EDEP YA HU!...

Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

EDEP YA HU!...

Mesaj gönderen Hakan »

EDEP ya hu !!!

Terbiye manasında da kullanılan edep'e anlam olarak bakacak olursak en genel manası söz ya da davranışların adaba uygun şekilde kontrol altında tutulmasıdır. Bu anlamda alimin yanında susmak ilim talep edenin yanında bildiğin kadarıyla konuşmak edeptir. Evet oturmadan kalkmaya gülmeden ağlamaya kadar tüm davranışların yerli yerinde yapılmasına denir edep.



İslam dini müspet ilimlere teşvik ettiği gibi ruhun terbiyesini de ihmal edilmemesini tavsiye etmiştir. Bunun içindir ki her medresenin yanına ruhu terbiye için mutlaka bir tekke yapılmıştır. İnsanı Kâmil olma yollarını öğreten tekkelerin daha giriş kısmına "edep ya hu" yazısı konulmuş böylece olgun kişi olmanın ilk basamağının edebi ahlak haline getirmek olduğu vurgulanmıştır.

İslam alimleri edep'in olmadığı yerde iman ve ilimden bahsedilemeyeceğini ısrarla vurgulamışlardır. Evet hem dini öğrenmenin hem de ilmi öğrenmenin ilk basamağı edep'tir.



İlim meclisine uğradım kıldım taleb

İlim en gerideymiş illa illa edep



Edeptir kişinin daim libası

Edepsiz insan üryana benzer



Edep ehli ilimden hali olmaz

Edepsiz ilim okuyan alim olmaz



yazıma bir hayat hikayesini de katayım.... bakınız edep olmayınca dünyada kullar bile nasıl uzaklaşıyorlar insanda....



İNSAN OLMAK

Tayinini çıktığını öğreneli bir hafta olmuştu. İlk valilik denemesi olan şehrinden ayrılma düşüncesi hüzün veriyordu. Eşyaları kamyona yükleyen işçileri seyrederken birden dört yıl öncesini hatırladı. Kendinden önceki vali de bu lojmanda oturmuştu ve onunla bu evden taşınırken tanışmışlardı. El sıkışmaları bile ne kadar zor olmuştu. Evin içinde bir sürü insan onu uğurlamaya gelmişti , hatta ağlayanlar bile vardı. Oysa şimdi kendisi taşınıyordu ve eşi ve çocuklarından başka kimse yoktu. O bu düşünceler içinde iken kendinden önceki valinin de çok hürmet gösterdiği yaşlı istiklal savaşı gazisinin sesiyle irkildi. "Evlat" dedi , "nedir bu halin ? " ,"buradan ayrılmak biraz hüzün verdi" dedi vali. Hüznünün gerçek sebebini söylemediğini yaşlı gazi de anlamıştı. "Söyle evlat söyle senin bir şeye canın sıkılmış " dedi yaşlı gazi. Vali artık dayanamadı ve "dört yıldır buradayım bir sürü insanla tanıştım daha düne kadar etrafımda olan insanlardan şimdi hiç biri yok . oysa benden önceki vali taşınırken kalabalıktan evin içine girememiştim "dedi.



Yaşlı gazi ibretli bir gülümseme ile ;

- Bak evlat okumuşsun güzel mevkiler edinmişsin ama insanlara hep yukarıdan bakarsan , yanına gelene gülümsemezsen büyüğünü küçüğünü tanımazsan böyle olur. Valide olsan , padişah da olsan önce insan olmayı öğrenmelisin dedi.



Vali oldukça sarsılmıştı. Yaşlı gazi açık konuşmuştu. Yerinden kalktı yaşlı gazinin elinden öptü ve ikazından dolayı teşekkür etti. Sonra zorlada olsa gülümseyerek "vali olmanın her şey olmadığını anladım. Bundan sonra insanların yanında hareketlerime daha dikkat edeceğim "dedi. İyi bir insan olursan insanlar arasında sevilirsin dedi yaşlı adam ve aheste adımlarla oradan ayrıldı.



Edep Tacı

Edep bir tac imiş Nur-u Hüda'dan

Giy ol tacı, emin ol her beladan...



Mevlâna Celaleddin Rumî k.s. Hazretleri, Mesnevî'sinde şöyle diyor:

"Allah'tan edebe muvaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse Allah'ın lütfundan mahrumdur.

Edep'i olmayan yalnız kendine kötülük etmiş olmaz. Belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur.

Nasıl mı? bir misal aktarayım: Alışverişsiz, dedikodusuz ilâhi sofra gökten iniyordu.

Musa a.s. kavmi içinde birkaç kişi terbiyesizce, "hani sarmısak, mercimek?" dediler.

Ondan sonra gökyüzünün sofrası, ekmeği kesildi. Ekme, bel belleme, orak sallama kaldı.

Sonra İsa a.s. şefaat edince Hak, yemek sofrası ve tabaklarla ganimetler gönderdi.

Yine küstahlar edebi terkederek sofradan yemek artığını aşırdılar.

İsa bunlara yalvardı: "Bu devamlıdır, yeryüzünden kalkmaz.

Bir ulu kişinin sofrası başında kötü zanna düşmek ve harislik etmek küfürdür." dedi.

O rahmet kapısı, hırslarından dolayı bu görgüsüz dilencilerin yüzlerine kapandı.

İşte, zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zinadan dolayı da etrafa nice musibet yayılır.

İçine kasavetten, sıkıntıdan ne gelirse korkusuzluktan ve küstahlıktan gelir.

Kim dost yolunda pervasızlık ederse, erlerin yolunu vurucudur; namert odur.

Edepten dolayı bu felek nura gark olmuştur. Yine edepten dolayı melekler masum ve tertemiz olmuşlardır.

Bir melek olan Azazil de, yine küstahlık yüzünden kapıdan sürülmüştür."

Edep, nefsini tanıyıp haddini bilmektir.

Edep, kul olduğunu anlayıp Yüce Mevlâ'ya yönelmektir.

Edep, kibri kırıp tavazuya sarılmaktır.

Edep, fani dünyayı tanıyıp boş davaları bırakmaktır.

Edep, Cenab-ı Hakk'ın ve varlıkların haklarını güzel korumaktır.

Edep, hayalı ve vefalı olmaktır .

Edep, pişman olunacak şeyleri yapmamaktır.

Kısaca edep, güzel ahlâktır.

Güzel ahlâk ise, içiyle dışıyla doğru olmak ve bu doğruluk üzere yaşamaktır. Buna denge ve istikamet denir.

Dengeli olmak, devamlı aynı güzel hâli korumaktır. Acı tatlı bütün hallerde istikametini bozmayan, dost ve düşmana karşı dürüstlükten ayrılmayan kimse dengeli insandır. Denge, insandaki akıl seviyesini gösterir.

Velilerden Seriy es-Sakatî k.s. der ki: "Edep, aklın tercümanıdır." Bunun manası şudur: Herkes aklı kadar edepli olur. Edep'i kıt, ahlâkı bozuk olana hakiki manada akıllı denmez.

Rabbim bizleri edepten güzel ahlaktan ayırmasın...
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

DE, DOST!..

Resulullah AHD-Ü kavli
Sana sünneti a'mali
Ahlakı ile ahvali
HAK'tan hazır hidayettir...

RABB'ba rücu-üruc mi'racı
Nur'u MUHAMMED sıracı
Aşıklara TEVHİD tacı
Lütf-ü ihsan letafettir...

Sevgili sence güzelim
Sevenler! bence güzelim
RABB'ından önce güzelim
'Kendini bilmek' keramettir...

Huzur bul----Hal-i Hazır'a
Özün aç 'heran Nazır'a
ARİF'lerin kalbi 'HIRA'
Darü's selâm ---selâmettir...

İhvani'm EHL-İ BEYT ile
Resulullah yolu çile
Evvel-ahir---ALLAH bile
BÂTIN-ZÂHİR, zerafettir...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

SELAMÜN ALEYKÜM HAKAN KARDEŞİM

ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIM İSTİFADE ETTİK ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN

BULMAK-BİLMEK-ANLAMAK VE YAŞAMAK
İLİM - İRADE - İDRAK VE İŞTİRAK

MUHAMMEDİ TASAVVUF
EDEP YA HU! İLE =BAŞLAR

YOLCULUĞUMUZ : NEŞ'ET-İ DÜNYEVİYYE'DEN NEŞ'ET-İ UHREVİYYE'YE GEŞİŞ ÖZLEMİDİR.

EDEP YA HU!' YU HATIRLATTIN ALLAH(C.C) HİZMETLERİNİZDENDEN RAZI OLSUN

HOŞ OLUN HOŞ KALIN İNŞAALLAH
En son nur-ye tarafından 30 Eki 2007, 22:43 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Allah cc Muhammedinur ailesini Rasulullah sav. in hizmetinde daim kılsın. Tüm Dosd Muhammedilerin yürekleri var olsun. Gayemiz, gayretimiz, Allah cc muz, Rasulullah sav. imiz, kitabımızın bir olduğu gibi inşallah cennet bahçemizde bir olur... Allah yar ve yardımcımız olsun...
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

EDEP DİYE BİR HAL

Mesaj gönderen zahidzenderun »

EDEP DİYE BİR HAL


Sözlükler edep kelimesi için şu karşılıkları veriyorlar:

Terbiye, güzel ahlâk, iyi davranış; incelik, kibarlık, naziklik.

