AYNa ZEVKleriM..

Konu başlıkları sadece Kul İhvani'ye aittir.
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AYNa ZEVKleriM..

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimGÖNLümm!.

->SÂDIK AŞKımız UYUtup
AŞK AYNAmız TAŞa TUTup
İNSÂN KILIKLı->HIRSIZLar
->UNUTULduLar ->UNUtup!.


ZEVK 7050

İÇİM CAM KIRığı DOLu.. ->Her TAŞa ->BİNBİR İNLemek!.
KÜLLî ŞEYyin ->NEFESini ->HERKES SESinden DİNLemek!.
->SÖZün ÖZÜ ->ÖZet KeLÂM
->İbrahîmî --->Berden SeLÂM
->“cÂN cEheNNemi”m İÇİnde..->SıRR-ı SıFıR SERİNLEmek!.


24.08.15 03:49
brsbrsa..tktktrstkkmdsyrÂNN..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AYNa ZEVKleriM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

YAŞAmak =>NE ki AYy DeDem
“AŞK!.” DERsin PEki AYy DeDem
=>“İĞNE UCU”nda =>GÖZ YAŞı
=>DUYaLım =>DE ki AYy DeDem!.



NE DEyimm?!.

KEŞiŞ DAĞLarına KaDER.. KAÇmışsa
AŞK kOKUsun YEDi ÂLeMe SAÇmışsa
ARZdan ARŞa KıRk KANAtın AÇmışsa
İhvÂNi SuLtÂN >KIRAT’a NE DEyimm?!.


*

HALK İÇİnde>HAKkLa YAŞAr>AŞK SARsa
->GÖĞe ÇIK!.ar ÂŞıK ->bU ÂLeM ->DARsa
AHMAK’ın GÖNLÜnde =>BiN DÜNYÂ VARsa
YALI-ya NE DEyimm?!. >YAT-a NE DEyimm?!.


*

HaK ÂŞıK ÇAĞInda =>MÂHiR ZamÂNda
=>YAŞAr BÂTıNını ==>ZÂHiR ZamÂNda
=>İTLer OT YİyYoRsa =>ÂHiR ZamÂNda
=>“AT-ın AĞZI-ndaki=>ET”e NE DEyimm?!.


*

=>İBLİS ELBiSesi.. =>İŞin GERÇeği
=>CeNÂBet BEDENe =>ATLas-İPEği
=>Her ANA ELinde =>Bir SüS KÖPeği
“ÇOCUKtan KIYmetLİ İT”e NE DEyimm?!.


*

=>yiNE =>KıtMÎR =>SAĞa-SOLa ÜRüYOR!
MüfettİŞ MüFTüymüş=>DEFTer dÜRüYOR!
GAFLet UYKUsu-nda ==>DÜŞün GÖRüYOR!
“GÜL AĞACI OLmuş!?. =>OT”a NE DEyimm?!.


*

KALBim KERBELÂsın KESik BAŞLardan
GÖNüL ÇÖLÜn IRMAK Ettim YAŞLardan
->“SÂLiHin DEVESİ” ->KARA TAŞLardan
“YÛNUSu DOĞurAN ->HÛT”a NE DEyimm?!.


*

=>KuL İhvÂNi SEFîL =>SıRR-ı SERSERi
=>EZELî <-> EBEDî ==>HAk EREN ERi
MuhaMMed MUSTAFAm ŞAKku’L KAMERi
SÜLEYMÂN DİLLi =>HÜTHÜT”e NE DEyimm?!.
aleyhumusselâm..


22.03.17 03:04
brsbrsm..tktktrstKkmdsvdÂAKLenNAKLen..



Resim

CeNÂB: Mis. Büyüklük ifâde etmek için, hürmet maksadı ile söylenir. Cenâb-ı HaKk, Cenâb-ı Resül-i Kibriyâ gibi..
CeNÂBet: Pis. Gusletmesi lâzım gelen ve gusletmeden
KÂBetuLLAHa dönüp SALât etmesi ve girmesi şeran yasaklanan kimse..



Resim =>İBLİS ELBiSesi..:

İBLİS: Hakka Bâtıl, Hayra Şer Elbisesi giydirerek KuLLuk İmtihanında İnsanoğlunun ve cinlerin ham Aklını çeldirmekle görevli meleke.. ilk atamız ÂDEM aleyhisselâm ve HAVVA Anamızı CeNNetteyken, Şehvet Tuzağına DÜŞürüp, İmtihÂN Elbisesin GİYişe sebeb..

Kur'ÂN-ı Kerîmde; ŞeytÂN, el- Adüvv, Aduvullah, Azazil de isimlerindendir.
“İblis” kelimesinin türediği fiil kökü olan "Eblese"; Hayırsız oldu, hüsrana uğradı, şaşkınlığa düştü, Allah'ın rahmetinden ümidini kesti gibi anlamları ifâde eder ve özel ismi olmuştur..

Kur'ÂN-ı Kerîmde 11 âyet-i celîlede geçmektedir.:

Bakara 2/34; A'râf 7/11; Hicr 15/31, 32; İsrâ 17/61; Kehf 18/50; (TâHâ 20/116; ŞuâRâ 26/95; Sebe' 34/20: Sâd 38/74, 75..


وَخَلَقَ الْجَانَّ مِن مَّارِجٍ مِّن نَّارٍ
Resim---"Ve halaka’l- cânne min mâricin mi’n nâr (nârin).: Ve cinleri, mariç ateşten (parlak, dumanı olmayan alevden, enerjiden) yarattı.” (Rahmân 55/15)

وَالْجَآنَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ
Resim---"Vel cânne halaknâhu min kablu min nâris semûm(semûmi).: Ve cânn; onu, daha önce semûm’un/ nüfuz eden kavurucu ateşinden yarattık.” (Hicr 15/27)

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاء مِن دُونِي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلًا
Resim---"Ve iz kulnâ li’l- melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblis (iblîse), kâne mine’l- cinni fe feseka an emri rabbihî, e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvvun, bi'se li’z- zâlimîne bedelâ (bedelen).: Ve meleklere, “Âdem’e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. O cinlerdendi. Böylece Rabbinin emrini (yapmayarak) fıska düştü. Hâlâ onu ve onun zürriyyetini (neslini), onlar sizin düşmanınız (olduğu halde), Benim yerime dostlar mı ediniyorsunuz? Zâlimler için ne kötü bir bedel (cehennem).” (Kehf 18/50)

YOKLuk-ÇOKLu-İKİLikten ->MuTLak TEKliğe GEÇiş YOLu Açıktır ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Kalbidir inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Âîşe radiyallaha anha Anamız şöyle rivâyet etmiştir:


Resim---"Resûlullah aleyhisselâm bir gece yanımdan çıkıp gitti. Ben bundan dolayı kıskançlık duydum. Biraz sonra geldi ve benim kıskandığımı hissetti. Bana: "Neyin var ey Âîşe, kıskandın mı?..." diye sordu. Ben: "Bana ne olacak, benim gibisi, senin gibi bir zâtı kıskanmaz mı?” dedim.
Resûlullah: "Sana, şeytanın mı geldi?" dedi. Ben: "Yâ Resûlullah, benimle beraber bir şeytan mı var?” dedim. O da: "Evet..." dedi. "Her insanın yanında bir şeytan var mıdır?” dedim." O da: "Vardır" buyurdu, Ben yine: "Seninle de mi Yâ Resûlullah?" diye sordum. "Evet. Fakat, Rabbim ona karşı bana yardım etti de o da müslüman oldu"
buyurdu.
(Müslim, Münafıkun, 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 115)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.

(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)



Resim =>“SÂLiHin DEVESİ” ->KARA TAŞLardan.:

SÂLiHin DEVESİ Kıssası gerçekten ilginçtir.. Dağın ortasındaki bir kayadan, erkeği olmadan hamile kalarak,doğum olmadan yavrusuyla yaratılması, arkasından çıkan RAHMet Suyundan bir gün devenin ertesi gün kavmin su içme hakkı ve Semûd Kavminin tümüne yetecek kadar süt vermesi ham akılla anlaşılması imkansız mü’cizelerden Kur'ÂN-ı Kerîmde..

Kur'ÂN-ı Kerîmde Sâlih aleyhisselâm ve devesi çeşitli âyetlerden bazıları:


وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ هَذِهِ نَاقَةُ اللّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللّهِ وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوَءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Resim---"Ve ilâ semûde ehâhum sâlihan kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, kad câetkum beyyinetun min rabbikum hâzihî nâkatullâhi lekum âyeten fe zerûha te’kul fî ardıllâhi ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbun elîm (elîmun).: Semud (kavmine)’a, onların kardeşi Salih şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kul olun. Sizin için O’ndan başka ilâh yoktur. Rabbinizden size bir mu’cize (delil, ispat vasıtası) gelmiştir. Bu Allah’ın dişi devesidir. Sizin için bir âyettir (mu’cizedir). Artık onu, Allah’ın arzında (serbest) bırakın yesin, ona kötülükle (kötü niyetle) dokunmayın, yoksa sizi elim bir azab alır (yakalar).” (A’râf 7/73)

فَعَقَرُواْ النَّاقَةَ وَعَتَوْاْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُواْ يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Resim---"Fe akarûn nâkate ve atev an emri rabbihim ve kâlû yâ sâlihu'tinâ bimâ teidunâ in kunte mine’l- murselîn (murselîne).: Sonra (dişi) deveyi kestiler ve Rab’lerinin emrine isyan ettiler (haddi aştılar). Ve şöyle dediler: “Ya Salih, şâyet sen gönderilen resûllerden isen bize vaadettiğin (tehdit ettiğin) şeyi getir.” (A’râf 7/77)

وَيَا قَوْمِ هَذِهِ نَاقَةُ اللّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللّهِ وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ قَرِيبٌ
Resim---"Ve yâ kavmi hâzihî nâkatullâhi lekum âyeten fe zerûhâ te'kul fî ardıllâhi ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye'huzekum azâbun karîb (karîbun).: Ve ey kavmim! Bu Allah’ın (dişi) devesi, sizin için bir âyettir (mu’cize). Artık onu serbest bırakın. Allah’ın arzından yesin. Ve ona kötülükle dokunmayın. Aksi halde sizi, yakın bir azap yakalar.” (Hûd 11/64)

فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُواْ فِي دَارِكُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ ذَلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
Resim---"Fe akarûhâ fe kâle temetteû fî dârikum selâsete eyyâm (eyyâmin), zâlike va'dun gayru mekzûb (mekzûbin).: Buna rağmen onu kestiler. Bunun üzerine (Salih (a.s) şöyle) dedi: “Yurdunuzda üç gün (daha) faydalanın. Bu yalanlanması (tekzip edilmesi) olmayan bir vaaddir.” (Hûd 11/65)

قَالَ هَذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
Resim---"Kâle hâzihî nâkatun lehâ şirbun ve lekum şirbu yevmin ma’lûm (ma’lûmin).: (Salih A.S): “İşte bu dişi deve. Su içme hakkı onun. Bilinen (belirlenen) gün(ler)de de su içme hakkı sizin.” dedi.” (Şuârâ 26/155)

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---"Ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbu yevmin azîm (azîmin).: Ve ona kötülükle dokunmayın. (Dokunursanız) o zaman büyük günün azabı sizi alır (yakalar).” (Şuârâ 26/156)

إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ
Resim---"İnnâ mursilûn nâkati fitneten lehum fertekıbhum vestabir.: Muhakkak ki, onlara fitne (imtihan) olsun diye o dişi deveyi gönderen Biziz. Artık onları gözle (akıbetlerini bekle) ve sabret.” (Kamer 54/27)

وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاء قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ
Resim---"Ve nebbi’hum enne’l- mâe kısmetun beynehum, kullu şirbin muhtedâr (muhtedârun).: (Beldedeki) suyun, (deve ile) onlar arasında taksim edildiğini (nöbetleşe içileceğini) onlara haber ver. İçecek olanların hepsi, sırası gelince hazır olur.” (Kamer 54/28)

فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَى فَعَقَرَ
Resim---"Fe nâdev sâhıbehum fe teâtâ fe akar (akara).: Bir süre sonra arkadaşlarını çağırdılar (deveyi öldürmesini istediler). Bunun üzerine o, ileri atıldı sonra da (onu) kesti.” (Kamer 54/29)

فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا
Resim---"Fe kâle lehum resûlullâhi nâkatallâhi ve sukyâhâ.: O zaman Allah’ın Resûl’ü onlara: “O, Allah’ın Devesi’dir ve onu sulayınız (onun su içme sırasına riâyet ediniz).” dedi.” (Şems 91/12)

فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُم بِذَنبِهِمْ فَسَوَّاهَا
Resim---"Fe kezzebûhu fe akarûhâ fe demdeme aleyhim rabbuhum bi zenbihim fe sevvâhâ.: Fakat onu tekzip ettiler (yalanladılar). Sonra onu (deveyi) kestiler. Günahları sebebiyle, Rab’leri onların üzerini azapla kapladı. Sonra da onu (o beldeyi) dümdüz yaptı (yerlebir etti).” (Şems 91/13)

Kur'ÂN-ı Kerîmde ALLAHu zü’L- CeLÂL, Tahkik imanını salih amelle yaşayıp itâat edenlere;

إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
Resim---"İnne hâzâ’-l Kur’ÂNe yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeşşiru’l- mu’minînellezîne ya’melûne’s- sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ (kebîren).: Şüphesiz, bu Kur’ÂN, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir.” (İsrâ 17/9)

Kur'ÂN-ı Kerîmde ALLAHu zü’L- CeLÂL, Tahkik imanını salih amelle yaşamayıp isyan edenlere;

قُل لَّوْ أَنَّ عِندِي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِ لَقُضِيَ الأَمْرُ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِالظَّالِمِينَ
Resim---"Kul lev enne indî mâ testa’cilûne bihî le kudıye’l- emru beynî ve beynekum, vallâhu a’lemu bi’z- zâlimîn (zâlimîne).: De ki: “Eğer acele ettiğiniz o şey gerçekten, benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette yerine getirilmiş olurdu. Ve Allah, zâlimleri en iyi bilir.” (En’âm 6/58)

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Resim---"Ve yesta’cilûneke bi’-l azâbi ve len yuhlifallâhu va’dehu, ve inne yevmen inde rabbike ke elfi senetin mimmâ teuddûn (teuddûne).: Ve azabı senden acele istiyorlar. Ve Allah, asla vaadinden dönmez. Ve Rabbinin katındaki bir gün, sizin saydığınız bin sene gibidir.” (Hacc 22/47)

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُّسَمًّى لَجَاءهُمُ الْعَذَابُ وَلَيَأْتِيَنَّهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Resim---"Ve yesta’cilûneke bi’l- azâbi, ve lev lâ ecelun musemmen le câehumu’l- azâbu, ve le ye’tiyennehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn (yeş’urûne).: Ve azabı senden acele istiyorlar. Eğer zamanı belirlenmiş olmasaydı, azap onlara mutlaka (hemen) gelirdi. Ve (azap), onlara mutlaka ansızın ve onlar farkında değilken gelecek.” (Ankebût 29/53)

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ
Resim---"Yesta’cilûneke bi’l- azâbi, ve inne cehenneme le muhîtatun bi’l- kâfirîn (kâfirîne).: Azabı senden acele istiyorlar. Muhakkak ki cehennem, kâfirleri mutlaka ihata edicidir (kuşatıcıdır).” (Ankebût 29/54)



Resim=>“YÛNUSu DOĞurAN ->HÛT”a NE DEyimm?!.:

YÛNUS aleyhisselâm, Musul yakınlarındaki Nineve-Ninova ahâlisine gönderilen peygamberdir. Babası Metâ adında bir zât olup sâlih kimselerdendi. YÛNUS aleyhisselâm kendisini balık yuttuğu için Zinnûn ve Sâhib-i Hût adlarıyla da anılmıştır.

Ben de, çocuklarımla 20 yıl öncesi iki defâ KerbeLÂ üzerinden hacca giderken Musul’a uğrayıp Türbesinde ziyâret etmiştim ve 3-4 metre uzunluğundaki kabrine şaşmıştım..

YÛNUS aleyhisselâmın hayâtı ve başına gelen hâdiseler hakkında Kur’ÂN-ı kerîmin Sâffat, Nisâ, Yûnus, Enbiyâ, Kalem, sûrelerinde haber verilmektedir.
Yûnus aleyhisselâm'ın ismi, Kur'ân-ı Kerîm'in 4 yerinde "Yûnus", 1 yerinde "Zünnûn" lakabı ile diğer bir yerinde ise "Sahibu'l- Hut" lakabı olmak üzere toplam 6 âyette geçmektedir..

YÛNUS aleyhisselâm, Kur’ÂN-ı kerîmde balığın karnında üç, yedi veya kırk gün yaşamıştır..

Doğrusu Yûnus da, gönderilen peygamberlerdendi. Hani o, dolu bir gemiye binmişti. Gemi de olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de yenilenlerden oldu..


وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
Resim---"Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fi’z- zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z- zâlimîn (zâlimîne).: Ve Zennûn (Yûnus aleyhisselâm), gadaba gelerek (öfkelenerek) gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı (hükmedemeyeceğimizi) zannetti. Sonra karanlıklar içinde (şöyle) nidâ etti: “Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhân’sın (herşeyden münezzehsin). Muhakkak ki ben, zâlimlerden oldum.” (Enbiyâ 21/87)

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَلِكَ نُنجِي الْمُؤْمِنِينَ
Resim---"Festecebnâ lehu ve necceynâhu mine’l- gamm (gammi), ve kezâlike nunci’l- mu’minîn (mu’minîne).: Bunun üzerine ona icâbet ettik (duasını kabul ettik). Ve onu, gamdan (üzüntüden, kederden) kurtardık. Ve Biz, mü’minleri işte böyle kurtarırız.” (Enbiyâ 21/88) (Âl-i İmrân 3/2)

وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Resim---"Ve inne yûnuse le mine’l- murselîn (murselîne).: Ve muhakkak ki Yûnus (A.S), gerçekten gönderilmiş (resûl)lerdendir.” (Saffât 37/139)

إِذْ أَبَقَ إِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Resim---"İz ebeka ilâ’-l fulki’l- meşhûn (meşhûni).: O (Yûnus aleyhisselâm) dolu bir gemiye (gemi ile) kaçmıştı.” (Saffât 37/140)

فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنْ الْمُدْحَضِينَ
Resim---"Fe sâheme fe kâne mine’l- mudhadîn (mudhadîne).: Böylece kur’a çekti. Sonunda kaybedenlerden oldu.” (Saffât 37/141)

فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ
Resim---"Feltekamehu’l- hûtu ve huve mulîm (mulîmun).: Onu (Yûnus aleyhisselâm’ı) hemen bir balık yuttu. O, levmedilen biriydi (kendi kendini kınıyordu).” (Saffât 37/142)

فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنْ الْمُسَبِّحِينَ
Resim---"Fe lev lâ ennehu kâne mine’l- musebbihîn (musebbihîne).: Eğer o gerçekten tesbih edenlerden olmasaydı.” (Saffât 37/143)

لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Resim---"Le lebise fî batnihî ilâ yevmi yub’asûn (yub’asûne).: Muhakkak ki o, beas gününe (kıyamet gününe) kadar onun (balığın) karnında kalırdı.” (Saffât 37/144)

فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاء وَهُوَ سَقِيمٌ
Resim---"Fe nebeznâhu bi’l- arâi ve huve sakîm (sakîmun).: Bunun üzerine onu, bitkin (hasta) bir halde boş bir alana (sahile) attık.” (Saffât 37/145)

وَأَنبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ
Resim---"Ve enbetnâ aleyhi şeceraten min yaktîn (yaktînin).: Ve onun üzerine (gölgelik olarak) kabak cinsinden (geniş yapraklı) bir ağaç bitirdik (yetiştirdik).” (Saffât 37/146)

وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَى مِئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
Resim---"Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn (yezidûne).: Ve onu yüz bin veya daha fazla (kişiye), (resûl olarak) gönderdik.” (Saffât 37/147)

فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ
Resim---"Fe âmenû fe metta’nâhum ilâ hîn (hînin).: Nihâyet (Yûnus peygamberin gaybubetinde azab gören kavmi) ona iman ettiler de onları ömürlerinin sonuna kadar geçindirdik.” (Saffât 37/148)

MuhaMMedî MeLÂMet NEŞesinde;
7 nefsin 4 basağında bir NEBî Terbiyesi 4x7=28 içinde YÛNUS aleyhisselâm makamında YÛNUSî Oluşta;
MeLÂnet ÂLeMinden MeLÂMet DEryâsına dalış ve sonuçta SeLÂMet sAHiLine FıRRLatılış HALLeri Yaşamayana yalan gelir.. yine de Diyelim BİZ, BİZE…


فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ
Resim---"Fasbir li hukmi rabbike ve lâ tekun ke sâhıbi’l- hût (hûti), iz nâdâ ve huve mekzûm (mekzûmun).: Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kâhir dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.” (Kalem 68/48)

لَوْلَا أَن تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِّن رَّبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاء وَهُوَ مَذْمُومٌ
Resim---"Levlâ en tedârakehu ni’metun min rabbihî le nubize bi’l- arâi ve huve mezmûm (mezmûmun).: Eğer O’nun Rabbinden kendisine bir ni’met yetişmese idi, mutlaka O, zemmolunmuş (kınanmış) olarak boş araziye atılmış olacaktı.” (Kalem 68/49)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Dert ve belâ gelince, YÛNUS Nebînin okuduğu: “Lâ ilahe illâ ente, sübhâneke innî küntü mine’z- zâlimîn” zikrini söyleyen, dert ve belâdan kurtulur.” buyurdu.
(Tirmizî; İbni Sünnî)



Resim =>SÜLEYMÂN DİLLi >HÜTHÜT”e NE DEyimm?!.:

Hüdhüd Kuşu ya da Çavuş Kuşu ya da Yörüklerde İbibik Kuşu olarak da bilinen Hüdhüd Kuşu, ilk olarak Neml Sûresin’de yer alır ve “Murg-i Süleyman” olarak çıkar karşımizâ.
Kuşların dilini bilen Süleyman Peygamber aleyhisselâm:
“Ey insanlar! Bize mantıku’t- tayr ( kuşların dili ) öğretildi ve bize her şeyden nasip verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.."


وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِن كُلِّ شَيْءٍ إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ
Resim---"Ve varise suleymânu dâvûde ve kâle yâ eyyuhân nâsu ullimnâ mentıkat tayrı, ve ûtînâ min kulli şey’in, inne hâzâ le huve’l- fadlu’l- mubîn (mubînu).: Ve Süleyman (aleyhisselâm), Dâvud (aleyhisselâm)’a varis oldu. Ve: "Ey insanlar! Kuş dili bize öğretildi. Bize herşeyden verildi. Muhakkak ki bu, apaçık bir fazldır." dedi.” (Neml 27/16)

Kur'ÂN-ı Kerîm, Süleyman aleyhisselâm ve ordusunun karınca vâdisine gelişlerini, karıncanın konuşması ve Süleyman aleyhisselâm'ın Rabbine şükür ve duâ ile yönelmesini anlattıktan sonra, onun ordusunu teftişine ve Hüdhüd Kuşunun kayboluşu konusuna geçer.

Böylece Süleyman aleyhisselâm'ın Sebe' Kraliçesi Belkıs ile ilgili olan kıssasının birinci tablosu açılmış olur. Bundan sonra olay, Kur'ÂN-ı Kerîm’in kıssa üslubuyla etkileyici bir tarzda aktarılır.


وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ الْغَائِبِينَ
Resim---"Ve tefekkada’t- tayra fe kâle mâliye lâ erâ’l- hudhude em kâne mine’l- gâibîn (gâibîne).: Ve kuşları yokladı (teftiş etti). Sonra: "Hüdhüd’ü niçin ben göremiyorum, yoksa o kaybolanlardan mı oldu?" dedi.” (Neml 27/20)

لَأُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَدِيدًا أَوْ لَأَذْبَحَنَّهُ أَوْ لَيَأْتِيَنِّي بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
Resim---"Le uazzibennehu azâben şedîden ev le ezbehannehû ev le ye’tiyennî bi sultânin mubîn (mubînin).: Ona mutlaka şiddetli azap edeceğim veya onu mutlaka boğazlayacağım (keseceğim). Ya da bana kesin olarak apaçık bir delil getirsin.” (Neml 27/21)

Süleyman aleyhisselâm, insanlardan, cinlerden ve kuşlardan meydana gelen ordusunu teftiş ediyor, en küçük ayrıntıya varıncaya kadar hepsini gözden geçiriyor, ordusunun ne durumda olduğunu bilmek istiyordu.

Bu denetmelerin birinde kuşları da araştırıyor fakat onların arasında Hüdhüd'ü göremiyor.

Hüdhüd bir kuş cinsidir. Türkçe'de buna Çavuş Kuşu, İbibik Kuşu, ya da yuvası çok pis koktuğu için Kokar Kuşu da denilir. Hüdhüd, kelimesi Çavuş Kuşunda isim, diğerlerinde ise bir özelliktir, kendi özelliğini taşıyan kuşların ortak ismidir. (Elmalılı H. Yazır, H.D.K.Dili: 6/136.)

Süleyman aleyhisselâm'ın Hüdhüdü özellikle aradığına göre onun özel bir yeri ve görevi vardır. Demekki o, sayısız kuşlardan herhangi biri değildir.
Kaynaklar Hüdhüd'ün Süleyman aleyhisselâm için su aramakla görevli olduğunu, bu konunun uzmanı olduğunu, yerin üzerindeki ve yerin altındaki suları tesbit edip Süleyman aleyhisselâm’a bildirdiğini söylüyorlar. Bir keresinde Süleyman aleyhisselâm, San'a tarafına gitmiş, su ihtiyacı olunca Hüdhüd'ü aramış, bulamayınca da âyette geçenleri söylemiş. Bazılarına göre ise, kuşlar Süleyman aleyhisselâm'a Güneşe karşı gölgelik yaparlardı. Bir keresinde Hüdhüd'ün yeri boş kalmış, oradan Güneşin sıcaklığı gelince onun olmadığını veya nöbetini ihlâl ettiğini farketmiş ve araştırmaya başlamış.
(Û. Zamahşerî, el-Keşşaf, 3/347; Taberî, el-C. Beyân, 19/89, Tarih, 1/345; F. Razî, T. Kebir, 24/189; İbni Kesir, Muh. Tefsir, 2/688.)



Resim =>MuhaMMed MUSTAFAm aleyhisselâm ŞAKku’L KAMERi.:

İslâmî kaynaklarda Şakku'l- Kamer/Şakk-ı Kamer/İnşikâku'l- Kamer/İnşikak-ı Kamer olarak da geçen, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin AY'ın ikiye yarılması mu’cizesi Kur'ÂN-ı Kerîm'de de geçmektedir.

Şakk-ı Kamer Mu’cizesi, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz peygamberlikle vazifeli kılındıktan 8 sene sonra vuku’ buldu. Kureyş Kabilesi'nin ileri gelen müşrikleri bir araya toplanmışlar ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemden, peygamberliğini ispatlayacak bir mu’cize istemeye karar vermişlerdi. Hep birlikte O'nun bulunduğu yere doğru ilerlerken gecenin ilk saatleri yaşanıyor ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz pırıl pırıl parlayan AY ışığı altında İmam Ali kerremâllahu vechehu ile birlikte, Huzeyfe İbn-i Yemân, Abdullah İbn-i Mes'ud, Cübeyr ibn-i Mut'im ve Abdullah İbn-i Ömer radiyallahu anhum gibi büyük sahabelerle sohbet ediyordu.
(Tecrîd-i Sarih Tercümesi, İst.1945, IX/367,372; Elmalılı, Hak Dini Kur’ÂN Dili, II.baskı, fst.l960, VII/4622.)


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Nur Halkasını çevreleyen müşriklerin mu’cize görme konusundaki ısrarları had safhaya varıp sabır sınırlarını zorladığında, Fahr-i Kâinât Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yerinden doğruldu ve mübârek elini, gökyüzünde bir altın tabak gibi ışıldayan AY'a doğru celâlle kaldırdı. Yaratıldığı günden beri yörüngesinden şaşmamış olan AY, yüzü suyu hürmetine koca bir kâinatın yaratıldığı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in bu işÂretiyle bir ÂNda ikiye ayrılmış ve gerideki Mina Dağı, AY'ın iki parçası arasında kalarak muhteşem ve tüyler ürpertici bir manzara teşkil etmişti..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz etrafındaki sahabelerine: "Şâhid olun!. Şâhid olun!. Şâhid olun!. " diye tekrarlarken, Kureyş kâfirleri şaşkınlıkla birbirine bakmıyor ve: "Bize büyü yaptı!." diyorlardı.
Bir başka Kureyşli de: "MuhaMMed sadece bize büyü yapmış ve AY'ı iki parça olarak göstermiş olmalı." diyerek, bu hâdisenin civâr beldelerden gelen kafile ve kervanlara sorulmasını istiyordu. Bu teklif, diğerleri tarafından da ister istemez benimsendi ve ertesi sabah Yemen ve başka taraflardan ge-len kervanlar soru yağmuruna tutuldu. Hepsi de gece seyahat ettikleri için Ay'ın ikiye yarıldığına şâhid olmuşlardı. Bunun üzerine Mekke'li Müşrikler: "Ebû Tâlib'in yetîmindeki sihir, semâya da tesir etti!." diyerek inadlarını sürdürdüler. Ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin yanında beraber olmamalarına rağmen, bu mu’cizeyi gören diğer müşrikler gibi, küfürlerinde sabit kaldılar. (Kadı İyâd: EI-Şifâ.)
Şakku'l- Kamer Mu’cizesinin hemen arkasından Kur'ÂN-ı Kerîmden âyet-i celîleler nâzil oldu:


اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ
Resim---"İkterabeti’s- sâatu ven şakka’l- kamer (kameru).: Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve Kamer/Ay yarıldı.” (Kamer 54/1)

وَإِن يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ
Resim---"Ve in yerav âyeten yu’ridû ve yekûlû sihrun mustemirrun.: Ve onlar, bir mucize görseler, yüz çevirirler. Ve bu “Sürekli bir sihirdir.” derler.” (Kamer 54/2)

وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
Resim---"Ve kezzebû vettebeû ehvâehum ve kullu emrin mustekırrun.: Yalanladılar ve kendi hevâ (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.” (Kamer 54/3)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AYNa ZEVKleriM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

DIŞım-İÇim
SÛRet-SÎREt
HEPim-HİÇim
SEVgi>BASAR
AŞK->BASÎRet!.


