Beden bir avuç toprak!...

Cevapla
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

Beden bir avuç toprak!...

Mesaj gönderen huseyni »

Resim

BEDEN BIR AVUÇ TOPRAK


İnsanı konuşan bir hayvan bilir,
O nu hep keyif sahasında arardım.
Sanırdım güzellik sadece dış fiziktir,
Şekli şemalından hikmet sorardım.

Kafa bu...çağdaş zihniyet,
Güzel olmak adına nice cinnet!
Oysa her geçen zaman sünger gibi,
Siliyor o bakımlı çehreyi,
Gül bedenler zamanla oluyor turap,
Bir canlının doğması ne hikmet Yarap?

Rahmet ışığı cem ediyor dört unsuru,
Isı, toprak,hava ve bir katre suyu.
Hikmet leğeniyle karıştırıp hamuru,
Böylece başlıyor nesillerin zuhuru.

Yogurdukça değişiyor hamurun rengi ve şekli,
Nebadatlar insana ekmek,hayvana da olur yemi.

Bir garip kuvvet,daima emreder iştihayı,
Zapt edip yutar,hazmeder o gıdayı.
Öyle bir degirmen ki,
Latif i kesif ten ayırır sonra,
Artığı def eyler bağırsak yoluyla.

Yaklaşık dört saat sürer bu hazım,
Sonra latifi ciğerlere vermek lazım.

Bu nasıl bir fabrika?hanği üstün teknik?
Dörde ayırıyor kesifi temizlik de varsa eksik.

Bevil olurken bir kısmı böbrekte,
Nasıl da dönüşür en güçlü zehire?
Safra olur azıcık girerse şayet öt e.
Dalakda dönüşürmüş garip sevdaya,
Akciğere ulaşısa gül sinede balgama.
Bu gizemli seyahat da dört saat,
İkinci turdan sonra kanın akışı rahat.

Heyacanlı bir maraton başlar damarlarda,
Dolaşıp dönecek kalbe muayyen zamanda,
Büyük dalışım diyorlar tıb ta buna.
Bir de var ki,kalp ile akciğer arası,
Şayet varsa birazcık kanın pisi karası,
Mesele halledilir küçük dolaşım arası.

Hamurun serüveni bitmedi burada,
Üçüncü etap yarışı var şimdi sırada.

Hala kesif kalmış,acaba ne yapsak?
Burunda akan sümük,gözlerde çapak,
Kulakda kir, el ve ayakta tırnak,
Birazı ter,bir miktarıda vucut kılı,
Olmasın yara,cerahat ve nahoş akıntı,
En latif kan için bu hazım da lazımdı.

Kuru toprak öyle temiz hale döndü,
Bir zerre idi bilinmeze büründü,
Her cüz ü ayrılıp sayısız damarlara,
Şimdi sıra geldi körleri uyarmaya!

Ayrı bir renk verir uğradığı her uzva,
Başlarken taze heyecanla dördüncü tura.

Ne hikmettir? talimatları hükmeder kana,
Bunca heyecanlı yolculuğu kim öğretti damara?

Beden de yağ ve et,parlatır kuru teni,
En latif öz, erkeğin sülbünde olur meni!
Kadınların güvsüne çekilip olurken süt,
Bu ne garip nesne?,çok leziz madde.

Gıda nın hülasası nihayet bir nütfe!
Cima yolu ile zemin bulurmuş ana rahminde.

Heyecanlı yarış asıl şimdi başlıyor,
Acayip mekanizma, doğrusu aklım şaşıyor
Üç yüz milyon içinde ancak birisi,
Altı saatte hedefe varırken,elenir gerisi.

Erkek ve dişi yumurta hücreleri birleşip,
Çoğalıp,hem de büyüyecek kırk gün sonra,
Bu sahneler yıllar önce bahsedildi Kur anda,
Pıhtılaşmış kan oldu tuhaf,ismi Alaka!

Bir uzay aracı misali, hiç şaşmadan hedefe,
Akıllı sperm nasıl da kavuşur ovum denilen şeye?

Henüz parmak ucu kadar,uzuvlar belli,
Kaderi yazılır,takdir edilir cinsiyeti.

Efendiler, modern ilimde buna zigot adı verilir,
Altmış trilyon hücreye işte bu çekirdekten gelinir.
Öyle de zigot bu kadar aklı nerden alıyor?
Cüssesine bakmadan büyük işlere dalıyor!

Bir damlacık kan şimdi oldu mudğa!
Şekiller bariz olur seksen gün sonra.
Sekiz santim boy,otuz gram cüsse,
Üç aylık iken kazara rahimden düşse.

Ey kibir taşıyan Adem oğlu:
İyi öğren kendi oluş hikayeni,
Kan emerdin rahimde, bilmezdin memeyi.
Sonra nasıl da öğrenirsin nimet seçmeyi?
Henüz elin ayağın yok,karşılanır ihtiyacın,
Ağzında takat yok,ğöbek kordonu ilacın.

Sanma ,tesadüfen oluyor bütün bunlar,
Ancak akıl sahipleri sırrı anlar!..

Cenin durur sıvı dolu kese içinde,
Üç kat zarla çevrili,karanlık biçimde,
Isı daima aynıdır, hem yaz hem de kış gününde,
Altıncı ayda şekil alır bin bir Hikmet içinde.

Kudret elidir,talim ettirir yavruya,
Ana rahminde her gün idman yaptıra,
Eli hep ağzında başka refleks bilmez,
Süttür gıdası,henüz yemek yiyemez.

Nihayet dokuz ay oldu gün yakın,
Baş eğik,kol ve bacaklar kıvrılmış bakın!

Küçük mahluk,büyük vazifenin namzeti,
Kul olmak!... işte budur en büyük kabiliyeti.

Hülasa şunu bil:
Toprağın milyarda biri olur bize bitki,
Ekseriyyeti hayvan yemidir,ancak ekmektir birisi.
Gıdaların da ancak binde biri erkekde meni olur,
Bir katre meniden rahme ulaşır birisi!
Bunlardan sadece birinden olur çocuk,
Yaşarken en şanslı biri,ölür gerisi.

Akıl baliğ olmak elinde mi senin?
Çok akıllı görürsün ancak birisi mü’ min!
Sayısız mü’ min den doğar bir tek alim,
Alimlerden ise hakikate erer birisi,
Arif i billah olurmuş bunların en yücesi,
Ariflerin de binde birinde kemal mertebesi!

Böylece kişiye lazım kendini bilmesi,
Neyi değiştirir kavmiyle övünmesi?
Aslın bir damla kan,övünmek kimin felsefesi?

Oysa bitmedi burada toprağın hikayesi,
Asıl Hikmet baki olan ruhun üflenmesi,
Ruh; yüksek makamdan gelir,Alem i ulvide,
Var edilmiş evvelde,kaybolmaz mazide!...

Huseyin Gazi Şener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

huseyni kardeşimiz, gelişiniz HAKK ve HAYR vesile olsun İNŞAALLAH!....
MUHAMMEDi kardeşliğimize, bir CANın daha katılması ne hoş safalar getirdiniz.

MUHAMMEDİ MuHABBetlerimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen gullale »

Hüseynî kardeşimiz, İlahi ilmin ince işlerini dillendirerekten SEYİRile hoş gelmişsiniz MUHAMMEDÎNÛRa... Âlimi billâh ocağına teşrifiniz; kendini bilme, bulma, olma ve yaşamada HAKK ve HAYR ola inşallah...
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

İnsanın yaratılış, varoluş ve bedene giydiriliş Sırrını sunduğunuz kendi gönül mekanınıza hoş geldiniz huseyni kardeşimiz.
İlahi ilmin Muhammedi edeble sunulduğu Muhammedinur gönül tekkemizde Hakk ve Hayr üzere değerli katkı ve paylaşımlarınzla BİZlikte ve BİRlikte oluruz inşâallah...
Muhammedi muhabbetle selamlar Hasbi ve Habibi hizmetler dileriz...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12884
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

DEĞERLİ HÜSEYNİ KARDEŞİMİZ,
GÖNÜL GÜZELLİKLERİNİZİ SUNARAK HOŞ GELİŞİNİZ ÇOK HOŞ..
MUHAMMEDİ MUHABBETLE HASBİ HİZMETTE HAKK VE HAYR ÜZERE BİZ BİRİZ..

İNŞAALLAH..
Resim
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Resim


HOŞGELDİNİZ HAK AŞKI DOLU KERVANIN TOPRAGI DAHA BOLOLSUN İNŞALLAH....
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

Benim Muradım

Mesaj gönderen huseyni »

BENIM MURADIM

Benim derdim halkımın içinde dizi dizi,
Bu insanlar sırtında taşır kahpe hançer izi!

Sahte kahramanlar tepemizde parlak taç,
Onlar akıl ve ferasete, biz naneye muhtaç!

Cehalet, fakirlik ve aramızda ihtilaf,
Üç illet, kırar benim, kolum kanadım,

Çağdaşlık, ilericilik nice salatalık laf,
Sizi al aşağı indirmek benim muradım!


Hüseyin Gazi Şener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

Ahirzaman fitnesi

Mesaj gönderen huseyni »

AHİR ZAMAN FİTNESİ


On dokuzuncu asır soysuz istila vaktidir,
Nice diyarlar zalim sistemler emrinde ezilir.

Çok baharlar geçti,yeşermedi ezilen tomurcuk,
Öz yurdunda sürgün dolaşır doğan her çocuk.

Bir zaman sonra istilacılar güya geri çekilir,
Düşünce bahçemizi nice fitne tohumları ekilir.

Keşke mayınlar kalsaydı istiladen geride,
Nihayet imha olurdu günün birinde.

Asıl tehlike beyinlere atılan fitne tohumları,
Atom misali kırıyor bi- çare insanları.

Kurt düşmüş gövdeye,sinsice kemirir,
Kimi cinnet getirir,kim çaresiz delirir.

Gayri fikirler güdük,ahlak sefil olmuş,
Nur kesilmiş,gönüller karanlığa boğulmuş.

Ayakta ne bir minare kaldı,ne de mescit,
Hürafe ve saçmanın adı: fikri cedit...

İnkarcılık vazgeçilmez bir moda oldu,
Boşaldı ilim yuvaları,meyhaneler doldu.

İstila orduları tevhid akidemizi de vurdu,
Genç neslin beynini kemirir şüphe kurdu.

Hafife alınır artık mukaddes mefhumlar,
Hakarete maruz kalır maneviyata inananlar.

Kur’ an ile olan bağlar kesildi baltayla,
Halimiz benzer beyninde ur taşıyan hastaya.

Sinelerde yabancı sevgiler O’ nun yerine,
Hür olduk güya battıkça çirkefin dibine...

Toy nesiller kolay kapılıyor azgın sellere,
Unuttu kendi aslını benziyor yad ellere.

Tüm nazarlar çevrildi şu fani dünyaya,
Taciz var her yerde Allah a inananlara

İtibar görür şimdilerde zübük her yerde,
Mutlaka bir çare bulunmalı bu derde.

Ne olur.?..uyanında bakın vakti seherde,
Ülkemin üzerinde durur uğursuz perde.

İçki,kumar,rüşvet,faiz ve hayasız kadın,
Geride kalır ülkem her gün bir adım.

Oysa,karşıda bizi bekler sahili selamet,
Oraya ulaşmak için gerekir çok gayret.

Telef oldu çoğumuz yollarda,azımız nihayet,
Şimdi onlardan beklenir İbrahim i bir gayret.

Durmak yok...Tevhit inancından başlayalım işe,
Yolumuza kurulmuş beklerken nice taciz ve çile.

Yiğit ancak düştüğü yerden tekrar kalkarmış,
Tevhid ten uzak gönüller nasılda solmuş sararmış?

Bir ümit işığı olup aşalım karanlığı,
Yeniden vahdet sancağı altına tüm insanlığı.

Acele yok...önce gönüller fethedilsin birer birer,
Sonra saf olsun içtimada inanmış yigitler.

Önce en yakın akraba ı taalluk uyarılmalı,
Yitik nefisler Allah tan satın alınmalı...

Sonra hicret,uzaklaşalım esaret kampından,
Sıyrılalım nemelazımcılık uykusundan...

Beklesin birazcık gözü yaşlı analar babalar,
Bizleri bekliyor susuz kalmış nice diyerler.

Gönüllü bir ordu olup dağılalım yeryüzüne,
Hiç aldırış etmeden düşmanların kem sözüne.

Geçmişi bırak,gün ancak bugün,yarın meçhul,
Yapmadıkları ile de yargılanır mahşerde her kul.

Fitneyi söndürecek suyu verdim sana,
Temiz tut ruhunu iç artık kana kana....


Hüseyin Gazi Şener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1117
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

Aziz Huseynî,

İslam Dinimizin kalbi ve yurdu olmuş Anadolumuzun yiğit insanlarını dıştan-içten yok etmek isteyen hainler ordusu,
Sizinde Rahmetli Mehmed Akif Hocamızın hüznü içinde dile getirdiğiniz gibi
Akıl almaz gizlilik ve yıkıcılık içinde çalışmaktalar..
Hem de nasıl yollar ve metodlarla..
Dinimizi dıştan yıkamayan Siyonizm dinimizin içine bile girerek türlü yollarla yıkmaya çabalamaktadır.

Bu kadirşinas milletin çocukları hamdolsun gördü gerçeği de yeniden doğmakta olan “Nesl-i Cedid” i tebrik etmekte..

Hakk’ı duyup Hayr’a uymakta, Hasbî Hizmete koşmakta el ele yürek yüreğe..
Resûlullah sav in İtikadında, amelinde, ahlâkında ve hallerinde BİZ BİRiz demekteler maşâallah..

“Fitneyi söndürecek suyu verdim sana,
Temiz tut ruhunu iç artık kana kana.... “


Bir yudum SU yunuz Kevserden olsun!
Allah cc razı olsun..

Muhammedî Muhabbetle can kardeşimiz Huseynî..

