İRŞADİ BAYBURDİ HZ. 'NİN HAYATI

Cevapla
Kullanıcı avatarı
altan
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 60
Kayıt: 20 Oca 2007, 02:00

İRŞADİ BAYBURDİ HZ. 'NİN HAYATI

Mesaj gönderen altan »

İRŞADİ BAYBURDİ HZ. 'NİN HAYATI

Miladi 1803-1877 yılları arasında yaşamış olan Gavsul azam İrşadi Bayburdi Hazretlerinin Bayburt`a gelişleri şöyle olmuştur. Buhara`nın kasrı Arifan kazasından Seyyit Muhammed Emir Kül Ali Hazretleri ve ailesi, oğulları Selim Baba ve Seyyit Yakup ile birlikte Kasrı Arifan dan çıkıp, Önce Ural Nehrinin kıyılarına yerleşmiş; daha sonra ordan ayrılarak Önce Kara bağa oradan da Tebriz e gelmişlerdir. Tebriz`den Bağdat`a göçen aile, burada bir müddet kaldıktan sonra Şama giderler. Şamdan da Halep yoluyla Türkiye içlerinden geçerek Konya`ya gelmişlerdir. Seyyit Selim Baba ve ailesi, Kayseri yoluyla Bayburt`a gelirken,Erzincan`da ikamet etmekte olan Muhammed Vehbi Hayyatı Hazretleriyle tanışırlar. Bayburtun Seyyit Yakup yaylasına yerleşen Seyyit Yakup, Selim baba ve aileleri, Seyyit Yakup Hazretlerinin vefatıyla orda fazla kalmayan aile önce Bayburt`un Sindelli köyüne oradan da yine Bayburt`un Zargıdı köyüne yerleşirler. Selim Babanın vefatından sonra aile oradan da yine Bayburt`un Oruçbeyli (Siptoros) köyüne yerleşirler. Ancak Seyyit Yakup un ve Selim Baba nın vefatıyla ailenin reisi artık Seyyit İrşadi Baba olmuştur.

Seyyit İrşadi Baba Oruç Beyli köyünde hem imamlık yapmakta hemde üveysi tarikatının cazibesini çevresinde ki insanlara tattırmaktadır. Oruçbeyli köyünde Müslümanlarla Ermeniler iç içe yaşadıkları için köyde kilisede bulunmaktadır.



İrşadi baba bir gün sabah namazını müslüman mahallesine yakın olan kilisenin damında okur. Ancak ermeniler bu duruma çok kızdıkları için İrşadi Baba`yı Erzurum`a giderek kadıya şikayet ederler. Huzurunda İrşadi Baba`yı gören kadı bir anda bağırıp çağırmaya başlar ve şöyle der; sizin kiliseniz de bu abdal görünümlü seme adam mı ezan okudu diye sözünü bitirmeye çalışırken, kadı aniden kaskatı kesilir ve patlayan dudaklarında akan kan vücudundan aşağıya sızmaya başlar. Kadı kendine geldiğinde bir velinin kerametiyle karşı karşıya olduğunu fark ederek şöyle der babacım sen doğru köye git ve ezan okuduğun kilise bundan sonra cami olarak kalacaktır. Kadı hayretler içinde olayları izleyen ermenilere dönerek hediyelerinizi alın ve gidin, bir daha da buraya gelmeyin başka bir yerde kendinize bir kilise inşa edin.


Bu olayın vukuundan sonra İrşadi Baba`nın tarikat halkası gün geçtikçe genişleyip Bayburt, Erzurum, Erzincan, Rize, Gümüşhane ve Kelkit yörelerinde hızla yaygınlaşmaya başladı.İrşadi Baba bir yandan ilahi aşk ile beyit söylerken diğer yandan da çeşitli eserler kaleme almıştır. Ne varki vefatından sonra seferberliğe giderken İrşadi Baba`nın tüm eserler yolda düşürülmüş. Fakat seferberlik dönüşü Kısasül Embiya`yı bulan kişi getirip iade etmiştir.

Mevla kendilerini rahmetiyle yargılasın bizleri de onun mübarek zatı feyiz ve himmetlerine nail eylesin. Amin.

İrşadi Bayburdi`nin kendisine abdal diyen kadının karşında şu beyiti okumuştur;


BEYİT

Abdal arayıp gezerim.
Ariflerin casusiyam.
Suretime bakma benim.
Siretimin namusuya.

Ben mey doldurur kanarım.
Teşneye bade sunarım.
Türlü çiçeğe konarım.
Selvi kovan arısıyam.

Kendimi yerde sanarım.
Viranelere konarım.
Çakmak taşında yanarım.
Gürgen kavı kurusuyam.

İbrişim ipek teliyem.
Hiçbir güzel eymez beni.
Bir anka tüccar malıyam.
Hiçbir kervan çekmez beni.

Ağrı dağı tartmaz beni.
Bin pehlivan eğmez beni.
Değme kotan sökmez beni.
Devri adem harusuyam.

Ben hubam yanık değilem.
Ölmüş uyanık değilem.
Ben boz bulanık değilem.
Akar sular durusuyam.

İrşadiye derler seme.
Attı gamı düştü deme.
Hu çektiğim bir ademe.
Aman vermez arusuyam.
Kullanıcı avatarı
altan
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 60
Kayıt: 20 Oca 2007, 02:00

Mesaj gönderen altan »

BEYİT-İ İRŞADİ BABA -2-

Nesine güvenim fani dünyanın
Şimdiye dek kimseye kalmadı
Seddi İskender e Rüstem i zala
Ali gibi koç aslana kalmadı

Dünya kimse ile olmaz muttasıl
Serveri hüdadır evladı resul
Onlardan öğrendik erkanı usul
Hasan Hüseyin civana kalmadı

Şeriat bendini kurup yaparlar
Tarikat gömleğin kola giyerler
Şeriat yolunda din duyuranlar
Çağriyar o sultana kalmadı

Hak üruşana vefa vermeye
Muradan meksuda hiç erdirmeye
Şemsi kamer asla yüze çalmayan
Serveri hak nebi o zişana kalmadı

Bu dünyada adaleti var idi
Denizde semekten haraç alırdı
Cümle kurt kuş divana gelirdi
Davut oğlu süleymana kalmadı

İrşadi dir bu dert böyle nuş eyle
Böyle kuruldu her şeyi hoş eyle
Çok zenginler kanat çaldı yoruldu
Bu dünyaya gelen gitti kalmadı

Kullanıcı avatarı
altan
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 60
Kayıt: 20 Oca 2007, 02:00

Mesaj gönderen altan »

BEYİT-İ İRŞADİ BABA -3-


Ya ilahi nas dilinden yoktur ismirahımız
Aşk ocağından hu çekerde yerde kalmaz ahımız
Bize sui zan adenler alırlar günahımız
Zemmeder alem bizi Yarab bu hakka neyledik

Taciz kaldım nas dilinden bu sinem yanmış tüter
Bende Eyyüb sabrı yoktur bu kadar çektim yeter
Zemmi defterim açınca dostum düşmanımdan beter
Zemmeder alem bizi Yarab bu hakka neyledin?

Kimi gözde kiramı görmeyip etmez nazar
Kimide tevzirliyinden daima sinsi gezer
Kimi de nasezasız söz söyleyip bağrım ezer
Zemmeder alem bizi,Yarab bu halka neyledin

Bu cihanı arayıben bulamadım tebliği menek
Ölüsüne tabut olsam dirisine hem beşik
Yine derler bu irşadi olmuş şer işe peyk
Zemmeder alem bizi,Yarab bu halka neylediM.

Kullanıcı avatarı
altan
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 60
Kayıt: 20 Oca 2007, 02:00

Mesaj gönderen altan »

BEYİT-İ İRŞADİ BABA -4-

Bir gece hubda verildi dîl-i umrânlık bana
Gussadan hiç âzâd olmam gelse sultanlık bana
Kûşe-i Vahdete girdim bu cihân fâni imiş
Ettiğim cürm ü hatalar geldi pişmanlık bana

Çarh-ı gerden yüz cevâhir eser bir gün bâdımız
Hoyrat girer bağımıza kurutur yaprağımız
Tenimiz hâke kavuşur unutulur adımız
Yeşil atlas giymedense yeğdir uryanlık bana
Şol kişi derde bahâdır dâim yıkar hasmını
Dünyâya mağrûr olanın Allah bozar resmini
Zikredeli ol Cenâb-ı Kibriyâ'nın ismini
Bu yalancı fâni dünyâ geldi zindânlık bana

Dokuz türlü alet ister taşı hakkâk delmeğe
Mürşidimiz ta'rif eyler doğru yola gitmeğe
Bu İrşâdî arzu çeker Hakk-ı pâyân gelmeye
Gerçi nasîp eyler ise Hazret-i Mevlâm bana

Kullanıcı avatarı
altan
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 60
Kayıt: 20 Oca 2007, 02:00

Mesaj gönderen altan »

BEYİT-İ İRŞADİ BABA -5-

Ziyâret içinde bir hûrî gezer
Cemâl ân bakmaya eylerem hazer
Sallandıkça dîl-ber bağrımı ezer
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Gülfidan hûrînin elleri nâzik
Yâ hû parmağında bir mühür yüzük
Kolunda cevâhir altın bilezik
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Başında lâ-hûrî al ben olaydım
Sedeften inciden diş ben olaydım
Servi çınar boyan dal ben olaydım
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Âleme görünme yerinden geçer
Hublara görünme serinden geçer
Yiğide görünme yârından geçer
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Altın tepelikler gümüş burmalı
Mengûş küpelerin burnu hızmalı
Cevâhir meshlerin yeşil çızmalı
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Ala göz üstünde kaş ben olaydım
Sedeften inciden diş ben olaydım
Zehr-ü zehirlerin saç ben olaydım
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Hünkârlar görseler bâcından geçer
Dervişler görseler tâcından geçer
Yiğitler görseler yârından geçer
Cemâlin uruşân kandiller yanar.


Leblerin gülistân bülbüller öter
Mezârın üstünde gül çimen biter
Kabrimde bu hûrî yâr bana yeter
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Leblerin üstünde hâl ben olaydım
Başında lâ-hûrî al ben olaydım
Servi çınar boyan dal ben olaydım
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Gülfidan hûrîyi ben gelin etsem
İlâhî okuyup sağdıca gitsem
Evliyâ oğlunu güveyi görsem
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Kaşların fettânî leblerin mora
Gül yüzün benziyor nübüvvet nûra
Yerler kan ağlıyor var çekil tûra
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Gülfidan hûrîye tanıştım tanık
Dünyâda mihmânım ahrette konuk
Küşâdî Baba'nın yüreği yanık
Cemâlin uruşân kandiller yanar.
Ziyâret içinde bir hûrî gezer
Cemâl ân bakmaya eylerem hazer
Sallandıkça dîl-ber bağrımı ezer
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Gülfidan hûrînin elleri nâzik
Yâ hû parmağında bir mühür yüzük
Kolunda cevâhir altın bilezik
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Başında lâ-hûrî al ben olaydım
Sedeften inciden diş ben olaydım
Servi çınar boyan dal ben olaydım
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Âleme görünme yerinden geçer
Hublara görünme serinden geçer
Yiğide görünme yârından geçer
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Altın tepelikler gümüş burmalı
Mengûş küpelerin burnu hızmalı
Cevâhir meshlerin yeşil çızmalı
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Ala göz üstünde kaş ben olaydım
Sedeften inciden diş ben olaydım
Zehr-ü zehirlerin saç ben olaydım
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Hünkârlar görseler bâcından geçer
Dervişler görseler tâcından geçer
Yiğitler görseler yârından geçer
Cemâlin uruşân kandiller yanar.


Leblerin gülistân bülbüller öter
Mezârın üstünde gül çimen biter
Kabrimde bu hûrî yâr bana yeter
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Leblerin üstünde hâl ben olaydım
Başında lâ-hûrî al ben olaydım
Servi çınar boyan dal ben olaydım
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Gülfidan hûrîyi ben gelin etsem
İlâhî okuyup sağdıca gitsem
Evliyâ oğlunu güveyi görsem
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Kaşların fettânî leblerin mora
Gül yüzün benziyor nübüvvet nûra
Yerler kan ağlıyor var çekil tûra
Cemâlin uruşân kandiller yanar.

Gülfidan hûrîye tanıştım tanık
Dünyâda mihmânım ahrette konuk
Küşâdî Baba'nın yüreği yanık
Cemâlin uruşân kandiller yanar.


--------------------------------------------------
Bin sene de okusam ne biliyorsun diye sorsalar bana ?
HADDİMİ BİLİRİM derim....



“Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler...Kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) “Selam!” derler (geçerler)”
(Furkan 25/63)
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

BİNBİR ADLI BİR ALLAH'IM VAR BENİM


Gece gündüz hayalimde fikrimde.
Binbir adlı bir Allah'ım var benim.
Hakkın zikri ezberimde dilimde.
Bimbir adlı bir Allah'ım var benim.

Yerlerin, göklerin oldur yezdanı.
İlmü ezelinde halk etti canı.
Serendip dağında ben gördüm anı.
Binbir adlı bnir Allah'ım var benim.

Eğri ok atanlar menzile varmaz.
Kalp pak olmayınca mevlasın bulmaz.
Yüzbin aybım olsa yüzüme vurmaz.
Sırrım saklar bir settarım var benim.

Kul olan bu sırrı endişe kılmaz.
Dağdan dağa vurup kendini yormaz.
Ol eğri doğrumu kimseye sormaz.
Binbir adlı bir Allah'ım var benim.

Ey İrşadi niçin olmuşsun naçar.
Hiç bir kuş gördün mü kanatsız uçar.
Bir kapı bağlasa bin kapı açar.
Binbir adlı bir Allah'ım var benim


BEYİT-İ İRŞADİ BABA
Resim
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön