O' NA İLMİN KAPISI DERLER... YOK MU DAVETE İCABET EDEN...

Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

O' NA İLMİN KAPISI DERLER... YOK MU DAVETE İCABET EDEN...

Mesaj gönderen senim »

Bismillahirrahmânirrahîm

Uzun süreden beri OKUmak için beklediğim ancak nasibi inşaALLAH bu günlere denk gelen İLMİN KAPISI olarak EFENDİMİZ SAV tarafından bizlere müjdelenen HZ. Ali Efendimizin R.A. Hikmet İncilerinin toplandığı birkaç kitabın genel olarak toplanıp konular üzerine tasnif edilmiş uyarılarını beraber tefekkür etmek dileği ile...

O kapıdan geçmek duası daim OLan gönlümüzü İLHAMLARINA AÇ YA HUUU...

ALLAH c.c. hazmını vere cümlemize...


Selam Ve Dua ile...



İZZET / AZİZ / AZİZLİK

1ـ مَنْ تَعزَّزَ بِاللهِ لَمْ يُذِلَّهُ سُلْطانٌ /8034.

1- Allah’ın aziz ettiği kimseyi hiçbir sultan zelil edemez. /8034

2ـ مَنِ اعْتَزَّ بِغَيْرِ اللهِ ذَلَّ /8175.

2- Allah’tan başka bir şeyle aziz olan zelil olur. /8175

3ـ مَنْ اعْتَزَّ بِغَيْرِ اللهِ أهْلَكَهُ العِزُّ /8217.

3- Allah’tan başkasından izzet dileyeni izzet helak eder. /8217

4ـ مَنْ يَطْلُبِ العِزَّ بِغَيْرِ حَقٍّ يَذِلُّ /8500.

4- Haksız yolla izzet dileyen zelil olur. /8500

5ـ مَنِ اعْتَزَّ بِغَيْرِ الحَقِّ أذَلَّهُ اللهُ بِالحَقِّ /8558.

5- Haksız bir şekilde aziz olanı Allah hak vesilesiyle zelil eder. /8558

6ـ لا عِزَّ إلا بِالطّاعَةِ /10720.

6- (Allah’a) itaat gibi izzet yoktur. /10720

7ـ اَلعَزيزُ مَنِ اعْتَزَّ بِالطّاعَةِ /1273.

7- Aziz, Allah’a itaat ile izzetli olan kimsedir. /1273

8ـ إذا طَلَبْتَ العِزَّ فَاطْلُبْهُ بِالطّاعَةِ /4056.

8- İzzetli olmayı itaat ederek iste. /4056

9ـ ما عَزَّ مَنْ ذَلَّ جيرانُهُ /9486.

9- Komşusu zelil olan aziz olamaz. /9486

10ـ اَلعِزُّ إدْراكُ الاِنْتِصارِ /1105.

10- İzzet, intikam almamaktır. /1105

11ـ كُلُّ عِزِّ لا يُؤَيِّدُهُ دينٌ مَذَلَّةٌ /6870.

11- Dinin onaylamadığı her izzet, zillettir. /6870
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

1.3.1. İlim (İlm)
.
Bilmek, bilgi, bilim anlamındadır.
Bütünsel ve kişiselleri gerçek yönüyle kavrayıştır.
Bilgisizlik olan cehlin zıddıdır.
Âlim, allâme, ma'lûm, ma'lûmât, muallim de türevleridir.
İlmin kâmili HAKK Tealâ'dadır.
El Alîm (celle celâluhu) ism-i şerîfi mutlak anlamda ALLAH (celle celâluhu)'yâ aittir.
Âlim, âlamet de bu köktendir.
İlmin çeşitli teknik kazanımları olan irfân, fıkh, şuûr, itkân da kendi sahalarında bilmek demektir.
İlim umumîdir.
İrfân ise hususîdir...
.
Kur'ân-ı Kerîm'de ilim türevi kelimeler 750 yerde geçmektedir.
Kur'ânda ilim, ilâhî bilgi veya vahy anlamındadır;
Kendilerine ilim verilenler, verilen bu bilginin doğruluğuna inanırlardı(Bakara 2/145; Âl-i İmrân 3/19; İsrâ 17/107 bkz.).
.
İlâhî gerçeğin ne olduğu konusunda câhilce tartışanların düştüğü kötü durum (En'âm 6/108; Hac 22/3; Rum 30/29 bkz.).
.
İlimsiz zanlarına uyanlar (Necm 53/28 bkz).
.
İnsanların gerçeği; ilme'l-yakînle (kesin ilimle), ayne'l-yakînle (müşahede), hakka'l-yâkînle (yaşayarak) bilecekleri (Vâkıa 56/95; Hakka 69/51;Tekâsür 102/5,7 bkz.).
.
Her nefs ne gönderdiyse kıyâmette bileceği (Tekvîr 8/112-14 bkz.).
.
Her ilim sahibinin üzerinde daha fazla bilgi sahibi başka bir âlim olduğu (Âl-i İmrân 3/7; Yûsuf 12/76 bkz.).
.
Âlimlerin, akledip ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e saygı duyanlar olduğu
.(Ankebût 29/35; Rum 30/22;Fâtır 35/28 bkz.).

Bilenle bilmeyenlerin kesinlikle bir olmayacağı (Zümer 39/9 bkz.).

"RABB'im, ilmimi artır!" buyruğu (Kehf 20/114 bkz.).
.
Kur'ân'ın ALLAH'dan gelen bilgi olduğu (Bakara 2/120,145; Ra'd 13/37 bkz.).
.
Bunları bizlere Kur'ân-ı Kerîm'de bildirilmiştir..
.
Hadis-i şerîflerde ise;
İslâmî değerler sisteminin devâmlılığının ilme bağlı olduğu; ilmin nâfile ibâdetten üstün olduğu (Tirmizî, ilim 19 bkz.).
.
İlmin yok olmayacağı, ülemânın zevâl bulacağı
(Müslim, İlim 14 bkz.).
.
Bilginlerin azalması veya yok olmasının İslâm ümmetinin istikâmeti ve âkıbeti için çok kötü sonuçlar doğuracağı (İbn Mâce, Fiten 26 bkz.).
.
İlmiyle âmil âlimlerin Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in vârisi olduğu (Buhârî, İlim 10; İbn Mâce, Mukaddime 17 bkz.).
.
Bilgi edinme ve yaymanın önemi (Tirmizî, ilim 3,19; İmâm Ahmed, Müsned V-269 bkz.).İlmiyle âmil olma (Müslim, Zikr ve'd- Duhâ 73; İbn Mâce, Edeb 28 bkz.).
.
Erdemli bilginlerin gökteki yıldızlar gibi olduğu (İmâm-ı Ahmed, Müsned III-157 bkz.) bildirilmiştir.
.


---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "İlim öğrenmek her müslümana farzdır. İlmi, ehli olmayana öğretmek, domuzların boyunlarına cevher, inci ve altın takmaya benzer..." buyurdu.
(Enes İbni Mâlik (radiyallahu anhu) dan İbn Mâce ve diğerleri)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Yâ Eba Zer! Gidip ALLAH'ın kitabından bir âyet öğrenmen senin için yüz rekat nâfile namaz kılmandan daha hayırlıdır. Amel edilsin veya edilmesin ilmî bir konuyu öğrenmen ise, senin için bin rekat nâfile namaz kılmandan daha hayırlıdır." buyurdu.
(Ebi Zer (radiyallahu anhu)'dan İbn Mâce hâsen isnadla)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "ALLAH (celle celâluhu)'nun benimle birlikte gönderdiği hidâyet ve ilim, yere yağan yağmurabenzer. Bu yerin bir bölümü güzel, verimli, suyu emer, otlar ve bitkiler bitirir. Bir kısmı da çorak arazidir ki hiçbir şey bitmez (ama) suyu tutar. ALLAH (celle celâluhu) bu toprakla insanlara yarar sağlar. İnsanlar ondan sularını alırlar. Hayvanlarını ve tarlalarını sularlar. Bazı yerlere de yağmur yağar ama orası suyu tutmaz. Yağan yağmur akar gider. Bir şey de bitirmez. İşte bu; ALLAH (celle celâluhu)'nun dinini öğrenip ve ALLAH (celle celâluhu)'nun benim vasıtamla gönderdiğinden yararlanıp da hem öğrenen hem de öğreten bir kişiyle buna kulak asmayan ve ALLAH (celle celâluhu)'nun benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kişiye benzer." buyurmuştur.
(Ebu Musa (radiyallahu anhu)'dan Buhârî ve Müslim)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "İnsan ölünce amellerinin sevâbı kesilir. Ancak şu üç amelinin sevâbı devâm eder. Verdiği sadaka-i câriye veya (bıraktığı) faydalanılan ilim veya (yetiştirdiği) kendisine dua eden sâlih evlâd." buyurmuştur.
(Ebu Hureyre (radiyallahu anhu)'dan Müslim ve diğerleri)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "İslâmı anlayan (fıkh eden, ilm eden) bir kişi, şeytâna karşı bin abidden (anlamadan ibâdetle meşgul olan kişi) daha üstündür." buyurmuştur.
(İbn Abbas (radiyallahu anhu)'dan Tirmizî, İbn Mâce)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "ALLAH'ım! Faydasız ilimden, huşû' duymayan (Sana tazim etmeyen) kalbden, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım." buyurmuştur.
(Zeyd İbn Erkam (radiyallahu anhu)'dan Müslim, Tirmizî, Nesâî)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Âlimlere öğünmek ve câhillerle mücâdele etmek veya (ilmiyle) insanların teveccühünü kazanmak amacıyla ilim tahsil eden kişi cehennemdedir." buyurmuştur.
(İbn ömer (radiyallahu anhu) dan İbn Mâce)

