Harabî ZEVKLerimİZ..

Konu başlıkları sadece Kul İhvani'ye aittir.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Harabî ZEVKLerimİZ..

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Resim KiM ki;
tERs YÜZ OLmak
MM DÜZ OLmak
AYNı ŞEY-in İkİ YÜZÜ
GECE giBi GÜN-DÜZ OLmak…


Sevgili tamerşah canımız, yine güzel bir konu açtın da iç tellerimize dokundun..selâm-etsin..

HaRaBâ: Viran. Issız. Yıkık. Perişan.
HaRaBât: Harabeler. Viraneler. Meyhâneler.
HaRÂBî: HaKK teâlâ’dan gayrısına-mâsiVÂlığı mahv-harab olan ALLAH DOSTları..
HaRabâniŞin: f. Viranelerde, harabelerde oturan.
HaRaBiyyât: Yıkılış. Parçalanıp dağılış. Zillet ve sefalet içindelik.ASLı ise Kulluk sıfatı OLan ve fakriyyet ve Acziyyeti yaşayıştan sonra gelen “ZiLLet”i ŞÂHİDi OLarak yaşayış HÂLidir..
MiHRÂB:
CÂmide KIBLe İmamın önduruş yeri ama,
Harb eden de demek İKİliğiyle,
ben” liğini harab eden kimse de demektir…

HaRÂBî zevklerimiz Hazz Kevserleri olsun İn Şâe ALLAH!..


koparmayın GÜLe yazık!
taş yerine GÜL atanlar!..
YOL-YOLcu-YOLdaşla-azık!
laf Alanlar.. laf SATanlar!..


Resim

ZEVK 4794

ALİ ŞâHtan Bâ-DeLi-yiz!.. şu AN Resim Şe’âN şarâBîyiz!
EL ELe ERen Resim Ehl-i Beyt!.. KeVâiBâ Resim tûrâBîyiz!
vüCûD Resim şuHûD Resim süCûD Resim uHûD.. Rasûlullah Resim Kelâmullah!.
Resim MuhaMMedî Resim MelâMiyiz.. Resim HâL-i Hazır Resim Resim harâBîyiz!..

Hamdolsun.. inşae ALLAH!..
sallallahu aleyhi ve sellem.. aleyhumu's-selâm..


14.02.12 15:14
hrsbhyllrnd..brs..

BâDe: HaKK ÂŞIKlara Mânâ Âleminde sunulan AŞK KAYNAĞI DOLUsu...

Şu AN, Şe’âN şarâBîyiz!: Şu AN da Her AN Olmakta OL-AN Yeniden yaratılış Şarabı sarhoşlarıyız ki hiç duramadan Yeniden Yartılmakta-ATOMlarla dönmekteyiz ya da öyle SANmaktlar BİZi..

KeVâiBâ tûrâBîyiz!:

KeVâiB-i TuRaBîyİZ
HâL İÇİnde HaRaBîyİZ
ŞeHâDeT-te ŞaRaBîyİZ
YâR ELinde DOLU-yuz
BİZ!..

KeVâiB-i TuRaBîyİZ:

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
Resim---“Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben) : Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.”
(Ne’be 78/33; Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)

CeNneti yaratanı da CeNneti de erkeklere verilecek eregenliğe ermemiş kız çocuğu verileceğinden tenzih ederim!
Benlik Kâbesinin en toprak edilmesine kalb Kâbesinden RABBülâlemin’e gidilmesine çile çağrısı Anlamakta yüreğim İnşâ ALLAH!
İşte bu hâle gelince MuhaMMedî Kalb Kâseme HAKK dolar ve dilini değen ebediyen şehâdet şehidliği şerbetini içer İnşâ ALLAH!..

وَكَأْسًا دِهَاقًا
Resim---“Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan) : Dopdolu kadehler.”
(Ne’be 78/34)


MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: Harabi şiirleri

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Baykuşlar da harabelerde yaşarlar ama kemalatın, bilgeliğin timsalidirler.

Bir gün sabah pencereme vuran tıkırtılarla uyandım. Hayırdır İnşaAllah dedim içimden. Karga falandır herhalde dedim geri yattım. Ama uyumak ne mümkün habire cama vuruyor ses çıkarıyor ki daha önce hiç duymadığım bir ses. Yavaşça açtım perdeyi. Bir baykuş. Gündüz gözüne ne arar ne gezer çok şaşırmıştım. Yaklaşık yarım saat durdu camda. Sonra uçup gitti...

Resim

O'na,

Yolunu mu şaşırdın Bay-KUŞum
Ne gezersin bu ilde-yerde
Harabe mi gönül yurdum
Geldin kondun seherde!..

Bülbülü beklerken seni buldum
GÜL'ü soracaktım gülizâr oldun
"SeSe değil, SÖZe bak" tı sükutun
Dinledim sessizce seherde!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Harabi şiirleri

Mesaj gönderen nur-ye »

vüCûD Resim şuHûD Resim süCûD Resim uHûD..





Resim

RESÛLULLAH
(sallallahu aleyhi ve sellem)

KUL İhvanî





Gölge oluşumu için 4 şart gereklidir:


Resim

Azîz kardeşim, zorlanmadan, hazmederek ve hoşlanarak zevkedelim:

1- Güneş olacak ilk şart yoksa a'mâ (zifiri karanlıkta herşey yok) olur.
2- Güneşin bize ulaşan nuru da olacak (bu nur, ışık ve ısı yanında henüz açıklanamamış binlerce enerji türünü ve oluşumun anahtarını taşıyor...)
3- BEN de varım şu anda.
4- Ben, beni bir aynada dâima ters görürüm...
Bedenimdeki sağ tarafım aynanın solundadır...
Bu terslik kördüğümünü çözme mesleği tasavvuf ve anahtarı da tevhiddir ve's- selâm...

" Vücûd - Şühûd - Sücûd - Ühûd " yine bildiğimiz 4 âlemdir ve soldan sağa ürûc, sağdan sola rücû'dur...
Ürûc'u Hakka muhabbet mi'râcı, rücû'u ise halkına merhamet mi'râcıdır...

1- Vücûd : Cûd (keremin) ortaya (zâhire) çıkışdır. (vav harfi, başına geldiği şeyi ortaya çıkarır: vâsıl, veciz, vezir gibi...) Vücûd buluşudur. Kâinâtta kimlik kartı ile var oluştur... (Buz adam... Şerîat hâli)

2- Şühûd : Şe'ende "HAKK (celle celâluhu)'ya" şâhid oluştur... Sistemin sahibine şehâdettir. (Su adam... Tarikat hâli). Elest'e (başlangıca) uçuştur...Şe'n-Şe'en-Şe'ân (çoğulu şiân,şûyûn): yeni iş, yeni çıkan hadise ve hâl, gerçek. RABB'ımızın her an var ediş-yok edişi sürekli olup kevn-ü-fesad nabız atışı devâm etmektedir.

3- Sücûd : Cûd (kerem) sonucundaki yok oluşu, kendi varlığının, gölgesinin ortadan kalkışıdır. (Se harfi geleceğin habercisidir.) Secdede de insanoğlu gölgesini, gönlünün altına kuluçka tavuğu gibi saklar da yalvarır... Suların gölgesi olmaz; çünkü her zerresi (damlası) ile tenezzûl ve tevâzu' secdesindedir... (Buhar adam... Mârifet hâli)

4- Ühûd : Ahdler... Elestten-âhirete kadar ki hayat için ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e verilen Ahdullah'ın başıyla sonunu cem'dir. İlk sözün, aradaki sözlerin ve son sözün hepsinin tek ve son söz olarak hakikat-i Muhammedîyye'de olan bir rahmet adam (MUHAMMEDÎ) olarak :
"Eşhedü enlâ İlâhe illâ ALLAH ve eşhedü enne Muhammede'r Resûlullah" demek, tasdik etmek, kani' olmak ve fiilen son nefesin sonunda dahi yaşamaktır... (Bulut adam... Hakikat hâli)

Âşıklık kolay mı? İki gözüm kardeşim...
Lâfla peynir gemisi yürür mü? Hayali bir inanç olur mu yaşamadan?
Herşeyi hakikat olarak yaşarken, bir tek ilâhî olan dinimizi, inancımızı, görevimizi ve aşkımızı mı hayal bileceğiz hâşâ...
Vahdet-i vü'cûd, vahdet-i şühûd, vahdet-i sücûd ve vahdet-i ühûd...
Vahdet-i ühûdda ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL mâsivâya (kendisinden gayrisine) tek soru buyuruyor : "Elestü bi Rabbiküm?" Ve elbirliğiyle tüm mâsivânın (mevcûdât, mahlûkat, kâinât) tümü tek ve kesin olarak : "Kalu (dediler ki) belâ! (bilâkis evet) RABB'imizsin Ve buna şâhidiz!" dediler...
Mahlûkatın (halk) ahidlerinin birliği Vahdetü'l-ühûd...
Ezeldeki Rübûbiyyet tevhidi olan ahdin isbatı için CAN, cisim giyinip mevcûdat içinde imtihan oluyor.
AZAMETULLAH ve KUDRETULLAH'a şâhid oluyor.
Sistemin ustası ve sahibi ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e; tevhidi şehâdetle secde eden Musa (aleyhi's-selâm) olurken, ebâ eden (reddedip direnen) Firavun oluyor. Ve herkes müstahakını buluyor...
Kâmil ârif 'in işi; akla, aklında sahibi olanı RABB'ini anlatmak, tanıtmak, âşık'ın işi ise, yaşatmak ve hayalden hakikate geçmesi için halka hasbî hizmettir...
Gerisi ise şunun, bunun işidir...



Kul ihvâni Divanı'ndan
Resim
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Harabi şiirleri

Mesaj gönderen Ahmed »

Resim

vüCûD Resim şuHûD Resim süCûD Resim uHûD..

Vecd halindeyken Müşahade ettim ki Mescid'te Cemaat ile Bulunmak Ahdimize sadakat yeri imiş!
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Harabi şiirleri

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

MeLâMî MeST-lik
HaKK PeReST-lik
TeK ReKaT SALL
BİR ÂB-DEST-lik..


Resim

ZEVK 4678

MeŞK-i MeLâMî MeSTiyİZ!. AHKÂRiyİZ Resim ARABÎ-yİZ!.
HaSıL-ı HÜKMün HÂLiyİZ!. HaNDÂN-ı HaZZ HARABÎ-yİZ
FaSL-ı FaZLın FeZâsında!. Resim ÂLİ ELi Resim TURABÎ-yİZ!
ASL-ı ÂLEM ü ÂDEM-İZ… Şu AN "ŞÂHİD" ResimŞARABÎ-yİZ..


24.11.11 18:28
brsbrs..trstkks…

DE-MEm o Kİ;

AHKÂR: En hakir, pek âciz ve değersiz
ARABÎ:MuhaMMed Nuru’l- ARABÎ kaddesallahu sırrahu
MuhyiDdinu’l- ARABÎ kaddesallahu sırrahu
MuhaMMedu’l Emînu’l- ARABÎ sallallahu aleyhi ve sellem İZİNde İzciler-İZ..
HaNDÂN: f. Gülen, gülücü, mesrur.
HARABÎ: Viran. Issız. Yıkık. Perişan-pejmurde Hâlde..
TURABÎ: Ebû TURÂB Ali kerremullahi veche İZİNde İzciler-İZ..

ŞARABÎ:

عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا
Resim---Âliyehum siyâbu sundusin hudrun ve istebrakun ve hullû esâvira min fıddah(fıddatin), ve sekâhum rabbuhum şarâben tahûrâ(tahûren) : Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir.”
(İnsân 76/21)



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: Harabi şiirleri

Mesaj gönderen tamersah tarik »

ResimZEVK 696

Sunma Sâki mestlere mey, döndürür aşk peymâneyi
Üfleme Naz Neyine Dost, uçurtur aşk pervâneyi
Açma aşk faslını Âşık, delirtir aşk divâneyi
Haraba gönlüm!.. Gam değil, diriltir aşk virâneyi...


03.09.1990 11:08 dr.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Harabi şiirleri

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

NEFİSime!


Çark-ı ÇİLEnin esintisi üşüttükçe Harab olan NEFİSim direnenir.
VURurum yönünü YOKUŞA!
Dar sokaklarımın pare-pare olmuş taşlarında yürüttükçe!..
Yokuşta bekleyen HÂRabat EHL-inin hânelerinden sızÂN yil ışıkla, gülümser yüzeme Devr-i cihÂN!

Karanlıkta Nasıl kalmıştır ki İNSAN bunca ışık saçan hâneler içinde!

NEFiSim, ister DİREN!
İstersen, İTAAT et!
İşte ESFELİN cehenneminden, İLLİYYİN CeNNeTine TERCİH sana bırakılmış!

Çık karanlıklardan!
IŞIK saçÂN insÂNlar sana hİZmet etmek için YAŞAyıp YAŞATmakta, ÂLEMi ÂDEMde!

Dar görüşlü, AT-gözlüğünü çıkar!
GAFLET uykusundan UYan!
YOLa dikilmiş dizi-dizi dizilmiş ''YOLu TAKİP ET!’’
tabelasını ''OKU!’’

Savur o yaramaz çocuğu yokuşa tahaMMülü DÜZlüktür.

ÂNla!
DUY ve UY!

NUR-ye!


03.03.2012
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: Harabi şiirleri

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Resim


YALNIZLIĞIN ÖTESİNDE

Harab ettin ey nefsim, varlık alemini,
Kestin canda nefesim, yıktın aşk demini,
Elest Bezm'inde"belâ", dediğin yemini,
Gelir gelmez dünyaya, unuttun gitti mi?..

Resim

GÜL kokusu yakmıştı, sümbü,l çiğdem nedir?
Bir "Cemâl" e takmıştı, bu hal madem nedir?
Tek ummana akmıştı, bunca âdem nedir?
DeryÂya hasret gönlü, avuttun gitti mi?..

Resim

Harabelerde baykuş, uçup mekan tutar,
Yangınları nursuzdur, kara duman tüter,
GÜL açmaz, kervan geçmez, acı diken biter,
BAĞında bülbülleri, dağıttın gittimi?..

Resim

Hor bakmayız haraba, hali AŞKtan ise,
El atmayız şaraba, reddi HAKKtan ise ,
döndük çölde seraba, eza halktan ise,
HAKK-yol önünde varken, sapıttın gitti mi?..

Resim

Ey nefsim der GülizAr, ağlar ağlar gezer,
Bir canı vardır lâkin, binler defa bezer,
Gönlüne ilham akar, yaz-YAZ derler yazar,
Sen hem şiir, hem kalem, kağıttın bitti mi?..

Resim GÜL-i ZÂRResim Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabi ZEVKleri Kul ihvani

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

EBû Toprak TûRAbÎyİZ
Şe
EN ŞâHİD ŞaRAbÎyİZ
Nerden Nere
-ye ihvÂNi
HÂL
-i HuZuR HeRAbÎyİZ..

NEFeSs NEFeSs Uçup gideNn
-> SEVgiliMin SeSi -> giBİi..
Niçin?NAsıl?->Niye?NedeNn?.
ÖKsüz KALdı -> yüCE SEVgİi?!..

ZEVK 5373

NAZ-NiYAZ NEYyzeni ÜFfledi.. >SeMÂ SuNnduk NEYyhÂNe-de!
ŞeEN-iNn -> ŞÂHidi OLLduk!.. >KüLLî ŞEYyle -> ŞEYy hÂNe-de!
-> KÛN feye KÛN KitÂB-ıNnı ->YAZdık->OKUduk ->YAŞadıKk!
LeYyLÂYyı -> yÂDdettik yiNne!. -> MecNÛNn iLe >MEYyhÂNe-de!..


23.04.13.. > 05:15
brsbrs..tktktrstkks..srrsfrnktsnd…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKleriMm..

Mesaj gönderen kulihvani »

ŞeÂNın Rengi ŞaraBÎ
Şu ÂNın Cengi TuraBÎ
devrÂNın Dengi DELİce

-> AŞKın AHengi HaraBî

*

IŞIĞın gÖLgesi yeşil!
SESSizliğin SeSi yeşil!
Zifiri karanlık -> IŞIK!
sEHherde NEfesi yeşil!..

ZEVK 5372Resim

DÜŞünür müydüm HiÇ SENi!. -> Ben SÖZümü TUTaBİLsem!
ANar mıydım SENde -> ben-i!. Sen! SÖZümü YUTaBİLsem!
SEVmeyenlere SÖZüm -> YOK!. SÖZüm -> HÂLden ANLAyana
-> GECEleri -> heP UYUrdum!.. -> ben->SENi ->UNUTaBİLsem!..


23.04.13.. > 04:14
brsbrs..tktktrstkks..srrsfrnktsnd…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKleriMm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Şu ÂN ŞeVK-i ŞaRaBîyİZ!
>Ehl-i Beyt-i TuRaBîyİZ!
BEŞikte GİRdik MeZÂRa
HÂL-i HaZıR >TuRaBîyİZ!
aleyhumu's-selâm ..

ZEVK 5466

Esen YELlere El SALLa.. ÇİLEsi ÇİZİK Güzelim
SEVenlere – SEVilene.. SEVda BİLezik Güzelim
Ben SENde SEN bende giBi.. İkİmiz BİR TENde giBi
YÂR YOLUnda YORuldum da.. Yüreğim EZik Güzelim…


30.06.13 17:34
brsbrs.. dvr-i âlemm…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKleriMm..

Mesaj gönderen kulihvani »

SEN NE DERsin?. SEN NErDEsin?.
SEN PENCEREm>SEN PERDEsin!
-> GÖKçe DERE-si -> N E F E S i
->İÇimde SUSsmayan -> SESin!..


ZEVK 5364

GÖNLümüzün GECEsinde.. -> GÖRmeyen -> KÖRdük ihvÂNi!
YÂRin GÖK YÜZÜ GÖNLünde -> GÜN YÜZÜn -> GÖRdük ihvÂNi!
EYy AYy YÜZlüm -> GÜNeş GÖZlüM! SıRR-ı SıRFım SEVd SÖZlüm
GuRBeTTe
> HaSReTT YAŞATTın!.. -> ÖMRümüz -> ÖRdük ihvÂNi!..


20.04.13 >21:05
msmrkşmlrd..brsbrs..tktktrstkks
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKleriMm..

Mesaj gönderen kulihvani »

ZEVK 5467

TEKliğim İKİlik YUTTu.. Makas AĞzında cANım DoST!
Kesret Vahdet TEVhidimde ÇOĞun AZında cANım DoST!
Uruc RüCU MiRaCımda… -> MuhaMMedî TEK Nefeste
RAZİyeten MerZiyyeten.. NiyAZ NAZında cANım DoST!..


30.06.13 17:46
brsbrs.. dvr-iâlemm…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKleriMm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

AK-tan DOĞan YEDi ReNgim
->ÂLEMde ->ÂDEM ÂHeNgim
LEYyLÂM ZÜLFünde ZEVKLerim
MecNÛN Mestliği
-> MiHeNgim!.

ŞeÂN ŞaVK-ı ŞARABîyİZ
dAMMLamız İÇen DELirir

>HÂL-i HaZıR HARABîyİZ
hER NEFes cÂN ALır
-VERir!.

ZEVK 5602

YüReĞiMm HaYy Prizması.. GİRen nAKLim ->AK-AN AKLıMm
YEDi ReNKli GÖK YÜZÜyüm!. ->YEDİ YÖNden BAKan AKLıMm
YOKLuk ->ÇOKluk ->BATağında ->TEKliğe Hasret ->GİDecek
->İRCİ! EMRin UY! madı.. -> KENdi KENdin YAKan AKLıMm!..

05.10.13 20:12
brsbrsbzr..aklmnnklmzÂRı..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKlerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HÂL-i HaZıR HARABîyİZ
NESLen-ASLen ARABîyİZ
SıRR-ı TEVHİD TURÂBîyİZ
şu ÂN ->Şe’ÂN ŞARABîyİZ!.

şu ÂNın -> ŞeVKi ihvÂNi
-> ceNNetin FeVKi ihvÂNi
Meryem’in TaHTından SeDÂ
-> ZITLarın ZeVKi -> ihvÂNi!.


ZEVK 6359

KÛN feyeKÛN hER NEFeste.. -> fASLın > ASLın >HüLÂsası
“MİDE beL”sında >KAYNar! -> KaLB KazANı -> KâFa TASı
ANLATımdır>AKLa NAKLen! >ŞEY-t-ÂN-Lık >İKİ-Lik ŞEKLen
->“ÂDEM-in ->beLÂ BIÇAĞı” -> “HaVVa-nın CENNET ELMAsı!.”


14.10.14. >06:07
brsbrs..tktktrstkkmde...


Resim X ve Y

İnKÂRa İkRÂR nihÂyet
GÜLe GÜBreden İnÂyet
feyeKÛN FıtrÎ TEVHİDdir
ŞEHVETten DOĞar ŞehÂdet!..

hEP haYyvÂNlığın GÖRecek
>AYNAsın SıRRın SİLmeyen!.
>hİÇ İnsÂNLık GÖRmeyecek
NEFSin ve RABBın BİLmeyen!..

KâF KÂBE >SıRrıN SIRmazsa
CÂHiL-e ->“beLÂ ÇÖLÜ”-dür
CiVCiV ->KaBUğun KIRmazsa
“MeZÂRda >DOĞan ÖLÜ”-dür!.


MuhaBBet >MuhaMmed İZi
MADDE-de -> MÂNÂ DEnİZi
ŞUnun BUnun KULu OLanlar
->ÖKÜZLer ANLAmaz >BİZi!.


Meryem’in TaHTından SeDÂ:
aleyhasselam..

فَنَادَاهَا مِن تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا
Resim ---Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ceale rabbuki tahteki seriyyâ: Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir." (Meryem19/24)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKlerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ResimkARAkışta
SEN VARsÎnn..
Resim

Şu ÂN Şe’ÂN ŞaRaBîyim!
->SıRR-ı SIFır ARaBîyim!
BEZM-i ELestte MeZÂRım
HÂL-i HaZıR ->TuRaBîym!
Resim

EYy SEVgili SENde SESim!
SENde sAKLı soN NEFesim!
cÂN-EVim >cÂNÂN KÂfeSim
bEN >“SENde SEN”im >herKESim..
Resim

ZEVK 5816 Resim

ÇOKk ÇEKtim cÂN çİLEsini!.. -> ÇİLE >ÇİLEyi YUTturur!
GECELeri ->DELer GEÇer! ->Bir SESSiz ISsLık TUTturur!
AYY DOĞar ->ISsız İÇİMe!. -> GİRerİZ >BiNBiR bİÇİMe!
-> AYYıŞığında ->ERiriMm!.. ->UYKULarım ->UNUTturur!..
Resim

16.01.14. 23.04
brsbrs..tktktrstyşşğmmdst…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Harabî ZEVKleriMm..