Utanma, çekinme, hicap, haya.


Kelimeler nasıl da aşina! Keşke bu kelimelerin anlattığı haller de o kadar aşina olsaydı...



Ve deyimlerimiz var edep üzerine:

Edep etmek: Utanmak.

Edebini takınmak: Terbiyeli olmak.

Edeplenmek: Uslanmak, nazik ve terbiyeli olmak.

Edep-erkân bilmek: Uyulması gereken yolu-yordamı bilmek, usül bilmek, terbiyeli hareket etmek.

Deyimler, toplumların insan ve hayat telakkilerinden asırlar boyunca süzülmüş billur damlalardır.

Ve aslında edep ve edepli olmak üzerine her bir deyimimiz, Allah Kelâmı’na ve Rasul yoluna aralanan bir kapıdır.



Kaygusuz Abdal ne güzel söylemiş:

Edepli ol can isen
Hakk’ı bil insan isen
Müştak-ı sultan isen
Var edep öğren, edep...





EDEBİN ARTMASI ALLAH’A YAKINLIĞI GÖSTERİR


Allah’ın sana yakınlığını, O’nun sana yakın olduğunu bilmekle anlarsın. Senin O’na yakınlığın, O’nun sana yakın olduğunu bilmekle olur.
Bunların hepsi, Allah’a karşı ubudiyette ve edep yolunda gitmekten başka birşey değildir.


Allah’a her nefeste yol vardır.

Fakat unutmamak lazımdır ki, her yolun başı edeptir. Şımarmamak lazımdır.
Buna göre, senin
edebinin artması, Allah’a olan vuslatını gösterir.



Edep bir tac imiş Nur-u Hüda’dan
Giy ol tacı, emin ol her beladan...




Mevlâna Celaleddin Rumî k.s. Hazretleri, Mesnevî’sinde şöyle diyor:

“Allah’tan edebe muvaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse Allah’ın lütfundan mahrumdur."

Edebi olmayan yalnız kendine kötülük etmiş olmaz. Belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur.


Nasıl mı?



Şu misali dinle:

Alışverişsiz, dedikodusuz ilâhi sofra gökten iniyordu.

Musa a.s. kavmi içinde birkaç kişi terbiyesizce, “hani sarmısak, mercimek?” dediler.

Ondan sonra gökyüzünün sofrası, ekmeği kesildi. Ekme, bel belleme, orak sallama kaldı.




Sonra İsa a.s. şefaat edince Hak, yemek sofrası ve tabaklarla ganimetler gönderdi.

Yine küstahlar edebi terkederek sofradan yemek artığını aşırdılar.

İsa bunlara yalvardı: “Bu devamlıdır, yeryüzünden kalkmaz.

Bir ulu kişinin sofrası başında kötü zanna düşmek ve harislik etmek küfürdür.” dedi.

O rahmet kapısı, hırslarından dolayı bu görgüsüz dilencilerin yüzlerine kapandı.




İşte, zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zinadan dolayı da etrafa nice musibet yayılır.

İçine kasavetten, sıkıntıdan ne gelirse korkusuzluktan ve küstahlıktan gelir.

Kim dost yolunda pervasızlık ederse, erlerin yolunu vurucudur; namert odur.




Edepten dolayı bu felek nura gark olmuştur. Yine edepten dolayı melekler masum ve tertemiz olmuşlardır.

Bir melek olan Azazil de, yine küstahlık yüzünden kapıdan sürülmüştür.



Edep, nefsini tanıyıp haddini bilmektir.

Edep, kul olduğunu anlayıp Yüce Mevlâ’ya yönelmektir.

Edep, kibri kırıp tavazuya sarılmaktır.

Edep, fani dünyayı tanıyıp boş davaları bırakmaktır.

Edep, Cenab-ı Hakk’ın ve varlıkların haklarını güzel korumaktır.

Edep, hayalı ve vefalı olmaktır.

Edep, pişman olunacak şeyleri yapmamaktır.

Kısaca edep, güzel ahlâktır.

Güzel ahlâk ise, içiyle dışıyla doğru olmak ve bu doğruluk üzere yaşamaktır.

Buna denge ve istikamet denir.

Dengeli olmak, devamlı aynı güzel hâli korumaktır. Acı tatlı bütün hallerde istikametini bozmayan, dost ve düşmana karşı dürüstlükten ayrılmayan kimse dengeli insandır.

Denge, insandaki akıl seviyesini gösterir.



Velilerden Seriy es-Sakatî k.s. der ki:

“Edep, aklın tercümanıdır.”

Bunun manası şudur:

Herkes aklı kadar edepli olur. Edebi kıt, ahlâkı bozuk olana hakiki manada akıllı denmez.



(ALINTIDIR)
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

GÜZELİM

Mesaj gönderen nur-ye »

EDEP SENCE GÜZELİM ,

EDEP-ERKAN BİLMEK BENCE GÜZELİM.

RABB'INDAN ÖNCE GÜZELİM

'KENDİNİ BİLME' İŞİDİR GÜZELİM


'KENDİNİ - BİLMEK' KERAMETTİR GÜZELİM


DENGE SENCE GÜZELİM

İSTİKAMET BENCE 'ÖZ'E YOLDUR GÜZELİM

EDEP AKLIN TERCUMANIDIR GÜZELİM

CAN- İNSAN EDEP YA HUU! GÜZELİM!


28 /10/2007 ( ALINTI DEĞİLDİR)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Resim
ZEVK 648
Resim

Sarar çepeçevre bizi, eşya ve olay zinciri
Edebsiz gelişen ilim, imansız İblis yolu olur

Zuhurattan öze dönüş, hak Aşkı bulduran biri
İnsan, İlim-Akıl-Aşkla Arşta Muhammedi bulur... (sav)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Edep - Haya - İffet
Sual: Edebin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır) buyuruldu.

Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayasından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı. Hadis-i şerifte, (Resulullahın hayası, bakire İslam kızlarının hayasından çoktu) buyuruldu. (Buhari)

İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görüşemesem üzülürüm) buyurdu

Her zaman her yerde edepli, hayalı olmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte, (Hayasızlık insanı küfre düşürür) buyuruldu. Haya, bir binayı tutan direk gibidir. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayasız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâdan haya edin! Allah’tan haya eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.) [Tirmizi]

(Haya, baştan başa hayırdır.) [Müslim]

(Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır.) [İbni Mace]

(Hayasız olan hep kötülük eder.) [İbni Mace]

(Hayasız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.) [Deylemi]

(Haya ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider.) [Ebu Nuaym]

(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir.) [Tirmizi]

(Haya imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da bozulur.) [İ.Maverdi]

(Haya imandandır. Hayasızın imanı yok demektir.) [İbni Hibban]

(İnsan, salih iki komşusundan utandığı gibi, gece gündüz kendisiyle beraber olan yanındaki iki melekten de utanmalıdır!) [Beyheki]

(Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez.) [Deylemi]

(Haya, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır. Cimrilik, fuhuş, çirkin sözlü olmak ise hayasızlıktan ve münafıklıktandır.) [Beyheki]

(İman çıplaktır, süsü haya, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi ameldir.) [Deylemi]

(Haya insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu.) [Taberani]

(Haya ile iman bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz.) [Hakim]

Dinimizde hayanın yeri çok mühimdir. Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir. Hadis-i şerifte, (Hayanın azlığı küfürdendir) buyuruldu. Hayasız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Haya, imanın esasındandır. Hayası olan Allah’tan utandığı için günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır. İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır. Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır) buyuruluyor. Hayasız olan mürüvvetsiz olur. Hazret-i Ebu Bekir, (Hayasız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir) buyurdu.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edenler arasında kötülüğün, hayasızlığın yayılmasını isteyenler ve sevenler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır.) [Nur 19]

Kadın erkek ilişkilerinde ve tuvalet için kullanılan kelimeleri aynen söylemek insanlığa uygun değildir, hayayı yok eder ve iyileri gücendirir. Böyle kelimeleri söylemek gerekince, açık olarak değil, kinaye olarak söylenir.

Allahü teâlânın nimetinde, nimeti vereni görmeli, daima Onun huzurunda olduğunu düşünmeli, mesela otururken, yatarken edebe riayet etmelidir. Yerken, içerken, konuşurken, okurken, yazarken ve her çeşit iş yaparken, bütün bunların Allahü teâlânın kudretiyle yapıldığını, bütün işlerde Onun emrine uyup yasak ettiklerinden sakınmayı düşünmelidir. Böyle düşünmek çok üstün bir ibadettir.

