Bu uçsuz bucaksız SeBBeha Sahrasında koşarak gelenler, tıfıl bebeler kocalar oldu ömrü bitti eceli yetti ,
Ne yaşlı 90 lık DeDeler ne de 9 aylık Bebeler eğlenip kalbildi çekip gitmek zorunda kaldılar..


Resim

Gelen geçer konan göçer dölenmez
Bu gelmekten murad ne sor gelene


Bu güvercinliğe her konan göçer-uçar, her gelen geçer dolanıp-dolaşıp kalamaz!
Ancak aklını başına al da yeni doğan bebelere çatlayan çekirdeklere bu GELişin Muradını sor! Ki;
Bunu sana ancak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem BİLdireBİlecektir BİLeBİLeceksen!..


Resim

Geleni gör duranı sor ki kimdir
Sora vardığı kimdir şol gidene


GELen kimdir bak-gör! GÖRene var! KÖRe nevar?.. gitmeyip-duarn el BÂKi Teâlâ kim?
Bu gidenler KİMe gitmekteler? Sonunda vardıkları KİM?


وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Resim---Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn: "Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz." (Yâ-Sîn 36/22)

Resim

Cihan zeyrekleri kim geldi gitti
Bu sırdan vermediler bir nişâne


Oysa bu İmkanla İmtihan yurduna nice nice Zevk Ehli Zeyrekler-anlayışlı, uyanık, zeki Hakk Dostları geldi geçti, Hakk’ı Tercih edenlere MuhaMMedî Hasbî Hizmet edip geçip-gittiler de,
Bâtılı ve şerri tercih eden ahmaklara bu yüce SıRRdan bir işaret bir nişan vermediler..


Resim

Velî şunlar ki diriyken ölüptür
Olar erişti bu raz-ı nihâne


Dost kardeşim,
Bahsettiğimiz Hakk Dostları Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin “ölmeden önce ÖL!” Buyruğuna Uymuşlar ve yaşayarak Şâhidullah olmuşlardır.
İşte bu GİZLİ SIRRa Erişenler bu ERENlerde Eli olan baht-ı YÂRlerdir..


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Bu deryâdan bular çıkardı dürri
Olar girdi bu bahr-ı bipayâne


Bu uçsuz-bucaksız, sınırsız sahilsiz KULLUK İmtihanı DERyâsına bu Hakk Dostları GAVVas-DALgıç oldular.. son uçta ise Şartsız şart olan TEVHİDuLLAh İNCİsini en DERİNden-ESfelinden en yüceye-İlliyyine çıkardılar..
Unutma ki, şu ANında GAVs-Gavsu’l- Azamaı vardır ve neticede Eli YEDuLLahtadır… BİZ BİR-iZ ANLAyış BAĞI-Elide budur!..


Resim

Gel imdi sen de ölmezden ön ölgil
İriş tahkike düşme gel gümâne


Bu kadar anlattık gel artık sen de, şu GÜMÂN- Zann- Tahmin-Sanmak-Şüphe etmek BATAKlığına tekrar düşme!
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin “ölmeden önce ÖL!” Buyruğunu DUY- UY ve Uygula ki ÖZündeki tahkik-Hakikatın olan Hakikat-ı MuhaMMedîyyen-Hakk’a ULAŞım YOLUn açılsın- yeşersin çiçeklensin ÂHİRet Meyveleri VERsin Azığın-Katığın-Yolluğun olsun inşae ALLAH!..


Resim

Güman ile iman bir yerde durmaz
Gümanı ko imâne gel imâne


AKLının seni-nefsinin, nefsinin aklını KANDIRarak çürük ZANNlarınla, NAKLi DUYan-UYan Silm AKLını İNANDIRarak elde edilen iki ZID imanla-yalan bir yerde nasıl OLaBİLecekler?..
Bırak artık gümanı da imana gel! “İmanım var!” deyip durma bir daha iman et!.. imanını MuhaMMedî SÜZgeçten GEÇir!..


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْ بِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Resim---Yâ eyyuhâllezîne ÂMENû, ÂMİNû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl(kablu). Ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ: Ey İMAN edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba İMAN (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyle sapıtmıştır.” (Nisâ 4/136)

Resim

Hakikat iş bilinmez ölmeyince
Bulunmaz yol seni bunda salâne


Hakikatu’l Hakkı gerçek Bilen MUradullah HaKK teâlâdır ki bu sanal gibi hayal gibi yalan gibi AKIL Âlemine sığmyan SıRRullahtır ki Ölmeyince ASLına ERilmez!
Seni yaratana rücû’ etmeden Hakka ulaşım imkansızdır bu gölge dünyasında..

Ancak ey mutmain olmuş tahkik MuhaMMedî İMANa ulaşmış NEFS şimdi Dinle Bak:


يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---"Yâ eyyetuhe'n-nefsu'-mutmainneh(mutmainnetu): Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis
(Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---"İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten): Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş bir halde RABBine dön.”
(Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---"Fedhulî fî ibâdî: Artık kullarımın arasına gir.”
(Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---"Vedhulî cennetî: Cennetime gir.” (Fecr 89/30)

Resim

Nice elfaz-ı mânâ bahs edersin
Serabu su sanıp düşdün yabâne


Kısır felsefik aham aklın labirentlerinde içi boş harflerle nice nice Mânâ sözleri açar konuşursun sen!
Çile çölündeki hayalleriyin serabını “SU” Zannedip yaban ellerde bir ömür dolaşıp durdun ve yüreğindeki MuhamMMedî Hakikat Kevserinin örtüsünü kaldırmayı denemedin ahmakça!..


Resim

Eğer yüz yıl seraba sen seğirtsen
Kalasın şöyle teşne yâne yâne


Velev ki 100 daha yaşasan ve durmadan SU sandığın hayal denizi SERABına koşsan da yine teşnesin-SUSUzSUn!.. hemde ciğerin yana yana koşar durursun!.

Resim

Amel kıl ilm ile ko kıyl ü kali
Geç aldanma bu kuru ad ü sâne


Bu kurulaf dedi-kodularını bir yana at da MuhaMMedî İLM-Edeb-İrfÂN-ErkÂNla İman edip İmanını AMELinle isbat et!.
Geç bu boş hayal laflarından, aldanma ahayal sanına-umuduna asılsın şöhretlilerine ve şöhretine.. gerçeğe dön ve yaşa!..


Resim

Enaniyyet sebilin sil gözünden
Hakikat göz ile bak bu cihâne


Geçen ömrünce İzlediğin-GÖZlediğin “benlik yolun”dan gözünü çek artık!
Bu cihÂN Ez ZÂHİR ALLAH celle celâluhu Zuhuratıdır.. SeBBaha Şe’Eni.. Şehâdet ÂLEMi olan Nurullahtır küllî şey!..

AKLen hayatın zÂHİRine fiilen İŞTİRAKle cİSİMde cÂN cihÂNında, DevrrÂN-SeyrÂN-CevlÂN CEM’i CüNBüşü..

RABBimizden her ÂN GEL-iş ve DÖN-üş ŞE’Nliği,
şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi): Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.(Cuma 62/1)

Muhitte de ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.(Nûr 24/35)

Resim

Göresin şemsi her zerrede zâhir
Her eşyada görüne Hak ayâne


AKLın İkiliğini Müslüman eder NAKle uydurursan Şe’ENuLLAH Şemsini-NÛRullah Güneşini her ZeRRede açıkça görüsün ve Tesbihine iştirak edersin Aklen-Naklen..
İşte o zaman okursun ALLAH celle celâluhu nun sanki İmzası gibi her ŞEYlerde HAKK Teâlâ SAN’atını NÛRunu…


Resim

Sana sen ben demekten utanasın
Olasın sen dahi gele lisâne


Gerçek Mütekellim “BEN” buyuran ALLAH celle celâluhudur.
Bu izafî-İ’tibarî-gel-geç “ben” liğini öne sürüp durma Hakktan utan!
“SEN” dediğin kimdir ki “sen”liğini anla ve söyle dilinle Aklına!..


إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.” (TâHâ 20/14)

Resim

Özünden ol saat fani olasın
Uruc eyleyesün heft asümâne


Bunu ANLAdığın saatte “ben” dediğin her şeyin FÂNİ olduğunu YAŞArsın, misafir gibi hareket edersin!
O zaman Nefsin 7 kat gönül göklerinde 7 letâif seyr ü sülukuna başlarsın!.


Resim

Fenâdan bir bekâya eresin kim
Niteliği anın gelmez beyâne


Fenâfinnefsten Fenâfillah ve sonunda bekâbillaha ereceksin ki bunun niteliğini-niceliğini beyan edip açıklamak imkansızdır.
Hak ERENlerin: “Bilen demez, diyen bilmez!” hak sözü budur..


Resim

Eğer hasıl olursa bu makamat
Varıp seyrin erişe lamekâne


Gerçek MuhaMmedî bir Kâmil hasbî Hizmetçi hizmetinde bu kademeler-dereceler- Nefsî tekemmül makamlarını tamamlarsan,
Bu imkan-mekan âleminden lâ-MekÂN olan mekansız kul için imkansızlık âlemine ulaşıp seyrine kavuşursun!.


Resim

Çağırıp Eşrefoğlu Rumî eydür
Saladur gelsin ol câne kıyâne


Bak ben Âşık Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu, san “eyy kardeş!” diye çağırıp SELÂ etmekte ses SALLmaktayım ki,
Bu sahtekâr dünya tapıcılığı câzip çekiciliğini yenebilen Nefsini bu aşrı her şey için Şehvetinden geçerek CANına kıyanlar gelsin ki ötekiler zaten gelemezler!.


Resim

Gözünden götüren benlik hicabın
Göre kim aşina kimdir bigâne


Kim ki Kafa gözü-basarının PASını- benlik perdesini silerse, kalb Gözü-basîret pisi SİSini dağıtırsa görülebilecektir kimin HAKK Teâlâyı TANıyan yada biğane kalan- Hakk’a kayıtsız-âlâkasız-aldırışsız-yabancı kalanların kimler olduğu..

Resim

Bize can verene gerek budur söz
Sözümüz yok bizim câne kıyâne


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ALLAH celle celâluhu YOLunda BİZi kâmil Mürşid bilip de canın Kurban edercesine UYANlarımıza gerekli olan-lâzım-lâyık SÖZ budur.
Sözümüzü dinlemeyip 3 günlük dünya ve dünyaperestler peşinde koşup canını-ömrünü telef edenlere elbette szöümüz yoktur..


Resim

Şular kim öldü bu yolda ecelsiz
Olar erişti ömr-i cavidâne


Sonuç o ki, bu HAKK YOLUnun hak Yolcuları Ecel ölümlerini beklemeden her ÂN ŞeÂNullahta yeniden Yaratılış İÇinde Ölüp Dirildiler de sonsuz-ebedî ÖMRe ulatılar Şâhid oldular Hakka elhamdulillahirabbilâlemîn..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

EY HEVÂSINA TAPAN

Resim

Ey hevâsına tapan
Tevbeye gel tevbeye
Hakk'a tap Hak'tan utan
Tevbeya gel tevbeye..


Ey şu sanal/yalan dünyâda nefsinin hevâ/akılsız-nakilsiz istek, arzu ve gelip geçici heveslerine tapan Tevbeye gel tevbeye..
Yaratanın HAKK Teâlâ'ya tap HAKK Teâlâ'dan utan Tevbeye gel tevbeye..


أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---''E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ: Hevasını ilâh edinen kişiyi gördün mü? Yoksa sen mi ona vekil olacaksın?
(Furkân 25/43)

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Resim---''İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ: Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, ALLAH seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve ALLAH, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir
(Furkân 25/70)

وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Resim---''Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm: Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
(YâSîN 36/61)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Şu üç şey insanı felakete sürükler: Hasislik, nefse uymak, kendini beğenmek.” buyurdu.
(Ebu Nasr, Hakim-i Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Aklın alâmeti, nefse hâkim olup öldükten sonra gerekenleri hazırlamaktır. Ahmaklık alâmeti nefse uyup, ALLAH’tan af ve merhâmet beklemektir.”buyurdu.
(Tirmizî)

Resim

Nice nefse uyasın
Nice dünya koğasın
Vakt ola usanasın
Tevbeye gel tevbeye!..


