Re: 10 Haziran 2011 KUL İHVÂNİ AKIL SOHBETİ
Gönderilme zamanı: 07 Eyl 2011, 21:41
Şunu demek istiyorum ki, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yaşamadığı hiçbir şey kalmamıştır.
İnsanların taşlamasından haşlamasından ve ham akıllarıyla ZANNa başlamasından kaçsa bile ALLAH celle celâluhu’nun Kader Tecellîsi Ânında zamANında YAŞAnmıştır ve YAŞAnacaktır!..
Ama Beşeriyyetten Velâyete, Velâyetten Nübüvvete, Nübüvvetten Rasûliyete, Rasûliyetten Rubûbiyyete, Rubûbiyyetten Ulûhiyyet ilişkisi ve GEÇişin aşamaları-Kemâlâtı BU-dur... Ne diyorsan de kardeşim.
Buradan Keban’a kadar giden kablonun adı da Akıldır. Ve İçindeki ceryan da NAKİLdir.
Var mı? Yok mu? Onu söyle!
Var ise gözün aydın. Yok ise sana da yazık bana da yazık!.
Bu da çok önemlidir. Uyuyana “yuh!” çekmek ahmağın işidir. Uyandıramadığım için bana “yazıklar olsun!” uyanmayana değil!!
O uyuyan uyuyor zâten onun neresine yazık olacak.
Uyanmayana değil uyandıramayana yazıklar olsun!.
MuhaMMedî Melâmet Hasbi Hizmettir İnşaALLAH.
Bu basit gibi gözüken konuşmalarımız görüşmelerimiz bunlar bir Tevhid tohumlamasıdır, bir MuhaMMedî Mayalamadır!
Bunlar zaman içinde farkındaysanız kendi kendini toparlaya toparlaya gelir ve bir yere varır.
Ama bugün biz İslâm aklını, “Kur’ân-ı Kerîm ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de akıl nedir?” diye bir kitap yazacak halde miyiz? Yazabilir miyiz?
Kesinlikle yazarız. Teknik olarak, Tasavvuf olarak, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadis-i şerif olarak yazarız.
Dünyânın bütün insanlarına deriz ki:
“Gelin hangi millettenseniz, hangi düşüncedeyseniz aklı konuşalım. Aklı konuşalım da susun!” deriz değil mi?
“Mantığınızı getirin. Felsefenizi getirin. Sosyolojinizi psikolojinizi, neyiniz varsa getirin kardeşim!”
Freud diye bir adam vardır biliyorsunuz. Meşhur Sigmund Freud. Neydi onun felsefesinin düşüncesinin temeli?
Barbaros Can:
“Bilemiyorum ki hocam bir sürü düşüncesi ve kitapları var!”
Kulihvâni:
Ama bir şey söylüyor: “Bebek annesini şehvetle emer “diyor.
Düşüncesi bu!.
Şimdi bakın, bu yüzden bütün İslâm Âlemince de reddedilmiştir, doğruları da dâhil.
Ama bu adam başka bir şey söylüyor.
İslâm’da bütün aşırı isteklerin adı “ŞEHVET” tir.
Şeheve, “HEV”nın şâhidliğe-şühûda çıkışıdır.
Hevâya tapış ise tümüyle reddedilmiştir.
Ama buradaki incelik şudur: “Gübre, Gülün ANAsıdır!”
Bunu unutmamak gerekir ve İnkar da İkrar İle-Bile olunca TEVHİDdir.
Akıl maddî mânevî şehvet üzerine yaratılmıştır.
Kendine şâhidlik üzere yaratılmıştır. Bu ilâhi bir kânundur.
Bunu çekerseniz hayat durur.
Amma bu Akıl gübresinden açar Nakil gülü gökten inmez Barbaros can!.
Gönül göğünden iner bu.
Yâni tohum ÖZünden dirilir.
Tohum dışarıdan çatlatılmaz, dışarıdan çatlatırsan patlatırsın, ölür. içeriden çatlarsa DİRİlir!.