Mahrem konuları edeple sormak lazım
Bir kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, (Babamdan öğren) der. Babası da bilmezse, babasının, bilen birisine sorması gerekir. Babası yoksa, ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da öğrenip bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, (Bir kadının muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde sormak daha uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa, kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir. Bilenlerden bu konuları edep dairesinde sorması ayıp olmaz.

Hazret-i Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini sorarken utanması üzerine, Hazret-i Âişe validemiz, (Ensar kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men etmiyor) buyurdu. (Buhari)

Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır. Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, (Allahü teâlâ, hakkın anlatılmasından çekinmez) buyurmaktadır. (Tirmizi)

Aynı anlamda âyet-i kerime de vardır:
(Allahü teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.) [Ahzâb 53]

Sual: Bazı kimseler, müstehcen konuşuyor. Ayıp şeyler söylüyor. İnsanların ayıplayacağı çirkin işler yapıyor. Müslüman olan kimse, böyle şeyler yapar mı?
CEVAP
Hadika’da buyuruluyor ki:
Fuhuş, çirkin söz demektir. Haddi aşan her şeye fahiş denir. Buradaki manası çirkin olan işleri açık kelimelerle anlatmak, müstehcen konuşmak demektir. Cima için ve abdest bozmak için kullanılan kelimeleri söylemek böyledir. Bu kelimeleri söylemek fuhuştur. Çünkü bunları söylemek, mürüvvete ve diyanete uygun değildir, hayayı, utanmayı giderir ve başkalarını gücendirir. Cimayı, abdest bozmayı ve necaseti anlatmak gerektiği zaman, açık olarak söylememeli, kinaye olarak söylemelidir! Kinaye, bir şeyi, açık manaları başka olan kelimelerle anlatmaktır. Edepli olan, salih olan, fuhuş söylemeye mecbur olunca, kinaye olarak söyler. Mesela, Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, cima için lems [dokunmak] kelimesini söylemiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Fuhuş söyleyene Cennet haramdır.) [Ebu Nuaym]

Dinimizde hayanın, utanmanın yeri çok mühimdir. Hayası olan, Allahü teâlâdan utandığı için günah işlemekten çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. Açıktan günah işleyen kimse, hem insanlardan, hem de Allah’tan çekinmediğini gösterir. (Allah’ın bildiğini kuldan ne saklıyayım) demek doğru değildir. Gizli işlediği bir günahı başkalarına açıklamak doğru değildir, hayasızlıktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haya ve az konuşmak imandan, fahiş söz ve çok söz nifaktandır.) [Tirmizi]

(Kim, dünyada günahını gizlerse, Allahü teâlâ da, Kıyamette, o günahı herkesten saklar.) [Müslim]

(Bir günaha düşen, Allah’ın örtüsünü, onun üzerinde bulundurmalıdır!) [Müslim]

İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır. Haya da imandandır. Günah gizlenmezse, fasıklar bundan cesaret alır. (Falanca günah işliyor. Ben de işlesem ne çıkar?) diyebilir. Riya olmaması için ibadeti gizlemek caizdir. Onun için (Kabahat da gizli, ibadet de gizlidir) denmiştir.

Bunun gibi atasözlerinin çoğu bir hadis-i şerife dayanmaktadır. (Haya elbisesine bürünenin aybı görülmez. Duyulunca hoşlanılacak şeyleri yap! Kimsenin duymasını istemediğin ve duyulunca insanların hoşlanmıyacağı şeylerden kaç!) buyurulmuştur.

Haya, imanın esasındandır
Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir. Hayasız kimsenin küfre düşmesi kolay olur. Hadis-i şerifte, (Hayanın azlığı küfürdür) buyuruldu. (Hakim)

Hayasız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Haya, imanın esasındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haya, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır. Cimrilik, fuhuş, çirkin sözlü olmak ise hayasızlıktan ve münafıklıktandır.) [Beyheki]

(Fahiş ve çirkin sözlerden şiddetle kaçının! ) [Nesai]

(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, fahiş söz söylemez.) [Tirmizi]

(Cennet, fahiş ve çirkin söz konuşana haramdır.) [İbni Ebiddünya]

(Allahü teâlâ, fahiş ve çirkin söz söyleyeni sevmez.) [İbni Ebiddünya]

Görüldüğü gibi, hayanın iman ile, hayasızlığın da imansızlık ile alakası büyüktür. İnsanlardan utanan kimsenin, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır. Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır) buyuruluyor. Hayasız olan mürüvvetsiz olur. İnsanları, böyle kimselerin zararından sakındırmak için onların gıybetini yapmak caizdir. Hadis-i şerifte, (Haya cilbabını [örtüsünü] üzerinden atanları gıybet etmek günah olmaz) buyuruldu. (Haraiti)

Yalnız iken de Allah’tan haya etmeli
Evde kimse yok iken de, çıplak durmak günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalnızken de, avret yerinizi açmayın! Zira yanınızda hiç ayrılmayanlar [hafaza melekleri] vardır. Onlardan utanın ve onlara saygılı olun.) [Eşiat-ül-lemeat]

(Avret yerlerinizi örtün! Yalnız iken de Allahü teâlâdan haya edin!) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ hayayı ve örtünmeyi sever. Öyle ise yıkanırken avret yerinizi örtün.) [Ebu Davud]

(Gece guslederken avret yerini açmaktan sakının. Eğer sakınmayan çıkar da, onda delilik alameti görülürse, kendisinden başkasını suçlamasın.) [Hakim.]

Avret yerini açmak veya başkasının avret yerine bakmak büyük günahtır. Hamama, kaplıcaya, denize gidenin diz ile göbek arasını ve dizlerini de örtmesi farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Erkeğin göbek ile dizleri arası avrettir.) [Ebu Davud]

(Uyluk avret yeridir.) [Buhari, Ebu Davud, Tirmizi]

(Avret yerini açmak büyük günahtır.) [Hakim]

(Erkek, erkeğin; kadın, kadının avret yerine bakması helal olmaz.) [Müslim]

(Evlerin en kötüsü hamamdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Tedavi veya kirden temizlenmek için girecek olan örtülü girsin.) [Taberani]

(Allah’a ve ahirete inanan hamama peştamal ile örtülü girsin!) [Nesai]

(Avret yerini açana ve başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]

(Din kardeşinin avret yerine kasten bakanın kırk gecelik namazı kabul olmaz.) [İ. Asakir]

Aşık olmak günah mı?
Sual: Günah işlememek şartı ile birini sevmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Sevgi, insanın elinde olmayan bir duygudur. İffeti, yani namusu korumak ve günah olan işlerden kaçmak şartı ile birisine karşı sevgi duymakta mahzur yoktur. Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.) [Hakim, Hatib]

(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allahü teâlâ affedip Cennetine koyar.) [İbni Asakir]

Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah işlememeye sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi insanı kör ettiği için, insanın kendisini günah işlemekten alıkoyması zordur. Zor olan işleri başarmanın sevabı da büyük olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir.) [Deylemi]

İffetlinin eşi de iffetlidir
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Aklı dinlemeyen, en çok ona isyan eden şehvettir. İnsanların, başkalarının ayıplamaları gibi sebeplerle bu şehvetten kaçınmaları faydalı ise de, büyük sevap alamazlar. Fakat günah işlemek için bütün imkanlara sahipken, ortada hiçbir korku yok iken, sırf Allah rızası için, Allah’tan korktuğu için şehvetine esir olmazsa, ona mani olursa, en büyük fazilete kavuşur. Bu derece sıddıklar, şehidler makamıdır.) Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Haya, iffet, dile hakimiyet ve akıl, imandandır. Böyle kimselerin ahiret arzusu çoğalır, dünya hırsı azalır. Cimrilik, müstehcenlik, çirkin sözlülük, hayasızlıktan, nifaktan ileri gelir. Böylelerinde dünya hırsı çoğalır, ahiret arzusu azalır.) [Beyheki]

Erkekler, iffetsiz olursa, yakınları da kötü yola düşebilir. Peygamber efendimiz, (Siz iffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur) buyurdu. (Taberani)

İbni Neccarın bildirdiği (Zina eden, aynı şeye maruz kalır) mealindeki hadis-i şerif, iffetli olmayanın yakınlarının da, iffetsiz olabileceğini göstermektedir. İffetli olmaya gayret eden bunu başarır. (İffetli olmak isteyeni Allahü teâlâ iffetli kılar) hadis-i şerifi buna delildir. (Hakim)

Gayrı meşru işler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Ahirette ise, azabı çok şiddetlidir. “Ben ölmem” veya “Cehennem ateşi bana zarar vermez” diyen varsa, dilediği kötülüğü işlesin! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!) [Eyyühel veled]

Öleceğine inanan ve öldükten sonra başına gelecekleri düşünen, kötülük işleyebilir mi?

İffetli olmak için
İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir?

İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte,
(İnsanın dini arkadaşının dini gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi)

Şu halde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hakim]

İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir?

Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberani]

(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.) [İbni Asakir]

Asaletin önemi
Asalet, diğer hasletlerle birlikte olursa kıymetlidir. Herkes Âdem aleyhisselamdan gelmiştir. Her iyi kimsenin çocukları iyi olur, her kötünün çocukları da kötü olur diye bir kaide yoktur.

Hazret-i Âdem’in ve Hazret-i Nuh’un oğlunun biri kâfir olmuştur. Nuh aleyhisselam ile Lut aleyhisselamın hanımı kâfir idi. Ebu Cehil kâfirinin oğlu ise, insanların en üstünlerinden, yani sahabi idi. Peygamber efendimizin öz amcası Ebu Leheb kâfir idi.

Ana-babanın günahkâr olmasından dolayı, çocukların da iyi bir insan olamıyacağı anlamını çıkarmak çok yanlıştır. Allahü teâlâ, kötüden iyi, iyiden kötü yaratır. Kur'an-ı kerimde birkaç yerde,
(Ölüden diri, diriden ölü çıkarır) buyuruyor. (A.İmran 27)

İslam âlimleri bu âyet-i kerimeyi açıklarken, (Kâfirden müslüman, müslümandan kâfir yaratır) buyurmuşlardır. Bunun için, soyundaki kimselerin kötü olması, kendisinin de kötü olacağını asla göstermez. Hepimiz Âdem aleyhisselamdan geldik. Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Allah indinde üstünlük ancak takva iledir.
(Allah indinde en üstününüz, Ondan en çok korkanınızdır) buyuruluyor. (Hucurat 13)

[Takva ehli olmak, Allah’tan korkup dinin emirlerine uymak ve yasak ettiklerinden kaçmak demektir.]

Güzel huy bir asalettir
Muteber olmayan bir kitapta diyor ki:
(Asalet olmayınca, verilen terbiyenin fazla tesiri olmaz. Bakırı ne kadar silip parlatsanız, üç gün sonra gene kararmaya başlar. Suni parlaklık kısa bir zaman devam edebilir. Altın hiçbir zaman pas tutmaz. Silmezseniz bile parlaklığını yine muhafaza eder. Şu hadise, asaletin ne kadar önemli olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.)

Kitap muteber olmadığı gibi, bu fikir de, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere aykırıdır.

Bir kimse, asil bir aileye mensup olmasa da, güzel huylu ise, dindar ise, onun için güzel huyu ve dindarlığı asaletten çok kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Güzel huy gibi asalet olmaz.) [İbni Mace]

(Kadın, malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için nikah edilir. Sen dindar olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari]

Nasihat ile asaletsiz insan da terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]

Asaletsiz olanı da terbiye etmek mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurur muydu? (İbni Lal)

Hazret-i Lokman’a sordular:
- Edep, asalet, mal ve ilimden hangisi daha üstündür?
- Edep asaletten, ilim maldan hayırlıdır.
Oğlu, Hazret-i Lokmana sorar:
- En iyi haslet nedir?
- Dindar olmaktır.
- Peki babacığım, bu haslet iki olursa?
- Dindarlık ve mal sahibi olmak.
- Üç olursa?
- Dindarlık, mal ve haya.
- Dört olursa?
- Dindarlık, mal, haya ve güzel ahlak.
- Beş olursa?
- Dindarlık, mal, haya, güzel ahlak ve cömertliktir.
- Altı olursa?
- Oğlum, bu beş haslet kimde olursa, o kimse takva ehli, temiz bir kimsedir, Allahü teâlânın dostudur, şeytandan uzaktır.

İffetin önemi
Allahü teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Bu imtihanı kazanan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların iyi veya kötülüğü, daha çok iffet işinde belli olur.

Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini koruyabilene, büyük mükafatlar vaat etmiş, iffetini korumayana da, Cehennem azabını göstermiştir. Allahü teâlâ, iffetsizleri, adam öldüren bir katil ile bir tutmaktadır. Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki:
(Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet eder.) [Müminun 1-8]

İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir köpeğin itibarı kadar yoktur. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, itibarsızdır. Fakir ve namuslu bir kadın ise, her zaman itibarlıdır, saygıya layıktır.

Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, kavgalar, kıskançlıklar, özetle bütün fenalıklar, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin kötülüklerini bildikleri halde, kendilerini bu kötü yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, insanları alıkoyacak çareler vardır. Bu; terbiye ve ahlak meselesidir.

Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev oluyor. Allahü teâlâdan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı bilmek için, Onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.

Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste, komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz.

Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahluk olarak, ahlaksızların elinde bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir. Bu zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan evlilik, çok zaman mutluluk getirmez.

İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir. Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna kadar dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında, yenilebilir. Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç yoktur. Halbuki, o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. (Göz görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması zordur.

İffet; bir genç kızın veya kadının, değer biçilemeyen bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek bütün şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, âdi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızı, kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır.
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen evlendiriniz!) [Tirmizi]

Görülüyor ki, kadını, kızı küfvüne, yani dengine vermek gerekir.

Küfv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir.

Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir. Küfv olmak, erkeğin salih müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin olmasını, apartman sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa çıkmaması gerekir.

Namuslu olmanın önemi
İffet, yani namus ne kadar önemli ise, namussuzluk da o kadar kötüdür. Namusun önemi hakkındaki hadis-i şeriflerin birkaçı şöyledir:
(İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]

(Zinadan korunan müslüman Cennete girer.) [Beyheki]

(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni Asakir]

(Başkasının karısını kızını ayartan bizden değildir.) [Hakim, İ. Ahmed]

(Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer.) [İ. Hibban]

(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Doğru konuşan, verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.) [İ.Ahmed]

(Haya on kısımdır. Dokuzu kadında, biri erkektedir) hadis-i şerifinde de bildirildiği gibi, kadınların hayası erkeklerden çoktur. Öyle olmasaydı, çok çirkin işler meydana çıkardı. Din düşmanları bunu bildikleri için, daha çocukken kadınlardan hayayı kaldırmaya çalışıyorlar. Hayasız bir toplum meydana getirmeye çalışıyorlar. Müslüman kadını hayalı olmaya devam etmelidir. Hadis-i şerifte,
(Haya güzeldir, fakat kadında daha güzeldir) buyuruldu. (Deylemi)

Eşini kıskanmak
Sual: Karı-kocadan birinin eşini kıskanmasında bir sakınca var mıdır?
CEVAP
Bazıları eşini kıskanmayı ayıp gibi, çağ dışı gibi göstermeye çalışıyorlar.
Gayur olmak, yani namusunu korumak için, meşru hudutlar içinde kıskançlık göstermek dinimizin emridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]

(Allahü teâlâdan daha gayuru yoktur ve bunun için fuhşu yasaklamıştır.) [Buhari]

(Namus gayreti imandan, kadın-erkek bir arada eğlenmek de nifaktandır.) [Deylemi]

Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Deyyuslar için hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Cenneti yaratınca, “Cimri sana giremez, deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi]

(İçki içene, ana-babasına asi olan kimseye ve deyyusa, Cennete girmek haramdır.) [İ. Ahmed]

Bu büyük günahları işleyen kimsenin zerre kadar da olsa imanı varsa, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete gider. Fakat günahlar insanı küfre sürüklediği için, bu günahlara devam etmek büyük felakete yol açar.

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir an önce tevbe edip günahlardan sıyrılmalıdır. Tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur.

Kadının, kocasını da kıskanması normaldir. Fakat kıskançlığıyla meşru sınırı aşmamalıdır.
(Allahü teâlâ, kıskançlığı kadınlara ve cihadı erkeklere yükledi. Hangi kadın, bu emre iman ederek sabrederse, şehid olan mücahid kadar sevap kazanır) hadis-i şerifinde de, kadınların sabır göstermelerine işaret buyurulmaktadır.

Sual: Hadis-i şerifte "Haya imandandır" buyurulmaktadır. İbadetlerini başkalarına göstermekten de haya etmek böyle midir?
CEVAP
İbadetlerini başkalarına göstermekten haya etmek caiz değildir. Haya, günahlarını, kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz vermekten ve emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktan [ehl-i sünnet kitaplarını yaymaktan] ve imamlık, müezzinlik yapmaktan, Kur'an ve mevlid okumaktan haya etmek caiz değildir. (Haya imandandır) hadis-i şerifinde, haya, kötü, günah şeyleri göstermekten utanmak demektir. Müminin, önce Allahü teâlâdan haya etmesi gerekir. Bunun için, ibadetlerini sıdk ile, ihlas ile yapmalıdır.

Buhara âlimlerinden birisi, sultanın oğullarının sokakta abes oyun oynadıklarını gördü. Elindeki asa ile bunları dövdü. Kaçtılar. Babalarına şikayet ettiler. Sultan, bunu çağırıp, sultana karşı çıkanın hapis olacağını bilmiyor musun dedi. Âlim, cevap olarak, Rahmana karşı çıkanın Cehenneme gideceğini bilmiyor musun dedi. Sultan, emr-i maruf yapmak vazifesini sana kim verdi dedi. Âlim, seni kim sultan yaptı cevabını verince, beni halife sultan yaptı dedi. Beni de, halifenin Rabbi vazifelendirdi dedi.

Sultan, sana Semerkand şehrinde emr-i maruf yapmak vazifesini veriyorum dediğinde, ben de kendimi bu vazifeden azlettim cevabını verdi. Bu cevabına hayret ettim, emir olunmadan, izin verilmeden vazife yaptığını söyledin. İzin verilince de, azlolunmanı istiyorsun dedi. Sen izin verince, sonra azledersin. Rabbimin verdiği vazifeden beni kimse azledemez dedi. Bu söz üzerine sultan, dile benden istediğini vereyim dedi. Gençlik hâlimi bana getir dedi. Bu iş elimden gelmez deyince, bana bir ferman yaz da, Cehennemdeki meleklerin reisi olan Malik, beni ateşte yakmasın dedi. Bunu da yapamam deyince, benim öyle bir sultanım var ki, her şeyimi Ondan istiyorum. Her dilediğimi ihsan etti. Bunu yapamam hiç demedi, dedi. Sultan, beni duadan unutma diyerek serbest bıraktı.

Edebi gözetmek
Sual: İmam-ı Rabbani hazretleri, (Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Allah’a kavuşamaz) buyuruyor. Burada Allah’a kavuşmak nedir?
CEVAP
Evliya olamaz demektir. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikir, fikirden [tefekkürden] üstündür.

Haddini bilmek
Sual: Edep ne demektir?
CEVAP
Edep, haddini bilmek, sınırı aşmamak demektir. Ailede, iş yerinde, toplumda herkesin bir sınırı vardır. Bütün sıkıntı ve geçimsizlikler, hep haddi aşmaktan kaynaklanır. Herkes haddini bilip, sınırı aşmazsa, mesela, evin hanımı da, erkek de, kendi sınırını bilip ona göre hareket ederse, o ev Cennet gibi olur. Cennet gibi olan evden ahirete gidenler de, elbette Cennete gider. Her hususta dinimiz ne emrediyor, onu öğrenip, ona göre hareket eden, haddini bilmiş, sınırı aşmamış olur. O zaman ne kavga, ne geçimsizlik, ne de savaş olur. Dünya, güllük gülistanlık olur. Herkesin sınırını ise, dinimiz bildirmektedir.
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

SELAMÜN ALEYKÜM HAKAN KARDEŞİM

GÜZEL BİR İLMİ---HAL OLMUŞ İSTİFADE ETTİK ELHAMDÜLİLLAH.

BİZLER ÖNCE SEVMEYİ ÖGRENMELİYİZ . SEVDİKTEN SONRA HER

YARATILANA SAYGI GÖSTERECEK VE SAYGI GÖRECEĞİZ.

DİNİMİZİN KURALLARINA GÖRE YAŞAYABİLİRSEK HADDİ AŞMADAN

SINIRIMIZI BİLEREK


SENİN DEDİĞİN GİBİ DÜNYA GÜLLÜK GÜLİSTANLIK OLACAK

MUHATABINA NE KADAR SAYGI GÖSTERİRSEN

O KADAR SAYGI GÖRÜRSÜN

SAYGI GÖSTERDİGİN SENİ SEVER

VE SENDE ONU SEVERSİN

HOCAMIN BUYURDUĞU GİBİ ;


ÜZME! ÜZÜLME! SEV ! SEVİL!

ALLAH (C.C) ÜZERİMİZE BEREKETİNİ ARTTIRSIN AMİN!
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Allah razı olsun. Herşeyin başı sevgi (muhabbet) tir. Buyurduğunuz gibi Allah cc için sevmek, sevilmek ne güzeldir. Herşeyi edebi, adabı içinde yapmak ve paylaşarak yaşamak ne güzel. Tabii ki güzeller güzeli Dosd Muhammed Mustafa sav. in ahlakıyla ahlaklanma çabası içinde olmamız da ayrıyeten güzeldir. Allah yar ve yardımcımız olsun. Rasulullah sav. in sevgisi daim olsun inşallah.
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Sual: İyi müslüman olmak için güzel ahlaklı olmak gerektiğini bildirdiniz. Güzel ahlaka nasıl sahip olunur?
CEVAP
Evet iyi bir müslüman olmak için güzel ahlaka sahip olmak, kötü ahlaktan uzak durmak gerekir. Ancak bununla dünya ve ahiret saadeti elde edilir.

Güzel ahlak, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Kötü ahlak da bunun tersidir. Yani cahil kalmak, edepsiz olmak, kötü insanlarla arkadaşlık etmekten hasıl olur. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Gerçekte sen büyük bir ahlak üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)

İyi insan, iyi ahlaklı insan demektir. Dinimiz iyi huylar edinmemizi, kötü huylardan kaçınmamızı emretmektedir.

Güzel ahlaka sahip kimselere gıpta etmek, onlar gibi olmaya gayret etmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nimete kavuşmuş olanlardan, tevazu gösterene ve kendini hep kusurlu bilene, helalden kazanıp, hayırlı yerde sarf edene, fıkıh bilgileri ile hikmeti [tasavvufu] birleştirene, helale harama dikkat edene, fakirlere acıyana, işlerini Allah rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmi ile amel edene ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun.) [Taberani]
Resim
Kullanıcı avatarı
ceylin
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 213
Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00

Mesaj gönderen ceylin »

hakan kardeş rabbm razı olsun . .. ...

rabbm yolundan ayırmasın
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/ucankuslar.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
ceylin
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 213
Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00

Mesaj gönderen ceylin »

Bismillahirrahmanirrahim velhemdulillehi rabbel alemin vassaltu vesselemu ale eşrefil mahlukati seyyinide nebine muhammed mustafa s.a.s


İffetli olan insandan 12 huy meydana gelir.....


1 - Hayâdır. Hayâ, kötü iş yapınca utanmaktır.

2 - Rıfktır. Rıfk, islâmiyete uymaktır. Kelimenin mânası, acımak, iyilik etmek demektir.

3 - Hidâyettir. İyi huylu olmaya çalışmaktır.

4 - Müsâlemettir. Fikirler ayrıldığı, sözler çoğaldığı zaman, münâkaşa etmemek, sertliği, bölücülüğü, ayırıcılığı istemeyip, uyuşmak, barışmak istemektir.

5 - Nefse hâkim olmaktır. Şehvet zamanında nefse uymamak, irâdesine hâkim olmaktır.

6 - Sabırdır. Kişi haramdan sakınıp, nefsin kötü arzularını yapmamaktır. Böylece, sonu pişmanlık olan lezzetlerden yüz çevirir. Sabr ikiye ayrılır: Biri, günah işlememek için sabr etmektir. Şeytan ve insanın kendi nefsi ve kötü arkadaşlar, insana günah işletmek isterler.

Bunları dinlemeyip sabr etmek çok sevaptır. Burada bildirilen sabr, işte bu sabrdır. İkincisi, derdlerin, belâların acılarına sabr edip, bağırıp çağırmamaktır. Çok kimse, sabr deyince, yalnız bu sabrı anlar. Bu sabr da sevaptır. Yâni sabrın ikisi de farzdır.

7 - Kanaattir. Nafakada, yâni yime, içme, giyinme ve barınacak yerde zarûret miktârına râzı olup, daha çok aramamaktır. Yoksa, verileni almamak demek değildir. Bu huya takdîr derler ki, kötü huydur. Aklın da, islâmiyetin de beğenmediği birşeydir. Kanaat ise, iyi ahlâktır. [Ölmemek, bir uzvu telef olmamak için lâzım olan şeye (Zarûret) denir. Nafaka için ve bedeni sıkıntıdan korumak için, lâzım olan şeye (İhtiyâç) denir.

İhtiyâcdan fazla olup, hoşa giden, tatlı olan ve insanın kıymetini, şerefini korumaya yarayan şeylere (Zînet eşyası) denir. Zînet eşyasını, övünmek, başkalarına gösteriş, üstünlük sağlamak için kullanmaya (Tefâhur) denir. Zarûret ve nafaka eşyasını te’mîn etmek farzdır. Nafakadan fazla olan ihtiyaç eşyasını, meselâ ilâc ve tabîb ücretini te’mîn etmek sünnettir. Zînet câizdir. Tefâhur haramdır.]

8 - Vekârdır. İhtiyâcları ve kıymetli şeyleri elde ederken sür’at ve acele etmeyip, yavaş hareket etmektir. Vekâr, ağır başlı olmaktır. Yoksa, fırsatı kaçıracak, menfaatini kaptıracak şekilde uyuşuk olmak değildir.

9 - Verâdır. İslâmiyetin haram ettiği ve haram şüphesi olan şeylerden sakınmak ve emrettiği şeyleri, herkese yarar işleri yapmaktır. Kusurlu ve gevşek olmaktan sakınmaktır.

10 - İntizâmdır. İşleri bir sıraya, düzene koyarak yapmaktır.

11 - Hürriyettir. Mâlı, parayı helâldan kazanmak ve iyi yerlere vermek, herkesin hakkını gözetmektir. Hürriyet, başı boş olup, her istediğini yapmak demek değildir.