Resim
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

filistinde cocuk olmak

Mesaj gönderen huseyni »

FİLİSTİNDE ÇOCUK OLMAK

Bu bayram yine buruk geçti ,
Ne şeker yedim ne de tatlı.
Babamı hiç öpmedim,yaşım şimdi on altı.
Tam on iki yıl oldu babam esir düşeli,
Yaşadığını bilsem bana en büyük teselli.
Hayal meyal hatırlıyorum yüzündeki hüznü.
Bana tek hediyesi; dudaklarından dökülen , -oğlum sözü.
Annem tanklar altında hunharca ezildi,
Tek tek topladım kırılan kemiklerini,
Lime lime olmuştu kan revan içinde etleri.
Ne öpmek mümküm,ne de koklamak,
Artık anamı hep dualarımda yaşatmak.

Benim için gayri yaşamak mı?
Yoksa ölümü soluklayıp tatmak mı?

Hala yaşamak bana caiz mi?
Zor bir soru;
Cevap için ilminiz haiz mi?

Her çocuk bir çiçek,tomurcuk olmuş başları,
Hepsinin hayat suyu anaların göz yaşları.
Bak şu çiçegin boynu nasılda bükülmüş?
Kör kurşun önce anasını sonrada babasını götürmüş.
Susuz çiçek hayat bulur mu?
Yanıbaşımda patlayan bomba oyuncağım olur mu?

Her gün bomba yağıyor semadan,
Yine kan,yine vahşet,
Her seferinde yerlerde yatar onlarca cesed.
Henüz körpe kuzular, bazıları kırk günlük,
Cılız kollarında asılı kanlı bir önlük.

Bulutlarda yanıyor galiba,yağmurun rengide başka,
Feryadlar kat kat olmuş uzanır ta arşa.

Analar,ah…o analar
Şarkıları hep feryad- ı figanlar!
Hangisine yansın yüreği?
Eşi üç yıl önce katledildi hunharca,
İki oğlu yıllardır tutsak zindanda.
Yaşlı baba yatalak,kardeşi öyle,
Kimlere anlatsın derdini tek başına böyle?

Acaba tarihte yaşandı mı böylesi vahşet?
İfade için yetersiz meşhur kelime ,dehşet!…

Öz yurdum olmuş esir kampı,cezaevleri her yerde,
Nablus,Ramallah,Hebron ve Gazzede.
Bir de inanılmaz işkenceler, özel askeri hapishane,
Yona,Sarafand,Nafha ve Ramlede.


Ben; talihsiz, Deir Yassin in köylüsüyüm.
Israil devlet terorü ile ilk kez tanışan,
Yıllar önce acıyı yaşadık Kibya ve Sabra Şatilladan.
Katledildi her evden masum bir çocuk,bir de kadın,
Güya mukaddes emri imiş Kitab ı Tevratın!..

Oysa her iki din de aynı Allah a inanıyor,
Aynı Peygamberleri seviyor ve sayıyor,
Ohalde bu husumet nedir? çocuk aklım almıyor!…

Galiba ırkcılık kıskacı boğuyor bazılarını,
Gerçek Yahudilerden ayırmak lazım bunları!

Filistini tanımak için yeterli mi zamanlar?
Uzun tarihimizde yaşanmış çok garip olaylar;

Bakınız bir zamanlar,
Kudus de üç din mensubu kardeşce yaşarmış,
1099 yıllarında meşhur Haçlı istilası başlamış.
Beş haftalık zorlu kuşatmadan sonra,
Haçlı zihniyeti ile çizilen vahşi manzara!
Şehrin sokaklarında parçalanmış¨binlerce el,ayak ve kafa
Sel olmuş insan kanı diz boyu, Süleyman tapınağında!

88 yıl süren haçlı hakimiyeti,sağ koymazken kimseyi,
Nasıl da yeniden adalet güneşi doğdu bir miraç gecesi?
Ne ibretli olaylara gebe imiş tarihin cilvesi,
İşte tam da burda başlıyor yeniden Filistin mucizesi!

Ben bir Filistinliyim;
Kah Arap,kah Kürd bir parçamda Türktü,
Tarih değirmeni, eleğinde bizi böyle öğüttü!

Güneşi omuzlarında taşıyan komutan, Selahaddin Eyyubi,
Ne yağma yaptı,ne de öldürdü tek Hristiyan ve Yahudi.

Fetih sonrası, Selehaddin Eyyubi ferman buyurdu;

Zalim haçlılar tekrar kendi yurtlarına döndüler,
Böylece boş ve virana kaldı sayısız köşk ve evler.

Anadoludan Selçuklu Türkleri,Kafkaslardan Kürdler,
Biraz da Arap katınız,bakın nasılda uyumlu renkler!

İşte kahraman Filistinin budur asıl mayası!
Çıksın ortaya varsa aksini savunanın iddiası!

Mü minler kardeştir,gerçeği tecelli etti böylece,
Filistin halkının bu olsa gerek üzerindeki bilmece.
Ulu komutan ,
Kuran ın emrine uyup tanıttı yeniden yüce İslam ı,
Kayboldu vahşet,huzurla tanıştı bölgenin insanı.

Artık ne Ömer var ne de Selahaddin Eyyübi,
Yitirdik Osmanlı evladı , Yavuz Sultan Selimi.

Ömer,Selahaddin ve Yavuz Sultan Selim,
Ümmet içinde üç yiğit,gerisine varmıyor dilim!


Artık bize sahip çıkan kalmadı,
Sel olup akar kan ve gözyaşı.

Hakca bir karar almalıyım,
Bunca çıkmaz içinde selamete yol bulmalıyım,
Beyhude ölmeden, azıcıkta olsa intikam almalıyım!

Kafamda sorular cenk yapıyor,
Ölsem mi elimde sapan taşımla?
Yoksa yaşasam mı göz yaşımla?

Bir çıkar yol mutlaka olmalı,
Adalet ismi adına hak yerini bulmalı.


Geçen gün bir kardeşim feda etti kendini,
Şehadetle süsledi çile yumağı cılız bedenini.

Henüz körpecik bir çocuk nasıl ölüme koşar?
Yaşanan zülmü anlamayanlar elbet şaşar

Tutacak babası yoktu minik elini,
Ne de kapıda yolunu bekleyen annesi.
Kolları omuzundan kırıktı taş atamaz,
Bacakları plastik,istese de kaçamaz.
Yarım gövde,güya dünyada yaşıyor,
Cesaretine cümle alem gıpta ile bakıyor


Televizyonlar haber geçmiş;
Bir terorist intihar eyleminde bulundu,
İki masum yahudi çocuğu kolundan vuruldu.
Bizde televizyon yok,elektrik ne gezer?
Acaba hergün kolları kırılan bizler için ne der?
Merak ettinizmi bu insanlar sofrasında ne yer?

Mahsur kaldık günlerdir evlerin zemin katında,
Katık istemeyiz, ama hasretiz bir yudum suya.


Bir sabah sokaklarda heyecanlı koşuşturma,
Adımlar hasretle yaklaşıyor yardım konvoyuna.
Gelenler müslümanmış,hem de ta Türkiyeden,
Bu asil insanların adını çok duymuştum dedemden!

Sahipsiz çoçuklar,gözü yaşlı analar,
Karışmış bir birine sevinç ve çığlıklar.
Ay yıldızlı bir bayrak, altında Latince ibare,
Ah… anam sağ olsaydı da görseydi bir kere.

Kollarını semaya kaldırıp; Ey Selahaddin nerdesin? derdi
Bu gelenler Allahul alem Seladaddinin kardeşleri!…

Yardım eli uzandı süratle sahipsiz muhtaçlara,
Sonra sıra geldi konumu özel,bazı çocuklara.
İlk etapda yirmi muhtaç çocuk hemen Türkiye ye,
Her türlü ihtiyacı karşılanıp başlandı tedaviye.

Benide aldılar guruba,acıdılar garip halime,
Ne kol,ne bacak,ne de omuz, imkan yok halimi tarife.

Lisanları farklı,buğday tenli insanlar,
Aralarında dayanışma,karıncalara nispet!
Başlarındaki reis,o da bir insan nihayet.
Sadece yüzlerinde merhameti okuyorum,
Fakat ben henüz sevinmeye bile korkuyorum.
Gözlerinde tarifsiz bir kıvılcım,öfke dolu.
Nasıl da aşıp geldiler böylesi tehlikeli yolu?
Sonra öğrendim ,her mazlumun yanında,
Bir gurup Afrika diğer yarısı Asyada.

Koşarmış bu insanlar gece gündüz Fisebilillah,
Gerçek mumini görmek nasip oldu Elhamdulıllah!..

İlk kez bir kucakta taşınıyordum hem de şevkatle,
Doğrusu pek de aşina değildim sevgi ve merhamete.

Üç gün sürdü yoculuğumuz,
Sonra bir şehre ulaştık, adını öğrendim, Konya,
Ben kurban olayım bu şehrin sakinlerini Yaradana.
Her zerremi sanki yeniden inşa ediyorlar,
Tabipler,hemşireler pür dikkat geliyorlar.


Yoksa dedim bir ara,rüyamı bütün bunlar?
Şimdiye değin niçin sahip çıkmadı bu insanlar?

Belkide bizler henüz layık olduk yardıma,
Cenabı Allah bir sebep halk edermiş kuluna.

Tedaviler itina ile devam ederken,
Önce sağ kolum tutar oldu,damarıma kan geldi,
Bacağımın birisi kısa ama öteki birazcık yere değdi.
Omuzum hala düşük ama,kırık kaburgalarım açıldı,
Boğazımda düğümlenen nefes, cılız gövdeme saçıldı .

Bir soluk nefes nimetinin kadrini şimdi anladım,
Bir ömrü beyhude tüketenler,Eyvah size çok acıdım!..

Konya, minnettarım sana ey belde- i mübarek,
Burda süremiz doldu,şimdi ayrılık gerek.

İki ay sonra yeni bir şehir , İstanbul u tanıdım,
Ölmekle yaşamanın farkına ben burda vardım.
Filistinde gülen değil,İstanbulda ağlayan olsaydım,
Ne olurdu kör talihim,ben bu şehirde doğsaydım!…

Filistin e dönmeye iki gün kalmıştı,
Barut kokuları gelmeye başladı şimdiden burnuma,
Korkarım şarepnel parçaları kastedecek canıma.
Uykularım kabus dolu,gecelerim işkence,
Hayatın anlamı, izahı gayri mümkin bilmece,
Ruhum uykuda gözlerim açık,
Gövdem yatakta aklım kaçık…

İstanbul bana çok sey öğretti kısa zamanda,
Televizyonu ilk kez seyretim ,birde tiyatro ve sinema,
Trafik,asayiş,çarşı pazar ve medenice dayanışma,
Meğer kavgasız da yaşarmış milyonlar bir arada!

Haber verdiler,
Bir gece televizyonda açık oturum varmış;
Konu, - filistin ve intihar eylemleri-
Sorular ve fetvalar üçe böldü alimleri.
Can kulağı ile dinledim,anlamaya çalıştım her kelimeyi,
Seçmeye çalıştım geleceğime ait fetvayı hocalardan,
Bunları öğrenmeye vaktim olmamıştı kitaplardan.

Bir hoca efendi net tavır koydu;
Canlarınıza kıymayınız,
Yasak olan eylemle cehennemlik olmayınız!…

Öteki alim hayır dedi,
Eğer bir kimse size saldırıda bulunursa,
Siz de aynıyle cevap verin onun saldırısına!…


Bu belki ancak cevazdır,görevi asli sayılmaz,
Hukukta adi ”azimettir” gözardı yapılamaz.

Kişi hangi değerler uğruna ölürse şehadet makamına?
Düşman saldırırsa evlad i iyali,eş can,dini ve malına.
Bu uğurda ölebilmek herkese istese de nasip olamaz,
Şartlar oluşmuşsa müslüman bir adım geri kalamaz!

Üçüncü alim dedi ki,
Sizler savaş ile intiharı aynı kefeye koydunuz,
Her gün onlarca masum ölürken rahatca uyudunuz.
Elbet ,Allah zalimleri başarıya erdirmez,
Kan kusan bir kavme niçin sesiniz yükselmez?

Hataları eleştirme yerine vazifemize bakalım,
Kendi nefsimize savcı,başkasına avukat olalım!

Taş olmuş kalbiniz,.Filistin acısıyle inledi mi?
Sizlerin dostluk mesajını düşmanlar dinledi mi?
Kardeşlik adına ne yaptık? Allah için söyleyin,
Siz önce kendi beldenizde zülmü önleyin…

Yigit ancak düştüğü yerden kalkar,
Biliniz güneş hep Anadoludan doğar…
Zülmet ve vahşeti ancak bu nur boğar

Haydi…hep beraber yükseltelim meşaleyi,
Çiçeklerle bezeyelim yerle bir olmuş harabeyi,

Üç alimin görüşünü hakkıyle kavradım,
Ben artık kesin karara vardım…


Huseyin Gazi Sener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

Alıcı

Mesaj gönderen huseyni »

ALICI


İnciler serptim ak koyunun önüne,
Ne kokladı, ne yedi, bakmadı yüzüne.
Eyvah bana,
Mal ancak alıcısına satılırmış,
Ahmağın önüne yeşil ot atılırmış!..


Huseyin Gazi Şener.
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

İnsanların anlayışına göre konuşması:

Hz. Peygamber konuşmaları esnasında, yanlış anlaşılır endişesi ile her şeyi herkese ve her yerde söylememiştir. Bu sebeple dinleyiciler içinde, kavrama kabiliyeti kıt insanların bulunabileceğine dikkat etmiştir.

Konunun önemine işaret eden Hz. Ali: “İnsanlara anlayabilecekleri şeyleri söyleyin. Sözü anlamayıp da Allah’ı ve Resulünü yalancı duruma düşürmelerini ister misiniz?” buyurmuştur. (5) İnsanlara anlayabileceklerini söylemek kadar, anlayabilecekleri bir dil ve üslûp ile konuşmak da önemlidir.(6)


Hz. Peygamber’in önem verdiği en mühim metotlardan biri muhataba göre harekettir. Kendisi insanların akıllarının derecesine, içtimaî seviyelerine, muhatabın içinde bulunduğu zamanın şartlarına göre hareket eder, ashabının da bu şekilde davranmasını isterdi. (14)

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), insanlara akıllarının alabileceği ölçüde hitap ederdi. Çünkü dinleyenlerin aklının ermediği konuşmalar yanlış anlamalara sebep olur.

