Davut El Kayseri

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

Davut El Kayseri

Mesaj gönderen kamuran »

Davut El Kayseri

Davud el-Kayseri 1258 veya 1261 yılları civarında Kayseri'de doğdu. Kayseri'nin o dönemde Selçuklu ilim ve kültür hayatındaki yeri oldukça iyiydi. Burada dönemin tanınmış alimlerinden Kadı Siracettin el-Ümrevi'den dersler aldı.. Onun Konya'ya tayin edilmesinden sonra burada diğer hocalardan eğitim gördü.

Davud el- Kayseri, kendisini yetiştirdikten sonra Kahire'ye gitti. Bir süre burada da eğitim gördü. Dört yıl kadar kaldığı Kahire'den Kayseri'ye döndü. Hatta ilim aşkı ve çabası, Onu dönemin şöhretli alimi Abdürrezzak Kaşani ile görüşmek için İran yollarına düşürdü. Orada ondan tasavvuf dersleri aldı. Böylece Din ilimlerinde hem de dünya ilimlerinde büyük şöhret oldu. Konya, Aksaray ve Bursa'ya gitti. Yazdığı Matla'u hususi'l- Kelim filmaani Fususi'l Hikem adlı eseriyle Osmanlı Padişahı Orhan Gazi'ye kadar ulaştı. Davudu Kayseri Nihayet-ül Beyan fi drayetizzaman adlı eserini de bitirdikten sonra şöhreti Anadolu sınırlarının dışına taşmaya başladı. Bunun üzerine 1336 yılında Orhan Gazi kendisini İznik'e çağırdı. Günlük 30 akçe maaşla burada kurduğu Osmanlıların ilk medresesine Başmüderris tayin edildi. 15 yıl süreyle çalıştığı bu medresesinin sistemini kurdu. Böylece osmanlılarda medrese eğitiminin temeli fiziki olarak Orhan Gazi, ilmi olarak da Davud-u Kayseri tarafından atılmış oldu.
Davud el-Kayseri'nin Osmanlı medrese eğitim sistemine verdiği disiplin asırlarca devam etti. Dünya çapında binlerce ilim adamı, sanatkar ve edebiyatçı yetişti. Bu bakımdan Davud-u Kayseri'ye o dönemlerde Din ve milletin Şerefi anlamına gelen Şerefu'd Din ve' Mille lakabı verildi. Tasavvuf yönündeki bilgisi ve yaşayışından dolayı Şeyh ve Hanefi mezhebinde olduğu için de El Hanefi gibi unvanlar verildi.


(alıntıdır)
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Kıymetli kardeşim kamuran, HAKK DOSTumuz Davud bin Mahmud bin Muhammed hazretimizi ANdınız sağ olun, var olun.
RIZAya eriniz İNŞAALLAH!

Çok SEVdiğimiz GÖNÜL ERidir!
Çile ÇÖLündeki serüvenimizin Ne- Neden- Niye- Niçin-Nasıl sorgulamalarıyla boğuşurken İLİM ve İRADE ile ancak GAYRET gösterdiğimiz ölçüde başarılı olacaktık. YAŞAyan HAYY DİRİliğini sağlıyan ERi bulmak zorundaydım. Bu süreçlerde çok çetin bir imtihana daha tutuldum. Ha boğuldum ha boğulacağım günlerdi. SEBEBler içinde SONUÇa ulaşmak çok zordu!.
İDRAK güzelsiz olmazdı.
Öyleyse LA da DEVRAN edip, İLAHE de SEYRAN etmek gerekiyordu. CEVLANda İLLA İDRAK demek için!

Ticarethanemizde şehvet girdaplarında boğulanların soğuk nefeslerinden kurtulmaya çalıştığımız sıralardı iş yerimize hazırladığımız kütüphaneden ortağımın görevi sırasında aldığı mubareğin adına düzenlenmiş kayseri sempozyumunun, kültür bakanlığının yayınladığı kitap ile hazretle tanıştım.
ŞEHVETten ŞEHADETte geçişin ip uçlarını veriyordu.

Sonsuz RAHMET bulutları yağsın üzerine İNŞAALLAH!



بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
مَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

5.Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ANKEBÛT SÛRESİ;29/ 5

Sadakallahülazıym
Resim
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen kamuran »

Kıymetli Nur-ye;
Vaktiyle sözünü ettiğiniz sempozyuma katılmış, en çok da şuna hayret etmiştim. dünaynın dört bir yanından profesörler sempozyum bildirileri hazırlamışlardı. Düşünün ki, o vakte kadar Davut El Kayseri hakkında kültür bakanlığının yayınladığı incecik bir kitap vardı. Neyse o sempozyumda, İbn-i Arabi ve Davut El Kayseri'nin füsus şerhi üzerinde ihtisas yaparken müslüman olmuş bir fransız profesörle tanışınca neredeyse ağlayacaktım. Bugün daha iyi anlıyorum ki, bu mübarek insanların etkileri yüzyılları Allahın lütfuyla aşıp günümüzü de aydınlatmaya devam ediyor.
muhabbetle...
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

ES SELAM Resûlullah Sallallahü Aleyhi ve Selem efendimize ve dUYup UYan BİZlere Olsun İNŞAALLAH!


Değerli kamuran kardeşim, orada olmanıza çok sevindim ve çok duygulandım. Bakın ne güzel bir tevafuk sizinlede ÖZ YUVAmızda tanış olduk. Demiştiniz ki ‘’SEYİR DEFTERİ’’nde nur-ye ; ‘’Sanki bir şeyi bilmemi, farketmemi istiyormuşsun gibi bir his daima galip geldi. Neden öyle hissettiğimi bilmiyorum.’’

Kıymetli kardeşim bunun akılla izahi yoktur. Siz nerde ben nerde yaşıyorum sanal ortamda sadece takma adlarımızla birbirimizi tanımaktayız. AYNı kaynaktan beslenme gayreti gösterenlerde BİZ BİR-İZ şükürler olsun.

O zamanlar İLİM yuvalarında olmak için bir AH! etmiştim. Ünv. eğitimi almamıza şartlar müsait olmamıştı. Bu durumdan da içimizde hep bir ukde kalmıştı. HAMD OLsun ki İKRAM etti MUHAMMEDİNUR ÖZ YUVAmızdayız.

Şunu da kardeşlerimle paylaşayım ki okul yıllarımda ben çok zeki başarılı bir öğrenci değildim. Sadece çok GAYRETliydim. Bunuda bu yüzden ifade ediyorum ki ZOR YOLda GAYRETimiz gerekmekteydi.
Sizinde dediğiniz gibi pek çok yabancı bilim adamının yorumlarını okumuştum. ve üzüntüde duymuştum Mubarek zatlarımızın eserlerine sahip çıkamayışımıza. o yıllarda Ekrem Demirli ve Dr. Erol kılıç beyleri 118 den ünv ve ev Tel. ulaşmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Kendilerinden ''KİBRİT-İ AHMER'' hakkında bilgi alacaktım. Anlatımlarını yapıyorlar ‘' KİBRİT-İ AHMER’’e gelince ''Ehl'i anlar!'' deyip noktayı koyuyorlardı. Daha sonrasında maddi imkanlar elvermediği için FUSUSU'L-HİKEMİ ciltlerini alamadım. daha sonrasında 2 kere özel sadece bu bilgiye ulaşmak için Bursadaki kitapçılara gittim. Kadının tutkusu olan çarşı alışveriş ve gezişlerinin esintilerinden korunmak için ettiğimiz duaların sonucunda o yöne bakmadan Rabbim bu duruma şahid şükürler olsun. Kitapçıya girdim sordum. Kibrit'i- Ahmer'in peşinde diye bir eser vardı onu söyledi. Kitapçıya burada uzun kalabilir miyim? sakıncası var mı? diye belirttim. Raflarda pek çok kitabı inceledim. İbn’i-Arabi k.s hz. NEFİS TERBİYESİ eseriyle, Toshihiko İzutsu'nun Anahatar-Kavramlarını aldım.
Bunları anlatma sebebim kardeşlerimize hizmet amaçlıdır. Her canlıya Rabbü’l-Alemin kabı kadarınca verileri veriyor. Bize düşen ise bu İP uçlarını değerlendirmekte ki GAYRETimiz neticesinde NASİP olanın ANLAşılmasının, KISMETe dönüştürülmesini sağlamak ve NARda pişirileni, NURda yiyebilmek. O yıllar KENDİMİ TEMİZLEME süreçlerinin en çetin zamanlarıydı ve YOL arkadaşım rahmeti bol olsun HATİCE YILDIZım vardı. Ev hanımı olan birisinin TASAVVUF bilgileriyle yakınlığı olmadan RABBimin eğiticiliği ve öğretiçiliği ile kendimi eve kapatmış halde sürekli okuma ve not almakla meşguliyetlerim gözümün önüne geldi. ARAYIŞların ardı arkası kesilmiyordu. gÖZümün Önündekileri Niye-Neden ve Niçin göremiyordum. EVVELü-AHİRü-ZAHİRü ve BATIN Olanı nasıl SEYR edecektim. CAN DOSTum acele etme gün gelecek dağınık kareler yerlerine oturacak ve İDRAK edebileceksin diyordu! Kişi önce İSTİDATını koyacak ortaya der ya KUL İHVANİmİZ ÜSTAD muhakkak gönderiliyor hamdolsun.