--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Bir kimse ALLAH (celle celâluhu)'nun insanlara yararlı kılacağı dini bir meseleyi (dini işleri) gizler, onu söylemezse, kıyâmet gününde ALLAH (celle celâluhu) o kimseye ateşten bir gem vurur." buyurmuştur
(Ebi Saîd El Hudri (radiyallahu anhu) dan İbn Mâce)
.
Bu hadis-i şerîf de bizi ilgilendirmektedir.
Karınca kaderince anladığımızı arz ediyoruz.
Kusurumuzu affedersiniz.
Biz ciddî ve samîmi ashabız. Kardeşiz, arkadaşız.
Muhammedîyiz hamd olsun...
.
--- Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Yâ Resûlullah! Hangi arkadaşlarımız daha hayırlıdır?" diye soran İbn Abbas (radiyallahu anhu)'ya: "Görülmesi size ALLAH (celle celâluhu)'ı hatırlatan, konuşması bilginizi artıran, yaptığı amel size âhireti andıran kimselerdir." buyurdu.
(İbn Abbas (radiyallahu anhu)'dan Ebu Ya'lâ)
.
İşte biz böyle arkadaşlarız İnşâallah...
İslâm dini ve şerîatı, kendine lâzım ve lâyık olan ilimleri çeşitli dallarda doğurup geliştirmiştir.
Tefsir usûlünün pek çok dalları vardır.
Hadis İlmi...
Fıkıh İlmi ki İmâm-ı Azam'ın: "Bir kimsenin hak ve sorumluluklarını bilmesi" diye târif ettiği ilim.
İlm-i kelâm...
Sûfîlerce: İlim; irfândır, mârifettir.
"Âlim kâl (söz) ilmiyle, Ârif hâl ilmiyle uğraşır." derler...
Derler de "İlimsiz irfân nasıl olacakmış?" buna cevâb veremezler... Tasavvuf bir bütündür.
Bir bedendir; el, ayaktan değerli olamaz!...
.
Şer'î (naklî ve dinî) İlimler: Tefsir, hadis, fıkıh, kelâm ve tasavvuf ilimleri. Usûl ilmi ise: tefsir, hadis ve fıkhı usûlünce (ilmî ilke ve metodoloji içinde) inceleyen disiplinin adıdır.

Aklî İlimler:
a-) Nazarî (teorik) aklî ilimler: İlâhiyat (metafizik), riyâzât (matematik), tabiat (fizik) vs.
b-) Amelî (prâtik) aklî ilimler: Ahlâk ilmi, siyâset v.s.
.
İmâm-ı Alî (keremullahi veche): "İlim bir nokta idi, onu câhiller çoğalttı!.." ve yine: "İlim, besmelenin "be" harfinin altındaki noktadır..."
Buyurması ilmin menşe'inin yüceliğine işârettir...
Gerçekten, teknikte de nokta: esâs, asıl, ana ve temeldir.
Noktanın hareketinden doğru (hat: sırât-ı müstakîm), doğrunun hareketinden düzlem (satıh), düzlemin hareketinden ise hacim (3 boyut: cisim) doğar...

Nokta ilk ve anadır.
Noktanın harekesinden harfler doğar.
Harfler ise mânâ kaplarıdır.
Hareketten doğan hat ile harekeden doğan haber işin anasıdır sistemde...

Arapça'da "Elif" birinci şahsın fiildeki çekim zamiridir.
.
Besmelenin başındaki "Be" harfinin çıkıntısında gizlenmiştir.
"Ben, ALLAH (celle celâluhu) ismi ile (başlıyorum)..." demek olduğu aşikârdır.
Ve Ahadiyyetî, Ulûhiyyetî, Vahdaniyyetî ve Rübûbiyyetî ile Dâim, Kaim ve Hayy olan ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL var...

İlk halk edilen (nokta) Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in nuru (ruhu, özü) dür.

Bu öz ise besmelenin "Be" sinin noktası mesabesindedir.
Öyle bir sabit nokta ki tüm özlerimizde nümûnesi mevcûddur ve öyle bir nokta ki harekete geçirildiği anda herşey ondan doğar ve neticelenir. İnsanî ilmin ilk kaynağı bu noktadadır.
.
Zâhirde fiilin zamiri gibi olan Elif, Bâtında Ulûhiyyet varlığına delildir.
Elif ise asil bir harftir. Müstakil olup kimseyle birleşmez.
Ne var ki ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL, mahlûkatı (varlığı) var etmeyi kaza, kader, irade ve dilemesi (meşiyyeti) ile Celâlden Cemâle; Âzamet (zâhirî) ve Kudretten (bâtınî) ref'et ve merhâmete; Vahdaniyyetten, Ünsiyyet ve Ülfet'e tenezzül buyurunca...
Elif, Be'ye "bast" eyleyip merhamet ve muhabbet kanatlarını sermiştir.
Her varlık buna mecbur ve muhtaçtır.
Âciz, fakîr, zelil ve âlîl (yok olucu) nesne; var olmak için, elbette "VAR EDEN" in muhabbetine ve merhametine muhtaç ve mecbur kalacaktır.

Gizli Elif'in bağrında doğan Be' nin sinesindeki "Sin" harfi üç dişli olup
ALLAHÎ (İlâhî) sırdır.
Sin'in sinesindeki "Mim" ise, muhabbetin ve merhametin ta kendisi olan Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in hakikatidir.
Murad-ı Muhammeddir.
Menbağ-ı Muhammeddir.
"Bism" "mim" de yuvarlanıp, mümdemiç olup (dürülüp, bükülüp) enfüs-merkez-öz noktası içine sokulur.
Ve bu nokta "Devrân" edip "Be" nin altına konulur ve Rübûbiyyet tevhidinin sırrını taşır.
Muhammed (aleyhi's-selâm)'ın; tek ve eşsiz, mübârek, mükemmel ve mükerrem mürebbîlik sırrı ile, Muhammedî bilelik sırrı olan bu nokta, tohumun (Kulluk Tohumunun) içinde mündemiçtir.
Nokta ise, bu ilâhî devrân sonucu aslından ayrıldı.
Aslın altında yerini aldı. Kulluk makamına oturdu.
Gurbete düştü!...
.
"Bism"in noktaya dönüşü (devri), tohum oluşu...
Kâinâtın "DEVRÂN"ına delildir.
Her tohum bu kâinât tarlasına düşüp de can içinde can buldu mu, ağaç olup (dal-budak ve ufacık yemyeşil elleriyle duada) SEYRÂN'a geçer.
Çiçek açıp, meyve verip CEVLÂN'a geçer...
Binlerce tohum üreterek, tohumdan tohuma HAYRÂN'a geçer...
Âcizâne zevklerimizde zuhûratlar bunlardır...
Şiirlerimizdeki Devr – Seyr - Cevl ve Hayr şe'enleri de...
.
Azîz efendim İmâm-ı Alî (keremullahi veche)'nin:
"Ey insan! Senin cirmin (cüssen, cismin) küçücüktür, fakat Âlem-i Ekber (Evvel-Âhir-Zâhir-Bâtın sırları) sende tâvadır (dürülüp, yerleştirilmiştir)."

Buyurmasındaki insan, elbette prototip (ilk örnek) olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dir.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ise;
ALLAH (İsm-i celâl) (celle celâluhu)'nun Azamet ve Kudreti karşısında : "ABDULLAH"ı olarak kulluk vasıflarını (acziyet, fakriyet, zillet ve illetini; yâni mahviyetini) ilâhî ilim, irade, idrak ve iştirak tevhidi ile ebedîyyen giyinip tenezzül ve tevâzu' ile DEVRÂN edip,
Yuvarlanıp "Nokta" (ilk=ümm=ana=halkın aslı) olarak RABB'ısı huzurunda küçüldükçe küçülüp en sonunda beyaz kağıda (var etme iradesi) İlâhî Kâlemin (Nurullah) ucu ile konulan nokta hasıl olmuştur.
.
--- Câbir bin Abdullah (radiyallahu anhu)'dan: "Yâ Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAH'ın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?" dedim. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nurundan (Nurullah) senin Peygamberinin nurunu yarattı." Ve şöyle buyurdu: "O nur ALLAH'ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi." Ondan sonra buyurdu ki: "ALLAH Tealâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nuru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan Kâlemi yarattı. İkinci parçadan Levh'i yarattı. Üçüncü parçadan Arş'ı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı: Birincisinden mü'minlerin gözlerinin nurunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nurunu yarattı ki o, ALLAH'ı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nurunu yarattı ki o da Kelimeyi Tevhiddir...." buyurdu.
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

Cümle hatlar (kâinât, eşyâ) ve harfler (sözler, ahdler vs.) bu noktanın evvel, âhir, zâhir ve bâtın hareketi, mârifeti ve hünerleridir.
Ülûhiyyet zâtîyyettir, elif gibi müstakildir.
Rübûbiyyet, sıfatiyyettir, be gibi bileliktir...

RABB' Tealâ'nın iki ana vasfı:
Medârriyetî: Küllî şeyi döndüren nokta oluşu (sabit nokta).
Mürebbiyeti: Tüm terbiye; ortaya çıkarıp, besleyip, bakıp, büyütüp ne gerekiyorsa yapmak, çekip çevirmek...

.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in mürebbîliği:
İlâhî Edib oluşu, ekremiyeti, muhabbeti ve merhametiyle ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in tek Halifesi ve insanlar için tek İmâm-ı Mutlak'ı...

.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in medârlığı ise:
Sünneti seniyyesinin, gezegenlerin izlemek zorunda (mecbur ve memur) olduğu yörünge (ki bu yörüngelere de medâr denilir.) gibi oluşudur. İzlenecek iz oluşudur.


Ham akıllılar, uydur kaydır yapıyoruz sanmasın...

Kur'ânKerîm'de (arz etmişiz ki) pek çok yerde "ALLAH'a ve Resûlüne tâbi' olunuz..." buyurulmasının sırrı budur.
Bu sır ise tek ve kesin olarak tasavvufun sırrıdır.

Sırrr-ı sıfırdır...
.
Abd olan RABB'ısına muhtaçtır.
"Be" de bast (açıcılı, yayıcılık) vasfı vardır.
"RABB" da böyledir...
Be'nin altındaki bilelik rızasını (nokta) bulan kendisini de RABB'ını da bilir ve bulur.
Nereden nereye geldik yine!...
.
Ne var ki ilim hususundaki bir başka buyruğunda:
Hazreti İmâm-ı Alî (keremullahi veche):
"Her ilmin câmi'i Kur'ân, Onun câmi'i Fâtiha, onun câmi'i besmele ve onun câmi'i "Be" harfi, onun da câmi'i noktasıdır..." buyurmuştur.
.
İşte bu nokta, mâsivâ (ALLAH celle celâluhu'dan gayrısı) nın anasıdır.
ABDULLAH'ın fuadlarımızdaki envâr (nurlar) ve esrâr (sırlar) noktasıdır.
Tekemmül ise, bu noktaya sall (ulaşım), vesile, salâvat ve salâttır.



Önce Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e teslimiyet,
sonra
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e istikamet...


Bizim salâmız (Mim de cem'e çağrımız); sılası (anavatanı), âhirinde sine-yi Muhammed olanlaradır...

Sılası, dünyası olanlara sözümüz yok, fırsatını bulmuşken yiyip içip tepinsinler!...
Şeytânlarının ve şaşkın nefslerinin keyfini edip, çalıp oynasınlar!...
Yığılıp kalıncaya, ölüm zili çalıncaya, hiç çâresiz oluncaya kadar!...




Ümmet-i Muhammed'e ise umûmen islâh, iflâh, ferec (çıkış yolu) ve Rahmetullah'ı dileriz...





ZEVK - 1388
.
"DEVE KUŞU" şu nefsim, başın kuma sokuyor.
"Yük" desem: "Kuşum" diyor, "Uç" desem: "Ben deveyim"
Dışta derviş davası, içim kibir kokuyor.
İki arada bir derede, bilemedim Ben de neyim...



ZEVK - 1262
.
Resim-isim, cesed-cisim, CAN olmuş çıkmış cihâne
Parayla alınır sanma, AŞK'ın bahası bahâne
Parmak izin gibi "SEN" de, senin tevhidin İhvânî
Şe'en şâhidiysen HAK'ka, FECR'in şafağı şahâne...





ZEVK - 1263
.
İki gözüm sanır idim, tüm âşıklar giryân imiş
Dışı yeşil yanar dağlar, içi kızıl püryân imiş
MİDE'yle KALB'in arası, dört parmaktır Kul İhvânî
Ben, bana perde olmuşum, meğer MEVLÂM üryân imiş...





ZEVK - 1264
.
Yeşil ağaç -->hidrokarbon, AŞK GÜNEŞ'in HAY ayna
Her seher saçların tarar, EHLULLAH'ın Haslar Hası
"Fûlki'l-meşhun" AŞK GEMİSİ: dirilik döken sahile
Gönül lambam yanmıyorsa; engel olan BENLİK PASI...
(Yâsîn 36/41,80 Bkz.)




ZEVK - 1265
.
Varlık Cübbesi altında, "Lâ hüve illâ hüve" Hak
Mütekellim-Muhatab kim? Ne demekmiş "gaib" olmak
"AŞK SUYU"n testisi "BUZ" dan, ahkâm kesme Kul İhvânî
Rüşdüne erendir MÜRŞİD, o ise, BİR ŞEY olmamak...
En son nur-ye tarafından 16 Tem 2008, 11:23 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

sevgili Senim Sînem can,
İmam-ı Ali (kv) Velâyet Şahıdır.
Sırr-ı Süveydâ Sahibidir..
Sırr-ı Sıfırdır..
CANımızdır..
Salât ü Selâm olsun..
Bu bölümü sabırla sürdürelim inşâallah




Resim


~ ŞAHNÂME ~

Ali aşkı Şah aşkıdır
Dost çilesi ah aşkıdır
MUHAMMED, ALLAH aşkıdır

Yâr Ali dir Dost Ali dir
Şehr-i velâyet velîdir
Eser ılgıt ılgıt Ali’m
Aşıklara aşk yelidir…

Resim

Ehl-i Beyt’in çırağıdır
Şehidlerin direğidir
Âşıkların yüreğidir

Pîr-i velâyet velîdir
Yâr Ali dir can Ali dir
Şehr-i velâyet velîdir
Eser ılgıt ılgıt Ali’m
Âşıklara aşk yelidir…

Resim

İlim şehrin anahtarı
MUHAMMED’in can ü Yârı
Bezm-i aşkın ilk baharı

Eren elli er Ali dir
Vûsûl-u Vehhâb velîdir
Eser ılgıt ılgıt ŞAH’ım
Âşıklara aşk yelidir…

Resim

Kul İhvani’m der inlerim
Eren sözünü dinlerim
Aliyim Alim ünlerim!

Yâr bilene Yâr Alidir
Miftah-ül kûlûb velîdir
Ilgıt ılgıt esrâr eser
Âşıklara Aşk Yelidir…


24.12.1985 08:33
Karaöz yolu


Miftahü’l- kulub : Kalb anahtarı
En son kulihvani tarafından 16 Tem 2008, 16:24 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

ilmin Kapısı İmam Ali (keremallahi veche)'den:

İmam Ali (kerremallahi vecheh):

"Gerçek fakih, insanları Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyen; onlara, Allah'a isyan hususlarında kolaylık tanımayan; onları, Allah'ın azabından emin kılmayan; Kur'ân'ı, onu istemeyip başkasına meylederek terketmeyen kimsedir. Durum şu ki; kendisinde ilim olmayan ibadette, kendisinde anlama olmayan ilimde ve kendisinde düşünme olmayan okumada hiçbir hayır yoktur."