Bu konuda Hz. Peygamber’in; “Cahillere hikmetten bahsetmeyiniz.” (15); “Bir kavme akıllarının kavrayamayacağı bir söz söylemen doğru olmaz. Eğer böyle yaparsan onlardan bir kısmı için mutlaka fitne olur.” (16) “İnsanlara akıl seviyelerine göre konuşmakla emrolundum.”; “İnsanlara derecelerine göre muamele ediniz.” (17) şeklindeki sözleri oldukça dikkat çekicidir.

PROF. MEHMET SOYSALDI

CENABI HAK RAZI OLSUN İNŞ...
sevgiyle.....
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Resim

anlayana az gelirim,anlamayana çok..

Bir gün Mevlânâ Hazretleri yolda giderken bir Papazla karşılaşır ve hemen cübbesinin önünü kapatıp boynunu da hafifçe eğerek Papaz’a selam verir.

Bu olaya şahit olan bir genç : “Efendim, siz ki yüce Mevlana’sınız. Neden bir Papaz’a karşı böyle davrandınız..”dediğinde,
sevgili Hazret :
”Tevazu gibi bir hasleti ona mı bıraksaydım evladım !” der ve yüceliğin tevazuda olduğunu resmeder.

Çünkü hasbîlik onda(n)dır.

“Önemli olan, aklı ilzam etmek değil, gönlü tatmin etmektir…” Ve o akıl ki gönül diliyle işledikçe güzeldir.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

Bulbul

Mesaj gönderen huseyni »



BÜLBÜL


Her aşığın kuytu köşelerde dert ortağı,
Zaman ve mekan değişse de kaybolmaz adı,
Çok zaman ıstırap,hüzün ve ğöz yaşı,
Hastaların yegane tabibi,dertlilere ağız tadı.
Herdem bulunmaz,ancak bir seher vakti,
Gördüm O’ nu perişan hali bir garipti,
Buluştuk arz ın en ücra köşesinde,
Bir adım ötesi sarkıyor sonsuz dibe.

Önce ben dertlerimi sıralamak istedim,
Zümrütle bezenmiş şu vadide,
Bülbül’ ün ne ummanlar gizlermiş minik kalbi?
Dev gemiler yarış yapar yerken açsalar!
Cüssesindan umulmaz öylesi bir ötüşü var ki,
Bedel olur sayısız kamışa ney olsalar!

Ey bülbül;
Benim sayısız dertlerim var da inilerim,
Göçmüş kübbem,dökülmüş yaldızlı çinilerim,
Pınarlarım hepten kurumuş,akmıyor gözyaşım,
Sahipsiz yatarım yıllardır,kaldıran yok naaşım.

Her şeyimizi kaybettik efendisi iken dünyanın,
Belki de tokadı indi ensemize Yüce Mevla nın?

Ey bülbül;
Tel örgüler çekilmiş benim öz arsamdan,
Ayrı düştüm ana dan,baba dan hem yar dan,
Derdimi kimlere döksem? uzağım hem sırdaşdan.

Paranga yok ayağımda ama kalmadı takat,
Mertlik kayboldu,görünmez artık sadakat.

Insanımın sayısı çok lakin nerde keyfiyet?
İtiraz eden yok,istersen destursuz küfret!

Ey bülbül;
Cehalet, dolaşır kara bulut misali tepemizde,
Küfrün tehdit namlusu her an ensemizde,
Okula değil ibadete giden yollarda kapalı,
Biz bu gaflet uykusuna tattık yatalı!

Ey bülbül;
Her yerde kanunlar sen boyun eğeceksin,
Ölümden korkuyorsan ehven i şerri sececeksin.

Kendi evladına dahi seçdiğin adı koyamazsın,
İtirazın mı var? öyleyse burada barınamazsın.
Başını da açacaksın, eşarpla bağlamak yasak,
Acaba böyle yaparak mı çağı yakalasak?

Ey bülbül;
Bir vakit Kabede putların sayısı belli idi,
Şimdi her cadde boyu kırk ya da elli,
Eğer cihanda bulursan faize bulaşmayan birini,
Şüphesiz veli dir, hemen öpüver o nun elini.

Gerçekten mü’ min mi şu namaz kılanlar?
Yakasına enva i çeşit rozet takanlar!
Kafalarında bin bir hürafe ve bid at,
Yanın da komşusu aç iken tok yatanlar.

Ey bülbül;
Hele birazcık dur ne olur dertlerim dinle,
Bir daha kimbilir belki de buluşamam seninle,
Sırdaşım ancak sensin,al yükümü bir nebze.

Senin zarif kanatların minicik, ama hür,
Nice ülkenin bağrında basılı kara mühür!
Yok edip aldılar elimizden tüm hürriyetleri,
Safiyeti bozuldu, kirlendi nicelerin zürriyetleri.
Bir adım ötede kardeşi doğranır hunharca,
Ne görür,ne duyar,ne hisseder,tanımaz yıllarca.
Aç kurt misali daima bir lokmanın peşinde,
Bilmez ki er geç ölme sırası kendinde.

Ey bülbül;
Sen yakında gördün Mevlana diyarı Afganistanı,
Kolsuz,ayaksız yarım gövde dolaşanları,
Seller misali akar yıllardır anaların göz yaşı,
Hala güdülür kısır taassup, Yarap ne acı?

Ey bülbül;
Çeçenistan’ ı iyi bilirsin,feryatlar dinmez,
Yüz yıllardır sürer bu kavga hala bitmez.
Erkekleri nesli bitti bitecek,
Acaba dişi aslanları tarihten kim silecek?
Beşiği sallayan kadınsa,
Niçin sallayıp da tersine çevirmesin dünyayı?
Hani biz onlara yardımcı oldukta,
Yenemedi mi Çeçenli bacılar zalim Rusya yı?

Ey bülbül;
Filistin kanayan yaram, anlatma bana,
Nasıl cevap veririz? sorarsa Ulu Sultana,
Çilekeş babalar yaralı bebekleri kucağında,
Kolları kanatları kırık, mülteci kampında.

Çocuklar dev tanklara taşla karşı koyarken,
Duymaz feryatları bizdeki çağdaş gafiller,
Yedi kat semanın ötesi arş’ ı ala duyarken.

Ah...Filistin onulmaz acı tam kalbimin ortasında,
Çok değil,her inandım diyen bir tükürük atsa.
Boğulurdu çoktan şer güçler,
Heyhat...nerede tükürük atacak beyler?

Ey bülbül;
Unutmadım Bosnayı şimdi sıra gelecek,
Balkanlardan atılan ok bağrımı delecek.
Nasıl da hissiz seyreder vahşeti Avrupalı?
Dillerinden hiç de eksik olmazken barış lafı!
Bugün olmadı,yarın diyerek hep oyaladı,
Birer birer yok edilir mübarek baba yadiğarı.

