Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 6

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 6

Mesaj gönderen kulihvani »

Münir DERmÂN
kaddesallahu sırrahu
Resim
MD.TMMSHBTLR-6

AZAB!..

(EV SOHBETi)

(Câhide Anneye):
Yavrum sen, dâima gözü yaşlı dilinde ALLAH ve Resûle selavat getiren, namazını kılân Salih bir kadınsın!
Gece ne zaman kalksam seni seccadede
Hakkın divânında görürüm bu senelerdir devâm ediyor.
Gözlerinde mübârek ve
ALLAH’ın sevdiği şeyler, yaşlarla doludur.
Herkesin anlayamayacağı derin, mânevî bir hazz ve huşu’ içindesin bunu dâima görürüm.
Soramam sana
bu nedir SıRRı diye.
Çünkü senin bu halinden bu güzel halinden ayırmak bana müsaade edilmemiştir.
Hakkın Sırrını temyiz et bana bir dua et!
Bana geçenlerde hatırlarsın:
azab nedir? diye sordun.
Ben de dilim döndüğünce anlattım.
Azabdan
Hakk cümlemizi korusun!..

Cenâb-ı Hakk zâlim değildir, hâşâ zülum yapmaz!
Azab kelimesi insan kafasında bir nevi zülum, işkence gibi gelir amma değildir, hâşâ sümme hâşâ!
Senin gibi doğru yolda gidenlerden, emirleri yapanlardan azab uzaklaşır.
Azab vesilesi bu dünyada nedir?
Sana azab nedir diye soran birine söylersin de senin yolundan gider.

Hakk senden razı olsun, yolun aydınlık, mekanın cennet olsun!..

Azab, gök yüzünden indirilmez.
Azabı icâb eden sebebler yeryüzünde bir araya gelir.
Dünyevî ve uhrevî maddî ve mânevî, ruhî ve cesedî azabların sebeblerini
Hakk Teâlâ kuruluşta halketmiştir.
İyiliklerin fenâlıkların ızdırab ve dertlerin sebeblerini de halketmiştir.
Her şeyi ve insanı
Ahsen-i takvim olarak yaratmıştır.
Bütün iyilik ve güzellikler insanda mevcuddur.
Bunların ortaya çıkması için de sebeb ve kaideler halketmiştir.
Bu sebebleri insan kendi akıl ve iradesiyle biraraya getirirse, iyilikler hayırlar kendiliğinden tecellî eder.
Şerr sebebleri de biraraya getirirse şerler ve azablar doğurur.


Bir misal ile anlatalım.
Yalan haramdır, yasaktır, insanları birbirine düşürür.
Adâlete balta vurur hakların tecellîsi kaybolur.
Yavaş yavaş doğruluk i’tikale uğrar aşınır.
Ticarî alış-veriş bozulur bahalılık ve ihtikâra yol açar.
Nihayet doğruluk ortadan kalktı mı cemiyette birlik kalmaz.
Açlık baş gösteriri zenginler doyarlar diğerleri de sefil olurlar. Bundan yekdiğerlerine düşman olurlar.
Bakın bir yalan işte insanları karıştırarak şahsî duyguları kamçılayan ve aksü’l- amel göstermesine vesile olan sebebleri bir araya getirmiş olur.
Cemiyette bitmeyen bir dert, bir ızdırab bir azab ortaya çıkar.
Bunları yapanlar yani sebebleri ortaya çıkaranlar,
Hakkın emirlerine de karşı gelmiş olduklarından uhrevî azabı da hazırlamış olurlar..
Cenab-ı Hakk hayır sebeblerini, güzellik sebeblerini, iyilik sebeblerini de halketmiştir.
Kullar bu sebeblere gitsinler diye emirler göndermiştir.
Hangi emrinde aksaklık vardır,
Resûl-i Ekremin tebliğlerinde kulun iyilik ve hayrından başka bir şey bulunmaz.
Hangi “fenâ yola git!” diye emir vardır? Yoktur!.

Hakkın emirlerini yapmamak, zekât vermemek, namaz kılmamak, oruç tutmamak gibi ibâdetleri yerine getirmeyenler bunları terk etti diye azaba düçâr olmazlar, çok dikkat edin buraya!
ALLAH’ın ibâdete ihtiyacı yoktur: “Ben ins ve cinni Bana ibâdet etsinler diye yarattım.” ayeti vardır.
Bu ibâdetlerle iyilik sebeblerini bir araya getirmeleri için bir türdür, bir yoldur.
Bunlar insandaki iyilik, doğruluk sebeblerini ortaya çıkaran sebeblerdir.
Bunlar ortaya çıkmazsa fenâlık sebebleri ortaya çıkar, o zaman insan kendiliğinden azabı hazırlamış olur azaba yuvarlanır.

ALLAH Gâfur ve Rahîmdir.

Geçmişte yolu aydın bir kimse söylemiş: Cehennemde dal odun yoktur. Herkes ateşini buradan götürür!
Söylediğimi, söylediklerimin en veciz bir ifadesi olarak kabul etmek lâzımdır.
Cenâb-ı Hakk zülum yapmaktan münezzehtir hayır ve şerr sebeblerini evvelden halk ettiği için bu zıddıyyetlerden nizam-ı kâinât ortaya çıkmıştır.
Sebebleri bir araya getirmek de; sa’y, çalışmak ve iyi niyet ile olur.
Men’ buyurduklarının hepisi bir çok şerr sebebler ortaya getirir.
Yasaklar da bir nevi mağfiret vesilesidir, kulu ikaz ve doğru yola sevk vesileleri vardır.
Bunları yapanlar kendiliklerinden azaba düçâr olurlar. Uhrevî azab da bunun semeresidir.

Dünyada ne ekersen ahrette onu biçersin!sözü vardır.
Bundan dolayı
Resûl-ü Ekrem sallALLAHu aleyhi ve sellem Rahmetenlilâlemin dir.
İnsanlara rahmet yollarlını, hayır vesilelerini göstermiştir.

Azabdan kasd, bir fenâlık ve şerrin rebb edip, selaha kurtuluşa mağfirete götürmektir.
Dünyevi azab maddî ve mânevî ruhî ve cesedîdir.
Uhrevi azab iman ve tasdik ettiğimiz cehennem azabıdır.
Bunun hakkında şiddetinden nev’inden ve dehşetinden
Kur'ân-ı Kerim ve Resûl-ü Ekremin tebliğleri vardır.
Nasıl olduğunu tasavvur edemediğimiz gibi elim bir azab olduğunu düşünür Hakka sığınırız o kadar.
Maddî cesedî azabı ruhumuz duyar, ızdırabını acısını o çeker.
Bir zengin iflas eder, malı mülkü yok olur, maddî bir azaba yuvarlanmıştır, bu acıyı ruhu yüklenir.
Bilip yapmadığı veya bilmeyerek yaptığı bir çok hataların sebeblerin bir araya toplanması bu azabı husule getirmiştir.
Cesedî azab ise bir çok dikkatsizlikler hastalık sebeblerini bir araya toplar hastalanır. Bunun acısını yine ruh yüklenir.
Bütün hastalıklarda bir İhtar-ı Rahmani gizlidir.
Bilerek veya bilmeyerek yaptığı hataların temizlenmesi için bu hastalık bir nevi vücudu istiğfar ettirir.
Bir insana sıhhat, sağlık temenni ve duasında bulunmak, fenâ sebeblerin bir araya gelip bunu doğurmaması için
Hakkın o kimseyi doğru yoldan ayırmaması için ALLAH’tan yardım dilemektir.

Sevdiğin bir yakınını kaybedersin, için yanmağa başlar bu, uhrevî azabın milyonlarda bir nebzesidir.

Hakkın emirlerine karşı gelmek, onları yapmamak ve tanımamak demektir…


Resim

Hazz: Sevinç duyma. Hoşlanma. Zevklenme. Saâdet. Tali'. Nasib. Nimet ve süruru mucib şey.
Huşu’: Alçak gönüllülük. Hayâ etmek ve mütevazi’ olmak. Korku ile karışık sevgiden gelen edebli bir hâl. Yüksek ve heybetli bir huzurda duyulan alçak gönüllülük. Sükun ve tezellül.
Temyiz: Bir şeyi diğerinden seçip târif etmek, ayırmak. Seçmek. İyiyi kötüden ayırmak.
Vesile: (Vâsile) Bahâne, sebeb. * Fırsat. * Elverişli durum. * Vasıta. Yol. * Pâye, rütbe. * Baba. * Kurbiyet. * Kendisi ile başkasına yaklaşilân şey. * Cennet'te bir menzil adı. (El-Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor.)
Uhrevî: Âhirete dair, âhiretle alâkalı. Öteki dünyaya aid.
Ahsen-i takvim: En güzel kıvama koyma. * Cenab-ı Hakkın her şeyi kendisine lâyık en güzel kıvam, sıfat ve sûrette yaratması. İnsanın en yüksek ve câmi isti'dâd ve kabiliyetlerde ve en güzel sûrette yaratıldığı.
İ’tikal: Zorlaşma, müşkilleşme.
İhtikâr: Bir şeyi kıymetlensin diye saklamak. * Ist: İnsanların veya ehlî hayvanların yiyeceklerine âit şeylerin satış kıymetleri yükselsin diye kırk gün kadar saklamak. Böyle yapan kimseye muhtekir denir. * Vurgunculuk, bozgunculuk.
Aksü’l- amel: İstenilen şeyin zıddı hasıl olması. Tersine oluş
Düçâr: düşme.
Veciz: Kısa, öz, derli toplu. Muhtasar olup mufassal olmayan. * Az sözle çok mâna ifâdesi.
Münezzeh: (Nezahet. den) Tenzih edilmiş, teberri edilmiş. * Pâk, kusur ve noksanlıklardan uzak. Hiç bir şeye muhtaç olmayan. Kötülükten, kusurdan ve noksanlık gibi şeylerden tenzih edilen.
Nizam: Sıra, dizi, düzen. Dizilmiş olan şey, sıralanmış. * İcaba göre yapılan kanun. Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide. * Bir işin sebat ve kıyamına medar, sebeb olan şey ve hâlet.
Elim: (Elime) Acı veren, acıtan, ağrıtan. Çok şiddetli ağrı veren.
İhtar: Hatırlatmak. Dikkati çekmek. Tenbih. Uyarma.
Nebze: Az miktar, cüz'i, bir şeyin artığı.
Sa’y: Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. * Hızlı yürüme. * Cür'et etme. * Ziyaret etme. * Gammazlık yapma. * Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.
Rebb: İlmiyle amel etmek.
İhtar: Hatırlatmak. Dikkati çekmek. Tenbih. Uyarma. Kalbe gelen doğuş, ilham.


Cehennemde dal odun yoktur.
Herkes ateşini buradan götürür!:


bu husuta 2 Âşıkdan söz gelmektedir ki;

17. yüzyılda yaşayan hemşehrim Karkın Yörüğü ÂŞIK Karacaoğlandan:


Karacoğlan der ki her sözüm haktır
Yiğit olmayanın yalanı çoktur
Cehennem yerinde hiç ateş yoktur
Herkes ateşini burdan götürür !..


Karacoğlan

16. yüzyılda yaşayan Pir Sultan AbdâL BaBadan:

SABAHTAN UĞRADIM!..

Sabahtan uğradım ben bir figana
Bülbül ağlar ağlar güle getirir
Bakın şu feleğin çürük işine
Her bir cefasını kula getirir!..


*

Depreştirme benim dertlerim tamam
Muhabbet şirindir vermiyor aman
Üstümüzde dönen çarh ile devran
Felek bizi halden hale getirir!..


*

Pir Sultan Abdal'ım sözlerim haktır
Hakk diyen kullardan hiç şüphem yoktur
Cehennemde ateş olmaz nar yoktur
-> Herkes -> ateşini bile götürür!..


Pir Sultan AbdâL

El Gâfuru:
Resim

er RahîM:

Resim

Resim

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Resim---Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni: Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibâdet etsinler diye yarattım.”
(Zâriyât 51/56)

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne): (Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ 21/107)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 6

Mesaj gönderen nur-ye »

RÛHun Şâd Olsun
Kabrin NuR Dolsun
DERMAN Hocamız…

Resim



ZEVK 4272

Yirmibir Yıl GeLdi - GeÇti!. SeSimize SeSin DeRMAN
Halka Hizmet HAKK’a Hizmet!. Hizmette NeFeSin DeRMAN
Aç-SUsuz Her Genç İZ-inde.. MuHaMMeDî DeNiZinde
SES-in SıRR-SU OLsun İÇsin!.. SoHBeTlerin YeSiN DeRMAN
Resim
Cevapla

“SOHBET - 6” sayfasına dön