GÖZYAŞI GÖNLÜ YIKAR !

Bizi silkeleyip kendimize getirecek nasihat ve sözler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nurel
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 10
Kayıt: 25 Şub 2009, 02:00

GÖZYAŞI GÖNLÜ YIKAR !

Mesaj gönderen nurel »

GÖZYAŞI GÖNLÜ YIKAR !

Allah lütfeder, lütfunu anlamadıkça kahren lütfeder. Yani rüzgardan, yağmurun geleceğini anlamazsan, fırtınayla bunu anlatır, taa....ki insanoğlu anlayana kadar.

Mesela, adam gidip, dik bir yamacın başına ev yapmış, heyelan onun evini alıp sürüklüyor yamaçtan aşağı.
Ne kahır değil mi?
Bunu yaşayan ve gören bir daha evini yamacın başına veya dere yatağına yapmaz.
Ne oldu, kahırdan idrak açıklığı doğdu. Doğarsa tabii.....!

Senin kahır sandığın olayların arkasından nimetler doğar. Tıpkı, volkandan fışkıran lavların sonradan yemyeşil bir araziye dönüşmesi gibi. Her nimet, bir külfetin karşılığıdır.

Seçilen sen ! hayatındaki her şeyi, aklın, nefsin ve bilgin kadar seçen sensin. Her hususta bu böyledir. Senin başına ne geliyorsa sendendir. Ve şunu iyi bil ki; başına ne geliyorsa, sen ona müstehaksın... Müstehak olana, belâya düçar olmak da, nimete gark olmak da mübarektir. Ama sen, bunun nimetini ve seçimlerinin sonucuna katlanmayı bilmiyorsun. Ayet, bilenle bilmeyen bir değildir, derken , elini taşın altına koyanla, koymayan bir değildir demek istiyor. Başına gelene sabırla katlanan, sonunda selâmeti bulur. Çünkü, başına gelen ve musibet gibi görünen her şey, onun için bir lütuftur.

Bunu anlamak belli bir olgunluk gerektirir.
O olgunluğa da , başına gelenlerden ders alanlar varır. Bunun bilgisi dergahta verilir. Dünya bilgisi, usta-çırak ilişkisindendir ya, mesela ana ustadır, yavru çırak, öğretmen ustadır, öğrenci çırak. Bunun gibi, Dergahta da Mürşit Üstad'dır, mürit çekirge.....!

Bu hayat eğitimine sabırla devam eden menzile varır. Buraya gelmek bir ceht işidir. Burası, Hakikat aleminin alış-verişinde olanın yeridir. Peygamberlerin nimetine mazhar olabilmen için o kadar külfete katlanman lazım. Zaten, Dergaha gelmeye devam eden insanlarda böyle bir kabiliyet vardır.

Burada, dışarıdakinden çok farklı, başka bir aura vardır. Mürşit, yaşadığınız olaylara bakış açınıza nüans ve yorum verir. O nüansı yakalayabilmek için mürit, Mürşide o kadar tabi olmalıdır ki, adeta Mürşidin bir parçası haline gelmelidir. Birbirine bağlı kişilerde, birleşik kaplar gibi seviye aynı olur. Bu ilimde de, sevgide de böyledir.

Bazen, müritler arasında Mürşit onu çok, bunu az seviyor diye bir ayırım oluyor ama, Mürşit de ayrı gayrı yoktur. Sevme-sevilme senin aranda olur. Sevgi insanın naturasında var, yani sevmeyen yoktur. Fakat, sen, bir şeyi, veya birini menfaatin varsa seviyorsun. Sevgin menfaatine bağlı. Nefsanidir.
Mürşidin müride duyduğu sevgi değil, muhabbettir. Muhabbet başka şey.
Muhabbette, vefa vardır, sadakat vardır.
Tâ-Hâ Suresinde RAHMÂN, Arş'a istiva etti -muhabbetiyle hükmü altına aldı- der.
Allah, alemleri muhabbetiyle sarmıştır.

Bugün dünya çapında, hakikati irdeleyen, tamamen doğal ve ilham alan bir çok düşünür var ve eserleri best-seller oluyor. Biz onun canlısıyız ve buradayız. Ama sen nerdesin?
Hep bu küçük varlığında, egoizm içindesin.

Yarab kıl beni nazar-ı evliya
Olam ehli dile nazar-ı kimya
Güçlü kıl fakiri kafi iktida
Lûtfeyle olam delilül asfiya

Ey yar gönlümde hep seni bulayım
Bulayım da mest-i müdam olayım
Koyup varı yoğu fena dünyayı
Olayım bende-i sırrı enbiya

Ben, anlayabilmen için, mâna ilmini, bildiğin eşya aleminden misaller vererek anlatıyorum. Sen, misalden anlayıp hikmete dönmedikçe, misal aleminde kalırsın.
Buraya gelen, manâ gemisine binen dağarcığında ne varsa onu tevhit kazanına atacak ki ; Lafz-ı celâl,(Allah adı) Hâl'e varsın. Yani, İsm-i A'zam'ın her harfi Allah dediği, bütün esmayı tevhit ettiği gibi, insanların da her biri, bir esmayı yaşattığı için, birlikten- tevhitten- Allah'a varılır.

Her beden kuyusunun içinde hakikat nûru, Allah'ın bir esması vardır. Fakat sen, bedendeyken kâfirsin. Ne demek kâfir? Hakikati örten demek. Çünkü, sana bir benlik verilmiş. 'Benlik' senin hakikatini örtüyor. Bedenliyken, nefsinden, aklından ve menfaatlerine bağlı izafi alemden vazgeçmedikçe de, saf olamaz ve hakikati, sendeki esmayı yaşayamazsın.

Böyle 'benliğine' fazla kapılmış içi başka, dışı başka olmuş insanlara da, Münafık denir. Münafık'ın alametleri şunlardır;
Söz verir yapmaz, emanete ihanet eder, yalan söyler.
Kim ki söz verip yapmıyor o münafık'ın bir yönünü taşıyor demektir.
Yalan söyleyen insanın da kendisine saygısı yoktur. Fakat, bu hayatın ikili sistemi gereği, iyi insanların karşısında mutlaka yalan söyleyen , ikiyüzlü, kıskanç haset eden insanlar da daima olacaktır. Çünkü, 'El hased-i minel mahrum'-Kim haset ederse, haset ettiği şeyden mahrum kalır- ayetinin geçerliliğini sürdürmek için hep haset eden bulunur, kıskanç veya inatçı olan bulunur .Diyelim ki içimizden biri inatçı, onu ortadan kaldırırsak inatçı ortadan kalmaz. Bazen hayırda, bazen şer de israr eden mutlaka bulunur.
Bu durum kıyamete kadar devam eder.

Tasavvuf , Allah ilmini anlatır. Yaşayan Allah'tır diyoruz , hem iyiyi, hem kötüyü yaşayan da Allah..... Anlamak kolay değil. Hz.Mevlana; 'ben fizik, kimya, dünya ilimlerini yaptığım zaman hamdım, tasavvufa girince piştim, sonra yandım' diyor. Ama nasıl yanmak, içten içe bir yanış kor gibi.
Her ısı, ışık güneştendir ama, güneşin asıl yanması -iştigali- kendi içindedir değil mi. Onun gibi?. Tatmadığın için yanmanın ne olduğunu bilemezsin. Onu yaşayan bilir.
Gönül erbabı olan, gönülden söyler. 'Biraz kül, biraz duman o benim işte' der. O böyle dedi ama, sen yine de yanmanın ne olduğunu tasavvur bile edemezsin. Yaşadığın şeylere, hep üzüntü, hep keder diye hayıflanıyorsun . Senin, burnunun kemiği sızlamadı, bütün hücrelerinden, damarların tevhidinden gözyaşı akmadı ki bilesin.
'Göz değil, gönül ağlar' derler ya o, gözyaşı gönlün abdesti demektir. Yani gözyaşı, gönlü yıkar. Tıpkı, denizin tuzlu suyunun, yağmurun o arı, saf suyuna muhtaç olduğu gibi, gönül de o gözyaşlarına muhtaçtır. M.R.M.


Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Yağmur damlaları vuslata koşar, düşer toprağa. Toprak, Leyla'sıdır yağmurun; toprağın Leyla'sı yağmur......

sevgiyle.......
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

Resim
...Ey iman edenler! Her hangi bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve ALLAH'ı çokça zikredin ki başarıya erişesiniz. ALLAH ve Resulü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da gücünüz gider. Bir de sabredin; çünkü ALLAH sabredenlerle beraberdir.
Enfâl Sûresi /45-46. Ayet

Gözyaşı, Rabbe karşı bir şükran, ilâhî muhabbet bağına girenler için tövbe pınarıdır. Bâzen bir günah, affı için bin gözyaşı ister; bâzen de bir damla yaş bin günâhı yıkar temizler.

Gözyaşı, yaratıcının ümit dergâhıdır. O'nun için gizlice riya karışmadan akıtılan gözyaşı karşılıksız kalmaz. Bütün ümitlerin kesildiği bir anda bu dergâhın eşiğinde ağlayabilenler ise gerçek bahtiyarlardır.

Gözyaşı, ruhun ifrazatlardan, kirlerden arınışıdır. Her ağlama adeta bir yeniden doğuştur. Gözyaşı, sabrın en mütevekkil, duygunun en müteyakkız halde olma
durumudur.

Gözyaşı bazen Rab'be yöneliş... Bazen af dileme... Bazen acının inci inci dışa vurumu? Bazen sevincin gözlere yığılması, adeta acının yıkanması, toprağa karışıp yok olması... Yürekte sevinç fırtınaları koparken, gözlerin mahzunluğu?

Gözyaşı, bir sanattır, hem de üstün bir sanat. Bir sanat ki farkında değil icra edicisi. Bir sanat ki bilgi, birikim, deneyim gerektirmez, insan olmak yeter şarttır icrası için. Zaten insan olabilmek ve insan kalabilmek en zor sanat değil mi?

Gözyaşı ki duygusallığın değil, duygulu olmanın fıtri neticesidir. Ki duygulu olmak insan olmanın ayırıcı ve üstün vasfıdır.

Gözyaşı ki soyut sıkıntıların şekillenerek sıvı bir hale bürünüp bünyeyi terk etmesidir.
Gözyaşı ki kendimize sırdaş ediniriz, bizi yalnızlıktan kurtarır, bizimle sevinç ve kederlerimizi paylaşır. Doğru ve özden dökülen gözyaşı, canlara dokunur, feleği ve arşı bile ağlatır. Akıl ve gönüller, şüphe yok ki arşa mensuptur, hicap içinde olarak arş nurundan doğarlar.

Gözyaşı, bir gönül sızıntısı, ulvi bir titreşimdir? Gözyaşı kul olma idrakine varmak ve acziyeti itiraf etmektir? Gözyaşı ruhumuzun lisan-ı hal ile tövbesidir? Günahların affı için fiili bir dua ve bir ruh abesidir gözyaşı.

Hem zaten sevincin doruk noktası gözyaşı, hüznün şahikası soğuk bir tebessüm değil mi? Öyleyse gözyaşı dökmek, yani ağlamak gülmenin diğer yüzü belki de ikizidir. Yoksa ikisinin birbirine bu kadar yakın ve birbiriyle bu kadar içli dışlı olmasını nasıl izah edebilirdik.
Gözyaşı merhametin, merhamet ise insan olmanın belirtisidir. Gözyaşı dökmek gerilim hali değil inkişaf halidir. Yani ruhun soluklanışı, duyguların yenilenişi ve yeni bir çehreye bürünüşüdür.

Hazret-i Adem cennetten çıkarıldığında ağlıyordu. Hazret-i Yakup, Yusuf'u için gözyaşı döküyordu. Hazret-i Davud'un gür sedası yalçın kayalarda yankılanırken hıçkırıklara boğuluyordu, Hazret-i Muhammed, annesinin kabrini ziyaret ettiğinde yanaklarından yaşlar süzülmüştü. Ölen torunu için döktüğü gözyaşını Buhari'den okumak mümkün...

İlâhî maksat olan gözyaşı, hâlimizi dost-düşman karşısında aşağılatacak bir gözyaşı değil, göklere yükseltecek, gönle mîrâcı yaşatacak bir ağlayıştır. Nasıl ki engin deryâlar nice çer-çöpü üzerinde taşıyor ve onları diplere batmaktan koruyorsa, bizim gözyaşlarımız da bizleri batmaktan koruyup başında taşıyacak ve menzil-i maksûda erdirecek sular kabîlinden olmalıdır ki, bunlar gözden ziyade gönülden akan ve halka değil Hakk'a arz edilen damlalardan ibarettir.

Samîmî gözyaşları ile âlemi seyredenler için o yaş damlalarının her biri bağrında binbir okyanus sergileyen aynalar gibidir ki, her zerrede ilâhî esrar âşikâr ve ayândır. Nice okunamayan hikmet sayfaları onunla okunur. Zîrâ gözyaşı, kelimelerin taşıyamayacağı mânâları yüklenen ve ifade edebilen bir ilâhî lisandır ki, kul onunla, kendisinin bile hayâl edemeyeceği şeyleri Rabbinden istemiş olur... Onun için sevdâlar gözyaşı pınarının başında tesellî bulur. Garipler onun kıyısında dinlenir.
Gözyaşını hatırlamalıyız.

Bir damla su ile söndürülebilen sahte yangıncıkları söndürebilmek için, ağlamayan bulutları utandırmak için ağlamalıyız.

Gözyaşına sığınmalıyız. Çünkü ALLAH öyle buyurdu: "ALLAH'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secde ederler" (Meryem Sûresi / 58) Ağlayalım, zira Peygamber de ağladı.

Göğe kulak verelim. Çünkü gök sesleri hiçbir zaman yanılmadı. Ve her zaman onu dinleyen haklı çıktı.
Her ne kadar gözyaşı damarlarımız atıl durmaktan paslanmış, çürümüşse de. Her ne kadar göz pınarlarımız işlevsizlikten tıkanmışsa da. Kaskatı gönüllerimizden esen kuru ve merhametsiz rüzgârlar bir tayfun, bir kasırga gibi öz benliğimizi silip süpürmüşse de her ne kadar...

Ne olursa olsun ve her şeye rağmen gözyaşı...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

"İki göz vardır ki onlara ateş değmez: "ALLAH korkusundan ağlayan göz ile ALLAH yolunda nöbet bekleyen göz"

(Tirmizî, Fedâilu'l-Cihad, 12)
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

Tohumu eken bilir

Gözyaşın döken bilir

Gül kadrin diken değil

Çileyi çeken bilir.



İskender Pala
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim



İki damla gözyaşı, tövbenin süsüdür. İki damla gözyaşı tövbesinin belgesidir. Gecenin koyu karanlığı içinde açılan avuca damlayan iki damla gözyaşı, duanın kanadıdır.
Şükrederiz Rabb’imize, tövbe ederken bize iki damla gözyaşı verdiği için.
Şükrederiz, günahtan sıyrılıp tövbeye sığınacak bir kalbe sahip olduğumuz için.




Ellerinize sağlık kardeşlerim çok güzel paylaşımlar
RABBımıza emanet olalım,
selam ve dua ile İNŞAALLAH!
Resim
Kullanıcı avatarı
nafile
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 169
Kayıt: 02 Kas 2008, 02:00

Mesaj gönderen nafile »

gÖZ yaşı
DÖKül demekle dökülür mü?
Nasib edilmeyenden olmayalım inşallah
HAYYatta hiçbir şey nafile değildir.
Her şey ama her şey NÂFİdir,
BİR HİKMET'e tâbidir...
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Resim

Nice çorak toprakta nur kokulu güller açmıştır da kimseler farketmemiştir.
Görülmeden, farkedilmeden tomurcuklanan güller..
Ah! ne güzeldir Gül açan gönüller,
Ne güzel sevgidir damarlarında dolaşan, ne güzel gidiştir Rablerine..
Gözyaşıyla büyümüş gülleri kim soldurabilir...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Nafile CANım gönül dolusu AMİN....

yüce MEVLAM; gÖZ yAŞı NASİBimizi, RESULULLAH sav Efendimizin şifalı şafaatı hörmetine KISMETe dönüştürsün İNŞAALLAH!...
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »



Göz yaşlarım hiç bu kadar anlam yüklenmemişti düşerken ve hiç bir zaman bu kadar içten dokunmamıştı yanağıma ..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Cevapla

“►Nasihat ve Güzel Sözler◄” sayfasına dön