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

AK-tan DOĞan YEDi ReNgim
->ÂLEMde ->ÂDEM ÂHeNgim
LEYyLÂM ZÜLFünde ZEVKLerim
MecNÛN Mestliği
-> MiHeNgim!.

ŞeÂN ŞaVK-ı ŞARABîyİZ
dAMMLamız İÇen DELirir

>HÂL-i HaZıR HARABîyİZ
hER NEFes cÂN ALır
-VERir!.

ZEVK 5602

YüReĞiMm HaYy Prizması.. GİRen nAKLim ->AK-AN AKLıMm
YEDi ReNKli GÖK YÜZÜyüm!. ->YEDİ YÖNden BAKan AKLıMm
YOKLuk ->ÇOKluk ->BATağında ->TEKliğe Hasret ->GİDecek
->İRCİ! EMRin UY! madı.. -> KENdi KENdin YAKan AKLıMm!..

05.10.13 20:12
brsbrsbzr..aklmnnklmzÂRı..
GÖNÜL GâR ına çekil 7'yi YAŞA!
7 renkli olmak beladır başa..
7 rengi gösteren BEYAZdır-NİYÂZdır.
ANAları KARANLIKtır - NAZdır..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKlerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim SAĞım-SOLum..

ResimApAK KeLÂM
ResimkARA KaLEM
ResimSıRr-ı SeLÂM
ResimBiNBiR ÂLEM!.


HÂL-i HaZıR >HARÂBîyİZ
Şe’ÂN ŞAVKı >ŞARÂBîyİZ
HÂK-i YeKsÂN Etti YÂRim
PÎR ->ÂLiŞÂH TURÂBîyİZ!.

..kerremallahu vechehu...

SAĞından BAK! SOLundan BAK!.
-->“İKİ GÖZ”-ün ->ARAsı HAK!
“GÖRüNüş”-te --> AYN-ı İNSÂN
GÖRüŞş FARKı -> ÂŞıK-AHhMAK!.


ZEVK 7274

“YARATaN ->Yâ-SÎNi-n OKU!.-r! >KULun RAHMÂN NEFesΔ-nde!.
ÂŞIK-Ların ASLı > AŞKtır!. ->AHhMAK-Lar ->DÜŞmesÎN ->AŞKa!.
->ALTı YÜZLü KÂBE ->İ N S Â N!. ->YEDi-Nci yÖN -> SÎNeSÎ-Nde
ÖRDEK mi!? tAVşAN mı YOKsa?!. GÖRmek bAŞKa!.>BAKmak bAŞKa!.


05.12.15 13:58
brsbrsm..tktktrstkkmdBiRrÂNn..


KuL İhvÂNim SAKın >ÇAtma!
HAKk’ın HALKIna >TAŞ Atma!
->AÇık-SEÇik >SÖZüm sANa!
O’na<->BUNa ALıp<->Satma!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKlerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim AKLım..

B.k SİNeği.. BAL ARIsı
YÂR YeşiLi.. SıRr SARısı
GüBReden GÜLü DERmeyen
->Aç TAVuk DÜŞü-n ->DARısı..


ZEVK 7647

GeCe GÜNdüz SARmaLında >ZıTLar ZeVKin AK-kARAsı
OLÂN ise HüKM-ü HAKk-tır ->OLsun!. OLmasın!. ARAsı
“ANA RAHMi <-> MeZÂR TAŞı ->ARAsında”-ki gÖZ YAŞı
->ANLAmaz ÂŞıK HÂLi-nden ->AHhmakLarın MaskARAsı!.


16.06.16 23:09
voiciistnbL..edirnekapı..



ASLım ->ÂLi TurÂBîyem
Şe’ÂN ŞeVKi ŞarÂBîyem
MuhaMMedî MeLÂMîyem
>KuL İhvÂNi HarÂBîyem!.


Resim

Dost’tan Dost’a ->AK – KARA..

Kafese kapatılan kuşların belli süre sonra kafes kapağını AÇsanız da kafesten ÇIKmaya ya cesartleri yoktur ya fark edemezler alışmışlıktan!..
Sineklerin CAMın arkasını GÖRüp ÇARPa ÇARPa ÇIKış aramaları...
BİZ de bu ÇIKMAzlarda DEBBelenmekteyiz HAYyat boyunca.
İster Zâhir ister Bâtın GÖRüşümüz OLsun az çok vâkıf OLaBİLdiğimiz DOĞRU-Larımıza ULAŞaBİLmemiz BOŞ ÇABA hâlinde GELip-GEÇmekte...

ASLında ARAdığımıza ÇOK YAKINken, GÖRüşümüze AÇIKken bu KARANLIK, saplantımıza ne neden OLmakta?.
Ah şu ÖN-YARGIlarımız, ŞART-lanmışlıklarımız... ARAdığımızın ne OLduğunun BİLe dışına ÇIKtığımız ARAmalarımız... YOLa ne diye çıkmıştık?. Niyetimiz NEydi?. YANdığımız NEydi?..

İstiyoruz çok istiyoruz hedefimiz belli!. GİDİŞimiz?. Nasıl?. NEreye?. NE kadar?.
Sınıfta kalmak bu olsa gerek.. Bile Bile YAPamamak!.

Âdem aleyhi's-selâm'dan bu yana ZAHRından ALınıp da " E lestu bi RABBİkum? " sorusuna muhatab olan kim varsa BİZim yana yakıla yürüdüğümüz şu YOLLardan GEÇmemiş OLsun...
Kimimiz daha rahat kimimiz daha kararlı yürüyoruz İKİ KAPILı HANda.
Defterlerimiz ÖNümüze getirildiğinde GÖReceğiz AK ile KARAyı..

İşin en cÂN acıtan yeri bu CAN KUŞunun, KAFesinin KAPIsının AÇIK OLmasına rağmen FARKedememesi ya da KORKması...
Sineğin CAMın ARKAsını ayan beyan GÖRmesine ve AÇIK CAMdan dışarı çıkabilecek olmasına rağmen aynı ÇIKMAZda DEBBelenmesi...
Bende onlar gibi AKLımın ÂNladığı, KALBimin SEZdiği o çıkışı bir türlü BULup ÇIKamıyorum... ÖMRüm için elimde belgem yok ki eğlene eğlene, SALLana SALLana ARAyayım.. Son NEFESim burnumun Ucunda.. ha geldi ha gelecekken bu gaflet bu şaşkınlık nereye kadar?.
Birbirne el uzatan, el sıkışan ve elense çeken ECEL ve EMELlerimin Yakın-Uzaklığında ÂNdaki ARAyışım YAŞAyışım OLmakta..

AKLımın kendi labirentinde ARAyıp DURduğuna, NAKLin NURu ->“Her YERde OL-ÂNı ARAma!.” DEmekte..
DONup KALan ve ASLa ASLına AKmayan AKLım, SUyun TESTİsi BUZdanı ki, BUZ KALdıkça AN-LAmamakta ve ÖZÜnü DONdurmya Çabalamakta ne Yazık ki!.
Beden BUZu, NEFS SUyu, Kalb Buharı ve Ruh BULutumun Ortak BAĞı ->Ham AKLım,
MuhaMMedî Tâlim ve Terbiyeden GEÇip AKL-ı SİLM OLaBİLseydi, "4" ünün de TEVHİD FORMÜLÜnün H2O olduğunu ANLAyacaktı ve Tahkik İMANa SALL OLacaktı.. ve’s- SeLÂMmm..

Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKlerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Resim BEYEFENDİ BABA-ya;
Bir sEN misin YOL BEKLeyen
HASsrete->HASsret EKLeyen
->SIMSICaK TeMMuz GECEsi
->BUZ DAĞLarın ÇİÇEKLeyen!.

ZEVK 8254

ISsız SESsiz Bir ÇÖLdesin.. -->BAHtın KARA ->SAÇLarın AKk!
MecNÛN’un LEYyLÂ HAYyÂLi ->GÜLümsemek->MUTLu OLMaKk!
HERKes ->ÖLÜMe KOŞ!.arken ->NEdir ki GÜLMek ->AĞLAmaKk!
KİMe KALMıŞş YALAN DÜNyâ!. ->ÜZÜLdüğün ŞEYye ->Bir BAKk!.


09.07.17 03:18
brsbrsmm.. tktktrstkkmdfigÂNnn..


HÂL-i HaZıR ->HARÂBîyİZ
Şe’ÂN ŞAVKı ->ŞARÂBîyİZ
HÂK-i YeKsÂN Etti->YÂRim
“TEKe TEK”te ->TURÂBîyİZ!.

->AHh gidi SEVd GÜLüm!
MECNÛN’u LEYyLÂ GÜLüm!
SÎNEmiz YAK!an >HASsrettt
hER yER >KERBELÂ GÜLüm!.

ZITLarın ZEVkin YAŞA!mak
DOĞum-ÖLüm Soğuk-Sıcak
Bir SEN misin --->GURBette
->ÜZÜLdüğün ŞEYye Bakkk!.

DE BUyur!.Resim


Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKLerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

GuRBet ELLerde TEKe TEK
HÂL-i HaZıR =>HARABÎyim
=>SEVgi=>İÇİMdeki ÇİÇEK
KALBim KÂSe =>TURABÎyim..


ZEVK 5470

AŞK KASırgası KADERim.. =>SaVURdukça saVURuyor!
YERden GÖĞe KALdırıyor!. =>GÖKlerden YERe VURuyor!
Dİyen BİLmez! BİLen Demez! AŞK AŞIn AKLı OLan Yemez
==>ISSız SeSSiz YÂR ATEşim!. ==>YÜReğimi kaVURuyor!..


30.06.13 21:06
brsbrs.. dvr-iâlemm…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKLerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

EL HAYy>HAYat CÜMLe CANLar,
=>CAN VERen=>CANa KIYANLar,
=>HAYVANLardAN =>İBREt ALsa,
=>AKILLı HAYVAN ==>İNSANLar!.


ZULüM SÜRmez>KüFüR SüReR,
CÜMMLe CÂN==>VEKîLi ALLAH!.
GÜN GELiR=>DEFTERİn DüReR,
=>MAZLUMun==>KEFîLi ALLAH!.


ŞAŞIRtıR =>ŞERR’in ŞEYTÂNı,
=>GİYDİRiR =>İBLİS KAFTÂNı,
=>İÇİnde ===>CANAVAR CÂNı,
HAKk’ın ve HAYRın DüŞMÂNı!.


SAĞdaN GELiR! SOLdaN GELiR,
KUZU POSTUnda ==>CANAVAR!.
=>AKIL ERmeZ->YOLdaN GELiR,
=>AKLı =>DOSTUnda>CANAVAR!
.

EGOİSttir=>Hep LEŞ KOKAR,
HAKk’a NANKÖR İSRAFı VaR!.
BiR VİRüS ==>DELİğe SOKAR,
=>BOYUndan BüYük LAFı VaR!.


ZEVK 9628

İNSAFsız BiR SÜLÜK GiBi==>SÖMÜRüYOR VİCDANSIZLaR,
SANki BiR KOYUN SÜRÜsü=>SÖMÜRüLEN CÜZDANSIZLaR!.
KİBİR-NEFRET BUZULLARı,
YALAN ve HARAM KULLARı,
HAKk’ın =>HALKInı EZMEKte==>İLİM İRFÂN İZ’ÂNSIZLaR!.


15.05.2020 05:15
Brsbrsam..tktktrstkkmzdemretahirkoronavirüssscumacem’imizz..


DA’VÂ=>TEKktir ==>ALLAH’ındır,
DÂVEt=>TEKk RASÛLULLAH’ındır,
RABB’a=>DUÂ =>YARATıŞ SEBEBi,
=>HAYR DUÂ==->ABDULLAH’ındır!.


=>ANCAk ALLAH’a KULuz->BİZ,
=>CÂNLar =>ÇİLLE ÇARŞISInda,
=>HAKkta-HAYRda BiR MİLLEtİZ,
=>ŞERR-i ŞEYTÂN->KARŞISInda,
CÂN KUL İHVÂNİm=>BİZ BİR-İZ!.


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..


Resim
HAYR.: Meşru iş. Faydalı, nurlu ve sevablı amel. Halkın rağbet ettiği akıl, ilim. İbadet, adalet, ihsan, mal gibi nimet.
ŞERR.: Kötü iş, kötülük. Fenâlık. * Kavga. * Allaha isyan, emirlerine uymama, muhalif hareket etme. * Fenâ adam, fenâlık yapan adam, kötü adam. * Daha kötü, en kötü.
KİBİR.: (Kibr) Kendisini büyük gösteriş. Büyüklük. Kendisini, başkalarından üstün olmadığı hâlde üstün görme ve tutma hastalığı.
ŞEYTÂN.: İblis. Cenab-ı Hakk'ın emrine isyan ettiğinden rahmetinden kovulmuş, şerleri ve muzır şeyleri temsil eder ve ateşten yaratılmıştır. Bütün melekler Cenab-ı Hakk'ın emriyle Hazret-i Âdem'e secde ettiği halde Şeytan: "O, topraktan yaratılmıştır, ben ateşten yaratıldım. Ben ondan daha kıymetli ve yükseğim" diye kibirlenerek, Cenab-ı Hakk'ın emrine karşı gelmiş ve Hazret-i Âdem'e secde etmediğinden, Allah'ın rahmetinden kovulmuştur..
İBLİS.: İnsanları Allah yolundan çıkarmağa çalışan şeytan. (Bak: Hannas, Şeytan)..
KAFTÂN.: Ekseriya mükâfat ve taltif olarak giydirilen süslü üstlük elbise. Hil'at, esvâb-üstlük..
CANAVAR.: f. Can alıcı, kahredici. * Vahşi, yırtıcı hayvan. Kurt..
ZULüM.: (Zulüm) Haksızlık. * Eziyet, işkence. * Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak..
MAZLUM.: Zulüm görmüş. Kendine zulmedilmiş. * Halim, selim, sakin, sessiz..
VİCDAN.: İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his..
İRFÂN.: Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemal..
İZ’ÂN.: Basiret. Anlayış. * Teslim olup itaat etmek. * Akıl. Zekâ. İnanç. İdrak. Bilmek..


ResimAziz KardeşLerim;
Bir TOPLUMda Eğer;
=>DevLette AdaLet KALmamışsa,
=>MiLLette Merhamet KALmamışsa,
Kıyamet çoktan kopmuştur da, farkında değiller veyâ aldırmadan.: “Boş ver gitsin!.” DEmekteler..

ALLAHu zü’L- CELÂL’in Yarattığı Tümm CÂNLıLarda =>Bitki-HayvÂN-İNsÂN için SUBHÂNî HAYat Sistemi Maddî-Manevî; =>ÜREmek=>BESLENMek<=ÜREmek.. ESASına dayanır..

SÜNNEtuLLAH gereği, Kendilerine Tahsis edilen Ni’metlerle DENENmeyen ve kendilerine fıtraten yüklenen ve asla dışına çıkamayackları hayat palan ve proğramları olan içgüdüleri vardır. Ceylâna kaçmanın ve Aslana koşmanın gerek ve gereçlerinin ezelden verilişi asla değişmez.. makinalı tüfek verseniz Aslan, Ceylan Avcısı olamaz, ceylana kanat taksanız uçamaz!. Bu yüzden; hiçbir zaman kadıları-mahkemeleri, doktorları-hastahâneleri, telefon-telsiz-postahâneleri yoktu-yoktur ve de olmayacak-olamayacaktır..

İNSÂNoğLU ise =>ALLAHu zü’L- CELÂL’in =>EZELde=>BEZM-i ELEStte=>ZÂTI’na HALİFe KILıp =>TÜMM ESMÂsını AKıL ki, ANA Kart OLarak her NEFSe YÜKLediğinden dolayı =>EN/TEk AKILLı YARAtığıdır İNSÂNn!.

AKLın bu ANA-ASIL SÜNNEtuLLAH Gerçeğini;
=>KELÂMULLAH’tan DUY!.uş İLİMi TÂLİMi-ÖĞRENimi,
=> RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’e UY!.uş EDEBi TERBİYEsi-EĞİTİMi İLe ANLAYış ve,
=>ABDULLAH/ALLAHIN KULu OL!.uş DENEMEsini BAŞARış=>İ’TiDÂL ÜZERe-OPTiMuM KULLuktur..
Eş ŞEHîD ALLAH celle celâlihu’ya ŞÂHiD OLuştur.

Bu Yüce AKIL EMÂNEtine İhânet edip NANKÖR OLuş ise;
=>ALLAH-MURADuLLAH-EMRULLAH- KELÂMULLAH-RESÛLULLAH-hatta ABDULLAH/ALLAHın KuLu OLuşunu Hafife-eğlenceye ALıp=>TEFRİTte-MİNUMUMda KALış ve böylece YAŞAyıştır!.
Eş ŞEHîD ALLAH celle celâlihu’yu yokk sayıştır.

=>ALLAH-MURADuLLAH-EMRULLAH- KELÂMULLAH-RESÛLULLAH-hatta ABDULLAH/ALLAHın KuLu OLuşunda, HüKMuLLAH’a DUYuş ve UYuşta Sınırı tanımayıp daha çok âhiret için tüm dünyasını ve hukukları terkedip ÇİĞNEyerek=>İFRATa-MAXİMUMa GEÇış ve böylece YAŞAyıştır!.
Eş ŞEHîD ALLAH celle celâlihu’nun EMİRLerini yetersiz BULuştur.

İSLÂM DİNinin ESaSLarı =>HeR YeRde, HeR ZamÂN, HeR HâL ve HeR NEFEste;
İFRatsız, TEFRitsiz SIRAT-ı Mustakîm OLan İ’TİDAL Orta YoLu..
İÇte İMÂNda DENge.. DIŞta AMELde Düzen SIRAT-ı Mustakîmi..


TEVHİDuLLAHı =>TeBLiğ =>TeNZir =>TeBŞir =>TeŞHidden ibârettir RASÛLÎ SEVİYE..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem kumu düzleyip âsâsı ile ortaya bir dikey çizgi çizdi ve.: “Bu ALLAH'’ın YoLudur!.” buyurdu. Sonra, o çizginin sağına ve soluna başka çizgiler çizdi ve.: “Bunlar yollardır ve her yolun başında oraya çağrıda bulanan bir Şeytân vardır!.” buyurdu. Sonra da şu âyeti okudu.: "Şüphesiz bu Benim dosdoğru yolumdur. Bana uyun. (Başka) yollara uymayın. Zirâ o yollar sizi ALLAH’ın YOLU’ndan ayırır. İşte sakınmazın için ALLAH size bunları emretti.” buyurdu.
(İbni Kesir, 2/190)

Resim---İbn. Mes’ud radiyallahu anhu.: "Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize düz bir çizgi çizdi ve.: “Bu RÜŞD YOLUdur.” dedi. Sonra bunun sağından ve solundan bir çok çizgiler daha çizdi.: “Bunlar da bir takım yollardır ki herbirinde bir Şeytân vardır, ona (kendisine) çağırır!.” buyurdu ve En’âm 6/151-153 âyetlerini okudu." dedi..
(Buhârî, Rikak 4;Tirmizî, Kıyâmet 22; İbn. Mâce, Mukaddime 1; Darimî, Mukaddime 23)

قُلْ تَعَالَوْاْ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلاَّ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Resim---“Kul teâlev etlu mâ harreme RABBukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’â (şey’en), ve bi’l- vâlideyni ihsânâ (ihsânen), ve lâ taktulû evlâdekum min imlak (imlakin), nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebû’l- fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batan (batane), ve lâ taktulûn nefselletî harremALLÂHu illâ bi’l- hakk (hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûn (ta’kılûne).: De ki: “Gelin, RABBinizin size neleri haram kıldığını okuyayım; O'na bir şeyi ortak koşmayın. Anne, babaya ihsanla davranın. Yokluk (fâkirlik) sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de yalnız BİZ rızıklandırırız. Kötülüğün açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haklı olmanız hariç kimseyi öldürmeyin ki; onu ALLAH haram kıldı. İşte bunları size vasiyet (emir) etti. Böylece siz, akıl edersiniz.” (En’âm 6/151)

وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُواْ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى وَبِعَهْدِ اللّهِ أَوْفُواْ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Resim---“Ve lâ takrebû mâle’l- yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh (eşuddehu), ve evfû’l- keyle ve’l- mîzâne bi’l- kıst (kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi AHDİLLÂHi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn (tezekkerûne).: Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. ALLAH'ın AHDİni yerine getirin (ifâ edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (ALLAH) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.” (En’âm 6/152)

وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Resim---“Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh (fettebiûhu), ve lâ tettebiû’s- subule fe teferreka bikum an sebîlih (sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn (tettekûne).: Ve muhakkak ki; bu, BENim MUSTAKÎM olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, O’nun (ALLAH’ın) YOLUndan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti (emretti). Umulur ki böylece siz takvâ sahibi olursunuz.” (En’âm 6/153)

HeR KULa DÜŞen ANA GÖREV ise =>RASÛLÎ SEVİYE’yi:
=>BİL-ip =>BUL-up =>OL-up da =>YAŞAyıp =>ŞÂHİDi OLmaktır!.
İNŞÂe ALLAHu TeÂLÂ!.

İLAHî ve MUTLak GERçek bu iken =>Bu DÜNYÂ HAYatında İnsÂNoğLunun TEVHiD TERCİHİnde DENENmesi SEBeB-SonUÇunda;
=> BÂTıL-ŞERRin ve ŞEYTÂN İŞLerinde =>HİZBUŞŞEYTANLık,
=>HAKk-HAYRın ALLAH İŞLerinde =>HİZBULLAKLık YAŞAnmaktadır..

AZiZ KARDEŞLerim, İçinde Yaşamakta Olduğumuz ÇAĞımızdaki ZÂLim İnSÂNın, Mazlum İnsÂNa YaptıkLarını ve SONuç İNANÇ ve DÜŞÜNcelerimi Lî-VECHİLLAH PAYLaşmak istedim..
BUYURunuz!.:


ŞERRin ve ŞEYTÂN Dostu İnsanLar.: Kâfirler-Müşrikler-Münafıklar-Fâsıklar..
ŞERRin ve ŞEYTÂN Düşmanı İnsanLar.:
Sâlih MuhaMMedî Mü’minler..

CÜMMLe CÂN==>VEKîLi ALLAH!.:

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
Resim---“Ellezîne kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahşevhum fe zâdehum îmânâ (îmânen), ve kâlû hasbunâllâhu ve ni’mel vekîl (vekîlu).: O (ahsen) kimseler ki, insanlar onlara: "Muhakkak ki, insanlar, sizin için (size saldırmak için) toplandılar. Artık onlardan korkun." dedikleri zaman, (bu söz), onların îmânını artırdı. Ve "ALLAH bize KÂFÎdir ve O, ne güzel VEKÎLdir." dediler.” (Âl-i İmrân 173)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ateşe atıldığı zaman İbrahîm aleyhisselâm’ın son sözü.:
“HasbiyALLAHu ve ni’mel VEKÎL.: ALLAH bana yeter, o ne güzel VEKÎLdir” demek olmuştur..”
buyurdu.

(Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan; Buhârî, Tefsîrû sûre (3), 13)

RABB’a=>DUÂ =>YARATıŞ SEBEBi.:

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Resim---“Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ (lizâmen).: De ki.: "Sizin duanız olmasaydı RABBim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azâbı da) kaçınılmaz olacaktır." (Furkân 25/77)

Tüm CANLıLardaki BESLENme ve ÜREme SAVAŞLarında =>ALLAHu zü’L- CELÂL=> MÜKERREM Yarattığı, HaLifesi KILdığı ve TüM ÂLEMİ ADALEt Şartıyla EMRİne Verdiği İNSÂNoğLu için;
KELÂMULLAH ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem BUYRUKLarından bir DEmet DERLedim.:

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Resim---“Ve mâ min dâbbetin fil ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrehâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn(mubînin).: Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah'ın üzerine (Allah'a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı (kaldığı) yeri ve onun emanet (geçici) durduğu yeri bilir. Hepsi Kitab-ı Mübîn'dedir/apaçık bir kitapta (yazılı)dır..” (Hûd 11/6)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Rızık için üzülme!. Takdir edilen -ezelde ayrılmış olan- rızık seni bulur!." buyurmuştur.
(İsfehanî)

أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَةَ رَبِّكَ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُم مَّعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُم بَعْضًا سُخْرِيًّا وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ
Resim---“E hum yaksimûne rahmete RABBik(rabbike), nahnu kasemnâ beynehum maîşetehum fî’l- hayâti’d- dunyâve refa’nâ ba’dahum fevka ba’dın derecâtin li yettehıze ba’duhum ba’dan suhriyyâ (suhriyyen), ve rahmetu RABBike hayrun mimmâ yecmaûn (yecmaûne).: RABBinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Biz onların dünya hayatında mâişetlerini (geçimlerini) aralarında taksim ettik. Onların bir kısmının derecelerini, diğerlerinin üzerine yükselttik (üstün kıldık). Onların bir kısmı diğerlerini emrinde çalıştırsın diye. Ve senin RABBinin rahmeti, onların topladığı şeylerden (başka insanları çalıştırmayıp biriktirdikleri paradan) daha hayırlıdır.” (Zuhrûf 43/32)

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
Resim---“Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyâmeti a’mâ.: Ve kim BENim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı dar bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.” (Tâ-Hâ 124)

ALLAHu zü’L- CELÂL Bize.: “BENi unutursanız maddî ve manevî rızklarınızı kısarım!.” buyuruyor tehdit etmiyor EMRini Teblig buyuruyor açıkça..

Resim---Ebû Hüreyre radıyallâhu anhu anlatıyor.: .: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine.: “Bu köpük de benim gibi susamış.” deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. ALLAH celle celâlihu onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in yanındakilerden bazıları.: "Yâ Resûlullah! Yâni bize hayvanlar (a yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?" dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Evet! Her 'yaş ciğer (sâhibi) için bir ecir/ücret vardır."
buyurdu.

(Buhârî, Şirb 9, Vudû 33, Mezâlim 23, Edeb 27; Müslim, Selâm 153, (2244); Muvatta, Sıfatu'n Nebi 23, (2, 929-930); Ebû Dâvud, Cihâd 47, (2550)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Fâhişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak (onunla su çekip köpeği suladı). Bu sebeple kadın mağfiret olundu.” buyurmuştur.
(Müslim, Tövbe 155, (2245))

Resim---Abdullah İbnu Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşerâtından yemeye de salmamıştı.” buyurdu.
(Buhârî, Bed'ü'l-Halk 17, Şirb 9, Enbiya 50; Müslim, Birr 151, (2242)

BAKınız Kur'ÂN-ı Kerîmimizde;

اللّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاء وَيَقَدِرُ وَفَرِحُواْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ مَتَاعٌ
Resim---“Allahu yebsutu’r- rızka li men yeşâu ve yakdir (yakdiru), ve ferihû bi’l-hayâti’d- dunyâ, ve ma’l-hayâtu’d- dunyâ fî’l-âhıreti illâ metâ’u (metâun).: ALLAH, dilediği kimseye rızkı genişletir ve daraltır. Onlar, dünya hayatı ile sevinirler (ferahlanırlar). Dünya hayatı, ahiret hayatı yanında (geçici) bir metadan başka bir şey değildir.” (Ra'd 13/26)

إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا
Resim---“İnne RABBeke yebsutu’r-rızka li men yeşâu ve yakdir (yakdiru), innehu kâne bi ibâdihî HABÎRan BASÎRâ (basîran).: Muhakkak ki RABBin, dilediğine rızkı genişletir ve (ölçüsünü) taktir eder (daraltır). O, mutlaka kullarını gören ve (onlardan) haberdâr olandır.” (İsrâ 17/30)

وَكَأَيِّن مِن دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---“Ve keeyyin min dâbbetin lâ tahmilu rızkahâ allâhu yerzukuhâ ve iyyâkum ve huve’s- SEMÎU’l- ALÎM (alîmu).: Ve hayvanlardan niceleri vardır ki kendi rızkını taşımaz. ALLAH, onları rızıklandırır ve sizi de. Ve O; en iyi işitendir, en iyi bilendir.” (Ankebût 29/60)

لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Lehu mekâlîdu’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), yebsutu’r- rızka li men yeşâu ve yakdir (yakdiru), innehu bi kulli şey’in ALÎM (alîmun).: Göklerin ve yerin anahtarları, O'nundur. Dilediğinin rızkını genişletir ve daraltır. Muhakkak ki O, herşeyi en iyi bilendir.” (Şûrâ 42/12)

وَلَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِهِ لَبَغَوْا فِي الْأَرْضِ وَلَكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٍ مَّا يَشَاء إِنَّهُ بِعِبَادِهِ خَبِيرٌ بَصِيرٌ
Resim---“Ve lev besetallâhu’r-rızka li ibâdihî le begav fî’l- ardı ve lâkin yunezzilu bi kaderin mâ yeşâu, innehu bi ibâdihî HABÎRun BASÎR (basîrun).: Ve eğer ALLAH, kullarına rızkı genişletseydi, yeryüzünde mutlaka azarlardı. Fakat O, dilediği kadarını indirir. Muhakkak ki O, kullarından haberdârdır, (onları) görendir.” (Şûrâ 42/27)

أَمَّنْ هَذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ الرَّحْمَنِ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ
Resim---“Emmen hâzellezî huve cundun lekum yensurukum min dûni’r- RAHMÂN (rahmâni), ini’l- kâfirûne illâ fî gurur (gurûrın).: RAHMÂNa karşı size yardım edecek olan kimmiş? Şu sizin ordunuz mu? Kâfirler yalnızca bir gurur (kesin bir aldanış) içindedirler.” (Mülk 67/20)

أَمَّنْ هَذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ
Resim---“Emmen hâzellezî yerzukukum in emseke rızkah (rızkahu), be’l- leccû fî utuvvin ve nufûr (nufûrın).: Ya da eğer (ALLAH), onun rızkını tutarsa (keserse), sizi rızıklandıracak olan bu kişiler kimlerdir? Hayır, onlar haddi aşmada ve (haktan) uzak olmakta ısrarla devam ettiler.” (Mülk 67/21)

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا
Resim---“Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib (yahtesibu), ve men yetevekke’l- alâllâhi fe huve hasbuh (hasbuhu), innALLÂHe bâligu emrih (emrihî), kad cealallâhu li kulli şey’in kadrâ (kadren).: Ve hesap etmediği (aklına gelmeyen) bir yerden onu rızıklandırır. Kim ALLAH'a tevekkül ederse, artık ona O (ALLAH) kâfidir. Muhakkak ki ALLAH, emrini (işini) yerine getirendir. ALLAH herşey için bir kader tâyin etmiştir.” (Talâk 65/3)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“KİM-inle konuştuğunuzu bilseydiniz, namazdan hiç ayrılmazdınız!.”buyurmuştur..

(Müttakī el-Hindî', Kenzu'l-Ummal, h. no: 18923)


ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...


Resim

YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKLerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
Resim ÇİÇEKkk ÇÖLÜ'mmmm...

BiNBiR BAHAR AÇtı====>İÇ’im,
CÂNÂN’sız=>CÂNsız BiR HİÇ’im,
SELÂM SALdı->GöNüL GÜLümm,
BİZ BİR-İZ’de===>BiNBiR BİÇim!.


=>MESt MELÂMî>HARÂBiYyem,
ŞÂH’tan BÂDEm->ŞARÂBiYyem,
vüCûD->şuHûD->süCûD->uHûD,
=>EHL-i BEYtî=->TURÂBiYyem!.


TEKkLedim>ÇOhLuk-YOhumu,
KALB KAZANım=>KEVSeR TAsı..
RÛH’um==>TEVHİDin TOhumu,
YÜREğim===>TEVHİD TARLAsı..
HAYy YOLDAŞım->HASLar Hası..
=>BİZ BİR-İZ=->CENNEt-i ALÂsı!.


ZEVK 9828

=>Şu ÂLEMde=>Ah!.ında=>Vah!.===>MECNÛN’u KARA SEVDÂ’mın,
GÜNdüz-GeCe=>AKŞam=>SABah===>ÇİLLe ÇÖLÜydüm LEYLÂ’mın,
KELÂMuLLAH<=>RESÛLuLLAH,
HASBî HİZMEtte=>Bî-İZNiLLAH,
=>EHL-i BEYt’in=>ŞAHçası OLdum,
BİZ BİR-İZ=>HUu!. BAHçası OLdum=>ÇİÇEKk ÇÖLÜyüm MEVLÂ’mın!.


23.12.20 23:12
brsbrsm...tktktrstkkmizde-mrkznoktamhtmizzz..


VARın-YOKun===>SÜZeR ÂŞIKk,
ÖZden SÖZe->DAMLAyan HAKk!.
=>YEdi GÖKkte=>YÜZeR ÂŞIKk,
TÜMMLeyen HAKk,
TAMMLAyan HAKk!.


MERKEZ=>YÂRim=>PERVÂNEyem,
==>MUHİTinde==->SEYRÂNEyem,
DÖNeN>YÂR>DÖNdüReN->YÂRim,
=>KuL İHVÂNi =====>DİVÂNEyem,
HÂLVet-CELVet==>=>CEVLÂNEyem,
HAYyREtteyim====>HAYRÂNEyem!.


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..


Et TâMMu celle celâlihu.:
Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...


Resim
M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

KUL İHVÂNİm..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Harabî ZEVKLerimİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HÂL-i HAZıR=>HARABîyİZ!.
HÂL-i HIZıR===>ARABîyİZ!.
ISsIZ-SESsİZ=>ÇİLLe ÇÖLü,
MEYHÂNEmİZ=>ŞARABîyİZ!.

NEYZEN BaBa HİÇçte HİÇçim,
HAKk-ta HİÇLik DIŞım-İÇçim,
MESt-i MELÂMEt=>BİZ BİR-İZ,
TÜRLü TÜRLü>BİÇçim BİÇçim!.

YALAN OLAN=>YAŞANmayAN,
NEY ÇİLLEsin ÇEKeN NEYZEN!.
gAYRIsın ADIn===>ANmayAN,
YÂRe BOYNUn BÜKeN NEYZEN!.

DÜNYâ KULu=>BİLMez BİZi,
DAMLAYa SOR sEN=>DENİZi,
=->KUL İHVÂNi=>SEFîL GiBi,
ANLAtsın BiR==>BİZ BİR-İZi!.


ZEVK 10.477

DüN->Gİtti=>YARıN->MuAMMa!. Bu GÜN=>KANLı KAFEs İSteR,
HERKEs=>DİLLi DüDüKk AMMa!. =>ÇİLLe NEYyi=>NEFEs İSteR,
ÜFÜRmek DEĞiL=>KAMIŞa,
ÖTTÜRmektir=>İÇi=>DIŞa,
=>HER NEFSin ÖZde=>DUYyduğu=>SIRR-ı SUBHÂNÎ SEs İSteR!.


19.09.2022.. 03:19
brsbrsm…tktktrstekkmdhayrÂNımızzz..


KUL İHVÂNi=>SER-ü-SERiyİZ,
LEyLâ LEyLâ! LEyLâ>MEvLâ!.
MecNÛN’uz->MEydAN ERiyİZ,
=>KADERimİZ->KARA SEvDâ!.
=>MAHŞERimİZ=>KÂLû BeLâ!.
=>Şu ÂN=>ŞE’ÂN’a=>Es SELâ!.



Pertev.: (Pertav) f. Ziya, ışık..
Meyy.: f. Şarab, içki. İçilecek şey. Bâde. Hamr..
MuAMMa.: (Amâ. dan) Anlaşılmaz iş. Karışık şey. Bilinmeyen hâl..
Ney.: Kamıştan yapılan damaksız düdük. üflemeli çalgıdır.
Günümüzde ney, Türk sazı olarak anılmaktadır ve tasavvuf müziğinin bir simgesi haline gelmiştir. Müzik âletlerinin geneli için kullanılan çalmak yerine, ney için üflemek tabiri kullanılır. Burada üflemenin mecazî bir anlamı vardır. Kaynağını İslam'da ALLAH'ın insanı yaratırken RûHu üflemiş olmasından alır. Bu mecâzdan etkilenilmesini sağlayan bir unsur da; flüt çalarken "Tü", yan flüt için "Fü" seslerinin ağızdan çıkması gibi NEY üflenirken ağızdan "Hû!." sesi çıkarılmasıdır. Hû, tasavvufta "O" demektir..


Resim

=>Aksedince gönlüme,
=>Şems-i Hakikat Pertevi..
Meyy de=>Bektaşî göründüm,
=>Neyy de=>OLdum Mevlevî..

Neyzen Tevfik KoLayLı (1880-1953)

24 Mart 1880’de Bodrum’da doğan Neyzen Tevfik’in asıl adı Tevfik Kolaylı’dır. Babasının memleketi Bafra'nın Kolay Nahiyesi olduğu için soyadı kanunuyla "Kolaylı" soyadını almış. Babası Rüştiye Mektebi Muallimi Hasan Fehmi Bey, Annesi Emine Hanım’dır. Kendine özgü yergileri ve yaşam biçimiyle adını duyuran Neyzen Tevfik, babasının görevli bulunduğu Urla Kasabasında, usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanıştı ve ondan ney dersleri almaya başladı. Aynı günlerde de, ilk sar'a nöbetini geçirdi.
Bu arada okulu bırakan Neyzan Tevfik’i babası yatılı olarak “İzmir İdâdisi”ne yazdırdı. Ancak sar’a nöbetlerinin yeniden başlaması üzerine okulu tamamen bıraktı. Ney’e duyduğu derin sevgiyle İzmir Mevlevihânesi’ne girdi. Neyzen Tevfik, burada Tokadizâde Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şâir Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanıştı ve onlardan Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri aldı. Şâir Eşref, yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açtı. İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898'de “Muktebes” dergisinde yayımlandı.

1898 yılında, babası medrese öğrenimi için Neyzen’i İstanbul'a gönderdi ve Fethiye Medresesi'ne yerleştirdi. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı Mevlevihânelerinde geçirdi. Bu arada Mehmet Akif Ersoy'la tanıştı ve Mehmet Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağladı. 1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif'in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi'nden ayrıldı. Önce Fatih'teki Şekerci Hanı'na, sonra da Çukurçeşme'deki Ali Bey Hanı'na yerleşti. Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul etti.

Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şâir Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanıştı. Mehmet Akif'le dostluğu süren Neyzen, Mehmet Akif'e ney öğretti; Mehmet Akif de Neyzen'e Arapça, Farsça ve Fransızca öğretti. Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizâde Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, Hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardı.

1900 yılında, gramofon ticaretini ilk yapanlardan Gülistan Plâk Mağazası sahibi Hâfız Âşir Bey'le bir plâk doldurma girişimi oldu. Neyzen aşırı içkili olduğu için güçlükle doldurulan plâklar yine de basılıp piyasaya verildi. 1949'da yayımlanan Azâb-ı Mukaddes'e yazdığı önsözde belirttiğine göre, "yüze yakın plâk" doldurmuştur.

Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkecideki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathânesi'nde bir araya gelir; yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlardı. Güneş Kıraathânesi'ne gelip gidenlerden Ziya Şakir, bir gün, sözü Eşref'ten açıp Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza'ya getirerek Neyzen Tevfik'i konuşturdu ve tüm düşüncelerini öğrendi, ardından da ihbar etti. Gözaltına alınan Neyzen, sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirildi. Bu arada, daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrendi. On beş gün sonra da serbest bırakıldı.

Serbest kaldıktan sonra kendisini Beyoğlu Meyhânelerine attı. Bu esnâda Sütlüce Bektaşî Tekkesi'ne devam ederek Şeyh Münir Baba'dan nâsib aldı. Siyasî baskının artmasından sonra yurt dışına gitmeye karar verdi ve 1902 yılında Mısır'a gitti.

Neyzen Tevfik'in Mısır'da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak neredeyse imkansız. Ama geçimini neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor. Mısır’da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehânesi açıp işletti. Özbekiye Saz Bahçesi'nde çalarken plâk da doldurdu. Jön Türklerle ilişkili, bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada yargıca "haksızlık yapıyorsunuz" dediği için altı ay hapse mahkûm edildi. Ancak yaptığı i’tiraz kabul edildiği için bir buçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Bu arada Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşadı.

II. Abdülhamid için yazdığı "Abdülhamid'in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun" adlı hicvini İstanbul Kıraathânesi'nde okuyunca tutuklanmak istendi fakat çevrenin işe karışması ile kurtuldu. "Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir" başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verildi. Kurtulmak için de "Kaygusuz Sultan" adlı Bektaşî Tekkesine sığındı.

II. Meşrutiyet'in ilânıyla Mısır'dan ayrıldı ve İzmir'e döndü. Daha sonra da İstanbul’a geçti. Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Neyzen Tevfik, seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosu'nda sergilenen "Sabah-ı Hürriyet" adlı oyunun İttihat ve Terakki'ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklandı. Ardından kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı.

Neyzen Tevfik 1910 yılında "sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile Hanımla", kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlendi ve bir kızı oldu. Ancak yürümeyen evliliği, kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son buldu.

I. Dünya Savaşı yıllarında, Askeri Müze'nin kurucusu Muhtar Paşa'nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yaptı. Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik, herhangi bir meseleden dolayı Muhtar Paşa ile kavga etti ve askerden çıkarıldı. Daha sonra, dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yalısında Mehter Takımının verdiği konseri izleyen Almanya'nın Romanya'daki Kuvvet komutanının ilgisini çekti. Bazı kaynaklarda da onun çağrılısı olarak Romanya'ya gittiği yazılır. Romanya'da piyano eşliğinde konser verdi.

1919 yılında, ilk kitabı “Hiç”i yayınlandı.

1923 yılında Ankara'ya gitti ve kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında 4-5 ay kaldı. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazdı bu sırada. 1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi'nin de yardımları ile yazdıklarını “Azâb-ı Mukaddes” adı altında forma forma yayımlamaya kalkıştı ancak girişim başarılı olmadı ve iki formadan sonra noktalandı.
1926 yılında Atatürk'le tanışan Neyzen Tevfik, 1927 yılında sa'ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhânesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedâvi görmeye başladı. 1928 yılında, eski dostu Mehmet Akif'i görmek için tekrar Mısır'a gitti ve bir yıla yakın bir süre yanında kaldı..

1930’lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ'ın girişimi ile Konservatuvar'da görevlendirildi. 1940’lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve Vâliliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahânesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrıldı. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar giderdi. Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış.: "O’nu yakinen tanımak mazhariyetine 1932’de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahânesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum."

9 Mart 1946'da, basın yararına düzenlenen bir konserde ney çaldı ve yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüledi. 1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, “Azâb-ı Mukaddes” adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında “Onu Affettim” adlı bir filmde önemli bir rolde gözüken Neyzen Tevfik, “Ağlayan Şarkı” adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar'la oynadı..

1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesini yaptı. 1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen'in düzenli bir geliri hiç olmadı. Neyzen Tevfik'in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953'de son buldu. Cenâze Namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılındı. Câminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurdu. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladılar Neyzen'i bilinmeyene. Kim bilir belki de HİÇlikten HEPliğe…

Ne hayatı, ne dünyayı, ne de kendisini "HİÇ" kavramıyla ifâde etmek değildi O’nun yaptığı. O, karşıtlıkların birbirini var ettiği algılayışımızda, var oluş derinliğinin sarhoşluğu içinde arayışını sürdürürken “HİÇ” olanı fark etmişti. Para-pul, mal-mülk, şan-şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi. Adaletsizliğe, çıkarcılığa, kör inançlara, baskıya, otoriteye, din istismârına sert ve etkili bir üslubla hicivlerinde ve hayatında baş kaldırdı. Boynunda eski yazıyla “HİÇç” yazardı..

Resim

KOCA HİÇç!.

TEVFİK KOLAYLI.:

(24 Mart 1879 (hicri 1296; miladi 1880);
Bodrum, Muğla - 28 Ocak 1953; İstanbul]

Tevfik Kolaylı ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamalarıyla tanınan Türk neyzen ve şâirdir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semaîlerinin bestecisi olarak da bilinir.
Osmanlı Döneminde istibdada karşı, Cumhuriyet Yıllarında ise devrimlere karşı gelenlere karşı hicvini kullanmış; haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler yazmıştır. Birçok defa tutuklanmış ama kısa süre sonra serbest bırakılmıştır.
Bektaşî Tekkesine mensub olmuş, hayatının büyük bölümünü İstanbul'da çeşitli Hanlarda geçirmiştir. Son dönemlerinde Bakırköy Akıl Hastanesinde kendine ayrılan 21. İnci koğuşta kalmıştır. 1930'larda kısa süreyle kendine bağlanan aylık haricinde düzenli bir geliri olmamıştır ve hayatı boyunca epilepsi nöbetleri ile uğraşmıştır. Aynı zamanda rakı başta olmak üzere fazla içki içtiği bilinmektedir.
"Ancak bir alkolik onun gönlünü çalabilmişti: Neyzen Tevfik!"

HAYATI.:
1879 yılının 24 Mart Pazartesi günü, kendi bir beytinde belirtiğine göre hicri 1296 yılında, Muğla'nın Bodrum ilçesinde, Emine Hanım ve Hasan Fehmi Bey'in ilk oğlu olarak doğdu. Ahmet Şefik adında bir de kardeşi vardır. "Kolaylı" soyadı, Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra babası Hasan Fehmi Bey'in Samsun'un Bafra ilçesine bağlı Kolay Beldesinden olduğu için âileye aldığı soyadıdır.

ÇOCUKLUK ve GENÇLİK YILLARI.:
Bodrum'daki çocukluk yıllarında babası ile birlikte genellikle, Tepecik Câmii'nin yakınındaki kahvede vakit geçirirken kahveye gelen dervişlerin üflediği, sonradan ustası olacağı “ney” dikkatini çekti ve kendi de üflemek istedi. Babası eğitim hayatını olumsuz etkileyeceğini düşünerek o erken yaşlarda buna izin vermedi. Çocukluk arkadaşlarından Avram Galanti, Tevfik'in düdükler yapıp çalarak civardaki çocukları etrafında topladığını ve ilham kaynağının deniz olduğunu anlatır. Bir yandan şiire olan ilgisi de çevresinden duyduğu Halk Hikâyeleri vasıtasıyla bu erken yaşlarda başlamıştı..

SARA NÖBETLERİ.:
1892'de, on üç yaşındayken babasının tâyini ile birlikte Urla'ya taşındı ve bir süre burada okudu. Bu esnâda, taşındıktan yaklaşık bir yıl sonra, 1893'te tanıştığı Neyzen Berber Kâzım'dan ney dersleri almaya başladı ve aynı yıl ilk sara nöbetini de geçirdi. Yedi yaşındayken Kent Çarşısında, Muğlalı Kel Mülâzım Ağa müfrezesinin yakaladığı eşkıyâların halka gösterdiği sırıkların ucundaki kesik başlarını gören Tevfik'in yaşadığı rahatsızlık, ilk önce olağan dışı bir durgunluk, birkaç yıl sonra da -ilk defa 1893'te olmak üzere- Sara Nöbetleri hâlinde kendini gösterdi. Okulu bırakmasına sebeb olan ve ilk önce Neyin Sesi yüzünden olduğu sanılan hastalığın tedavisi için Annesi birçok doktora ve Hocaya danıştı fakat sonuç alamadı. En sonunda hastalığı kontrol altına almayı başaran, Annesinin götürdüğü İstanbul'da Pepo adlı bir Doktor oldu. Doktor.: "Fazla üzerine gidilmemesi gerektiğini" ve "en çok hoşlandığı şeyleri yapmasına izin verilmesi!." gerektiğini söylemiştir. Bu sâyede hem hastalık bir nebze kontrol altında kalır, hem de bu ona "Neyzen" lâkabını kazandıracak olan NEYe devam etmesini sağlar.

Sara Hastalığı.: Halk arasında “sara hastalığı” olarak da epilepsi, beynin bir bölgesindeki hücrelerin anormal elektrik sinyali yollamasıyla ortaya çıkar. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık %1’inin epilepsi hastası olduğu biliniyor.
Sara (Epilepsi), kronik bir hastalıktır. Doğum sırasında ya da daha sonra herhangi bir nedenle beyin hasarı yaşayan kişilerde gelişir..


LİSE ve MEDRESE YILLARI.:
Bir süre sadece neyiyle ilgilenip gezdikten sonra hastalığının kontrol altına alınmasının ardından en azından eğitimini bitirmesi için babası tarafından yatılı olarak İzmir İdadisi/Lisesi'ne gönderildi fakat tekrar başlayan sara nöbetleri yüzünden eğitimi yeniden yarıda kaldı. İzmir Mevlevihânesi'ne giderek kendini NEYine verdi. İzmir'in bu yıllarda istibdat yönetimi tarafından sürgün yeri olarak kullanılmasının neticesinde, kovulan aydınların uğrak yeri olan bu Mevlevihânede; Tokadîzâde Şekib Bey, Tevfik Nevzat, Şâir Eşref ve Ruhi Baba gibi ünlü kişilerle tanıştı. Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri aldığı bu kişilerden Şâir Eşref, aynı zamanda ona hicvi öğretti. Bu sayede 13 Mart 1898'de Muktebes Dergisinde ilk şiirini yayımlattı.

On dokuz yaşında babası onu eğitim için bu sefer İstanbul'a, Fethiye Medresesi'ne gönderdi. Burada zamanının çoğunu Galata ve Yenikapı Mevlevihânelerinde geçiren Tevfik, Mehmet Âkif Ersoy'la ve onun yardımıyla dönemin seçkin sanatçılarıyla da tanıştı; ondan Fransızca, Arapça ve Farsça dersleri aldı, aynı zamanda ona NEY öğretti.
İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Uşakizâde Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tevfik Fikret, Tanburi Cemil, Yunus Nadi, Udi Nevres ve Hacı Arif Bey gibi isimlerin arasında kendini geliştirme fırsatı bulan Tevfik, 1900'de bir plak doldurma girişiminde de bulundu. Gülistan Plak Mağazası'nın sahibi Hafız Aşir Bey'le beraber yaptıkları denemelerde çok içkili olduğu için plaklar zar zor doldurulsa da yine de basılıp piyasaya verildiler. Bu plakların sayısı çok sonradan Azâb-ı Mukaddes (1949) kitabının ön sözünde belirttiğine göre yüze yakındır. Bu zamanlarda saray çevresinde bile davet edilen, köşk, yalı ve konaklara çağrılan meşhur bir Neyzen olmuştu.
Mehmet Akif Ersoy'un verdiği setre pantolonu ->cüppe ve şalvar yerine giymesi ->akşamları medrese dışında kalması rahatsızlık yaratınca 1901'de Medreseden ayrıldı. Babasının tanıdığı ve sonradan Şeyhülislâm olacak Musa Kazım Efendi onu derslerine kabul ederek bu sayede Şâir Şeyh Vasfi, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci gibi yazar ve şâirlerle tanışmasına önayak oldu. Bu süreçte bir süre Fatih'teki Şekerci Hanı'nda, daha sonra da Çukurçeşme'de bulunan Ali Bey Hanı'nda kaldı. Sirkeci'de, İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathânesi'nde baskı rejiminin karşıtı gençlerle ülkenin sorunlarıyla ilgili ve istibdada karşı konuşmalar yaptı. Bu konuşmalar yüzünden bir gün Ziya Şakir tarafından jurnallenerek gözaltına alındı ve daha önce otuz beş kere jurnallendiğini de öğrendiği sıkı bir sorgulamadan geçirildi, on beş gün sonra salındı. Jurnallenmiş biri olarak peşinde gezen hafiyeler yüzünden hem kendi hem arkadaşlarının iyiliği için onlardan uzaklaşarak zamanını Beyoğlu Meyhânelerinde geçirmeye başladı.

BEKTAŞÎLİK ve MISIR YILLARI.:
1902 yılında Bektaşî Dervişi oldu. Sütlüce Bektaşî Tekkesi'ne devam ettiği bu zamanlarda Şeyh Mümin Paşa'dan nâsib aldı ve hayatının geri kalanını da şekillendirecek bu inancı ve biçimi benimsedi.
İstanbul'da baskının iyice artmasının sonucunda Şâir Eşref ile beraber 13 Ocak 1902 Perşembe günü "Mesajeri Vapuru” ile Mısır'a gitti. Bir arkadaşı ile bir Neyzenler Kahvehânesi açarak işletmeye başladı, geçimini neyi ve şiirleriyle sağlamaya devam etti, Özbekîye Saz Bahçesi'nde plaklar doldurdu. Alkolün etkisiyle bir buluşma esnâsında tabancasını ateşlemesi ve duruşma esnâsında da yargıca.: "Haksızlık yapıyorsunuz." demesi yüzünden altı ay hapse mahkûm oldu ama i’tiraz ederek bir buçuk ay sonra özgürlüğüne kavuşup iki ay kadar Feride adında Lübnanlı bir kadınla yaşadı.
Bu sıralarda, ilk önce İstanbul Kıraathânesi'nde okuduğu Abdülhamid’in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun hicvi yüzünden tutuklanmak istense de çevresi sâyesinde kurtulmayı başardı fakat daha sonra “Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir” başlıklı yazısı gazetelerde yayımlanınca kesinlikle tutuklanması hakkında karar verildi. Bu yüzden sığındığı Bektaşî "Kaygusuz Sultan" Tekkesi'nde bir süre kaldıktan sonra meşrutiyetin tekrar ilânıyla beraber İzmir'e döndü..

II. MEŞRUTİYET YILLARI.:
8 Ağustos 1908'de İzmir'den İstanbul'a geçerek Fatih-Çemberlitaş'ta bir Hana yerleşti. Meşrutiyet'ten beklediğini alamaması uzun sürmedi. Ferah Tiyatrosu'nda Sabah-ı Hürriyet adlı oyunu izlemeye gittiğinde oyunun İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından yasaklandığını öğrendi ve bunun üzerine yaptığı konuşma yüzünden kısa bir süre sonra serbest bırakılmak üzere tutuklandı.
1910 yılında Annesinin ısrarları ile Babası ve Kardeşinin karşı çıkmasına rağmen Cemile Hanım ile evlendi fakat evlilikleri yürümedi. Kayınbabası, Eşini ve Leman adını verdiği kızını da alıp götürdü..

I. Dünya Savaşı'nda Mahmud Muhtar Paşa'nın emrinde Mehterbaşı olarak görev yapmaya başladı. Düzenli askerlik hayatını pek benimseyemeyen Tevfik sık sık Muhtar Paşa ile tartışsa ve çekip gitse de dönemin İstanbul Merkez Komutanı Albay Cevat Bey sâyesinde tekrar tekrar geri döndü. Üstelik bazı kaynaklara göre dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yalısında verdiği konseri izleyen Alman bir komutanın dâvetlisi olarak Romanya'da piyano eşliğinde konser verdi.