12 - Sehâvettir. Parayı, mâlı, hayrlı, iyi yerlere dağıtmaktan lezzet almaktır. İslâmiyetin emrettiği yerlere seve seve vermektir. Sehâvet, cömerd olmak demektir. İyi huyların en yükseklerindendir. Âyet-i kerimelerle ve hadis-i şeriflerle medh olunmuştur.

Sehâdan birçok iyi huylar doğar. Bunlardan sekizi meşhûrdur:

1 - Keremdir. Herkese faydalı işleri, para yardımı yapmasını sevmektir.

2 - Îsârdır. Kendi muhtaç olduğu mâlı, muhtaç olan başkasına verip, yokluğuna kendisi sabr etmektir. İyi huyların çok kıymetlisidir. Âyet-i kerimeler ile medh olunmuştur.

3 - Aftır. Düşmandan veya suçludan intikam almaya, karşılığını yapmaya gücü yeter iken, yapmamaktır. Kötülüğe iyilikle karşılık etmek, aftan daha iyi olur. Beyt:

Kötülüklere karşı, kolay olur kötülük,
Kötülük yapanlara, iyilik yapmak merdlik!

4 - Mürüvvettir. Muhtaç olanlara, lâzım olan şeyleri vermektir. Başkalarına iyilik etmesini sevmektir.

5 - Vefâ’dır. Tanıdıklara, arkadaşlara geçim işlerinde yardımcı olmaktır.

6 - Müvâsâttır. Tanıdıkları, arkadaşları nîmetlerine ortak kılmak, iyi geçinmektir.

7 - Semahattır. Vermesi lâzım ve vâcib olmıyan şeyleri, seve seve vermektir.

8 - Müsâmeha etmektir. Terk etmesi lâzım olmıyan şeyleri, başkasına faydalı olmak için terk etmektir. Başkasının kabahatini görmemezlik demektir.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/ucankuslar.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Allah razı olsun. Allah cc Rasulullah sav. in edebinden ayırmasın inşallah...
Resim
Kullanıcı avatarı
ceylin
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 213
Kayıt: 15 Eki 2007, 02:00

Mesaj gönderen ceylin »

Hakan yazdı:Allah razı olsun. Allah cc Rasulullah sav. in edebinden ayırmasın inşallah...

ecmain inşşlh
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/ucankuslar.gif[/img]
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/colyuru_1.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Güzel sözler
Ahlak hakkında İslam âlimleri buyuruyor ki:

"Kötü ahlaklı, parçalanmış testiye benzer. Ne yamanır, ne de eskisi gibi çamur olur."
"Her binanın bir temeli vardır. İslam’ın temeli de güzel ahlaktır."

"Kötü ahlak, öyle bir fenalıktır ki, onunla yapılan birçok iyilikler fayda vermez. Güzel ahlak, öyle bir iyiliktir ki, onunla yapılan günahlar bile affa uğrar."

"Yükselen bütün insanlar ancak güzel ahlakları sayesinde yükselmişlerdir."
"Güzel ahlak güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir."

"Güzel ahlak, kimseyle çekişmemek ve kimseyi çekiştirmemektir."
"Güzel ahlak, eziyet vermemek ve meşakkatlere katlanmaktır."
"Güzel ahlak, genişlikte ve darlıkta insanları razı etmeye çalışmak demektir."

"Güzel ahlak, Allah’tan razı olmak demektir. Yani hayrı ve şerri Allah’tan bilmek, nimetlere şükür, belalara sabretmektir."

"Güzel ahlakın en azı, meşakkatlere göğüs germek, yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır."

"Güzel ahlak, haramlardan kaçıp helalı aramak, diğer insanlarla olduğu gibi aile efradıyla da iyi geçinip onların maişetlerini temin etmektir."

"Güzel ahlak, Yaratanı düşünerek, yaratılanları hoş görmek, onların eziyetlerine sabretmektir."

Bir müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı değildir. Herkese karşı güler yüzlü olmalıdır.

Hadis-i şerifte, Allah’a ve ahiret gününe iman edenin, misafirine ve komşusuna ikram etmesi, ya hayır söylemesi veya susması emredilmiştir. (Buhari)

Başkasının kötü ahlakından şikayet eden kimsenin kendisi kötü ahlaklıdır. Başkalarının kötülüklerinden bahsediyorsak, bu kendimizin kötü olduğunun alametidir. Güzel ahlak, eziyetleri sineye çekmektir.

Güzel ahlaklı olmanın alameti şunlardır
İnsaflı olmak, arkadaşlarının hatasını görmemek, hüsnü zan etmek, suizandan [kötü zandan] kaçınmak, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs germek, onlardan şikayetçi olmamak, hep kendi ayıp ve kusurlarıyla meşgul olmak, kendi nefsini kınamak, güler yüzlü olup, herkesle yumuşak konuşmaktır.
Güzel ahlaklı kimse, edeplidir az konuşur, hatası azdır, gıybet etmez, Allah için sever, Allah için buğzeder, emanete riayet eder, komşu ve arkadaşını korur. Bütün hasletlerin başı ise hayadır.

Hazret-i Hızır buyurdu ki:
(Güler yüzlü ol, hiddetlenme! Hep faydalı iş yap, az da olsa zararlı iş yapma! Lüzumsuz dolaşma, boş yere gülme, hiç kimseyi kusurundan dolayı ayıplama, günahların için ağla!)

Büyüklerden Ebu Osman El-Hayri’yi ziyafete davet ettiler. Davet yerine vardığı zaman kendine (Kusura bakma, çok insan geldi seni kabul edemeyeceğiz) dediler. Az gidince tekrar çağırdılar. Gelince tekrar, kabul edemeyeceklerini bildirdiler. Böyle birkaç defa çağırıp geri döndürdükten sonra (Biz seni denemek için bunu yaptık. Gerçekten güzel ahlaklıymışsın) dediler. Cevabında buyurdu ki: (Bu ahlak o kadar güzel midir? Bir köpeği de çağırsanız gelir, kovsanız gider.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Ahlakı güzelleştirmek
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ahlakınızı güzelleştiriniz) [İbni Lal]
(Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır.) [Hakim]

(Ya Rabbi senden, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak dilerim.) [Harâiti]
(Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.) [Beyheki]

(Güzel ahlak, büyük günahları, suyun kirleri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlak ise, salih amelleri, sirkenin balı bozduğu gibi bozar.) [İ. Hibban]

(Allahü teâlâ indinde kötü ahlaktan büyük günah yoktur. Çünkü, kötü ahlaklı bir günahtan tevbe edip kurtulursa, bir başka günaha düşer. Hiçbir vakit günahtan kurtulamaz.) [İsfehani]

(Bir kimse tevbe ederse, tevbesini Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ahlaklı kimsenin tevbesi makbul olmaz. Zira bir günahtan tevbe ederse kötü ahlakı sebebiyle, daha büyük günah işler.)
[Taberani]

(Güzel ahlak, senden kesilen akrabanı ziyaret etmek, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir.) [Beyheki]

(Din, güzel ahlaktır.) [Deylemi]
(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi ahlakça en iyi olanıdır.) [Tirmizi]
(Şüphesiz güzel ahlak, güneşin buzu erittiği gibi günahları eritir.) [Harâiti]

(Bir müslüman güzel ahlakı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.) [İ. Ahmed]

(Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlakı sayesinde en yüksek dereceye kavuşur.) [Taberani]

(Yumuşak davran! Sertlikten sakın! Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir.) [Müslim]

(Yumuşak davranmayan, hayır yapmamış olur.) [Müslim]
(En çok sevdiğim kimse, huyu en güzel olandır.) [Buhari]
(Yumuşak olan kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.) [Tirmizi]

(Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse insanlara kolaylık, yumuşaklık gösterendir.) [İ. Ahmed]

(Yumuşak olanlar ve kolaylık gösterenler, hayvanın yularını tutan kimse gibidir. Durdurmak isterse hayvan ona uyar. Taşın üzerine sürmek isterse hayvan oraya koşar.) [Ebu Davud]

(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi, ahlakça en iyi olanıdır.) [Tirmizi]

(Cennete götüren sebeplerin başlıcası, Allahü teâlâdan korkmak ve iyi huylu olmaktır. Cehenneme götüren sebeplerin başlıcası da, dünya nimetlerinden ayrılınca üzülmek, bu nimetlere kavuşunca sevinmek, azgınlık yapmaktır.) [Tirmizi]

(İmanı en kuvvetli kişi, ahlakı en güzel ve hanımına en yumuşak olandır.) [Tirmizi]

(İnsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur. [Nafile] İbadetlerle bu derecelere kavuşamaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağısına sürükler.) [Taberani]

(İbadetlerin en kolayı, az konuşmak ve iyi huylu olmaktır.) [İbni Ebiddünya]

(Şu üç şey bulunan kimsenin imanı kâmildir: Herkesle iyi geçinen güzel ahlak, kendini haramlardan alıkoyan vera, cehlini örten hilm.) [Nesai]

(Dünyada veya ahirette özür dilemek zorunda kalacağın söz ve hareketten uzak durmaya çalış!) [Hakim]

(Söz veriyorum ki, münakaşa etmeyen, haklı olsa da, dili ile kimseyi incitmeyen, şaka ile veya yanındakileri güldürmek için, yalan söylemeyen, iyi huylu olan müslüman Cennete girecektir.) [Tirmizi]

(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Konuşunca doğru söyleyen, verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.) [İ.Ahmed]

(Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Size gönderdiğim İslam dininden razıyım, [bu dini kabul edip, bu dinin emir ve yasaklarına riayet edenlerden razı olur, onları severim.] Bu dinin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dininizin tamam olduğunu her gün, bu ikisi ile belli ediniz!) [Taberani]

(Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huylu olmak, günahları eritir, yok eder. Sirke balı bozup yenilmez hâle soktuğu gibi, kötü huylu olmak, ibadetleri bozup yok eder.) [Taberani]

(Hak teâlâ yumuşak huyluya yardım eder, sert ve öfkeliye yardım etmez.) [Taberani]

(Yumuşak olan, kızmayan müslümanın Cehenneme girmesi haramdır.) [Tirmizi]

(Yavaş, yumuşak davranmak, Allahü teâlânın kuluna verdiği büyük bir ihsandır. Aceleci olmak, şeytanın yoludur. Allahü teâlânın sevdiği şey, yumuşak ve ağırbaşlı olmaktır.) [E.Ya’la]

(Kişi, yumuşaklığı, tatlı dili ile, gündüzleri oruç tutanın ve geceleri namaz kılanın derecesine kavuşur.) [İ. Hibban]

(Kızınca, öfkesini yenerek yumuşak davrananı Allahü teâlâ sever.) [İsfehani]
(Güler yüzle selam veren, sadaka verenin sevabına kavuşur.) [İ.E.dünya]

Bir kimse Resulullah efendimizden nasihat istedi, (Kızma, sinirlenme) buyurdu. Birkaç kere sordu, hepsine de (Kızma, sinirlenme) buyurdu. (Buhari)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Sual: İyi insan olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
İyi insan olmak için kâmil yani olgun müslüman olmak gerekir. Zaten müslüman, iyi insan demektir.
Allah indinde mümin çok kıymetlidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, öyle kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, Allah’ın âyetleri okununca, imanları kuvvetlenir ve yalnız Rablerine dayanıp güvenirler, namazı doğru kılar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden [Allah’ın razı olduğu yerlere] harcarlar.) [Enfal 2-3]

(Müminler, muhakkak kurtuluşa ermiştir. Namazlarını huşu içinde kılar, boş ve lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet ederler.) [Müminun 1-8]

(Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirir, verdikleri sözü bozmaz, Rablerinin rızasını isteyip sabreder ve kötülüğü iyilikle savarlar.) [Rad 20-22]

(Büyük günahlardan ve hayasızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlar ve işlerini aralarında istişare ederler.) [Şura 37,38]

(İnanıp hayırlı iş işleyen [mümin]lerin kötülüklerini, and olsun, örteriz, onları yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandırırız.) [Ankebut 7]

(Allah onların [müminlerin] kötülüklerini örter, onlara işledikleri şeylerin en güzellerinin karşılığını verir.) [Zümer 35]

(Allah, inanıp emirlerini yapan müminlere mağfiret ve büyük ecir vaad etmiştir.) [Feth 29]

(Elbette müminler kardeştir.) [Hucurat 10]

Müminlerle ilgili hadis-i şeriflerden bazıları da şöyle:
(Müslüman, elinden ve dilinden müslümanların emin olduğu kimsedir.) [Buhari]

(Mümin akıllı, basiretli, uyanıktır. Her işte Allah’ın rızasını gözetir. Acele etmez, ilim sahibidir, haramlardan kaçar.) [Deylemi]

(Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün. Onun her işi faydalıdır.) [Taberani]

(Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olup onun tedavisi ile meşgul olunduğu gibi, müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşmalıdır.) [Buhari]

(Mümin ülfet eder [iyi geçinir], ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyende hayır yoktur.) [Beyheki]

(Müminin yanına giren, güzel bir bahçeye girmiş gibi ferahlık duyar.) [Deylemi]

(Mümin lanet etmez, kötülemez, müstehcen konuşmaz ve hayasız olmaz.) [Hakim]

(Mümin arıya benzer; konduğu dalı kırmaz, oraya zarar vermez. Toplayıp bıraktığı eseri de güzeldir.) [Beyheki]

(Mümin, yumuşaktır, hafiftir. Munis bir deve gibi boyun eğer, "Ih" denince, yer sert olsa da çöker.) [Beyheki]

(Mümin sert değildir. Yumuşaklığından dolayı ahmak zannedilir.) [Deylemi]

(Mümin geçim ehlidir. Arkadaşına rahatlık verir. Münafık ise geçimsizdir, arkadaşına sıkıntı verir.) [Dare Kutni]

(Halkın elindekine göz dikmemek, müminin alametlerindendir.) [Dare Kutni]
(Komşusu kötülüğünden emin olmayan, mümin olamaz.) [Buhari]

(Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın.) [Harâiti]

Kime dinin emirlerini yapmak kolay gelirse, onun salih biri olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahirete ait istediğine kolayca kavuşur, dünyaya ait olana kavuşman zorlaşırsa, bil ki sen iyi bir hâl üzerindesin. Bunun tersi olursa kötü haldesin!) [Beyheki]
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Müslümanın vasıfları nelerdir
Sual: Allah’tan korkan müslümanın vasıfları nelerdir?
CEVAP
Allah’tan korkan bir kimse, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle çalışır. Hiç kimseye kötülük yapmaz. Kendine kötülük yapanlara sabreder. Yaptığı kusurlara tevbe eder. Sözünün eri olur. Her iyiliği Allah için yapar.

Kimsenin malına, canına, namusuna göz dikmez. Çalışırken, alış veriş ederken, kimsenin hakkını yemez. Herkese iyilik eder. Şüpheli şeylerden kaçınır. Makam sahiplerine, zalimlere yaltaklanmaz. İlim ve ahlak sahiplerine saygı gösterir.

Arkadaşlarını sever ve kendini sevdirir. Kötü kimselere nasihat verir. Onlara uymaz. Küçüklerine merhametli ve şefkatli olur. Misafirlerine ikram eder. Kimseyi çekiştirmez. Keyfi peşinde koşmaz. Zararlı ve hatta faydasız bir şey söylemez. Kimseye sert davranmaz. Cömert olur. Malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister.

Riyakârlık, iki yüzlülük yapmaz. Kendini beğenmez. Allahü teâlânın her an gördüğünü ve bildiğini düşünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır. Yasaklarından kaçar. İşte, Allah’tan korkanlar milletine, ülkesine faydalı olur.

Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, inananları şöyle tarif etmektedir:
(Rahim olan Allahü teâlânın kulları, yeryüzünde gönül alçaklığı ile vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller, onlara sataşacak olursa, bunlara [sağlık ve selamet sizin üzerinize olsun gibi] güzel söz söyler, [büyük bir yumuşaklık gösterirler.] Onlar geceleri secde yapar ve kıyâmda dururlar [namaz kılarlar.] Onlar, “yâ Rabbi, Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Cehennem azabı devamlıdır ve çok şiddetlidir. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır” derler. Bir şey verdikleri zaman, israf etmez, cimrilik de yapmazlar, ikisi ortası bir yol tutarlar. Kimsenin hakkını yemez, Allah’a şerik koşmaz, Ondan başkasına yalvarmazlar. Allah’ın dokunulmasını haram ettiği cana kıyıp, haksız olarak kimseyi öldürmez, zina etmezler. Bunlardan birini yapanın Kıyamette azabı kat kat olur, orada zelil ve hakir olarak ebedi bırakılır. Ancak, Allah, tevbe eden ve doğru iman eden ve ibadet ve faydalı iş yapanların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah, af ve merhamet sahibidir. Tevbe edip, amel-i salih işleyen, Allahü teâlâya [tevbesi makbul ve Onun rızasına kavuşmuş olarak] döner. Onlar yalan yere şahitlik yapmaz, faydasız ve zararlı işlerden kaçınırlar. Kendilerine âyetler okunduğu zaman, kör ve sağır davranmazlar, [dikkat ile dinleyip bu âyetlerle kendilerine yapılması emredilen şeyleri yaparlar.]) [Furkan 63-73]
Resim
Kullanıcı avatarı
Seleme
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 94
Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen Seleme »

Allah(cc)razı olsun.dua ve muhabbetle.
wesselam
[img][/img]
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

İyi huylu olmanın ve bunu muhafazanın yolu
Sual: İyi huylu olmak ve bunu muhafaza edebilmek için ne yapmalı?
CEVAP
İyi huylu olmak için ve iyi ahlakını muhafaza edebilmek için, salih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir. İnsanın ahlakı, arkadaşının huyu gibi olur. Hadis-i şerifte, (İnsanın dini, arkadaşının dini gibi olur) buyuruldu. Ahlakı bozan, şehveti harekete getiren kitapları okumamalı, böyle radyo ve TVden sakınmalıdır.