Sen ne zamana kadar Dünyâya tapıcı NEFSine uyacaksın!
Ve Son-Uçta bir leş olan dünyânın peşinde kovalayacaksın durmadan!
Vakti gelince-imkânlarını kaybedince göreceksin ki usanıp bıkacaksın! Tevbeye gel tevbeye!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : “Ed-dünyâ ci'fetun, tâlibuhâ killâbun: Dünyâ bir leştir ve onun tâliplileri köpeklerdir.” buyurmuştur.
( Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, Beyrut 1985)

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---"E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ: Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?
(Furkân 25/43)


أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا
Resim---''Em tahsebu enne ekserehum yesmeûne ev ya’kılûn(ya’kılûne), in hum illâ kel en’âmi bel hum edallu sebîlâ(sebîlen): Yoksa onların çoğunun, işittiğini veya (böylece) akıl ettiğini mi sanıyorsun? Onlar sadece hayvanlar gibidir. Hayır, onlar sebîlden (yoldan) daha çok sapanlardır.
(Furkân 25/44)

Resim

Nice beslersin teni
Yılan çiyan yer anı
Ko teni besle canı
Tevbeye gel tevbeye..


Mikroskopta zor görülen bir damlacım meni/sperm iken çamuru sıvadıkça semirdin 100 kilo oldun güyâ..
Sonuçta toprağa soktuklarında yılan çiyan yiyecek leşini..
Bırak şu teni/bedeni beslemeyi de canını/ruhunu doyur HaKK’ı DUY UY!.. Tevbeye gel tevbeye!..


أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Resim---E ve lem yere'l-insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn: İnsan, onu bir nutfeden nasıl yarattığımızı görmedi mi? Sonra da Bize (karşı) apaçık hasım (düşman) oldu.
(YâSîn 36/77)

Yılan-çıyan ve haşerâtın kabirde ölüyü ısırması ve sokması:

Peygamberimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Tâhâ Sûresi'ndeki:[/color]

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
Resim---Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevme'l-kıyâmeti a’mâ: Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.
(Tâhâ 20/124)

"...Muhakkak onun için dar bir geçim vardır."

Âyetinin kabir azâbı hakkında indiğini haber vererek: "ALLAH'a yemin olsun ki, ona (kâfire) doksan dokuz tinnîn gönderilir (saldırtılır). Tinnîn nedir bilir misiniz? Her birinin dokuz başı olan doksan dokuz yılan. Kıyâmet gününe kadar onun cismine üfürürler, sokarlar ve onu tırmalarlar. " buyurmuştur.
(Beyhakî, İsbatu Azabul Kabr, v. 32 a; İbn Kesîr, Tefsir, c. III, s. 169; Gazzâlî, îhyâ, c. IV, s. 484.)

* Ebû Sa'id el-Hudrî de: "Buradaki dar geçimden kasıt, doksan dokuz Tinnin'in (ejderhanın) onu kabrinde sokmasıdır." demiştir.
(Beyhakî, İsbatu Azabul Kabr, v. 31 b.)

Resim

Sen teni sandın seni
Bilmedin senden teni
Odlara yaktın canı
Tevbeye gel tevbeye..


Sen kendini sâdece şu gördüğün bir et torbası zannettin/sandın.
Vücudunu/tenini kendin sandın oysa o TEN denilen RUHuyun ÂLETi idi.. ve sen Beden/Dünyaya tapıcılıkla ebedî ceheNNem ateşini tercih ettin yaptıklarınla ve de taptıklarınla.. Tevbeye gel tevbeye!..


Resim

Sen dünya-perest oldun
Nefsin ile dost oldun
Sanma dirisin öldün
Tevbeye gel tevbeye..


Sen tüm Nimetullahı kullanarak ve ebedî yaşayacakmışsın gibi Dünyaya Tapıcı ve onun kulu oldun!
Nefsin KULLUK İmtihanı gereği Dünyâ'ya meyli sana BİLdirildiği halde sen ona uyup boyundurğuna GİRdin!
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Duyup ÖLüp DİRİlmedin.. her zaman sanal/ÖLÜ yaşadın..
Kul ihvÂNimin KÖYünde derler ya: “ÖLÜ Ölmüş!..”
Haktır ÖLÜyken ebeden ÖLüp gideceksin leşinle birlikte… Tevbeye gel tevbeye!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem!:“Mûtû kable en temût: ÖLmeden önce ÖLünüz!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Gör bu müekkilleri
Yazarlar hayr u şerri
Günahdan olgıl beri
Tevbeye gel tevbeye..


İki omzunda her AN GÖZcü olan Kiramen Katibin/Müekkil Melekleri/ sevab-günah YAZIcılarını gör ve unutma.. Videoya alınmakta her NEFeslik ömrün her AN!.
Nefsine uyp yapmakta olduğun yasak/günahlardan elini çek artık da Tevbeye gel tevbeye!..


"Kirâmen Kâtibin'' Şerefli Yazıcılar adı verilen ve her insanın yanında bulunan bumeleklerden iki tâne bulunmaktadır İnsanın sağında ve solunda her an insanla berâber olan bu iki melek, yapılan iyi ve kötü işlerin tamâmını bir film şeridi gibi kaydetmektedirler


وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
Resim---Ve inne aleykum le hâfızîn:Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.
(İnfitâr 82/10)

كِرَامًا كَاتِبِينَ
Resim---Kirâmen kâtibîn(kâtibîne): Şerefli yazıcılar (kaydediciler) olarak.
(İnfitâr 82/10)

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ
Resim---Ya’lemûne mâ tef’alûn: Yaptığınız şeyleri bilirler.
(İnfitâr 82/10)

Ve yine Kur'ân-ı Kerîm'imizde:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min habli'l-verîdi: Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.
(Kâf 50/16)

إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
Resim---İz yetelakkâ'l-mutelakkîyâni ani'l-yemîni ve ani'ş-şimâli kaîdun: O zaman, sağda ve solda oturan iki telâkki edici (tesbit edici melek), (amelleri) tespit ederler.
(Kâf 50/17)

مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Resim--- Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun: Bir söz söylenmez ki, onun yanında hazır gözetleyiciler (tarafından tespit edilmiş) olmasın.
(Kâf 50/18)

Resim

Ey miskin âdemoğlu
Usan tutma âlemi
Esmeden ölüm yeli
Tevbeye gel tevbeye..


Ey MiSKin -> Muhtaç-Mecbur-Me’mur ve Mahkum olan Âdemoğlu,
Sınırlı ve sorumlu şu İmtihan Âlemine sıkısıkı sarılıp durma ve usan/bık artık bu bitmez EMELLerinden..
ÖLüm yeli eserse yerle bir EDECEK unutma!.. Mezarlar bir bak da Tevbeye gel tevbeye!..


Resim

Ölüm gelicek naçar
Dilin tanını şaşar
Erken işini başar
Tevbeye gel tevbeye..


ÖLÜm elide olmadan/çaresiz kalıp mutlaka gelecektir ve de dilin, ölüm susuzluğundan dolaşır da şâhid olup da TANıdıklarını karıştırır.. ihlasszı konuşmalrı kaybolur gider..
Sen en iyisi fırsat var iken HaKK’a Tap da Hayrı yap! VAKTının kıymetini bil!.. Tevbeye gel tevbeye!..


UNUt/ma!..

Resim

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Resim---''Kullu nefsin zâikatu'l-mevt(mevti), ve neblûkum bi'ş-şerri ve'l-hayri fitneh(fitneten), ve ileynâ turceûn: Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, hayır ve şerr fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz.(Enbiyâ 21/35)

Resim

Göçer bu dünya kalmaz
Ömür payidâr olmaz
Son pişman assı kılmaz
Tevbeye gel tevbeye..


Bu var gözüken ASLın sanal fASLI DÜN-ya Âlemi kimseye kalmaz!
Bu Ömür hep sürekli Pâyidar/İyice yerleşmiş, devamlı sürüp gitmez!
Son pişmanlık fayda vermez Tevbeye gel tevbeye!..



كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---Kullu men aleyhâ fân(fânin): Bütün kişiler (insanlar ve cinler) fânidir (yok olucudur)
(Rahmân 55/26)

Resim

Tevbe suyuyla arın
Dimegil bugün yârın
Göresin Hak didârın
Tevbeye gel tevbeye..


KuLLuk ABDestini Tevbe SUYu ile al ve geciktirme deme ki: “bu gün yarın YAParım!”
CemÂLuLLahı görmek dilemektesin o HÂLde böyle yap!.. Tevbeye gel tevbeye!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Bir kimse, işlediği günaha tevbe edince, ALLAHu Teâlâ meleklerine buyurur ki: "Şu kimseye bakın, günah işledi, günâhın cezâsını veren ve affeden bir RABBi olduğunu hatırlayıp tevbe etti. Şâhit olun ki onu affettim." Buyurur” buyurdu.
(Buharî)

Resim

Eşrefoğlu Rumî sen
Tevbe kıl erken uyan
Olma yolunda yalan
Tevbeye gel tevbeye…


Ey Eşrefoğlu Rumî kaddesallâhu sırrahu,
Sen de VAKTını BİL ve her AN Tevbe et!
Erkence ER/Rüşdüne ER de KULLUK YOLUnda yalancılardan olma Tevbeye gel tevbeye!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar” buyurmuştur.
(Gazâlî, IV, 494; Gazâlî, "İnsanlar uykudadırlar" ifadesini hadis olarak kullanmıştır. İhya, IV, 23; Irâkî, merfu hadisler arasında bulamadığını, Hz. Ali'ye nispet edildiğini söylemiştir. İhya, IV, 494.; İbn Arabi'nin el-Fütûhâtu'1-Mekkiyye, Fütuhat, 1,207; Bursevî, Kenz-i Mahfi'sinde)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Mûtû kable en temûtû: ÖLmeden önce ÖLünüz!”
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

İşte budur MuhaMMedî KULun, Hakikat-ı MuhaMMedîyyesi RÜŞDüne ER-İŞi..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

EY HEVÂSINA TAPAN!


Resim
Ey hevâsına tapan
Tevbeye gel tevbeye
Hakk'a tap Hak'tan utan
Tevbeya gel tevbeye..


Ey şu sanal/yalan dünyâda nefsinin hevâ/akılsız-nakilsiz istek, arzu ve gelip geçici heveslerine tapan Tevbeye gel tevbeye..
Yaratanın HAKK Teâlâ'ya tap HAKK Teâlâ'dan utan Tevbeye gel tevbeye..


أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---''E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ: Hevasını ilâh edinen kişiyi gördün mü? Yoksa sen mi ona vekil olacaksın?
(Furkân 25/43)

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Resim---''İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ: Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, ALLAH seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve ALLAH, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir”
(Furkân 25/70)

وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Resim---''Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm: Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.”
(YâSîN 36/61)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Şu üç şey insanı felakete sürükler: Hasislik, nefse uymak, kendini beğenmek.” buyurdu.
(Ebu Nasr, Hakim-i Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Aklın alâmeti, nefse hâkim olup öldükten sonra gerekenleri hazırlamaktır. Ahmaklık alâmeti nefse uyup, ALLAH’tan af ve merhâmet beklemektir.” buyurdu.
(Tirmizî)

Resim
Nice nefse uyasın
Nice dünya koğasın
Vakt ola usanasın
Tevbeye gel tevbeye..


Sen daha ne zamâna kadar nefsinin bitmez hevesine uyacaksın!
Dünyâ derdine düşüp ebedî yaşayacak gibi peşinde koşacaksın!
Gün gelecek ki elin ayağın tutmayıp peşinde koşamayacaksın!
Sen en iyisi vakit varken tevbeye gel tevbeye!..


إِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْأَرْضِ زِينَةً لَّهَا لِنَبْلُوَهُمْ أَيُّهُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا
Resim---İnnâ cealnâ mâ ale'l-ardı zîneten lehâ li nebluvehum eyyuhum ahsenu amelâ(amelen).: Muhakkak ki Biz, yeryüzünde olan şeyleri, onların hangisi daha güzel amel edecek diye imtihan etmemiz için, ona (arza) ziynet kıldık.” (Kehf 18/7)

وَإِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا
Resim---Ve innâ le câilûne mâ aleyhâ saîden curuzâ(curuzen). : Ve muhakkak ki onun (arzın) üzerinde olan şeyleri, kuru toprak yapacak olan elbette Biziz.”
(Kehf 18/8)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Eğer benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız da dünya sıkıntıları size ehven gelir ve ahireti dünyaya tercih ederdiniz." buyurdu.
(Buhârî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Dünyâ ile aramızda bir münâsebet yok. Zira ben dünyâda yaz gününde yola çıkan yolcu gibiyim. Yolcu yolda bir ağaç gölgesinde biraz istirahat eder, sonra gölgeyi terk edip gider. Ben de yoluma devam edeceğim " buyurdu.
(Hâkim)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Dünyâ mü'mine mal olmaz. Zirâ dünya mü'minin imtihan yeri ve zindanıdır." buyurdu.
(Râmuzu’l- Hadis, 206/4)

Resim
Nice beslersin teni
Yılan çiyan yer anı
Ko teni besle canı
Tevbeye gel tevbeye..


Ömür boyu besleyip durduğun bu tenini yarın mezara giridiğinde yılan-çıyan-böcekler yiyecekler!
Can ise ahrete hesab vermeye gidecek sen bedenini beslemeyi bırak da CANını besle Hakk’ı DUY da Hayra UYy!. Tevbeye gel tevbeye!..


Resim
Sen teni sandın seni
Bilmedin senden teni
Odlara yaktın canı
Tevbeye gel tevbeye..


Sen bu kanlı kafes tenini bedenini sen-kendin sandın!
Can-seni bilemeyince leşe tapıcı her emrini yapıcı oldun!
Sonunda Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm-i ateş hayâtı yaşayıp CANını ateşlere-cehenneme attın! !. Tevbeye gel tevbeye!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---Yâ eyyuhâ'lleżîne âmenû tûbû ila(A)llâhi TEVBETEN NASÛHAN ‘asâ rabbukum en yukeffira ‘ankum seyyiâtikum ve yudḣilekum cennâtin tecrî min tahtihâ'l-enhâru yevme lâ yuḣzillâhu'nnebiyye velleżîne âmenû me’ahu nûruhum yes’â beyne eydîhim ve bieymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûranâ vaġfir lenâ inneke ‘alâ kulli şeyin kadîr(un): Ey îman edenler, ALLAH'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, ALLAH kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün ALLAH, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: “RABBimiz nûrumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin.”
(Tahrîm 66/8)

Resim
Sen dünya-perest oldun
Nefsin ile dost oldun
Sanma dirisin öldün
Tevbeye gel tevbeye..


Sen Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi DUYup UYmadın..
Nefsine yüklenen ebedî dünyâya tapıcılığı geçemedin!
ASLında bu hâlinle sen bir robot gibi diri gözüken ÖLÜsün ve vakit varken tevbeye gel tevbeye!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem!: “ Mûtû kable en temûtû : ÖLmeden önce ÖLünüz !” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfu’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Dünyâ sevgisi her çeşit hatâlı davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar." Buyurdu.
(Rezin ilâvesidir. Beyhakî Şuabu'l-Îman'da kaydetmiştir. Hadisin ikinci yarısı Ebû Dâvud'da tahric edilmiştir; Edeb 125, (5150); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/242.)

Resim
Gör bu müekkilleri
Yazarlar hayr u şerri
Günahdan olgıl beri
Tevbeye gel tevbeye..


Sağ-sol omzundaki yazıcı meleklerin her nefesini ve İşlerini kayda geçtiğini ve hesâbının sorulacağını anla artık!
Senin her AN işlediğin hayrı ve şerri kaydedip-yazarlar!
Bunu ANLA da günahlardan el çek ve tevbeye gel tevbeye!..


Müekkeil:Vekil tâyin eden. İşine vekilini ikâme eden. İşleri için başkasını yerine bırakan.

Kirâmen Katibîn (Değerli Yazıcılar): Her insanın iki omzunda iyilik ve kötülüklerini yazan, istisnâlar hariç kuldan hiç ayrılmayan yazıcı melekler vardır.

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
Resim---Ve inne aleykum le hâfızîn(hâfızîne).: Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.”
(İnfitâr 82/10)

كِرَامًا كَاتِبِينَ
Resim---Kirâmen kâtibîn(kâtibîne).: Şerefli yazıcılar (kaydediciler) olarak.”
(İnfitâr 82/11)

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ
Resim---Ya’lemûne mâ tef’alûn(tef’alûne).: Yaptığınız şeyleri bilirler.”
(İnfitâr 82/12)

إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
Resim---İz yetelakkâ'l-mutelakkîyâni ani'l-yemîni ve ani'ş-şimâli kaîdun.: O zaman, sağda ve solda oturan iki telâkki edici (tesbit edici melek), (amelleri) tespit ederler.”
(Kâf 50/17)

مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Resim---Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.: Bir söz söylenmez ki, onun yanında hazır gözetleyiciler (tarafından tespit edilmiş) olmasın.”
(Kâf 50/18)

Resim
Ey miskin âdemoğlu
Usan tutma âlemi
Esmeden ölüm yeli
Tevbeye gel tevbeye..


Ey Miskin-Muhtaç-Mecbur-Me’mur-Mahkum- Âdemoğlu!
Bunca yıllarını Dünyâ peşinde harcadın artık usan bık da,
Ölüm yeli elin-ayağını, aklın-fikrini tarumâr etmeden tevbeye gel tevbeye!..


Resim
Ölüm gelicek naçar
Dilin tanını şaşar
Erken işini başar
Tevbeye gel tevbeye..


Er geç ölüm gelecektir bu hayâtın TEK gerçeğidir..
Bülbül gibi her şeyi şakıyan Dilin o gelince tanıdığı sözleri tanımaz olur ve şaşar kalır!.
Sen aklını başına al da KULLuk görevini başarmaya bak ve tevbeye gel tevbeye!..


"Küllü nefsün zaikatül mevt: her NEFS ÖLÜmü Tadacaktır!"

Kur'ân'da üç sûrede geçmektedir:

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
Resim---Kullu nefsin zâikatu'l-mevt(mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevme'l-kıyâmeh(kıyâmeti), fe men zuhziha ani'n-nâri ve udhıle'l-cennete fe kad fâz(fâze), ve mâ'l-hâyâtu'd-dunyâ illâ metâu'l-gurûr(gurûri).: Her nefs, ölümü tadıcıdır ve lâkin ecirleriniz (amellerinizin karşılığı) kıyâmet günü ödenir. O vakit kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa o takdirde o kurtulmuştur. Ve dünyâ hayâtı, aldatıcı metâdan başka bir şey değildir.”
(Âl-i İmran 3/185)

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Resim---Kullu nefsin zâikatu'l-mevt(mevti), ve neblûkum bi'ş-şerri ve'l-hayri fitneh(fitneten), ve ileynâ turceûn(turceûne).: Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, hayır ve şerr fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz.”
(Enbiyâ 21/35)

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Resim---Kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn(turceûne).: Bütün nefsler ölümü tadıcıdır. Sonra Bize döndürüleceksiniz.”
(Ankebut 29/57)

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---Kullu men aleyhâ fân(fânin).: Bütün-her canlı kişiler (insanlar ve cinler) fânidir (yok olucudur).”
(Rahmân 55/26)

kullu men: bütün kişiler, bütün bilinçli varlıklar, bütün insanlar ve bütün cinler, herkes..

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ
Resim---Ve nufiha fîs sûri fe saıka men fîs semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), summe nufiha fîhi uhrâ fe izâhum kıyâmun yanzurûn(yanzurûne).: Ve sur'a üfürülmüş, ALLAH'ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olanlar-kim varsa hepsi düşüp- ölmüşlerdir. Sonra ona (sur'a) bir defa daha üfürüldüğü zaman onlar ayağa kalkarak bakınırlar.
(Zümer 39/68)

Resim
Göçer bu dünya kalmaz
Ömür payidâr olmaz
Son pişman assı kılmaz
Tevbeye gel tevbeye..


Bu dünyâya gelen herkes Göçer Yörükler gibidir. Bu gün burada yarın orda..
Ömür kimselere devamlılık yolu açmaz ve önünü keser bir gün..
Son pişmanlık kimseyi assı kılmaz-koruyup esirgemez tevbeye gel tevbeye!..


Resim
Tevbe suyuyla arın
Dimegil bugün yârın
Göresin Hak didârın
Tevbeye gel tevbeye..


Tevbe suyuyla arın-gönül abdestini al-kulluk görevine dön!
Bu gün yarın diye ipe un serip durma ve fırsatı kaçırma!
Eğer gertçekten Yaratanın cemâlini görmek dilersen tevbeye gel tevbeye!..


HAKK Teâlâ didârın GÖRmek:

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
Resim---Vucûhun yevme izin nâdıreh(nâdıretun).: İzin günü pırıl pırıl yüzler vardır.” (Kıyâme 75/22)

إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
Resim---İlâ rabbihâ nâzıreh(nâziretun).: RABB'lerine bakan.”
(Kıyâme 75/23)

كَلَّا إِنَّهُمْ عَن رَّبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّمَحْجُوبُونَ
Resim---Kellâ innehum an rabbihim yevmeizin le mahcûbûn(mahcûbûne).: Hayır, muhakkak ki onlar izin günü RABB'lerinden elbette perdelenmiş olanlardır (RABB'lerini göremezler).”
(Mutaffifin, 83/15)

Hadis-i şeriflerde Rü’yet:

Suheyb radiayallâhu anhu: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Cennet halkı cennete girdiği zaman, şanı yüce ALLAH: “Başka bir arzunuz var mı, onu da (size yaptığım diğer ikramlarıma) ekleyeyim?” diyecek. Onlar ise, “Yüzlerimizi sen ak etmedin mi? Bizi cennete sen koymadın mı? Cehennemden bizi sen kurtarmadın mı? (artık ne isteriz ki!)” derler. Bunun üzerine ALLAH perdeyi kaldırır ki, onlar aziz ve celil olan RABBlerine bakmaktan daha güzel/daha sevimli bir şey verilmemişlerdir.” Buyurdu sonra da:

لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---Lillezîne ahsenû'l-husnâ ve zîyâdeh(zîyâdetun), ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilleh(zilletun), ulâike ashâbu'l-cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).: “İyi ve güzel davranışlarda bulunanlara en güzel mükâfat (cennet) ile daha da fazlası (ALLAH’ın cemalini görmek) var. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.” (Yûnus,10/26) âyetini okudu”
(Müslim, İman, 297-298)

Resim---Ebu said el-Hudrî radiayallâhu anhu’nun bildirdiğine göre, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki ALLAH celle celâluhu, cennet halkına: “Ey cennet halkı!” diyecek, onlar ise, “Buyurun, ey RABBimiz! Emrinize amâdeyiz, izninizle size itaat etmeye hazırız, bütün hayır senin elindedir” diye cevap verirler. ALLAH celle celâluhu: “(size yaptığım ikramlara) Razı oldunuz mu?” diye soracak.. Onlar da “Nasıl râzı olmayız ki, ey RABBimiz! Mahlûkâtından hiç kimseye vermediğini bize verdin” diye cevap verirler. ALLAH celle celâluhu: “Verdiklerimden daha iyisini vereyim mi?” buyuracak, onlar ise, “Yâ RABB! Bize verdiğinden daha iyisi ne olabilir ki!” derler. Bunun üzerine ALLAH celle celâluhu: “Artık bundan böyle benim rızam hep sizinle olacak ve ben sizden asla gücenmeyeceğim” diye buyuracaktır”(Müslim, Cennet, 9)

Resim
Eşrefoğlu Rumî sen
Tevbe kıl erken uyan
Olma yolunda yalan
Tevbeye gel tevbeye…


Ey Eşrefoğlu Rumî sen RaBBına tevbeni sun da erken uyan!
Kulluk yolunda Bezm-i Elest sözünde dur da yalancılardan olma tevbeye gel tevbeye!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

HEP FESAD

Resim
Hep fesad işlerime
Estağfirullah tevbe
Yaman teşvişlerime
Estağfirullah tevbe..


Süregelen hep fesad-bozuk-fenâ-karışık işlerime,
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..
Güç yetmez-azgın- karıştırmalarıma-bulandırmalarıma,
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim
Gözümün baktığına
Gönlümün aktığına
Kulağım çaktığına
Estağfirullah tevbe..


Gözümün baktığından doğan zinâ gibi kötülüklere,
Gönlümün elde olup-olmadan akıp gittiği doğru olamayan niyetlere,
Kulağıma her gelen sese uymalarıma,
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Gözlerin zinâsı harama bakmak, kulakların zinâsı müstehcen söz dinlemek, dilin zinâsı fuhuş konuşmak, ellerin zinâsı nâmahremi tutmak, ayakların zinâsı günah olan yerlere gitmektir.” buyurdu.
(Buharî)

Resim
Dilimin gıybetine
Nefsimin lezzetine
Hep azam lezzetine
Estağfirullah tevbe..


Dilimin İslâm dîni dışındaki haram olan gıybetlerinden- arkadan çekiştirmelerimden, hazır olmayan birisinin aleyhine konuşmalarımdan, birisinin gıyâbında hoşuna gitmeyen bir şeyi söylemelerimden,
Nefsimin Şeriat yasakları işleri işlemekten duyduğu lezzetlerden,
Hem de Dînen bildirilen azim-büyük günahlardan duyduğu lezzetlerden,
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim---Abdurrahman b. Ebû Bekr, babasından, şöyle dediğini rivâyet ediyor: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in yanında idik. Üç defa şöyle buyurdu: "Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? ALLAH'a Şirk koşmak, anaya babaya itaatsizlik etmek ve yalancı Şâhitliği yapmak... "
(Buharî, Edeb 6; İman, 16)

Resim---Başka bir hadiste, büyük günahlar, "el-Mubîkât: helâk edici" kelimesiyle ifâdelendirilerek şöyle buyurulmuştur: "Yedi helâk edici Şeyden kaçının."
“Bunlar nedir yâ Rasûlallah?” diye sorulunca: "ALLAH'a şirk koşmak; sihir yapmak; ALLAH'ın haram kıldığı halde bir kimseyi haksız yere öldürmek; yetim malı yemek; fâiz yemek; düşmana hücum anında harpten kaçmak: nâmuslu, kendi hâlinde mümin kadınlara zînâ iftirâsı atmaktır" buyurdular.
Diğer bir hadiste ise: "Büyük günahlar dokuzdur: ALLAH'a şirk koşmak; haksız yere adam öldürmek; temiz bir kadına kötülük isnad etmek; zînâ yapmak; düşmana hücum esnâsında firar etmek; sihirbazlık; yetim malı yemek; müslüman ana babaya âsî olmak; emredilenleri yapmamak ve yasakları yapmak sûretiyle âileye karşı doğruluğu terketmektir. "
Diğer Hadislerde yukardaki maddelere fâiz yemek, hırsızlık ve şarap içmek de ilâve edilmiştir.
(Buhârî, Vasâya 23; Müslim, İman 141-146; Ebû Davûd, Vasâya 10)

Resim
Bildim suçumu bildim
Döndüm Çalabım tuttum
Geldim kapına geldim
Estağfirullah tevbe..


Ben bu hayattaki KULLuksuçumun ne olduğunu BİLdim,
Yanıldığımı anladım Çalabımın-RABBımın yolunu tuttum,
Yâ Rabbî en sonunda SENin kapına geldim!
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim
Benden suçumu sorma
Ayıbım yüzüme urma
Mahrum beni döndürme
Estağfirullah tevbe..


Bu leş dünyâsında her ne ki işlediğim suçlarımı bana sorma,
Ve ben yarattığın kulunum ayıblarımı yüzüme vurma!
Beni kapından mahrum-umduğunu kaybetmiş olarak döndürme,
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim
Settarül'uyub sensin
Gaffar üz zünub sensin
Fettah ül kulub sensin
Estağfirullah tevbe..


Ayıbların işlendiğinde tek ve dâima şâhidi olduğu gibi örtülmelerindede tek örtücü SENsin!
Günahları, kabahatları, suçları bağışlayacak tek OLan SENsin!
Kalblerin tek FETHedicisi de SENsin!
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


ResimGerçi kim günahım çok
Rahmetin dahi artuk
Asine kapun açık
Estağfirullah tevbe..


Gerçi benim günahlarımı en iyi ben bilirim ki o kadar çokça,
Buna rağmen SENin RAHmetin de bir o kadar çokça!..
Ben gibi isyankârına TEVBE Kapın daima çaıktır!
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Mağrib cihetinde bir kapı vardır. Bu kapının genişliği veya bunun genişliği binekli bir kimsenin yürüyüşüyle kırk veya yetmiş senedir. ALLAH o kapıyı arz ve semâları yarattığı gün yarattı, işte bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe için açıktır." buyurdu.
( Tirmizî, Da'avat 102, (3529)

Resim
Nefs bendine tutuldum
Şeytana esir oldum
Her hata kim ben kıldım
Estağfirullah tevbe..


Ben Nefsin kapanına düştüm,
Ve Şeytanın eline esir düştüm,
Her ne hata varsa ben onların tümünü işledim.
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim
Eşrefoğlu Rumî'nin
Şol çok günahlarının
Kefaretidir anın
Estağfirullah tevbe..


KULun Eşrefoğlu Rûmî'nin çokça olan günahlarının Kefâreti ancak ve ancak,
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim
Tevbeyi tâcil edin
Gelin cennete gidin
Ey müminler siz edin
Estağfirullah tevbe..


Tevbe etmekte acele davranın,
Ki bunu başarırsanız buyurun cennete girin,
Ey ALLAH celle celâluhu’ya inanan mü’minler hemen tevbe edin ki,
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


Resim
Arzu yılanlarının
Canları soktuğunun
Tiryaki ol ağunun
Estağfirullah tevbe..


İnsanoğlunun bitmez tükenmez arzu-emel yılanlarının, bunların amansız soktuklarının, tek tiryaki-panzehiri vardır ki o da;
Estağfirullah tevbe- ALLAH celle celâluhu’dan bağışlanmamı diler tevbe ederim-bir daha yapmamak üzere Hakka ve Hayra dönerim!..


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---"Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ(nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah(meahu), nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).:Ey imân edenler! ALLAH'a Nasuh Tövbesi ile tövbe edin! Umulur ki RABBiniz, sizin günahlarınızı örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere koyar. O gün ALLAH, nebîleri ve O'nunla beraber olanları mahzun etmez. Onların nurları, önlerinde ve sağlarında koşar. “RABBimiz, bizim nurumuzu tamamla ve bize mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir). Muhakkak ki Sen, herşeye kâdirsin.” derler."
(Tahrîm 66/8)


Nasahe: Nasihat etmektir.
Nasihat: Hakîkat-ı MuhaMMediyye Sâhibliği NÛRuyla ANLAyış. İbret verici ders, tavsiye, ihtar, öğüttür.
Nasuh Tövbesi: İyice Anlaşılıp YAŞAmaya kesin karar verilen ve vazgeçilmesi, bozulması (neshedilmesi) mümkün olmayan tövbedir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Ne olayım


Resim

Ne olayım derviş olsam
Hoş yürüsem dervişâne
Terk eylesem kibr ü kini
Yüz sürüsem irişene..


Ne olurdu ben de DERVİŞ OLaBİLseydim ve yollarının gereklerini yapabilseydim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemle İRİŞmemi-ULAŞmamı enfelleyen kibir ve kin hastalıklarımıdan NEFSimi temizleyebilseydim ne olurdu?.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kalbinde zerre kadar KİBİR, büyüklenme bulunan kimse cennete giremez!" buyurdu. Bir adam: "Fakat kişi, elbisesinin ve ayakkabılarının güzel olmasını ister."
Şöyle buyurdu: "Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir, Hakkı inkâr edip, insanlara üstten bakmaktır."
(İbn Mesûd radıyallahu anh’dan; Müslim.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Size, sizden önceki milletlerin hastalığı olan hased ve KİN bulaşmış. Bunlar kazıyıcıdır. Ancak, ben saç kazımayı kastetmiyorum. Onlar din kazıyıcısıdır.
Canım elinde olan Allaha yemin ederim ki, îman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de tam îman etmiş sayılmazsınız. Birbirinizi sevmenizi sağlayacak bir şeyi size göstereyim mi? Aranızda selâmı yaygınlaştırın!"
buyurdu.
(Zübeyr radıyallahu anh’dan; Tirmizî)

Resim

Kande baksam Dost'u görsem
Daim Dost'tan haber versem
Dost Dost deyu Dost'a ersem
Gelip Dost'u soruşâne..


Şahdamarımdan da YAKÎN ve AKIL Merkezimde OLan RaBBu’l- ÂLEMîne Rücu’ edebilsem yaşarken de her ZeRRede/Yerde O’nu GÖReBİLsem!
İşim gücüm DOST olsa ve hep O’ndan bahsedip gelip de bana DOSTumu soranlara O’ndan haber etsem!
Gece-gündüz: “Dost! Dost!.” deyu deyuDost'a ersem!


وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun).: Ve doğu da Allah'ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın Vechi (Zat'ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi'dir (rahmeti ve lutfu geniştir, herşeyi ilmi ile kuşatandır).(Bakara 2/115)

Resim

Döksem gözlerin yaşını
Artırsam bağrım başını
Bıraksam dünya işini
Azm etsem ol binişâne..


Gelişimin Gidişini düşünsem de gözlerimin yaşını döksem!
Bağrımdaki iç YÂRemin başını kanatıp dursam, hasretim bitmese!
Beni sanal bir dünya oyunundan çıkarmayan şu yalan dünya İşleriyle ebedî kalacakmış gibi oyalanıp durmasam!
O ZÂTen nişansız ancak küllî ŞEY İMZAsı olan ALLAH celle celâluhu’ya azm ve tevekkül etsem..


Resim---Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'e bir adam gelerek: "Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! Bana (dini) öğret ve fakat çok özlü olsun!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Namazına kalktığın vakit (dünyaya) veda edenin (namazı gibi) namaz kıl.Sonradan (pişman olup) özür dileyeceğin söz söyleme. İnsanların elinde bulunan (dünyalık şeylerden) ümidini kesmeye azmet!" buyurdular.
(Kütüb-i Sitte, 7232)

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ
Resim---Fe bimâ rahmetin minallâhi linte lehum, ve lev kunte fazzan galîzal kalbi lenfaddû min havlik(havlike), fa’fu anhum vestagfir lehum ve şâvirhum fîl emr(emri), fe izâ azamte fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), innallâhe yuhibbul mutevekkilîn(mutevekkilîne).: O zaman, Allah'tan bir rahmet sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Ve eğer sen, kaba, katı yürekli olsaydın, mutlaka senin etrafından dağılırlardı. Artık onları affet ve onlar için mağfiret dile ve işler konusunda onlarla muşavere et (danış). Azmettiğin zaman, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah, tevekkül edenleri (Allah'a güvenenleri) sever.(Âl-i İmrân 3/159)

Resim

Kosam nefsin çirkin huyun
Hiç vermesem nefse boyun
Aşk içinde erkan ayın
Budur Dost'a gidişene..


Dostun yoluna düşenlere/gitmek dileyenlere gereken Erkân- rükünler, esaslar ve YOLculuğun temel kuralına uyup ben de nefsimin beni yolumdan engelleyici ve kULLuk imtihanım gereği olan çirkin huylarımdan temizlenip şu boynumu nefsimin boyunduruğundan kurtarıp da DOST YOLUna koyulsam..

Resim

Şeyh elinden giysem kisvet
Nefs elinden kılsam feryat
Aşk elinden versem şerbet
Yanubanı tutuşâne..


Bir ALLAH DOSTu bulup ERENlere karışsam, İblis Elbisemi soyunup ERlik/RüŞD kisveti/AŞK gömleği giysem!
Hakka ve Hayra yönelen her AŞK YOLcusuna Şaraban Tahura Şerbeti dağıtsam Yol boyunca AŞKuLLAHtan yanıp tutuşan ÜMMet-i MuhaMMede..


Resim

Eşrefoğlu Rumî söyler
İle şara haber eyler
Kim ki dost'u görmek diler
Varsın Dost'a bilişene..


Âşık Eşrefoğlu Rumî AŞKın gereklerini her zaman hep söyler durur..
Ülkeleri, şehirleri gezer ve anlatır durmadan..
Kimki şahdamarından da YKIN Dostunu görmek istiyorsa hemen-hiç beklemeden bir DOST ile EL ELe olan bir HaKK Dostu bulsun EL Alsın YOL BULsun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de OLsun ŞehâdetuLLAHı fiilen yaşasın bu fâni ve sanal KULLUK İmtihânı ÂLEMinnde..


إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen).: Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah'ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah'a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah'a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).” (Fetih 48/10)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

YİNE DOST'un kOKUsu!..

Resim

Yine Dost'un kokusu geldi câne
Yine can mest olup oldu revâne
Erüp aşk leşkeri taraş edüben
Yıkıp gönlüm evin kıldı virâne..


Yine canda cÂNÂN Dostun yürek kokusu gelmekte,
Yine canım aklen-naklen ruhî duyular almakta Dosttan yana ve o RUHî Reyhan kokusu mest etti canımı,
AŞK Askeri yine taraş edip/yağmaladı gönül köşkümü,
Can evimi yerle bir virÂN EYyledi..


Resim

Beni benden giderdi kendi geldi
Kamu mülkümü aşk tuttu şehâne
Verip bu akl ü canı aşkı aldım
Gözün assı erer mi bu ziyâne..


Bu AŞK-ı YÂR, benim izafî-iğreti-gelgeç “ben” liğimi sildi süpürdü de şahdamarımdan da içerde “BEN” DİRİ-DİRliğini kurdu..
Mülkün mutlak Sahibi Şe’ÂN Şahı benim sandığım emânet mülküme el koydu/gun ANLAdım..
Bu BELÂ BAZARında AKLımı ve de CANımı gerçek Sahibine verince, AKLım NURLandı da NAKLen AŞKuLLAHı Aldım-ASLıma Rücu’ ettim hamdolsun!.
ASLına KÖR Gözün assı/görme gücü görebilir mi bu Kâr-Zarar Alış-VERişini!
Ancak İmamı ŞAH Huseyin aleyhi's-selâm sor KÂR u BELÂ Bazarını kul ihvÂNi bîçâreMm!..


Resim

Din ü dünya kamusun Dost yoluna
Virem aldanmayam küfre imâne
Diseler aşkı ko al ne dilersen
Diyem aşksız cihan değmez samâne..


Dışta bana Afakta-MUHİT, İçte bana enfüste-MERKEZ faOL-AN o DOSTun yoluna DÜNyamı da DİNimi hepsini de CANdan VEReyim ki,
AKLı NURlanmamışların KÜFüR-İMÂN BAZARının cafcafına aldanamayayım!
DEselerki: “AŞKı alma da ne istersen al-götür!”
Ben de diyem ki o Dinci-Dünyacı-ÂHretçilere: “İmkÂNla İmtihÂN Sahnesi olan bu CihÂN bir saman ÇÖPÜne bile DEĞmez!. İnanamıyorsan git yüzyılların mezar taşlarına sor DİLsizlerden Dinle kul ihvÂNi bîçâreMm!..


Ulaşılamayan MERKEZ-de O RABBu’l-ÂLEMin celle celâluhu..:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Küllî ŞEY’e MUHiT-te O ALLAH celle celâluhu..:

وَلهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اهُا بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.” (Nisâ 4/126)

Resim

Bu aşk ağır bahalı gevher olur
Ele girmedi aşk iki cihâne
Bu aşkın kıymeti yokluk olur bil
Beha yetürmediler yok olâne..


Bu şe’ENullah-Sünnetullah Sistemi HaYyat ÂLEMinde; NE idiği belirsiz, târifsiz ancak ettikleriyle BELLi olan “AŞK” denilen İlahî HİSsin ne kadar ağır ve bedelinin/ederinin/kıymetinin çokluğunu ancak CANdan ALıcıları ÂŞIK Ehlullah BİleBİLir ki,
Ne bu dünyada ne de öteki dünyada kimselerin Eline geçip MALı olmadı..
Çünkü, bu AŞKın TEK KIYmeti FAKR-YOKluk olduğunu iyice BİL/ANla!..
ASLı yokluk olan YOK OLuş AŞKını, NE ile satın almaya bir ömür uğraşıp çabalamaktasın, bahasını denkleştirmek için bir şeyler peşinde koşturup durmaktasın ey kul ihvÂNi bîçâreMm!..


Sen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin SıRR SÖZüne kulak ver, ÖZündeki ÖZETini ÇÖZ!.

İLK NOKTA NûR-u MîMin Harketini-MaDDesini, Harkesini-MâNâsını Lutfen ve Şükren ANLA!..
Sen de MuhaMMedî ÂŞIK ol, FaKRınla FaHRet!.. “Övünme yoktur!.." De!..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“El fakr-i fahr : Fakrımla fahrederim!.” (Aclunî, Keşfü’l- Hafâ 2-87)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İbrahim, Allahın dostudur. Mûsa, Allahın kendisiyle konuştuğudur. isa, Allahın kelimesi ve ruhudur. Ademi de, Allah seçmiştir. Bunlar doğru. Ben ise, Allahın sevgilisiyim. Ama bununla övünmüyorum. Kıyamet gününde hamd sancağını ben taşıyacağım, yine övünme yok!. Kıyamet gününde ilk şefaat edecek olan, benim. Bu yetki ilk kez bana verilecektir, ama yine övünme yok!. Cennet kapısının halkasını ilk kımıldatacak olan, benim. Allah bana, cennet kapısını açıp, ilk defa beni ve benimle birlikte müminlerin fakirlerini oraya koyacaktır. Buna rağmen yine ÖVÜNME YOK!.” buyurdu.
(İbn Abbas radıyallahu anh’dan; Tirmizî)

Öyle FAKR içinde kal ki, “ben”dediğin tüm SEVgilerini yerle bir et Halis Muhlis MuhaMMedî Abdulla ol ve ASLa unutma:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben size babanızdan, çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmazsınız." buyurdu.
(Enes radiyallahu anhu’dan; Buhari, Sahih, 1/10; Müslim, Sahih, kitabu'l-iman, 70; Nesaî, Sünen, 8/114; İbn Mace, Sünen, 67; İmam Ahmed, Musned, 3/207, 275, 278; Hakim, Mustedrek, 2/486.)

Mâdem ki ANLAdın “Misilsiz ASL OLAN AŞK imiş ÂLEMde”..
Ve de “ben”im sandığın tüm EMÂNETlerini SOYunup Çırılçıplak YOKluk OLAN AŞKı dilersin o hâlde atla bu YOKluk ateşinde FÂNİ Ol YOK ol gitsin!. DERdiyin çâresi DERdinse, Yokuluğun bedeli yokluksa buna baha bulunur mu?.. güç yeter mi kul ihvÂNi bîçâreMm!.. Sende yok ol da her ÂN Şe’ÂN düğününe katıl her nefes YOKOl’-Var Ol!.. buyur!..


كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---Kullu men ‘aleyhâ fân(in): Yeryüzünde bulunan her şey fânidir-yok olucudur.(Rahmân 55/26)

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir.(Rahmân 55/29)

Resim

Çü aşkın misli yok sen dahi yok ol
Ki sana aşk ola genc-i nihâne
Gözüm açtı bu aşk gösterdi yolum
Bana aşk oldu mürşid-i yegâne..


O ki AŞK; AKLın-senin; NAKLini-İrsall ettirici Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi BİLmek-BULmak ve PÂK Yüreğinde -> ASL Olan ALLAH celle celâluhuya rücu’edip O’nda OLup her ÂN Şe’ÂNullahta Sünnetullah üzere YAŞAmaktır.. Bunun mİSLi varmıdır Akıl Ülkesinde bilebildiğin?..
“YOK!” diyeceksin çünkü sen fıtraten/KULLuk yaradılışıyın gereği bunu DEmeye, sen de dahil küllî şey Muhtaç-Mecbur-Me’mur ve de Mahkumdur!.
O halde bu basit izafî-İğreti “benlik” sevdandan vazgeç sahneden çekil YOK OL!.
Nefsinin YOKluğunu ANLAdığında, İşte o zaman göreceksin ki “AŞK” DEdiğimiz “genc-i nihâne-gİZli hâzine” şah damarından yakınmış, AKRABAnmış Ezelden Ebede..
“AKREB”ana CANın KuRb-ÂN vERmeden, “HaBLi’l- VERîD”-Resûlüne ERmeden AŞK dediğimiz, VERiş/Eriş mEŞK-ü-AŞKına ULAŞamazsın kul ihvÂNi bîçâreMm!..


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---''Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha YAKINız.(Kaf 50/16)

Bu AŞK hastalığına bir düştüm ki,
DENİZ SUYu gibi içtikçe SU-sadım!.. Susadfıkça İçtim.. SUSUzluk yoluymuş AŞK!. Yine AŞK öğretti AŞKı AŞK Olsun!.
Ve bu Mahşer Mecra’sında ÂŞIK OLdum ve yine AŞK oldu -> YOLum-YOLcum-YOLluğum-YOLdaşım yani Mürşid-i MîMim-TEKe TEKim kul ihvÂNi bîçâreMm!..


Resim

Nikabın götürdüm gördüm cemalin
Vücud imiş nikab olan hemâne
Çü aşk oduna varlık yandı külli
Dahi kalmadı ayruk hiç bahâne..


bÖYLEsine Dıştan-İçten BİZ BİR-İzliğimizin Gözlerime YÜZünü göstermeyen nikab-yüz örtüsü-peçe-perdesi Vâcibu’l- VüCÛDun Nûru olan MevCÛDat NÛRuymuş!..
Ne zamAN ki AKLım NAKLen ANladı, AŞK ARAladı MevCÛDat-Yaratılanları, Yaratanın-Gereçeğin gül yüzünü, CeLÂLin CemÂLini gördüm!.
AŞK dediğimiz Küllî ŞEYi-iğreti-gölge varlığı, tıpkı ateş gibi, gül-gübre demeden yakıp yok etti..
Geride sadece burnumdaki kokuları kaldı.. o dahi dumanıyla sAVruldu gitti Gönül gökyüzümde ve de,
“Lâ Huve İLLâ HUu!” dan ayrı/gayrı bir şey kalmadı hamdolsun!. var mı daha BAHA-NE?n kul ihvÂNi bîçâreMm!..


كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---“Kullu men ‘aleyhâ fân(in): Yeryüzünde bulunan her şey fânidir-yok olucudur.” (Rahmân 55/26)

وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---Ve yebkâ vechu rabbike żû-lcelâli vel-ikrâm(i): Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır.” (Rahmân 55/27)

Resim

Deme bu razı Eşrefoğlu Rumî
Bu sırra mahrem bigâne
Bulunmaz bu cihanda doğru bir yâr
Aceb olmuşdürur şimdi zemâne..


eYy Eşrefoğlu Rumî Babam kaddesallahu sırrahum;
Bu İlahî AŞKın ve KULLuk MEŞKinin RÂZını-sıRRını herkese DEme!
Gerçi AKILLarı Midelerinde olan sığır sürüsü ZamÂNelere- zamana uymuşlara DEsende DEmesen de birdir.
Onları kendi dünya tercihi gözlükleri kör etmiştir.
Kayıtsız, alâkasız, aldırışsız-biğânece geçirdikleri ömür içinde bu cihÂNda gerçek YÂRi-el HaKK ALLAH celle celâluhuya ERmek-OLmak-YAŞAmak için,
GÜL Yüz-ÖZgÖz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi BİLmek-BULmak onlara mahrem-hürmeten yasak-gizlidir..
Onun için ne geçmişte ne şu ân nede gelecekte bu zemâne züğürtlerine DİLLi DÜDük teranelerinden-dünyaperestlikten başka YÂR yoktur akıllarınca..
Çünkü küllî ŞEY içinde hayvandan da aşağıdırlar nAKletmeyen AKILlarından dolayı..


وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim---Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne):Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.” (A’râf 7/179)

ALLAH celle celâluhu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yüzü SUyu Hürmetine MuhaMMedî gönül YOLLarımızı AÇsın inşae ALLAhu Teâlâ!..


Resim

Resim
TÜRKÇESİ: Allahumme bârik alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedin abdike ve nebiyyike ve Rasûlike ve'n nebîyyil-ummiyyi Resim ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ezvâcihi ummihâtil-mu’minîne ve zurriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Resim Kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrâhîme ve alâ âli seyyidinâ İbrâhîme fil-âlemîn Resim İnneke Hamîdun Mecîd.

MÂNÂSI: ALLAHım! Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyîl-Ümmîn olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’in ailesine ve müminlerin anneleri eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine; Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’a ve Efendimiz İbrâhim (aleyhisselâm)’ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle! Şüphesiz ki Sen Hamîdsin-Mecîdsin

(bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ZÂHİDAResim

Resim
Zâhida gel aşka uy ar eyleme
Tevhidini aşkın inkar eyleme..


Ey Zahid, gel artık dinin zâhirine dayanıp, şeriatın şartlarını mârifetin hakikatı sanan ham sofu gel utanma ar etme,
Tevhidin aşkı, Hakkı bu hayatta Hayy bilmeyi inkar etme.
Hakkın Aşkını MuhaMedî meşke gel!



Resim
Zerk ü hubbün evlerin eyle viran
Gönlünü ol mülke mimar eyleme..


İşin-gün olan şu zerk-hile, riya iki yüzlülüğüyle dünya sevgisinin ocağını söndür evlerini viran et ki,
Kendini ve RAbbını bilmeye, bulmaya, olmaya, şâhidi olarak yaşamaya gelen gönlünü bu gel-geç gölge hevâ-heves ülkesine mimâr eyleme!..



Resim
Mâsivâ rengin gönülden sil gider
Bir gönülde hubbü tekrar eyleme..


Hakk’tan gayrı/ayrı olan şu izafî sanal 7 renk dünyası Mâsivâyı gönlünden çıkar at!
Bir gönülde iki YÂR olur mu?. Aşkın ve sevginin tekrarı yoktur ki..


Resim
Aşk değişdür tesbih ü seccadeyi
Bundan özge dahi bazar eyleme..


AŞK değiştirir KIBLEyi ve doğruyu buldurur bu âlemde tesbihle seccade değil..
Sen de bundan dah emin-güvenilir bazar var sanma.. aşk, her şeyi yutan bi değerdir..



Resim
Derd-i yâr ile yüreğin yara kıl
Derdi artur derde timar eyleme..


YÂRin derdiyle yüreğin pâre pâre ve de yâre yâre eyle ki,
AŞK Derdinin dermÂNı AŞK Derdidir ve AŞK yarasını asla tedavi edip de derman bulurum sanma!.



Resim
Sırr-ı aşkı bilmez illa aşk girü
Sana aşk besdir dahi yâr eyleme..


İnatla AŞKı gerisine atanlar, AŞKın İlahî Sırrını bilmeyenlerdir.
Unutma ki sana AŞK bastir/ kâfidir, yeterli ve yetişir ki artık bAŞkasını yâr edinme!.. Unutma ki: “Allah bes, gayrisi heves!.”



Resim
Eşrefoğlu Rumî aşka yâr isen
Dilde aşktan özge ezkar eyleme..


Ey Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu,
Sen de AŞKa YÂR olduysan bundan sonra artık ebediyen,
AŞKtan başka dilinden bir zikir duyulmasın, Zikrin hep YÂRİn AŞKı olsun ebeden..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim BENİM ŞEYHİM..

Benim şeyhim seni Hakk'a yetürür
Nice müşkülleri onda bitirür
Muhammed'in sancağına götürür
Abdülkadir Sultan derler şeyhime…


Benim ŞeYHim-Mürşid-i Kâmilim seni RÜŞDe Erdirir “Kendin-Nefsin Bildirir-RABBın Bildirir” de HaKK Teâlâ’yaSALL eder-ULAştırır.. SENin Kulluk İmtihanındaki ve bu Hayat Sahnesindeki, AKLınla Çözemediğin nice SORU/SORUNlarını nAKlen bîiznİLLAH çözer de seni, Sahibimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “EL Elde EL YEDULLAH’ta” Livâü’l Hamd Sancağı gÖLgesinde SeLÂMete Erdirir..
“Gavsu’l AZAM Abdülkadir GeylÂNî SultÂN” derler şeyhime!…


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin; MuhaMMediyyetin, MahMudiyyeti, AhMediyyetin HAMD sANcağı.. MahşER SIĞınağı.. Şefâat Şerefinin şe'ÂN şeHÂDEtinde NÛR-u MuhaMMedde KüLLî ŞEY’i CEMmü’l- CEM’...

Livâul’- HAMD Şefât-ı MuhaMMediyye KüBRÂsına Kavuşum SALLıdır.
Sırat-ı Mustakîm SIRATında-Tarikat-ı MuhaMMediyyesinde, MahMud aleyhi's-selâmı cÂNdan DUYuş-UYuş Kavuşumu..


وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
Resim---Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke MakâMen MahMûdâ: Gecenin bir bölümünde uykudan kalk da sana has, fazladan bir namazı, onunla (Kur'ân ile) kıl. Umulur ki Rabbin seni MAKAM-I MAH-MÛD'a (Övülmeğe lâyık makama, Şefaat makamına) eriştirir.” (İsrâ, 17/79)
MakâM- MahMûd’un ne olduğunu soran sahâbiye Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "O, şefaattir" buyurmuştur.
(Ahmed b. Hanbel, II, 444).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Öğünmek için söylemiyorum, ben Âdemoğullarının efendisiyim! Kıyamet gününde ilk diriltilecek benim. Öğünmek için söylemiyorum; ilk şefaat isteyen ve şefaati ilk kabul edilenim. Öğünmek için söylemiyorum; kıyamet gününde Hamd Sancağı benim elimde olacaktır"
(Ebû Saîd el-Hudrî’den; Tirmizî, Menâkıb, I; İbn Mâce, Zühd, 37; Dârimî, Mukaddime, 8; Ahmed b. Hanbel, I, 281, 295, III, 14, 4).

Resim

Giderler gazaya çalarlar satır
Daima yaparlar hoş gönül hatır
Bağdat'ta türbesi nur olmuş yatır
Abdülkadir Sultan derler şeyhime
..

Madden sınır boylarında düşmana karşı mânen kendi Nefsî mücadelesinde olsun-Olmasın Savaşı içindedir her Müslüman elbette..
MuhaMMedî bir Mü’min olarak kimsenin Gönül kÂbesini yıkıp hatırını kırmamaya ve de hiçbir CANı yakmamaya MuhaMMedî Gayret gösterirler..
Rabbımın lutfuyla iki sefer ÜMRE Haccımda yolumu düşürdü de ziyâretine koşmuş..ve de bir yatsı sonu DİZ Üstü Yarım DevrÂN Halaka-yı ZİKRine katılmıştım hamdolsun.. sadece gümüş ve kristal kullanıldığı için içerisi anlatılmaz bir IŞIK-NUR ceNNeti olan Bagdat’ta türbesinde Hayydır ki,
“Gavsu’l AZAM Abdülkadir GeylÂNî SultÂN” derler şeyhime!…


Resim

Âşığın yüreği yanar tutuşur
Çiğlerin var ise var onda pişir
Her kanda çağırsan gelip yetişir
Abdülkadir Sultan derler şeyhime..


Hakk âşıklar ki Zikr-i dâim, Fikr-i dâim “HAK’la OL” şuuru ATEŞinde yanar tutuşurlar, Şükr-i dâim ve Sabr-ı dâim içinde kalabilmenin tek yolu “EL ELe EL ALLAH’a” nı ELİ Mürşid-i Kâmil Elidir.. İnsan AKLının-İçinin-Gönlünün ÇİĞ SÜTü Ancak Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ERENleri Ocağında PİŞeBİLir..
“Gavsu’l AZAM Abdülkadir GeylÂNî SultÂN” derler şeyhime, çünkü o, Gavvastır.


gaVVas: Çok gayretli. Çalışkan. Suya dalan. İnci arayan dalgıç. ANında İmdad edendir.
gaVVasu’l- AzaM: Abdülkadir-i Geylanî kaddesallahu sırrahu Hazretlerinin nâmı. En büyük Gavs. Evliyâullahın büyüğü. Gavs-i Ekber de denir.


Resim

Daim Allah ile şeyhimin işi
Dost deyince akar gözünün yaşı
Eşrefoğlu Rumî anın dervişi
Abdülkadir Rumî derler şeyhime…


“Gavsu’l AZAM Abdülkadir GeylÂNî SultÂNımız çift ELLi Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm HiMMetini Hazır-Hızırdır..
Her zaman her Yerde , her HÂLde ve Her NEFsete ZÂTen HaKK TeÂLÂ ile BİLEdir ve el-Gönül VERenleride BİZ BİR-İzinde ve İzindedir inşae ALLAHu Teâlâ..
Azîz Âşığımız Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu BaBamız da, Ömrünce ve el ÂN GÖKLerdeki SeBBeha Tesbihine Zikren İŞtirakıyla her NEFeste Yüreklerimizde hayydir.. onun için,
“Gavsu’l AZAM Abdülkadir GeylÂNî SultÂN” derler şeyhime!…



Resim ABDÜLKADÎR GEYLÂNÎ KADDESALLAHU SIRRAHULAZİZ..

1) GİRİŞ:

Bismillâhirrahmânirrahîm

Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz.
Çift, ana-baba yani iki dedesi de Ehl-i Beyt aleyh'i-selâm.
Erkek tarafından gelen iki baba. İkisi de ehlibeyt. Hasanî ve Hüseynî.
Annesi Hüseynî, Hüseyin aleyhisselâm soyundan.
Baba Hasan aleyhisselâm soyundan.
Çift ehlibeyt yani Ehl-i Beyt Şerif ve Seyyid..
Abdülkadîr Geylânî gavstır, gavsu’l- azam.
Mesellerin derinliğine dalabilen, hakaik ve dakiklerini, hakikat ve inceliklerini dalıp çıkarabilen, bir işin hasıl olmasında gereken gayret Muhammedi gayret ve himmeti elinde tutan bir zât, bir Allah Dostu. Kendisinin ifadesine göre on altı bin âleme mazhar olduğunu söylemiştir ve doğrudur da. Salâvatları vardır. Siirtli Hocam onları çok sever ve okurdu. Bunlar kısa salâvatlardır kendisinden gelen. Bizim muhammedinur sitemizdeki 35. Salavatı, Salavat-ı kübrâsıdır, Büyük salâvatıdır. Burada Abdülkadîr Geylânî Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz erişilmez Muhammedî İrfanıyla nice sırlar buyurmaktadır. Elbette GÖNÜL işidir ve gönlün gülümsemesi ve göz yaşı YAZıdır ki, görebilen ve okuyabilenler İÇİndir..

Resim2) ABDÜLKADÎR GEYLÂNÎ KADDESALLAHU SIRRAHULAZİZ'İN KISACA HAYATI:

Resim

Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz (1078 - 1166)
İslâm âlimlerinin ve velîlerinin büyüklerinden Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz.
1078 yılında İran'ın Geylan şehrinde doğdu. Künyesi, Ebu Muhammed'dir.
Muhyiddin, Gavs-ül-a'zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a'zam gibi lâkabları vardır.
Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Hz. Hasanın oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır. Annesinin ismi Fatıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir.
Bunun için Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz., hem seyyid, hem şerifdir.
Kadiri tarikatının kurucusudur. Çok küçük yaşlardan itibaren farklı bir yapısı olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Bağdat'ta dönemin tanınmış âlimlerinden dersler alarak hadis, fıkıh ve tasavvuf eğitimini geliştirdi. Hocalarından Ebu Said Mahzumi'nin medresesinde haftada üç gün pazartesi, salı ve cuma gecesi verdiği ders ve vaazları çok yoğun ilgi görmüştür. İslam Tasavvuf'unu herkesin anlayacağı şekilde sundu. Önceden Şafii mezhebi'nde idi. Hanbeli mezhebi unutulmak üzere olduğundan, Hanbeli mezhebine geçti ve bu tercihi mezhebin yayılmasında etkin bir yeri olmuştur.
Abdülkâdir Geylânî çok sayıda kız ve erkek çocuk sahibi olmuştur. Onlar vâsıtasıyla Kadirilik Mısır, Kuzey Afrika, Endülüs (İspanya), Irak, Suriye ve Anadolu'ya yayılmıştır. Oğullarından Ebû Abdurrahmân Şerafeddîn Îsâ Mısır'a yerleşmiş olup Mısır'daki Kâdirî şeriflerin dedesidir. Abdülkâdir Geylânî'nin torunları, Kuzey Afrika'da daha çok "Şerif", Irak, Suriye ve Anadolu'da ise Seyyid ve Geylânî diye anılmaktadır.

Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz. 1166'da Bağdatta vefat etti. Türbesi Bağdattadır.
Onun için şu ibare meşhur olmuştur: "Veliler Sultanı Abdülkadir Geylani, aşk ile doğdu, kemal ile ömür sürdü ve kemal-i aşk ile Rabb'ine vasıl oldu."

Resim

Not: 1989 yılında Bağdad-kerbelâ üzerinden nasib olan Ümre Haccımda Türbesini ziyaret edip yatsı namazı sonunda her gece yapılan Yarım Devran denilen dizler üzere kalkarak tiz sesle: “ İlâhe illâ ALLAH!” halak-yı ZİKRine de katılmıştım. Türebesi içi kristal kaplıydı sadece gümüş kullanılmıştı.

Abdülkadir Geylânî, Bağdat'a geldi ve buradaki meşhur alimlerden ders almak suretiyle hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerinde çok iyi yetişti.
İlim tahsilini tamamlayıp yetiştikten sonra, vaaz ve ders vermeye başladı. Hocası Ebu Said Mahzumi'nin medresesinde verdiği ders ve vaazlarına gelenler medreseye sığmaz sokaklara taşardı.
Bu sebeple, çevresinde bulunan evler de ilave edilmek suretiyle medrese genişletildi.
Bu iş için Bağdat halkı çok yardımcı oldu ve zenginler para vererek, fakirler çalışarak yardım ettiler.
Derslerine devam edenler arasında pek çok alim yetişti.

Abdülkadir-i Geylânî, bir müddet ders verip, hak ve hakikatı anlattıktan sonra, ders ve vaaz vermeyi bıraktı. İnzivaya çekilip, yalnızlığı seçti. Sonra sahralara çıktı. Bağdat'ın Kerh harabelerinde yaşamaya başladı. Bütün vaktini ibadet, riyazet ve mücahede ile nefsinin arzu ve isteklerini yapmamak, istemediklerini yapmakla geçirmeye başladı.

Devrinin ilim konusunda tek otoritesi olan Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz, tasavvuf bilgilerini herkesin anlayacağı şekilde sundu.
Ders ve fetva vermeye yirmi sekiz yaşında başladı ve bu hal altmış yaşına kadar devam etti.
Tasavvuftaki yoluna onun ismine izafeten "Kadiriyye" adı verildi ve O’ndan ilim ve feyz alan binlerce öğrencisi çeşitli memleketlere giderek İslamiyeti anlattılar.
Abdülkadîr Geylânî kaddesallahu sırrahulaziz’e: "Bu işe başladığınızda, bu yola adım attığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle yüksek dereceye ulaştınız?" diye sordular.
Buyurdu ki: "Temeli sıdk ve doğruluk üzerine attım. Asla yalan söylemedim. Yalanı kağıda bile yazmadım ve hiç yalan düşünmedim. İçim ile dışımı bir yaptım!”

ESERleri:
1) Günyet-üt-Talibin
2) Fütuh-ul-Gayb
3) Feth-ur- Rabbani
4) Füyuzat-ı Rabbaniyye
5) Hizb-ül-Besair
6) Cila-ül-Hatır
7) El-Mevahib-ur-Rahmaniyye
8 ) Yevakit-ül- Hikem
9) Melfuzat-ı Geylani
10) Divanu Gavsi'l A'zam bazı eserleridir.


35. SALÂVÂT-I ŞERÎFE
Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun Salâvâti'l-Kübrası


Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim efdale salâtike Resim Ve evfâ selâmike Resim Salâten ve selâmen Resim Yetenezzelâni min ufuki künhi bâtınıizzâtî ilâ feleki semâi mezâhiril esmâi vessıfâti Resim Ve yertekiyâni inde sidreti müntehâl ârifine ilâ merkezi celâlî'n-nûri'l-Mübîn Resim Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike ve Resûlike ilmi yakînil ulemâirrabbâniyyîn Resim Ve ayni yakînil hulefâirrâşidîn Resim Ve hakki yakînil enbiyâil mükerramîn Resim Ellezî tâhet fi envâri celâlîhi ülûl azmi minelmürselîn Resim Ve tahayyerat fi derki hakâiki uzemâi melâiketil müheyminîne münezzelin aleyhi fi'l-Kur'âni'l-Azîm Resim Bilisânin arabiyyin mübîn Resim Lekad mennallahu alel mü'minîne iz bease fihim Resûlen min enfüsihim yetlu aleyhim âyâtihi ve yüzekkîhim ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve in kânu min kablu lefi dalâlin mübîn.

MÂNÂSI: "ALLAH'ım! En fazîletli salâtınla ve en vefâlı selâmınla salât ve selâm et! Öyle bir salât ve selâm ki o ikisi, Zâtıyın bâtınının ufuk-u künhünden (özünün özünden, nihâyetinden), sıfat ve Esmâların mazhariyet semâsının feleki (eşyânın ilk oluşum noktası, yörüngesi) ne inen; Ârif lerin sadrının nihâyetine (sidret-i müntehasına, irfânlarının son ucuna, akdes noktasına) EL MÜBÎN (celle celâlehu)'nun Celâl nûrunun merkezine (Nûr-u Muhammed) yükselen, bir salât ve selâm olarak Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e olsun! O zât ki Rabbânî Âlimlerin ilme'l-yakinince (yakîne ulaşan ilimlerince), Raşid Halifelerin ayne'l-yakînince (yakîni görüşünce, aynînca) ve mukarreb (Zâtına yakın) peygamberlerin hakke'l-yakînince ( hak olan yakınlarınca),kulun peygamberin ve Resûlündür! O, öylesine bir zât ki O'nun Celâl nûru içinde (hususunda), mürsellerden (peygamberler v.d.) ulü'l-azm (ALLAH'ın emirlerine ve muradına en ziyâde dikkat gösteren Azîm (kesin niyet) sahibi peygamberler ki Nûh (aleyhisselâm), İbrâhim (aleyhisselâm), Musa (aleyhisselâm), İsa (aleyhisselâm)) olanları bile ıssız çölde kalmış gibi yolunu şaşırır; kendisine EL MÜHEYMİN'in ( celle celâlehu)(hep HAYY ve her korkudan emin kılan : Hayy aman!) Azîm (ulu) meleklerince açık seçik beyân edici Arabça bir lisanla indirilen Kur'ân-ı Azîm'de O'nun hakikatlarını (Hakikat-ı Muhammedîyye) anlama (kavrama) hususunda ( herkesi)hayretlere düşüren Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)!"


Resim--- "ALLAH, mü'minlere, aralarında kendilerine ALLAH'ın âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulundu. Oysa, bundan önce açık bir sapıklık içindeydiler!" (Âl-i İmrân 3/164)

MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimESKİ YÂREM

Eski yârem var idi yürekte açıldı yine
Yer yüzüne kanlı yaşım yine saçıldı yine..


Yüreğim de taa Ezelden Bazm-i Elestten beridir gelen bir yÂRem var idi yüreğimdeki yine açıldı güller gibi.. AŞKuLLAH!..
Özümün ÖZlemi SÎNEmin Acısuyu GÖZlerimden yer yüzüne saçılıp durmakta..


Resim

Yüreğimin şerha şerha yâreleri bitmedi
Noldu yine noldu yine yâre açıldı yine..


Yüreğim dilim dilim, parça parça, kanı dinmeyen YÂRElerim kapanmadı gitti..
Bilmiyorum ne oldu ki bu günlerde tekrar yine YÂRE YÂRE YÂREgülleri açtı yüreğim..


Resim

Yine ayın yenisidir deliliğim depreşir
Akl u fikrim konağından yine içildi yine..


Her ne zaman AY HiLÂLin gösterse İÇimdeki AŞK DELiliklerim depreşir coşar da coşar..
AKLım Fikrim yuvasından fırlar bulut-buhar olur RAHMet olur İÇilir..


Resim

Tevbe vermiş idi zâhid aşk şarabın içmeyem
Sındı tevbem dolu dolu yine içildi yine..


Ham sofu zâhiren hükmetmiş ki “Haramdır sakın ha sakın Aşk Şarabın içme sen!” diye..
Oysa ettiğim tövbelerim sındı-korktu-yıldı-bir köşeye pustu da “CeNNet Şarabından” dolu dolu yine-YENiden-herÂN ŞE’ÂNuLLAHta İÇildi yine..


مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاء غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاء حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءهُمْ
Resim---"Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min HAMRin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum. : Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren ŞARAPtan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?" (MuhaMMed 47/15)

Resim

Dediler idi bana kim aşk kitabın okuma
Fala bakayım dedim ol sayfa açıldı yine..


AKLı Kafalarından Kalblerine İnmemiş ham sofular bana: “Sen sakın AŞK Kitabın okuma!” dediler.
Ben de kalbimdeki FALa baktım ki, yine AŞK SAYFAsı çıktı karşıma ey CÂNlar!..


Resim

Terziye ısmarladım Rumî'ye zâhid donu biç
Tutmadı sözümü âşık donu biçildi yine…


Ben Terzime israrla: “Zâhirini-DIŞını tâmire uğraşıp duran İçten-AŞKtan habersiz sözde dervişlerin- zâhidlerin DONu-dış elbisesi-görünüşü gibi bir don-elbise dik!” dedim..

Amma sözümü tutmadı ve elinde olmadan yine bana “ÂŞUK” Kisvesi dikildi, AŞK donu giydirildi bu ÂLEMde hamdolsun!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimDEVŞİR AKLIN!

Devşir aklın allı ala eyleme
Sil gözün yaşın gavga eyleme


Aklını başına topla, “allı-kara sevdalı” lar gibi derbeder yaşama,
Sil gözün yaşını ağlama ve ve halkın kavgasına karışma artık!.


Resim

Demedim mi sana benden özgeye
Gözün açuban temaşa eyleme


Ben demedim i sana ki sevgilinden başkasına gözün açıp bakma ve tüm dünyanı başkasına kapat YÂRine aç..

Resim

Daima görmek diler isen beni
Eşiğimden özge me'va eyleme


Sen sevginde sadıksan ve hep beni görmek dilersen,
Oz aman yatağın, me'van-mekanın sığınağın, gönül kapımın eşiği olsun..


Resim

Gahi vasl ü gahi mahcub oluben
Gah nevha vü gah telala eyleme


Öyleki bâzen kavuşmayı hayal et, bâzen de perdlen ara gez dağda taşta sen beni..
Bâzen ölüsüne öten kuşlar gibi nağmelerle ötme bâzen de tellallar gibi halk içinde bağırıp-çağırma..


Resim

Özge yârin var imiş var imdi var
Dahi vaslımı temenna eyleme


Demek ki benden ayıran başka bir sevgilin varmış artık bundan sonra ona git,
Daha bundan sonra benimle kavuşmayı temenni etme dileme bekleme!..


Resim

Âşık isen sen de âşıklar gibi
Rumî'ye gönlünü herca eyleme


Sen de gerçek aşık isen hak aşıklar gibi ey can,
Hak ÂŞIk Eşref oğlu Rumî'ye gönlünü hercâ- kararsız, sebatsız, vefasız, dönek, eyleme!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimAŞKIN İLİne DÜŞELİ!.


Düşeli aşkın bu canım iline
Beni bırkatı bu halkın diline..


Hakkın Katı İLLiyyinden bu Halklar diyârı AŞK İmtihanı sahası esfeline düşeli beri Yârim beni anlamayan aşksız ve dünyaya dalmış insancıkların diline doladı..

Resim

Gözlerimden yaş ile kan akıtır
İlle yaşım dilemezem siline..


Hasrette bıraktı ve gözlerimin yaşı kalbimin kanına dönüştü,
Ancak ben o nazlı YÂRin aşkı ile hoşum ve istmem ki kimseler gözüm yaşın silmesin YÂRimden bAŞKa..


Resim

Zira aktıkça gözümden kanlı yaş
Hoş tesellir gelir ben kuluna..


Şah damarımdan da yAKIN/AKRABa olan RABBım ALLAH celle celâluhu için gözlerimden kanlı yaşlar döktükçe bir gün acıyıp el uzatacağını umarım ve teselli bulurum da onu bırakıp şuna buna yanaşamam!

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---"“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu AKRABu ileyhi min hablil verid: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha YAKINız." (Kaf 50/16)

Resim

Hoş yaraşır âşıka gözü yaşı
Kim ki âşıksa gözünden biline..


Zâten Sünnetullahtır ezelin ebed tavır-tarzıdır ki gerçek yürekten SEVen Hakk Âşıklara göz yaşı Tevhid Tacı gibidir ve çok ve ne güzel yakışır da..
Gerçek ÂŞIKları ise, GÖZlerinden ve de akan göz yaşlarından kendilerini ele verirler ve bilinirler..


Resim

Ben bu aşktan bir nefes ayrılmazam
Ger yüreğim şerha şerha diline..


Öyle Özden SEVmişem ve BaĞsız-BAĞlıyım ki bu aşktan bir nefes ayrılsam canım çıkar ve ayrılamam!
Yüreğim kesilip dilim dilim olsada boşuna bu AŞK beni yurmuştur ayrılmam..


Resim

O Aşk ile ben bir demimi vermezem
Aşksızın olan ömrün bin yılına..


Bu İlahî AŞKın lezzetine/RÜŞDüne eren gönlüm bir ANlık zevkine/Hazzına, bu Gelgeç-İzafî-İğreti Dünya Hayatının bin yılını verseler de değişmem, ve ben HAKk’a AŞKımı/KULLuğumu tercih ederim.

Resim

İsmi resmi Eşrefoğlu Rumî'nin
Kül olup savruldu aşkın yeline


Ben ki Hakk ÂŞIK Eşrefoğlu Rumî'yim,
Gelgeç-İzafî-İğreti olarak giydiğim Dünya Hayatının “benlik” perdesi-isim-cisim-resim elbisesini/İBLİSliğini İlahî AŞKım Yaktı duman etti de külünü AŞKın Yeline savurdu gitti..


Resim

Kalmadı nam u nişanı zerrece
Garka varup gitti aşkın seline


O zavallı ve YÂRım NEFeslik gölge dünya “ben”liğimin adı-san-ınamı-şanı yok oldu gitti.. mezar taşıma yazılan hikaye oldu.. kalanları da, gözlerimden boşanan AŞK SELiyle İlahî Vahdet Denizine gark oldu gitti.. O’nda var/yoktur artık…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EŞREFOĞLU RUMÎ (ks) DİVÂNI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimHAKTAN UTAN!..

Hak’tan utan olma âsi
Gel ikrâr eylegil ere
Er dediğim Tanrı hası
Gel ikrâr eylegil ere!..


El Hakk celle celâluhu’dan utan kulluk et ki âsi olma.
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.
Er değdim ERENlerdir ki hepsi de ALLAH celle celâluhu Velîyyullahı olup haslar hasıdırlar.
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


El Hakk:
Resim

Resim

Zinhâr erden olma ırak
Sekiz uçmak ere durak
Etmeyesin yârın firak
Gel ikrâr eylegil ere!..


Sakın sakın Mürşidin Hak Erenden ve yolundan uzaklaşıp hayata dalıp gitme.
Ve unutma ki sekiz cennet ERENlerin son durağıdır. Ve sen bu dünyada ERleri izlememekle sakın âirette cennetlerden de firak/ayrılık hasreti çekmeyesin!.
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


Resim

Er gönlü dolu Hak nuru
Ere müştâk uçmak huri
Ko ol münkir-i tekbiri
Gel ikrâr eylegil ere!..


MuhaMMedî ER olan kimse o dur ki MuhaMMedî Şûuru BİLen ve MuhaMMedî Nûru BULandır.
Onun için cennetler ve huriler, böylesi Hakk Veliyyullahı hasretle beklemektedirler.
Sen sadece diliyle tekbir getirip özünde münafık gösteişçileri ve
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


Resim

Erdir ol Hazret'e varan
Didârını şeksiz gören
Yüklülere meded iren
Gel ikrâr eylegil er!..


Gerçek ER o kimsedir ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Nurunda Hazreti Hakk’a vasıl olup vechini şüphesiz gören ve de,
Elde ettiği kermaet gücüyle MuhaMMedî Hasbî Hizmette, KULLuk yükü ağır gelen, suç işleyip pişman olan Müüslümanlara meded edip yardımlarına kavuşmak için,
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


Resim

Erenleri kim sevmeye
Tamu dibinde kaynaya
Kimse şefâat kılmaya
Gel ikrâr eylegil ere!..


EREN/Veliyullahı kimler ki sevmezler ise,
Cehennem dibinde kaynamaya hazırlansın,
Ve öylesi kimselere hiçbir kimse şefâat kılmaya ki sen aklını başına al da,
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


اِنَّ اللهَ تَعَالَى قَالَ : "مَنْ عَادَى لِى وَلِيًّا فَقَدْ آذَنْتُهُ بِالْحَرْبِ وَ مَا تَقَرَّبَ اِلَىَّ عَبْدِى بِشَيْءٍ أَحْبَّ اِلَىَّ مِمَّ افْتَرَضْتُ عَلَيْهِ" وَ مَا يَزَالُ عَبْدِى يَتَقَرَّبُ اِلَىَّ بِالنَّوَافِلِ حَتَّى اُحِبَّهُ. فَاِذَا أَحْبَبْتُهُ كُنْتُ سَمْعَهُ الَّذِى يَسْمَعُ بِهِ وَ بَصَرُهُ الَّذِى يُبْصِرُ بِهِ وَ يَدَهُ الَّتِى يَبْطِشُ بِهَا وَ رِجْلَهُ الَّتِى يَمْشِى بِهَا. وَ اِنْ سَأَلَنشى َلأُعْطِيَنَّهُ وَ لَئِنِ اسْتَعَاذَنِى َلأُعِيذَنَّهُ.
Resim---Bir Hadis-i Kutside ise Cenab-ı ALLAH celle celâluhu buyuruyor ki: “Her kim benim velilerimden bir veliye düşmanlık ederse, şüphesiz ben ona ilan-ı harp ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili hiçbir şey ile benim kurbiyetime mazhar olamaz. Bir de kulum nafileler ile bana yaklaşır ha yaklaşır ve nihayet öyle bir hale gelir ki artık ben onu severim. Onu sevince de, onun işiten kulağı, gören gözü, tutup yakalayan eli ve yürümesine vasıta olan ayağı olurum (Hasılı; onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya meşiet-i hassa dairesinde cereyan etmeye başlar). Böylesi bir kul benden birşey isterse istediğini muhakkak ona veririm. Bana sığınırsa onu hıfz ve sıyanetim altına alırı/korurum!.”(Buharî, Rikak)

Resim---Bir başka Hadis-i Kutside ise Cenab-ı ALLAH celle celâluhu şöyle buyuruyor:’’Kim benim velilerimden birini hafife alırsa, bana düşman olarak karşıma çıkmış olur.’’
(Taberanî, el-Mu’cemül-Kebir)

Resim

Er ilter seni cennete
Hem ulaştırır rahmete
Uğramayasın mihnete
Gel ikrâr eylegil ere!..


EL ELe EL -> YeduLLaha ki.. seni ömrün sonunda cennete ancak EREN ELİ iletir.. hem de Rahmetenli’l- Âlemin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaştırır..
Sakın ham aklınla minete düşmeyesin.. zahmete, eziyete, derde, belâya, tecrübeye ve sınamaya kalkışmayasın!.
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


Resim

Aldınsa erenler elin
Doğru vardın ise yolun
Gir uçmak içine salın
Gel ikrâr eylegil ere!..


Gerçekten gerçek bir MuhaMmedî Hasbî Hizmetçi Hakk ERENden el aldınsa,
Ve MuhaMmedî hakikat Yolunda gereğini yaparak dosdoğru yaşadınsa,
Şimdiden gir cennete ve salına salına gez dolaş.. Bunun için,
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


Resim

Eşrefoğlu Rumî nola
Erenler yolunda ola
Kan bahası didâr ola
Gel ikrâr eylegil ere!..


Ne olurdu ki Eşrefoğlu Rumî kaddesallahu sırrahu da Erenler yolunda olsa da,
Kan/can bahasına bir hayat sonunda Hakkın cemÂLini görebilse..
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.


Resim

Gerçeklere budur nişân
Gerçek anmaz can ü cihân
Hak'tan ister isen imân
Gel ikrâr eylegil ere!..


Gerçek /tahkik imanla Sırat-ı mustakî üzere yürüyen/yaşayan gerçek Hakk Erenlerin nişÂNI budur.
Bu inanaçta olanlar can ve cihan derdine düşmez de,
Hakk’ın cemâlini ve tahkik imanını yine Hakk’tan iste ve,
İnkârını terk et de MuhaMMedî Târikat Pîri bir Mürşid-i Kâmile ikrâr et/ Hakkı DUYup Hayra UYmayı itiraf, kabul ve tasdik edip, el verip bağlan.. Sıarat-ı mustakîm yolunca yaşa!.
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön