YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


M E DEDd!.


Ey cânıma cânânım, ey derdime dermânım
Âlemlere sultânım, meded Allah'ım meded!.


EYy Şahdamarımdan da, habli’l- verid’imden de AKREB-Yakın olan CÂNda CÂNÂNım!. EYy KULLuk Derdime Ebedî DermÂNım!.
Şu İÇinde yaşamakta olduğum ÂLeM-leri yaratıp duran ve Sultasını-Saltanatını sürdüren Yüce SuLtÂNım!. Meded Yâ ALLAH’ım celle celâlihu Meded!.


Resim

Bu derdim onmaz gibi, Azrâil gülmez gibi
Umduğum olmaz gibi, meded Allah'ım meded!.


Bu İlahî AŞK Derdim bu dünyada çâre bulamaz gibi ki, emeL ömrümün peşindeki EceL Azrâil aleyhisselâm’ı gülüp geçemez gibi ki,
Ve benim umutlarım yerini bulamaz gibi.. Meded Yâ ALLAH’ım celle celâlihu Meded!.


**

MERKEZ-inde.. ->AKREB.. ->RABB’ı!..:

ZeVKi zAHR: KâLû beLÂ AKRABasın-RaBB-esin BiL!:


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---
“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu belâ şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhid olduk, dediler.”
(A’raf 7/172)

HaBLi’l- VERîD:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---
Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

*

“KüLLî ŞEY-in MUHİT” -> A L L A H !.. :

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---
“Ve lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü ALLAH'ındır. ALLAH, her şeyi kuşatan-kapsayandır.”
(Nisâ 4/126)

Resim

Dünyayı bakî sandım, gaşyet içinde kaldım
Ölüm, var imiş bildim, meded Allah'ım meded!.


Şu gelgeç fâni Dünyayı bakî, devamlı sandım ki beni gaşy etti-yuttu İÇine çekti ve İÇinde kaldım..
Neden sonra en SON-Uçta mutlaka ÖLÜM OLduğunu ZEVK ettim.. Meded Yâ ALLAH’ım celle celâlihu Meded!.


كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

Resim---“Küllü nefsin zâikatu’l- mevt (mevti), ve neblûkum biş şerri vel hayri fitneten, ve ileynâ turceûn (turceûne).: Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, bir deneme olarak hayır ve şer fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35)

Resim

Gene zâri kılayım, Çalabıma yalvarayım
Allah'a sığınayım, meded Allah'ım meded!.

Şu fâni Dünyadaki gurbet ve YÂRime hasret ateşiyle zâri zâri inleyeyim ve RABBBım TeÂLÂ’ya Rızası için yalvarayım..
Nuhtaç-Mecbur-Me’mur-Mahkum KULLuğumla “Euzu BiLLAHi- ALLAHıma sığınırım!.”.. Meded Yâ ALLAH’ım celle celâlihu Meded!.


Resim

Âşık Yûnus kıl zârî, günahın yusun Bârî
Göresin Peygamberi, meded Allah'ım meded


EYy Âşık Yûnus sen de tÜMM MuhaMMedî HAKk ÂŞıklar gibi zâri zâri inle ki, El Bârî ALLAH celle celâlihugünahlarını yusunyıkasın temizlesin ki,
GÖRe BİLesin Peygamberimiz MuhaMmed Mustafa Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi.. Meded Yâ ALLAH’ım celle celâlihu Meded!.


El Bâriü:
Resim

El Bârru:

Resim


Resim

Meded: İnayet, yardım, imdad, eman. Eyvah.
Onmak: Dedine çâre bulup gelişmek.
Gaşyet: Kendinden geçme, bayılma. Örtmek. Hayret.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


D İ YELER!.


Ecel oku erdi cana,
Ka’se göçtü dur deyeler
Gâfil olan yolda kalır
Tez yarağı gör deyeler..


Sonu gelmmez emelimin peşinde koşarken birdenbire ecel oku vurdu canımı, “ölüm ülkesine göçmektesin dur ömür yolluğunun hazıra!” diyeler..
“Bu yalan dünyada geleceğini düşünmeden yaşayanlar eli boş yolda kalakalır, hemen ve vakit geçirmeden tezce yol hazırınlığına giriş!” diyeler..


Resim

Anmaz idim ol Sultânı
Ne işe gönderdi beni
Emânet verilen anı
Gel Issıne ver deyeler..


Bu âlemi kesin bir amaç uğruna yaratıp saltanatını yürtten es sSULTÂN ALLAH celle celâlihuyu hiç de hatırlamazdım ki, beni de bu âleme ne için göndermişti ve bana hangi emânetini yüklemişti. Halbuki şimdiyse bana “ol emânetin sahibine teslim edip getir ver!” diyeler..

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَنْ يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنْسَانُ ۖ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---“İnna aradne’l- EMÂNete ale's- semavati ve’l- erdi ve’l- cibali fe ebeyne ey yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehe’l- insan innehu kane ZaLumen CeHuLa: Şüphesiz biz EMÂNeti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insÂN yüklendi. Çünkü o çok ZâLiMdir, çok CâHiLdir.”
(Ahzâb 33/72)

Resim

Çün can bedenden çekile
Şol elif kamet büküle
Gözünden gevher döküle
Gel merteben sor deyeler..


Geçen ve geçmez sanılan yılların ardından şu kıymetli can, kanlı kabı teninden çekilip çıka, elif gibi olan boy-bos büküle, halini görünce gözlerinden inci-cevherler döküle işte şimdi “hangi mertebesedesin Sultanlar gibi mi hayvanlardan da aşağıda bir mertebe de mi sor!” diyeler..

Resim

Söyle yürürken nâz ile
Adın deftere yazıla
Kara yerde ev düzüle
Gel günahkâr gir deyeler..


İzafî gelgeç dünyada binbir naz ile yürürken, gerçek HÂLin Hesab Defterine yazıla, bu âlemim sanal sarayları yıkılıp kara toprağın altına mezar evin hazırlana ve sana “gel günahkâr gir!.” deyeler..

Resim

Kabrin sual eder sana
Kani armağanın bana
Armağansız gelen bunda
Yılan çıyan yer gider..


Ki vardığında yeni yurdun mezarın sana soracaktır: “hani nerde bana hediyelerin, hazırlıksız, armağansız gelenleri
yılan çıyan ve böcekler yer gider bunda!” diyeler..



Resim

Münâfıkın aklı şaşa
Rabbim bilmem deye hâşâ
Kabir dar ola kavuşa
Hak buyurdu kır deyeler..


İsallam inancında, iki yüzlü münâfıkların aklı gerçekle karşı karşıya kalıncaa şaşa kalır “Ben RABBımız bilmezdim!” diye hâşâ..
Ve mezarı daraldıkça daralıp sıktıkça sıkar HAKk Teâlâ buuyurdu: “kemikleriini kır!” diyeler..


Resim

Mü'min olan gele dile
Cevâb vere güle güle
Cennet'ten hûriler gele
Kabrin dolu nur deyeler..


MuhaMMedî Mü’minler ise, dile gelip sorulan sorulara gülerek cevâb vereler, Cennet'ten hûriler gelip: “senin kabrin cennet ve nur dolu” diyeler.


Resim

Yûnus sabret bu mihnete
Bir gün eresin rahate
Yine Hakkın lûtfu yete
Gel Cennet'e gir deyeler..


Ey Hakk Âşık Yûnus kaddesallahu sırrahu Babam sen de, kulluk sıkıntılarına sabret ki, son Uçta rıza rahatına kavuşasın ve bütün bunlar yine HAKk Teâlâmızın lûtfu kereminin yetişmesiyledir ve sana sonuçta: “Gel Cennet'e gir!.” deyeler..

Resim

Ka’s: Ölüm, mevt.
Yarağ (t): Yarayan, gerekli şey. Silah.
Iss: Sâhib. Mâlik.
Kamet: Boy. Boy-bos. Endam.
Gevher: Elmas, cevher, mücevher. İnci. * Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat
Mertebe: Derece. Basamak. Rütbe. Pâye.
Mihnet: Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


GÖZüm SENi Görmek İçin !.

Gözüm seni görmek için, elim Sana ermek için
Bugün canım yolda kodum, yarın Seni bulmak için...


HaYy Dost ALLAH celle celâlihu!
Küllî şey/kâinâtının her zerresinde SENi GÖRsün diye, bomboş ellerim YEDuLLAHa/HaKk ELİne ERsin diye,
Bu fâni, gel-geç ve gölge dünyada Cânımdan vaz geçtim ki, CÂNda CÂNÂNım/SENi BULmakiçin..


Resim

Bugün canım yolda koyam, yarın ivazın veresin
Arz eyleme Uçmağını, hiç arzum yok Uçmak için..


Ben SANA KULLuğumu MuhaMMedî Teslimiyyetle yapıp bu yolda en tatlı olan “benlik CÂNım”ı AŞKuLLAH YOLUNda KurbÂN edeyim ki, Son-UÇta "benlik bedelim"i bana VusLat olarak veresin.
Bana cennetlerini teklifine teşekkür ederim. Ancak, RABBıma Rucûmu/geri DÖNüşümü dua eder dilerim ve de, hiç mi hiç arzum yok ceNNet için..


Resim

Benim Uçmak neme gerek, hergiz gönlüm ana bakmaz
işbu benim zâriliğim, değildirdürür bir bağ için..

Uçmak benim neyime gerek ki, SANA Âşık gönlüm asla dönüp de başkasına ve ona bakmaz.
Bu yüzden benim zâri zâri inleyişlerim asla Cennet Bağları için değildir..


Resim

Uçmak Uçmağım dediğin, mü’minleri yiltediğin
Bir ev ile bir kaç hûrî, hevesim yok koçmak için..


“CeNNet CeNNet” buyurduğun ve Nü’minleri özendirip, heves ettirip, meylettirdiğin,
Birkaç köşk ile birkaç hûrî, benim ise, gözüm-gönlün SENde hiç de onlara koşmaya hevesim yok şükür..


Resim

Bunda dahi verdin bize, ol hûrîlerden çift helâl
Andan dahi geçti arzum, arzum Seni görmek için..


ZÂT-ı ÂLİn bu yalancı dünyada da bize helâl kıldın o güzel hurilerden,
Ben burada da onalardan vaz geçtim ki, benim deli gönlüm yanar da yanar SENi görmek için..


Resim

Sofulara ver Sen anı, bana Seni gerek Seni
Ben nice terk idem Seni, şol bir ala çardak için..


En iyisi bu dünyada karıya kıza doymayıp da, o âlemde de isteyen ham akıllı sofulara ver SEN cennetini.. Bana ise ancak ve ancak SEN gereksin!.
Böyelesine CÂSNdan bir MhaMMedî Hak ÂŞIK iken, SENi nasıl terkedip de şunun bunun peşine düşerim de cennetteki şu meşhur ala çardaklara koşarım!.


Resim

Yûnus hasretdürür Sana, hazretini göster ana
işin zulüm değildürür, dât eyleğil varmak için


MhaMMedî Hak ÂŞIK Yûnus EMRe kaddesallahu sırrahu Babam, SANA bu âgurbet âleminde hep hasret yaşamakta gurbette SILasını/SENi ÖZLemekte GüL CeMÂLin göste ona.
Bilirim ki Kerîmsin hâşâ SENin işlerin zülmetketen beridir ki, bana da bir İHSÂN ediver SANA VuSLat edip varmak için..


Resim

İvaz: Karşılık olarak verilen şey. Bedel.
Uçmak: Cennet.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Dât: ihsan, atiyye..
Yiltemek: yeltendirmek. özendirmek, heves etttirmek, meylettirmek:
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


Besler dim Bu Nâzik Teni !.


Dosttan haber geldi bana, durayım anda varayım
Müjdeleyene canımı vereyim anda varayım..

CÂNda CÂNÂN Dostumdan bana KENDİsine DÖNmem haberi geldi, bu âlemde gölge oyunu koşusundan vaz geçip O’na döneyim.
Bu haberi bana müjdeleyene bahşiş olarak canımı vereyim de çekip gidip Dostuma varayım..

Resim

Şol bir iki arşın bezin, ne yeni var, ne yakası
Kefen edinip eğnime, sarayım anda varayım..

He cÂN taşıyan İnsÂNoğlunun kaçınılmaz sonUÇu birkaç metre kefen bezi ki, ne yakası ne de yeni olur.. ben de onu sırtıma geçirip sarayım da gideyim Dostuma varayım..

Resim

Can alıcı hod geliser, emâneti ver deyiser
Ben emâneti issine vereyim anda varayım..

Can alıcı Ezrâil aleyhisselâm kendisi gelip de: “Sana verilen emâneti ver!.” Deyince,
Ben de, bu KuLluk-İnsan oluş emânetini sahibine vereyim de Dostuma varayım..

Biz emâneti dağlara yükledik dağlar kabul etmedi.. eğer dağlara yükleseydik bunlar erir, akarlardı.. ama insan oğlu kabul etti gerçekten çok hakikaten çok câhil ve zâlimdir.. câhildir kendini bilmez, zâlimdir kime zulmeder..

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---"İnnâ aradne’l- emânete ale’s- semâvâti ve’l- ardı ve’l- cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hameleha’l- insân (insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ (cehûlen).: Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o (insan) çok zâlim ve çok câhildir!..."
(Ahzâb 33/72)


Resim

Yazuğum çok, günah öküş yürürüm bu dünyada hoş
Ettiklerimin hesâbın, vereyim anda varayım..

Yazık olan günlarım ve günahlarım sayısız çokça ve ben bir şey yokmuşçasına bomboş dolaşmaktayım.
sonuçta ben de ettiklerimin hesâbını vereyim de Dostuma varayım..

Resim

Beslerdim bu nazik teni, terk etmeyem derdim anı
Kara toprağa ben anı, karayım anda varayım..

Şu yalan Dünyada işim gücüm bu nâzik bedenimi beslemekti ve onu terk etmemekti ve nazına oynamaktı.
Şiimdiyse geldiği kara toprağa sokup karayım da sonra Dostuma varayım..

Resim

Canım gitti üş ben kaldım, nâ-çar oldum yola girdim
Düşmanlarım şâd olduğun, göreyim anda varayım..

Sevgili CÂNım çıktı gitti bedenim bomboş kaldı bende çâresiz İlahî Takdir Yoluna razı oldum.
Beni ve yolumu sevmeyen düşmanlarımın şâd/şen, memnun, mesrur, olduğunu göreyim de, Dostuma varayım..

Resim

Üş bu ömür harmanını, derdim devşirdim ben anı
Yûnus eydür bu harmanı, yele vereyim anda varayım

Bu ÂLeMde yaşarken ben bu ömür harmanını devşirip toplamak için ne kadar da çabaladım ancak sonUÇunu gördü de Yûnus Emre kaddesallahu sırrahu der ki: "Ben bu izafî harmanı yele vereyim savrulsun da ben gideyim Dostuma varayım.."


Resim

Arşın: f. Bir uzunluk ölçüsü. (68 cm. uzunluk.) Bir kol boyu. Büyük bir adım genişliği. * Zirâ'.
Egin, eğin (t): Sırt, omuz.
Hod (f): Kendi.
İs: (Iss) t. Bayındırlık, mâmuriyet. Şenlik. * Ses. * Sâhib. Mâlik. * Efendi.
Öküş: Çok
Uş (t): İşte. Şimdi.
Nâ-çar: f. Çaresiz, elinden iş gelmeyen. Mecbur kalmış olan.
Şâd: f. Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


Gönlüne Ge Le Mi?.


Ne aceb olur şu âdem oğlanı
Öleceğin hiç gönlüne gele mi?.
Azrâil kaynağın urup canına
Alacağın hiç gönlüne gele mi?.

ALLLAHu Zü’L- CeLÂL’in tÜMM Esmâları AKLen yüklenmiş olarak bu dünyaya gelmiş olan ey Âdem oğlu ne acaib hallerdesin şu âlemde sen!. öleceğin hiç aklına gelir mi ki sonuçta Azrâil aleyhisselâm gürzünü vurup tatlı canını er-geç alacaktır.. hiç gönlüne gelmez mi?.

Resim

Azrâil alır bu cümle canları
Toprağa düşürür nazik tenleri
Gayireler sana yensiz donları
Giyeceğin hiç gönlüne gele mi?.

Ölüm meleğimiz ki ecelimiz biz emellerimiz peşinde bir ömür koşarken bizi izler ve tüm canları teninden ayırır, çok kıymetli nazik tenlerimizi toprağa düşürür, bizden başkaları bizedikişsiz kefene sararlar ki bunlar hiç senin gönlüne gelmez mi?.