Ey bülbül;
Aklım da Irak var,ama önce siyahi Afrika,
Bacaklarında don yok, benzerler canlı korkuluğa,
Dağıtılan bir avuç pirinç,İncil hemen yanında,
Yese de ölüyor Afrikalım aç kalsa da,
Her körpe bedenin peşinde bekler akbaba.
Kapmak için düşünce yere cılız bedenleri,
Hiç mi düşünen yok kıvranarak ölenleri?

Sömürgeci güçler vahşete doymuyorlar asla,
Onlardan daha merhametli cesed yiyen karga.
Hiç değilse ölüleri bulup pençesiyle kapıyor,
Sahipsiz bedenlere midesinde mezar kazıyor.

Ey bülbül;
Ne olur sus, bu gün hep ben konuşayım,
Sen kapat gözlerini,sadece dinle,
İstersen eşlik et dertlerime hoş neğmelerinle,
Şayet bir gün yolun düşerse Filipinlere,.
Selamım ilet, sen o gariplere.
Çileleri benim acımdır,yardım edemedim bir kere.

Çok müslüman var, haritada dahi bilmez yerini,
Ne duymuşuz adını ne de tanırız çehresin rengini.

Ey bülbül;
Sana henüz Türkistan’ ı anlatamadım,
Zira kurudu boğazım,tükendi nefesim,
Evlerin tam ortasında dikili darağacı herkesin.

Sığmıyor bir avuç inanan insan kocaman Çin e,
Milyarlık nüfusun kaybolmuşken içinde.

Nice sabi yavruları yok ederken nükleer deneme,
Tam elli milyon insan katledildi işkenceyle.

Nüfusu milyonu bulmayan nice ülkeler var,
Öldürülen elli milyon canın hesabını kim yapar?

Ey bülbül;
Hani aşılması zor,sarp dağların eteğinde,
Bir yer var tarumar edilir Hindu elinde,
Adı Keşmir,dillere destan şirin bir belde,
Kana susamış Hindular saldırırlar her yerde,
Hatta,topluca ibadet ederlerken mescit de.

Ey bülbül;
Ancak sen bilirsin yerini ta uzak Doğuda,
Esir bir ülke daha var, adı;Endonezya,
İki yüz milyon kardeşim yaşar da orada,
Nüfusun ancak yüzde yedisi java,
Hakimiyet onlarda, çünki arkalarında Hollanda.

Zalim her yerde aynıdır,bitmez bu kavga,
Hak’ kın safında ordunun adı Açe Sumatra.

Ey bülbül;
Anlıyorum sen de derdin dökmek istersin bana,
Gel beraber yakaralım Allah a,
İhtiyacı var her mazlumun dua ya,
Sen kendi lisanın ile, ben se aciz dilimle,
Dua bitmeyen cephane elizde,
Eksik olmasın yine de şükür halimize,
Sulh ve selam daima gönlümüzde.



Huseyin Gazi Sener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

Ensar timsali Anadolu

Mesaj gönderen huseyni »

Resim

ENSARIN TİMSALİ ANADOLU

Anadolu insanı varisi olmuş Ensar’ ın,
Hamisi olmuş yıllardır nice canların,
Ensar’ a yetişmeye kalmıştı bir adım,
Gayri müslime dahi hakşinas yardım.

Ensar’ ın servetinden pay almıştı muhacirler,
Aynı kavmin insanları sevgide birleşmişler.

Medine;
Sevgi ve kardeşlik şehri geçmiş tarihte,
Tarihte ölürmüş meğer mirasiyle birlikte!

Anadolu,
Kimler iltica etmedi senin ocağına?
İspanya dan Rusya dan ta Afganistan a,
Yetmiş iki millet sığındı şevkatli kucagına,
Kafkaslardan,Balkanlardan güney Batıya.

Anadolu insanı;
Ekmeğini paylaştın, tıbkı Ensar gibisin,
Dünyada eşin yok,tarifsiz bir incisin!
Hiç bir kavmi kınayıp hor görmedin,
Fitneye fırsat verip insanları bölmedin.

Hür yaşadı daima Arap’ ı Laz’ ı ve Kürt’ ü
Cümle alem hakşinas tanıdı Anadolu da Türk’ ü

Muhacirler gün geldi hakim oldu Ensar’ a
Sevgide azaldı Allah Resulundan sonra,
Bakınız tarih nasıl da tekerrür ediyor?
Anadoluda da sanki Ensarın devri bitiyor!

Dün iltica edenler bugün bize emir oldular,
Zülümden kaçan kavimlar huzur buldular.

Anadolu insanı tarihinde her daim cömert,
Kalleşlik bilmez,hakşinas ve mert,
Şimdi sessiz bekler,hele biraz sabret,
Zamanla emri İlahi tecelli edecek,
Bu asil insanlar yine adaletle hükmedecek!

Sabredin demişti Resul da Ensar a,
Şayet haksızlık olursa benden sonra,
Kavgaya ramah kalmıştı bir entari uğruna,
Munafıklar fitne tohumun saçmıştı toprağa!

Anadolu da bu tohumları görüyorum her yerde,
Irkcılık fikri, ferasat gözünü kapatan kara perde!

Uhuvvetin yerini almış adavet ve kin,
Bunun bir çaresi olmali lakin,
Yoksa Ensar ruhu mu kayboldu bizden?
Hainler mi türedi içimizden?
Diriliş vakti gelecek mutlaka yeniden,
İşaret bekleriz hasretle O veliden!


huseyin gazi sener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

inek ve insanoglu

Mesaj gönderen huseyni »

İNEK VE INSANOGLU

Behey İnek;
Gündüz çayıra,gece ahıra,
Niçin geldin sen bu dünyaya ?
Dans,bar,meyhane tanımazsın,
İçip,coşup çalıp oynamazsın.
Bunları yapmak kabahat mı?
Seninki de hayat mı?

Talim edersin yarım ölçek kırık arpaya,
Her gün de şükredersin bir çuval samana.
Önünden bile geçmedin,tanımassın barı,
Bildiğin iki renk,ya siyahtır ya sarı.

Hikmet i İlahi inek dile geldi,
Sorulara bir garip cevap verdi.

Ey insanoğlu , Eşref i mahluk.!..
Peki seni niçin Halketmiş Halık?

Bre, Allah tan korkmaz,
Kuldan hiç utanmazsın,
Bak şu buz dolabında neler var ?sayamazsın,
Yağ benim,peynir benim,süt benimdir,
Yoğurt benim,ayran benim et benimdir.
Kavurma,salam,sucuk,pastırma,
Bak çarık olmuşum senin ayağında.
Belinde kemersiz hiç yapamazsın,
Ben olmasam donu nu bile tutamazsın.!..
Tandır da yanan tezek de benim,
Daha saymakla bitmez hünerim...

Övünmek gibi olmasın,
Sohbete riya karışmasın,
Ben mubarek ve kutsalım.!..
Milyarı geçer, bana Rab diye tapanım!...
Tövbeler olsun...bu söz yakışmaz bana,
Allah akıl versin insan oğluna.
Bana tapan ahmaklar bir kenara,
Şaşarım doğrusu şu iki ayaklı varlıklara.
Kiminiz ateşe tapar,kiminiz put a,
Kiminiz gönül vermiş çakal a kurt a,.
Kiminiz de der ki, insanın aslı kurbağa!
Bu mantıkla esfeli safilinden aşağıya!

Tarlada saban çekerim,yolda kağnıyı,
Dağ tepe aşarım hatta deniz ve ırmağı,
Düğünlerde davul olurum,cenazede aşınız,
Keşke benim kadar ferasete erse aklınız!

Ey insan oğlu;
Senin etin yenmez,derin yüzülmez,
Kanın içilmez,kılın beş para etmez.
Ne yağ verirsin ne de tezek,
İlk günde kaçarsın,tarlaya sürsek.

Oysa senin de mutlaka bir vazifen olmalı,
Benim bu yermem den birazcık ibret almalı.

Sor bakalım nefsine,niçin gelmiş dünyaya?
Ne yapmak lazım Eşrefi mahluk olmaya?

Sen kendini başı boş bırakılacak mı sanırsın?
Ah...bir bilsen meleklerden büyük tebcile mazharsın!

Nice gizli ruh halleri var senin toprak sinende,
Yer,gök,arş,kursi hatta gizli sende cennet de.
Allah, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı,
Tüm nimetleri emrinize verip,akıl ile donattı.

Hem sizler de irade nimeti var,meleklerde olmayan,
Aşağıların da aşağısı olur bunlarla Hakkı bulamayan!

Ben bir ineğim,sevk i tabii ile yaşarım,
Benim kadar feraseti olmayanlara şaşarım!

Hal- i lisanımla zikrederim,leylek kadar olmasa da,
Leyleğin ötüşünde da neler gizli? insan anlasa,
Hamd- u lek,şükrü lek,La şerike lek,
Bu zikir aşk ile sürer kiyamete dek.

Ey insan oğlu;

Bırak beni,sen leylekle bile yarışamazsın,
Beyhude zorlanma,bir tek yumurta yapamazsın...



huseyin gazi sener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Yâ Rabbî! Biz, Habîb-i Edîbin Muhammed Mustafâ -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in senden istediği her şeyi istiyor ve sana sığındığı herşeyden biz de sana sığınıyoruz.

Ya Rabbi!.. Bizi seçtiğin, sevdiğin kendilerine maddî-mânevî ihsanlarda bulunduğun nîmet ehlinin yolundan ayırma!.. Bizi, sadece seni bilen, sana el açan, senden yardım bekleyen hakîkî mümin kullarından eyle!..

Bizim hayırlı duâlarımızı merhamet ve lütfunla kabul buyur!.. Bize dünyada da iyilik ve güzellik ihsân eyle, âhirette de!.. Bizi cehennem azabından koru!..
Âmîn!..
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

İşte Yol

Mesaj gönderen huseyni »

Resim



İŞTE YOL!



Ah...ne oldu mukaddes emanete?
Nasıl kaptırdık yakamızı hainlere?
Ver emaneti ehline,hükmetsin adaletle,
Uyarıyor Yaratan bizleri bu öğütle.
Kimileri babadan yetim anadan öksüz,
Ben bir zerrenin sahibi olamazken,
Nasıl da koca arz’ ı yüklenmiş bir öküz?

Keşke kuru bir gazel olsaydım,
Kudret rüzgarı delice savursaydı beni,
Ötelere taşırdım böylece kutsal emaneti,
Yüküm çok ağır, cılız omuzlarımız üstünde,
Ne dağ taşır ne ova,yüklendim hangi cesaretle?
Aciz abd sana mı kaldı bu kutsal vazife?
Aslın nihayet bir damla kan,acırım haline.

Kış gününde tüten dumansız zehirli alev,
Meğer şeytan imiş,
Aşınca o engeli anladım,yüküm hafifmiş,
Nefis ; davamın önünde en büyük mani imiş!

Tek bir şey,sıfatları çok lakin,
Şehvet,adavet,öfke ve kin,
Bağladım hepsini bir ramazan günü ihlas ipiyle,
İslah eyledim bir güzel, aç bırakmak süretiyle.

Ey ufuklar artık çok yakınım size,
Şimdi bana aşikar oldu nice bilmece,
Değil dünyayı, yükleyin yedi kat semayı,
Meğer ömür saklı imiş bir nefesde.
Hiç de zorluk yokmuş aslında,
İman nuru ile aydınlanmış bir kalbe.

Gaflet perdesi imiş önümdeki karanlık,
Tefekkür ve zikir,işte daimi aydınlık,
Koş artık işte yol:
Sürçmesin ayağın dikkatli ol...

İŞTE YOL,,,,


Huseyin Gazi Sener

Resim
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
huseyni
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 11
Kayıt: 07 Nis 2009, 02:00

Nefsin mertebeleri

Mesaj gönderen huseyni »

Resim

NEFSİN MERTEBELERİ

Ehlullah yedi makamda anlatır nefisi,
Derler ki;
Nefs- i emmare dir,en aşağısı en pisi,
Bu nefis:
Rabbani latife iken şehvetlere daldı,
Kafir,müşrik,münafık yahut fasıktır adı.
İyice tanımak istersen,
On ikidir alameti,huyu veya sıfatı,

Birincisi küfürdür.Ayrılır dört e hemen.
Bak anlatayım;
Küfr- ü inkari ki,gider Allah ı bilmeden,
Küfr- ü mücerre ki,örneği gelir iblisten,
Üçüncüsü küfr ü inadi ki, bilir kalbinden.
Küfr ü nifaki ise ancak söyler dilinden.

İkinci sıfatı,şirk ki, çok gizli ve ince,
Bu da ancak kabul bulur müşriklerde.
Sonra gelir gaflet,peşinden cehalet,
Bak cahillik ne korkunçmuş? dikkat et...

Beşinci sıfat ki,çokca günahlara dalmak,
Ciltler dolusu kitap yapar bunu anlatmak.

Sırada kibir var,sonra hırs ve cimrilik,
Bunların tarifini uzatmayalım şimdilik.

Nefs i emmare nin dokuzuncu huyu gazap tır,
Bunları bilerek terk etmeyenin cezası azaptır.

Haset var sırada,iyilikleri ateş misali yakar,
Hak kın taksimatına kem gözle bakar.

Sonuncu ki,kin ve şehvet,
Sahibini nihayet cehenneme götüren afet.

İkinci mertebe nefs i Levvame dir.
Bakın ;
Bunun huyları, toplam dokuz alamettir,
Fısk,cehil ve kendini beğenmek,
Uykuyu çok sevip,hayvan misali yemek,
Altıncıs aşırı hırs,yedincisi kahr ı nedamet,
Sekzincisi aşırı süs ve saltanata davet,
Dokuzuncu ki,ğeçimsiz biri olmaktır,
Bize düşen bunlardan kurtulmaktır.

Üçüncü mertebe nadir bulunur adı,nefs i mülhime,
Bu makam ihsan olur ancak ihlaslı alimlere,
Huyları bilinir, toplam sekiz tanedir,
Birinci sırada pek tabi ilim gelir,
İkincisi tevazudur,zıddı dır kibrin,
Tevbe ki,kutarır her çıkmaz da sahibin .
Sabır, ne güzel huydur?
Meyvesi ibadetelere aşkla devamla olur,
Beşincisi şükür dür,artırır verilen nimeti,
Şükredenin daima görülür bereketi
Cömert lik gelir altıncı sırada,
Böylesi insanlar ne kadar da az bu dünyada.
Kanaat,tükenmez bir hazinedir,
Tahammül,sekizinci huy,sabrın benzeri,
Cenab i Mevlam affeylesin bizleri.
.

Dördüncü mertebe,Nefs i mutmainne dir,
Altı huyu var ki,sıfat ı kamiledir.
Birincisi, salih amel sonra da tevekkül var sırada,
Kolay mı sanırsın alışmak varlık içinde yokluğa,
Riyazet ki,azla yetinip daima huşu ile ibadet,
Tefekkür gelir sonunda nihayet.

Ah... tefekkür edebilsek yanlızca bir saat,
Denk düşerdi yetmiş yıllık nafile ibadat!

Beşinci mertebe,Nefs i radiyye dir,
Buna ancak evliya ı kiram mühdetir.
Ulaşmak mı istersin bu makama?
Boş sözleri bırak...sarıl ihlasa...
Daima zikir,zühd,hani vera?
Şüpheli şeylerden kaçarak,ittika

Altıncı mertebe ki,Nefs i mardiyye,
Bu nafis,ancak yaraşır ariflere.
Hak Teala artık razıdır kulundan,
Gayretle elde edilmez lutuf dur O’ ndan.

Akıl çözemez,esrarın ancak bilir Allah,
La havle vela kuvvete İlla billah!..

Yaratan dan gayri her şeyi terk etmek,
Cümle mahlukatı lütuf ile seyretmek,
Razı olunmuştur kendinden,seyri Lillah dır,
Yeri hafi,hali hayret,varidi şeriat tır,
Herkesin hatalarını af,ayıplarını örtmek,




Hünü zan ile her şeye şevkatle lütfetmek,
Kalpler pak olup,masivadan kurtulmuştur,
Yaratan onlardan çoktan razı olmuştur.
Kul,
Hakk ın aynı olamaz,tarif öyle değildir,
Aklın gücü yetmez,bunun izahi ancak hal dir!
Yere göğe sığmayan Allah,mü’ minin kalbine,
Sığarmış artık nefs i mardiyye’de?

Yedi makamın sonuncusu,nefs i Kamile,
Seyri Billah tır anlatamam ben size.

Bu mertebede durur ancak Peygamber,
Vücud,akıl,ruh,nefis nur ile beraber,
Kaybolur her şey,kalan ancak nur olur,
Aklı selim daha yazamaz burada durur!




Huseyin Gazi Şener
hak geldi batil zail oldu
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Yedi makamın sonuncusu,nefs i Kamile,

Yedinci makama yükselmiş olan nefs-i natıkaya, bütün olgunlukları üzerinde taşıdığı, yani manevi kemalatın son basamağına vardığı için Nefs-i Kamile, nefs tamamiyle arınıp saflaştığı için de Nefs-i Safiye adı verilir.

Yedinci makam, bütün diğer makamların en yükseği ve en üstünüdür. Artık iç saltanat mükemmelliğe ermiş, mücahede tamamlanmıştır. Rizayet yapmaya ve nefsi körletmeye gerek kalmamıştır.

Her konuda orta derecede davranmak yeterlidir. Bu makam sahibinin hiçbir isteği kalmamış, her dileği yerine gelmiştir. Ancak Cenab-ı Hakk’ın rızasını dilemeye devam eder.

Bu makamdaki kamil kişinin bütün hareketleri, iyilik ve ibadettir. Hoş nefesi, kudret ve inayettir. Yumuşak konuşması, ilim ve hikmettir, lezzet ve tatlılıktır. Mübarek yüzü huzur ve sevinç vericidir.Bu makamın sahibi bir an bile ibadetsiz kalmaz. O, bütün vücut organları, dili, eli, ayağı veya sırf kalbiyle ibadet eder ve bir an bile Cenab-ı Hak’tan gafil kalmaz.

Bu zat, çok tövbe ve istiğfar eder. Çok alçakgönüllüdür. Halkın Allah’a yönelmesi, onu çok memnun eder. Halkın gafleti, Allah’tan uzaklaşması ise onu çok üzer ve kızdırır. Allah’ı isteyenleri ve sevenleri, kendi çocuğundan fazla sever.

Gerek sevgisi, gerekse kızması kendi nefsi için değil, sırf Allah içindir. Her şeyi yerli yerinde yapar: Her halinde adaletle hareket eder. Her dileği, Allah’ın dileğine uygundur.


alıntı....
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Fiillerin, İsim-Sıfatların ve Zatın Tecellisi

Beşinci, altıncı ve yedinci makamların diğer bir özelliği de, bunlardan beliren tecellilerdir.

Fiillerin tecellisi şudur: Cenab-ı Hakk’ın fiilerinden bir fiil, o kulun kalbinde doğar, onda tecelli eder. Bütün eşyada cereyan eden ilahi kudretin bir yönü, o kulunda belirir. O kul da, durduran ve yürütenin yalnız Cenab-ı Hak olduğunu görür. Bu durumu ancak o makamın sahibi bilir.

İsimlerin tecellisinde, Cenab-ı Hak, güzel isimlerinden bir ismini kulunun kalbine doğurur. O kul da bu ismin kudreti ve nurları altında öyle yenilir ve afallar ki, o anda Cenab-ı Hak o ismiyle çağırılsa, o kul cevap verir.

Sıfatların tecellisi de şudur: Cenab-ı Hak, kendi sıfatlarından birini kulunun kalbinde belirtir. Bu kulun bütün insani sıfatları yokolmuş, Cenab-ı Hak onun kalbinde, kendi sıfatlarından birisiyle görünmüştür. Örneğin Cenab-ı Hak ona işitme sıfatıyla görünürse, o kul canlı cansız bütün varlıkların konuşmalarını işitir, söylediklerini anlar.

Zat tecellisi, Cenab-ı Hakk’a çok yakın olmaktır. Salik artık sırf ibadet yolu ile, alçakgönüllülük, acizlik, zayıflık ve fakirlikle vasıflanmıştır. Nefsi bu vasıflarla Allah’ı, Allah’lık vasıflarıyla da kendini bilir. Bu kamilin nefsi, zillet ve yokluğu bulduğundan, kulluk aynası, ilahi aynaya karşı durur ve birinde ne varsa, ötekinde de o görünür.

Nitekim kudsi hadiste Cenab-ı Hak, “Yer ve göklere sığmam, fakat gerçekten inanan kulumun kalbine sığarım,” buyurmuştur.


alıntı...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“Kendi Şiirleriniz” sayfasına dön