Dârimî; Sünen cilt-I Hadîs no:303

İmam Ali (kerremallahi vecheh):

"İlmi öğreniniz ki onunla tanınasınız. Onu uygulayınız ki ehlinden olasınız. Zira vaziyet şu ki bundan sonra yakında, (içinde yaşayanlarının) onda dokuzunun ma'rûfu (iyiliği) tanımayacağı bir zaman gelecek. Bu (zamanda yaşayanlar)dan, sadece kötülüklerden ve kötülerden habersiz, pek önemsenmeyen kimseler kurtuluşa erecek. İşte bunlar; kötülükleri dolaştırmayan, fena-yüz kızartıcı şeyler yapmayan, lâfı bol ve dedikoducu olmayan hidâyet önderleri ve ilim kandilleridirler."
Dârimî; Sünen cilt-I Hadîs no:265

İmam Ali (kerremallahi vecheh):

"İnsanların içinde kuşlar arasındaki arı gibi olunuz. Gerçek şu ki, kuşlardan hiçbiri yoktur ki onu zayıf görmüş, (küçümsemiş) olmasın. Şayet kuşlar onun içindeki bereketi bilselerdi bunu ona yapmazlardı. Halka dilleriniz ve bedenlerinizle karışınız, onlardan amelleriniz ve kalblerinizle ise ayrılınız. Çünkü kişinin eline geçecek olan, kazanmış olduğu şeydir ve o, kıyamet gününde sevdiği kimse(ler) ile beraber olacaktır."
Dârimî; Sünen cilt-I Hadîs no:318

İmam Ali (kerremallahi vecheh):

"Bilmediğin şeye, "Allah bilir!" diye cevap vermen, gönle ne hoş gelir!"
Dârimî; Sünen cilt-I Hadîs no:182

Hz.İmam Alî (keremallahi veche) şöyle buyurmuştur:
«-Senin sırrın esirindir; eğer onu söylersen, sen onun esiri olursun.»
İnsan dili ile sırrını yayar da bundan dolayı başkalarını ayıplarsa, bu kimse ahmaktır. Asıl kendini ayıplaması gerekir. Zira kalbi kendi sırrını tutamayıp ona dar gelirse, başkalarının kalbi o sırrı tutmakta daha dar olur. Ne kendini, ne de başkasını ayıplamaya mahal bırakmamak için insan sırrını hiç kimseye açmamalıdır. Açıldığı takdirde de ihanet etmemelidir.
Resim
Kullanıcı avatarı
dostemin
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 525
Kayıt: 19 May 2007, 02:00

Mesaj gönderen dostemin »

ALİYYİ MURTAZA

O Allah’ın nurudur
Muhammed Mustafadır
Nurunun nuru O’dur
Aliyyi Murtazadır

Allahın arslanıdır
Velilerin şahıdır
Gönüller sultanıdır
Aliyyi Murtazadır

Resul ilmin şehridir
Kapısı da Ali’dir
Bunu bilen velidir
Aliyyi Murtazadır

İslamın silahıdır
Yenilmez arslanıdır
Peygamber damadıdır
Aliyyi Murtazadır

Mürşitlerin hasıdır
Seyyidler babasıdır
Aşkın yansımasıdır
Aliyyi Murtazadır

Dost Eminin dostudur
Tasavvuf yıldızıdır
Allah O’ndan razıdır
Aliyyi Murtazadır
Resim
786

Mesaj gönderen 786 »

Yâ ALLAH! (cc) Yâ MUHAMMED! (sav) Yâ ALİ! (kv)
SEN GÖSTER BİZE DOGRU YOLU!..
HU ALLAH HU!..
786


Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

İmam-ı Ali (kv) Velâyet Şahıdır.
Sırr-ı Süveydâ Sahibidir..
Sırr-ı Sıfırdır..
CANımızdır..
Salât ü Selâm olsun..



* ZEVK 527 *

SIRRın SAFası ALİ'sin! İLMİN KARARGAHISIN SEN!.
ONİKİ gonca omcası, Ehl-i Beyt'in ŞAH'ısın SEN!
Dalda kırık gönüllerin, UĞRAK VE DURAK YERİsin
KUL İHVANİ KITMİRİNdir, VELÂYET PADİŞAHISIN SEN!...


17.8.1989
Resim
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
DİVAN-I KEBİR

MEVLANA'NIN DİLİNDEN HZ. ALİ kv nin("NA'AT-I ALİ")


O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak'la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir...

Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikâti ve canı gibiydi. Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır. Hakk'ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı'nın zatına yapışmış "O" olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, Hak'tan Hak'la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali'dir. Hakk'ın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir.

İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak ondan görünür. Hakka ki, o Hak ile ebedidir.

Adem'in toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah'ın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, her şeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi...

Şit, kendinde Ali'nin nurunu gördü ve yüksek âlemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil Peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrudun ateşi, o Allahın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail'e kurban etti. Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf'un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran'ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: "Yarabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver." Hak ona: "İşte sana nurlu eli verdim" dedi. Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi...

O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikâtte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali'nin nutkunu, Ali'den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali'den başka bulunmaz.

Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:
-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.

Allah'a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir...

O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.(2)

Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi...

İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O'dur.

Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O'dur.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »

Salındı bahçaya girdi
Çiçekler temaşa durdu
Mor menevşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından

YAR AL İ YAR...
YAR ALİ YAR...

Bahçenin kapısın açtım
Sandım ki cennete düştüm
Ben o DOSTtan ayrı düştüm
Elin dilinden dilinden

YAR ALİ YAR...
YAR ALİ YAR...



İşte önce bu ilk defa Urfa şivesiyle dinlediğim türkü geldi yüreğime sonra her konuşmamda Hz Ali den örnekler aldığım bir döneme girdim şimdi yağmur gibi yağmada sizlerin ellerinden DOSTun incileri ELHAMDÜLİLLAH...




İYİLİKLER

1ـ اكْتِسابُ الْحَسَناتِ مِنْ أفْضَلِ الْمَكاسِبِ/ 1572.

1- İyilikleri elde etmek en üstün kazançlardandır. /1572

2ـ لِكُلِّ حَسَنَةٍ ثَوابٌ/ 7268.

2- Her iyiliğin sevabı vardır. /7268

3ـ في كُلِّ حَسَنَةٍ مَثُوبةٌ/ 6463.

3- Her iyilikte mükâfat vardır. /6463

4ـ كُلُّ حَسَنَةٍ لا يُرادُ بِها وَجْهُ اللهِ تَعالى فَعَلَيْها قُبْحُ الرِّياءِ وثَمرتُها قُبحُ الجَزاءِ/ 6919.

4- Bütün iyilikler Allah rızası için yapılmadığı takdirde çirkin bir riyadır; meyvesi ise çirkin ceza. /6919
....


Bahçenin kapısı güldür
İçinde öten bülbüldür
Sefil SİNEM sana kuldur
Bağışla geç günahından...


Selam Ve Dua ile

Hayırlı Cum'a lar olsun...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İYİLİK EDEN / İHSAN EDEN

1ـ لا يَكُنِ الْمُحْسِنُ وَالْمُسيءُ عِنْدَكَ سَواءً، فَإنّ ذلِكَ يُزَهِّدُ الْمُحْسِنَ في الإحْسانِ، ويُتابِعُ الْمُسيءَ الى الإسائةِ/ 10375.

1- İyilik edenle kötülük eden senin katında bir olmasın; çünkü bu, iyilik edeni iyiliğe karşı rağbetsiz, kötülük edeni de kötülüğünde sebatlı kılar. /10375

2ـ يَحْتاجُ ذُو النّائلِ الى السّائلِ/ 11021.

2- Her bağış sahibi, bir isteyene muhtaçtır. /11021

3ـ كُنْ سَمِحاً ولا تَكُنْ مُبَذِّراً/ 7138.

3- Bağış yapan ol, ama israf eden olma. /7138

4ـ الْمُحْسِنُ مَنْ عَمَّ النّاسَ بالإحْسانِ/ 1699.

4- İyilik eden, ihsanı halkı kapsayan kimsedir. /1699

5ـ الْمُحْسِنُ مُعانٌ، الْمُسيءُ مُهانٌ/ 191.

5- Hayırsever yardım bulur, kötülük eden zelil olur. /191

6ـ الْمُحْسِنُ مَنْ صَدَّقَ أقْوالَهُ أفْعالُهُ/ 1138.

6- İyiliksever, yaptıkları söylediklerini onayan kimsedir. /1138

7ـ الْمُحْسِنُ حَيٌّ وإنْ نُقِلَ إلى مَنازِلِ الأمْواتِ/ 1521.

7- İyiliksever, ölüler yurduna taşınsa da diridir. /1521

8ـ إذا رَأيْتُمْ الخيرَ فَسارَعْتُمْ اِلَيْهِ، وَرَأيْتُمُ الشَّرَّ فَتَباعَدتُمْ عَنْهُ، وَكُنْتُمْ بالطّاعاتِ عامِلينَ، وفي الْمَكارِمِ مُتَنافِسينَ، كُنْتُمْ مُحْسِنينَ فائزينَ/ 4154.

8- Hayrı gördüğünüzde ona doğru koşun, şerri gördüğünüzde de ondan uzaklaşın; ibadetler konusunda amel ehli olun ve iyi sıfatlarda yarışın ki kurtuluşa eren hayırseverlerden olasınız. /4154

9ـ شَرُّ الْمُحْسِنينَ الْمُمْتَنُّ بإحْسانِهِ/ 5745.

9- İhsan edenlerin en kötüsü, ihsanıyla (başkalarını) minnet altında bırakandır. /5745

10ـ صاحِبُ الْمَعْرُوفِ لا يَعْثُرُ، وَإذا عَثَرَ وَجَدَ مُتَّكَأً/ 5825.

10- İhsan sahibinin (ayağı) kaymaz; kaysa dahi tutunacak bir şey bulur. /5825

11ـ كُلُّ مُحْسِنٍ مُسْتَأنِسٌ/ 6841.

11- Her iyiliksever can dostudur. /6841

12ـ يُسْتَدَلُّ عَلى الْمُحْسِنينَ بما يَجْري لَهُمْ عَلى ألْسُنِ الأخْيارِ، وَحُسْنِ الأفْعالِ، وَجَميلِ السّيرةِ/ 10964.

12- İyi insanların dillerinde dolaşan sözler, hoş tavırları ve güzel huyları iyilikseverlerin göstergesidir. /10964
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İYİLİK

1ـ البِرُّ عَمَلٌ مُصْلِحٌ/ 554.

1- İyilik, ıslah edici bir ameldir. /554

2ـ البِرُّ عَمَلٌ صالِحٌ/ 871.

2- İyilik salih bir ameldir. /871

3ـ البِرُّ غَنيمَةُ الحازِمِ/ 985.

3- İyilik, basiret sahiplerinin ganimetidir. /985

4ـ البِرُّ أعْجَلُ شَيْءٍ مَثُوبَةً/ 1222.

4- İyilik sevaba (yaklaştıran) en hızlı vesiledir. /1222

5ـ بالْبُرِّ يمْلَكُ الحُرُّ/ 4213.

5- İyilikle özgür insan köle olur. /4213

6ـ تَعْجيلُ البِرِّ زِيادَةٌ في الْبِرِّ/ 4568.

6- İyilikte acele etmek, iyiliği artırmaktır. /4568

7ـ خَيرُ الْبِرِّ ما وَصَلَ اِلى الأحْرارِ/ 4955.

7- En hayırlı iyilik, özgür insanlara ulaşan iyiliktir. /4955

8ـ خَيرُ البِرِّ ما وَصَلَ اِلى الْمُحْتاجِ/ 4974.

8- En hayırlı iyilik, muhtaç kimseye ulaşan iyiliktir. /4974

9ـ فِي كُلِّ بِرٍّ شُكْرٌ/ 6507.

9- Her iyilikte bir şükür vardır. /6507

10ـ مَن مَنَعَ بِرّاً مُنِعَ شُكْراً/ 8106.

10- İyiliğe engel olan kimse şükürden mahrum bırakılır. /8106

11ـ مَنْ بَذَلَ بِرَّهُ اِنْتَشَرَ ذِكْرُهُ/ 8631.

11- İyilik yapanın yâdı (halk arasında) yayılır. /8631

12ـ مَنْ قَرُبَ برُّهُ بعدَ صيتُهُ/ 8632.

12- İyiliği yakın olanın sesi uzağa gider. /8632

13ـ مَنْ أتّبَعَ الإحْسانَ بالإحْسانِ، وَاحْتَمَلَ جِناياتِ الإخْوانِ وَالجيرانِ، فَقَدْ أكْمَلَ البِرَّ/ 9120.

13- İhsan ardına ihsanda bulunan ve (din) kardeşleriyle komşularının kusurlarına katlanan, şüphesiz iyiliği tamamlamıştır. /9120

14ـ مَنْ بَخِلَ عَلَيْكَ بِبِشْرِهِ لَمْ يَسْمَحْ بِبِرِّهِ/ 9199.

14- Güler yüzlülüğünü senden esirgeyen, iyiliğini bağışlamaz. /9199

15ـ مِنْ أفْضَلِ البِرِّ بِرُّ الإيتامِ/ 9433.

15- Yetimlere iyilik etmek, en üstün iyiliklerdendir. /9433

16ـ مَعَ البِرِّ تَدِرُّ الرَّحْمَةُ/ 9733.

16- Rahmet, iyilikle akar. /9733

17ـ لِسانُ البَرِّ يَأبى سَفَهَ الْجُهّالِ/ 7637.

17- İyi insanın dili, cahillerin akılsızlığını engeller. /7637

18ـ مَنْ كَثُرَ بِرُّهُ حُمِدَ/ 7888.

18- İyiliği çok olan övülür. /7888

19ـ مِنْ شِيَمِ الأبْرارِ حَمْلُ النُّفوسِ عَلى الإيثارِ/ 9350.

19- Nefisleri fedakârlığa zorlamak, iyi insanların özelliklerindendir. /9350
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İYİLİĞE ÇAĞIRMAK VE KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK

1ـ اَلأمرُ بِالمَعْرُوفِ أفْضلُ أعْمالِ الخَلقِ/ 1977.

1- İyiliğe çağırmak, yaratılanların amellerinin en üstünüdür. /1977

2ـ اُومُرْ بِالمَعْروفِ تَكُنْ مِنْ أهْلِهِ، وَأنْكِرِ المُنْكَرِ بِيَدِكَ وَلِسانِكَ، وَبايِنْ مِنْ فِعْلِهِ بِجَهْدِكَ/ 2415.

2- İyiliğe çağır ki iyilerden olasın; kötülüğü ise elinle, dilinle önle ve gücün yettiği kadar onu yapmaktan sakın. /2415

3ـ ائتَمِرُوا بِالمَعرُوفِ، وَأْمُرُوا بهِ، وَتَناهَوا عَنِ المُنكَرِ وَانْهَوا عنهُ/ 2557.

3- İyiliğe çağrıldığınızda kabul edin, iyiliğe çağırın; kötülükten sakındırın ve siz de sakının. /2557

4ـ إنَّ الأمْرَ بالمَعروفِ وَالنَّهيَ عنِ المُنْكَرِ لا يُقَرِّبَانِ مِنْ أجَلٍ، وَلا يَنْقُصانِ مِنْ رِزقٍ، لكنْ يُضاعِفانِ الثَّوابَ ويُعْظِمانِ الأجْرَ، وَأفْضَلُ مِنْهُما كَلِمَةُ عَدْلٍ عِندَ إمامٍ جائرٍ/ 36489.

4- Doğrusu iyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak eceli yakınlaştırmaz, rızkı eksiltmez. Ancak sevabı artırır, mükâfatı yüceltir. Bunlardan daha üstünü ise, zalim yöneticinin karşısında hakkı söylemektir. /3648

5ـ إنَّ مَنْ رَأى عُدْواناً يُعمَلُ بِهِ، وَمُنْكَراً يُدعى إلَيهِ، فَأنْكَرَهُ بِقَلْبِهِ فَقَدْ سَلِمَ وَبَرِئَ، ومَنْ أنْكَرَهُ بِلِسانِهِ فَقَد اُجِرَ، وَهُوَ أفْضَلُ مِنْ صَاحِبِهِ، وَمَنْ أنْكَرَهُ بِسَيفِهِ لِتَكُونَ حُجَّةُ اللهِ العُليا، وَكَلِمَةُ الظَّالِمينَ السُّفلى، فَذلكَ الَّذي أصابَ سَبيلَ الهُدى، وَقامَ عَلَى الطَّريْقِ، وَنَوَّرَ في قَلْبِهِ اليَقينُ/ 3576.