Resim

Gelir növbetin dolanı dolanı
Ağlasana sen bulanı bulanı
Halkın önünde beğeni beğeni
Yunacağın hiç gönlüne gele mi?.

Her can için dönen bu hayat değirmeninin keşiği-sırası-növbetin dolanı dolanı sana da gelir.. sen de anla ve ağla dolanı dolanı.. cümle halk başına toplanıp beğene beğene ılık suyla bedeninin yıkayacakları hiç gönlüne gelmez mi?.

Resim

Gece gündüz zikreylesin dilimiz
Gizli değil ayân Sana hâlimiz
Karanlık kabirde bir gün yalınız
Kalacağın hiç gönlüne gele mi?.

Hiçbir hâlimizin Gizli değil ayân olduğu RABBımız TeÂLÂ’yı dilimiz gece gündüz zikreylesin ki, kapakaralık kabirde bir gün yapayalınız kalacağımız hiç gönlüne gelmez mi?.

Resim

Yûnus Emre'm eydür hele burada
Hemân ömrüm zâyi geçti arada
Yarın Hak yanında yüzü karada
Olacağın hiç gönlüne gele mi?.

Yûnus Emre kaddesallahu sırrahu Babam der ki;bu dünya da ömrüm kayboldu gitti, geldi-geçti aradan.. yarın âhirette HAKk TeÂLÂ huzurunda-yanında yüzü karalardan olacağın hiç gönlüne gelmez mi?.


Resim

Azrâil: Ölüm meleği. Dört büyük melekten biridir, ölenlerin ruhlarını almak görevi vardır. Diğer bir ismi de "melek-ül mevt: Ölüm meleği"dir.
Eydür: Der ki..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


İŞİDİR im SÖZü !.

İşbu vücudum şehrine, bir dem giresim gelir
İçindeki Sultânın, yüzün göresim gelir..


Şu içinde yaşamakta olduğumuz Muhittetki Şehâdet-mevCÛDlar Âleminden, ÖZümdeki Merkezdeki VüCÛD Ülkesine bir ÂNLık DEM de olsa GİResim GELir..
İçindeki Şahdamarımdan-Habli’l-Verîdded de AKRABA OLAN SULTÂN’ın CEMÂLini GÖResim GELir..


Resim

İşidirim sözünü, görimezem yüzünü
Yüzünü görmekliğe, canım veresim gelir..


Her ÂN yeniden yağan RAHMet YAĞmuru gibi Kur'ÂN-ı Kerîm SÖZünü DUYarım-UYarım da GÜL YÜZÜnü göremem..
Oysa, GÜL YÜZÜnü görmek için CÂNım VEResim GELir..


Resim

Ol Sultânım halvetinin, yedi hücresi vardır
Yedisinden içeri, varıp giresim gelir..


O yüceler yücesi SULTÂN ile BİZ BİR-İZ BAŞBAŞalığında “YALNIZ BİZ” Halveti için 7 HüCRe HİCRin-HİCRetin GEÇmek gerekir.. NEFsimin 7 Letâif Aşamalarını AŞarak, Nefs-i AHFÂdan NEFS-i AKDESe VARıp GİResim GELir..


Resim

Her kapıda bir kişi, yüzbin çerisi vardır
Aşk kılıcın kuşanıp, cümle kırasım gelir..


Oysa bu AŞAMAların-kapıların her birisinde NEFSin KULLUk İmtihÂNı gereği içeri sokmayan yüzbin çerisi-askeri-engelleri vardır..
ALLAHu zü’L- CeLÂL’in SÖZÜ, KULu ve RESÛLü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin SESi Kur'ÂN-ı Kerîmi DUYup-UYmak AŞKuLLAH KILICImı KULLuk BELime kuşanarak tüm engelleri-kapıları KIRasım GELir..


Resim

Erenlerin sohbeti arttırır mârifeti
Bî-dertleri sohbetten, her dem süresim gelir..


MuhaMMedî HAk ERENlerin SIRR Sohbeti arttırır MuhaMMedî Mârifeti ancak,
AŞKuLLAH Derdi olmayan ahmakları, MuhaMMedî Sohbetten mutlaka SÜResim GELir..


Resim

Leyli vü Mecnun benem, şeydâ-yi Rahmen benem
Leylî yüzün görmeğe, Mecnun olasım gelir..


Bu KÂR-ü-BeLÂ KULLuk İmtihÂNı ÇÖLÜnde; LeyLÂ da MecNÛN da benim ki, ben RahmÂN NEFHASı Üfürülen ve ÜFfLeyen BİZ BİR-İZ BÜLBÜLüyüm!.
İLLiYYîne tekrar DÖnüp LeyLÂ’mın CEMÂLini Görmek için şu ESFELİn ÖLÜM ÇÖLÜnde MecNÛN OLasım GELir..

HaLK, HAKK TeÂLÂ’nın Sîretinin Sûretidir ve TüMM ESMÂdan ibâret OL-ÂN AKLı sebebiyle en Muhteşem NOKtadaki İnsÂNoğLununun Yüzünde HAKk Yazar.. “OKU!”yana.. GÖRene var!.. KÖRe ne var?.
İnsÂNoğLu ki, Rahimiyyetten doğan Rahmâniyyet gÖLgesidir-Nefhasıdır..
[/font]

ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Resim---Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumu’s- sem’a ve’l- ebsâre ve’l- efidete, kalîlen mâ teşkurûn (teşkurûne).: Sonra onu “SEVİYELedi/düzeltip bir biçime soktu” ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?” (Secde 32/9)


Resim

Dost oldu bize mihman, bunca yıl bunca zaman
Gerçek İsmâil ’leyin, kurbân olasım gelir..


Şunca ÖMRümüz gelip-geçerken şahdamarımızdan da AKREB-AKRABA-Yakın CÂNda Misafir CÂNÂN Olanı göremedim ki artık gerçek kararım şu ki, ben de, İsmâiL aleyhisselâm gibi “İsmâiLî KurbÂN OL!.”up VUSLat Bıçağına bOYUNumu UZatır OLasım GELir..


Resim

Erenlerin nazarı toprağı gevher eyler
Erenler kâdeminde, toprak olasım gelir..


Gerçek MuhaMMedî HAk ERENlerin TEK-BİR BAKışları ham toprağı (insÂNı) -> CÂNda CÂNÂN CEVHERi yapar!.
Onun için ben de, bu MuhaMMedî HAk ERENlerin ayakları altında KULLuk Toprağı OLasım GELir..


Resim

Miskin Yûnus'un nefsi, dört tabiat içinde
Aşkla can sırrına, pinhan varasım gelir..


Şu Gerçek MuhaMMedî SEKÎnette HAk ÂŞIk Yûnus EMRem kaddesallahu sırrahu BaBamın NEFSi; Beden-Nefs-Kalb-Rûh.. Şerşat-Tarikat-Mârifet-Hakikat.. Oluşumları İÇinde ve onlardan ÇIKıp, VUSLAT MENZİLİne GEÇip GİTmesi gerekir..
MuhaMMedî AŞKuLLAH YOLUndan SÜNNetince CÂN AYNA-mın SIRRını SİLerek, TEKe TEKçe-gİZLice NÂZLı YÂRime VARasım GELir..


Resim

Halvet: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.
Çeri: Asker.
Şeydâ: f. Tutkun. Divane. * Çok sevgiden hâsıl olan hal. âşık bülbül.
Mihman: f. Misafir.
Gevher: f. Akıl ve edeb. * Asıl ve neseb. * Elmas, cevher, mücevher. İnci. * Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat.
Kâdem: Ayak.
Pinhan: f. Gizli, saklı, hafi, mahfi, mestur, müstetir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


Ne GÜLmen GÜLmektir!.

Ey aşk eri aç gözünü, yer yüzüne eyle nazar
Gör bu lâtif çiçekleri, bezenüben, geldi geçer..

Ey AŞKuLLAH Yolunda nefer olan kardeşim gözünü aç da yer yüzüne şöyle alıcı bir gözle bak bakalım da,
Bu lâtif/nâzik, uygun, güzel, şirin çiçekleri ki, herbirisi güzellikleri giyinip kuşanıp bezenip bu âleme geldiler ve zamanı geldi geçip gittlrer, kurudular..

Resim

Bunlar böyle bezenüben, Dost’tan yana uzanuben
Bir sor Ahî sen bunlara, kancerudur azm-i sefer..

Bütün bu çiçekler süslenip, sonunda ömürlerini Dost’tan yana çevirip giderler.
Ey kardeşim sen bunlara bir sor bakalım bu sefere çıkış hedefleri neresiymiş..

Resim

Her bir çiçek bin nâz ile, öğer Hakkı niyaz ile
Bu kuşlar hoş âvaz ile, ol Padişahı zikr eder..

Her bir çiçek binbir nâz ile, öğer HaKkı Teâlâyı niyâz ile öğüp, hamd ve senâ ederler..
Bu kuşlarda bin bir dille ve hoş sedâlarıyla ol Padişah ALLAH celle celâlihu’yu zikr ederler..

Resim

Öğer anın kadirliğin, her bir işe hazırlığın
ille ömrü kasırlığın, anıcağız benzi solar..

Onlar, O’nun el Kâdir ve el Kadîr ALLAH celle celâlihu oluşunu, küllî şeye kadirliğini durmadan öğerler.
Ancak, bu imtihân âlemindeki gölge-ölümlü ÖMRün kısalığını hatırlayıp andıklarındaysa hepsinin benzi solar sararır..

تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
"Tebârakellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: Mülk elinde (kudretinde) olan O (Allah) Mübârek’tir. Ve O, herşeye kaadirdir.” (Mülk 67/1)

El Kâdiru:
Resim

El Kadîru:
Resim

Resim

Rengi döner günden güne, toprağa dökülür gene
ibretdürür anlayana, bu ibreti ârif duyar..

btün çiçeklerin renkleri günden güne solmaya başlar ve sonunda meydana geldiği toprağa düşer dökülür yine.
Bu topraktan toprağa geliş-gidişte büyük bir ibret vardır ki, bunu gerçekten anlayanlar MuhaMMedî Âriflerdir..

Resim

Ne bilmegün bilmekdürür, ne gülmegün gülmekdürür
Son menzilin ölmekdürür, duymadınsa aşktan eser..

Eğer bu gelgeç ÂLEMinde AŞKuLLAHtan bir İZ BİLip-BULup-OLup-YAŞAmadınsa; senin bildiklerin bilmek değil, gülmelerin gülme değilki, son VARış NOKTAyın ÖLÜM OLduğunu ANLAyamadın..

Resim

Ger bu sırrı duyaydın, ya bu gamı yiyeydin
Yerinde eriyeydin, gideydi senden bu kâr-ü bar..

Eğer sen de bu AŞKuLLAH SıRRını yüreğinde DUYup, ÇİLLelerine göğüs gereBİLseydin de geçici benliğin YERinde eriyip, akıp gideydi şu başındaki yalan dünya yükü de kârı da..

Resim

Bildik gelen geçer imış, bildik konan göçer imiş
Aşk şarabın içer imış, bu manâdan her kim duyar..

Biz bu gelgeç ÖMRünde şunu iyice öğrendik ve BİLdik ki, bu anlatılan MÂNÂyı kim Duydu ve UYdu ise;
bu yalan dünyaya gelen bir geçer gidermiş, konanlar bir gün göçermiş ve AŞK Şarabın içmekten kaçanlar da ECELŞarabını bir gün içerlermiş.

Resim

Yûnus bu sözleri ko gil, kendüzünden elin yu gil
Senden ne gele bir de gil, çün Hak'tan gelir hayr-ü-şer..

Ey Yûnus Emre BaBam kaddesallahu sırrahu, sen bu sözleri bir tarafa bırakıp, kendi İÇ-ÖZünden, DIŞ-YÜZünü elinle yıka, temizle.
Senin elinden gelen bir şey zâten yok ve her ne ki, hayr ve şerin yaratıcısı el HAKk Teâlâ’dan gelmektedir.


Resim

Ahî: Kardeşim. * Ahilik ocağından olan kimse. * Eli açık, cömert.
Kanceru: Nereye, neresi, ne tarafa.
Kasr: Kısa olmak. Kısa kesmek.
Bâr: f. Yük. Zahmet. Eziyet. Sıkıntı.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


KANLI YAŞ AKAR!.


Kan Yaş Akıtır Aktan Karadan..
Ayırma beni senden Yaradan
Düşer ölürüm ben bu yaradan..


Ak gündüzlerim ve kara gecelerim boyunca kanlı yaş akıtır GÖZLerim!.
Beni SENden ayırma ey Yaradanım ALLAH celle celâlihu!.
Bu âlemde çâresiz olan bu ayrılık yarasından-kan kaybından düşer ölürüm ben!.


Resim

Öldüğüm için gam mi çekerim
Alır canımı bir gün Yaradan..


Ben MuhaMMedî HAKk ÂŞIKım ki, bu YOLda Öldüğümden dolayı gam keder çekmem!
Zâten nasıl olsa günü geldiğinde ecelim yettiğinde çeker alır canımı bir gün Yaradanım ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Öldü diyenler, kaydım yiyeler
Bir kuş oluben, çıkam aradan..


Beni de rastgele biri gibi “Öldü gitti diyenler” ardım sıra iyi kötü konuşalar!
Ben ise sanki bir kuş olup da aralarından uçup gideyim bu dertler DÜNyâsından!.


Resim

Ağlama derim şol gözlerime
Kan yaş akıtır, aktan karadan..


Ben her ne kadar gözlerime: “Yeter artık ağlama!” desem de,
Gözlerim beni dinlemez de, gündüz gece demeden yaş döker durur!.


Resim

Varam kul olam şeyh eşiğinde
Hırka dikinem bin bir pâreden..


En iyisi ben MuhaMMedî Mürşid Şeyhimin eşiğine başımı koyup kulu kölesi olayım da, atlas ipeği soyunup, bin bir pâreden-parçadan bir DERVİŞ HIRKAsı dikineyim kendime!.

Resim


Derviş Yûnus'un maksudu budur
Alıp şeyhini çıka aradan..


İşte MuhaMMedî HAKk ÂŞIK Derviş Yûnus kaddesallahu sırrahu Babamın gerçek maksadı şudur bu hayatta ki,
ŞEYHinin ELİni ALıp ELini VERip de, ÇEKip gide insanların arasından İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Kaydım yiyeler: Beni düşünürler, iyi veya fenâ..
Maksud: Kasdedilmiş. Kasdedilen. * İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


GÖRdüğüm SENi SAN ayım!.

70
Gördüğüm SENi Sanayım

Şöyle hayran eyle beni aşkın oduna yanayım
Her kanceru bakar isem, gördüğüm seni sanayım..


Yâ RABbenâ!.
Öylesine AŞKınla beni HayrÂN hâle sok ki, pervÂNeler gibi AŞKuLLAH ATEŞİnde yanayım,
Her ne tarafa ve nereye bakarsam gördüğüm her şeyi SENsin sanayım..


Resim

Hem beni okur Sübhanım, eşiğindir dün gün yönüm
Anda çıkar benim günüm, bunda neye eyleneyim..


Neden böyle olmayayım ki, SEN SübhÂN ALLAH celle celâlihu, ŞeÂNULLAHta SüNNetuLLAH üzere KüLLî Şeyle BİRLikte her ÂN “yusebbeha” KÛN feyeKÛ EMRinle ile YENiden yaratıp durmaktasın. Onun için dün-bu gün-yarın dâima gönül YÖNüm SENin Kapıyın EŞiğidir.
Her günüm bu İNANçla girerve çıkar ki, ben bu gelgeç iğreti DÜNyâda misafirken neden ahmaklar gibi oyalanıp-eğlenip kalayım!.

Resim

->YUSeBBihu!. >SEMÂ-sında
->SıRR-ı SuBHÂN >SEFÂ-sın!.

YuSEBBihu.:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim ---Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.
(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:" ما لي و للدنيا إنما مثلي و مثل الدنيا كمثل راكب قال – نام – في ظل شجرة في يوم صائف ثم راح و تركها": Dünya benim neyime!. Dünya ile benim misâlim şudur:Bir yaz günü ağacın gölgesinde kaylule yapan (uyuyan) ve sonra yoluna devam edip,orayı terkeden bir yolcu gibidir.” buyurdu.
(Tirmizî ve Ahmed b.Hanbel rivâyet etmiştir. Hadis Sahihdir).


