Kul İhvanimİZin Kıymetli NASihatleri!

Bizi silkeleyip kendimize getirecek nasihat ve sözler.
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Kul İhvanimİZin Kıymetli NASihatleri!

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

SEVGİli Kul İhvani CANım,
Her SÖZünüz BİZim için KÖZ olan NASihatlerinİZ, dünyadaki bütün kıymet verdiğimiz metalardan çokkkK daha kıymetlidir.
Bu başlık altında forumdan alarak değerli kardeşlerimize sunma azmindeyiz.
Şu an ve gelecek kardeşlerimize MUHAMMEDİ YOL HARİTAmızı OLuşturmamız için Hasbi Habibi HİZMETinizle başarılarımızı dilerim.
MUHAMMEDi KARDEŞlik DUA BİRliği içinde İNŞAALLAH!....



kulihvani yazdı: Resim
Resim


ÖN SÖZ

Allahu Teâlâ'nın İhsan izniyle,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellim'in Ekrem ikramıyla,
Ve gerçekten himmetlerini hep göre geldiğim Azîz Eren Baba'larımın duasıyla düşünürdüm hiç durmadan...
Muhammedî Tasvvuf ne idi, nerelere götürüldü, günümüzde ne hâlde?
Ve en önemlisi ise fıtrî meşrebinde Rabb’ısıyla tanışmak aşkı olan bir gencimiz;
Kimlere baş eğmeli ya da eğmeden nasıl kendini ve Rabb’ını bilmeli, bulmalı ve yaşayabilmeli idi??...

İşte bu sorular sonucunda;
Zâhiren Lâtif YILDIZ, Bâtınen KUL İHVANÎ çeşmesinden akan İlâhî İLİM ve Muhammedî EDEB "SU" yunun kaynağı sadece ve sadece Muhammedîdir.
Muhammedî oluşu zâten kapsayan, Kur'ânî Ve Rabbânî oluş ise hâliyle birliktedir biledir...

Bu Çile çeşmesi;
Allahu Zü'l- Celâl için herkese selsebildir,
Muhammed aleyhisselâm adına hesabına ve şerefine O'nun özellik ve güzelliklerini arz etmekten başka olan; amaç, çıkar vs.ler kendisine haramdır..
Yiğitliği ise, 4 mevsim yıkılmadan ayakta kalabilmek ve Hasbî Hizmet Kıyamı’nda sürekli durabilmektir...
Zikr-i dâim, Fikr-i dâim, Şükr-ü dâim ve Sabr-ı dâim köşelerini yere indirmemek için;
Muhammedî Melâmet içinde merhamet ve muhabbetle her gelene :
"BUYURUNUZ EFENDİM! SİZİNDİR!!" alın yazısını okutabilmektir…
Bir yudum içenin “BEN”likten “BİZ” liğe geçiş kemâlâtını kutlayabilmektir..

Bu çeşmeden "Aslı pâk SU"yun akışında;
Görülecek, sanılacak veya tesbit edilecek her yanlış ve hata Çeşmeye-Bana aittir.
İncelenir yanlış ise derhal düzeltilir...

Bir zamanlar çala kalem ve çok kısa sürede yazılan "Muhammedi Tasaavvuf"u;
İlgi duyan değerli gençlerimizle birlikte yeniden elden ve gönülden geçirelim istedim.
Forumda açılan Tasavvuf köşemizde BİRlikte ve BİZlikte İnşâallah…

Her yeni konu da anlatamadığım, anlaşılamayan kısımları yeniden düzenlemeliyiz..

Bizler hamd olsun alışılmış piyasa işi bir tarikat çemberinde cem' değil de,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem' in mutahhar yüreğinde BİR ve BİZ olmayı ve "Şu an ki şehâdeti"ne fiilen iştirak şerefini hayat , din ve âhiret gâyemiz bilmekteyiz..
Hepimiz biribirimizin sadece hizmetçisiyiz.
Şişen, şişirilen, şişirtilen basit balon mübârekliklerinin nasıl patlayıp, çatladığına veya elden kaçanlarının nasıl yok olup gittikleri acı sonuçlarını görmekteyiz...
İmam-ı Mutlak, Rehber-i Mutlak ve Mürşid-i Mutlak Muhammed aleyhisselâm...
Söz bitti.. hepimiz cemâatıyız.. ve ne yaptığımızdan eminiz çok şükür...

Bize, "Muhammedî Tasaavvuf" taki "Muhammedî" kelimesini çok gören 40 yıllık tarikat arkadaşlarıma ise diyecek çok sözüm yok!
Ancak;
İmanında, âmelinde, ahlâkında ve hâllerinde Muhammed aleyhisselâmı duyup da uyanlar mutlaka “Muhammedî” dirler ki,
Bu her müslüman için Emrullahtır hatta Muradullahtır..
Gerçek böyle değil ise "Muahammedîyim!" sözü korkunç sonuçlara gebe boş bir kuru gürültüdür ve görüntü ambalajı bomboştur..
Ben isem de, sen isen de, o ise de... fark etmez…


Dingin bir Bedenle Zikret ve Üzme!

Singin bir Nefsle Fikret ve Üzülme!

Yungun bir Gönülle Şükret ve Sev!

Yangın bir Ruhla Sabret ve Sevil!..


Es Selâm ve Muhabbetlerimle…

En son nur-ye tarafından 30 Tem 2009, 21:50 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

NUR-YE CANKARDEŞİM,

Hatırlarsın ki ilk defa “
es selâmüaleyküm!” dediğimizde,
Resûlullah sav adına, hesabına ve şerefine Sırat-ı Müstakîm Yolunda,
Hasbî-Habibî Hizmette BİZ-BİRiz diye SÖZleşmiştik.
BİZi BİLiştiren-BULuşturan RABB’ımız celle celâlihuya hamd etmiştik.
Dönmüyormuş gibi, ama hızla dönen DEVRANda,
Geçmiyormuş gibi, ama tez geip geçen SEYRANda,
BİZim sandığımız, ama asla olmayan CAN-CEVLANda
Her şeyi bilen, ama kendini bilemeyen AKILlarımız HAYRANda,
İken Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Resûlullah sav ortak paydasında HAKK’a ve HAYRa teslim olmuştuk…

Alıp-Verdiğimiz her Nefesin, her Anın ve her Hâlin bir İmtihan Sorusu olduğunu ve,
Cevab verme ZORluğumuzda birbirimizin hizmetçisi olacağımıza SÖZ etmiştik.

Çile ÇÖLü dediğimiz, Kulluk İmtihanı Salonumuz olan HAYYatımızda;
Her Şey, her Olay, her Zaman ve her ZANN karşısında,
Muhammedi DUYum ve UYum içinde el ele gönül gönüle OLmaya ANlaşmıştık.

Haram ve Yalana teslim olmuş Maddî Hayatımız,
Toz-Duman içinde kalmış Manevî Hayatımız,
Hevâ ve Hevesine kul olmuş Nefislerimiz,
Kaskatı kesilmiş-yalıtkan Kalblerimiz ve
Şaşırmış kalmış Ruhlarımızla,
Sînemizin acı suyunu dökmüştük TEVBElerimize..

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin buyurup uyguladığı;
İnancında, Amelinde, Ahlâkında ve Hâllerinde BİZ-BİRiz demiştik..


Geçmiş zamanımızdaki bilerek-bilmeyerek olan yaramazlıklarımız için,
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin TEVBE BİZliğinde,


Gelecek zamanımızdaki hayatımızda, RABB’ımızdan Hakk ve Hayr olanı dilemede,
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin DUÂ BİZliğinde,


Nefes nefes yaşamakta olduğumuz Ömrümüzün her Anında, razı olacağımız işlerimizi için,
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin RIZA BİZliğinde,


Öyle veya böyle bir SON-AN gelip gırtlaklarımıza son Nefesimiz takıldığında,
Fâni Âlemden Bâki Âleme geçerken,
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellemimiz olduğuna zaten şâhid olduğumuz, duyup, uyup da BİZ-BİR yaşadığımız Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin,
Yüce ŞEHÂDET BİZliğine iştirak etmekte ahidleşmiştik ki:
“Eşhedü enlâ ilâhe illâ ALLAH ve Eşhedü enne Muhammedür’r- Resûllullah!” demiştik peşinen çok şükür..


Kısaca canım,
Allah ve Resûlüne Teslim Olunuz!
Allah ve Resûlüne İman Ediniz!
Allah ve Resûlüne Tâbi Olunuz!
Allah ve Resûlüne İtâaat Ediniz!
Emrullahını Duymayı-Duyurmayı ve Uymayı-Uyulmasına Hizmeti seçmiştik!..

Bir de bakmıştık kitabımıza;
Allahımız celle celâlihu,
Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz,
Tüm ömürlerini Hakk’a ve Hayr’a Hizmette harcayan Sâdık Hakk Dostları,
Ve BİZ Mü’minler için neler buyurlmakta, BİZler neler düşünmekteydik ve ne hâldeydik acaba?..



مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ

"Ma kaderullahe hakka kadrih innellahe fe kavviyyün aziz: Allahın kadrini gereği gibi takdir edemediler, hakıkat Allah, yegâne kaviy, yegâne azîzdir” (Hac 22/74)


النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ

“Ennebiyyü evla bil mü'minine min enfüsihim: Nebî-Peygamber, mû’minler nazarında kendi canlarından daha evlâdır-önce gelir...” (Ahzâb 33/6)

Nebe’: faydası büyük olan ve onun sâyesinde bilgi ya da kanâat oluşan haber.
Nebî’: selim akılların kabul edebileceği haber getiren, haberci.
Nübüvvet: yücelik peygamberlik.
Evlâ: Daha iyi, birincisi, başta gelmesi lâzım geleni.



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ

"Ya eyyühellezine amenüttekullahe ve kunu meas sadikiyn: Ey o bütün iyman edenler! Allahtan korkun ve sâdıklarla beraber olun”
(Tevbe 9/119)



وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ

“…ve lillahil'izzetu ve liresulihi ve lilmu'miniyne ve lakinnelmunafikiyne la ya'lemune.: …Hâlbuki asıl izzet ALLAH’ın, Resûlü’nün ve mü’minlerindir. Fakat Münâfıklar bunu bilmezler.” (Münâfıkun 63/8)

İzzet: değer, kıymet, yücelik, ululuk, kuvvet, kudret, hürmet, saygı, ikrâm, izaz. İzzet sahibi o kimse ki: Ona emir verecek ve yasak koyacak Hakk (cc) dan başkası yoktur..


Sonuçta varmak için TEVHİDi tercih ettğimiz Ebedî Yurdumuzda anlaşmıştık Kelâmullahımızdaki:

وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاء فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ

"Ve kalül hamdü lillahillezi sadekana va'dehu ve evrasenel erda netebevveü minel cenneti hayüs neşa' fe ni'me ecrul amilin : Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler.” (Zümer 39/74)

İşte böylesine Muhteşem, Mübârek, Muazzam ve Mukaddes bir Muhammedi NÛR YOLUnda şuûrla ÇİLE ÇÖLÜmüzü geçerken BİZ-BİRliğinde,
Hepimiz Yolcu, hepimiz Hizmetçi, hepimiz Öğrenci ve hepimiz Cemâat olarak;
İmam-ı Mutlak ve Mürşid-i Mutlak MUHAMMED Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin İzinde, SÖZünde, ÖZünde ve Kalbinde OLacağız İnşâallah..
Bu Yüce Kervanda Kıtmirliği tercih eden bendeniz Kul İhvanî, sen ve diğer cankardeşlerimiz, son nefeslerimize kadar Kervan Sahibimiz Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Hasbî Hizmetinde OLuruz İnşâllah..


Kelâmullah İlmi
Evliyâullah Edebi
Resûlullah İrfanı
Allahuzülcelâl Erkanında,
İlim-İrade-İdrak ve İştirak nasib ve kısmetimiz olsun İnşâllah..

Es Selamımız BİR-BİRimize Olsun!
Salâvatımız Resûllullah sallallahu aleyhi vesellem’imize Olsun!
Salâtımız Allahuzülcelâlimize Olsun!
SALLımız Sırr-ı Subhânımız Olsun!


GEÇENDE TEVBE BİRLİĞİMİZ
ŞU ANDA RIZA BİRLİĞİMİZ
GELENDE DUA BİRLİĞİMİZ
SON NEFESTE ŞEHÂDET BİRLİĞİMİZ
RESÛLULLAH (sav) DE BİZ OLSUN İNŞÂALLAH!!

Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyi’l-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi...

