kulihvani yazdı:BEN Taraf mıyım?
Bu soruyu bendeniz de,
Kulluk kimlik ve kişiliğimi vicdanımda HAKKın Huzurunda karşıma aldım sordum:
Mülkün Sahibi El Mâlik (cc) dan habersiz Fakriyyetteki Mâlikiyetime,
Kudretin Sahibi El Kadîr (cc) dan habersiz Acziyetteki Hüviyyetime,
İzzetin Sahibi El Azîz (cc) dan habersiz Zeliliyyetteki Mâhiyyetime,
Ebediyyetin Sahibi El Evvel (cc) dan habersiz İlliyettteki Mâliyyetime sordum!..
Az da olsa olan AKLım: NAKLe baksak; Allahuzülcelâl Hükmullahında ne buyurmakta, Hükmün DUYup-Uyanı ve Uygulayıcısı Resûllullah sallallahu aleyhi vesellemimize sorsak Sünnetinde tarafmıymış? dedi sağ olsun!
Her bir ŞEYin ve İnsanın MERKEZindeki-İçindeki-Enfüsündeki Sabit NOKTAnın Merkezinden de YAKÎN Olan El HAKK (cc):
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kaf 50/16)
Tüm Mevcûdat-yaratıklar Çenberinde kim var diye baktığımızda İnsanın Dışındaki-Âfâkındaki-MUHİTindeki:
وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'im mühiyta : Ve kânâllahu bikülli şeyin muhita: Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ALLAHındır ve ALLAH her şeyi kuşatmıştır. (Nisâ 4/ 126)
Kaldık mı iki arada bir derede?..
Nerede ve nereye dönmeli?..
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
"Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah, innallahe vasiun alim: Bununla beraber, doğu da Allah'ın batı da! Nerede yönelseniz, orada Allah'a durulacak yön vardır! Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti geniştir ve O, her şeyi bilendir. (Bakara 2/115)
Zerreden Kürreye, Atomdan Kâinâta kadar her ŞEY heberdâr mıdır RABBülâleminden?
تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَـكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
Tüsebbihu lehüs semavatüs seb'u vel erdu ve men fihinn ve im min şey'in illa yüsebbihu bi hamdihi ve lakil la tefkahune tesbihahüm innehu kane halimen ğafura: Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar (herşey, herkes) Onu tesbih ederler. Onu o hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihini anlayamazsınız. O halîmdir, bağışlayıcıdır. (İsrâ 17/44)
Bunca ŞEYin ASLı Astarı nedir?
Aslı Nûrullah da Astarı Nûr-u Muhammed midir?
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
"Allahü nurus semavati vel ard
: Allah, göklerin ve yerin nûrudur
(Nûr 24/35)
Câbir B. Abdillah (radiyallahu anhu)dan: Yâ Resûlullah! Anam, babam Sana fedâ olsun, ALLAHın en evvel yaratığı şeyi bana söyler misin?dedim. Resûlullah (sav) buyurdu ki: Yâ Câbir! Eşyâdan önce kendi nurundan (Nurullah) senin peygamberiyin nurunu yarattı ve şöyle buyurdu: O nur ALLAHın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin, ne ins var idi. Ondan sonra buyurdu ki: ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zamanda o nuru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip 4 parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip 4 parçaya ayırdı. Birincisinden müminlerin gözlerinin nurunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nurunu yarattı ki o, ALLAHı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nurunu yarattı ki o da Kelime-i Tevhiddir....... buyurmuştur.
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175;İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadisi kudsîde: ALLAH: Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım.buyurdu buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfül-Hâfâ I-265/827)
İKİlik-Şeytanlık İmtihanında Hevâ ve Hevesinin kölesi olan Şaşkın, Taşkın ve Azgın NEFSim hemence Ham, Çiğ ve Yoz yakaladığı AKLıma:
Her bir ŞEYi, OLAYı, SÖZü ve DÜŞÜNCEyi;
Kaza-Kader, İrade ve Dilemesiyle YARATAN Allahuzülcelâldir.
O hâlde istediğini yap! İstediğin yöne dön!.. vs. demeye başlamaz mı?
Anlamaya çalışalım Şeytanlık Makasına gevilmeyelim dedim:
Var olan insanın bir fiili işlemesi için üç safha vardır:
1-O fiili dilemesi,
2-O fiili işleyecek âlet edevâtının olması,
3-O fiili işleyebilme gücü ve işlemeyi başarması...
1- Pek çok âyet-i celîlelerle; beden denilen görünür-görünmez sayısız âlet ve edevâtla mücehhez cismî varlığımızı nasıl halkettiğini ALLAHÜ ZÜL-CELÂL bildirmiştir.
2- Bakınız, hüsn-i niyyet (iyi niyyet) ve sû-i niyyet (kötü niyet) dediğimiz iç dilemelerimizi dahi ALLAHÜ ZÜL-CELÂL halk etmektedir. Çünkü her türlü halk ve emr ona aittir. Bize ise sadece niyeti tercih kalıyor:
Şu da var; ALLAH (celle celâluhu) dilemedikçe, hiçbir şey dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen hikmet sahibi ancak ALLAH (celle celâluhu) dur. (İnsan 76/30)
Fakat âlemlerin RABBi olan ALLAH dilemeyince siz dileyemezsiniz. (Tekvîr 81/29)
3- Fiillerin de halk edilmesi aslında ALLAHa (celle celâluhu) aittir...
Sonra, onları siz öldürmediniz, fakat onları ALLAH (celle celâluhu) öldürdü; attığın zamanda sen atmadın. Lâkin ALLAH (celle celâluhu) attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Gerçekten ALLAH (celle celâluhu) işitendir, bilendir. (Enfal 8/17)
İçte, enfüsde, merkezde, şah damarımızdan (hayata bağlayan tek ipimizden) daha yakın (içerde) olan (Kaf 50/16 bkz.)...
Dışta, âfâkta muhitte ise küllî şeyi ihata etmiş, kapsamış, yutmuş olan (Nisâ 4/126 bkz.) ALLAHÜ ZÜL-CELÂL bizi, niyetlerimizi ve fiillerimizi yaratandır.
Çünkü eşsiz, benzersiz ve zıdsız El HALLAK (celle celâluhu)dur...
Ancak insanoğlunun bu Âleme Halifetullah olarak gelmesinin sebebi Kulluk imtihanındaki İKİlikten-İnkardan geçip TEKlik-Tevhidullaha şâhid olmasıdır.
Kendisine; Akıl, Cüzi irade verilmiş ve Nakil gönderilmiştir.
Hayat Yörüngesi Kaza-Kaderi bellidir ancak hürce-dilediğince Hak-Bâtıl ve Hayr-Şer seçme Tercihi tanınmıştır ve şu AN da herkesler işlemekteler..
Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yemek yedirmelerini de istemiyorum... (Zâriyât 51/56-57)
Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (hak ve bâtılı) göstermedik mi? buyurulmaktadır. (Beled 90/8-10)
Neydi kader?
1-Kader-i Muallâk:
Zuhûr etmesi (ortaya çıkması) bazı hususların oluşmasına bağlıdır. Hadis-i şerîfte duanın kaderi değiştirmesi, sadakanın ömrü uzatması gibi... Duaya ve sadaka verme şartına bağlı.
ALLAH dilediğini mahveder, dilediğini sabit tutar (isbat eder).
2-Kader-i Mübrem:
Kesin olan tebdili (değiştirme) ve tagyiri (başkalaştırmak) olmayan levh-i mahfûzdaki (ALLAH tarafından takdir edilen şeylerin yazılı bulunduğu mânevî levha, ilm-i ilâhî) Ümmül-Kitâbda mahfûz (korunup, saklanmış) kader...
ALLAHÜ ZÜl-CELÂL, hayrı emreder ve şerre rızası yoktur.
İnsandan ortaya çıkanlar da dahil herşey (iş, düşünce, hâl v.s.) EL HAKK (celle celâluhu)nun havl (potansiyel, henüz ortaya çıkmamış güç) ve kuvvetiyledir.
Yarının (aldığımız en son nefesten bir sonraki) kaderini asla bilemeyiz.
Onun için dua ederiz: RABBımızın hakkı ve hayrı kalbimize ilhâm etmesini, işlememizde izin ve inâyet (lütuf-ihsân) vermesini, dinimizde, dünyamızda ve âhiretimizde sırât-ı müstakîm üzere hidâyetini dileriz.
Habibullah (Aleyhis-Selâm) ın şefâatini dileriz.
Evliyâullah ve Ehlullahın himmetini (mânevî moral gücü desteğini) dileriz...
Ve bize hakka inanıp hayrı yaşamakta gayret lûtfetmesini dileriz... Ve deriz ki:
... Mâşâallah! Lâ kuvvete illâ billahi...: ALLAHın dilemesiyle ALLAHın yardımından başka hiçbirkuvvet yoktur! (Kehf 18/39)
Demesine deriz de iyice bakmalıyız KURÂN-ı KERÎMimize TARAF mıyız?
HAKKı DUY ve HAYRa Uy TARAFında HİZBULLAHa TARAF Ol!
BATILI Duyma ve Şerre Uyma HİZBÜŞŞEYTAN TARAFında olma!
HİZB: Cemaat. Taraf * Takım, kısım, fırka. Parti. * Âlim ve sâlih bir zâtın re'yine tâbi olup onunla bir gaye uğrunda beraber çalışanlar.
O ki ölümü ve dirimi yarattı, sizi imtihana çekip hanginizin davranış bakımından daha güzel olduğunu bildirmek için. O öyle güçlü, bağışlayandır. (Mülk 67/2)
Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri Biz boşuna yaratmadık... (Sad 38/27)
İnsanlar: İnandık! demeleriyle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar? (Ankebût 29/2)
İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!(Kıyâmet 75/36)
Her kim bir iyilikle gelirse, o vakit ona ondan daha hayırlısı var; kim bir kötülükle gelirse, kötülük yapanlar, sadece yaptıklarıyla cezâlandırılırlar. (Kasas 28/84)
Kim zerre miktarı hayr yapmışsa onu görür. (Zilzâl 99/7)
İnsan, hayrı ister gibi şerre dâvet çıkarıyor; insan çok acelecidir. (İsrâ 17/11)
Bütün debelenenlerin ALLAH katında en şerlileri (kötüsü) küfredip imâna gelmeyenlerdir. (Enfal 8/55)
Her kim de zerre kadar bir şer işlerse onu görecektir.(Zilzâl 99/8)
....Şüphesiz Biz şeytânları inanmayanların dostları kıldık. (Arâf 7/27)
Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı (sonradan tahmini doğru çıktı). İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular. Hâlbuki onun, onların üzerinde hiçbir hâkimiyet gücü (nüfüzü, saltanatı) yoktu; Fakat BİZ, âhirete imânı olanı belirleyecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırdedecektik. Öyle ya, RABBin herşeyini koruyup gözetendir. (Sebe 34/20,21)
Şeytân kendilerini istilâ etmiş ve kendilerine ALLAH düşüncesini unutturmuştur. İşte onlar şeytânın yandaşlarıdır (Hizbüş-şeytân). Uyanık ol ki (iyi bil ki), şeytânın yandaşları hep hüsrana düşenlerdir (kayıpta da olanlardır). ALLAHa ve peygamberine hudud yarışına (onların koyduğu sınırlardan başka sınırlar koymağa) kalkanlar, en alçaklar arasındadırlar. Mücâdele 58/19-20)
Hayrı Tercih Edenler-HİZBULLAH:
ALLAHU Teâlâdan korkanlar, Hududullaha riâyet edenler:
O takvâ sahibleri için ki gıyabında RABBlerinden korkarlar ve kıyâmet endişesiyle titrer dururlar. (Enbiyâ 21/49)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in yolunu bilen ve yürüyenler:
De ki: işte benim yolum budur; basîret üzere ALLAHa dâvet ederim ben ve bana uyanlar; ALLAHı tenzih ederim ve ben ortak koşanlardan değilim... (Yûsuf 12/108)
Sadıklarla beraber olanlar:
Ey imân edenler, ALLAHdan korkun ve doğrularla beraber olun! (Tevbe 9/119)
ALLAHÜ ZÜL-CELÂL ve Resûlullaha (sallallahu aleyhi ve sellem) yaklaşmaya vesile arayanlar:
.... ALLAHa ve âhiret gününe inanır, infâk ettiğini, ALLAH katında yakınlığa ve salâvâtir resûle (dua) vesile (sebeb) edinir... (Tevbe 9/99)
Ey imân edenler, ALLAHtan korkun, Ona yaklaşmaya vesile arayın, Onun yolunda cihâd edin ki mutluluğa erebilesiniz. (Mâide 5/35)
Netice olarak Hakkı ve hayrı başaranlar ise:
رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
... ALLAH onlardan razı olmuş, onlar da Ondan razı olmuşlardır. İşte onlar ALLAHın taraftarıdırlar (Hizbullah). Uyanık ol ki ALLAHın taraftarları hep kurtuluşa erenlerdir. (Mücâdele 58/22)
Şerri Tercih Edenler-HİZBÜŞŞEYTÂN:
Azîz kardeşim,
ALLAHU ZÜL CELÂL ikrâm ettiği imkânlarla imtihan için bu âlemi var etmiştir.
Anayasası olan Kurânı insanlara indirmiştir.
Başöğretmeni olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ise Kurânı açıkladı ve tatbikâtını yaptı...
Kuralları ilân etti...
Bir kısım insanlar işin başında küfrettiler ve hüsrana düşdüler.
Bir kısmı islâmı kabul ettiler ancak nefs ve şeytânın tuzağına düştüler...
ALLAHdan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkmadılar. (Âl-i İmrân 3/102-103b bkz.)
ALLAHın (celle celâluhu) kadrini hakkıyla takdir edemediler: (Enâm 6/91: Zümer 39/67bkz.)...
Hududullahı çiğnediler hâşâ!: (Nisâ 4/13-14; Kaf 50/32 bkz.)...
Dinlerini oyuncak edenler!: (Enâm 6/70,159 bkz.)...
Kendileriyle birlikte mensublarını da hüsrana sürükleyip, kârı bırak anayı da yok edenler!: (Zümer 39/15 bkz.)...
Kendilerine gösterilen iki yoldan birisi olan bâtıl ve şer yolunu seçenler!
Ona iki de yol gösterdik...(Beled 90/10 bkz.)...
Sonra da ona fücürünu (bozukluğunu) ve takvâsını (korunmasını) ilhâm edene ki...(Şems 91/8 bkz.)
Şeytânın dostları olanlar:
....Şüphesiz Biz şeytânları inanmayanların dostları kıldık. (Arâf 7/27)
Şeytânın bâtıl davasındaki tahminini doğrulamasında ona hizmet edenler:
Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı (sonradan tahmini doğru çıktı). İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular. Hâlbuki onun, onların üzerinde hiçbir hâkimiyet gücü (nüfüzü, saltanatı) yoktu; Fakat BİZ, âhirete imânı olanı belirleyecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırdedecektik. Öyle ya, RABBin herşeyini koruyup gözetendir. (Sebe 34/20,21)
Neticede şeytâna tapanlar:
İbrâhim (Aleyhis-Selâm): Babacığım, şeytâna tapma; çünkü şeytân RAHMÂNa (ALLAHa) âsî oldu. (Meryem 19/44)
Ey Âdemoğulları, Ben size şeytâna kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi? (Yâsîn 36/60)
Şeytân taraftarları:
اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Şeytân kendilerini istilâ etmiş ve kendilerine ALLAH düşüncesini unutturmuştur. İşte onlar şeytânın yandaşlarıdır (Hizbüş-şeytân). Uyanık ol ki (iyi bil ki), şeytânın yandaşları hep hüsrana düşenlerdir (kayıpta da olanlardır). ALLAHa ve peygamberine hudud yarışına (onların koyduğu sınırlardan başka sınırlar koymağa) kalkanlar, en alçaklar arasındadırlar. Mücâdele 58/19-20)
Sonuç: Hakka ve Hayra Taraf olmayı Tercih edenler, Hakka İmanederler ve Hayr Salih Amelini işlerler ki ebediyetleri de HAYR ola:
وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُوا هَـذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık! diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. (Bakara 2/25)