Resim

Yedi Tamu dedikleri, katlanmaya bir âhıma
Sekiz Uçmak aldamaya, bunda neye aldanayım..


İnsanların 7 cehennem dedikleri AŞKuLLAH yangını “âHh!.”ıma daynamaya,
Ve beni 8 Cennetaldatıp da Vahdaniyyet CEMÂLinden geri çevirmeye ki ben yalan ve geçici Dünyaya neye aldanayım..

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ[/b]
Resim---"Kullu nefsin zâikatu’l- mevt (mevti), ve neblûkum bi’ş- şerri ve’l- hayri fitneten, ve ileynâ turceûn (turceûne).: Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, hayır ve şer fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35)

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ

Resim---"Yes’eluhu men fî’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O’ndan isterler (dilerler). O hergün (her ÂN) bir şe’n/Şe’ÂN (ayrı bir tecellî, yeni bir OL!.uş) üzerindedir.” (Rahmân 55/29)

..Vahdet-i UHuD->Vahdet-i ŞüHÛD->Vahdet-i SüCÛD->Vahdet-i MevCÛD=> Vahdet-i VüCÛD<=kaHHÂRRiyyet=> Vahdet-i VüCÛD =>Vahdet-i MevCÛD->Vahdet-i ŞüHÛD->->Vahdet-i SüCÛD->Vahdet-i UHuD..

(LÂ diyen ->HerŞey/kes)..-> İLÂhe -> İLLâ => ALLAH <= TEVHÎD => ALLAH -> İLLÂ -> İLÂhe-> ..(LÂ diyen yok.. VAR OLan ->Vâhidu'l- Kahhâr ALLAH)

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ

Resim---''Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li meni'l- mulku’l- yevm (yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır." (Mü’min 40/16)


Resim

Yüz bin Hûri gelir ise aldamaya bu canımı
Aşkın gönlüm yağmaladı, Senden nice usanayım..


Benim SANA SEVdâlı CÂNım, Yüz bin Hûri verilse de asla aldanıp SENin CEMÂLuLLAH YOLUNdan dönmeye,
SENin AŞKın CÂNEVİ-GÖNLümü yağmaladı bomboş edip yerleşti ki ben yüce Lütüf ve İhsÂNa Erişten nasıl usanırım ALLAH korusun!.


Resim

Senin kokun duydu canım, terkini urdu cihânın
Hergiz bilinmez mekânın, seni kanda arayayım..


RÛHum SENin BİZ BİR-İZ NAHNU REYHÂnı KOKLadı ve tüm CihÂNı terketti,
Kaldı ki SEN bir yerde olmaktan-mekÂNdan münezzehsin, ben sSENi bu ÂLEMde nerelerde ARAyım!.


Resim

Her dem söylenir haberin, hergiz bulunmaz eserin
Götür yüzünden perdeyi, didârına göyünayım..


Gerçi hiçdurmadan aklen naklen SENden haberler söylenir durur ancak, ancak bu AKIL Âleminde NAKİLsiz AYAK İZİne bile rastlanamaz,
Yâ RABBenâ!. Lütfen CemÂL YÜZünün CELÂL Perdesini kaldır da GÜL YÜZünü bir görüp muradıma ereyim!.


Resim

İlm-ü hikmet okuyanlar, aşktan fakir-dürür bunlar
Mansur oldum asın beni, hep dillerde söyleneyim..


Halk içinde MuhaMMedî-İlâhî NAKLe ULAŞamamış Ham AKILLarıyla ASLına Ermeden fASLen, İlim ve Hikmet Okuyup duranlar AŞKuLLAHtan uzak ve AŞK Fâkiridirler bunlar,
Ben ise “ENE’L- HAKk.: Ben HAKkım!.” diyen Hallac-ı Mansûr gibiyim, ben ide çekin DÂR Ağacınıza ki, kıyamete kadar MuhaMMedî ÂŞIK ADım dillerdesöylensin dursun İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Yûnus demedi bu sözü, cana doldu Dost özü
Kördür münafıkın gözü, ya ben nicesi göstereyim..


Yûnus Emrem kaddesallahu sırrahu Babam söylemedi bu SÖZleri,
O, sadece CÂNına CERryÂN gibi gibi ÖZden Akan CÂNÂN-Dostun ÖZ dDEyişleridir.
Gerçi iki yüzlü Dünyaperest münâfıkın iki gözü de KÖRdür ki,
Ben daha nasıl ve nice anlatayım bu ahmaklara!.


Resim

Kancer: kancaru (kancarı, kançaru): Nereye, neresi, ne tarafa.
Tamu: (Aslı: Tamuğdur) Cehennem.
Uçmak (t): Cennet.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Kanda (t): Nerde
Didâr (l): Buluşmak, yüz.
Mansur: Asıl adı Hüseyin olan bu zat, tasavvuf mesleğinde meşhurdur. Manevi istiğrak hallerinde hissettiklerini, şeriata zâhiren zıd düşen ifadelerle söylediği için, Hicri 306 senesinde idam edilmiştir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


BUNCA VARLıK VAR İKeN!.


Kemdürür yoksulluktan
Nicelerin varlığı..
Bunca varlık var iken,
Gitmez gönül darlığı..


Bu âlemde enfsinin hevâ-hevesi peşinde geçici zevk içindeki nice ahmakların zenginliği-varlığı, kanaat sahibi nice insanların fâkirliğinden yoksulluğundan çok daha kötüdür.
Çünkü onların tamah ve hırs dolu gönüllerinin darlığını sıkıntısını bu malları gideremez..


Resim

Batmış dünya malına,
Bakmaz ölüm haline
Ermış Kârun malına,
Zehî iş düşvarlığı..


O insan ki, ömrünü verip kazandığı dünya malına batmış ve içinden çıkıp da,
Bu ömrünü sonu ölüm hâli diye düşünmez..
Öyle ki bu mal çokluğunun zorluğu onu, Kârun gibi malının kulu yapmıştır..


Resim

Bu dünya kime kaldı,
Kimi berhudâr kıldı
Süleymân'a olmadı,
Anın berhurdârlığı..


Halbuki bu dünya kime kalmış ki, kime selâmet getirmiş ki,
Süleymân aleyhisselâm'a bile sonsuz bir nâsiblik getirmedi.


قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
Resim ---"Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke ente’l- vehhâb (vehhâbu): "RABBim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armağan edensin."
(Sâd 38/35)

Resim

Süleymân zenbil ördü,
Kendi emeğin yerdi
Anınla buldular
Anlar Peygamberliği..


Süleymân aleyhisselâm, sepet örerek kendi el emeğin yerdi.
Bütün Peygamberler de bu ve benzeri zanaatlarla geçinip bu yüce kanaatle Peygamberlik makamına erdiler..


Resim

Gel imdi Miskin Yûnus,
Nen var Hak'ka harc eyle
Gördün elinden gider,
Bu dünyanın varlığı..


Sen de gel şimdi ey Miskin Yûnus Emrem kaddesallahu sırrahu BaBam, neyin var neyin yoksa hepsini Hakkın hayr yolunda harca..
Sen de gördün ya bir herkes gibi senin de elinde kalmaz geriye saçılır kalır sana da hesabını vermek kalır..


Resim

Kem: f. Az, noksan, eksik. * Kötü. Fenâ. Ayarı bozuk. * Fakir, hakir.
Kârun: (A, uzun okunur) Peygamber Musâ (aleyhisselâm) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musâ'nın (aleyhisselâm) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enâniyetinden dolayı bu fena sıfatı ile meşhur olmuştur.
Zehî: Zihi: "Şu, bu" mânasına gelen müennes işaret zamiri.
Düşvar: f. Müşkil. Güç. Zor.
Berhudâr: f. Selâmette. Mükâfata erişen. Nasibli.
Süleymân aleyhisselâm: Beni İsrail Peygamberlerindendir. Davud (aleyhisselâm) ın oğludur. Babasının vasiyyeti üzerine Beyt-ül Makdisi yedi senede inşa ettirdi. Kudüs'te büyük bir hükümet sarayı yaptırdı. Şark ve garb melikleri kendisine itaate geldiler. Kırk sene hem peygamberlik, hem padişahlık yaptı. Beni İsrailden Yahuda ve Bünyamin oğulları kendi hâkimiyeti altındaydılar. Diğer on kabile diğer İsrail Devletini teşkil ettiler. Yahuda Devleti Süleyman (aleyhisselâm) oğulları elinde ve merkezi Kudüs idi.
Zenbil: İçine öteberi konulup elde taşımaya mahsus, sazdan örülmüş ve üst tarafında yine sazdan kulpları olan, ağzı geniş kap.
Harc: Gider, sarfiyat, bir iş için kullanılan madde.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


BİR GÜN OL ur!.

Bir gün ol Hazret'e karşu
Varam ağlayu ağlayu
Azrâil e hem canımı
Verem ağlayu ağlayu..


Bir gün gele ki, benim de ECEL VAKtim gele ve ol ALLAHu zü’L- CeLÂL Hazretleri'ne karşı varayım ağlayı ağlayı.
Hem de, ÖLüm Meleği Azrâil aleyhisselâm’a tatlı CÂNımı verem ağlayı ağlayı..


Resim

Çün Azrâil ala canım
Geçe benim ömrüm günüm
Kefen ola cümle tonum
Geyem ağlayu ağlayu..


ÖLüm Meleği Azrâil aleyhisselâm da benim tatlı CÂNımı çekip ala.. bir nefete geleip geçen günlerim ki ÖMRüm geçip gide..
Bu âlemde renk renk giydiğim türlü donlarımın hepsi biden KEFENim ola ve giyip gideyim ağlayı ağlayı..


Resim

Ben yürüyem yana yana
Gözüm yaşı döne kana
Bir gün şol karanlık sine
Girem ağlayu ağlayu..


MeZÂR Kapısından El HAKk TeÂLÂ’ya yürüyeyim yana yana. Ve gözlerim yaşı kan rengini kuşana..
Ben de bir gün kapkaranlık meZÂRa gireyim ağlayı ağlayı..


Resim

Mühür uralar dilime
Zincir uralar koluma
Amel defterim elime
Alam ağlayu ağlayu..


Hep konuşup duran dilime mühür vuralar ve konuşamaz olayım.. Kollarıma zincir vuralar ki artık sözlerimi tutmaya..
Ve bu dünyadaki işlerimin dökümÂNı olan Amel Defterim elime alayım ağlayı ağlayı..


Resim

Âşık Yûnus'un budur işi
Yoluna fedâdır başı
İman et bize yoldaşı
Deyem ağlayu ağlayu..


Âşık Yûnus EMRE BaBam kaddesallahu sırrahu’nun AŞK İŞİ budur işte ki bu başı ALLAH celle celâlihu YOLUna fedadır..
RABBım TeÂLÂ’ma: “Bizim bu ebedi YOLculuğumuzda İMÂNımıız YOLDAŞımız EYyLe!.” Diyeyim ağlayı ağlayı..


Resim

Sin: Mezâr
Uralar: Vuralar
Fedâ: Kurban. * Uğruna verme, gözden çıkarma.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


AŞK GELicek !.


Nolur ise ko ki olsun nolusar
Tek gönül Mevlâyı bulsun nolusar..


Bu ÂLemde başımıza AŞKuLLAH gelecekse bırak gelsin ve ne olacaksa olsun!.
Tek dileğim şu olur ki, ne olur sonuçta gönlüm MevLâmızı bulsun. Bu bana yeter..

El Mevlâ: ..

Resim

Resim

Aşk denizi gene taşmış kan akar
Âşık-ı bi çâre dalsın nolusar..


İçimdeki AŞK Denizi yine taşmış kan akmakta coşmakta.
Bencileyin AŞKuLLAH DERdine çâresi olmayan Hak ÂŞIKLar dalgıçlar gibi dalsın gitsin ne olacak!...


Resim

Bir denize düşen ölür dediler
Ölür ise ko ki ölsün nolusar..


Dışardaki insanlar bildikleri “Denize düşenler ölür!.” dediler.
Bizim Enfûs-SÎNe-Gönül Denizimize düşenler ölsün gitsin ne olacak!...


Resim

Aşk gelicek cümle eksikler biter
Bitmez ise ko ki kalsın nolusar..


Bu âlemde bir başa AŞKuLLAH gelir konarsa o kimsenin bütün dünya eksiklerini yakar kül eder eser bırakmaz biter.
Dersen k: ”Bitmez!.” Sence kalacaksa kalsın bitmesin gitsin ne olacak!...


Resim

Âkıbet şol göze toprak dolusar
Bir gün öndün, ko ki dolsun nolusar..


Bu Âleme gelen her Nefsin sonuçta bir gün gözlerine bir avuç toprak dolacaktır bu kesindir.
Sen de bir gün öldün gittin ve gözlerine topraklar doldu boş bırak dolsun gitsin ne olacak!...


Resim

Dünyanın mansıblariyle izzetin
Yûnus kodu alan alsın nolusar..


Yûnus Emrem BaBam kaddesallahu sırrahu bu yalan Dünyanın makam mevki gibi işleriyle hatırı sayılır bir kimse olmayı çoktan terk etti bıraktı,
İsteyenler var ise onların olsun alsın gitsin ne olacak!...


Resim

Nolusar: Ne olacak.
Öndün: Öldün.
Mansıb: (Nasb. dan) Devlet hizmeti. * Memuriyet.
İzzet: Bir kimse zelil iken kavi ve kudret sahibi olmak. Ziyâdelik ve üstünlük. * Değer, kıymet. Kuvvet. Muhterem ve mu'teber olmak.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


OL DOST BİZe!.

Ol dost bize gelmez ise
Ben Dost'a geru varayın..
Çekeyim cevr ü cefâyı
Dost yüzün görüvereyin..


O yüceler Yücesi el Velî Dost ALLAH celle celâlihu bu âlemde bize gelmez ise,
Ben O’nun Âleminde ol Dost’uma, “İRCÎ-DÖN!.” EMRine uyup geri varayım.
Bu âlemde Hayatın ve KULLukİmtihÂNının cevrini cefâsını çekeyim de sonUÇta O Yüce Dost’umun Gül yüzünün CeMÂLuLLAHı GÖRüVEReyim İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---“Yâ eyyetuhân nefsu’l- mutmainnetu: Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً

Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي

Resim---“Fedhulî fî ibâdî: Gir KULLarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي

Resim---“Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir!” (Fecr 89/30)

Resim

Sermâye bir avuç toprak
Anı dahi aldı bu aşk
Ne sermaye var, ne dükkân
Bazara neye varayın..


Benim bu ÂLemde var oluş sermâyem yaratıldığım bir avuç topraktan ibârettir.
Onu bile elimden aldı bu AŞKuLLAH!.
Artık ne dükkânım ne de sermayemi kaldı elimde ki, artık bu Hayat Bazarına niçin varayım!.


وَاللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
Resim---"Vallâhu halakakum min turâbin summe min nutfetin summe cealekum ezvâcâ (ezvâcen), ve mâ tahmilu min unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmihî, ve mâ yuammeru min muammerin ve lâ yunkasu min umurihî illâ fî kitâbin, inne zâlike alâllâhi yesîr (yesîrun).: Ve Allah sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden. Sonra (da) sizi çiftler kıldı. O’nun ilmi olmaksızın bir kadın yüklenemez (hamile kalamaz) ve doğum yapamaz. Ömür verilen bir kimsenin ömrü kitapta olanın dışında uzatılmaz veya onun ömründen eksiltilmez. Muhakkak ki bu, Allah için çok kolaydır.” (Fâtı 35/11)

Resim

Kurulmuştur dükkân bazar
Dost içine girmış gezer
Günahım çok gönlüm sezer
Ben Dost'a çok yalvarayın..


Bu KULLuk İmtihÂNının dükkânı bazarı kurulmuştur ve Şahdamarlarından da yakın olan DOSt İçlerinde gezip durmakta.
Gönlüm günahımın çok olduğunu sezmekte ki, ben hiç durmadan el VELî ALLAH celle celâlihu'ya yalvarayım!.


Resim

Gönlüm eydür Dost benimdir
Gözüm eydür Dost benimdir
Gönlüm eydür göze sabret
Bir dem haberin sorayın..


Gönlüm Dost benimdir demekte,
Gözüm de Dost benimdir demekte,
Gönlüm gördüğüne ve gören göze sabret demekte,
Ben de bir ÂN varıp DOstun haberini sorayım..


Resim

Hak nazar kıldığı cana
Üş bin gözle bakmak gerek
Ana kim Ol nazar kıla
Ben anı nice yereyin..


El HAKk ALLAH celle celâlihu’nun nazar buyurup Şahdamarından da yakın-AKREB CÂNÂN olduğu CÂN’a şimdi binbir GÖZ ile bakmak gerek.
O yüce CEMÂLuLLAH’a her kim ki nazar kılmaktaysa ben o kimseyi ne diye yereyim asıl kınayayım..


Resim

Taptuğum eydür Yûnus'a
Bu aşk Hak'ka erse gerek
Kamulardan ol yücedir
Ben ana nice varayın..


Tapduk Mürşidim kaddesallahu sırrahu müridi Yûnus'a der ki: “Bu AŞKULLAH sonUÇta Hak'ka erse gerek.”
O El HAKk TeÂLÂ ki yarattığı küllî şeyden en YÜCEdir.. Ben O’na nasıl edip de varayım/SALLedip ULAŞaBİLeyim!.


Resim

Cevr: (Cevir) Cefa, eziyet, sıkıntı, üzüntü. Zulüm. * Tas: Tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.
Cefâ: Eziyet. Sıkıntı. Zulüm. * Bir şey yerinde durmayıp bir tarafa ayrılmak.
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamam.


Resim Aksaray/Taptık Köyü..

TAPDUK EMRE
Kaddesallahu sırrahu..

Tapduk Emre, kesin olmamakla beraber 1200 ile 1300’lü yıllar arasında günümüzde Aksaray olarak adlandırılan İç Anadolu bölgesinde yaşamıştır.
Mezarı da Aksaray Vilâyetinde Taptuk Köyündedir..
Tapduk Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlâna ile aynı çağda yaşamıştır. Tapduk Emre ile ilgili bilgiler oldukça azdır. Hâlbuki Tapduk Emre, Yunus Emre’nin hocasıdır. Yunus Emre gibi bir Ulu şahsiyeti yetiştirmiştir. Bu mânâda o, dergâh sahibi bir pîr, rehber ve mürşittir. Büyük ihtimalle Yunus Emre kadar gelişen olmasa da, o başka aydınlatıcılar, gönül erenleri yetiştirmiştir. Tapduk Emre, Hacı Bektaş Velî ile aynı çağda yaşamış ve o Ulu Hünkâr ile ilişkiler geliştirmiştir. Rum erenleri, Hacı Bektaş Velî’ye giderken Emre’ye: “Haydi sen de bizimle gel”, dediler. Emre, çok güçlü bir erdi. “Dost divanında erenlere nasib veren Hacı Bektaş adında bir er görmedik”, dedi ve Hacı Bektaş’a gitmedi. Emre’nin sözünü Hünkâr’a ilettiler. Hünkâr, Sulucakarahöyük’te Kadıncık Ana’nın evine yerleşince, çeşitli bölgelerden gelen muhibler, müritler ıhtırılmaya başlandı. Bu arada Hünkâr, Saru İsmail’i gönderip Emre’yi çağırttı. Emre yanına gelince Hacı Bektaş: “Siz, dost divanında erenlere nasib veren Hacı Bektaş adında bir kimse görmedik demişsiniz, siz o nasib veren elin bir nişânesi/işâreti olduğunu da bilir misiniz?” diye sordu. Emre: “O divanda bir yeşil perde vardı, onun ardından bir el çıktı, bize nasib verdi. O elin avucunda güzel, yeşil bir ben vardı, şimdi bile görsem tanırım”, dedi. Bunun üzerine Hacı Bektaş elini açtı. Emre, Hacı Bektaş’ın avucunda o güzelim yeşil beni görür görmez üç kez: “Tapduk Hünkârım” dedi. Bundan sonrada adı, Tapduk Emre kaldı. Emre başındaki tacı çıkarıp Hünkâr’a teslim etti. Hünkâr, tacını tekbirleyip giydirdi. O da izin alıp makamına döndü. Tapduk Emre bir Anadolu erenidir. Ehl-i beyt öğretisiyle onlarca derviş yetiştirmiştir. Bunlar arasında ünü günümüze kadar gelen ve düşünceleri ile bütün insanlığı kucaklayan Yunus Emre de vardır. Yunus isminde çiftçilikle geçinen çok fakir bir adam vardı. Bir sene kıtlık oldu. Daha da fakirleşen Yunus, bir çok kerâmetlerini duyduğu Hacı Bektaş-ı Velî’den yardım almak fikrine düştü. Sığırının üstüne bir miktar alıç (yabani meyve) koyup dergâha geldi. Pirin ayağına yüz sürerek hediyesini verdi ve bir miktar buğday istedi. Hacı Bektaş-ı Velî ona lutf ile muamele ederek, bir kaç gün dergâhta misafir etti. Yunus geri dönmek için acele ediyordu. Dervişler Pîr’e Yunus’un acelesini anlattılar. O da: “Buğday mı ister, yoksa erenler himmeti mi? diye haber gönderdi. Gafil Yunus buğday istedi. Bunu duyan Pîr: “İsterse o alıcın her tanesine nefes edeyim dedi Yunus buğdayda ısrar ediyordu. Hacı Bektaşi üçüncü kez haber gönderip: “İsterse her çekirdek sayısınca himmet edeyim” dedi. Yunus tekrar buğday isteyince hatanın büyüklüğünü anlayıp pişman oldu. Derhal geri dönerek kusurunu itiraf etti. Hacı Bektaş onun kilidini Tapduk Emre’ye verdiğini bu yüzden isterse ona gitmesini söyledi. Bir Fırsat kuşunu kaçıran Yunus o himmete kavuşmak için tam kırk yıl Tapduk Emre dergâhında hizmet etti. İşte Yunus’u asırlardır gönül Sultanı yapan bu himmettir. Eli böğründe dönen Yunus yüzgeri gider Tapduk’un kapısına. Tapduk’a âdeta kul olur. Yıllar yılı şeyhine odun taşır. Yıllar yılı ondan feyz alır. 0lgunlaşır ye pişer. Yunus’un Şeyhine taşıdığı odunların içinde hiç eğrisi bulunmaması Tapduk’un gözünden kaçmaz. Sonra Yunus’a odunluktaki odunları gösterir: ”A Yunus, der. Bakıyorum, dağdan kestiğin odunların hepsi kuru, hepsi düz. Meraklandım. Acaba Ormanda hiç eğri odun yok mu?” Yunus gülümser, tatlı tatlı, içten içe bir gülüş. Vereceği cevabı ne düşünmüş ne de hazırlamıştı. Öylece, dudaklarına geldiği gibi söyleyiverdi: “Ormanda eğri odun var olmasına var amma, Senin dergâhından içeri odunun bile eğrisi giremez, Efendim.” Yunus’un Sarıköy de yatmakta olduğu pek çok yazar, tarihçi ve araştırmacı tarafından kabul edilmektedir. Biz burada şunu ilave etmek istiyoruz. 0, şurada veya burada nasıl kabul edilse edilsin, Onun gerçek gömülü olduğu yer Türk Milletinin ve bütün Müslümanların cefâkar ve vefâkar göğsüdür. Bu Yunusu anlayabilmek ve anlatabilmek için yeter bir kanıttır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


SÖZ GEREK!.

Bir şarabtan içmek gerek
Bir şaha kul olmak gerek
Bir eşik yasdanmak gerek
Hergiz mâzul olmaz ola!.


Bir şarab ki, AŞKuLLAH’tan içmek gerek.
Bir şah ki O, ALLAHu zü’L- CELÂLdir. O’na kul olmak gerek.
İşte böylesine yüce bir AŞKuLLAH EŞİğine Baş koyup Yaslanmak gerek ki,
Böylesi bir MuhaMMedî HAKk ÂŞık, asla AŞKuLLAH’tan azledilmiş, kovulmuş olamaz ola!.

Resim

Bir toy toylamak gerek
Bir soy soylamak gerek
Bir sözü söylemek gerek
Melekler de bilmez ola!.


Bunun için, AŞKuLLAH’ta; EL ELe EL YEDuLLAH’a OLÂN =>“HAYAT”dedğimiz, Zevk-i Zâhir Tevhid Toyu/Ziyâfetini vermek gerek.
Bunun için ise, göbek bağlarıyla bir ÂNda, Havva Ana’dan Âdem Baba Zahrına (aleyhumusselâm) ÖZ SOYUn soylamak gerek..
Bunun için ise Ezel Elestİlk sözü Ebed mahşer son sözü “Lâ İlâheİLLâ ALLAH.. MuhaMMede’r- ReSûLuLLah” sözün söylemek gerek..
Ki O SÖZü ANcak ve ANcak ÂDEMoğLu Bile BİLe. Meleklerde BİLemeyz olalar!.

قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Resim--- "Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke ente’l- alîmu’l- hakîm (hakîmu).: (Melekler): “Seni tenzih ederiz.” dediler. “Senin bize öğrettiğinden başka (hiç) bir ilmimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, Alîm’sin (en iyi bilensin), Hakîm’sin (hikmet sahibisin).” (Bakara 2/32)

قَالَ يَا آدَمُ أَنبِئْهُم بِأَسْمَآئِهِمْ فَلَمَّا أَنبَأَهُمْ بِأَسْمَآئِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ
Resim--- "Kâle yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybe’s- semâvâti ve’l- ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn (tektumûne).: (Allah): “Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir).” dedi. Âdem onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah, meleklere): “Ben size demedim mi, muhakkak ki Ben, göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim. Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde) gizlemiş olduğunuz şeyleri de bilirim ?” dedi.” (Bakara 2/32)

Resim

Bir kuş olup uçmak gerek
Bir kenara geçmek gerek
Bir şarabtan içmek gerek
İçenler de ayılmaz ola!.


ARZ’dan ARŞ’a AŞKuLLAH’ın KELÂMuLLAH ve RESÛLULLAH Kanatlarını AÇıp KAÇan bir KALB Kuşu OLup UÇmak gerek,
Bu Hayatın kargaşasını SOYunup bir kenara çekinip Yakîn gelenedek beklemek gerek,
Bütün bunlar için ise, AŞKuLLAH Şarabından; Her Yerde, HerZamÂN, Her HÂLde, Her Nefeste İÇmek gerek..
Ki bu TEVHiDULLAH/ŞEHÂDEtu’LLAH AŞKuLLAH ŞARÂBını Tahkik İmÂN Sâlih Amelle İÇenler ise İlelebed ayılamaz ola!.

Resim

Çevik bahrî olmak gerek
Bir denize dalmak gerek
Bir gevher çıkarmak gerek
Sarraf anı bilmez ola!.


Şu Şehâdet ÂLemi İçinde OYNamakta OLduğumuz “KÛN feyeKÛN/OL!. OLuverir!.” Kînât Denizinde çok çevik Karabatak Kuşu gibi OLup, AŞKuLLAH DERyâsına her dâim dalmak gerek.
Ve HAYyat DERyâsına EMRuLLAHça DALarak, DERyâ Dibindeki/son NEFESindeki Şehâdet Cevherini Şehâdet Âlemine çıkarmak gerek ki,
Bu Yalancı dünyanın Nefisperest Sarrafları bu yüce GÖNÜL GEVHERini asla BİLemez ola!.

Resim

Bir bağçeye girmek gerek
Teferrücler etmek gerek
Bir gülü yıylamak gerek
Hergiz o gül solmaz ola!.


Şimdi şu ÂNda Şe’ÂNuLLAHta her ÂN YENİden YARTıLmakta OLan CÂNda CÂNÂN CeNNetine girmek gerek,
SubhÂNÂLLLah celle celâlihu DEVRÂNındaki ÂNLuk “yuSEBBihu” SEYRÂN Seyrinde İÇ SaLÂH ve FeLÂHına Kavuşmak gerek,
Ve bu MuhaMMedî AŞKuLLAH GÜLü BAĞını/BAHçesini GÖNLünde yetiştirip RÛHuLLAH REYHÂsını ebeden koklamak gerek,
Ve bu EzeL-EbeD NAHNU/BİZ BİR-İZ Gönül GÜLü asla solamaz ola!.

Resim
-->SıRR-ı SuBHÂNî SALtANat.:
hER NEFs hER NEFeste ->ÖLüp->DOĞuYOR.:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim--- “Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.” (Cuma 62/1)

ZeRRe - KüRRe “SeBBaha!” da..:
SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..


Resim

Kişi âşık olmak gerek
Mâ’şukunu bulmak gerek
Aşk oduna yanmak gerek..
Ayruk oda yanmaz ola!.


Bu Muhteşem Kâinât Sisteminin KURuLuş ve YAŞatıLış sebebi İnsÂNoğLunun KüLLî ŞEyyi Yaratan ALLAH celle celâlihu’ya ÂŞıK OLması gerek,
Ve de İnsÂN OğLunun Yaratanı ve İndirildiği Esfelinden ASLî Vatanı İLLiYyine DÖN!.erek Mâ’şukunu/SEVen-SEViLenini bulmak gerek,
Ve Bütn Bunlar için şu İçinden geçmekte Olduğumuz HizBUŞşeytÂNLık CeheNNemi ATEŞinden, atası İbrahîm aleyhisselâm gibi ATLayarak/YANarak “berden seLÂMen” HizbuLLAH CeNNetine DÖNüştürerek BİZ BİR-İZTEK-BİR BİLeLiğini FiilenYAŞamak gerek,
Ki, bu MuhaMMedî CEMMüü’L- CEM’ BİZ BİR-İZ BİRLik veBİLeLiğinden AYRı/gAYrı Kalanlar ise kısır ve hâinNEFSî/AKLî Dünya kAVgası AteşindeYANar da YANar ama AŞKuLLAH ATEŞine HASSret KALıp YANamaz ola!.

Resim
İBRAHîMî NÂR’ın -> “BERdEN SeLÂM-ÂN”-ı.:

İBRAHîMî “Berden seLÂM” et..

قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim ---Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm (ibrahîme): "Ey ateş!. İbrâhim için serinlik ve esenlik ol!." dedik.” (Enbiyâ 21/69)

Resim
hER cÂN >CeheNNeM İÇİnde!.:

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Resim ---“Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ (makdıyyen).: Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.” (Meryem 19/71)

Resim

Yûnus imdi sen tek otur
Dâva mânâsını yetür
Özün gibi bir er getür
Hiç cihâna gelmez ola!.


EYy Yûnus EMRem BaBaM kaddesallahu sırrahu, ZeRRe/atomdan KüRRe/kâinata sonuçta Tek BAŞına ve TEKe TEKe TEK-BİR DÖNgüsündeyken sen de TeK BAŞına YAŞAŞehâdet Âlemini.
Yüzünü CemÂLULLAHa, ÖZünü ZÂTuLLAHa ve de VECHini VECHuLLAHa Çevir ki KüLLî ŞEYy ile sende SILAan vUSLÂt EYyLe,
Ve Habli’l- VERîD/Şahdamarınndan da AKREB/AKRABasına İLK SÖZünün ERi OLduğunu her NEFESte İsbatla ki,
SENin gibiyiğit Yürekli bir MuhaMMedî HAKk ÂŞIK bu CÂN CÂNÂN CihÂNına benzer olarak gelmez ola!.

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim ---
"Ve lillâhi’l- meşriku ve’l- magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh (vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm (alîmun).:
Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi’dir (rahmeti ve lutfu geniştir, her şeyi ilmi ile kuşatandır).” (Bakara 2/115)

Resim

Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Mâzul: (Azl. den) İşinden çıkarılmış, kovulmuş, azledilmiş.
Gevher: Elmas, cevher, mücevher. İnci. * Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat.
Teferrüc: (Ferec. den) Ferahlanmak. İç açılmak. * Gezintiye çıkmak. Seyr.
Yıylamak: Yiylemek: Koklamak..
Toylamak: Esk. Şölen, yemekli eğlence. 2. Toy etmek, toy düğün etmek, yemekli düğün yapmak, ziyafet vermek. —Tar. Yılın belli günlerinde eski türk hükümdarları tarafından devlet önde gelenlerine ve çağrılı halka verilen eğlencelerin de düzenlendiği şölen…
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


CÂN GEREKtir BİZe!.

Bana bu ten gerekmez cân gerektir
Ol bâkî cennet'e iman gerektir..


Şu ÂLemdeki KuLluk İmtihÂNı ROLümde giysim olan Bedenim gerkemez bana İÇindeki-ÖZündeki CÂNım gerekir.
Sonsuz, Sonu gelmez bâkî ceNNet'e girmek ve sonsuz hayat için ise, iman gerektir..


Resim

Zehi mürşid ki bizi Hak'ka iltür
Âşık canı ana kurban gerektir..


Şu MuhaMMedî HAKk Mürşid ki bizi HAKk TeÂLÂ’ya iletirERiştirir..
Âşıkların CÂNI, böylesi MuhaMMedî HAKk Mürşide kurbÂN gerektir..


Resim

Bular hot geçti Uçmak arzusundan
Didâr göstermeye Sultân gerektir..


Bu MuhaMMedî HAKk Âşıklar ki, Muhakkak ki CeNNet ARZusundan vaz geçmişlerdir.
Onlara, GÜLYÜZünü gösterecek gerçek Es Sultân gerektir..


Resim

Niderim Uçmağı yahut huriyi
Bana dergâhında seyran gerektir..


Ben ne ederim Cenneti veya Huriyi ki,
Bana Dostun DERgÂHında CEMÂLini seyrÂN gerektir..


Resim

Eğer MuhaMMed'e ümmet olursan
Dilinde zikr ile Kur’ân gerektir..


Eğer sen de gerçekten MuhaMMed aleyhisselâma sâlih üMMet Olursan
Senin de dilinde ZiKRuLLAH ile Kur'ÂN-ı Kerîm gerektir..


Resim

Namaz ü vird ü tesbih, zikr ü Kur’ân
İnâyet bunlara Hak’tan gerektir..


Namazı, Virdi/ Sık sık ve devamlı okunan duâsı, tesbihi, zikri ve Kur’ânı için, inâyet/ yardım, lütuf ve meded HAKk TeÂLÂ’dan gerektir..

Resim

Hakikat şerbetin içen âşıklar
Başı açık, teni uryan gerektir..


Şe’ÂNuLLAHta her ÂN Hakikat AŞKı Şerbetini içen Âşıklar,
Mâsivâ/HAKk’tangayrısının dertlerinden soyunup; başı açık, teni uryÂN gerektir..


Resim

Âşık Yûnus bu sırrı anlayanın
Ciğeri büryan, gözü giryan gerektir..


Âşık Yûnus Emrem kaddesallahu sırrahu, bu AŞKuLLAH SIRRını ANLAyanın,
Ciğeri Büryan-PiryÂN Kebâbı, GÖZü giryÂN, GÖZ YAŞı döken gerektir..


Resim

Bâkî: Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez. * Sonsuz. * Cenab-ı Hak.
Zehi: Zihi. "Şu, bu" mânasına gelen müennes işaret zamiri.
İltmek: İletmek.
Hot: Muhakkak
Uçmak (t): Cennet.
Didâr: f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre.
Uryan: Çıplak.
Büryan: Biryan kebabı.
Giryan: f. Gözyaşı döken. Ağlayan.
Vird: Sık sık ve devamlı okunan dua..
[/size]
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


BAŞTAN AYAĞA YÂREYİM!.

Ben Dost ile dost olmuşam, kimseler dost olmaz bana
Münkirler bakar gülüşür, selâm dahi vermez bana..


vALLAH, El VELîyy DOst İLe-BİLe DOst olmuşum, bundan sonra Dünyaperest kimseler dost olamaz artık bana.
YÜReği inkarcılar, HÂL İÇİnde HÂLime BAKar BAKar da, GÜLüşürler de, sahte Şeriat kibirlerinden dolayı selâm dahi vermeden GELir GEÇerler..

El Veliyyü:

Resim

Resim

Ben Dost ile dost olayım, canımı fedâ kılayım
Ölmezden öndün öleyim, dünya bâki kalmaz bana..


Ben El VELîyy DOst İLe-BİLe DOst OL!.ayım da, cÂNımı CÂNÂNım DOst’a fedâ kılayım da,
ÖLmezden ÖNce ÖLÜp DİRİLeyim de.. ZÂten kimseye ebedî KALmayan DÜNyâ elebette bir Yaratık olarak bana da kalmazdı ve KALMaz!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


Resim---Mukarreb Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:Mutü kable en temutu: ÖLmeden önce ÖLünüz!.buyurmuştur.

(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Terkeyledim kamu işi, Hak yoluna kodum başı
Dost yüzüne göriceğiz, sabr-ü karar olmaz bana..


SeBeBLer Âleminde lâzım ve Lâyık OLmayan TÜMM İŞLeri Terkeyledim ve SERimi SIRAT’a SERip HAKk Yoluna kodum BAŞım,
HASSretLe BEKLediğim CEMÂLULLAH TECELLîsinde Bakıp GÖReceğim ki; o HALde, bENde ne sabır KALır ne de KARAR!.


Resim

Kimseler bilmez hâlimi, aşk odu yaktı canımı
Seçmezem soldan sağımı, namus-ü âr olmaz bana..


BU SERSERi ÂLemde Dünyaperest kimseler BİLemez bENim AŞK HÂLimi ve AŞKuLLAH’ın nasıl CÂNımı YAKtğını!.
AŞKuLLAH’ın ELinde o HÂLe DÜŞerim ve SOLumu SAĞımı SEÇemez HÂLe GELirim ki, artık bANa HALKın Namusu ve ÂRı gerkemez ve bEN onları soyunup da çıkmışım bu DEVRÂNa!.


Resim

Ben bir âşık-ı bî çareyim, baştan ayağa yâreyim
Ben bir deli divâneyim, aklım da yar olmaz bana..


bEN bu ÂLEMde ÇÂResiz bir MUhaMMedî HAKk ÂŞIKım ki, baştan ayağa yâreyim.
bEN bu DEVRÂNda KÜLLîŞEYyLe DÖNen bir DELi divÂNeyim ki, artık bundan sonra herkesin CÂN YOLdaşı AKIL da, NAKİLsiz, YÂRim/ CÂNÂNım olmaz/olamaz bana..


Resim

Sanırlar beni deliyim, Dost bağçesi bülbülüyüm
Mevlânın kemter kuluyum, kimse baha saymaz bana


Şu zavallı Dünyaperest kimseler Sanırlar ki, ben bir deliyim!. Oysa ben DOst bağçesinin BİZ BİR-İZ BÜLBÜLüyüm!.
Halk katında; Mevlânın işe yaramaz, muhtaç, itbâr edilmeyen zavallıbir Kuluyum ve HÂL böyle olunca elebette KİMse de bana baha bçip ALIcı OLmaz!.ve SATımayan MAL SÂHİBi SybHÂN ALLAH celle celâlihu’ya KALır.. Elhamdulillahirabbilâlemîn!.


Resim

Bülbül oluben öterim, Dost bağçesinde biterim
Gül alırım, gül satarım, bağüban olmaz bana..


bEN YÂRin YÛNUSuyem; Bülbülü olup öterim, Gülü olup Dost Bağçesinde biterim.
Ben ki, BURası BURSAmda, BİZ BİR-İZ BÂZÂRcısıyım CÜMMLe YÛNUSLarın o HÂLde; GÜL ALırım ve de GÜL SATarım!. Bu NOKTAda artık BİZe;
BahçevÂN, Bağcı ve de Bahçe bekçisi gerekmez!.
Yâ HAYyu’L- HUuu ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Ey biçare Yûnus senin, aşk oduna yandı canın
Yana yana Dost'a giderin, perde hicâb olmaz bana..


Ey biçare Yûnus BaBam kaddesallahu sırrahu SENin, Taa EZELden-ELEStten AŞK ATEŞine YANmıştı ÖZün/CÂNın..
YANdı ki bEN de, Yana yana Ol Dost'a giderim ve bu MuhaMMedî AŞKuLLAH YOLUnda BİZi ENGELLeyecek hiçbir perde-hicâb olamaz bana/BİZe!.


Resim

Münkir: (Nekr. den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz.
Bâki: Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez. * Sonsuz. * Cenab-ı Hak. * Artan. Geri kalan. * Bundan başka.
Kemter: f. Aciz. Fakir. İtibarsız. * Başka şeylere göre daha az olan. Pek aşağı. * Noksan, eksik.
Bağüban: f. Bahçıvan, bağcı. Bahçe bekçisi.
Hicâb: Perde. Örtü. Hâil. * Utanma. Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek. * Men'etmek. * Allah ile kul arasındaki perde. * Setretmek. Gizlemek.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


İZİNİN TOZUNA SÜRSEM YÜZÜMÜ!.


Arayu, arayu bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak Nasib eylese görsem yüzünü
Yâ MuhaMMed canım arzular seni..


Araya, araya bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü,
Hak nâsib eylese görsem yüzünü,
Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem canım arzular Seni..


Resim


Bir mübarek sefer olsa da gitsem
Kâ'be yollarında kumlara batsam
Hub cemâlin bir gez düşte seyretsem
Yâ MuhaMMed canım arzular seni..


Bir mübârek Hacc Seferi olsa da gitsem,
Kâ'be yollarında kumlara batsam,
En güzel cemâlin bir gez rüyâmda seyretsem
Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem canım arzular Seni..


Resim

Zerrece kalmadı kalbimde hile
Sıdk ile girmışim ben hak yola
Ebubekir, Ömer, Osman da bile
Yâ MuhaMMed canım arzular seni..


Sırat-ı Mustakîm YOLuna düşmekte kalbimde zerre kadar hile kalmadı,
Ben HAKK YOLuna tamm bir sıdkdosdoğruluğuyla girmişim,
Çahar-i Yâr Ebubekir, Ömer, Osman radiyallahu anhum da BİLe..
Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem canım arzular Seni..


Resim

Ali ile Hasan Hüseyin anda
Sevgisi gönülde, muhabbeti canda
Yarın mahşer gününde, ulu divanda
Yâ MuhaMMed canım arzular seni..


Ali kerremallahu vechehu ile Hasan ve Hüseyin aleyhumusselâm da BİZ BİR-İZde.
SubhÂNî Sevgileri gönülde, MuhaMMedî MuhaBBetleri canımızda, Yarın mahşer gününde, uLu divanda,
Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem canım arzular Seni..


Resim

Arafat dağıdır bizim dağımız
Anda kabul olur bizim duamız
Medine'de yatar Peygamberimiz
Yâ MuhaMMed canım arzular seni..


Arafat dağıdır bizim HACC Dağımız, O’nda kabul olur bizim derûn duamız,
Medine'de yatar Peygamberimiz MuhaMMed Mustafa aleyhisselâm
Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem canım arzular Seni..


Resim

Yûnus medh eyledi seni dillerde
Sevilirsin bütün gönüllerde
Ağlaya, ağlaya gurbet ellerde
Ya MuhaMMed canım arzular seni..


Yûnus Emrem kaddesallahu sırrahu BaBam medh eyledi seni türlü dillerde ki, SEN Sevilirsin bütün gönüllerde.. ben ise her yer GURBette SENin HASsretinde,
Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem canım arzular Seni..


Resim

Medh eylemek: Birisinin iyiliğini, iyi vasıflarını söylemek. Övmek.
Hub: f. Hoş, güzel, iyi.
Arafat: Mekkenin 16 kilometre doğusunda Hacıların arefe günü toplandıkları tepe ve bunun eteğindeki ova. Tepenin diğer bir adı Cebel-ür Rahme (Rahmet dağı)dır. Adem (aleyhisselâm) ile Havva anamız Cennet'ten çıkarıldıktan sonra burada bir araya geldiler. İbrahim Peygamber (aleyhisselâm) Cebrail ile burada konuştu. Hz. Muhammed (aleyhisselâm) yüzbin insana hitab eden veda hutbesini burada okudu. İnsan haklarını 14 asır önce burada dünyaya ilan etti.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


NE ZAMAN ANARSAM BİZe SENİ!.



Her kaçan anarsam Seni
Kararım kalmaz Allahım
Senden gayrı gözüm yaşın
Kimseler silmez Allahım..


Her ne zamanki seni anarsam kendi varlık kararımı yitirir SENde kaybolur giderim yâ ALLAHım celle celâlihu!.
Zâten SENden başka da bu chÂNda benim derdimi dinleyip gözümün yaşını silmez yâ ALLAHım celle celâlihu!.


Resim

Sensin ismi bâkî olan
Sensin dillerde okunan
Senin aşkna dokunan
Kendini bilmez Allahım..


SENsin, ebed İsmi El Bâkî celle celâlihu olan ve SENsin tüm KULLarının dillerinde okunan,
SENin AŞKULLAH’ına bir kerre dokunan bir daha kendini bilmez yâ ALLAHım celle celâlihu!.

El Bâkî:

Resim

Resim

Sen yarattın cism-ü canı
Sen yarattın bu cihânı
Mülk Senindir kerem kânı
Kimsenin olmaz Allahım..


SEN yarattın bu CihÂNı.. ve de bu CihÂNdaki CÜMMLe Cisimleri ve CÂNları hiç şüphesiz SEN yarattın.
Ey Keremin, lütfun, ihsÂNın Kaynağı elbette bu Mülk ÂLeMi SENindir ve asla ortağın olamaz yâ ALLAHım celle celâlihu!.


Resim

Okunur dilde destanın
Açılır bağ-ü bostanın
Sen baktığın gülistanın
Gülleri solmaz Allahım..


MuhaMMedî DİLLerde durmadan SENin DestÂNın OKUnur ve GÖnüLLerde Gül Bağların ve BİZ Bostanların açılır.
SENin Nazar KILdğın GülistÂN’ın, MuhaMMedî Gülleri asla solmaz yâ ALLAHım celle celâlihu!.


Resim

Aşkın bahrına dalmayan
Canını fedâ kılmayan
Senin cemâlin görmeyen
Meydana gelmez Allahım..


Bu ÂLemde her şeyi olan CÂNını SEN CÂNÂNına kılmayan,
AŞKULLAH’ın DERyÂsına DALmayan,
SENin CemÂLini görmeyen MuhaMMedî MuHABBet MeydÂNına gelmez-GELemez yâ ALLAHım celle celâlihu!.


Resim

Zâr olur âşıkın işi
Durmaz akar gözü yaşı
Senden ayrı düşen kişi
Didârını görmez Allahım..


Bu ÂLemde her zaman MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLarın işi gücü için için inlemektir ve iki gözü iki çeşme ve SİNE SUyu GÖZLerinden YÜZüne AKar da AKar!.
SENin BİZ BİR-İZ NAHNU BİLE-Liğinden ayrı kalan kişi ne acıdır ki asla GÜL YÜZÜNü GÖRemez yâ ALLAHım celle celâlihu!.


Resim

Âşık Yûnus Seni ister
Lûtf eyle cemâlin göster
Cemâlin gören âşıklar
Ebedî ölmez Allahım..


Âşık Yûnus BaBam kaddesallahu sırrahu, her dâim SENi ister, SEN de lûtf ü kerem eyle cemâlin göster.
Çünkü iyice BİLir ki CEAMÂLuLLAHı HaYyatta GÖRüp de Şâhidi olan MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLarın ebediyen ölmez yâ ALLAHım celle celâlihu!.


Resim

Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Kaçan (t): Vakta ki, o zaman.
Bahr: (C.: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz.
Zâr: f. İnleyen, sesle ağlayan. * Zayıf, dermansız.
Didâr: f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre. * Görüş kuvveti, göz. * Açık, meydanda.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


ŞÖYLE GARİB BENCİLEYİN!.

Aceb şu yerde var mı ola
Şöyle garip bencileyin..
Bağrı başlı, gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin..


Bilmem aceb var mıdır bu gurbet ellerde şöyle benim gibi garib olan.
Bağrında yaraları baş bağlamış, şöyle benim gibi garib olan..


Resim

Gezdim Rum ile şam'ı
Yukarı elleri kamu
Çok istedim, bulamadım
Şöyle garip bencileyin..


Rum Ellerini Anadoluyu Şam’ı gezdim yukarı elleri de gezdim.
Çok aradım, bulmak istedim ama benzerimi bulamadım şöyle benim gibi garib olan..


Resim

Bendeler garip olmasın
Firkat oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın
Şöyle garip bencileyin..


Bana benzer garibler benim gibi garib olmasıni ayrılık ateşine yanmasın.
Hocam kimseler olmasın şöyle benim gibi garib olan


Resim

Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin..


Öyle ki, bu illerde bir garib ölmüş diyeler, üç günden sonra duyalar.
Soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin..


Resim

Söyler dilim, ağlar gözüm
Gariplere göyner özüm
Meğer ki, gökte yıldızım
Ola garip bencileyin..


Söyler dilim, ağlar gözüm, gariplere yanar özüm,
Meğer ki ben, tıpkı benim gibi gökteki yapayalnız yıldız gibi olan..


Resim

Nice bu dert ile yanam
Ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam
Şöyle garip bencileyin..


Bu bu ayrtılık derdiyle daha ne kadar yanabilirim ki, ecelim gele bir gün ölem.
Meğer ki mezârımda bulam, şöyle garip bencileyin..


Resim

Hey Emrem Yûnus bîçare
Bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şare
İşte garip bencileyin..


Hey birre benim Emrem Yûnus kaddesallahu sırrahu Babam bîçare
Bulunmaz derdine çâre, git şimdi gez şehirden şehire şöyle benim gibi garib olan..


Resim

Garip: Kimsesiz. Zavallı. * Gurbette olan.
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Bende: f. Bağlanmış olan. Köle. Esir. Hizmetçi. Hizmetkâr. Kul.
Firkat: (Fürkat) İftirak. Dostlardan ve sâir sevdiği şeylerden ayrılış. Firak. Müfarakat.
Göynemek: Yanmak.
Sin: Mezar.
Şar: f. Şehir, belde..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


SUNDUM ELİM!.


Sensin kerîm, sensin rahîm, Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emim, Allah sana sundum elim..


Yâ RABBenâ!
SENsin El Kerîm, SENsin Er Rahîm ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi.
SENden başka derdime çâre olacak yoktur ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi.


Resim

Ecel geldi vâde erdi, bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı, Allah sana sundum elim..


Ben de bu İmtihÂN ÂLemine geldim peşim sıra ecelim de geldi. Ömrümün Ecel Kadehi doldu.
Bu Âleme gelip de içmeden burada kalanki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Gözlerim göğe süzüldü, canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu, Allah sana sundum elim..


Can çekişme vakti erdi gözlerim göğe dikildi ve bakışlarım süzüldü. Canım göğsümden deri yüzer gibi yüzüldü gitti.
Konuşamaz oldum Dilimin düzen manivelası bozuldu. Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Üş biçildi kefen donum, Hazret'e yönelttim yönüm
Aceb nice ola hâlim, Allah sana sundum elim..


Şimdiyse son donum kefenim biçildi. Ben de yönümü, beni yaratan Hazeti ALLAH celle celâlihu’yn yönlendirdim.
Aceba benim hâli o âlemde ne olcak. Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Urdular suyum ılıdı, kavim kardeş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardeş, Allah sana sundum elim..


Ocakladılar son banyo suyumu ılıdı. kavim kardeş cümle toplanıp geldiler.
Atık bundan sonra bu dünyada kalan kavim kardeşe esenlikler dilerim. Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Geldi salacam sarılır, dört yana salâ verilir
El namazıma derilir, Allah sana sundum elim..


Beni mezara taşıyacak olan salacam getirildi ve ben içine yerleştirilip kilimlere sarıldım. Dörtbir yana öldüğümü ilan eden salâm verildi..
El âlem herkes cenâze namazıma toplanır ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Salacamı getirdiler, makberime yetirdiler
Halka olup oturdular, Allah sana sundum elim..


Salacamı mezarlığa getirdiler.Mezarıma ulaştırdılar.
Üzerime toprak döküp çevre yanıma Kur'ÂN-ı Kerîm okumaak için oturdular ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Çün cenazeden şeştiler, üstüme toprak saçtılar
Hep koyubeni kaçtılar, Allah sana sundum elim..


İşte şimdi, salacamdan cenâzemi çözüp çıkardılar. Mezara koyup üstüme toprak saçtılar.
Sonra da hep beraber öylece bırakıp kaçtılar, ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi.


Resim

Yedi Tamu, sekiz Uçmak, her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüzbin çarşı, Allah sana sundum elim..


Yedi Cehennem ile sekiz Cennet ki, her birinin ayrı ayrı yolu vardır ve,
Her bir yolunda kendine mahsus yüzbin çarşısı vardır ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Geldi Münker ile Nekir, her birisi sordu bir dil
ilâhi Sen cevâb vergil, Allah sana sundum elim..


Sonra çıkageldi sorgu melekleri Münker ile Nekir gelip dil ile herb biriisi sorularını sordular.
Yâ İlahî bana yardım et de SEN cevâb ver ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


Resim

Görün aceb oldu zaman, gönülden eyleniz figân
Ölür çün anadan doğan, Allah sana sundum elim..


Siz de görün ki, ne hallere gelip acayip oldu zaman.. Siz de benim halimi görüp de can ve gönülden ah ve figan eyleyin.
Çün kü bir ANAdan doğduysa bir gün ÖLcektir ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..


كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
"Küllü nefsin zâikatü’l- mevt (mevti), ve neblûkum bi’ş- şerri ve’l- hayri fitneten, ve ileynâ turceûn (turceûne).: Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, hayır ve şer fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35)


Resim

Yûnus tap uzat bu sözü, Allahına dutgıl yüzü
Didârdan ayırma bizi, Allah sana sundum elim..


Yûnus Babam kaddesallahu sırrahu yeterince uzat bu sözünü. Allah'ına var tut yüzünü.
Kalbi hükmü altına alan ol Yüce Dosttan ayırma bizi ki, Yâ ALLAH celle celâlihu SANA sundum yardım dileyen elimi..



Resim

Resim---Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: Mûtû kable en temûtu: "ÖLmeden ÖNce ÖL!."-ünüz!..'' buyurdu..
(Keşfu’l-Hâfâ II-291-2669)


Resim

Em: Çâre.
Vâde: Bir iş için önceden belli edilen zaman.
Uş (t): İşte. Şimdi.
Urdular: vurdular. Ocakladılar.
Salaca: Ölü taşınan salaca.
Salâ: Namaza davet için çağırmak. Minarede okunan salavat, dua. (Kelimenin aslı "Essalât" veya "Salât" dır.)
Derilir: Toplanır.
Makber: (C.: Mekabir) Mezar. Kabir.
Şeşmek (t): Çözmek, çıkarmak.
Tamu: (Aslı: Tamuğdur) Cehennem.
Uçmak: Uçmak (t): Cennet.
Münker: Allah'ın (C.C.) râzı olmadığı şey. * İnkâr edilmiş olan. * Şeriatın kabâhat ve haram diye bildirdiği şey. Makbul ve müstehab olmayıp, günah ve kabahat olan. * Mezardaki suâl meleklerinden birisinin ismi. Diğerinin ise "Nekir" dir.
Nekir: Bilinmemiş olan. Muayyen olmayan. * Mezarda iki sual meleğinden birisinin adı. (Diğerininki; münkerdir)
Figân: f. Ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma.
Tab: Yetişir.Kafi..
Dil-dar.: f. Kalbi hükmü altında tutan. Sevgili, mâşuk.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


ŞÖYLE GÖRDÜ GÖZÜM!.


Ey âşıklar, ey âşıklar, aşk mezheb-ü dindir bana
Gördü gözüm Dost yüzünü, kamu yas düğündür bana..


Ey ÂŞIKlar!
Ey MuhaMMedî HAKk ÂŞIKlar, AŞKuLLAH benim için DİNim ve Mezhebimdir.
GÖZüm DOst CEMÂLini GÖRdü ki, artık bundan sonra tüm elemlerle yas tutmalar benim için DÜĞÜNdür..


Resim

Ey Padişah, ey Padişah üş ben beni verdim sana
Genc-ü hazinem kamusu, Sensin benim önden sona..


Ey Padişâh!
Ey Padişâh ALLAH celle celâlihu artık ben, beni SANA VERdim.
Bana ait tüm define ve hazinemin tümü SENindir ve baştan sona SENsin benim Herşeyim..


Resim

Evvel dahi bu akl-ü can, senin ile ey asl-i kân
Âhır yine Sensin mekân, üş varurem Senden yana..


Şu ÂN iğreti, izafî olarak benim gözüken AKIL ve CÂN EZELinde Güneşin Işığı gibi SENde-SENdendir.. Ey KüLlî ŞEYyin menbağı ve kaynağı el ÂN dahi SENinledir her şeyy..

Resim

Senden sana varır yolum Senden Seni söyler dilim
ille Sana ermez elim, bu hikmete kaldım tana..


HAKk’tan, HAKk’ta HAKk’a HAKk’La;
SENden SANA VARır YOLum.. SENden SENi söyler DİLim
Ne var ki SANA ermez ELim ve bu Hikmet için Şaşa kaldım ve kendimi kınadım..


Resim

Ayruk bana ben dimeyem, kimesneye sen dimeyem
Bu kul, o sultân dimeyem, işitenler kalsın tana..


Bundan sonra artık bana ben demeyeyim ve kimselere de SEN demeyeyim.
Hiçbir KUL içinde: “İşte bu KUL, Yaratan SuLtÂN!” demeyeyim ki işitip duyanlar ben kınayıp şaşsınlar..


Resim

Dost aşkına ulaşaldan, dünya Âhiret bir oldu
Ezel ebed sorar isen, dünle bu gündür bana..


Ben ki Mutlak VELîmiz-Dostumuz Olan ALLAH celle celâlihu AŞKIna Ulaşıladan beri bana Dünya ile Âhiret bir oldu.
“Ezel-EBed nedir?” diye sorarsan sana cevâbım: “Dünle ile bu Gündür bana.”


Resim

Ayruk bize yas olmıya, gönlümüzde pas olmıya
Zira Haktan gelen avâz, savulmaz düğündür bana..


Artık bize bundan sonra yas tutmak olmamalı ve gönlümüzde pas olmamalı.
Zirâ HAKk TeÂLÂ’dan gelen “Elestü bi RABBiküm?.” Yüce Sedâsı benim için gelip geçmeyen bir DÜĞÜNdür bana..


Resim

Ben aşkımdan ayrılmıyam, dergâhından ırılmıyam
Benden dahi gider isem, Seninle varam Sana..


Ben bu Yüce AŞKuLLAHımdan ayrılmayayım..DOst Dergâhından ayrılmayayım..
Ki ben bu ölümlü izafî “ben”-liğimi terk edip çıkar gidersem, SEN ile SANA varam..


Resim

Ol Dost beni veribidi, var dünyayı bir gör dedi
Geldim gördüm hoş ârâyiş, Seni seven kalmaz ana..


BİZ BİR-İZ Olduğumuz RABBımız TeÂLÂ, ben ayırıp bu Esfelin-Dünya diyarına gönderip “Var git bak bakalım Dünyayı bir gör!.” Dedi.
Ben de geldim gördüm ki Nefsin Hevâ ve Hevesince hoş bir çeldirici süslü tuzak!.
Ve ANLAdım ki SENi seven bir kul ona kanıp da buralarda kalmaz!.


Resim

Kullarına vâd eyledi, yarınki gün görnem dedi
Ol dostların sevindiği, yarınım bu gündür bana..


RABBımız TeÂLÂ, Kullarına: “Yarın ki gün BEN size görüneyim!” dedi vâdeyledi.
Buna pek çok Dostla sevindiler.. Ancak. Benim için “YARINım Bugündür bana!.”


Resim

Bu ah ile, bu zâr ile, bu hikmeti kim ne bile
Bilse dahi gelmez dile, tuttum yüzüm Senden yana..


İçinde Yaşadığımız KULLuk Bâzârında Maddî Manevî ahlar, inlemeler içinde anlattığım bu Yüce Hikmeti kim nasıl bilecek!”
Bilmiş OLsa dahi nasıl lisana döküp dille anlata bilecek ki YAŞAmayana Yalan gelecektir.
Onun için ben bunlardan vaz geçerek Gönül gözümü ve yüzümü SENden yana kitledim..


Resim

Sensin bana can-ü cihân, Sensin bana genc-i nihân
Senden dürür assı ziyan, ne iş gele benden bana..


SENsin bana CEMMü’l- CEMde CÂN ve CihÂN, SENsin bana Şahdamarımdan da AKREB olan Özüme gizli gömülü Hazinem
Ve bana gelecek tüm Kâr ve Ziyânın esası SENdendir ki, benden bana asla bir İş elimden gelemez ki,
Beni, fiilerimi ve düşüncelerimi dahi yaratmakta olan SENsin..


Resim

Yûnus Sana tuttu yüzün, unuttu cümle kendüzin
Cümle Sana söyler sözün, söz söyleten Sensin ana..


YÛNUS EMRem kaddesallahu sırrahu ÖZünü-YÜZünü sana kilitledi ve asla başkasına ve unuttuğu CÜMLe Kendi Özüne dönüp bakmaz.
Ben her ne ki SÖZ söylüyorsam SANA-SENin içindir ki, bu SÖZleri YÛNUS’a söyleten de SENsin..


Resim

Mezheb.: Yol. Gidilen yol. Tutulan çığır. * Dinin esaslarında ve esas temel mes'elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes'eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları. Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri. Füruatta Hanefi ve Şâfii; ve Akaidde Mâturidi ve Eş'ari gibi...
Uş (t): İşte. Şimdi.
Genc.: f. Define, hazine. Gömülü hazine. Kenz.
Asl.: Temel, esas, kök. Bidâyet. Mebde', dip, hakikat. Hâlis, sâfi. Haseb ve neseb. Soy sop. Zâten, en ziyâde.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Ta'na (a): Kınamak, yermek.
Ta'n.: Hoş görmemek. Kötülemek. Birisinin ayıp ve kusurlarını beyan etmek.
Irılma: Ayrılma.
Ârâyiş.: f. Süs, zinet. * Süsleme.
Ass.: Her nesnenin aslı, her şeyin esası.
Ayrık - Ayruk (t): Artık. Başka.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


EL HAMDü LİLLAH!.

Haktan gelen şerbeti içtik Elhamdü lillâh
Şol kudret denizini geçtik Elhamdü lillâh..


HAKk TeÂLÂ’dan gelen Bezm-i ELest Şehâdet Şerbetini İÇtik Elhamdü lillâh
HAKk TeÂLÂ Muradı KudretuLLAH Denizini GEÇtik Elhamdü lillah..


Resim

Şu karşıki dağları, meşeleri, bağları
Sağlık, safalıkla aştık Elhamdü lillâh..


Ve Bu Hayatın Dağlarını, Meşeliklerini, Bağlarını,
DIŞta Sağlık İÇte Sâfalıkla AŞtık Elhamdü lillah..


Resim

Kuru idik yaş olduk, ayak idik baş olduk
Havalandık kuş olduk, uçtuk Elhamdü lillah..


Şu Yalan Dünya Sahnesinde bir şeye yaramaz kupkuru bir yürek taşırken RAHMete kavuşup YAŞ OLduk,
Halkın yanında ayak idik MuhaMMedî HAKk AŞK ile HAKk Katında BAŞ OLduk,
Mânâ gök yüzünde gönül ikliminde kanat AÇan KUŞ Olduk ve havalandık UÇtuk Elhamdü lillah..


Resim

Vardığımız illere, şol sefâ gönüllere
Halka Taptuk mânisin, saçtık Elhamdü lillâh..


DevrÂN SeyrÂNımızı CevLÂN edip diyâr diyâr dolaşıp vardığımız illere, sefâ diler gönüllere ki,
HAKk TeÂLÂ’nın HALkına Taptuk Baba kaddesallahu sırrahu’nun mânâ cevherlerini SAÇtık Elhamdü lillah..


Resim

Beri gel baribarışalım, yâd isen bilişelim
Atımız eğerlendi, eştik Elhamdü lillâh..


MuhaMmedî MeLÂMette BİZi kınayan kişi, beri gel bari barışalım, eğer AŞKuLLAHa yâd/yabancı isen BİLişelim,
AŞK Atımız eğerlendi, hazırda ve biz Eştik/AŞK Yoluna çıktık Elhamdü lillah..


Resim

İndik Rûm'u kışladık, çok hayr-ü şer işledik
Üş bahar geldi, geri göçtük Elhamdü lillâh..


İndik Rûm Diyârı ANADOLu’da kışladık, insan olarak çok çok hayr ve şer işledik. İşte bak bahar geldi geri dönüp bu illerden GÖÇtük Elhamdü lillah..

Resim

Derildik pinâr olduk, irkildik ırmak olduk
Aktık denize daldık, taştık Elhamdü lillah..


AŞKuLLAH RAHmeti Damlalarıyken CEM’ Olduk toparlandık Pınar OLduk, AŞK UMMANın düşünüp kendimize gelip AŞK Irmağı OLduk.
Aktık DOSt’un VAHDet DENİZine DALdık ve Gönlümüzde AŞKuLLAH COŞtu ve de, sığmadı Beden Kabımızdan TAŞtık Elhamdü lillah..


Resim

Taptuğun tapusunda, kul olduk kapusunda
Yûnus Miskin çiğ idik, piştik Elhamdü lillah..


Biz, Taduk Emre kaddesallahu sırrahu huzurunda/ tapısında, MuhaMmedî Hasbî Hizmette kul olduk kapısında
Yûnus Emre Miskin kaddesallahu sırrahu ÇİĞ idik, PİŞtik Elhamdü lillah..


Resim

Safa: Gönül şenliği, eğlence.
İrkilmek: ürküp korkarak geri çekilir gibi olmak ya da korkup şaşırarak duraksamak.
Tapı (t): Huzur.
Eşmek: atın hızlı gitmesi. hareket etmek, yola çıkmak. At sahibine göre eşer. -atasözü-
Üş: işte
Diyâr-ı Rûm.: Türkler ve diğer Müslüman milletler, Anadolu'ya “Diyârı Rûm” da demişlerdir.
Derilmek.: Toplanmak. Derli toplu olmak..



Resim Aksaray/Taptık Köyü..

TAPDUK EMRE
Kaddesallahu sırrahu..

Tapduk Emre, kesin olmamakla beraber 1200 ile 1300’lü yıllar arasında günümüzde Aksaray olarak adlandırılan İç Anadolu bölgesinde yaşamıştır.
Mezârı da Aksaray Vilâyetinde Taptuk Köyündedir..
Tapduk Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlâna ile aynı çağda yaşamıştır. Tapduk Emre ile ilgili bilgiler oldukça azdır. Hâlbuki Tapduk Emre, Yûnus Emre’nin Hocasıdır. Yûnus Emre gibi bir Ulu şahsiyeti yetiştirmiştir. Bu mânâda o, dergâh sahibi bir pîr, rehber ve mürşiddir. Büyük ihtimalle Yûnus Emre kadar gelişen olmasa da, o başka aydınlatıcılar, gönül erenleri yetiştirmiştir. Tapduk Emre, Hacı Bektaş Velî ile aynı çağda yaşamış ve o Ulu Hünkâr ile ilişkiler geliştirmiştir. Rum erenleri, Hacı Bektaş Velî’ye giderken Tapduk Emre’ye: “Haydi sen de bizimle gel!” dediler. Tapduk Emre, çok güçlü bir erdi. “Dost divânında erenlere nâsib veren Hacı Bektaş adında bir er görmedik!” dedi ve Hacı Bektaş’a gitmedi. Emre’nin sözünü Hünkâr’a ilettiler. Hünkâr, Sulucakarahöyük’te Kadıncık Ana’nın evine yerleşince, çeşitli bölgelerden gelen muhibler, müridler ıhtırılmaya başlandı. Bu arada Hünkâr, Saru İsmail’i gönderip Emre’yi çağırttı. Emre yanına gelince Hacı Bektaş: “Siz, dost divânında erenlere nâsib veren Hacı Bektaş adında bir kimse görmedik demişsiniz, siz o nâsib veren elin bir nişânesi/işâreti olduğunu da bilir misiniz?” diye sordu. Tapduk Emre: “O divânda bir yeşil perde vardı, onun ardından bir el çıktı, bize nâsib verdi. O elin avucunda güzel, yeşil bir ben vardı, şimdi bile görsem tanırım” dedi. Bunun üzerine Hacı Bektaş elini açtı. Emre, Hacı Bektaş’ın avucunda o güzelim yeşil beni görür görmez üç kez: “Tapduk Hünkârım!.” dedi. Bundan sonrada adı, Tapduk Emre kaldı. Emre başındaki tacı çıkarıp Hünkâr’a teslim etti. Hünkâr, tacını tekbirleyip giydirdi. O da izin alıp makamına döndü.

Tapduk Emre bir Anadolu Erenidir. Ehl-i Beyt öğretisiyle onlarca derviş yetiştirmiştir. Bunlar arasında ünü günümüze kadar gelen ve düşünceleri ile bütün insanlığı kucaklayan Yûnus Emre de vardır. Yûnus isminde çiftçilikle geçinen çok fakir bir adam vardı. Bir sene kıtlık oldu. Daha da fakirleşen Yûnus, bir çok kerâmetlerini duyduğu Hacı Bektaş-ı Velî’den yardım almak fikrine düştü. Sığırının üstüne bir miktar alıç (yabanî meyve) koyup dergâha geldi. Pirin ayağına yüz sürerek hediyesini verdi ve bir miktar buğday istedi. Hacı Bektaş-ı Velî ona lutf ile muamele ederek, bir kaç gün dergâhta misafir etti. Yûnus geri dönmek için acele ediyordu. Dervişler Pîr’e Yûnus’un acelesini anlattılar. O da: “Buğday mı ister, yoksa erenler himmeti mi?” diye haber gönderdi. Gafil Yûnus buğday istedi. Bunu duyan Pîr: “İsterse o alıcın her tanesine nefes edeyim” dedi Yûnus buğdayda ısrar ediyordu. Hacı Bektaşi üçüncü kez haber gönderip: “İsterse her çekirdek sayısınca himmet edeyim” dedi. Yûnus tekrar buğday isteyince hatanın büyüklüğünü anlayıp pişman oldu. Derhal geri dönerek kusurunu itiraf etti. Hacı Bektaş onun kilidini Tapduk Emre’ye verdiğini bu yüzden isterse ona gitmesini söyledi. Bir Fırsat kuşunu kaçıran Yûnus, o himmete kavuşmak için tam kırk yıl Tapduk Emre dergâhında hizmet etti. İşte Yûnus’u asırlardır gönül Sultanı yapan bu himmettir. Eli böğründe dönen Yûnus yüzgeri gider Tapduk’un kapısına. Tapduk’a âdeta kul olur. Yıllar yılı şeyhine odun taşır. Yıllar yılı ondan feyz alır. Olgunlaşır ye pişer. Yûnus’un Şeyhine taşıdığı odunların içinde hiç eğrisi bulunmaması Tapduk’un gözünden kaçmaz. Sonra Yûnus’a odunluktaki odunları gösterir: ”A Yûnus!. Bakıyorum, dağdan kestiğin odunların hepsi kuru, hepsi düz. Meraklandım. Acaba Ormanda hiç eğri odun yok mu?” der.
Yûnus gülümser, tatlı tatlı, içten içe bir gülüş. Vereceği cevabı ne düşünmüş ne de hazırlamıştı. Öylece, dudaklarına geldiği gibi söyleyiverdi: “Ormanda eğri odun var olmasına var amma, Senin dergâhından içeri odunun bile eğrisi giremez, Efendim.”
Yûnus’un Sarıköy de yatmakta olduğu pek çok yazar, tarihçi ve araştırmacı tarafından kabul edilmektedir. Biz burada şunu ilave etmek istiyoruz. 0, şurada veya burada nasıl kabul edilse edilsin, Onun gerçek gömülü olduğu yer Türk Milletinin ve bütün Müslümanların cefâkar ve vefâkar göğsüdür. Bu Yûnusu anlayabilmek ve anlatabilmek için yeter bir kanıttır.


Resim

TAPDUK EMRE
Kaddesallahu sırrahu..

XIII. yüzyılda yaşayan Babaî-Haydarî Dervişi.

Horasan’dan Anadolu’ya geldiği tahmin edilmektedir. Yaşadığı dönem hakkında kaynaklarda farklı rivayetler yer alır. Âşıkpaşazâde onun Orhan Gazi zamanında (1324-1362) yaşadığını ve Yıldırım Bayezid devrinde (1389-1402) öldüğünü kabul ederken (Târih, s. 199-200) Mecdî onu Yıldırım Bayezid dönemi dervişleri arasında sayar. Saltuknâme yazarı Ebülhayr Rûmî de Tapduk Emre’yi Orhan Gazi devrinde yaşadığı bilinen Karaca Ahmed’in çağdaşı olarak gösterir. Fakat gerek müridi Yûnus Emre’nin gerekse şeyhi Barak Baba’nın dönemleri göz önünde tutulursa Tapduk Emre’nin bundan elli yıl kadar önceki bir tarihte, yani XIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşadığı söylenebilir. Tapduk kelimesinin onun adı mı yoksa lakabı mı olduğu konusu belirsizdir. Bektaşî geleneği kendisine Tapduk adının verilmesini Hacı Bektâş-ı Velî ile olan ilişkisine bağlar ve bu hususta yaygın bir menkıbeyi esas alır (Vilâyetnâme, s. 21). Öte yandan Tapduk Emre’nin Bektaşîlik’le ilgisinin olamayacağından hareketle son dönemde yapılan bazı araştırmalarda Yûnus Emre’nin şiirlerinde geçen “tapduk” kelimesinin Tanrı’yı nitelemek için kullanıldığı, dolayısıyla Tapduk isminde bir şahsın mevcut olmadığı ileri sürülür (Kabaklı, s. 12-14). Babaî zümrelerine mensup pek çok derviş gibi Tapduk Emre’nin de baba unvanını taşıdığı Yûnus Emre’nin bazı mısralarından anlaşılmakta, ayrıca Tapduk Emre’nin yaşadığı dönemde Anadolu’da bu ismi kullanan şahsiyetlerin varlığı bilinmektedir. Mecdî, onun Sakarya nehri yakınlarında bulunan köyünde münzevî bir hayat sürdüğünü ifade eder (Şekāik Tercümesi, s. 78). Tapduk Emre’nin dönemindeki birçok derviş gibi çiftçilikle uğraştığı ve müridlerinin eğitimiyle meşgul olduğu tahmin edilebilir. Onun Sakarya nehri yakınlarında bugün kendi adıyla bilinen köyde yaşadığı konusunda kaynakların büyük çoğunluğu ittifak etmekle beraber Manisa’da Kula ile Salihli arasında bir köyde yaşadığına dair bazı rivayetler de vardır. Hatta Tapduk Emre’nin Saruhan Bey’in kızı Hacı Fatma Sultan’la evlendiği rivayet edilir; fakat bu görüş akademik çevrelerce pek kabul görmemiştir.

Tapduk Emre’nin mensup olduğu tarikat ve mürşidinin kimliğine dair bilgiler de birbirinden farklıdır. Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Velî’de, onu Sarı Saltuk ve Barak Baba ile birlikte Hacı Bektâş-ı Velî’nin müridleri arasında gösterilerek Bektaşî geleneğine dahil edilir. Vilâyetnâme’de (s. 21) Tapduk Emre’nin Hacı Bektâş-ı Velî’nin üstünlüğünü tanıdığına, hatta kendisine Tapduk adının aralarındaki bir görüşme sırasında verildiğine işaret edilir. Ancak bizzat müridi Yûnus Emre, “Yûnus’a Tapdug u Saltug u Barak’tandur nasib/Çün gönülden cûş kıldı ben nice pinhân olam” mısralarıyla (Risâlat al-Nushiyye ve Dîvân, s. 100) Tapduk Emre’yi Barak Baba’nın müridleri arasında gösterip konuya daha somut delillerle yaklaşılmasına imkân verir. Yûnus Emre’nin bu ifadelerinden Tapduk Emre’nin Barak Baba’nın müridi olduğu kesin biçimde ortaya çıkar. M. Fuad Köprülü’ye göre Tapduk Emre, Babaî çevreleriyle yakın ilişki içerisinde bulunduğundan tıpkı şeyhi gibi bir Türkmen babası hüviyeti göstermektedir (Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s. 266). Onun silsilesi şeyhi Barak Baba vasıtasıyla Sarı Saltuk’a ulaşır. Barak Baba’nın bir Haydarî dervişi olduğu bilinmektedir (Ocak, Sarı Saltık, s. 76). Bu durum Tapduk Emre’nin de bir Babaî-Haydarî dervişi olabileceğinin delilidir ve baba unvanını taşıması da bunu desteklemektedir. Baba unvanı onun aynı zamanda abdalân-ı Rûm zümresiyle bir ilgisinin bulunabileceğini düşündürmektedir. Nitekim Abdülbaki Gölpınarlı onun “tâife-i abdalân”dan olduğu kanaatindedir (Yûnus Emre, s. 28). Saltuknâme müellifi Barak Baba’dan bahsetmeden Tapduk Emre’yi doğrudan Sarı Saltuk’un müridlerinden sayar. Rivayete göre zikir meclisinde kadın ve erkekleri bir arada toplayan Tapduk Baba başlangıçta Sarı Saltuk tarafından eleştirilse de daha sonra onu ikna etmeyi başarır ve müridi olur (Saltuknâme, vr. 302a-304a). Aynı şekilde Hızırnâme’de Sarı Saltuk ile Tapduk Emre’nin isimleri birlikte zikredilir. İsmâil Hakkı Bursevî ise onun şeyhi olarak, Moğol istilâsı öncesinde Buhara’dan Anadolu’ya göç eden ve Sinan Efendi yahut Sinan Ata adıyla bilinen Orta Asyalı Nakşibendiyye tarikatı mensubu bir Türkmen şeyhinin ismini zikreder.

Tapduk Emre’nin ailesi hakkında verilen bilgiler menkıbevî rivayetlerle bezenmiştir. Bir kızının Yûnus Emre ile evlendiği rivayet edilmekteyse de bu rivayet gerek Yûnus’un divanında gerekse diğer çağdaş kaynaklarda yer almamaktadır. Ankara Nallıhan yakınlarındaki Emre Sultan köyünde mezarı bulunan Bacı Sultan adlı bir kızının daha olduğu nakledilir. Abdülbaki Gölpınarlı, Yûnus Emre’nin Tapduk Emre’nin oğlu olabileceği ihtimaline dikkati çeker (Yunus Emre, s. 197). Kaynaklarda yer alan ifadelerden Tapduk Emre’nin çok sayıda müridi bulunduğu anlaşılmaktadır. el-Veledü’ş-şefîk müellifi Niğdeli Kadı Ahmed, Tapduklular adını taşıyan bu müridlerin dinî kurallara riayet etmediklerini, kadınlarını, kızlarını saygıları gereği misafirlerine sunarak konuk severlik gösterdiklerini söyler (Ocak, Babaîler İsyanı, s. 198). Gerçeği yansıtması mümkün görülmeyen bu ifadeler, gayri Sünnî tarikat mensupları ile mutaassıp Ehl-i sünnet mensupları arasındaki çekişmeyi göstermekten öte bir anlam taşımaz. Tapduk Emre’nin en tanınan müridi Yûnus Emre’dir. Uzun yıllar hizmetinde bulunan Yûnus Emre onun görüşlerini Anadolu ve Şam’da yaymış, kendisinden saygı ve övgüyle söz etmiştir (Risâlat al-Nushiyye ve Dîvân, s. 48, 104, 109, 187). Şeyhinin kapısına kırk yıl boyunca hizmet ettiğine dair meşhur menkıbe birçok kaynakta yer almaktadır (Vilâyetnâme, s. 48; Lâmiî, s. 842). Yûnus Emre şeyhi gibi Kalenderî-Melâmetî düşünceyi benimsemiş (Ocak, Kalenderîler, s. 69), şeyhinin fikirlerini yaymaya çalıştığını ve bunu başardığını, “Vardığımız ellere şol safâ gönüllere/Halka Tapduk mânisin saçtık elhamdülillâh” mısralarıyla dile getirmiştir (Risâlat al-Nushiyye ve Dîvân, s. 116). Tapduk Emre’nin Şeyh Ömer ve Şeyh Câfer isimli iki müridi daha olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.

Tapduk Emre’nin ölüm tarihi ve mezarının bulunduğu yer konusu da ihtilâflıdır. Âşıkpaşazâde onun Yıldırım Bayezid döneminde (1389-1402) öldüğünü söyler. Ancak Yûnus Emre’nin XIII. yüzyılın sonları ve XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığı dikkate alındığında bir şiirinde öldüğünü haber verdiği mürşidinin XIII. yüzyılın sonlarında vefat etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bursa’da, Manisa’da Kula ile Salihli arasındaki Emre adlı bir köyde, Afyon-Sandıklı, Karaman, Sivas, Erzurum, Aksaray, Isparta-Keçiborlu gibi yerlerde Tapduk Emre’ye izâfe edilen mezarlar vardır. Bunlardan bazıları hem Yûnus Emre’ye hem Tapduk Emre’ye ait kabul edilmektedir. Bununla birlikte en muteber görüş, Tapduk Emre’nin mezarının Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Emresultan köyünde bulunduğu şeklindedir. Nitekim bu bilgi birçok kaynağın yanı sıra Afyonkarahisar Şer‘iyye Sicilleri’nde de yer almaktadır (Öztelli, s. 52). Bu köydeki türbede ailesine mensup oldukları ileri sürülen daha pek çok kişinin mezarı vardır. Tapduk Emre’nin ve müridlerinin faaliyet sahasının Anadolu coğrafyası ile sınırlı kalmayıp Balkanlar’a da ulaştığı bazı köy adlarının onun adıyla anılmasından anlaşılmaktadır. Meselâ Anadolu’da Aksaray ilinin merkez nahiyesine ve Edirne’nin Havsa ilçesine bağlı birer köy, ayrıca Varna’ya bağlı bir köy Tapduk adını taşımaktadır. Bu bilgi, Tapduk Emre’nin sözü edilen bölgelere gittiğini doğrulamasa bile müridlerinin yayılma sahasının tahmini konusunda önem arzetmektedir..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


SAKIN GIL!.