Âmin!
Yâ Latîf!
Yâ Kerîm!
Yâ Rahîm!
Yâ Vedûd! (cc)

Âmin! Âmin!..
En son nur-ye tarafından 30 Tem 2009, 21:51 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

nur-ye yazdı:
kulihvani yazdı:
“Şu da var; ALLAH (celle celâluhu) dilemedikçe, hiçbir şey dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen hikmet sahibi ancak ALLAH (celle celâluhu) dur.” (İnsan 76/30)
“Fakat âlemlerin RABB’i olan ALLAH dilemeyince siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)

3- Fiillerin de halk edilmesi aslında ALLAH’a (celle celâluhu) aittir...
“Sonra, onları siz öldürmediniz, fakat onları ALLAH (celle celâluhu) öldürdü; attığın zamanda sen atmadın. Lâkin ALLAH (celle celâluhu) attı. Bu da mü’minlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Gerçekten ALLAH (celle celâluhu) işitendir, bilendir.” (Enfal 8/17)


İçte, enfüsde, merkezde, şah damarımızdan (hayata bağlayan tek ipimizden) daha yakın (içerde) olan (Kaf 50/16 bkz.)...
Dışta, âfâkta muhitte ise küllî şeyi ihata etmiş, kapsamış, yutmuş olan (Nisâ 4/126 bkz.) ALLAHÜ ZܒL-CELÂL bizi, niyetlerimizi ve fiillerimizi yaratandır.
Çünkü eşsiz, benzersiz ve zıdsız El HALLAK (celle celâluhu)’dur...

Ancak insanoğlunun bu Âleme Halifetullah olarak gelmesinin sebebi Kulluk imtihanındaki İKİlikten-İnkardan geçip TEKlik-Tevhidullah’a şâhid olmasıdır.
Kendisine; Akıl, Cüz’i irade verilmiş ve Nakil gönderilmiştir.
Hayat Yörüngesi Kaza-Kaderi bellidir ancak hürce-dilediğince Hak-Bâtıl ve Hayr-Şer seçme Tercihi tanınmıştır ve şu AN da herkesler işlemekteler..
[/b]
Allah c.c razı olsun inş...
OKUdukça daha iyi ANlıyoruz...


Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Evet kardeşim, OKUmamız ve ANlamamız için forumda dağılan ve aradığımızda da NASihatleri hemen bulamamaktayız. Gün geçtikçede forumdaki sayfa sayılarımızda artmaktadır. Şu an da bulunan mevcut kardeşlerimize ve gelecekte ki kardeşlerimize HİZMETimiz OLsun . Hocamızın Kıymetli MÜCEVHERlerini bir başlık altında toplayalım hep BİRlikte!
Unutmamak gerekir ki her şeyin KAYIDa alındığını söyleriz değil mİ?
Gözümüzün önünde kendi kayıtlarımızıda yapmaktayız

Her yazdığımız ve yaptığımız KAYIT sistemindedir. Bu durum beni son derece hassas olmamı ve özen göstermem gerektiğini HATIRlatır ve YAŞAttırır. .
Ne büyük, ne şerefli bir HİZMETin içindeyiz. SANAL ortamlarda kurulan nahoş arkadaşlıkların aşırılıklarını duyarız.
Rabbımıza bizi ÖZ YUVAda bulundurduğu ve buluşturduğu için sonsuz şükrederiz.

GÜL ile ve Buram buram GÜL kokusunun duyulduğu MUHAMMEDİNUR da Olmanın feyzini ve bereketini yaşarız. ALLAHU ZÜL CELALi duymak, RESULULLAH Sallahhu aleyhi vesellemi efendimizi UYmanın Söz-sohbet-zevk ve Hazzını da YAŞArız İNŞAALLAH !.

MUHAMMEDi SEVGİ ve SAYgılarımla...
En son nur-ye tarafından 30 Tem 2009, 21:58 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:BEN Taraf mıyım?

Bu soruyu bendeniz de,
Kulluk kimlik ve kişiliğimi vicdanımda HAKK’ın Huzurunda karşıma aldım sordum:
Mülkün Sahibi El Mâlik (cc) dan habersiz Fakriyyetteki Mâlikiyetime,
Kudretin Sahibi El Kadîr (cc) dan habersiz Acziyetteki Hüviyyetime,
İzzetin Sahibi El Azîz (cc) dan habersiz Zeliliyyetteki Mâhiyyetime,
Ebediyyetin Sahibi El Evvel (cc) dan habersiz İlliyettteki Mâliyyetime sordum!..

Az da olsa olan AKLım: “NAKLe baksak; Allahuzülcelâl Hükmullahında ne buyurmakta, Hükmün DUYup-Uyanı ve Uygulayıcısı Resûllullah sallallahu aleyhi vesellemimize sorsak Sünnetinde tarafmıymış?” dedi sağ olsun!

Her bir ŞEY’in ve İnsanın MERKEZindeki-İçindeki-Enfüsündeki Sabit NOKTAnın Merkezinden de YAKÎN Olan El HAKK (cc):


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

Tüm Mevcûdat-yaratıklar Çenberinde kim var diye baktığımızda İnsanın Dışındaki-Âfâkındaki-MUHİTindeki:


وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
“Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'im mühiyta : Ve kânâllahu bikülli şey’in muhita: Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ALLAH’ındır ve ALLAH her şeyi kuşatmıştır.” (Nisâ 4/ 126)

Kaldık mı iki arada bir derede?..
Nerede ve nereye dönmeli?..


وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
"Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah, innallahe vasiun alim: Bununla beraber, doğu da Allah'ın batı da! Nerede yönelseniz, orada Allah'a durulacak yön vardır! Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti geniştir ve O, her şeyi bilendir.” (Bakara 2/115)

Zerreden Kürreye, Atomdan Kâinâta kadar her ŞEY heberdâr mıdır RABBülâleminden?

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَـكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
“Tüsebbihu lehüs semavatüs seb'u vel erdu ve men fihinn ve im min şey'in illa yüsebbihu bi hamdihi ve lakil la tefkahune tesbihahüm innehu kane halimen ğafura: Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar (herşey, herkes) O’nu tesbih ederler. O’nu o hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihini anlayamazsınız. O halîmdir, bağışlayıcıdır.” (İsrâ 17/44)

Bunca ŞEY’in ASLı Astarı nedir?
Aslı Nûrullah da Astarı Nûr-u Muhammed midir?


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
"Allahü nurus semavati vel ard…: Allah, göklerin ve yerin nûrudur…” (Nûr 24/35)

Câbir B. Abdillah (radiyallahu anhu)’dan: “Yâ Resûlullah! Anam, babam Sana fedâ olsun, ALLAH’ın en evvel yaratığı şeyi bana söyler misin?”dedim. Resûlullah (sav) buyurdu ki: “Yâ Câbir! Eşyâdan önce kendi nurundan (Nurullah) senin peygamberiyin nurunu yarattı ve şöyle buyurdu: “O nur ALLAH’ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin, ne ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zamanda o nuru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arş’ı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip 4 parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip 4 parçaya ayırdı. Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nurunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nurunu yarattı ki o, ALLAH’ı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nurunu yarattı ki o da Kelime-i Tevhiddir.......” buyurmuştur.
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175;İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadisi kudsîde: “ALLAH: “Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım.”buyurdu” buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü’l-Hâfâ I-265/827)

İKİlik-Şeytanlık İmtihanında Hevâ ve Hevesinin kölesi olan Şaşkın, Taşkın ve Azgın NEFSim hemence Ham, Çiğ ve Yoz yakaladığı AKLıma:
“Her bir ŞEY’i, OLAY’ı, SÖZ’ü ve DÜŞÜNCE’yi;
Kaza-Kader, İrade ve Dilemesiyle YARATAN Allahuzülcelâldir.
O hâlde istediğini yap! İstediğin yöne dön!..” vs. demeye başlamaz mı?

Anlamaya çalışalım Şeytanlık Makasına gevilmeyelim dedim:
Var olan insanın bir fiili işlemesi için üç safha vardır:
1-O fiili dilemesi,
2-O fiili işleyecek âlet edevâtının olması,
3-O fiili işleyebilme gücü ve işlemeyi başarması...

1- Pek çok âyet-i celîlelerle; beden denilen görünür-görünmez sayısız âlet ve edevâtla mücehhez cismî varlığımızı nasıl halkettiğini ALLAHÜ ZܒL-CELÂL bildirmiştir.

2- Bakınız, hüsn-i niyyet (iyi niyyet) ve sû-i niyyet (kötü niyet) dediğimiz iç dilemelerimizi dahi ALLAHÜ ZܒL-CELÂL halk etmektedir. Çünkü her türlü halk ve emr ona aittir. Bize ise sadece niyeti tercih kalıyor:


“Şu da var; ALLAH (celle celâluhu) dilemedikçe, hiçbir şey dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen hikmet sahibi ancak ALLAH (celle celâluhu) dur.” (İnsan 76/30)
“Fakat âlemlerin RABB’i olan ALLAH dilemeyince siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)

3- Fiillerin de halk edilmesi aslında ALLAH’a (celle celâluhu) aittir...
“Sonra, onları siz öldürmediniz, fakat onları ALLAH (celle celâluhu) öldürdü; attığın zamanda sen atmadın. Lâkin ALLAH (celle celâluhu) attı. Bu da mü’minlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Gerçekten ALLAH (celle celâluhu) işitendir, bilendir.” (Enfal 8/17)


İçte, enfüsde, merkezde, şah damarımızdan (hayata bağlayan tek ipimizden) daha yakın (içerde) olan (Kaf 50/16 bkz.)...
Dışta, âfâkta muhitte ise küllî şeyi ihata etmiş, kapsamış, yutmuş olan (Nisâ 4/126 bkz.) ALLAHÜ ZܒL-CELÂL bizi, niyetlerimizi ve fiillerimizi yaratandır.
Çünkü eşsiz, benzersiz ve zıdsız El HALLAK (celle celâluhu)’dur...

Ancak insanoğlunun bu Âleme Halifetullah olarak gelmesinin sebebi Kulluk imtihanındaki İKİlikten-İnkardan geçip TEKlik-Tevhidullah’a şâhid olmasıdır.
Kendisine; Akıl, Cüz’i irade verilmiş ve Nakil gönderilmiştir.
Hayat Yörüngesi Kaza-Kaderi bellidir ancak hürce-dilediğince Hak-Bâtıl ve Hayr-Şer seçme Tercihi tanınmıştır ve şu AN da herkesler işlemekteler..


“Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yemek yedirmelerini de istemiyorum...” (Zâriyât 51/56-57)

“Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (hak ve bâtılı) göstermedik mi?” buyurulmaktadır. (Beled 90/8-10)


Neydi kader?

1-Kader-i Muallâk:

Zuhûr etmesi (ortaya çıkması) bazı hususların oluşmasına bağlıdır. Hadis-i şerîfte duanın kaderi değiştirmesi, sadakanın ömrü uzatması gibi... Duaya ve sadaka verme şartına bağlı.
“ALLAH dilediğini mahveder, dilediğini sabit tutar (isbat eder).”

2-Kader-i Mübrem:

Kesin olan tebdili (değiştirme) ve tagyiri (başkalaştırmak) olmayan levh-i mahfûzdaki (ALLAH tarafından takdir edilen şeylerin yazılı bulunduğu mânevî levha, ilm-i ilâhî) Ümmü’l-Kitâb’da mahfûz (korunup, saklanmış) kader...

ALLAHÜ Zܒl-CELÂL, hayrı emreder ve şerre rızası yoktur.
İnsandan ortaya çıkanlar da dahil herşey (iş, düşünce, hâl v.s.) EL HAKK (celle celâluhu)’nun havl (potansiyel, henüz ortaya çıkmamış güç) ve kuvvetiyledir.
Yarının (aldığımız en son nefesten bir sonraki) kaderini asla bilemeyiz.
Onun için dua ederiz: RABBımızın hakkı ve hayrı kalbimize ilhâm etmesini, işlememizde izin ve inâyet (lütuf-ihsân) vermesini, dinimizde, dünyamızda ve âhiretimizde sırât-ı müstakîm üzere hidâyetini dileriz.
Habibullah (Aleyhi’s-Selâm) ın şefâatini dileriz.
Evliyâullah ve Ehlullahın himmetini (mânevî moral gücü desteğini) dileriz...
Ve bize hakka inanıp hayrı yaşamakta gayret lûtfetmesini dileriz... Ve deriz ki:


“... Mâşâallah! Lâ kuvvete illâ billahi...: ALLAH’ın dilemesiyle ALLAH’ın yardımından başka hiçbirkuvvet yoktur!” (Kehf 18/39)

Demesine deriz de iyice bakmalıyız KUR’ÂN-ı KERÎM’imize TARAF mıyız?

HAKK’ı DUY ve HAYRa Uy TARAFında HİZBULLAH’a TARAF Ol!
BATILI Duyma ve Şerre Uyma HİZBÜŞŞEYTAN TARAFında olma!

HİZB: Cemaat. Taraf * Takım, kısım, fırka. Parti. * Âlim ve sâlih bir zâtın re'yine tâbi olup onunla bir gaye uğrunda beraber çalışanlar.


“O ki ölümü ve dirimi yarattı, sizi imtihana çekip hanginizin davranış bakımından daha güzel olduğunu bildirmek için. O öyle güçlü, bağışlayandır.” (Mülk 67/2)

“Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri Biz boşuna yaratmadık...” (Sad 38/27)

“İnsanlar: “İnandık!” demeleriyle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?” (Ankebût 29/2)

“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!”(Kıyâmet 75/36)

“Her kim bir iyilikle gelirse, o vakit ona ondan daha hayırlısı var; kim bir kötülükle gelirse, kötülük yapanlar, sadece yaptıklarıyla cezâlandırılırlar. (Kasas 28/84)

“Kim zerre miktarı hayr yapmışsa onu görür.” (Zilzâl 99/7)

“İnsan, hayr’ı ister gibi şerre dâvet çıkarıyor; insan çok acelecidir.” (İsrâ 17/11)

“Bütün debelenenlerin ALLAH katında en şerlileri (kötüsü) küfredip imâna gelmeyenlerdir.” (Enfal 8/55)

“Her kim de zerre kadar bir şer işlerse onu görecektir.”(Zilzâl 99/8)

“....Şüphesiz Biz şeytânları inanmayanların dostları kıldık.” (A’râf 7/27)

“Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı (sonradan tahmini doğru çıktı). İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular. Hâlbuki onun, onların üzerinde hiçbir hâkimiyet gücü (nüfüzü, saltanatı) yoktu; Fakat BİZ, âhirete imânı olanı belirleyecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırdedecektik. Öyle ya, RABB’in herşeyini koruyup gözetendir.” (Sebe’ 34/20,21)

“Şeytân kendilerini istilâ etmiş ve kendilerine ALLAH düşüncesini unutturmuştur. İşte onlar şeytânın yandaşlarıdır (Hizbü’ş-şeytân). Uyanık ol ki (iyi bil ki), şeytânın yandaşları hep hüsrana düşenlerdir (kayıpta da olanlardır). ALLAH’a ve peygamberine hudud yarışına (onların koyduğu sınırlardan başka sınırlar koymağa) kalkanlar, en alçaklar arasındadırlar.” Mücâdele 58/19-20)


Hayrı Tercih Edenler-HİZBULLAH:

ALLAHU Teâlâdan korkanlar, Hududullah’a riâyet edenler:

“O takvâ sahibleri için ki gıyabında RABB’lerinden korkarlar ve kıyâmet endişesiyle titrer dururlar.” (Enbiyâ 21/49)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yolunu bilen ve yürüyenler:

“De ki: “işte benim yolum budur; basîret üzere ALLAH’a dâvet ederim ben ve bana uyanlar; ALLAH’ı tenzih ederim ve ben ortak koşanlardan değilim...” (Yûsuf 12/108)

Sadıklarla beraber olanlar:

“Ey imân edenler, ALLAH’dan korkun ve doğrularla beraber olun!” (Tevbe 9/119)


ALLAHÜ ZܒL-CELÂL ve Resûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) yaklaşmaya vesile arayanlar:

“.... ALLAH’a ve âhiret gününe inanır, infâk ettiğini, ALLAH katında yakınlığa ve salâvâti’r resûle (dua) vesile (sebeb) edinir...” (Tevbe 9/99)

“Ey imân edenler, ALLAH’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın, O’nun yolunda cihâd edin ki mutluluğa erebilesiniz.” (Mâide 5/35)


Netice olarak Hakkı ve hayrı başaranlar ise:


رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“... ALLAH onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar ALLAH’ın taraftarıdırlar (Hizbullah). Uyanık ol ki ALLAH’ın taraftarları hep kurtuluşa erenlerdir.” (Mücâdele 58/22)

Şerri Tercih Edenler-HİZBÜŞŞEYTÂN:

Azîz kardeşim,
ALLAHU ZܒL CELÂL ikrâm ettiği imkânlarla imtihan için bu âlemi var etmiştir.
Anayasası olan Kur’ân’ı insanlara indirmiştir.
Başöğretmeni olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ise Kur’ân’ı açıkladı ve tatbikâtını yaptı...
Kuralları ilân etti...
Bir kısım insanlar işin başında küfrettiler ve hüsran’a düşdüler.
Bir kısmı islâmı kabul ettiler ancak nefs ve şeytânın tuzağına düştüler...
ALLAH’dan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkmadılar. (Âl-i İmrân 3/102-103b bkz.)
ALLAH’ın (celle celâluhu) kadrini hakkıyla takdir edemediler: (En’âm 6/91: Zümer 39/67bkz.)...
Hududullahı çiğnediler hâşâ!: (Nisâ 4/13-14; Kaf 50/32 bkz.)...
Dinlerini oyuncak edenler!: (En’âm 6/70,159 bkz.)...
Kendileriyle birlikte mensublarını da hüsrana sürükleyip, kârı bırak anayı da yok edenler!: (Zümer 39/15 bkz.)...
Kendilerine gösterilen iki yoldan birisi olan bâtıl ve şer yolunu seçenler!
“Ona iki de yol gösterdik...”(Beled 90/10 bkz.)...
“Sonra da ona fücürünu (bozukluğunu) ve takvâsını (korunmasını) ilhâm edene ki...”(Şems 91/8 bkz.)

Şeytânın dostları olanlar:

“....Şüphesiz Biz şeytânları inanmayanların dostları kıldık.” (A’râf 7/27)

Şeytânın bâtıl davasındaki tahminini doğrulamasında ona hizmet edenler:

“Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı (sonradan tahmini doğru çıktı). İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular. Hâlbuki onun, onların üzerinde hiçbir hâkimiyet gücü (nüfüzü, saltanatı) yoktu; Fakat BİZ, âhirete imânı olanı belirleyecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırdedecektik. Öyle ya, RABB’in herşeyini koruyup gözetendir.” (Sebe’ 34/20,21)


Neticede şeytâna tapanlar:

“İbrâhim (Aleyhi’s-Selâm): Babacığım, şeytâna tapma; çünkü şeytân RAHMÂN’a (ALLAH’a) âsî oldu.” (Meryem 19/44)
“Ey Âdemoğulları, Ben size şeytâna kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi?” (Yâsîn 36/60)


Şeytân taraftarları:


اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
“Şeytân kendilerini istilâ etmiş ve kendilerine ALLAH düşüncesini unutturmuştur. İşte onlar şeytânın yandaşlarıdır (Hizbü’ş-şeytân). Uyanık ol ki (iyi bil ki), şeytânın yandaşları hep hüsrana düşenlerdir (kayıpta da olanlardır). ALLAH’a ve peygamberine hudud yarışına (onların koyduğu sınırlardan başka sınırlar koymağa) kalkanlar, en alçaklar arasındadırlar.” Mücâdele 58/19-20)

Sonuç: Hakka ve Hayra Taraf olmayı Tercih edenler, Hakka İmanederler ve Hayr Salih Amelini işlerler ki ebediyetleri de HAYR ola:


وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُوا هَـذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara 2/25)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:
GAYEMİZ ve GAYRETİMİZ

Özü :

Toplumumuzun çok büyük bir kesimini oluşturan gençlerimize kendi çağ ve bilgi seviyelerinde Tasavvuf İlmi’ni tanıtmak, anlatmak ve anlaşmak için hizmet etmek.

1 - Kafa ve kalb mutluluklarına ulaşmalarına engel olan tüm tasavvufî sorularına ayırmadan - gayırmadan ilim ve edeb içinde cevaplar aramak ve fikir paylaşmak.

2 - Kâinât dedigimiz canlı - cansız resimler ile Ressam Sanatkârı arasındaki var ediş, devam ettiriş ve sonuç ilişkilerinin İlâhî, Kur’ânî, Muhammedî ve aklî anlatım ve anlayışı…

3 - İnsanoğlunun mânevî yapısı, kimliği, kişiliği, yaratılış gayesi, görevleri ve sonunda hesaba çekiliş serüveninin öz anlatımı ve hayata aktarımı yorumu…

4 - İnsanın dünya, din ve âhiret hayatında en kudsal İlâhi bağı olan aklın; ne olduğu, sistem içindeki yeri, yaratılıştan gelen görevi, önemi, fonksiyonu, çeldirici ve yoldan çıkarıcıları, ilmî ögretimi ve edebî eğitimi ile sonuçları gibi konularda görüş paylaşımı…

5 - İnsanın dünya, din ve âhiret hayatında; İlâhî buyruk Kur’ân-ı Kerîm ile Resûlî buyruk doğru hadislere dayalı sünnet-i seniyye olan naklin işlevi, akıl-nakil hattı, can ceryanı ve nûr şuûru…

6 - İlâhî Vekîl ve Rahmetenli’l-âlemin olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in görevi, yetki ve etkisi, önemi ve ilginç sonuçları…

7 - Sistemin Sahibi ve ustası olan Rabbü’l-âlemin’in Kur’ânî ve Resûlî anlatımının çağımız penceresinden görünümü…

8 - İslâm Dini inancının özü olan Muhammedî oluş şuûrunun bilinmesi, anlaşılması ve yaşanması…

9 - Muhammedî Tasavvuf’un sadece tarikat demek olmayıp; şerîat, tarikat, mârifet ve hakikatın birlikte, bizlikte ve bilelikte sentezi olduğu zevki…

10 - Günümüzdeki bu konularda yaşanmakta olan kavram kargaşası, alışkanlık ve anlayışlardan Kur’ân-ı Kerîm’ ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tebliğine asıl, ana, ve temel olan; tenzir, tebşir ve şâhidi oluş şuûru’na yeniden dönüş devri, seyri, cevli ve hayrında buluşma paylaşımı…

11 - İmânda, amelde, ahlâkta ve hâllerde Rabbânî, Kur’ânî, Muhammedî ve kâmil insanî oluş şuûru ve şehâdetinin zevkedilmesi…

12 - Beden, nefis, kalb, ruh, sır, hâfi, ahfa ve akdes kemâlât (gelişim) aşamaları ve hayatta hayalen değil de hakikat olarak bizzât yaşanması…

13 - Yaratılış, kader, yaşam, âhiret vs. konularının naklî, aklî ve teknik anlatım ve anlayışının paylaşımı…

14 - Her akıl sahibinin kendi özünden İlâhî çağrıyı duyunca uyacağı kulluk kemâlâtı işi olan tasavvufî hayatı kolay, rahat ve minnetsizce yaşayıp, Emrullah’ı işleyip Muradullah’a kavuşacağı müjdesi…

15 - İslâm Dini’nde insanın, aklı ve imkanları kadar kulluk imtihanı olacağı, kendi dinî gelişimini sadece kendisinin sağlayabileceği, tüm insanların ve sistemin ona efendi değil hizmetçi olduğu kuralı…

16 - Muhammedî Tasavvuf’ta; İmâm-ı Mutlak, Rehber-i Mutlak ve Mürşid-i Mutlak’ın Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) olup diğer tüm Müslümanların namaz safındaki cemâattan birisi gibi olduğu ğerçeği…

17 - Nesir anlatımlarıyla birlikte 15 ciltlik tasavvuf, aşk ve hayatı içeren; hece vezinli şiirlerle dörtlükler hâlindeki zevklerin paylaşımı…

18 - Kısacası, geleceğimiz olan gençlerimizi dinamik bir denge, düzen ve disiplin içinde; bilen, bulan, olan, iletken, üretken, öğretken ve eğitken bir nesil olarak yetiştirmede kemâlât ve hayat katkısında bulunmak… “Üzme – üzülme – sev – sevil” parolasıyla Rabbânî, Kur’ânî, Muhammedî ve kâmil insanî gelecek ve gerçekler bırakmakta hasbî ve habibî hizmetçileri olmak azmimiz ve gayretimiz var İnşâallah…



Es Selâm ve Muhabbetlerimle…


Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:
Hiç bir reklam ve yardım almayan ve hiç bir çıkar hesabı olmayan Muhammedinur sitemiz; Muhammedî, Kur'ânî ve Rabbânî iman, amel, ahlâk ve hâl Sıratında devam edecektir İnşâallah..
Bu site Muhammedî zikir, fikir, şükür ve sabır sitesidir.
İnsanların alası içinedir.
Kimseyi tam bilemeyiz.
Ancak yapılanları izleriz, kendimiz bile olsa bir hata yapılırsa derhal çâresine bakarız...

Uyarılara uymayan nice arkadaşlarımız var sitemize üyeliği silinip de giremeyen ve bir satır yazamayan..

Bizim arzumuz ve işimiz,
Muhammed aleyhisselâmın kanatları altında toplanıp hasbî hizmettir..

İnşaallah el ve gönül birliği ile gençler başta olmak üzere ümmetin islah ve iflahına hasbî hizmetler ederiz..

Allah cc yardımcımız olun!
Resûlullah sav yârimiz olsun..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

MUHAMMEDi YOLumuz…

Kul İhvanî

BİLmek, BULmak, OLmak ve YAŞAmak her AKLın İlahî bir Hakkı ve görevidir.
BİZ-BİRiz Muhammedinur Sitemizi izleyenlerden sık sık soru alırız: “YOLunuz nedir?” diye.
Deriz ki: Bu Âlemde her “ŞEY” tek başına ve takdir edilen yörüngesinde yürümekte son uç’a ulaşacaktır.
Çekürdeği-ÖZü etrafında dönen ATOM-Zerreden, Galaksi-Kürreye kadar DEVRANda DEVR edenler asla biribirine mesnedlenemezler-dayanamazlar..
İnsan AKLı-NEFSide böyledir; doğmuştur, yaşayacak-emredileni yapacak ve bu Âlemi tekedip hesap verecektir…
AKIL, ALLAHu Teâlâ’mızın Zuhurat-Tecellî -Oluşları algılayıp anlama ve gereğini yapma Aynasıdır.
O halde Ana Soru: “AKLımızın BİLmesi, BULması, OLması ve YAŞAması gereken geliş sebebi-görevi nedir?.”

Zât-Sıfat-Esmâ-Eşya Âlemlerinin en uç, en Zâhir ve en önemlisi şu Şehâdet Âlemidir.
AKIL İç ve Dış Dünyamızı gören Gözümüz, duyan Kulağımız ve anlayan Kalbimiz ve konuşan Dilimizdir.
“Bir yere varamayış YOLunu bilemeyiştendir!”
Yeni doğan bebekle doğan AKIL gereken igiyi, öğretimi ve eğitimi göremezse kendi başına rast gele gelişir ve ham, çiğ, yoz ve hakikate yabancı kalır hâliyle..
Kısacası İlhî NAKİL prizine takılmamış AKIL kısır ve ölü hayeller içinde kıvranarak hüsrana düşer.
Bu nedenle: “Edebsiz İlim İblis’inkidir!” demekteyiz.

AKLın;
İNSANî İLİM
Ehl-i Beytî Edeb
Muhammedî İrfan
İlahî Erkanla öğretim ve eğitimi şarttır..

İlim, İrade, İdrak ve İştirak kabiliyeti elde eden Selîm AKIL, tüm son-uç’suz sorularının sonunda NAKİL pirizini arayacaktır..

İslam Dininde NAKİL;
Kur’ân-ı Kerîm âyetleri ve
Resûllullah sav Sünnetleridir..

Allah’tan korkan, Resûllullah sav’den utanan ve Hakk Dostu oluşun şeref ve haysiyetini bilen Allah Dostlarıysa NAKİL Yolumuzun Hizmetçileridirler…

İlim, İrade, Edeble Rüşde eren-Kendini BİLen-BULan AKIL,
İdrak, İrfan ve Şehâdete İştirakte OLmak için RABB’iyle Yaşamak isteyecektir.

Âlemeleri RAHMet Kaynağı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem..
Külli ŞEY’in var oluş İLK NOKtası Nur-u MÎM...

BİZim YOLumuz çok açık ve net:
İnançta Muhammediyîz
Âmelde Muhammediyîz
Ahlâkta Muhammediyîz
Hâllerde Muhammediyîz…

Böyle OL-AN herkesle BİZ-BİRiz…

Ubudiyette İnsanî
Velâyette Ehl-i Beytî
Resûliyette Muahmmedî
Uluhiyette Râbbanîyiz…

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e bağlılığımız çok görüp başkalarını öe bilir-bilmez öne alıp BİZ’e taş atanlara atacak Kelâmullah GÜLlerimiz vardır…

İslam Dinimizin Ana Yasası Kur’ânımız konuşsun da ham AKIllar sussun NAKLi dinlesin İnşaallah Uyanır ve Ayıkırlar:

Allahuzülcelâl, tek ve eşsiz El İlâh cellecelâlihudur:


إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ

Resim--- “İnnehüm kanu iza kiyle lehüm la ilahe illellahü yestekbirun: Çünkü onlar, kendilerine, "Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur" denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.” (Sâffât 37/35)

MUHAMMED sallallahu aleyhi vesellem, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir:

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Resim--- “Ma kane muhammedün eba ehadim mir ricaliküm ve lakir rasulellahi ve hatemen nebiyyin ve kanellahü bi külli şey'in alima: Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Muhammed 33/40)


ALLAH (celle celâluhu) Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e Teslimiyyet açıkçadır:

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

Resim--- “İnnellahe ve melaiketehu yüsallune alen nebiyy ya eyyühellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima: Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzâb 33/56)

ALLAH (celle celâluhu) Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e İman ediş açıkçadır:
Şu âyetlerde birlikte bildirilmektedir:
Nur 24/62; Hucurât 49/15; Hadid 57/7,19,21; Mücâdele 58/4; Saff 61/11.

ALLAH (celle celâluhu) Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e Tâbi oluş açıkçadır: Âl-i İmrân 3/53) vd.

ALLAH (celle celâluhu) Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e İtâat açıkçadır: Âl-i İmrân 3/132; Nisâ 4/59,69,80; Mâide 5/92; Enfâl 8/1,20,46; Tevbe 9/71; Yûsuf 12/109; Nur24/52,54,56; Ahzâb 33/71; Muhammed 47/33; Feth 48/17; Hucûrat 49/14; Mücâdele 58/13; Tegâbûn 64/12.

Yine;
Enfâl 8/64 âyetinde Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e: “Ey Habibi Edibim, Nebîm!... Sana ve sana uyanlara ALLAH yeter!...”
Enfâl 8/24 âyetinde ise: “Ey inananlar! Size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, ALLAH ve Resûlüne uyun... Ve bilin ki ALLAH kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız...” buyurmaktadır.

SÖZün ÖZü ise çok açıktır:
BİZim için DUYulacak ve UYulacak tek Merci’-Merkez Muhammed Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ dir..

Yolumuz ise Sırat-ı Müstakîmdir.
Elhamdülilillah..


Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyi’l-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Muhammedî Melâmî o kimsedirki;

Allah celle celâlihu celle celâlihu ve Resûlullah sallallahu alyhi vesellem’e Teslim-Müslim olup Muaradullahı ve Emrullahı BİLir! “ALLAH CELLE CELÂLİHU!” der..

Allah celle celâlihu ve Resûlullah sallallahu alyhi vesellem’e İman edip-Mü’min olup Her Ameli Allah celle celâlihu için “LİLLAHİ” yapar!

Allah celle celâlihu ve Resûlullah sallallahu alyhi vesellem’e Tabî-Dostu olup Ahlâkını Resûlullah sallallahualyhi vesellem’e benzetir..

Allah celle celâlihu ve Resûlullah sallallahu alyhi vesellem’e itâat edip;
Her Yerde Her ZamAN ve Her Hâlde Hazır-Nazır OL-AN Allah celle celâlihu ya karşı dâima Hazır-Nazır ve Huzurda durur…

En önemlisi ise;
Farzlar hariç Kulluk görevlerini-iyilikerlini-hizmetlerini vs. gösterişe sunmaz saklar..
Her türlü eksiklik, hata, yaramazlık, günah, kötülük vs. işlerini asla gizlemez ve sahip çıkıp düzeltip tevbe eder halktanda açıkça özür diler..

Muhammedî Melâmîet öyel bir Lutfullahtır ki,

Mim-Lâm-Mim..

Sanki Zâhir ve Bâtın Muhammedî Hakikatımız iki Kefesi olan bir Tevhid Terazimiz gibi…

İman eden AKIL, Resûlullah sallallahualyhi vesellem’in BUYURup-DUYurduğu NAKİlle BİLişip-BULuşup-OLuşup-Yaşayan Şu AN Şe’ende Hayy-Diri olan Muhammedî Şâhiddir… Neticede Hizbullahtadır el AN..
Bu nedenle de asla riyâ vs ye tenezzül edemez..

Ham, çiğ, yoz, yaban, zom uykuda, uyurgezr, sarhoş AKIL ise ne ederse etsin son uçta Hizbuşşeytana uşak olur..
Haram, yalan, riya, şirk vs den kurtulamaz..

Allah celle celâlihu korusun!..

BİZ BİR İZ Resûlullah sallallahualyhi vesellemde inşallah..

Muhammedi Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Aziz Kardeşlerim!
Bazı Tasavvufçu geçinen kimselerin yazılarını-yorumlarını okurken içim yanmakta ve yazarı için üzülmekteyim!
İslam Dininin Ana Yasası Kur’ân-ı Kerimdir.
Kur’ân-ı Kerimi 23 yıl boyunca BUYruldukça DUY-AN, UY-AN ve UYgulayan, YaşayAN ve YaşatAN Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dir..

Zâtullah-Sıfatullah-Esmâullah-Eşyaullah…
Bu Ana Değerlerimizi Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den;
Naklî İlim, Ehl-i Beytî-Eren Edebi, Muhammedî İrfan ve İlahî Erkan içinde Tâlim-Öğretim ve Terbiye-Eğitime tenezzül etmeden kendi Nefsî hevâ ve hevesince ortaya sürenler ahmaklardır..


“ ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Zâtı BENde tecellî etti!” sözünden daha açık ve kısa ŞİRK var mıdır?

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendisi dahi Sıfat Tecellîsi iken kim miş bu İnsan-ı Kâmil geçinenler ki Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i sollayıp geçip şirke ve şeytana ulaşmışlar!..
Nurullahtan halkedilen İLK NOKTA, Nur-u MiM..
Nur-u MiM, yaratılandır, mazhardır, zuhur yeridir, esmadır, eşyanın anasıdır, olmazsa olmazıdır.
Muhammedî Şuur ve Nur sahibi Selim Akıllar için bakınız Yaratılışın Başlangıcında ne buyurmakta Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):


Câbir bin Abdullah (radiyallahu anhu)’dan:
“Yâ Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)! Anam babam sana fedâ olsun, Allah’ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz?” diye sordum.
Şöyle buyurdu: “Ey Cabir! Her şeyden önce Allah’ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah’ın kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu.
O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateş/cehennem vardı.
Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı.
Allah mahlukları yaratmak istediği vakit, bu nuru dört parçaya ayırdı.
Birinci parçasından kalemi,
İkinci parçasından Levh’i (Levh-i mahfuz),
Üçüncü parçasından Arş’ı yarattı.
Dördüncü parçayı ayrıca dört parçaya böldü:
Birinci parçadan Hamele-i Arşı (Arşın taşıyıcılarını),
İkinci parçadan Kürsi’yi,
Üçüncü parçadan diğer melekleri yarattı.
Dördüncü kısmı tekrar dört parçaya böldü:
Birinci parçadan gökleri,
İkinci parçadan yerleri,
Üçüncü parçadan cennet ve cehennemi yarattı.
Sonra dördüncü parçayı yine dörde böldü:
Birinci parçadan Müminlerin basiret nurunu/iman şuurunu,
İkinci parçadan -marifetullahtan ibaret olan- kalplerinin nurunu,
Üçüncü parçadan tevhitten ibaret olan ünsiyet nurunu (Lâ ilâhe illallah Muhammedu’rresulüllah nurunu) yarattı.”

(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Kastalanî, Mevahibü'l-Ledünniye: 1/6; Krş. Aclunî, I/262-6)

ALLAHÜ ZܒL-CELÂL, El Zâhir ama "ŞEY" olmaktan münezzehtir..
"ALLAHÜ ZܒL-CELÂL, göklerin ve yerin nurudur" (Nur 24/35).

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Yâ Câbir, ilk halkedilen nur-u nebîyyike, senin Nebîyyin nurudur.” buyuruyor.
Tüm sistemin anası “Ümm” si Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)dir.
Hılkiyyet temelinde ilk ve tektir...
Dolayısıyla varlığın temelindeki fıtrî birlik, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dir.
Bunda bütün mahlûkat müşterekiz.
Bu cihâna İNSAN SÛRETİnde ve AKIL EMÂNETİyle çıkıp mutî ya da asî olmak, evliyâ ya da eşkiyâlığını ilân etmek, rüşde erip ermemek ayrı ve sonraki şeylerdir...

Habibiyyet, Ahmediyyet, Mahmudiyyet, Muhammediyyet anlaşılmadan

Teklik = Eşsizlik, benzersizlik vs. Bu sadece ve sadece Sistemin Sahibi Subhân ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’e ait bir özellik ve vasıftır. Ahadiyyet ve Vahidiyyet...

Fenâfillah sevdalıları önce kendilerini BİLip, İNSAN ı BULup, Muhammedî Olup da Muradullah’ı Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den DUYup, Emrullaha UYsunlarda Zâtullah’ın hâşâ kendilerinde BİZZÂT tecellî ettiği iftirasından vakit varken vaz geçsinler İnşaallah!
Merak etmesinler ki her kula; Muhammedi Sadakatı, samimiyeti ve Sabrınca selâmeti va’dedilmiştir..

Kendiini BİLenler Bilir ki ALLAHÜ ZܒL-CELÂL Ahadü’s- Samed celle celâlihu dur.

Ham, çiğ, yoz ve kokuşmuş AKIL işi değildir..

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de Nakli BİLip, BULup, OLupda YAŞAyAN Selim AKIL-Nakil Çocuğudur Şehâdetullah…

Aziz Kardeşlerim!

Ahadiyyet: ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in gerçek şahsiyetinin, kişiliğinin, zâtlığının, insanın akıl kapasitesiyle kavranamayacak, anlaşılamayacak ve kaldırılamayacak oluşunun “EL AHAD” (celle celâluhu) olarak buyurduğu zifiri karanlık ve bilinemezlik perdesinin arkasında bulunup bize perdeli olmasında “Tek” oluşudur.
Bu bakımdan “Bir” tane, eşsiz ve benzersiz oluşudur.


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e soruluyor:
“RABB’ımız, gökleri ve yeri yaratmadan önce neredeydi?”
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Üstünde ve altında hava bulunmayan bir “a’m┠daydı” buyuruyor.”

(İbni Mâce, Mukaddime 13)

İmâm-ı Alî (keremullahi veche) ise:
“Elân dahi öyledir” buyuruyor.

A’mâ ise körlüktür...
Sonsuz ve zifirî karanlıkta asla bir şey görememek oraya ait bir hususu bilememektir...
İşte ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’e ait bu bilinemezlik karanlığının adı AHAD’dır...
Koyu bir karanlığa benzetildiğinden câhilliğe de mecâzen “Ümmî” denilmiştir.
Hatta ledün ilminden nâsibsiz ve sözde ilim ehlince Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in “Nebîyyü’l-Ümmî” oluşu, anasından nasıl doğmuş ise öyle kalıp okuma yazma öğrenmemiş (câhil) kimse sanılmıştır.
Böyle anlayış ve anlatış ahmakçadır.
Arapça’da anneye ümm denmesi, karnındaki bebeği için zifiri karanlık içinde emniyet yuvası ve bilinemezlik karanlığının benzeri oluşundandır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e Nebîyyil Ümmî buyurulması ise;
Nebî: haber getiren, Nebîyyil Ümmi ise bilinemezlik a’mâsından haber getiren ezel habbesinin (Habibîyyetten) zuhûru olan demektir.
Arapça, âri ve asil bir dildir. “Cennet Dilidir” buyurulmuştur.
Arapça; birkaç bedevinin çölde bir araya gelip uydur kaydır ortaya çıkardığı bir dil değildir.
Sistemi halkedenin Kur’ân-ı Kerîm’de Kerem’ini indirdiği mükemmel ve mükerrem bir dildir.

Basit bir misâlle bakınız, ALLAH ismi: Elif-lâm-lâm-he’den oluşur. Birer harfini sırayla soyarsak:


ALLAH (celle celâluhu): Şerîatta başlı başına bir târifi olmamakla beraber tüm Esmâ-i Hüsnâyı toplayan cem’ eden Lâfzullah…
Harf-i târifsiz tek zâtî esmâ.


LİLLAHİ: ALLAH (celle celâluhu) için… Tarikatte her şey ALLAH (celle celâluhu) için…

LEHÛ: ALLAH (celle celâluhu)’nun… Mârifette her şey ALLAH (celle celâluhu)’nundur.

HÛ: Hû… Hakikatte her şey O dur. Ondan başka O yoktur. Lâ hûve İllâ hûve…

Birer harfi soymakla ALLAH kelimesinden, Lillah, Lehû ve Hû ya ulaştık…
Bir de “Tanrı” yazalım ve deneyelim. Tanrı-Anrı-nrı-rı!… Nedir bu!..

Maksadımız Ahadiyetin tasavvufî sayı sisteminde adet bakımından bir teklik oluşunu anlatmaktan ziyâde; anlayış bakımından asla ulaşılamazlık, bilinemezlik ve sırlarına erişilemezlikte teklik olduğunu arz etmektir.
Bu husus, çok önemlidir.
Hz Bilâl-i Habeşî (Radiallahu anhu)’ya müşrikler çok ağır işkence edip kızgın kumlar üzerinde çakılı kazıklar arasına çarmıha geriyorlar. Kendisine “ALLAH (celle celâluhu)’ın her sıfatını söyle ama AHAD (celle celâluhu) deme!... dediklerinde “Vallahu AHAD!...” diyor.

Vahidiyyet: Vahdaniyet ise âdet olarak “1” oluştur. Tek oluştur.
ALLAHÜZܒLCELÂL Zâtî itibariyle tektir.
Ülûhiyyetinde, Rübûbiyyetinde, Rahmânîyetinde, Rahîmîyyetinde ve Mâlikiyetinde tektir.
Daha doğrusu zâtî itibâriyle her sıfatında ve hâlinde tektir…
El Basîr (celle celâluhu) dediğimizde “ALLAHÜ ZܒL-CELÂL görücüdür.” deriz.
Ancak; bu görmek vasfı her hangi bir mahlûk görüşü gibi değil de mutlak bir görüştür ve bu görücülüğünde de tektir.
Bir tanedir. Tasavvufun temeli olan tevhid, aslında halkediliş sebebi ve sonucudur.
Tevhid; El Evvel, El Âhîr, El Zâhir ve El Bâtın (Hadid 57/3) olan ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in evvelde, âhirde, zâhirde ve bâtında tek oluşunu anlamak ve yaşamaktır.
Bu ise Tevhidullahtır. (İhlâs 112/1-4):

ALLAHÜ ZܒL-CELÂL Habibi Edibi (sallallahu aleyhi ve sellem)’e:

“De ki: O, ALLAH birdir “ EL AHADdir; bildirdiğinin dışında bilinemezlik perdesine bürünen tektir.
Es Sameddir; hiçbir hususta hiç kimseye muhtaç olmayan herkesin kendisine mutlaka muhtaç olduğu El Hayyu’l-Kayyum ALLAH’dır.
Birisini doğurmamış ve birisinden doğmamıştır.
Zâtî Hakikatı hususunda bir benzeri, dengi, kufuvvi (hatta dahi zıddı) olamayan AHAD olan ALLAHÜZܒLCELÂL dir...”
(İhlâs 112/1-4)

ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in izniyle, ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’e sığınarak sadece korkunç bir çıkmaza düşmeyelim diye âcizâne elden ve gönülden geleni sundum İnşaallah..

Hiç kimse ile bir sürtüşme vs miz olmaz.
Ancak İ’tikad-İnanca yönelik yıkımlara asla göz yumamayız!..

ALLAHÜ ZܒL-CELÂL Yardımcımız olsun!
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) YâRimiz olsun!
Hakk Erenler Varımız olsun!
Muhammedi hasbî Hizmette BİZ BİR İZ!
ALLAHÜ ZܒL-CELÂL Rızasında inşallah!..


Muhammedi Muahbbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim


Bismillâhirrahmânirrahim.

Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyi’l-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi...

Yâ Latîf!
Yâ Kerîm!
Yâ Rahîm!
Yâ Vedûd! (cc)…


Böyle bir BU Günde El HAYY da Ebedî HAYYYY!
OL-ÂN ve EL-ÂN ve HER ÂN!
DİRİmiz, PÎRimiz ve de BİRimiz!
Nübüvvet Nâmımız, Velâyet Vâvımız, İştirak İmâmız'a!
Nur-u MîM SALLımız Sağla!
BİLdir! BULdur! OLdur ve YAŞAt!
Rahmetenlilâlemin Rahmeti yağdır ebediyyen Ruhlarımıza!
Allah-Resûlullah-Ehl-i Beyt ü Hakk Erenlerle BİZ BİRliğimizi dâim et!

Bu Yüce Kûn fe Yekûn Kervanının Kıtmiri Çöl Köpeği der ki:
Ağlayıp sızlama bu gün!
ÇÖLe Kalb Kulağını ver "SESi ve NEFESi" DUYacaksın ve UYacaksın İnşaallah!..
Kanında!
Canında!
ÂNında!
ve de Yanında İnşâallah!..


Âmin! Âmin!


Bak Hz. Mevlânâ ks. ne buyurmuştu:

“Doğruluğu ve güzel işi, Ali'den öğren!
Tanrı Arslanı'nı hileden, düzenden arınmış bil!
Değil mi ki: “(Yâ Ali) Sen, o bilgi şehrinin kapısısın!”
Değil mi ki, dostluk güneşinin ışığısın, ey rahmet kapısı, dengi olmayan Tanrı barigâhı, kapanma, ebedi olarak açık kal!..
Yiğitlikte Tanrı Arslanı'sın, ERlikte ise kimsin, kim bilebilir ki?..”

Hz. Mevlânâ ks

Yaşlı, Yorgun ve Yalnız sanılan KÂR ü BÂN Kıtmırî sen ne demektesin de hele:

EHL-İ BEYT (aleyhumusselâm)…

Tevhid telim Sevdâ Sazım
Sırr-ı Süveydâ’da nazım
Gece-gündüz nev niyazım
Meftun oldum Ehl-i Beyt’e…

Resim

Fatmatü’z- Zehra Betülü
Muhammed’in gonca gülü
Kâr ü belâ Leylâ çölü
Mecnun oldum Ehl-i Beyt’e…

Resim

ALLAH ile aşk âhidi
Şe’en-i Şah’ta şâhidi
“Belâ!” Bazarı şehidi
Dilhun oldum Ehl-i Beyt’e…

Resim

Sözle-Sohbet, zevkle-sükut
“Kün! Fe yekun” korku-umut
Cânân’a can kurban “şühut”
Vurgun oldum Ehl-i Beyt’e…

Resim

Cem’de “CAN”, kerem kâniyem
Aslım Bâki “BEN” fâniyem
Mest Melâmi İhvâni’yem
Sürgün oldum Ehl-i Beyt’e…



İmam Ali Keremullahi veche'miz annesi Hakk'a yürüdüğünde, Resûlullah sallahu aleyhi vesellem'in huzurunda:
"Yâ Resûlullah sallahu aleyhi vesellem ikimizi de büyüten Annemiz Fatıma âhirete intikal etti ne yapmalıyım?" buyurduğunda Resûlullah sallahu aleyhi vesellem:
"Yâ Ali, sen her namazdan sonra 11 İhlâs-ı Şerif, Muvazeteyn ( Felek ve Nas Sûreleri) ve Fâtıha-yı Şerifeyi okumaktan âciz misin?"
"Değilim Yâ Resûlullah sallahu aleyhi vesellem!"
" O hâlde oku aynen varır İnşâallah!" buyurmuştu..

Ey Sefil Kıtmir Kul İhvanî çok mu üzgünsün bu gün;
Hani İmam Ali Keremullahi veche Efendimiz Resûlullah sallahu aleyhi vesellem'in huzuruna çok üzgün bir hâlde çıkmıştı da:

Resûlullah sallahu aleyhi vesellem: "Yâ Ali bu ne hâldir?" buyurduğunda:
"Yâ Resûlullah sallahu aleyhi vesellem bütün Ehl-i Beyt'in bu hâlde!" buyurunca her nedense!
Resûlullah sallahu aleyhi vesellem: "Yâ Ali hepiniz şu duayı okuyunuz:
Lâ ilâhe illâllahu’l- Aliyyü’l- Azîm. Lâ ilâhe illâllahu’l- Halimü’l- kerîm. Subhânallahi Rabbi’s-semâvâti seba’ ve Rabbi’l-arşi’l-azîm. Ve’l-hamdulillahi Rabbilâlemin.” buyurmuştu.


Sen de tüm varlığınla OKU!
"BİZ BİRiz zâten elhmadülillahi Rabbülâlemin!" de!..