Aldığım kitapların anasayfalarına kırmızı kalemle daire içine aldığım şu iki kelimeyi yazmıştım. Ondan sonra ki zamanlarda ilerleme azminde olmaya çalıştım.

KİBRİT-İ AHMER ve
MÜTEKELLİM(KÜN)= (El-Mütekellim)


MÜTEKELLİMÎN olan Hazretlerin eselerindeki bereketlerden istifade edebilmek için SADAKAT ve SAMİMİYET İpine sımsıkı BAĞlanmak gerekmekteydi. SABRın SELAMETi YAŞAnabilmesi için!

MUHAMMEDİ MuHABBetlerimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Davut El Kayseri

Mesaj gönderen nur-ye »



Resim

HAYAT SUYU!
Davud el Kayseri'ye kulak ver!
Davud Kayseri bilginin kaynağını ve gerçek sevgiyi anlatıyor
21 Eylül 2009 Pazartesi 10:00

Davud el-KayseriDavud el-Kayseri'nin Risâle fî ma’rifeti’l-mahabbeti’l-hakîkiyye ve El-İlmü'l-Ledünnî isimli risaleleri Prof. Dr. Mehmet Bayraktar tarafındanLedünni İlim ve Hakiki Sevgi adıyla Kurtuba Kitap'tan yayımlandı. Kurtuba Kitap yayınevince yine Mehmet Bayraktar’ın daha önce yayımlanmış olan Davud Kayseri isimli doktora tezi de yeniden basıldı.

Kayserili Davud bize varoluş veren şeyin “bağışlanan bilgi” olduğunu, bu bilginin sevgiyi netice verdiğini ve bu sevgiyle hem alemi, hem insanları sevmeyi bellediğimizi, bunun da bizi Allah’a ulaştıracağını, söyler.

Resim

Din ve milletin şerefi!

Davud el-Kayseri, İbn Arabi'ye bağlanan tasavvufi düşüncesiyle Osmanlı'nın en büyük alimlerinden biridir. Ona "din ve milletin şerefi" anlamına gelen "şerefü'd-din ve'l-mille" lakabı verilmiştir. Ekberi ekolün sürdürücülerinden biri olan Davud Kayseri, İbn Arabi Okulu'nun Anadolu'da ulema nazarında da, halk arasında da tanınmasını, Osmanlı ve İran başta olmak üzere bütün İslam dünyasında etkili olmasını sağladı. İranlı düşünür, mürşid Kaşani’nin onun üzerindeki etkisi de hayli büyüktür ve onun hocasıdır. Davud Kayseri’nin astrofizik ilminde hayli önemli görüşler ileri sürdüğü yakın zaman araştırmalarıyla anlaşılmaya başlanmıştır [Tabiatın enerjiden meydana geldiği görüşünü savunan ilk kişidir. Kainata “küll unsur”, suya beyaz atom, varlıklara sabit öz, der. Yeni bir fiziki zaman anlayışı savunur].

Resim
Davud el-Kayseri

Osmanlı eğitim sisteminin banisi sayılır. 1330’da Orhan Gazi’nin çağrısı üzerine İznik'e gelerek yeni yapılan medreseye Baş Müderris (Müderris-i ‘Amm) oldu. Hayatının sonuna kadar burada Talebe yetiştirdi ve Eserler yazdı.