5- Kim bir düşmanlığın yapıldığını ve bir kötülüğe çağrıldığını görür de onu kalbiyle reddederse sağlam kalır, beri olur. Diliyle reddeden muhakkak mükâfatını alır. Bu, kalbiyle reddetmekten daha üstündür. Ve kim Allah'ın hücceti üstün, zalimlerin sözü aşağılık olsun diye kılıcıyla reddederse, işte o doğru yolu tutmuş, bu yolda hareket etmiş ve kalbini yakînle nurlandırmıştır. /3576

6ـ إذا رَأى أحَدُكُمْ المُنْكَرَ، وَلَمْ يَسْتَطِعْ أنْ يُنْكِرَهُ بِيَدِهِ وَلِسانِهِ، وَأنْكَرَهُ بِقَلْبِهِ، وَعَلِمَ اللهُ صِدقَ ذلِك مِنْهُ فَقَدْ أنكَرَهُ/ 4152.

6- İçinizden biri kötü bir amel görür, onu eli ve diliyle sakındıramaz da kalbiyle reddeder de Allah, onun bu amelinde samimiyet görürse, bu kişi sakındırmış sayılır. /4152

7ـ أذا لَمْ تَنْفَعِ الكَرامَةُ فَالإهانَةُ أحْزَمُ، وَإذا لَمْ يَنجَحِ السَّوْطُ فَالسَّيفُ أحْسَمُ/ 4164.

7- Saygının yaramadığı kimseye ihanet revadır; kırbaç fayda etmediğinde kılıç çözümdür. /4164

8ـ وقال (ع) في ذِكْرِ الآمرينَ بالمَعْرُوفِ والنّاهينَ عَنِ المُنكَرِ: فَمِنْهُمُ المُنْكِرُ لِلْمُنْكَرِ بِيَدِهِ وَلِسَانِهِ وَقَلْبِهِ، فَذلِكَ المُستَكْمِلُ لِخِصالِ الخَيْرِ، وَمِنْهُمُ المُنْكِرُ بِلسانِهِ وَقَلْبِهِ، والتَّارِكُ بِيَدِهِ، فذلِكَ المُتَمَسِّكُ بِخَصلَتَينِ مِنْ خِصالِ الخَيْرِ وَمُضَيِّعُ خَصلَةٍ، وَمِنْهمْ المُنكِرُ بِقَلبِهِ وَالتَّارِكُ بِلِسانِهِ، وَيدِهِ، فَذلِكَ مُضَيِّعٌ أشْرَفَ الخَصلَتَيْنِ مِنَ الثَّلاثِ وَمُتَمَسِّكٌ بِواحِدَةٍ، وَمِنْهُمْ تَارِكٌ لإنكارِ المُنْكَرِ بِقَلْبِهِ وَلِسانِهِ وَيَدِهِ فذلِكَ مَيِّتُ الأحياءِ (وَما أعْمالُ البِرِّ كُلِّها والجهادُ في سَبيلِ اللهِ عِنْدَ الأمرِ بالمعْروفِ والنَّهي عَنِ المُنكَرِ إلاّ كنَفْثَةٍ في بَحْرٍ لُجّيٍّ، وانَّ الأمرَ بَالمَعروفِ والنَّهيَ عَنِ المُنْكَرِ لا يُقَرِّبَانِ مِنْ أَجَلٍ، وَلا يَنْقُصانِ مِنْ رِزْقٍ وأفْضلُ مِنء ذلك كُلِّهِ كَلِمَةُ عَدْلٍ عِنْدَ إمام جائرٍ)/ 6606.

8- İyiliğe çağıran ve kötülükten sakındıran kimseler hakkında şöyle buyurdu: Onlardan bazıları kötülüğü elleriyle, dilleriyle ve kalpleriyle sakındırır. İşte bunlar, güzel huyları tamamlayanlardır. Bazıları, dilleri ve kalpleriyle sakındırır, elleriyle sakındırmazlar. Bunlar, güzel huylardan ikisine sarılır, birini zayi ederler. Bazıları da kalpleriyle reddeder, dilleri ve elleriyle sakındırmazlar. Bunlar ise üç güzel huyun en üstünleri olan ikisini zayi eder, birine sarılırlar. Bazıları ise kalpleriyle, dilleriyle ve elleriyle sakındırmayı terk etmişlerdir. Bunlar yaşayan ölülerdir. Bütün iyi ameller ve Allah yolunda cihat, iyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak yanında ancak engin denizlerdeki bir köpük gibidir. Şüphesiz, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak eceli yaklaştırmaz, rızkı azaltmaz. Bütün bunların en üstünü ise, zalim yöneticinin karşısında hakkı söylemektir.[83] /6606

9ـ وَالأمرَ بِالمَعرُوفِ مَصْلَحةً لِلْعَوامِّ، والنَّهيَ عَنِ المُنْكَرِ رَدْعاً لِلسُّفَهاءِ/ 6618.

9- İyiliğe çağırmak toplumun çıkarı için, kötülükten sakındırmak ise sefihleri sakındırmak içindir. /6618

10ـ كُنْ بِالمعرُوفِ آمِراً، وَعَنِ المُنْكَرِ ناهِياً، وَلِمَنْ قَطَعَكَ واصِلاً، وَلِمَنْ حَرَمَكَ مُعطِياً/ 7174.

10- İyiliği emret, kötülükten sakındır, seninle bağını koparanla vuslat kur ve seni mahrum edene bağışta bulun. /7174

11ـ كُنْ بِالمَعْرُوفِ آمِراً، وعَنِ المُنكَرِ ناهياً، وبِالخَيْرِ عامِلاً، وَللْشَرِّ مَانِعاً/ 7181.

11- İyiliği emret, kötülükten sakındır, hayra amel et, şerre engel ol. /7181

12ـ كُنْ آمِراً بالمَعْروفِ عاملاً بِهِ، وَلا تَكُنْ مِمَّنْ يَأمُرُ بِهِ وَيَنْأى عَنْهُ فَيَبُوءُ بإثمِهِ، ويَتَعَرَّضُ مَقَتَ رَبِّهِ/ 7189.

12- İyiliği emret, kendin de amel et; emredip de uzak durma. Zira böyle bir kimse günahlarıyla Allah'a döner, rabbinin gazabına uğrar. /7189

13ـ لَنْ تَهتَدِيَ إلى المَعْرُوفِ حَتّى تَضِلَّ عَنِ المُنْكَرِ/ 7427.

13- Kötülükten sapmadıkça iyiliğe asla ulaşamazsın. /7427

14ـ مَنْ عَمِلَ (أمَرَ) بِالمَعرُوفِ شَدَّ ظُهُورَ المُؤمِنينَ/ 8249.

14- İyiliğe amel eden[84], müminlerin sırtını sağlamlaştırır. /8248

15ـ مَنْ نَهى عَنِ المُنْكرِ أرْغَمَ اُنُوفَ الفاسِقينَ/ 8249.

15- Kötülükten sakındıran kimse, fâsıkların burnunu yere sürer. /8249

16ـ يَقْبَحُ عَلَى الرَّجُلِ أنْ يُنْكِرَ عَلى النَّاسِ مُنكَراتٍ وَيَنهاهُمْ عَنْ رَذائِلَ وَسَيِّئاتٍ، وَإذا خَلا بِنَفْسِهِ ارتَكَبَها وَلايَسْتَنْكِفُ مِنْ فِعْلِها/ 11037.

16- Halkı kötülükten, rezil sıfatlardan ve günahlardan sakındırıp da yalnız kalındığında aynılarını yapmak ve bunları yapmaktan çekinmemek insana utanç verir. /11037

17ـ لَمْ يَأمُرْكُمُ اللهُ سُبْحَانَهُ إلاّ بِحَسَنٍ، وَلَمْ يَنْهَكُمْ إلاّ عَنْ قَبيحٍ/ 7564.

17- Allah, iyiden başka bir şeyi size emretmez ve kötüden başka bir şeyden sizi sakındırmaz. /7564

18ـ ما أمَرَ اللهُ سُبْحانَهُ بشَيْءٍ إلاّ وَأعانَ علَيهِ/ 9572.

18- Allah, yardımcı olmayacağı bir şeyi emretmez. /9572

19ـ ما نَهى اللهُ سُبْحانَهُ عَنْ شَيْءٍ إلاّ وَأغنى عنهُ/ 9573.

19- Allah, (insanların) ihtiyacını gidermediği bir şeyden onları sakındırmaz. /9573

20ـ إنّي لأرفَعُ نَفْسي أنْ أنْهَى النَّاسَ عَمّا لَستُ أنْتَهي عَنْهُ أو آمُرَهُمْ بِما لا أسْبِقُهُمْ إلَيهِ بِعَمَلي أوْ أرضى مِنْهُمْ بِما لا يَرضى رَبّي/ 3780.

20- Doğrusu ben, kendi sakınmadığım şeyden insanları sakındırmaktan, emrettiğim şeyde onlardan öne geçmemekten veya rabbimin razı olmadığı şeyde onların yapmasına razı olmaktan kendimi üstün tutarım. /3780
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İYİ OLMAK / DÜZELMEK

1ـ ثابِرُوا عَلى صَلاحِ المُؤمِنينَ وَالمُتَّقينَ/ 4703.

1- Müminlerin iyiliğine/yaraşanına sebep olan şeyleri yapmaya devam edin. /4703

2ـ ما أبْعَدَ الصَّلاحَ مِنْ ذِي الشَّرِّ الوَقاحِ/ 9537.

2- Hangi şey zararlı ve hayâsız insanın düzelmesini uzaklaştırdı? /9537
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İYİ GELENEK

1ـ لا تَنْقُضْ سُنَّةً صالِحَةً عُمِلَ بِها، وَاجْتَمَعَتِ الأُلْفَةُ لَها، وَصَلَحَتِ الرَّعيَّةُ عَلَيْها/ 10377.

1- Süre gelen, halkın alıştığı ve uymanın doğru olduğu iyi gelenekleri bozma /10377
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ZEVK 2057

Kervan Kıtmiri İhvâni, Muhammed’e dervişânım
Huzurda Hakk’la hemhâlim, halk içinde perişânım
Bey Dağların dergâhında misâfirim Abdâl Musa’m
Erenlerin yâdigârı, himmet eyle ALİ ŞÂH'ım!..


23/04/ 2000 11:43
A n t a l y a
Resim
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »

Amin Amin Amin Hocam...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İTİRAF ETMEK

1ـ ما أخْلَقَ مَنْ عَرَفَ رَبَّهُ أنْ يَعْتَرِفَ بِذَنْبِهِ / 9639.

1- Kulun Rabb'ini tanıyıp günahını itiraf etmesi, ne de güzel erdemdir. /9639

2ـ نِعْمَ شافِعُ المُذْنِبِ الإقْرارُ / 9937.

2- Günahkârın (suçunu) itirafı ne de güzel şefaatçidir. /9937

3ـ لاَاعْتِذارَ أمْحي لِلذَّنْبِ مِنَ الإقرار / 10671.

3- İtiraf gibi, günahı yok edici bir mazeret yoktur. /10671

4ـ يُسْتَثْمَرُ العَفْوُ بِالإقْرارِ أكْثَرَ مِمّا يُسْتَثْمَرُ بِالاِعْتِذارِ / 11014.

4- İtiraf ederek af dilemenin semeresi, mazeretle af dilemekten daha fazladır. /11014

5ـ اَلاِعْتِرافُ شَفيعُ الجاني / 2207.

5- İtiraf suçlunun şefaatçisidir. /2207

6ـ الإقْرارُ اِعْتِذارٌ / 179.

6- İtiraf özür dilemektir. /179
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »




İTİMAT ETMEK

1ـ مَنْ أقَلَّ الاِسْتِرسالَ سَلِمَ/ 7774.

1- Az itimat eden sağlam kalır. /7774

2ـ مَنْ أكْثَرَ الاِسْتِرسالَ نَدِمَ/ 7775.

2- Çok itimat eden pişman olur. /7775

3ـ قِلَّةُ الاِسْتِرسالِ إلَى النَّاسِ أحْزَمُ/ 6748.

3- İnsanlara az itimat etmek, ileri görüşlülüktür. /6748
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İTAATKÂR

1ـ كُلُّ مُسْتَسْلِمٍ مُوَقًّى/ 6835.

1- Her itaatkâr korunmuştur. /6835

2ـ مَنِ اسْتَسْلَمَ سَلِمَ/ 7673.

2- Her itaatkâr sağlam kalır. /7673

3ـ مَنِ اسْتَسْلَمَ إلَى اللهِ اِسْتَظْهَرَ/ 7804.

3- Allah'ın emrine itaat edenin sırtı sağlam olur. /7804

4ـ مَنْ سَلَّمَ أمْرَهُ إلَى اللهِ اِسْتَظْهَرَ/ 8308.

4- İşini Allah'a teslim eden kimsenin sırtı sağlam olur. /8308

5ـ اَلْمُسْتَسْلِمُ مُوَقًّى/ 159.

5- İtaatkâr korunur. /159
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İŞLERİ ERTELEMEK

1 ـ مَنِ اسْتَدْبَرَ الأُمُورَ تَحَيَّرَ/ 7803.

1- İşlerini erteleyen ne yapacağını şaşırır. /7803
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İŞLER

1ـ اَلأُمُورُ بالتَّقديرِ لا بِالتَّدبيرِ/ 1947.

1- Allah'ın işleri onun takdiriyle gerçekleşir, kulların tedbiriyle değil. /1947

2ـ اِستَدِلَّ على ما لَمْ يَكنْ بِما كانَ فإنَّ الأُمُورَ أشباهٌ/ 2373.

2- Henüz olmayan şeyi olanla ölç; zira işler, birbirine benzer. /2373

3ـ أنجَحُ الأُمُورِ ما أحاطَ بِهِ الكِتْمانُ/ 3284.

3- En kazançlı iş, gizli tutulan iştir. /3284

4ـ إنَّ الأُمورَ إذا تَشابَهَتْ اُعْتُبِرَ آخِرُها بِأوَّلِها/ 3458.

4- İşler birbirine karıştığında sondaki baştakiyle ölçülür. /3458

5ـ الأُمُورُ بِالتَّجرِبَةِ/ 36.

5- İşler, tecrübeyle olur. /36

6ـ الأُمُورُ أشباهٌ/ 132.

6- İşler, birbirinin benzeridir. /132

7ـ تَذِلُّ الأُمُورُ لِلْمَقاديرِ حَتّى يَكُونَ الحَتْفُ (الحَيْفُ) في التَّدبيرِ/ 4517.

7- Takdir olunan şeyler için işler, tedbirde ölüm gelinceye kadar kendi hâlinde seyreder. /4517

8ـ تَحَرَّ مِنْ أمْرِكَ ما يَقُومُ بِهِ عُذرُكَ، وَتَثْبُتُ بِهِ حُجَّتُكَ وَيَفيءُ إلَيْكَ بِرُشْدِكَ/ 4525.

8- Öyle bir iş seç ki özür yolun onunla açık kalsın, sunduğun delil onunla ispatlansın ve senin yönlendirmenle sana geri dönsün. /4525

9ـ خَيْرُ الأُمُورِ ماأسْفَرَ عنِ اليَقينِ/ 4966.

9- İşlerin en iyisi, yakînle biten işlerdir. /4966

10ـ خَيْرُ الأُمُورِ ما أدّى إلى الخَلاصِ/ 4970.

10- İşlerin en iyisi, (insanı) kurtuluşa yönlendiren işlerdir. /4970

11ـ خَيْرُ الأُمُورِ ما عَرى عَنِ الطَّمَعِ/ 4973.

11- İşlerin en iyisi, tamaha bulaşmayandır. /4973

12ـ خَيْرُ الأُمُورِ ما أسْفَرَ عَنِ الحقِّ/ 4991.

12- İşlerin en iyisi, hakla sonuçlanandır./ 4991

13ـ خَيرُ الأُمُورِ ما سَهُلَتْ مَباديهِ، وَحَسُنَتْ خَواتِمُهُ وَحُمِدَتْ عَواقِبُهُ/ 5032.

13- İşlerin en iyisi başlangıcı kolay, sonu güzel ve neticesi övülen işlerdir. /5032

14ـ خَيْرُ الأُمُورِ أعْجَلُها عائدَةً، وَأحْمَدُها عاقبَةً/ 5033.

14- İşlerin en iyisi, çabuk fayda veren ve sonu övülen işlerdir. /5033

15ـ خُذْ مِن أمْرِكَ ما يَقُومُ بِهِ عُذْرُكَ وَتَثْبُتُ بِهِ حُجَتُكَ/ 5040.

15- Öyle bir iş yap ki özür yolun onunla açık kalsın ve delilini onunla ispat edebilesin. /5040

16ـ رُبَّما تَجَهَّمَتِ (تَحَتَّمَتِ) الأُمورُ/ 5379.

16- Nice işler vardır ki sonu kötüdür. /5379

17ـ شَرُّ الأُمورِ أكثَرُها شَكّاً/ 5718.

17- En kötü iş, çok şüphe edilen iştir. /5718

18ـ طُوبىَ لِمَنْ لَمْ تَغُمَّ عَلَيْهِ مُشْتَبَهاتُ الأُمورِ/ 5974.

18- Karmaşık işlerin anlaşılmaz gelmediği insana ne mutlu! /5974

19ـ قَدْ تَعُمُّ (تُغَمُّ) الأُمورُ/ 6633.

19- Bazı işler (bela ve sıkıntılar) geneldir. /6633

20ـ مَنْ كابَدَ الأُمورَ هَلَكَ/ 7916.

20- İşlerinde zorluğa düşen helak olur. /7916

21ـ مَنْ كابَدَ الأُمُورَ عَطِبَ/ 7975.

21- İşlerinde zorluğa düşen telef olur. /7975

22ـ مَنْ ضَيَّعَ أمْرَهُ ضَيَّعَ كُلَّ أمْرٍ/ 8874.

22- Kendi işini zayi eden bütün işleri zayi eder. /8874

23ـ مِلاكُ الأُمورِ حُسنَ الخَواتِمِ/ 9729.

23- Her işin ölçüsü, neticesinin güzel oluşudur. /9729

24ـ هَلَكَ مَنْ لَمْ يُحرِزْ أمْرَهُ/ 10021.

24- İşini gözetmeyen helak olur. /10021

25ـ لا تُقْدِمَنَّ على أمْرٍ حتّى تُخْبِرَهُ/ 10169.

25- Bilmediğin işe kalkışma. /10129

26ـ يَسِّرُوا وَلا تُعَسِّرُوا، وَخَفِّفُوا وَلا تُثَقِّلُوا/ 11016.

26- Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; hafifleştirin, ağırlaştırmayın. /11016

27ـ لِكُلِّ أمْرٍ مَآلٌ/ 7294.

27- Her işin bir sonu vardır. /7294

28ـ يُسْتَدَلُّ عَلى ما لَمْ يَكُنْ بِما قَد كانَ/ 10973.

28- Henüz olmayana gerçekte olanla delil gösterilir. /10973

29ـ لِيكُنْ أحَبُّ الأُمورِ إلَيكَ أعَمَّها في العَدْلِ وأقسَطَها بِالحقِّ/ 7384.

29- Senin katında en sevimli iş, adalette en kapsamlısı ve hakta en adil olanı olsun. /7384

30ـ احذَرْ كُلَّ أمْرٍ اذا ظَهَرَ، أزرى بفاعِلِهِ وحَقَّرَهُ/ 2591.

30- Ortaya çıktığında onu yapanın ayıplanmasına ve tahkir edilmesine neden olabilecek işlerden kaçın. /2591

31ـ احذَرْ كُلَّ أمْرٍ يُفْسِدُ الآجِلَةَ، وَيُصْلِحُ الدَّانيةَ/ 2595.

31- Ahiretini harap eden ve dünyanı mâmurlaştıran işlerden kaçın. /2595
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen katre-iNur »

Kıymetli Senim Kardeşimiz;

Geç olmakla birlikte sunduğunuz bu güzelliklere biz de katılmak istedik.
Bizim taşıdıklarımız sizinkilerin tekrarı olabilir. Şayet öyle ise affınızı talep ederiz...


Es Selam

1. Acelenin meyvesi yanlışlıktır.
2. Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.
3. Açık kalpli, mert düşman, içinden pazarlıklı dosttan iyidir.
4. Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenin zalimliğidir.
5. Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.
6. Adalet ve eşitliği gözetme, siyasetlerin en iyisidir.
7. Adil ol, kudretin sürekli olsun.
8. Adilane davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir.
9. Affedilmeyecek günah, insanların bir birlerine olan zulmüdür.
10. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyiniz.

(*) Hz. Ali RA efendimizin güzel sözleri çok fazla olmasına rağmen, Hutbe ve mektuplarda olanlarla kendilerini ilgilendiren bölümleri alınmamıştır.

(**) Sözler Kazım Balaban'ın "Hz. Ali'nin Erdemleri" adlı kitabından alınmıştır.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/katreimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »

Hayırlı Cum'a lar olsun KUL hocam...

ALLAH sizden razı olsun... Hepimiz nasibimizi alıyoruz... Katılımınızla oluşan sinedeki mutluluğu dile getirmek istedim...

Öğretildi ki bize ulaşan her kelime her ilim zerresi ilim sahiplerinin şefaatidir ve izniyledir...

Gelen YERİ veren ELİ görerek şükürdeyiz hocam...

Selam ve Dua ile...





İŞİTME VE GÖRME DUYUSU

1ـ جَعَلَ اللهُ سُبْحانَهُ لَكُمْ أسْماعاً لِتَعِيَ ما عَناها، وَأبصاراً لِتَجْلُوَ مِنْ عَشاها/ 4764.

1- Allah, önemli olan şeyleri korumanız, saklamanız için kulaklar ve net görmeniz (kötülükten kurtulmanız) için gözler verdi. /4764
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »



İŞ DÜZENİ

1ـ اِجْعَلْ لِكُلِّ إنْسانٍ مِنْ خَدَمِكَ عَمَلاً تَأْخُذُهُ بِهِ فَإنَّ ذلِكَ أحْري أنْ لا يَتَوَاكَلُوا في خِدْمَتِكَ / 2432.

1- Hizmetçilerinden her birini bir işe koy ki onu sorgulayabilesin. Zira bu, hizmetinde olanların birbirlerine güvenmemesinden daha iyidir. /2432


İŞARETLE AYIP ARAYAN

1ـ اَلْهَمّازُ مَذْمُومٌ مَجْرُوحٌ / 373.

1- İşaretle ayıp arayan (veya işaretle gıybet eden) kötülenmiş ve ayıplanmıştır. /373


İŞARET

1ـ مَنِ اكْتَفي بِالتَّلْويحِ اِسْتَغْني عَنِ التَّصْريحِ / 8711.

1- İşaretle yetinen açıklamaya gerek duymaz. /8711


İŞE HAZIRLIKLI OLMAK

1ـ مَنِ اسْتَقْبَلَ الأُمُورَ أبْصَرَ / 7802.

1- İşine karşı hazırlıklı olan basiretli olur. /7802


İŞİ ALLAH'A HAVALE ETMEK

1ـ مَنْ فَوَّضَ أمْرَهُ إلَي اللهِ سَدَّدَهُ / 8070.

1- Kim işini Allah'a havale ederse Allah onu doğru yola sevk eder. /8070
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
katre-iNur
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 272
Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen katre-iNur »

11. Ahdini bozmak Allah’ı ve halkı gazaplandırır.
12. Ahmak, her lafın başında yemin eder.
13. Akıl, gurbette yakın bulmaktır; ahmaklık vatanda gurbete düşmektir.
14. Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.
15. Akıl gibi zenginlik cehalet gibi yoksulluk yoktur. Edebe uymak bir kazanç, danışmak bir güçtür.
16. Akıllı bir insan fakir olabilir. Fakat o hiç kimsenin sadakasına muhtaç değildir.
17. Akıllı kişi, tecrübelerden ibret alan kimsedir.
18. Akıllı olan kemal, cahil olan mal ister.
19. Akıllı, düşmanınsa bile danış, bilgisiz dostun fikrini geç.
20. Akıllı insan edeple öğüt alır. Dayaktan başka bir şeyle terbiye edilemiyenler hayvanlardır.
21. Akıllı, insanların en mutlusudur.
22. Akıllının dili kalbindedir, ahmağın dili ise ağzındadır.
23. Akıllının tahmini, cahilin kesin bilmesinden daha doğrudur.
24. Akıllı insanlar az konuşur. Çok söyleyenler, yalnız ahmaktırlar.
25. Akil kişi, kemâl taleb eder.


(**) Sözler Kazım Balaban'ın "Hz. Ali'nin Erdemleri" adlı kitabından alınmıştır
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/katreimza.jpg[/img]
Cevapla

“İlim” sayfasına dön