O İlmullah Şehrinin EDEB Kapısı İmam Ali Keremullahi veche Efendimiz ne buyurmuştu,
Öz-Sözlerini EDEBlenmemiz için, BİZim için DUY da UY İnşâallah:


• Acelenin meyvesi yanlışlıktır.

• Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.

• Açık kalbli, mert düşman; içinden pazarlıklı dosttan iyidir.

• Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idâre edenin zâlimliğidir.

• Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.

• Adalet ve eşitliği gözetme, siyasetlerin en iyisidir.

• Âdil ol, kudretin sürekli olsun!

• Adilâne davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir.

• Affetmekten utanmayın!
• Cezalandırmada acele etmeyin.!
• Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin!
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

BİR GÜNÜN ZEVKLERİ...


DİRİ kim Haksızlık etmeyelim ve DİRlerimizi incitmeyelim!..
El Hayy a Mazharlarımızı İZlemeye Çalışalım...
BİZ imizi BİR lemeye uğraşalım!..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem KEVS-ERinde İnşâallah..

Ben DİRyim ZANNeden gerçekten ÖLÜdür..
Burası bir ZANN ÇÖlüdür..
Zannların ise çoğu çürüktür...
Bendenizin Kıtmir Dili uzundur ama adım üstümde...
Kervan Köpeğiyim İŞim bu!...

BİZi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem YOLU dışında DAVA sahibi sanmak yanlış, yalan ve iftiradır...
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Adına, Hesabına ve Şerefine;
Söz, Sohbeet, Zevk ve Hazz etmeyen HAİNdir BİZde!..
Bana vurana hakkım helaldir.
BİZe Vuran kendi düşünmelidir!..

Ama Kıtmirler de zaman zaman 7 kat göklere kaldırır BAŞını da acı acı ULUlurlar!..
Bakk aşağıda ULUmuşuz....
Yaşanmayan yalandır..
Hasan Dağını görseydin Çoban Köpekleri örneğini gösterirdi..

Muhammedi Melâmette;
Sadakatı Vicdanında BİLmek
Samimiyyeti EREN Elinde BULmak
Sabırda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemde OLmak
Selâmeti Rabbülâlemine Muhammedi Şehadetle Yaşamak!..

Herkes ÖZ ünün EMRindedir..

HAYY Dost!...

Muhammedi Muhabbetle..



Resim

ZEVK 1422

Çok kork ALLAH’tan Ârif OL! Hep İRFAN ANLAtıp durma!
Keşîf – Şühûd YOLUn ara! Kelâmla Delille değil!
Ehl-i DİLe MUSAHİB OL! Amelsiz İlimle DEM vurma!
KAFAnı KALBinde ERİT! Halka değil HAKK’a eğil!..


17.03.1998 10:54



ZEVK 1423

KALBi, Fesad - Hile - Kibir - Hırsla - Riyâ.. Laf Ebesi!
Gaflet Uykusundan UYAN! Temizle İÇin - DIŞını!
ZİKRULLAHsız SÖZ AVcısı Resim ÖMRü Şeytan debdebesi
İmam Muhammed Mustafa (sav)! Ayırma ÖZ BAKışını…


17.03.1998 11:05



ZEVK 1424

KALBi Kara Taşlar gibi, YAŞ görülmeyen gÖZünde
DIŞı HAKK’la, İÇi Halkla.. SEYr-i SÜKÛTu sÖZünde
Olanlardan olma İhvanî! ALLAH’ın Dostluğun DİLe!
Herkeste-Her şeyde-Her AN ŞEHÂDET Hazır ÖZünde…


17.03.1998 11:11



ZEVK 1425

SÛRETin SOYun SÜKÛT et! SÎRET SIRRIn ÜNLEyen DOST!
ŞEHÂDETe ÇAĞIR-AN DOST! SENden SENi DİNLEyen DOST!
Tecellî Tezgâhı CİHAN! CANı CÂNÂNı CEM’ eyle!
TEVHİD Terazisin Şaşma! İNLEten DOST! İNLEyen DOST!


17.03.1998 14:34



ZEVK 1426

NEFsine Adalet eyle! HAKK Terazisi ADALET
Zülmetme kendi kendine, İNSANa Yakışanı Yap!
Kâmil ResimVâris-i Muhammed (sav). Câhilin Cürmü Dâlâlet
KIBLeni ŞİRKten temizle! PUTların KIR! RABB’ına TAP!..


17.03.1998 15:00



ZEVK 1427

Devlet-Servet misafirdir, bu gün konar-yarın göçer
Sıhhat NEFİSin NEFESi, esen yeldir gelir-geçer
Sen arzular peşindesin, ECEL de senin peşinde!
“Küllî nefsin zâikatü..” her NEFİS BÂDEsin içer!..


17.03.1998 15:06


كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ

“Küllü nefsin zaikatül mevt, ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kiyameh, fe men zuhziha anin nari ve üdhilel cennete fe kad faz, ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur: Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (Âl-i Imrân 3/185)



ZEVK 1428

Kâmile İtâat, Câhile isyan, Nefsine merhamet eyle!
HAKK’la aranı düzelt ki, HAKK’ı söyler Dudak-NEYle
Tamahla-Hırs-Şehvet-Öfke- Hevâ- Heves Şeytanları
İŞin çok zor KUL İhvanî! Vakit varken AZIK peyle!..


17.03.1998 16:17



ZEVK 1429

Nicelerin belin büktü bu Süslü Dünya Gelini!
Unutturur ahretini, kopsa-bağlar EMELini!
Zıt Kuvvetler arasında, bir oyana bir bu yana
KUL İhvanî dosdoru OL! Ver Resûlullah’a Elini!.. (sav)


17.03.1998 16:21



ZEVK 1430

Ey KEREMi YÜCE RABB’ım! Ben MUHTACım SEN LÂZIMsın!
Söz-Sohbet-ZEVK SENin için, Hâl-i HAZIR da HAZZımsın
“Ve eniğbudunî..” HÜKMün unutur isem bağışla!
Şükrüm-Şikâyetim SANA! SEN Niyazımsın NAZımsın!..


17.03.1998 16:21


وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ

"Ve eni'büduni haza siratum müstekiym: «Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur» demedim mi?” (Yâ-Sîn 36/61)



ZEVK 1431

Her ŞEYim arkama Atıp, yalnız HAKK’a DÖNemedim!
YAKLAŞıp ULAŞamadım!, Ebedî EMÎNler gibi
Hâin-Zâlim-Kalleş NEFSim! YÖNün HAKK’a yÖNemedim!
Her adımda kaydırıyor, yağlanmış ZEMİNler gibi!..


17.03.1998 16:39



ZEVK 1432

Hassas Kulak – Keskin bir gÖZ! Zeki bir KALB – Saf ANLAyış!
Temiz Zihin – Lâtîf Fikir! Kavî AKIL – Fasîh Lisân!
Bütün Bünye – Güzel Şekil! Meççâne şu HOŞ YAŞAyış!
BAK Devreden Feleklere, bura nere? KİMdir İNSAN!...


17.03.1998 16:49
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Bu da bir deneme idi inşaallah...
iç denge bozukluğu dış düzene vurduğunda,
ne dense söz kâr etmemekte..
internet tasavvufu uç-kaçları buraya kadar dedirtmekte..



İmam Zeyne'l-Abidin (ra) Efendimize birisi gelip:
"Ey İmam, Falan Zahirî Âlimi sana vaazında: "Münafıktır o!" dedi deyince:
"Ona git Üç kere teşekkür ettiğimi söyle. İlk ikisi şunun için ki, bakacağım halime eğer bende münafıklık var ise derhal vaz geçeceğim ve tevbe edeceğim. Eğer bende Münafıklık yoksa neden öyle gözüktüm diye de dikkat edeceğim için yine teşekkür ederim!" buyurmuştur.


Bizim hiç birimizin bir makam ve yeri yoktur hepimiz BİZ BİR-İZ..
Körler, sağırlar ve kabi mühürlüler reklamcılarına gitmeli..
Bu Kapı Hasbi Hizmet Kapısı..
Kirletmeye kimsenin gücü yetmez inşaallah...

Ara sıra kıble arayanların ise asla..


Allahümme islah Ümmet-i Muhammed!
Allahümme ferice Ümmet-i Muhammed!
Allahümme irham Ümmet-i Muhammed ammeten,
Umumen cümle Ümmet-i Muhammede Merhametullah dileriz İnşaallah...


Muhammedi Muhabbetle...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

Muhammedî Tasavvufta; âcizâne ben (birey ve mükellef bir kul olarak), hayatı; HAKK’ta, HAKK’tan, HAKK’a, HAKK’la seyr-ü-sülûk olarak anlıyor, inanıyor ve yaşıyorum.
“Nasıl ?” sorusunun cevâbı ise;
“Kur’ânî ve Muhammedî Teslimiyet ve İstikamet İmtihanında Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e Teslim ve Tâbi’ olarak HAKK’ta HAKK’tan, HAKK’a, HAKK’la istikamettir...”
HAKK’ta fenâ, HAKK ile beka, budur...

İnsanoğlu, bu imtihan içinde; öğretim, eğitim, tevhidi tenezzül ve tevâzu’, kabiliyet, isti’dâd ve kaderi kadarınca eşyâyı (halkı) seyreder.
Kimi basit bir cisim sanırken kimisi de içiriğini, hakikat ve inceliklerini inceler.
Ustasını arar ve bulur...
Resmini seyreder, ressam’a hayrân kalır...
Ressam, fırça ve resim gibi düşün...

Kimisi; halkı halk olarak seyrederken avam adını alır.
Kimisi; halkın (eşyânın) hakikatini (Hakku’l-HAKK’ı) Mutlak Vücûd-i AHAD’ı,Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in gözleriyle seyreder HABİBΒlerden olur...
Kimisi; nisbetler, izâfetler ve kesretler giyinip meydana gelen halkı (mevcûdu) tek ve gerçek olan “VÜCÛD”dan bilip; tecellî tezgâhının, tezgâhtarını küllî seyreden Ehlullah ve Evliyâullah olur...
Kimisi; halkı görmeksizin HAKK’ı görür sükran (sarhoş) yaşar, Ahrâr (hürler) olur.
Kimisi; halk içinde HAKK’la hayrân yaşar Ahyâr (Yârin yâri) olur.
Kimisi; HAKK’ta-HAKK’tan-HAKK’a- HAKK’la yürüyüşte halkın hasbî hizmetçisi ve Muhammedî EBDÂL’leri olup halden hale tebdil eder, gezer ve çocukla çocuk, deli ile deli, velî ile velî ve herşeyle o şeyce olur...

Kimisi de Bencileyin gönüllü olarak saff kan Kervan Kıtmirliğini Tescilli kabul eder ve gereğini yapar inşâallah!..


Olur da olur ve’s Selâm...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Değerli üyelerimiz bizi ve birbirlerini tanımak-tanışmak istemekteler.
Latif Yıldız ismim bu âlemde.
Mânâ ve Aşk Âleminde Kul İhvâni mahlasımdır.
Bâdeli âşıklardan olmuşum ve binlerce şiirlerim irticâlendir.
Kul İhvani Divanı 18 cilt olup fırsat buldukça gençlerimizin hizmetine sunulacaktır.
Çeşitli konularda yazılmış eserlerimi kitap haline getirmekten ziyade herkesin ve başta gençlerimizin doğrudan ulaşımına sunmayı amaçladım.
İnşaat Yüksek Mühendisiyim. emekliyim.
60 yıldır yaşamaktayım.
Ömrüm işlerime paralel olarak, tasavvuf hayatı ve büyükleri içinde geldi geçiyor...

Bildiğim, bulduğum, olduğum ve yaşadığım tek inanç, amel, ahlâk ve hâl kaynağı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.
Hiç bir kişinin yoluna karışmamakla beraber kesinlikle izlediğimiz yol Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in kendi yoludur.

Bu sabit noktadaki Muhammedî mezheb, meşreb ve melâmet içreyiz inşaallah..

Muhmammedî Nûra ulaşımı, can ceryanına kavuşmak olarak biliriz.
Bu Sıla-yı Rahimden sonra ayırmadan-gayırmadan Allahu zü'l-Celâlin Yarattığı her câna ve şeye Muhammedi Muhabbeti, Merhameti ve Hasbî ve Habibî Hizmeti üzerimize sanki farz biliriz.

Eserlerin eserlere kulluğunu reddeder Yüce ALLAH'mıza Kulluğu esas alırız.

Kısacası her yerde, her an ve her hâlde " Şimdi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem olsa idi ne yapardı, ne buyururdu ve ne yapmamızdan razı olurdu?" ilim ve edebini anlamaya ve anlatmaya sadece ve sadece gönüllü ve ebedi hizmetçileriz.

Kısıtlı imkanlar içinde hizmet ederken Rahmet Yürekli Muhammedî gençlerimizin damla damla Muhammedi Deryâya katılmalarından, hizmetimizin sebeb ve sonucu olduğu için Resûlullah sallalallahu aleyhi vesellem adına, hesabına ve şerefine kıvanç duymaktayız ve duâ etmekteyiz...

Maddî yardım ve reklam almamaktayız.
Ancak sitemiz, gönül kimlik ve kişiliğini yakın bulan her gencimize hizmet etmesi için hep açıktır..

Mürşid-i Mutlak Muahammed aleyhisselâmı duyup Rehber-i Mutlak Resûlullah sallalallahu aleyhi vesellem'e uyanlara Es Selâm olsun!..

Allahu zü'l-Celâl lûtf ü kereminden yardımcımız olsun!..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ebedi Yârimiz olsun ve cennetlere yüreğinde Can cemâatı olarak "Bir"likte ve "Biz"likte girelim İnşâallah!..

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

SIRR ZEVKLERİ

ZEVK 3389

İçimdeki AYNıma..

SIRRımızı SUya SALma! Erir de bulamazsın bak!
Bu Hayatta ZORdur AYNAm! CAM gibi SIRRsız YAŞAmak!
Dört Ucun UMUT UFKUna, BAĞlayıp ATarsan eğer
SOYunursun Soykaların! Çile Çölü ÇIRILÇIPLAK!...


05.11.08 13:21
Yollarda..


Aziz kardeşlerim!

Her can bu Âlemde Belâ Bazarındadır.
İmkanla imtihan olmaktadır.
Tercihinin TEVHİD olması emredilmiştir.
Her hususta tefrit ve ifrattan kaçınıp i’tidal üzere Orta Yolda, Sıarat-ı Müstakîm üzere olmasının tek çaresi ise;
İlahî İlim ve Muhammedî Edeble İnsan Nefsinin- Aklının tâlim ve terbiyesi-öğretim ve eğitimiyle;
Allah ve Resûlüne Teslimiyyette Sadakatı,
Allah ve Resûlüne İmanda Samimiyyeti,
Allah ve Resûlüne Tâbi oluşta Sabırı,
Allah ve Resûlüne İtaatte Selâmeti tercih edip fiilen yaşaması şarttır.

Sadakatsiz Sözden,
İhlassız Sohbetten,
Sabırsız Zevkten,
Selâmete ulaşmamış Hazzdan ne elde edilir son uçta?..

Muhammedi Melamet; sadece kendi özlerini kınayan, başkasında asla noksan aramadan mükemmeli bulup seyreden ve her zaman her yerde ve herhalde olduğu gibi görünen ve yaşayan sıradan insanların yoludur.
Kervancılar bilir ki Kervanda Kıtmirler olur, işleri batıla ve şerre karşı uyanık olmaktır.
Hoş görü ancak Hakk ve Hayr dairesi içinde işler..

Muhammedi Melamet; Not veren-alan bir okul olmayıp, öğetmeni öğrencisi de olmadan herkes birbirinin hizmetçisi olan bir Gönül Derğahıdır.

Muhammedi Melamette; çok bilene çok hizmet etmek yükü vardır.
Uyuyana-sarhoşa kınanma cezası değil uyandırılma-ayıktırılma hakkı-hizmeti vardır.
Hasbi Hizmetin, mutlaka Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem adına hesabına ve şerefine yapılması ve Şeriat-ı Garra içinde kalınması gerekir.

Muhammedi Melamette Kemâlât-gelişim-erişim; İlim, İrade, İdrak ve İştirakle yapılır.
İlimle Edeb, İrfan elde edilir de Ezel-Ebed Erkanına uyulur.
İlim Ubudiyet,
Edeb Velâyet
İrfan Resûliyyet
Erkan Uluhiyyet Nimetlerini getirecektir.

Şiirden, Şarkıdan, Türküden en doğrusu Tevhidden gelecek her doğru, iyi, güzel ve hakk olan her bilgi hasbi hizmete yönelir.
Akıllarımızdaki pasları siler, düğümleri çözer ve kapalı kapıları açar.
Hayalî-Taklidi İmanlar, Gerçek-Tahkiki İmanlara dönüşür.
Ne göklerde uçan kartal oluruz ne de yerin dibinde köstebek.
Deniz seviyesi gibi hepimiz BİZ BİR olarak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Salât Seviyesinde, İmam-ı Mutlakı DUYar ve UYarız..
Bu Hayatın Naz-Niyaz Namazında, SILA SALATInda her can AYNı Seviyededir.
Farklar sıfırdır ve namazdadır.
Hesabını ancak Yaratan Rabbısı görecektir.

Muhammedi Melamette, Tevhidi tercihte BİZ BİRiz..
Geçmişimiz için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Tevbe-İstiğfar
BİZliğinde BİRiz İnşaallah..
Geleceğimiz için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Dua
BİZliğinde BİRiz İnşaallah..
Şu Anımız için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Rıza
BİZliğinde BİRiz İnşaallah..

Muhammedi Şuuru Bilmiş,
Muhammedi Nuru Bulmuş,
Muhammedi Sürurda Olmuş
Muhammedi Onuru Yaşamış her CAN,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Rahmet Deryasına bir Damladır.
Ayrımız gayrımız olamaz, var gibi yokuz, yok gibi varız…
Elhamdülillah Eren elleriyle el ele Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem elindeyiz ve : “Ellerinin üzerinde Allah’ın eli vardır.”
İnşaallah..
BİZ BİRiz…


Üzme! Üzülme! Sev! Sevil!..

Muhammedi Muhabetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kul İhvani yazdı:ÜZME - ÜZÜLME - SEV- SEVİL PAROLASI

Bu muhteşem parolayı AKLı olup da NAKLi bulan hiçbir Müslman yoktur ki,
Kelâmullah Özünden, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SÖZünden,
Ehl-i Beyt aleyhumusselam Nefesinden, Evliyâullah SESinden DUYup UYmak istemesin!.
Dağdaki ağaçlar, gökteki kuşlar gibi hüdâ-i nâbit-doğal YUNUS EMREler,
Âşıklamışlar bu Naz-Niyaz Neşemizi…

Ancak her canın yaşamakta olduğu Hayat, bir gerçek Kulluk İmtihanı Oyun Sahasıdır.
Bir toplum ve onu yönetenlerdir Millet ve Devlet..
Bir toplumda Merhamet yok olmuşsa,
Bir Devlette Adalet haksızın haksızlığı için var gözüküyorsa KIYAMET kopmuştur zâten…

Yöresinde Şeyh adıyla anılabilen bir câni; bir başka köyde, görevli zavallı İmam dahil 44 kişiyi kurşuna dizdiriyorsa ve bir sürü yetim-öksüz çocuk kalıyorsa ve bu katilleri savunacak para putunun uşakları var ise nerde Merhametullah!

Rüşvetin, tehditin, şantajın, zorbalığın hüküm sürdüğü ve haksızların başvurduğu, haklılıların zalım gücüne yenik düştüğü Adalet Kapı Eşiğinde acı ve göz yaşı varsa..
EL ADL cc Esması unutulmuşsa da, her suçlunun ense saçı YEDULLAHtadır.
Ve El Müntakîm cc el-AN El Hayy Olan Allahuzülcelâl her AN Şe’endedir..
Adâletullah, Muradullah bilir ki er-geç zuhur eder kişiler veya toplumlar için Kabir Kapısı kapanmadıkça ve kapandığında da…
Haramın ve Yalanın geçer akçe olduğu toplum ve sistemde,
kim bilecek ÜZME - ÜZÜLME - SEV- SEVİL!..

Bu Âlemden gelip-geçen Erlerden bir Münir Derman (ks) vardı.
4 üniveriste bitirmiş çağının en muhteşem cerrahlarındandı.
Hiçbir Allahın kulundan bıçak parası almamıştı.
Hiçbir zaman muayenehâne levhası takmamış bir candan bir kuruş can parası almamıştı…
O idi ÜZME - ÜZÜLME - SEV- SEVİL diyenlerden birisi de..
Bırakın kravatlı takımını, dindar adam kisvesi giyip doktorluğunu içine saran örümcek yuvalarında para kesenler ne bilecek bu parolayı!…

İş hayatına bir bakın!
Kim daha kurnaz, hileci, sırtı saygısız bir yere dayalı ve üç kağıtçıysa en iyi iş adamıdır ise nasıl bilecek bu parolayı!..

Baş mühendislik dönemimde rüşvetin Bakanlarca alınıp verildiği, almayanlara enayi denildiği günlerde Genel Müdüre iş başında:
“Herkes deveyi hamuduyla götürürken bizi ekmeğe muhtaç ettiler!” diye şikayet eden Müteahhide:
“Müteahhid sözleşmedeki işleri yapar ve hakkını alır!” deyince.
Adam iğrenç bir pişkinlikle: “ Hak ettiğini herkes alır senin elinde değil onu vermemek. Hüner o ki Hak etmediğini alabilmelisin hoca!..” diyebilmiş..
Genel Müdür ise asık bir suratla: “Müteaahidleri üzmeyelim! Yoksa haritadan yer beğenirsiniz benden demesi!” demiştir.
Hangisi duyabilecek bu parolayı!..

Kendi Şahsî çıkarlar Putuna tapan ve herkesi de tapmaya mecbur sanan zavallı EGOİST,
son yarım nefesi çıkana kadar sizce duyabilir mi bu parolayı!…

Oysa her Canın şahdamarından da yakın OL-AN Rabbısı,
ASLında BİR ve Tek Ol-AN Rabbülâlemindir..
Her CAN Azizdir, değerlidir ve herkesin hesabını O görecektir..



Allahuzülcelâl'e ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e TESLİM OL ÜZME!
(Ahzâb 33/56)


Allahuzülcelâl'e ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e İMAN ET ÜZÜLME!
(Saf 61/11)


Allahuzülcelâl'e ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e TÂBİ OL SEV!
(Âl-i İmrân 3/31)


Allahuzülcelâl'e ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e İTÂAT ET VE SEViL!..
(Nisâ 4/59)


Önce kendini BİL! BUL! OL! YAŞA da İNSAN OL!
Diyorum NEFSime!..

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini BİLen RABB’isini BİLir!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim



SÖZ – SOHBET – ZEVK - HAZZ

– İLÂHE – İLL – ALLAH

Resim

DİNGİN bir BEDEN’le ZİKRET ve ÜZME!
SİNGİN bir NEFİS’le FİKRET ve ÜZÜLME!
YUNGUN bir KALB’le ŞÜKRET ve SEV!
YANGIN bir RUH’la SABRET ve SEVİL!..


04.12..1992

İkisi de RAHMETli oldu Babam ve Hacı Osman Efendi Aksaray’dan Anatalya’ya dönüyorduk,
Gelendost İlçesinde ikindi namazı kıldık.
Hacı Osma Baba önde oturmaktaydı: “Oğul AŞK DEFTERinden aç da şöyle koyun güder gibi sall sesini hele bir dedi.
Kaç nolu Defterdi bilmem ama Yusuf ile Yakubdu şiirin adı 11 heceliydi uzun hava ile aldık gitti.
Ağlayarak dinledi: “Tam 40 yıl dağlarda çobanlık yaptım evlad 60 koç katımı!. Çok türkü çağırdım Tuz Gölünün ÇÖLünde!” dedi.
“Oğul ne olmuş bu türkünde Yusuf aleyhisselam’a Yakub aleyhisselam’a ve ötekilere!” dedi.
Bende: “Üzmek!-Üzülmek-Sevmek-Sevilmek!” olmuş canlar cenginde! İşte bu budur BİZim Melâmette Tevhid Parolamız ve Şe’enullahta Şehâdet Neş’emiz Çoban BABAm!” dedim
O kadar neşelendi ki elini kulağına atıp bir kısmını okuduğu “Garip Osman” ezgisini inleyerek göklere savurarak okudu.
1996 Haccında önceden gitti ve orada buluşmaya söz ettik ama kalbi CİDDE Havalanında durdu havada şehadet parvanası dönerken..
Aksaraya gidip de Bedir Mıkdar (Bedir Kuyusu şehri Muhtarı) (ks) Kabristanlığındaki Zemzemden içenler olursa hemen önünde Hacı Osman Efendi Gıyabi Makamında bir mermer üzerinde okurlar o zaman o yolda yazılan “Garip Osman”ı..


GüL –ki- ZÂR cAN, bAKAR mısın? nERden nERE gELdik..
AKIL Ülkesi Çöplüğünde:
ÜZME!den - ÜZÜLME! den
NAKİL İKLİMi ÇÖLüne :
SEV! ERek - SEVİL!.. ERek BİZ BİRlikte..
İnşâallah..

MUHAMMEDÎ MuHABBEtttir MelâMet!..
M-L-M: İki MîM lütfu Selâmettir MelâMet!..
YAŞA-ANmayAN yalANdır! Melâmettir, MelâMet!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Muhammedi Melâmetin gerçek bir farkı vardır alışılmışlardan;
Tasavvufçuluk yapanlara bakarsınız, daima alçak-yüksek, tefrit-ifrat açamzını görürsünüz..
Oysa SEVİYE ve İTİDAL idi Sırat-ı Müstakim..
lâ ilâhe: açıkça inkardır ve Tevhidin yarısıdır. kaldıramazsınız.
İllâ Allah: açıkça ikrardır ve Tevhidin yarısıdır. kaldıramazsınız.
İkisi de ayrı ayrı tevhid değildir.
TEVHİD ikisinin SEVİYElenmesidir BİZ BİRliğiidir..

Gübreye lânet okuyara GÜL Kokusu umanlar iltifat yağdıranlar elbette ahmak hayalcilerdir..
Zülcelâli vel ikram hükmünü ve hikmetini anlamamışlardır..
Bu nedenle altın tozu içinde naylon gülcülük yapmakatalar durmadan..

Sevgili dibbace Bilememek, Bulamamak, Olamamak ve Yaşayamamak KÖRlüğü İslam Âlemine ağır bedel ödetmiştir..

Akıl, nefis, kadın vs. gibi ana değer yargılarını çözemeyince onları dışlayarak hayal âleminde hayalî bir açmaza düşülmektedir..

Sanki bir açı kenarı gibi gittikçe açılan ve uzaklaşan Hakikatten..
Çaresi?..

Ne demişti Aziz Üstad Said Nursî Hazretleri:
"Elde Kur'ân gibi bir mu'cize-yi bâki varken
Başka bürhan aramak aklıma zaid görünür.
Elde Kur'ân gibi bir bürhan-ı hakikat varken
Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?"

Bu çağın penceresinden Muhammedi Şuurla ve Nurla Kur'ân-ı Kerim'imize bir daha baksak acaba nedir SEVİYE?..

Neden Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Şeytanını öldürmüyor da müslüman ediyor?...

Muhammedi Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Saadetli kardeşim candan duanıza candan ÂMİN!.

Gerçekten muaazam bir Emaü'l- Hüsna Zü’l- Celâli Ve’l- İkram (celle celâlihu)...

BUnun Sırrına eremeyen ham akıllar zıtların zevkine eremezler..
Zıtları SEViyeleyiyp Tevhide ulaşamazlar.
Celâlinden İkramı anlayamazlar..

Canları Güzel GÜL KOKlamak ister,
Ancak Gübrenin yenip-koklanmayacağını ve,
sadece GÜL Tohumu ile SEViyelendiğinde GÜLün OLacağını,
İlim-İrade-İdrak edip de İştirakta Yaşayamazlar!..
O zamanda Altın Tozunda Naylon GÜLcülük yaparlar din adına Tasavvufta..

Kendisini kendisine ZIT gören nice ahmak akıl görürsünüz ki,
Kendi Nefsini ÖLdürmeye ömür harcar da onu,
İlahi İlim Öğretimi ve Muhammedi Edeb Eğitimi Ocağına Sokmaz-Sokamaz!..

Oysa O
NEFSi İçin Bakınız Yaratan El Halık (celle celâlihu) ne buyurmakta:


يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي

Ya eyyetühenNEFSü’l- Mutmeinnetü.
İrci'iy ila rabbiki radiyeten merdiyyeten.
Fedhuliy fiy 'ibadiy.
Vedhuliy cennetiy.


Ey mutmain olan NEFS!
Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!
(İyi) kullarımın arasına gir.
Cennetime gir!..


(Fecr 89/27-309

GÖRenedir GÖRene!
KÖRe ne ki Köre ne?...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:

Bence şiir, İNSANın İç Çeşmesidir ve her AN akar durur..
Dışarı taşanlar ise kurda kuşa selsebildir..
Yazan değil ANlayan yazmıştır..
HAKKtan Halka bir NEFES esntisidir..
Sizler gibi genç ve yüce yürekli gençlerimiz Aruz gibi zor ama zevkli
Yolda Hizmet Rehberi olması gerçekten çok değerlidir..


Şiir : Bir sanattır.
Sanat : Fiyat ile değer arasındaki farktır.
Sanatkâr : Baktığını görendir ve en azından nankör değildir.
Nankör : Fiyatı bilen değeri bilmeyendir


Şiir, baktığını görmektir ve işittiğini duymaktır.

Aşk, görülen ve duyulanı yaşamaktır.

Hep körler, görmek istemeyenlerdir.

Hep sağırlar ise duymak istemeyenlerdir.

Şiir, Âşıklarla Ahmakların ara kesitidir...



Resûlullah sallalahu aleyhi vesellem :

“Şiirin bir kısmı vardır ki hikmettir” buyurdu.


(Buharî, Edeb-90; Ebu Davûd, Edeb-87)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:

BİZim Muhammedinur Sitemiz,
Kimseyle uğraşmadan kendi İçinde Kur'ân-ı Kerimi esas alan,
Resûlullah sav i merkezde bilen ve ,
Hakk Erenleri izleyen bir tasavvuf sitesidir.

Fikirlerimizi soran olursa açıklarız inşaallah.
Ama bizler kimseyi âyetle mecbur kalmadıça tekfir etmeyiz ve çok da karışmayız..

Ve kendi aramızda asla fikir alış-verişlerimizi kaba sözlere dökmeyiz.
İşimiz hasbi hizmettir...
kardeşlerimizin hassasiyetine teşekkür ederiz..
Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

Hasan Dağındaki o koskoca zirveden inen vadiler dolusu kar yatakları,
ilk baharla birlikte erimeye başlar..
İlk yayla çıkımında obalara çok yakındır..
İzlemeye başlarım artık..
Böğelek Kayasını röper alırım, oturur onun tepesinden bakarım..
Yörük Obasının kendine mahsus gürültülü hayatı içinde elimdeki
Deftere kar gibi eriyen ÖMRümüzü ZEVK halinde nakşederken selam verip soran Çoban İlbey’e:
“ZEVKler yazıyorum!” dediğimde kahkaha atıp:
“ZEVK mi Hocam, zevki mi kaldı hayatın!” der bana
..
Oysa Böğelek Kayası her gün batımında benim Bakış Gözümdür..
Ben tonlarca KARı, orada bakışlarımla eritir de GÖZ YAŞım ederim..
Tıpkı İç Çölümdeki acılarım neşelerim gibi …

Donmuş NEFSimin, FARKa gelip Karlarla erimesi için yalvarırım RABBIma!..
Batan gurubun alevi ATEŞ olur YÜZümde..

Hakka ve Hayra akıtacak ARKa gelmesi için yalvarırım RABBIma!..
Dosdoğru bir ARK-yatak-yol ararım ÖZümde..

Dökülen göz yaşımla yola düşen düşüncelerimin FARKı TERKe gelmesi için yalvarırım RABBIma!..
Gebe bir hayvan gibi sancı başlar GÖZümde..

Ve..
Değirmen Taşı gibi dönmeye başlayan Diri Kâbem Kalbimin,
her AN DEVRANI için Umut Oluğundan dökülen Damla Damla Şe’en Şebnemlerine:
“Döndürün DEVRANI, başlatın SEVYRANı!” diye,
TERKten ÇARKa gelmesi için yalvarırım RABBIma!..

Muhammedî Tevhidin toplu iğne başı kadar yuvarladığı zavallı başımı atarım da üst delikten İKİ taşın ARAsına,
“Çile Çarkı DÖNdü artık, CEVLAN-HAYRAN BAŞLAsın! İşte Tam ANı, ŞeÂN’ın-ŞuAN’ın!..” diye
ÇARKı TERK etsin NEFSim GARKa gelsin diye yalvarırım RABBIma!..
Muhammedî Mahviyyetin Bebek Kokusu sarar kekik kokulu dağları..
Bir Corruk Kuşu gökyüzünde çılgınca raksederek ve çığlıklar atarak kutlar o ANı..

UN, UMUTtur bu ÇÖLde..
Buğdayı ÇÖPLÜKte yetişen..


Değirmen üstü çiçek
Çiçekler biçilecek
BENim çok sevdiğimi
YÂRim Elbet BİLecek..


Baksan ya Sevgili Burağım
Böğelek Kayası da benim Durağım…
BİZ BİR-İZ ya Resûlullah sallallahu aleyi vesellem yüreğinde inşâallah..

Muhammedi Muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:değerli burakcan,

bana bir ANda o ele avuca gelmeyen Adana Erkek Lisesindeki parasız yatılı okuduğum günlerimi hatırlatıverdin.
İçim yandı doğrus!
Bir yandan Niçe’nin “Zerdüşt Böyle dedi” Kitabından “Üstün İnsan ve Ateizmi” okurken bir yandan da Risale-i Nur Medreselerine polislere yakalanmadan girip her Pazar günü okunan derslere katılmamı,
Dolap kapaklarımızdaki:

“Biz Muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz Yoktur
Sadi Nursî.”


Ve diğer elimde Muhiddin Arabî anlatımları..

Cuma günleri o zamanlar gazete boyutunda çıkan “Bediü’z- Zaman” ve “Bediü’l- Beyan” Mecmualarını câmi kapısında satarken sivil polilslerle yaptığımız sokak koşuşturmaları..

Hapse düşen Nurcu Yaşar Dostbil kardeşimizi ziyarete gittiğimizde her zaman olduğu gibi hür ve özgürce konuşmalarımı teybe alan istihbaratçıların hemence içeri atıverişi, duruşmama gelen Avukat Gültekin Sarıgülle yıllar sonra Antalya’da yıllarca birlikte yaşmakta oluşum..

O zaman bir avukatın çıkardığı “Böğelek Dergisinde” deki ateşli devrimci şiirlerim...

“Ezilene Ezene de
Düzülene Düzene de
Yazılana Yazana da
Böğelek var dost Böğelek…”
vs.

Ve kendi köyümden bir Ağanın esmer güzeli Kızını Çukur ovaya kaçıran Hurşit Delikanlısının pamuk tarlası serüveninde çapa başında dinlediğim bir gerçek hikayeyi “Irgat Milleti” diye kaleme alıp da “Böğelek” e yükleyince sığır sürüsünün nasıl da tepelemeye kalktığı, basın savcısının:
“Ulan ne işin var senin kominist işleriyle git okulunda oku!” dediği ve yıllarca süren davada “Hakk’ın, alınteri, göz nuru ve zayıfın yanında olduğu” nu anlattığımdan…
Kaçak namaz kıldığımız için kaç kez disipline gittiğimden..

Kısacası İnsan AKLının ve hayat gerçeğinin İKİ UCUnu bir arada yaşadığı tüm hayatımdan esinti estirdiğini,


Issızım SESsisim
Kimsesizim
Bu ÇÖL BİZim
SESim İZim..


Gönlümde tekrar HİSSettim sağ olasın..

Muhabbetle canoğul…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:
Akl-ı selim sahibi bir kişi bu günkü toplumumuza baktığında görecektir ki,
Hiçbir kuralı olmayan başıboş evliliklerle ve sonuçta acılarla dopdolu..
Gençlerimizin yetiştirilirken nasıl yapayalnız ve sele kapılmış dal parçaları gibi birden bire evlilik yaşına geldikleri…
Sevgi, saygı, hoşgörü, edeb, hayâ, merhemet, şefkat ve geçimlilik vs konularında nasıl çaresiz kaldıkları bir gerçek…

Ve en acısı her genç kızın beyin ana kartına fıtraten işlenmiş olan ANALIK Duygusu ve çocuk sevgisi ÜMİDini yok etmek olmaktadır.
Oysa bu ümit idi EL HAYY cc nun en büyük nimeti olan HAYYatın devam kaynağı..


Resûlullah sallallahu aleyi vesellem Efendimizden Enes'den (r.a.) rivayetle:
“Ümit, ümmetime Allah'ın bir rahmetidir. Eğer ümit olmasaydı, hiçbir anne çocuğunu emzirmez. Hiçbir ağaç diken de dikmezdi.”

( Hatib)

Anne olmazsa insanoğlu olamazdı..
Bitki olmasa gıdalarımız son bulurdu..
En güzeli bulmada hasbî Hizmete devam edelim BİZ BİR Olarak..
İnşâallah..
Resim
Cevapla

“►Nasihat ve Güzel Sözler◄” sayfasına dön