KALB KAZANı KAFA TASı
SEVgi İPLiği AŞK MAKASı
KAF DAĞIn ANKA MaSALı
İKİ YÜZLü =>AŞK AYNAsı!.


EZELin ELİnde SEVDÂ
EBEDin DİLİnde SEVDÂ
SEHERin YELİnde SEVDÂ
MecNÛNu-LEYyLÂsı>NAHNu
->ZÜLFÜnün TELİnde SEVDÂ!.


GÖZdeki BiZ!.. GÖNÜLde BİZ!.
SOMUt SOYUt>DAMLa-DENİZ!.
HeR CÂN-ın =>bENLik BELÂ’sı
“KÛN feyeKÛN”da=>HEPİMİZ!.


ZEVK 9206

YÂRım NEFESLik NÂZ-NiYÂZ =>bEN VAR mıyım?. =>YOK muyum ki?!.
VÂHDET NÛRUyum KESRETte=>bEN YOK muyum?=>ÇOK muyum ki?!.
BENi =>FİİL =>DÜŞÜNCEmi
YARATAN’ın=>KULLuk DEM’i
ATAN<->ATILAN =>DEĞiLim!!.. =>bEN YAY mıyım?.=>OK muyum ki?!.


15.04.19 05:14.
brsbrsm..tktktrstkkmdcÂNcÂNÂN..


HAKk ELESt SÖZünü YUtma!
ATıLan OK =>GERi DÖNmez!
KORKu =>UMUttur UNUtma!
YANAN AŞk ATAŞı->SÖNmez!.


Resim

Bu ÂLEM KAPIsız HAN mı
HANCIsı->ÂŞIK İNSAN mı
ARA KESİtte->AŞK AYNAsı
GERÇEK>KEDi mi ASLAN mı!.


AKIL AYNAn SIRRI-nı SİL!
HALK İÇİnde HAKk’a EĞiL!
LÂ HUVe İLLÂ HUu->NAKiL
NEFSini BiL =>RABBını BiL!
EĞiL =>KuL İHVÂNİm EĞiL!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AYNa ZEVKleriM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

BOYANdın>YARIN RENgiNE,
GÜNü =>DÜNÜnde İHVÂNi!.
YEDi KAt GÖKtesÎn =>YiNE,
BABALar GÜNÜnde İHVÂNi!.


=>İÇimdeki =>GÖK YÜZÜmde,
Eş ŞEMSü ve’l- KAMER BURCU!.
GECEmdeki ==>GÜNDÜZÜmde,
AŞKk MiR’ÂCım =>URÛC-RÜCÛ!.


AYNALar =>GÜLüm GÜL YÜZü,
BÜLBÜL YÜREĞİ-ndEN BAKAR!
YEDi MEVSiM YUTAR ==>GÜZü,
=>KARAKIŞı===>AKLım YAKAR!.


ZEVK 9665

HeR BAKan=>KENDİn GÖRse de ==>AYNALarın ARDI VARdıR,
PAMUğa SARILmıŞş=>ATEŞş ==>KİMse BİLmez DERDİ VARdıR,
RÜYÂdakiLeR==>BİLemez!
UYANıp=>SIRRıN SİLemez!
ÂŞIKkLaR=>ZÜMRÜD-ü ANKA=>KAF DAĞI’nda YURDU VARdıR!.


21.06.2020 16:21
Brsbrsam..tktktrstkkmdçölümmm..


==>İKİLiğimi ==>YAŞARımm,
BURNumu DAYAyıp>BAKsam!
BUZ DAĞLığımı=>YAŞARımm,
ERİtip>AŞKk ARKına AKsamm!.


ÇuKuR AYNALar =>MaXiMuM,
TüMSeK AYNALar=>MiNiMuM,
İFRAt<->TEFRİt ve =>İ’TİDÂL,
DüMDüz AYNALar=>OPTiMuM!.


Resim
Resim
Cevapla

“►Kul ihvâni ZEVKleri◄” sayfasına dön