Mânâ eri bu yolda melûl olası değil
Mânâ duyan gönüller, hergiz ölesi değil..


Zahirî Madde Dünyasında yaşarken, Batınî Mânâda AŞKULLAH ERi olanlar bu yolda usanıp, bıkıp da hüzüne kapılmış değildir.
Mânâ Âleminden İlahî NAKli duyan, her nefeste ÖLüp DİRİLen gönüller asla ölecek değillerdir..


Resim

Ten fânidir, can ölmez, çün gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil..


CÂN/RûH her ÂN EMR Âleminden gelen bir ceryÂN gibidir ve ölüp tükenmez. Beden Teni ise belli bir sürede kullanılan izafî gelgeç âletidir bir ker kırıldımı gitti gider ve asla geri gelemez.
Onunn için ÖLür ise bedenler ölür CÂNLar ise ebeden ÖLecek değildir..


Resim--- Mukarreb Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ Mutü kable en temutu: Ölmeden önce ölünüz! ” buyurdu.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً
Resim---“Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fî’l- berri ve’l- bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ: Andolsun, biz Âdemoğlunu yücelttik-mükerrem kıldık; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz, güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.” (İsrâ 17/70)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---"Ve yes’elûneke anir rûhı, kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).: Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsrâ 17/85)

Resim

Gevher seven gönüller, yüzbin yıl arar ise
Haktan Nasib olmasa, hergiz bulası değil..


Derunî Gönül DERYâsındaki Hakikat-ı MuhaMMed cevherini SEVip, BİLip, BULmak isteyen gönüller, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile BİZ BİR-İZ OLmadan yüzbin yıl arasa da boşunadır.
HAKk TeÂLÂ’dan Nâsib olmadan HAKk ÂŞIKın Kısmet için tercihini yapmadan asla BULacak da değildir..

Resim

Sakıngıl yârın gönlün, sırçadır sınmayasın
Sırça sındıktan geru, bütün olası değil..


Sen sendeki RABBımızın Habli’l- Verîd Gönül Kristalini sıkıca koruyasın ki o, camdan da nâzik ve kırılgandır sakın kırmayasın!.
Bilirsin ki cam gibi hassas olanlar, bir kere kırıldımı bir daha TÜMM-Bütün olası değil..


Resim

Çeşmelerden bardağın, doldurmadan kor isen
Bin yıl durursa, kendüzünden dolası değil..


İçinde yaşamakta olduğun KULLUk İmtihÂNı için sunulan İmkÂN Çeşmelerinden, emredilen KULLuk Bardağını vaktinde doldurmadan bir kenara kor isen,
O bardak orada yıllarca dursa da, kendiliğinden dolacak değildir..


Resim

Şol Hızır'la, şol İlyâs, âb-ı hayat içtiler
Bir kaç yıllar içinde, bunlar ölesi değil..


Kur'ÂN-ı Kerîmde bildirilen Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâm Âb-ı Hayat/DİRİLik SUyu içtiler,
Bizlerin bilebileceği yıllar içinde öleceklerini sakın sakın sanmayasın!.


Resim

Yarattı Hak dünyayı, Peygamber dostluğuna
Dünyaya gelen gider, bâki kalası değil..


HAKk TeÂLÂ bu Kâinâtı RESÛLü MuhaMMed aleyhisselâm dostluğuna yaratmaktadır her ÂN yeniden Şe’ÂNULLAHta..
Ne var ki bu İKULLuk İmtihÂNı Dünyâsına Yaratık olarak gelen he NEFS, geldiğine/RABB’ına RÜCÛ’ eder giderler. Yaratan el Bâki ALLAH celle celâlihu gibi ebediyyen kalası değiller.



Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hadis-i Kudsîsinde: ALLAH celle celâluhu: “Levlâke levlâke Lema halaktü’l-eflâk=Sen olmasaydın, sen olmasaydın Ben âlemi yaratmazdım!” buyurdu.

(İmam Suyutî’nin El-Leâli’l-Masnûa; Aliyyü’l-Kârî’nin El-Esrâru’l-Merfûa ve Şerhü’ş-Şifâ; Şevkânî’nin El-Fevâidü’l-Mecmûa; Hâfız Aclunî’nin Keşfü’l-Hafâ 2/232); Muhammed Said Zalûl’ün Tahkîk; İmam-ı Nevevî’nin El-Ezkârı ve de; Mevlânâ Câmî, Ahmed-i Cezerî, Mevlânâ Hâlid, İmam-ı Rabbânî, Bedîüzzaman Said Nursî kaddesallahu sırrahu)

Resim

Resim

Yûnus gözün görürken, yarağın eyleyu gör
Gelmedi anda varan, geri gelesi değil..


Ey Yûnus Emrem BaBam kaddesallahu sırrahu, kafa ve gönül gözün doğup ölenleri, gelip gidenleri görüp dururken, öbür âlemin hazırlıklarını hemence yapmaya başla!
Gördün ki, öbür âleme gidenler bir daha dönüp geri gelemediler..


Resim


[Melül.: Usanmış. Bıkmış. Bezmiş. * Mahzun.
Hergiz.: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Gevher.: Elmas, cevher, mücevher. İnci.
Nasib.: Pay, hisse, kısmet. * Bir kimsenin elde edebildiği şey.
Sırça.: Camdan yapılmış olan.
Hızır.: İkinci tabaka-i hayat mertebesine mazhar olan ve Kur'an-ı Kerim tefsirlerinde ismi zikredilen bir zât-ı kerim.
İlyâs.: Benî İsrail peygamberlerinden olup, Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen ve Tevrat'ta "Ella" diye mezkûr olan bir Peygamberin ism-i mübarekidir. M.Ö. 9. asırda yaşamış olup ondan sonra Elyesa (aleyhisselâm) Peygamber olmuştur. İlyâs (aleyhisselâm), zamanının hükümdarıyla çok mücadele etmiş, çok zaman mağaralarda yaşamış, çok mu'cizeler göstermiştir.
Yarak: Hazırlık
Sınmak (ı): Kırılmak..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


SÖYLER İSEM SENSİN SÖZÜM!.


Sensin benim canım canı, Sensiz kararım yokdürür
Uçmak'ta Sen olmaz isen, vallah nazarım yokdürür..


SENsin benin CÂNımın CÂNı CÂNÂNım, SEN Olmasan dış DENge ve İÇ DÜZenim olamaz.
Herkesin CÂN attığı CENNette SEN Olmazsan Vallahi ben dönüp bakmam!.


Resim

Baksam Seni görür gözüm, söyler isem Sensin sözüm
Seni gözetmekten artuk, yeğrek şikârım yokdürür..


Her nereye bakarsam gördüğüm hep SENsin, bir kelime söylersem her sözümde SENsin.
Benim işim gücüm SENi gözetlemektir ki, ben AVı sadece SEN OLan bir KULun AVCıyım!.


Resim

Çün ben beni unutmuşam, şöyle Sana gitmışem
Ne kalde, ne halde isem, bir dem kararım yokdürür..


ÇÜNki ben EZEL BEZMinden beridir kendimi unutmuşum. Öyleki her şeyimle SENi YAŞAmaktayım gölgen olmuşum.
Her ne söyler ve ne HÂLde yaşarsam yaşayım sensiz olan bir tek ÂNım dahi olamaz!.


Resim

Eğer beni Cercis'leyin, yetmış gez öldürür isen
Dönem geru Sana varam, zira ki ârım yokdürür..


EYy YÂR, eğerki, beni SEN KULLarın Cercis aleyhisselâm peygamber gibi yetmiş defa öldürseler de,
Ben yine SANA inanır, güvenir ve SENin Kapına kapanırım da, meded dilerim. Çünkü bu hususta benim utanacak sıkılacak bir ar ve namus meselem de yoktur.


Resim

Yûnus dahi âşık Sana, göster didârını ana
Yârım dahi Sensin benim, ayruk nigârım yokdürür..


MuhaMMedî HAKk ÂŞIK Yûnus EMREm kaddesallahu sırrahu da, SENin HAKk Âşıklarındandır. Gül CEMÂLini dilemektedir. CEMÂLULLAHı göster ona.
Tüm ÂLEMlerde Mutlak YÂRim ancak ve ancak SENsin. Senden başka Güzel GÜL yüzlü sevgilim yoktur.


Resim


Uçmak: Cennet
Yeğ - Yeğrek (t): İyi, daha iyi.
Şikâr.: f. Av, avlanan hayvan. Avlama. * Düşmandan ele geçirilen mal. Ganimet.
Cercis.: (aleyhisselâm) : (Circis) Taberi tarihine göre: İsâ Aleyhisselâmdan sonra gelmiş ve Filistinde yaşamış ve onun şeriatı ile amel etmiş olan bir peygamberdir. Yedi sene içersinde tebliğde bulunarak çok işkencelere maruz kalmış, müteaddid defalar öldürülmüş ve mu'cize ile dirilerek tekrar tebliğ vazifesine devam etmiştir. Kendisine düşmanlık eden kavim ateşle helâk edilmiştir. En sonunda yine Cercis Aleyhisselâm şehid edilmiştir.
Didâr.: f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre. * Görüş kuvveti, göz. * Açık, meydanda.
Ayrık - Ayruk (t): Artık. Başka.
Nigâr.: f. Güzel yüzlü sevgili. * Nakış. Resim. * Nakşeden. * Put, sânem. * Resmi yapılmış, resmedilmiş.
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: YÛNUS EMRE DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim


AŞKINA DÜŞEN KİŞİ!.

Ey Dost Senin aşkın oku, key katı taştan geçer
Aşkına düşen kişi, canla baştan geçer..


Ey DOSt!. SENin AŞKuLLAH Okun en katı taşları deler GEÇer.
SENin AŞKına düşen kişi, canından da başından da vaz GEÇer..


Resim

İşi dün-ü gün zâr olan kişi aşkınla yâr olur
Derd-i seri Sen olsan, düğeli işten geçer..


İşi gücü dünü, bugünü, yarını ZÂR-ü-Zâr İNLemek olan kişi ancak yâr OLaBİLir SENin AŞKınLa.
Başının derdisürekli SEN OLunca diğer büsbütün işlerden vaz GEÇer..


Resim

Âriflere bu dünya hayal-ü düş gibidir
Kendini Sana veren, hayal-ü düşten geçer..


Gerçek MuhaMMedî HAKk ÂRİFLere bu oyuncak ve eğlence DÜNyası sanki bir hayal ve düş gibidir.
Kendini SANA Takik İMÂNLa verenler bu gelip GEÇeici hayal ve düş ÂLemine bel bağlamaktan vaz GEÇer..


ALLAHu Zü’l- CeLÂL Dünya Hayatı hakkında Kur'ÂN-ı Kerîmde, AkL-ı SiLM Sahibleri için;

اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
Resim---" İ’lemû ennemâl hayâtud dunyâ leibun ve lehvun ve zînetun ve tefâhurun beynekum ve tekâsurun fîl emvâli vel evlâd(evlâdi), ke meseli gaysin a’cebel kuffâre nebâtuhu summe yehîcu fe terâhu musferran summe yekûnu hutâmâ(hutâmen), ve fîl âhırati azâbun şedîdun ve magfiratun minallâhi ve rıdvânun, ve mâl hayâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri).: Dünya hayatının oyun, eğlence ve bir süs olduğunu bilin, aranızda bir övünme ve mal ve evlât çokluğudur. (Dünya hayatı), yağmurun bitirdiği, ekincinin hoşuna giden ekin gibidir. Bir süre sonra kurur, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da o çöp olur. Âhirette şiddetli azap, Allah’tan mağfiret ve Allah’ın rızası vardır. Ve dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”
(Hadîd 57/20)

وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
Resim---"Ve mâ’l- hayâtu’d- dunyâ illâ leibun ve lehvun, ve le’d- dâru’l- âhiratu hayrun lillezîne yettekûn (yettekûne), e fe lâ ta’kılûn (ta’kılûne).: Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Âhiret yurdu, takvâ sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?.”
(En'âm 6/32)

Resim

Başında aklı olan, ücretle amel kılmaz
Hurîlere aldanmaz, göz ile kaştan geçer..


Başında NAKLuLLAH/KELÂMULLaha ULAŞmış Teslim olmuş SİLM AKLı olan kimse, Cenneti satın almak için ücretle amel etmez,
CENNette Huri vericek sözünün ÖZÜnü anlarda MuhaMMedî AHRÂRLarı DUYar UYar da, bu ÂLemin KULLuk İmtihÂNındaki DİLBERLerinki gibi gözünden ve kaşından vaz GEÇer..


Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin; Muhtaşem, Mübarek, Muazzam ve Mukaddes olan; BİLBULOLuş ve YAŞAyış Şûuru insanda neş’et etti mi, kök buldu mu ve vurdu mu Nur-u MuhaMMed’i getirir, gecesi gündüz olur, ceheNNemi ceNNet olur ki “İKİsi BİR TEVHİD olur, inkarı ikrara döner, ŞeytÂNı MüslümÂN olur, her Şey Küllî Bir Şey olur.. “ŞEY” İKİ-liktir.. Nur-u MiM dir.. zaman gelir zaman geçer, zamansızlık mekansızlık âleminde ALLAHu Zü’L- CeLÂL sorar -> “Kimin bu mülk?.” Cevâb veren yokkk!. Yalnızca ALLAHu Zü’L- CeLÂL kendi cevâb verir..


Resim ->EL VÂHiDu’L- KAHHÂR >ALLAH.:

..Vahdet-i UHuD ->Vahdet-i ŞüHÛD ->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i MevCÛD => Vahdet-i VüCÛD<= KaHHÂRRiyyet => Vahdet-i VüCÛD =>Vahdet-i MevCÛD ->Vahdet-i ŞüHÛD->->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i UHuD..

(LÂ diyen HerŞey/kes)..-> İLÂhe -> İLLâ => ALLAH <= TEVHÎD => ALLAH -> İLLÂ -> İLÂhe-> ..(LÂ diyen yok.. VAR OLan Vâhidu'l- Kahhâr ALLAH)

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---''Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulku’l- yevm(yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır." (Mü’min 40/16)


Resim “LÂ Huve ->İLLâ HUu! ->O’ndan bAŞKa O YOKtur”un >ASLı!.:

Resim

Bu dünyanın sevgisi, ağulu aşa benzer
Sonunu sayan kişi, ağulu aştan geçer..


Bu KULLuk İmtihÂNI DÜNyasının iğreti-izafî SEVgisine dadanıp aldanalar için sanki zehirli bir AŞı durmadan İçmeye benzer.
Bu gelgeç ÂLEMi gerçeğinin son-Uçunu GÖRen ve ANLAyan kişi bu DÜNyanın zehirli AŞından vaz GEÇer..


Resim

Gerçek âşık ol ola, can vermez ol eve
Dostla bazar için, nice bin baştan geçer..


Gerçekten Gerçek MuhaMMedî HAKk ÂŞIK OLan kişi, bu YARım NEFESLik DÜNya Evine CÂNını KurbÂN etmez!.
EL VELî DOSt ALLAH celle celâlihu için nice nice binlerce BAŞıOLsa vaz GEÇer..

El Veliyyü:

Resim

Resim

Miskin Yûnus ol Dostu, hakikat seven kişi
Uzlet ihtiyar eder, yâd-ü bilişten geçer..


Eyy HAKk TeÂLÂ’da SÜKÛNa ERmiş Miskin Yûnus Emrem BaBam kaddesallahu sırrahu, O Yüce DOStu kişi,
GÖNüL GÂRında TEKe TEKLik YALNIZLığına ÇEKilir de ALLAH celle celâlihu’dan başkasını yâd edip BİLiş olmaktan hepsinden de vaz GEÇer..



Resim

Key: Pek.
Derd-i ser.: Baş derdi.
Dügeli: Büsbütün.
Uzlet.: Yalnızlık. İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak.
Yâd.: f. Anma. Hatırda tutma. Zikretme..
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön