İbrahim Düsûki'den Öğütler

Bizi silkeleyip kendimize getirecek nasihat ve sözler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

İbrahim Düsûki'den Öğütler

Mesaj gönderen kamuran »

Tasavvuf konusunda söz söylemek

Ey evlâtlarım! Size birisi tasavvuf, marifet ve muhabbetten sorarsa, Allah dostlarınınki gibi işleriniz düzgün olmadıkça ona dilinizle cevap vermeyiniz. Sizden biriniz dînî emirleri yerine getirip amelde de sâdık olduğu zaman, dili faydalı şeyler söylemeye başlar. İşte bu onun sadâkatinin bir semeresidir. Kim özünde ve sözünde dosdoğru ve ihlâslı olduğunu iddia edip de kendisinde edeb ve tevâzuun semeresi görülmezse yalancıdır, ameli riyâ ve gösteriştir. Onun bu kötü ameli, kendisi istese de istemese de ancak kibir, ucub, nifak ve kötü ahlâka sebep olur. Allah muhafaza buyursun.
Tasavvuf sadece yün giymekten ibaret değildir. Yün, belki tasavvufun alâmetlerinden biridir. Tasavvufun asıl önemli yönü, tasavvuf ehlinin, tasavvufun ince noktalarına ve güzelliklerine uymasıdır. Bu da hemen olmaz, tedrîcen olur. Sûfi, tasavvufun hakîkatına ulaştığı zaman, sert elbise giyemez. Çünkü o, letâfet makamına ulaşmış, iç âlemine dönmüştü. Onun için ayrılık da bitmiştir.
Müid ise böyle değildir. O, nefsini terbiye etmek ve onu Mevlâ'ya boyun eğdirmek için, sert elbise giyebilir, lâtif olmayan gıdalardan yiyebilir. Böylece müid yüksek makamlara hazırlık yapmış olur. Manevî perde inceldikce, elbise de incelmeye başlar.


Muhabbet

Sen ve ben maddî olarak bir araya gelmekle muhabbet oluşmaz. Muhabbet ancak, ruhlarımızın cesetlerimiz ile tek mizac haline gelip kaynaşmasıyla oluşur.
Allah dostlarından hiçbiri bid'at ehli değildir. Onlar edep konusunda sadece Allah Rasûlü (s.a.v.)'i takip ederler. O da bu edebi Kur'an-ı Kerîm'den almıştır. Bir edep kuralı olarak Kur'an'da şöyle buyrulur: "Ey Mü'minler! Sizin eviniz olmayan evlere izin alıp ev halkına selâm vermeden girmeyin" (Nûr, 24/27). İşte Allah dostları bir yere gittikleri zaman üç defa izin isterler. Şayet kendilerine izin verilirse girerler, aksi halde dönüp giderler.


Şefkat ve merhamet

Kim Allah'ın yarattıklarına şefkatli davranmazsa, Allah dostu olamaz. Rivâyete göre Mûsâ (a.s.) koyun güderdi. Fakat koyunlardan hiç birine bir değnek bile vurmadı, onları aç bırakmadı, eziyet de etmedi. Allah Teâlâ da onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderdi, onunla konuştu. Mûsâ (a.s.) peygamberliğinden sonra da çobanlığa devam etti ve milletini bir çok kötülüklerden korudu.
Başka söze hacet yok; kim Allah'ın yarattıklarını aziz tutar, onlara şefkatle muamele ederse, Hakk ehlinin ulaştığı derecelere ulaşır.


Allah dostlarının yoluna yeni girenler

Bu yola yeni girenin gıdası açlık, yağmuru gözyaşı, ihtiyacını arzedeceği yer Allah Teâlâ'dır. Bu mübtedî zayılayıncaya kadar oruç tutar, böylelikle kalbine incelik girer, kalp gözü açılır, kulağındaki manevî ağırlık kalkar. Bundan sonra o, Kur'an'ı ve onun öğütlerini hem kulak, hem de kalp ile duyar. Buna mukabil kim boş sözler konuşur, ruhsatların peşinde koşar, haddinden fazla yer, içer ve uyur ve "bunları yapanı kimse kınayamaz" derse, ondan hayır gelmez.
Yolumuzda şiddetli deniz dalgaları, ateş, açlık ve yorgunluk gibi bir çok zorluklar bulunmaktadır. Bu yol, manasız ve maksatsız değildir, Allah'a ulaşma yoludur.
Şunu söylemek gerekir ki, maalesef evlâtlarımdan bir tanesini bile hakîki manada, Allah dostlarının izlerini takip ettiğini ve kendilerine sır verilecek kadar derece katettiklerini göremedim. Bu aldatıcı zamanın şerrinden, bütün güç ve kuvvet elinde olan Allah'a sığınırım.


Müidlere tavsiye

Her kim şeriatle amel eden, hakîkat ehli, temiz, nâmuslu ve şerefli bir müslüman olmazsa, sulbümden gelen oğlum bile olsa, evlâtlarımdan değildir. Müidlerimden her kim de şeriate, hakîkate, tarîkate, diyânete, kendini maddî-manevi günahlardan korumaya, zühde, veraya ve aza kanaate sımsıkı sarılırsa, en uzak memlekette bile olsa, evlâtlarımdandır.
Bir defasında kendisine "Ne istersin?" diye soruldu,
"Allah Teâlâ ne isterse ben de onu isterim" diye cevap verdi.
Allah'a kulluk eden herkes, gereği gibi bu kulluğun tadını alamaz. Her hizmet eden de gereği gibi âdâbıyla hizmet edemez. Bundan dolayı çoğu müid, gayret etmesine rağmen, bu yolda mesâfe alamadı.
Ey evlatlarım! Size daima Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Zira siz, kurbanlık koç gibi bu dünyayı terketmek zorundasınız.
Ey alev alev ateşin derilerini yakacağı insanlar!
Ey kendileri için bıçağın bilendiği kimseler!
Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyunuz.
Bütün insanlara karşı şefkat ve merhamet
Bir kimse bütün insanları sevmedikçe, onlara karşı şefkatli davranmadıkça ve onların ayıplarını örtmedikçe kâmil bir insan olamaz. Bunlara dikkat etmeyen ve kâmil olduğunu iddia eden kimse yalancıdır.
Hiçbir kimseyi hareketlerinden, elbisesinden, yemesinden ve içmesinden dolayı kınamayın. Çünkü, şeriatın açıkça nehyettiği yasakları çiğneyenin dışında, kimse kınanamaz, ayıplanamaz. Zira bu kınama yalnızlığa, yalnızlık da kulun, Rabb'inin lütfundan uzak kalmasına sebep olur.
İnsanlar kısımlara ayrılırlar:
1) Yola yeni girmiş olanlar (mübtedî),
2) Seçkin (hâss) kullar,
3) Seçilmişlerin seçilmişi olan (havâssulhâs) kullar
4) Allah'a vâsıl olanlar.
Yüce Allah bazı insanlara, bazıları sebebi ile rahmet eder.
Bu yolda kuvvetli ile zayıf yarışamaz.
Allah'ın veli kulları bazen yağmur gibidir, bu onların merhametli olduklarını gösterir; bazen de kılıç gibidir, bu da onların gazap taraflarının olabileceğine işaret eder. Bundan dolayı bir Allah dostu yüzünüze güldüğü zaman ona karşı saygıyı terkedip şımarmayın, ciddiyet ve edebinizi muhafaza edin.


(alıntı)
Cevapla

“►Nasihat ve Güzel Sözler◄” sayfasına dön