İyi huyların faydaları ve haramların zararları ve Cehennemdeki azapları, hep hatırlanmalıdır. Mal, mevki arkasında koşanlardan hiçbiri muradına kavuşamamıştır. Malı, mevkii hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur.

Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın gemisidir. Hadis-i şerifte, (Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşa! Öleceğini hiç unutma) buyuruldu.

Faydasız şeylerden, oyunlardan, zararlı şakalaşmak ve münakaşa etmekten sakınmalıdır. İlim öğrenmeli ve faydalı işler yapmalıdır. Vaktin kıymetini bilip gece-gündüz ilim öğrenmelidir! İlim, ibadet içindir. Kıyamette işten, ibadetten sorulur, çok ilim öğrendin mi diye sorulmaz. İş ve ibadet de ihlas elde etmek içindir. (İslam Ahlakı)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Sevilmenin kısa yolu
Sual: Sevilmenin kısa yolu nedir?
CEVAP
Sevilmenin yolu sevmesini bilmektir. Başka bir tabirle, iyi insan, herkes tarafından sevilir. Dinimizin bildirdiği esaslara uyan müslüman iyi insan demektir.

Hemen herkes, kendisiyle ilgilenilmesini, kendisinden, işlerinden bahsedilmesini ister. Çok kimsenin bir dakikalık telefon konuşmasında 5-10 defa (Ben) dediği tespit edilmiştir. Çok kimseyi, hükümet kurulmasından çok, kendi meselesi ilgilendirir. Başkasına yaklaşabilmek için onun sevdiği, ilgilendiği konuları bilmek gerekir.

Hemen her insan, en az bir bakımdan kendini çok insandan üstün görür. (Ben bakan olsam, ben başbakan olsam şöyle yaparım) dediği görülür. Belki böyle konuşan kimselerin çoğunun müdür olacak kabiliyeti bile yoktur. Çünkü insanın nefsi, daima yükselmeyi, şef olmayı, başkalarının kendisine tâbi olmasını ister. Bu, nefsin arzusudur. Herkeste de nefs olduğunu düşünerek, ona göre hareket edilirse, çetin meseleleri çözmek zor olmaz.

Bir kimsenin sevdikleri, kendini beğenip takdir edenlerdir. O halde sevilmek için başkalarını takdir edip sevmek gerekir. İnsanın nefsi takdirden hoşlanır, tenkitten hoşlanmaz. Tenkit, düşmanlığa yol açar.

Başkalarının bize nasıl muamele etmelerini istiyorsak, biz de onlara aynı şekilde davranmalıyız! Mesela gülerek karşılanmayı, bir çay, bir kahve ikram etmelerini istiyorsak, biz de başkalarını güler yüzle karşılamalıyız, onlara gerekli ikramda bulunmalıyız!

Sevilmek, takdir kazanmak için, herkese samimi bir alaka göstermek, gülümseyerek selam vermek, hâl ve hatır sormak gerekir. Yapmacık hareketlerden de kaçınmalıdır! Yapmacık hareketler, fayda yerine çok zaman zarar verir. Kendimize "Samimiyetsiz" dedirtmemeliyiz. Samimi olmaya kendimizi alıştırmalıyız! Mesela birisi bizi telefonla aramış ve kendinin kim olduğunu bildirmemişse, (İnsan önce kendini tanıtır) diyerek tenkitle söze başlamamalıdır! (Buyurun efendim, kiminle müşerref oluyorum) diyerek karşımızdakinin kendisini takdim etmesine fırsat vermelidir! Daha sonra, (Efendim, size yardımcı olmak benim için bir şereftir) dersek, karşımızdakinin kalbini fethetmeye giden yolu keşfetmişiz demektir.

Kendini sevdirmenin yolu, iyi insan olmaktır. İyi insan da güzel ahlaklı olandır. Güzel ahlak nedir? Güzel ahlakla ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini mahrum edenlere [Kendine bir şey vermeyenlere] ihsan etmek, güzel huylu olmaktır.) [İ.Süyuti]

(İyi huyları tamamlamak, yerleştirmek için gönderildim.) [Hakim]
(Sureti ve huyu güzel olanı Cehennem ateşi yakmaz.) [Taberani]

(İyi huylu olan, dünya ve ahiret saadetine kavuşur.) [Taberani]
(İnsana verilen en hayırlı şey, güzel ahlaktır.) [İbni Hibban]
(Güzel ahlaklı olmak, kişinin saadetindendir.) [Beyheki]

(Güzelin güzeli, güzel ahlaktır.) [İbni Asakir]
(En iyiniz, ahlakı en güzel olanınızdır.) [Buhari]
(Kıyamette, terazide güzel ahlaktan daha ağır gelen başka şey yoktur.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Sufican
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 163
Kayıt: 14 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen Sufican »

Ten-i âdemdeki can bil ki edepdir
Dil ü çeşm-i beşerin nûru edepdir

Edebi olmayan âdem değil adem
Ayıran âdemi hayvandan edepdir

Ser-i İblîs’i dilersen eğer ezmek
Gözün aç öldüren İblîs’i edepdir

Oku âyâtını Kur’ân-ı Kerîm’in
Göresin cümle maânîsi edepdir

Ulu Şems’in sözüdür bu, buna şek yok
Bizi makbûl edecek Hakk’a edepdir

Edebi eylesin Allah bize tevfîk
İki âlemde, felâh, Ken’an edepdir
Ken’an Rifâî
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Oku âyâtını Kur’ân-ı Kerîm’in
Göresin cümle maânîsi edepdir

Allah razı olsun. Edebin kaynağı Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizde daim olalım inşallah...
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak
Sual: İyi bir müslüman olmak için Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak gerekiyormuş. Bu nasıl olur?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Bir kimse, bir zat ile konuşunca, eğer kalbinde, dünya sevgisi azalıp, Allahü teâlâya bağlılığı artarsa, onun keramet sahibi, evliyadan bir zat olduğu anlaşılır. Eğer böyle olmazsa, o zatın istidrac gösteren bir yalancı olduğu meydana çıkar. (Evliya olmak için Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanmak gerek) buyurulmuştur. Yani Allahü teâlânın sıfatlarına uygun sıfatlar, evliyada hasıl olur. Fakat bu benzerlik sadece isimdedir. Yoksa sıfatların özelliğinde beraberlik olmaz. (Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanın) emrini anlatırken Hace M. Parisa hazretleri, Tahkikat kitabında buyuruyor ki:

"Allahü teâlânın bir sıfatı Basirdir. Yani Allahü teâlâ her şeyi görür. Bir kimsenin kalb gözü açılır, firaset ışığı ile, kendi ayıplarını ve başkalarının iyi huylarını görürse, yani başkalarını kendinden üstün görürse ve Allahü teâlânın her an gördüğünü göz önünde bulundurarak hep Onun beğendiği şeyleri yaparsa, bu sıfatla huylanmış olur.

Allahü teâlânın bir sıfatı da Mümittir. Yani öldürücü demektir. Bir kimse, sünnetler yerine yerleşmiş olan bid'atleri yok ederse, bu sıfatla sıfatlanmış olur. Bütün sıfatlar, bunlar gibidir."

Cahiller, bu ahlaklanmayı başka türlü anlamış ve yoldan çıkmıştır. Evliyanın ölüleri dirilteceğini, kaybolan şeyleri bileceğini sanmışlar, günaha girmişlerdir.) [Müj. Mekt. 107]

Allahü teâlânın sıfatlarından biri Settardır. Yani günahları örtücüdür. Müslüman da, din kardeşinin kusurunu örtmelidir.

Allahü teâlâ Kerimdir. Rahimdir. Yani lütfu, ihsanı bol ve merhameti çoktur. Müslüman da, cömert ve merhametli olmalıdır!

Allahü teâlâ, Gaffardır, yani kullarının günahlarını affedicidir. Müslümanlar da birbirlerinin kusurlarını affetmelidir!

Af, hak ettiği bir şeyi almayıp sahibine bağışlamak demektir. Allahü teâlâ affedicidir, affedenleri sever. Kur'an-ı kerimde mealen, (Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir!) buyuruluyor. (Araf 199)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Affedin ki, Allahü teâlâ da sizi affetsin ve şerefinizi yükseltsin!) [İsfehani]
(Allah için affedeni Allahü teâlâ yükseltir, aziz eder.) [Berika]

(Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini mahrum edenlere ihsan etmek, güzel huylu olmaktır.) [İ.Ebiddünya]

(Sana zulmedeni affet, sana gelmeyene git, sana kötülük edene sen iyilik et, aleyhine de olsa mutlaka doğru konuş.) [Ruzeyn]

(Musa aleyhisselam, "Ya Rabbi, senin indinde en aziz kimdir?" diye sordu. Allahü teâlâ da, "İntikam almaya gücü yeterken affedendir" buyurdu.) [Harâiti]

(Allahü teâlâ, merhameti olmayana merhamet etmez, affetmeyeni affetmez.) [İ.Ahmed]
(Affedin ki affa kavuşasınız!) [İ.Ahmed]
Resim
Cevapla

“İlim” sayfasına dön