CUMHURİYET YILLARI.:
Cumhuriyetin ilânı sıralarında kardeşinin yanına Ankara'ya gitti ve 1926 yılında tanışacağı Mustafa Kemal'i ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı yücelten şiirler yazdı. Bu dönemde yazdığı şiirlerden Cumhuriyeti ve getirdiklerini benimsediği, ona karşı olan unsurlara da savaş açtığı görülebilir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Hasan Sâit Çelebi’nin yardımıyla “Azâb-ı Mukaddes” adı altında bazı kitap yayımlama girişimleri olsa da başarılı olamadı.
Geçirdiği sara nöbetleri ve yüksek alkol tüketimi nedeniyle bundan sonra da sıklıkla gideceği Toptaşı Tımarhânesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başladı. Bir süre sonra eski arkadaşı Mehmet Âkif Ersoy'u ziyâret için Mısır'a geçti ve bir yıla yakın bir süre kaldıktan sonra geri döndü. 1930'larda İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ'ın yardımıyla parasal anlamda destek olması için konservatuvarda görevlendirilerek kendine bir aylık bağlandı.
1940'larda ise yine Vâlinin oluru ve aynı zamanda doktoru olan bazı dostlarının (Mazhar Osman ve Rahmi Duman) yardımı ile Bakırköy Akıl Hastanesi'nde 21 no.lu koğuşa tam anlamıyla yerleşti. Otel odası gibi kullandığı bu Koğuşta ve Hastânede çevresine yine şiir ve felsefe ile ilgili bilgiler sundu. 9 Mart 1946'da basın yararına bir konser verdi. İhsan Ada; sonunda 1949 yılında, onun gözetimi altında eserlerini “Azâb-ı Mukaddes” adı altında kitaplaştırdı. 1950'de “Onu Affettim” ve sonra “Ağlayan Şarkı “adındaki iki filmde rol aldı. Arkadaşlarının ısrarı üzerine ölümünden önce son yıl olan 1952'de Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesini yaptı..

YAŞAYIŞ ŞEKLİ ve ALKOL.:
Neyzen Tevfik'in düzenli bir geliri olmadığı sanılmaktadır. Genellikle, NEYi ve ŞİİRLeriyle para kazanmaya çalışmış, sadece 1930'lu yıllarda kendisine devlet tarafından bir aylık bağlanmıştı. Kuralları pek umursamadan sürdürdüğü yaşamında -rakı başta olmak üzere- içkinin çok büyük etkisi vardır. Yozlaşan toplum, dinî istismar ve Atatürk'ün devrimlerine karşı çıkılmasına karşı bir duruş sergiledi. Özellikle hazırcevaplığıyla tanınırdı, bu sayede birçok fıkranın konusu olmuş, aynı zamanda hicivde de başarılı olmuştur.,

ÖLÜMÜ.:

Resim
Neyzen Tevfik'in Kartal Mezarlığı'ndaki kabri, İstanbul..

28 Ocak 1953'teki ölümünün ardından Beşiktaş'taki Sinan Paşa Câmii'nde cenâze namazı kılındı. Civardaki cadde ve sokakları dolduran profesörler, memurlar ve bazı ileri gelenlerin yanında kendilerine çekidüzen vermeye çalışmış sarhoşlar ve sokak serserilerinden oluşan büyük bir kalabalığın eşliğinde Barbaros Bulvarı'ndan geçerek defnedildiği yere ulaştırıldı. Mezarı bugün Kartal Merkez Mezarlığı'ndadır.

ÂİLESİ.:
Çocukluğunu geçirdiği Bodrum'da beraber olduğu Âilesi ile ilgili çok sınırlı kaynakta belli başlı bilgiler bulunmaktadır. Annesi hakkında herhangi bir bilgi olmamasına rağmen Babası ve Kardeşi ile ilgili aşağıdakiler söylenebilir..

BABASI HASAN FEHMİ KOLAYLI.:
Soyadı Kanunu çıkınca aslen Samsun'un Bafra ilçesine bağlı Kolay Beldesinden olduğu için Âilesine "Kolaylı" soyadını alan Hasan Fehmi Bey, Neyzen'in ifâdesi ile Annesi ile birlikte "yüzünde riyâsız, masum bir insanlık ifâdesi" bulunan kültürlü, sanatsever ve Tevfik gibi nükteci bir rüştiye öğretmeniydi..

KARDEŞİ AHMET ŞEFİK KOLAYLI.:
Tevfik'e, anılarına ve eserlerine sahib çıkan, büyük önem veren ve ansiklopedilerde adının yer almasında büyük pay sahibi olan Şefik Bey sığır vebâsı, tavuk kolerası aşısı, antraktsa teşhis çiçek aşısı ve Anadolu keçilerinin plöro-paömonisi konularında çalışmalar yapmış bir bakteriyologdu. İstiklal Savaşı'ndan sonra atandığı Pendik Bakteriyolojihânesinde 1939 yılına kadar müdürlük, 1939-1945 yılları arasında Tarım Bakanlığı Teftiş Heyeti Üyeliği ve bundan sonra 1951'e kadar da Tarım Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yapmıştır. Mehmet Akif Ersoy ile yakın bir arkadaşlığı olduğu bilinmektedir. 1976 yılında vefât etmiştir.

SANATI.:
enlikteki ustalığıyla beraber, hiciv sanatını kullanarak şiirlerinde toplumdaki eşitsizliğe, haksızlığa ve zulme, siyâset ve dinî baskı ve çıkarcılığa değindi..

EDEBİYATI.:
Neredeyse tüm hayatı boyunca baskı ve zulme karşı çıkan Tevfik'in şiirlerindeki yergi ve taşlamaları onu bu türde Nef'i ve Eşref'ten sonra en önemli üçüncü Edebiyatçı konumuna getirmiştir. Şiirlerinde sık sık, 1900'de yazdığı “Sahne-i Ömrümden Nefs-i Emmareye Hitabım” şiirinin ilk kıtasındaki gibi müstehcen sözlere ve bu yolla yapılan taşlamalara rastlanır.:
“Âlemin bağ-zârını s.keyim!
Sümbül ü verd ü nârını s.keyim!
Andelib-i nizârını s.keyim!
Hâsılı nev-baharını s.keyim!.„

Bu isyan tarzı ve Osmanlı Döneminde yazdığı eserler defalarca jurnallenmesine ve tutuklanmasına sebep olmuştur. Cumhuriyet Döneminde ise yine mevcut rejime ve Atatürk'ün Devrimlerine, ilkelerine karşı çıkanlara göndermelerde bulunmuştur..



KOCA HİDž


Resim


FİLOZOF RIZA TEVFİK BEY'e;

GEÇER!..

Izdırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer
Ömr-i fâni gibidir, gün de geçer, dem de geçer
Gam karar eylemez hânde-i hurrem de geçer
Devr-i şâdî de geçer gussa-i mâtem de geçer
Gece gündüz yok olur, ân-ı dem âdem de geçer!..

Bu tecellî-i hayat aşk ile büktü belimi
Çağlayan göz yaşımı, yoksa ki hicrân seli mi?
İnleyen sâz-ı kazânın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderde bu şu'ûnun filimi
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem' de geçer!..

İbret aldın okudunsa şu yaman dünyadan
Nefsini kurtara gör masyâd-ı mâfihâdan
Niyyet-i hilkatı bu aşk-ı cihân ârâdan
Önü yoktan, sonu yoktan, bu kuru da'vâdan
Utanır gayret-i Gufranla cehennem de geçer!..

Ne şeriat ne tarîkat ne hakîkat ne töre
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Câhilin boku kokan defterini Tanrı düre
Mâ'rifet Mahkemesinde verilen hükme göre
Cennet iflas eder, Efsâne-i Âdem de geçer!..

Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne
Girmemiştir bu avâlim bu bedâyi gözüne
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne
Pîr olur Sâkiy-i Gülçehre bakılmaz yüzüne
Hâk olur Pîr-i Mugan, sohbet-i hemdem de geçer!..


KELİMELER.:

Dem.: f. Nefes. Soluk. * Ağız. * Nazar. * An, vakit, saat.
Hânde.: f. Gülme, gülüş.
Hurrem.: f. Sevinçli. Mesrur. Şen. Ferahlık veren. Taze ve hoş. Güler yüzlü.
Şâdî.: f. Sevinçlilik, memnunluk, mesruriyet, gönül ferahlığı.
Gussa.: Keder. Tasa. *Gam.
Mâtem.: Ağlama. Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama. Kederinden yas tutma
Ân.: En kısa bir zaman. Lahza. Dem. Cüz'i bir zaman.
Âdem.: İnsan.
Tecellî-i hayat.: Hayatın tecellisi, olanlar.
Hicrân.: Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
Sâz-ı kazâ.: Çalan kader sazı.
Kazâ.: Birdenbire olan musibet. Beklenmedik belâ. * Vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak. * Allah'ın takdirinin ve emrinin yerine gelmesi. * Hâkimlik, hâkimin hükmü. * İstemeden yapılan zarar.
Bam teli.: Telli sazlarda en kalın tel.
Dest.: f. El, yed. * Mc: Kudret, fayda, nusret, galebe. * Düstur. * Tasallut. * İkmâl. * Âlî makam. Meclisin şerefli yeri.
Dest-i kader.: Kader eli.
Şu'ûn.: (Şe'n. C.) İşler, fiiller. Havadis.
Gulgule.: Bağrışıp çağrışma. Şamata, gürültü. Velvele. * Ağız tarafı dar olan bir kabdan akan suyun çıkardığı ses.
Cem'.: Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar. * Az olarak cemaat için isim olur. * Toplama. Bir yere getirme, biriktirme. Yığma.
İbret.: Uyanıklığa sebeb olan ders. * Çok çirkin ve düşündürücü. * Tuhaf, acâyip.
Masyâd.: Mâsiyet. İtaatsizlik, günah, isyan.
Mâfihâ.: İçindekiler. O şeyin içinde olanlar.
Hilkat.: Doğuştan gelen vasıf. Yaratma. Yaratılış.
Ârâ.: f. Süsleyen. Bezeyen.
Da'vâ: Takib edilen fikir, iddia. * Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi. * Hakkı olanın iddia etmesi. Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek. * Mes'ele. * İnat. Ayak diremek. * Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek. * Bir kimseyi bir şeye sevketmek. * Birisinin hâkimin huzurunda başka birisinden hak istemesi.
Gayret.: Dikkatle ve sebatla çalışmak. * Kıskanmak, çekememek. * Hareketli ve temiz hislerle çalışmak. * Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek.
Gufran.: Cenab-ı Hakk'ın günahları affedip örtmesi, rahmeti.
Töre . âdetler.
Efsâne.: Masal. Uydurulmuş yalan hikâye.
Serseri.: f. Ötede beride gezen, başı boş. İşi gücü olmayıp boşta dolaşan, haylaz, derbeder, avare. * Boş söz.
Avâlim.: (Âlem. C.) Âlemler. Cihanlar.
Bedâyi.: (Bedi'-Bedia. C.) Yeni ihdâs olunmuş, görülmedik şeyler. Bedi'alar.
Sâki.: (Saky. dan) Sulayan, içecek su veren, sucu. * Kadeh sunan. İçki sunan.
SAKİ'.: Kırağı, şebnem, çiğ.
Hâk.: f. Toprak. Turab.(Hâk ol ki, Hüdâ mertebeni eyleye âli.Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâkk-ı kademdir.)
Pîr-i Mugan.: (Pir-i muğan) Meyhaneci. * Mc: Mürşid.
Hemdem.: f. Canciğer arkadaş.
Resim
Cevapla

“►Kul ihvâni ZEVKleri◄” sayfasına dön