Bunu söylüyorum. Bunun söylediği şey yüzde yüz doğrudur.
Doğrudur amma burada gel anlat bakayım. Anlat bakalım.
Ben “Rahmân isimlerimden bir ismi doğduğunuz-doğurduğunuz yere vermişimdir Rahîm olarak!” sahih hadis var.
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH mahlûkâtı yarattıktan sonra "rahîm" ayağa kalkıp (ALLAH’a yönelerek) şöyle demiştir: “Bu makam, sıla-i rahîmi kesenlerden Sana sığınanın makâmıdır.” ALLAH Teâlâ: “Evet, istemez misin sıla-i rahîmi yapanlara ihsan edeyim, sıla-i rahîmi kesenlere de ihsânımı keseyim. Rahîm: “Evet yâ RABBî, öyle yap!” dedi. ALLAH Teâlâ: “Senin bu dileğin yerine getirilecek” buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bundan sonra (Ashâba yönelerek): “İsterseniz şu âyeti okuyunuz: “Demek ki ey münâfıklar! Siz işbaşına geçecek olursanız, ülkede fesad çıkaracak, nizamı bozacak, akrabalık bağlarını parçalayacaksınız!” (Muhammed 47/22) buyurdu.
(Ebû Hureyre’nin (ra)’dan; Buhârî, Edeb 13; Müslim, Birr 16)
Diğer bâzı hadislerde de rahîmin arşa tutunduğu ve “Beni gözetene (sıla-i rahîmi yapana) ALLAH ihsanda bulunsun, beni gözetmeyip sıla-ı rahîmi kesene ALLAH ihsanlarını kessin”
(Ebû Hureyre’nin (ra)’dan; Müslim, Birr 17)
فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِن تَوَلَّيْتُمْ أَن تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَكُمْ
---“Fe hel aseytum in tevelleytum en tufsidû fî'l-ardı ve tukattıû erhâmekum : Demek, 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi?” (Muhammed 47/22)
Sevgili kardeşlerim,
Sıla-i Rahîmde bulunmak İslâm dinin teşvikte bulunduğu amellerdendir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bu hasleti bize hem hâli hem de sözü ile öğretmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine ilk vahiy indiğinde yaşadıklarını Annemizi Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm’a anlattı. Seyyidetunâ Annemiz de Efendimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme şöyle dedi:
“Sebat et! Sana müjdeler olsun. Şüphesiz ki sen sıla-i rahîmde bulunursun, doğru konuşursun, yardıma ihtiyacı olanlara destek olursun, misâfirperversin ve musîbetler karşısında yardım edersin!”
ـ1ـ عن ابن عمرو بن العاص رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]قالَ رسولُ اللَّهِ #: الرَّاحِمُونَ يَرْحَمُهُمُ اللَّهُ تَعالى! ارحَمُوا مَنْ في ا‘رضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ في السَّمَاءِ الرَّحِمُ شِجْنَةٌ مِنَ الرَّحْمَنِ مَنْ وَصَلَهَا وَصَلَهُ اللَّهُ وَمَنْ قَطَعَهَا قَطَعَهُ اللَّهُ تَعالى[. أخرجه أبو داود إلى قوله من في السماء، والترمذي بتمامه.»الشِّجْنَة« بكسر الشين المعجمة وضمها بعدها جيم: القرابة المُشْتَبِكةُ كاشتباكَ الْعُروق
---"Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs radıyallâhu anhumâ anlatıyor: "Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "ALLAH, merhâmetli olanlara rahmetle muâmele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhâmetli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler. Rahîm, Rahmân'dan bir bağdır. Kim bunu korursa ALLAH onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa, ALLAH da ondan (rahmet bağını) koparır."
(Tirmizî, Birr 16, (1925); Ebû Dâvud, Edeb 66, (4941)
---Rasûlullah sallaallahu aleyhi ve sellem: "(Rabbim buyurdu ki:)
: اَنَا الرَّحْمَنُ خَلَقْتُ الرَّحِمَ وَشَقَقْتُ لَهَا اِسْماً مِنْ اسْمِى
"Ben Rahmân'ım, Rahîm'i yarattım. O'na kendi ismimden bir isim verdim." Buyurdu.
Rasûlullah sallaallahu aleyhi ve sellem: “Kâlellâhu tealâ: “Ene’r-Rahmânu, Halaktü’r-Rahîme ve şakattü lehâ ismen min ismî. Femen vasalehâ, vasaltühû . Ve men kataahâ, kata'tü!: “Ben Rahmân'ım, Rahîm'i yarattım. O'na kendi ismimden bir isim verdim-ihsan etttim. Kim Vaslederse- sıla-ı rahîm bağını ularsa-bağlarsa ben de onu vasle ederim. Kim de keserse ben de onun bağlarını keserim!”
(Abdurrahmân ibn-i Avf radiyALLAHu nahu’dan sahih hadis.)
Ne diyor, bunu kulaklarımla duydum:
“Ben teeddüb ederim, edeblenirim ana karnına rahîm demeye!” deyince benim sigortam atıverdi.
ALLAH’ın edeblenmediği yerde, hayâ-lanmadığı yerde sen mi hayâ-landın. Sen Sıla-i Rahîmi bilemezsin. Sen Rahîmden SALL edemezsin.
Sen Rahmân’a gelemezsin!.
Sen RABB’ımıza Rücu’’ edemezsin!.
Sen ALLAH celle celâluhu’ya firar edinizi duyamazsın!
Baştan beri devâmlı söylediğim bir şey var.
Kur’ân-ı Kerîm ve İslâm düşüncesinin, amelinin, yakın ve hallerinin ana değer yargılarını ortaya koyup basitçe anlaşılır.
Her aklın anlayacağı kesin doğrularla, ve “Kur'ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Mesnedli” ortaya koymak bu çağın değil, gelecek çağların en büyük hizmetidir.
Kişi olarak bunu GaribAN mı yapmış? Ben mi yapmışım? Meselesi değil BİZ OLarak yapabilmek MuhaMMedî Gayreti..
Ama İslâm-müslümanlar olarak yapmalıyız.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin bu gün konuşan dilleri olarak gören gözleri, iş yapan elleri olarak, çalışan yürekleri olarak bunu yapmalıyız.
Yapmak zorundayız. Niçin yapmak zorundayız?
Çünkü akıllar katl ediliyor.
Akıllar katl edildi mi, akıllar uyutuldu mu, uyur gezer yapıldı mı, akıllar sarhoş edildi mi, ayık halden uzaklaştırıldı mı, inanç kalmaz, amel kalmaz, ahlâk ve haller kalmaz İslâm'da tümü de gider.
Dıştan örtsem ne? İçten örtsem ne?
Abdest nereden bozulur?
Buraları falan geç geç, bunları bilmeyene yok artık, taaa içerideki inanç gidiyor elden!.
Temel gidiyor. Akıl gidiyor akıl.
Bunun için diyorum, aklın korunması?
Ne bakımdan korunması Kur’ân-ı Kerîm ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ölçüsü içerisinde, Şeriat-ı Garra diyorum, Sünnetullah içinde.
Sünnetullah, Sünnet-i Rasûlullah’ı yutar.
وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
---“Ve lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in muhîtâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ALLAH'ındır ve ALLAH her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).” (Nisâ 4/126)
ALLAH celle celâluhu dedin daha ne diyorsun. Hepsini yutar. İyi de, yutar da ben nereye gideyim. Ben kendimdeyim!
Kendindeysen o zaman, çıkmaya çalış bakalım nereye çıkacaksın.
ALLAH dostlarına derken Ehl-i Beyt aleyhi's-selâm, derken Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme, derken Kur’ân-ı Kerîme çıkarsın!
Zâten seni götürür götüreceği yere, mecburen götürür. Başka yol yok.
Onun için bu çalışmalarımız bir anlamda oluşup gitmekte çok şükür.
Bir iki hafta diyelim ki birkaç gün bir müddet Kur’ân-ı Kerîm de akıl nedir? Hadis-i şerif lerde akıl nedir?
Bunun üzerinde ciddi olarak çalışılır hakîkaten bir akıl dosyamız olur ve bunun üzerinde çalışırız .
Ben şunu anlamıyorum. Bugün Türkiye’de yüzlerce ilâhiyat profesörü var kitaplar yazıyor, o dedi ki bu dedi ki, diye peki ne dedi?
Yüzlerce senedir bu böyle, ne dedi. Neden bir İblis ve Şeytan dosyası yok. Soruyorum, İblis nereye kadar diyorum? Nerede İblisti? Nerede Şeytan oldu? Niye oldu?
“ŞEY” ortaya çıkınca Şeytan oldu.
Var mı şey? Yerde yatıyor Âdem Aleyhi's-selâm, esmâ yüklendi.
Şey hâlinde mi?
Hayır.
Nerede Şey?
Cennette Şey. Âdam karşısında da Havva Anamız var.
Neredeyse bir ŞECERE-Ağaç var.
“Sakın bu ağaca YAKLAŞmayın!” buyuruyor!.
İkisinin arasında bir İKİlikçi var. O da diyor ki: “Ne dendiğine bakma sen yâni, ALLAH’ımızın öyle dediğine bakma. Ben sana nasihatçıyım. Eğer siz bu ağaçtan yerseniz sizden doğacaklar diyor kıyâmete kadar ebedî-huld olurlar!.”
Ne yapıyor Âdem Aleyhi's-selâm? Kimi duyup kime uyuyor? Buradaki emir nasıl bir emir?
Yaklaşmayın. Yaklaşma. Yaklaşmayın ikinizde.
Peki yaklaşmasınlar. Tamam yaklaşmasınlar. Ne olur yaklaşmazlarsa?
İnsanların taşlamasından haşlamasından ve ham akıllarıyla ZANNa başlamasından kaçsa bile ALLAH celle celâluhu’nun Kader Tecellîsi Ânında zamANında YAŞAnmıştır ve YAŞAnacaktır!..
Ama Beşeriyyetten Velâyete, Velâyetten Nübüvvete, Nübüvvetten Rasûliyete, Rasûliyetten Rubûbiyyete, Rubûbiyyetten Ulûhiyyet ilişkisi ve GEÇişin aşamaları-Kemâlâtı BU-dur... Ne diyorsan de kardeşim.
Buradan Keban’a kadar giden kablonun adı da Akıldır. Ve İçindeki ceryan da NAKİLdir.
Var mı? Yok mu? Onu söyle!
Var ise gözün aydın. Yok ise sana da yazık bana da yazık!.
Bu da çok önemlidir. Uyuyana “yuh!” çekmek ahmağın işidir. Uyandıramadığım için bana “yazıklar olsun!” uyanmayana değil!!
O uyuyan uyuyor zâten onun neresine yazık olacak.
Uyanmayana değil uyandıramayana yazıklar olsun!.
MuhaMMedî Melâmet Hasbi Hizmettir İnşaALLAH.
Bu basit gibi gözüken konuşmalarımız görüşmelerimiz bunlar bir Tevhid tohumlamasıdır, bir MuhaMMedî Mayalamadır!
Bunlar zaman içinde farkındaysanız kendi kendini toparlaya toparlaya gelir ve bir yere varır.
Ama bugün biz İslâm aklını, “Kur’ân-ı Kerîm ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de akıl nedir?” diye bir kitap yazacak halde miyiz? Yazabilir miyiz?
Kesinlikle yazarız. Teknik olarak, Tasavvuf olarak, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadis-i şerif olarak yazarız.
Dünyânın bütün insanlarına deriz ki:
“Gelin hangi millettenseniz, hangi düşüncedeyseniz aklı konuşalım. Aklı konuşalım da susun!” deriz değil mi?
“Mantığınızı getirin. Felsefenizi getirin. Sosyolojinizi psikolojinizi, neyiniz varsa getirin kardeşim!”
Freud diye bir adam vardır biliyorsunuz. Meşhur Sigmund Freud. Neydi onun felsefesinin düşüncesinin temeli?
Barbaros Can:
“Bilemiyorum ki hocam bir sürü düşüncesi ve kitapları var!”
Kulihvâni:
Ama bir şey söylüyor: “Bebek annesini şehvetle emer “diyor.
Düşüncesi bu!.
Şimdi bakın, bu yüzden bütün İslâm Âlemince de reddedilmiştir, doğruları da dâhil.
Ama bu adam başka bir şey söylüyor.
İslâm’da bütün aşırı isteklerin adı “ŞEHVET” tir.
Şeheve, “HEV”nın şâhidliğe-şühûda çıkışıdır.
Hevâya tapış ise tümüyle reddedilmiştir.
Ama buradaki incelik şudur: “Gübre, Gülün ANAsıdır!”
Bunu unutmamak gerekir ve İnkar da İkrar İle-Bile olunca TEVHİDdir.
Akıl maddî mânevî şehvet üzerine yaratılmıştır.
Kendine şâhidlik üzere yaratılmıştır. Bu ilâhi bir kânundur.
Bunu çekerseniz hayat durur.
Amma bu Akıl gübresinden açar Nakil gülü gökten inmez Barbaros can!.
Gönül göğünden iner bu.
Yâni tohum ÖZünden dirilir.
Tohum dışarıdan çatlatılmaz, dışarıdan çatlatırsan patlatırsın, ölür. içeriden çatlarsa DİRİlir!.
Bunu söylüyorum. Bunun söylediği şey yüzde yüz doğrudur.
Doğrudur amma burada gel anlat bakayım. Anlat bakalım.
Ben “Rahmân isimlerimden bir ismi doğduğunuz-doğurduğunuz yere vermişimdir Rahîm olarak!” sahih hadis var.
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH mahlûkâtı yarattıktan sonra "rahîm" ayağa kalkıp (ALLAH’a yönelerek) şöyle demiştir: “Bu makam, sıla-i rahîmi kesenlerden Sana sığınanın makâmıdır.” ALLAH Teâlâ: “Evet, istemez misin sıla-i rahîmi yapanlara ihsan edeyim, sıla-i rahîmi kesenlere de ihsânımı keseyim. Rahîm: “Evet yâ RABBî, öyle yap!” dedi. ALLAH Teâlâ: “Senin bu dileğin yerine getirilecek” buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bundan sonra (Ashâba yönelerek): “İsterseniz şu âyeti okuyunuz: “Demek ki ey münâfıklar! Siz işbaşına geçecek olursanız, ülkede fesad çıkaracak, nizamı bozacak, akrabalık bağlarını parçalayacaksınız!” (Muhammed 47/22) buyurdu.
(Ebû Hureyre’nin (ra)’dan; Buhârî, Edeb 13; Müslim, Birr 16)
Diğer bâzı hadislerde de rahîmin arşa tutunduğu ve “Beni gözetene (sıla-i rahîmi yapana) ALLAH ihsanda bulunsun, beni gözetmeyip sıla-ı rahîmi kesene ALLAH ihsanlarını kessin”
(Ebû Hureyre’nin (ra)’dan; Müslim, Birr 17)
فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِن تَوَلَّيْتُمْ أَن تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَكُمْ
---“Fe hel aseytum in tevelleytum en tufsidû fî'l-ardı ve tukattıû erhâmekum : Demek, 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi?” (Muhammed 47/22)
Sevgili kardeşlerim,
Sıla-i Rahîmde bulunmak İslâm dinin teşvikte bulunduğu amellerdendir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bu hasleti bize hem hâli hem de sözü ile öğretmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine ilk vahiy indiğinde yaşadıklarını Annemizi Haticetu’l- Kübrâ aleyha's-selâm’a anlattı. Seyyidetunâ Annemiz de Efendimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme şöyle dedi:
“Sebat et! Sana müjdeler olsun. Şüphesiz ki sen sıla-i rahîmde bulunursun, doğru konuşursun, yardıma ihtiyacı olanlara destek olursun, misâfirperversin ve musîbetler karşısında yardım edersin!”
ـ1ـ عن ابن عمرو بن العاص رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]قالَ رسولُ اللَّهِ #: الرَّاحِمُونَ يَرْحَمُهُمُ اللَّهُ تَعالى! ارحَمُوا مَنْ في ا‘رضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ في السَّمَاءِ الرَّحِمُ شِجْنَةٌ مِنَ الرَّحْمَنِ مَنْ وَصَلَهَا وَصَلَهُ اللَّهُ وَمَنْ قَطَعَهَا قَطَعَهُ اللَّهُ تَعالى[. أخرجه أبو داود إلى قوله من في السماء، والترمذي بتمامه.»الشِّجْنَة« بكسر الشين المعجمة وضمها بعدها جيم: القرابة المُشْتَبِكةُ كاشتباكَ الْعُروق
---"Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs radıyallâhu anhumâ anlatıyor: "Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "ALLAH, merhâmetli olanlara rahmetle muâmele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhâmetli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler. Rahîm, Rahmân'dan bir bağdır. Kim bunu korursa ALLAH onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa, ALLAH da ondan (rahmet bağını) koparır."
(Tirmizî, Birr 16, (1925); Ebû Dâvud, Edeb 66, (4941)
---Rasûlullah sallaallahu aleyhi ve sellem: "(Rabbim buyurdu ki:)
: اَنَا الرَّحْمَنُ خَلَقْتُ الرَّحِمَ وَشَقَقْتُ لَهَا اِسْماً مِنْ اسْمِى
"Ben Rahmân'ım, Rahîm'i yarattım. O'na kendi ismimden bir isim verdim." Buyurdu.
Rasûlullah sallaallahu aleyhi ve sellem: “Kâlellâhu tealâ: “Ene’r-Rahmânu, Halaktü’r-Rahîme ve şakattü lehâ ismen min ismî. Femen vasalehâ, vasaltühû . Ve men kataahâ, kata'tü!: “Ben Rahmân'ım, Rahîm'i yarattım. O'na kendi ismimden bir isim verdim-ihsan etttim. Kim Vaslederse- sıla-ı rahîm bağını ularsa-bağlarsa ben de onu vasle ederim. Kim de keserse ben de onun bağlarını keserim!”
(Abdurrahmân ibn-i Avf radiyALLAHu nahu’dan sahih hadis.)
Ne diyor, bunu kulaklarımla duydum:
“Ben teeddüb ederim, edeblenirim ana karnına rahîm demeye!” deyince benim sigortam atıverdi.
ALLAH’ın edeblenmediği yerde, hayâ-lanmadığı yerde sen mi hayâ-landın. Sen Sıla-i Rahîmi bilemezsin. Sen Rahîmden SALL edemezsin.
Sen Rahmân’a gelemezsin!.
Sen RABB’ımıza Rücu’’ edemezsin!.
Sen ALLAH celle celâluhu’ya firar edinizi duyamazsın!
Baştan beri devâmlı söylediğim bir şey var.
Kur’ân-ı Kerîm ve İslâm düşüncesinin, amelinin, yakın ve hallerinin ana değer yargılarını ortaya koyup basitçe anlaşılır.
Her aklın anlayacağı kesin doğrularla, ve “Kur'ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Mesnedli” ortaya koymak bu çağın değil, gelecek çağların en büyük hizmetidir.
Kişi olarak bunu GaribAN mı yapmış? Ben mi yapmışım? Meselesi değil BİZ OLarak yapabilmek MuhaMMedî Gayreti..
Ama İslâm-müslümanlar olarak yapmalıyız.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin bu gün konuşan dilleri olarak gören gözleri, iş yapan elleri olarak, çalışan yürekleri olarak bunu yapmalıyız.
Yapmak zorundayız. Niçin yapmak zorundayız?
Çünkü akıllar katl ediliyor.
Akıllar katl edildi mi, akıllar uyutuldu mu, uyur gezer yapıldı mı, akıllar sarhoş edildi mi, ayık halden uzaklaştırıldı mı, inanç kalmaz, amel kalmaz, ahlâk ve haller kalmaz İslâm'da tümü de gider.
Dıştan örtsem ne? İçten örtsem ne?
Abdest nereden bozulur?
Buraları falan geç geç, bunları bilmeyene yok artık, taaa içerideki inanç gidiyor elden!.
Temel gidiyor. Akıl gidiyor akıl.
Bunun için diyorum, aklın korunması?
Ne bakımdan korunması Kur’ân-ı Kerîm ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ölçüsü içerisinde, Şeriat-ı Garra diyorum, Sünnetullah içinde.
Sünnetullah, Sünnet-i Rasûlullah’ı yutar.
وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
---“Ve lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in muhîtâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ALLAH'ındır ve ALLAH her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).” (Nisâ 4/126)
ALLAH celle celâluhu dedin daha ne diyorsun. Hepsini yutar. İyi de, yutar da ben nereye gideyim. Ben kendimdeyim!
Kendindeysen o zaman, çıkmaya çalış bakalım nereye çıkacaksın.
ALLAH dostlarına derken Ehl-i Beyt aleyhi's-selâm, derken Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme, derken Kur’ân-ı Kerîme çıkarsın!
Zâten seni götürür götüreceği yere, mecburen götürür. Başka yol yok.
Onun için bu çalışmalarımız bir anlamda oluşup gitmekte çok şükür.
Bir iki hafta diyelim ki birkaç gün bir müddet Kur’ân-ı Kerîm de akıl nedir? Hadis-i şerif lerde akıl nedir?
Bunun üzerinde ciddi olarak çalışılır hakîkaten bir akıl dosyamız olur ve bunun üzerinde çalışırız .
Ben şunu anlamıyorum. Bugün Türkiye’de yüzlerce ilâhiyat profesörü var kitaplar yazıyor, o dedi ki bu dedi ki, diye peki ne dedi?
Yüzlerce senedir bu böyle, ne dedi. Neden bir İblis ve Şeytan dosyası yok. Soruyorum, İblis nereye kadar diyorum? Nerede İblisti? Nerede Şeytan oldu? Niye oldu?
“ŞEY” ortaya çıkınca Şeytan oldu.
Var mı şey? Yerde yatıyor Âdem Aleyhi's-selâm, esmâ yüklendi.
Şey hâlinde mi?
Hayır.
Nerede Şey?
Cennette Şey. Âdam karşısında da Havva Anamız var.
Neredeyse bir ŞECERE-Ağaç var.
“Sakın bu ağaca YAKLAŞmayın!” buyuruyor!.
İkisinin arasında bir İKİlikçi var. O da diyor ki: “Ne dendiğine bakma sen yâni, ALLAH’ımızın öyle dediğine bakma. Ben sana nasihatçıyım. Eğer siz bu ağaçtan yerseniz sizden doğacaklar diyor kıyâmete kadar ebedî-huld olurlar!.”
Ne yapıyor Âdem Aleyhi's-selâm? Kimi duyup kime uyuyor? Buradaki emir nasıl bir emir?
Yaklaşmayın. Yaklaşma. Yaklaşmayın ikinizde.
Peki yaklaşmasınlar. Tamam yaklaşmasınlar. Ne olur yaklaşmazlarsa?