6. asırdan bu yana İslam Düşüncesindeki önemi ve tesiri hala devam etmekteyse de günümüzde fazlaca tanındığı söylenemez. Zamanımız ilim erbabının da onu yeterince tanıyıp, değerlendirebildiği ve ondan istifade edebildiği [birkaç istisna dışında; makaleler, anma programları vb.] söylenemez. En önemli eseri yazdığı Füsus şerhidir [Matlau Husûsı'l-Kilem fî Meânî 'Fusûsu'l-Hikem]; Hasan Şahin, Turan Koç ve Seyfullah Sevim tarafından yapılan tercümesi ile birlikte 1997’de Kayseri Belediyesi tarafından yayınlanmıştır.

Davud el-Kayseri1350 yılında vefat eden Kayserili Davud İznik'te medfundur. KabriDavudi Kayseri Çınarı olarakta bilinen İznik Topkapı kapısının yakınındaki 1252 yıllık Topkapı Çınarı yanındadır. [Çınarın mahkemede Eşrefoğlu Rumiye şahitlik ettiği söylenir. Malumdur Davudi Kayseri ve Eşrofoğlu Rumi İznik’te komşudurlar.] Kabrinin hemen yanında evi bulunan, adeta Davud Kayseri’nin türbedarı haline gelmiş Nigar Teyze’nin anlattıklarına göre naaşı bu çınarın kolları arasında bulunmuştur. Nigar Teyze; “sanki çınarın kolları bir kundak gibi onu sarmalamıştı” diyor.

Ledünni İlim ve Hakiki Sevgi kitabını oluşturan risaleler daha önce Mehmet Bayraktar tarafından Resail ismiyle Davud Kayseri’nin sekiz risalesinden oluşan bir kitap olarak 1997’de Kayseri Belediyesi’nce yayınlanmıştır.Kitap iki risaleden oluşuyor. “Birinci risalede Davud el-Kayserî Ledünnî İlmi (el-ilmü'l-ledünnî) konu edinmektedir; ikincisinde ise, Hakiki Sevgi (el-muhabbetü'l-hakîkîyye) kavramını ele almaktadır.

Resim
Davud el-Kayseri

İlim su gibidir

Davud el-Kayserî Ledünnî İlmi “Hayat Suyu” sembolüyle anlatmıştır. Çünkü ilim, su gibidir. Nasıl hayatın ve canlılığın kaynağı su ise, ilim de bütün varlığın kaynağıdır. Allah, varlığı ilmiyle yaratmıştır. Hayatın ve varlıkların sırrı ilimde ve suda çözülmüştür. Bu sırra vakıf olmak için Hızır gibi bu hayat suyundan içmek gerekir; yani başka bir ifadeyle ledünnî ilme sahip olmak gerekir. İnsanı gerçek manada, Hızır'ın durumu gibi, hem ruhen, hem de bedenen ölümsüz kılan şey, hayat suyu veya ledünnî ilimdir.

Davud el-KayseriDavud el-Kayserî'ye göre, sevgi bilginin neticesidir. Dolayısıyla bilgi, sevgiden daha öncelikli ve önemlidir. Allah'ı sevmek demek, O'nu hakkıyla bilmek ve gereği gibi kulluk etmek demektir. Diğer varlıkları sevmek, onların varlıklarını ve haklarını korumak demektir. Sevginin, sözde kuru sevgi olmaması için hakiki sevginin neticelerini göstermek gerekir. O halde hakiki sevgi son tahlilde çıkarsız sevgidir. Bu da Allah için sevgidir. “

Resim

Davud Kayseri’nin İbn Arabi’yi anlmak için ve sadece onun bir takipçisi olarak okunması pek doğru görünmüyor. Onun İbn Arabi’ye bakışı, anlama usulleri bile farklıdır. Peygamber ve velilerce ulaştırılan bilgiyiilm-i ledün olarak görmesi, ilm-i ledün’ün de insana ebedi hayatı bahşeden hayat suyu (maü’l-hayât/âb-ı hayât) olduğunu söylemesi, alemle insan arasında kurduğu bağlar, sevgiye bağlı varlık anlayışıyla ileri sürdüğü ayrıksı düşünceler bunların sadece birer örneğidir. Mısır, Şam, İran ve Endülüs düşüncelerini birleştiren merkezi bir şahsiyettir Kayserili Davud. Eserleri yayınlanıp, hakkında ciddi çalışmalar yapılabildikçe onun kendine özgü düşünceleri olan, özgün ve orijinal bir düşünür olduğunu daha iyi anlayacağız.

Alıntıdır.
Resim
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön