KABE.. KABE..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KABE.. KABE..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KÂBE..
KÂBE.. KÂBE..
KÂBE.. KÂBE.. KÂBE..

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

جَعَلَ اللّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلاَئِدَ ذَلِكَ لِتَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَأَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---“Cealallâhu'l-ka’bete'l-beyte'l-harâme kıyâmen li'n-nâsi ve'ş-şehra'l-harâme ve'l-hedye ve'l-kalâid(kalâide) zâlike li ta’lemû ennellâhe ya’lemu mâ fi's-semâvâti ve ma fî'l-ardı ve ennellâhe bikulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH Kâbe’yi, o hürmete lâyık mâbedi, insanların din ve dünyâ hayatları için bir nizam vesîlesi kılmıştır; o haram ay’ı da, Kâbe’ye gönderilen gerdanlıksız veyâ gerdanlıklı kurbanlıkları da... Bütün bunlar, ALLAH’ın göklerde olanı da, yerde olanı da bildiğini ve gerçekten ALLAH’ın her şeyi bildiğini sizin de bilip anlamanız içindir.”
(Mâide 5/97)

Geçen sene Ramazan Umre Haccı Ziyâretimde, öğle namazım öncesinde tavaflar yapıp sonunda gerektiği için, Kâbetullah'ın 7 Naz-Niyaz Noktasını KIBLe alıp 2 rekat Hamd u Şukr Namazları kılmıştım..

7 DUYumla 7 Yönden DİNlemiştim,
SıRR-ı Sıfırda İnlemiştim,
7 Ne? ÇEKmişti Secdede 7 Kemik..

7 li ZEVKlerime;
HaRaM-da 7 Nokta, TaVaF-ta 7 Şavt, SaY-da 7 Koşu.. Eklenmişti yaşayarak..
7 KIBle- KıYaMda Kabul Yerlerimi, bir gün OL-ur ZeVKten öte HaZZederiz,
BİZ BİR-likte inşâe ALLAH

1- HACERUL ESVED
2- KÂBE KAPISI- MÜLTEZEM
3- MAKÂM-I İBRÂHİM
4- HİCR-i İSMÂİL
5- ALTIN OLUK- MÎZÂB-I RAHMET
6- RUKN-İ YEMÂNÎ
7- ZEMZEM KUYU-SU

**

7 SıRRım 7 YERde
YÜReĞiM DİLİme Perde
TeK TeK SAYarım Bir SeHeR
ÂŞIK
-lık OL-unca SERde..


Resim ZEVK 4329

HACERUL ESVED CERRinde, SıRR-ı SUVEYDÂ BİR-BİZ-i
KÂBE KAPISI
- MÜLTEZEM, MAKÂM-ı İBRAHİM İZ-i
HİCR
-i İSMÂİL NaSîBi, RAHMET OLuğundan AK-AN
MÂRiFeT RUKN
-i YEMÂNÎ, HaKîKaT ZEM-ZEM DENİZİ


24.01.11 22:40
GöKlerin Kuşağında
YERlerin Kucağında
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen sdemir »

Kıymetli hocam Şuurlu-Nurlu katkılarınız ve Hizmetleriniz için şükranlarımı sunar, hürmetle ellerinizden öperim...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »


ResimKÂBE’nin KISIMLARI

Mehmet ALTAN

1- HACERU’L – ESVED:

Hz. İbrahim Aleyhisselâm, Kâbe’yi inşa ederken tavafın başlangıç yerini tespit etmek için oğlu İsmail Aleyhisselâm’a: “İnsanlara tavaf başlangıcı olması için, diğer taşlara benzemeyen ve aynı zamanda bir işaret olmak üzere bana öyle bir taş getir ki, onu buraya koyayım.” dedi.
İsmail Aleyhisselâm taş aramaya gitti.
Bir müddet sonra bir taş bulup getirdi.
Fakat Hz. İbrahim Aleyhisselâm o taşı beğenmedi.

(Peygamberler Tarihi, M. Asım KÖKSAL, c.1. s.202)

İsmail Aleyhisselâm daha iyi bir taş bulmak için oradan ayrıldı.
Hz. İbrahim Aleyhisselâm oğlunun gelmesi gecikince, kendisi bulmak niyetiyle aramaya çıktı.
Sağa sola bakınırken, Ebû Kubeys dağı dile gelerek, Hz. İbrahim Aleyhisselâm’a seslendi: “Senin için ben de bir emanet saklıdır.”
Bunun üzerine Hz. İbrahim, Ebû Kubeys dağına yöneldi. Haceru’l Esved’in bulunduğu yeri gösteren Cebrail (a.s.) idi. Allahu Teâlâ, Nuh Tufanından bu zamana kadar Haceru’l-Esved’i burada saklamıştı.
Hz. İbrahim Aleyhisselâm, taşı bulunduğu yerden çıkardı ve şu andaki Kâbe’nin duvarında bulunduğu yere koydu.

(Tecrid-i Sarih Tercemesi, c.6., s.18)

Haceru’l-Esved bugüne kadar hep yerini muhafaza etmiştir.
Defalarca yapılan tamirlerde onun yeri ve yüksekliği değiştirilmemiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin mübarek ellerinin ve dudaklarının değdiği Haceru’l-Esved bugüne kadar her yıl milyonlarca insanın ellerini sürmesi ve öpmesi neticesinde aşınmış, hatta oyulmuştur. Son yıllarda yüzeyi silikonlanmak sûretiyle aşınma önlenmeye çalışılmaktadır.
Bir eve gelenin ev sahibiyle musafaha ettiği gibi, Allah Teâla’nın Beytine gelen de bu mübarek merasimi icra niyetiyle bu taşı öpmesi, imkân bulamazsa uzaktan selâmlaması Kâbe’ye gelenler için bir vazife olarak tespit edilmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizden: “Haceru’l-Esved Allah’ın yeryüzündeki elidir.” mealindeki hadisi şerif de bu inceliği ifade etmektedir.
Bu bakımdan Haceru’l-Esved’i alelâde bir taş olarak düşünmek doğru değildir.
Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu öptü ve selâmladı ise elbet bunun bir hikmeti mânevî değeri vardır.
Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Haceru’l-Esved hakkında şöyle buyurmuştur:


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Haceru’l-Esved ve Makam-ı İbrahim, Cennet yakutlarından iki yakuttur. Allah (c.c.), Onların nurunu örtmüştür. Eğer örtülmemiş olsalardı, doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.” buyurdu.
(Tirmizi, Hacc.49, 878)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Haceru’l-Esved, cennetten inmiştir. O, indiği zaman sütten de beyazdı. Ancak ademoğullarının hataları sebebiyle siyahlaştı.” buyurdu.
(Kütüb-i Sitte, c.12, Had. No. 4577)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu taşın bir lisanı, iki de dudağı vardır. Kendisine hak üzere istilamda bulunanlar lehinde kıyamet günü şahitlik yapacaktır.” buyurdu.
(Kütüb-i Sitte, c.4, s. 374)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim Haceru’l-Esved’e yönelirse, şüphesiz Rahman olan Allah’a yönelmiş olur.” buyurdu.
(Kütüb-i Sitte, c.17, Had. No. 6891)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Haceru’l-Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Onunla kullarıyla musafaha eder.” buyurdu.
(Kütüb-i Sitte, c.4, s.374)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu siyah taş, yeryüzünden kaldırılmadan önce ondan istifade edin. Çünkü cennetten çıkmıştır. Cennetten çıkan bir şeyin kıyamet gününden önce ona dönmemesi gerekir." buyurdu.
(Kütüb-i Sitte, c.4, Had. No.1339)

Hacca veya Umreye gelenler Haceru’l Esved’i sağ elleri ile selâmladıkları için memleketlerine döndüklerinde onların sağ ellerinin içi öpülür.
Abdullah İbn-i Zübeyr’in Halifeliği zamanında, Halife ile Emevî Hükümdarı Yezid’e bağlı kuvvetler arasında şiddetli çarpışmalar oldu.
Yezid’in taraftarları Mekke’yi kuşatmış, Kâbe’yi mancınıkla taciz etmişti.
Bu esnâda Kâbe’nin örtüsü tutuşup yanmış, Haceru’l Esved’de yerinden oynamış üç parçaya bölündü.
Abdullah İbn-i Zübeyr bu parçaları yapıştırtıp Haceru’l Esved’i yerine koydurdu.

Hicretin 317. senesi Hac mevsiminde Ebû Tâhir Kırmitî denilen herif, beraberindeki çapulcularla Mekke’ye hücum etti.
Harem-i Şerifteki ihramlı hacıların bir çoğunu şehit ettikten sonra cesetlerini zemzem kuyusuna attırdı.
Elindeki topuzla Haceru’l Esved’in bir parçasını kırdıktan sonra onu yerinden söküp “Hecer” Beldesindeki karargâhına götürdü.
Haceru’l Esved 22 yıl orada kaldı.
Bu süre zarfında hacılar onun yerini selâmlarlardı.
Haceru’l Esved’in iadesi için Ebû Tâhir Kırmıtî’ye ellibin altın teklif edildiği halde razı olmamıştı.
Abbâsi Halifelerinden “Muti’lillah” zamanında, Kırmıtîler Haceru’l Esved’i Küfe şehrine yolladılar.
Oradan Mekke’ye gönderilip eski yerine konuldu.
Gümüşten bir çerçeve ile korunmaya çalışıldı.
Hicretin 413. senesinde ise Haceru’l Esved yeni bir saldırıya maruz kalmış, topuzla üç defa vurulmuş, yüzü çatlamış ve bazı küçük parçaları dökülmüştü.
Bu parçalar toplanıp misk ve lük denilen zamk ile yerlerine yapıştırılmıştır. Bu saldırıyı yapan, oradakiler tarafından yakalanmış ve hemen oracıkta linç edilmek Sûretiyle öldürülmüştür.

1039 yılında Osmanlı Sultanı IV. Murad döneminde gümüşten bir çerçeve ile muhafaza altına alınmıştır.

(Tecrid- Sarih Tercemesi, 6. Cilt, s.109.)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

Resim

2- MÜLTEZEM:

Haceru’l-Esved ile Kâbe kapısının arasında bulunan kısma Mültezem denir.
Mültezem (sıkı sıkıya yapışılan yer) demektir

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Rükn ve kapı arası Mültezem’dir. İhtiyaç sahibi, sıkıntı veya gam sahibi her kim, onun önünde Allah’a dua ederse kabul edilir.” buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte. c.4, Had. No. 1351)

Resim---İbn-i Abbas’ın rivâyetine göre: Peygamberimizin, göğsünü, sağ yanağını, kollarını ve avuç içlerini tam açarak Mültezem’e yapıştırdığı bildirilmektedir.
(Kütüb-i Sitte. c.4, Had. No. 1345)

Kâbe’nin duvarına yapışmak ve sarılmaktaki maksadımız, Kâbe’nin Rabbine yaklaşmak ve cehennemden korunmak içindir.
Kâbe’nin kapısının eşiğine sarılmakta bir sakınca yoktur.
Mültezeme yapışmak: Yapılan bir hata sebebiyle, hata yapılan kişiden özür dilemek amacıyla ısrarla af dilemek, eteğine sarılıp:
“Sen beni affetmeden ayrılmam!” diyen kişi gibi, Allah’tan af dilemektir.

Bazı kaynaklarda Cenab-ı Hakkın Hz. Âdem’in tevbesini Mültezem’de kabul ettiği bildirilmektedir.

Resim---Sahabeden Abdurrahman İbnü Safvan anlatıyor:"Mekke’nin fethedildiği gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi, ashabı ile birlikte Kâbe’den çıkarken gördüm. Beytullah’ı kapısından Hatim’e kadar istilâm ettiler ve Beytullah’ın üzerine yanaklarını koydular."
(Kütüb-i Sitte. c.4, Had. No. 1338)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Sibgatullah
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 14
Kayıt: 28 Oca 2011, 15:04

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen Sibgatullah »

Allah (cc) gani gani razi olsun sizlerden..

Tevafuken teala al bedru aleyna ilahisi esliginde okudum,agladim.

Cenabi Hak 2009 kasim sonunda ve Aralik Basinda Hac döneminde nasibeylemisti biz acize görmeyi...

Kabee...ne sözler,ne fotograflar,ne görüntüler..hicbirsey ama hicbirsey bu muhtesem yapili mübarek Haramin ihtisamini yansitamiyor..

Kabeyi gördügüm zaman,asla tv ve resimlerde ihtisaminin zerresinin yansimadigine kanaat eylemistim...dünyanin merkezinde,gökyüzünün merkezinin altinda..yukarda melekler asagida insanlar...Allahin misafirleri...Ask ile sevk ile muhabbet ve meveddet ile pervaneler misali dönmesi muhtesem..duygulari anlatmaya yetersiz her bir kelam..inanin yok kelime dagarcigimda,hissiyatimi ifade edecek kelime..

O kadar cok ozledim ki...ne olur Rabbim,tekrar ve tekrar nasibeyle...gözler kabeyi izleyerek namaz kilmayi..tavaf yapmayi...zemzem icmeyi...huzuruna daha da yakin olmayi........................amin amin kalbi amin...

burnumuzun kemikleri sizliyor..Cenabi Hak razi olsun.vesile olanlardan.

El Baki Hu vel Baki...
Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn.
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

Resim

3- MAKAM-ı İBRAHİM

Kâbe kapısının karşısında, Kâbe’ye yaklaşık 15 metre uzaklıkta sarı bir muhafaza içinde, üzerinde Hz. İbrahim’in ayak izlerinin bulunduğu, Allah’ın apaçık delillerinden birisidir.
Hz. İbrahim Kâbe’yi inşa ederken duvarlar yükseldikçe daha rahat çalışabilmek için Hz. İsmail aleyhisselâm’ın getirdiği büyükçe bir taşı, iskele olarak kullandı.
Kâbe’nin dört bir tarafına çekile çekile iskele vazifesi gören bu taş, Hz. İbrahim aleyhisselâm’ın ayaklarından, kıyamete kadar muhafaza etmek üzere nasibini aldı.
Hz. İbrahim aleyhisselâm bir gün onun üzerinde çalışırken, topuklarına kadar o taşa gömülüverdiğini hissetti.
Kendisine ateşi gül bahçesine çeviren, şimdi de taşı ayaklarının altında hamur gibi yapmış, insanlık durdukça duracak bir imza atmıştı.
Bu taş, Hz. İbrahim aleyhisselâm devrinden beri Kâbe duvarına bitişik denilecek kadar yakın bir yerde kalmıştır.
Daha sonra Hz. Ömer radiyallahu anhu tarafından, tavaf edenlerin rahatça tavaf edebilmesi düşüncesiyle aynı cihet ve aynı doğrultuda olmak üzere Kâbe’den on metre kadar uzağa taşınmıştır.
Önceleri üzerine bina yapılıp bir oda içine alınmış ise de yine tavaf edenlere güçlük verdiği için bina yıkılmış, bu defa üzerine, dışardan rahatça görülebilecek şekilde bir mahfazaya alınmıştır.
Hz. İbrahim’in ayaklarına gelen kısmı gümüşle kaplanmıştır.
Kâbe’yi tavaf edenlerin, tavaf bittikten sonra sünnet olarak kılacakları iki rekat namazı, mümkünse bu taşın gerisine çekilerek ve kâbe’ye yönelerek kılmaları müekked sünnettir.


Allah-ü Zülcelâl, Kitab-ı Kerim’in de:

فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
Resim---“Fîhi âyâtun beyyinâtun MAKÂMU İBRÂHÎM (ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemîn(âlemîne) : Orada apaçık ayetler (ve) İBRAHİM'İN MAKAMI vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkâr ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.” (Âl-i İmrân 3/97)

وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Resim---“Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı İBRÂHÎME MUSALLÂ (musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi) : Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İBRAHİM'İN MAKAMInı namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.” (Bakara 2/125)

Âyetleriyle özel bir yer ayırmış, bu taşın alelade bir taş olmadığını bildirmiştir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizde: “Haceru’l Esved ve Makam (Makam-ı İbrahim) cennet yakutlarından iki yakuttur. Allah (c.c.), Onların nurunu örtmüştür. Eğer örtülmemiş olsalardı, doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.”
(Kütüb-i Sitte c.4, s.374) buyurmuşlardır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yaptığı tavafın ardından Makam-ı İbrahim’e gitmiş, Makam’ı, Beytullah ile arasına alarak iki rekat namaz kılmıştır.
Namazdan sonra sesini yükselterek:İbrahim’in makamından namaz yeri edinin” âyetini okumuştur.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

Resim

4- HİCR

Hicr: Kâbe’nin kuzeybatı duvarının karşısında, zeminden bir metre kadar yüksek, 1,5 metre kalınlığında yarım daire şeklinde bir duvar vardır.
Bu duvara Hatim denir.
Bu duvarla Beytullah arasındaki boşluğa Hicr denir.
Hicr-i İsmail, Hicr-i Kâbe veya Hatîra da denmektedir.
Burası Hz. İbRahîm Aleyhisselâm’ın inşa etmiş olduğu Kâbe’nin içerisine dahildi.

(Kütüb-i Sitte c.4, s.360)

Resim---Hz. Âişe (radiyallahu anha) anlatıyor: “Ben kâbe’ye girip içinde namaz kılmayı çok arzu ediyordum. Rasûlullah ellerimden tutup beni Hicr’e soktu ve: “Beytullah’a girmek istiyorsan burada namaz kıl. Zîra burası ondan bir parçadır. Senin kavmin Kâbe’yi (tamir maksadıyla) yeniden inşa ederken, inşaatı kısa tutup onu Beytullah’tan hâriç bıraktılar” dedi.
Ben: “Ey Allah’ın Rasulu, inşaatı Hz. İbRahîm’in temellerine oturtmayacak mısın?”dedim.

“Kavmin küfre yakın olmasa mutlak yapar-dım!”buyurdu.
(Kütüb-i Sitte c.4 Had. No:1411)

Resim---İbnu Abbâs (radiyallahu anhu): “Oraya Hatîm demeyin, o Hatîm değildir” der. Cahiliyye insanları birbirleriyle yeminleşecekleri zaman, yemin eden kimse bir kamçı veya ayakkabı veya yay veya bir değnek atar, bunu yeminine işaret kılardı. Bu sebeple oraya hatîm adını verdiler.
(Kütüb-i Sitte c.4, s.414)

Mi’rac gecesi Cebrail (aleyhisselâm) bir kısım meleklerle gelip peygamberimizin göğsünü yarmış, içini zemzem ile yıkayıp sonra hikmet ve iman nûru ile doldurmuşlardır.
Bu hadise peygamberimiz hicr de uyurken gerçekleşmiştir.
Yine Hz. Hâcer ve Hz. İsmail aleyhisselâm’ın kabri hicr dedir.

(Tecrid-i Sarih Tercemesi c.6, s.17)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

Resim

5- MÎZÂB-I RAHMET (ALTIN OLUK)

Kâbe’nin kuzeybatı duvarının üstünde ve bu duvarın ortasına gelecek şekilde yerleştirilen su oluğudur.
Kâbe damında biriken yağmur suları, bu duvara bakan Hicr’e akmaktadır. Altın oluğun ucunda, suyun aşağı doğru hafifçe akmasını sağlamak için yapılmış bir çıkıntı mevcuttur.
Hz. İbrahîm aleyhisselâm Kâbe’yi inşa ettiğinde üstünü örtmemişti. Peygamber Efendimiz otuz beş yaşında iken Kureyş tarafından yapılan inşasında üstü tavan ile örtüldü ve Hicr’e bakan kuzey duvarının üstüne bir oluk yerleştirildi.
Kâbe damına konulan ilk oluk budur.
Kâbe’nin oluğu ilk defa Emevî halifesi tarafından 705 yılında altınla kaplatıldı.
Altın oluk diye anılması bundan sonradır.

Son olarak 1856 yılında Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid yeni bir altın oluk koydurdu.
Şimdi mevcut olan altın oluk bu oluktur.
Kıblenin Kudüs’ten Kâbe yönüne doğru değiştirildiğinde Medine’de Mescid-i Nebevi’nin kıblesi tam altın oluğun bulunduğu yere isabet etmişti. Resûlullah Mekke’ye geldiğinde ise Makam-ı İbrahîm’in bulunduğu taraftan Kâbe’ye yönelmeyi tercih etmiştir.
“Hayırlı insanların içeceğinden için, seçkinlerin namazgâhında namaz kılın.” diyen İbn Abbas’a bunların ne olduğu sorulduğunda:
“Hayırların içeceği zemzem, seçkinlerin namazgâhı da mizâbın altıdır.” diye cevap vermiştir.

Ata b. Ebu Rebâh şöyle der: “Kim Kâbe’nin oluğu altında durur da dua ederse duası kabul olunur. Ve anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınır.”

Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tavaf sırasında oluğun altına geldiğinde:
“Allahım! Senden ölüm anında rahatlık, hesap anında da af dilerim” diye dua etmiştir.
Bizler de Türkiye’den kıble’ye yöneldiğimizde Altın oluğun bulunduğu noktaya doğru yönelmiş oluyoruz.

(T.D.V. İslam Ans. C.2/s.538)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »



6- RÜKN-İ YEMÂNÎ

Tavafta Haceru’l-Esved’den önceki köşedir.

Resim---İbnü Ömer radiyallahu anhu : “Ben Rasûllullah’ı Kâbe’den sadece iki rüknü öperken gördüm, bunlarda iki Rükn-i Yemânî’dir.” demiştir.
(Buhari, Hacc 59, Müslim Hacc 24)

Resim---Başka bir rivâyette ibnü Ömer radiyallahu anhu: “Ben, şu iki Yemânî Rükne ve Haceru’l-Esved’e Rasullullah’ın istilâm ettiğini göreliden beri rahat halde de olsam, sıkışık halde de olsam istilâmda bulunmayı hiç terk etmedim” demiştir.
(Kütüb-i Sitte c.4, Hadis No: 1341)

Resim---Başka bir rivâyette ibnü Ömer radiyallahu anhu: “Rasullullah tavafın her şavtında Rükn-i Yemânî ve Haceru’l-Esved’i istilâm etmeyi terketmezdi.” demiştir.
(Kütüb-i Sitte c.4, Hadis No:1343)

Resim---Başka bir rivâyette ibnü Ömer radiyallahu anhu: “Rükn-i Yemânî 70 bin Meleğe emanet edilmiştir. Kim (onun yanında) “Allahım! Senden af, dünya ve âhirette afiyet diliyorum. Rabbimiz! Bize dünyada iyiyi, âhirette de iyiyi ver ve bizi cehennem azabından koru!” diye dua ederse o melekler “amin” derler” demiştir.
(Kütüb-i Sitte c.17, s.389.)

Resim---İbni Ömer radiyallahuanhu diyor ki: Resulü Ekrem buyurdu ki: “Rükn-i Yemani ve Rükn-i Evsedin mesh edilmeleri günahları döker de döker.”

Resim---Hz. Aişe radiyallahuanha diyor ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ne zaman ki Rükn-i Yemânî’ye uğrasam muhakkak Cibrili orada ayakta bulurdum”
“Ne zaman Rükn-i Yemânî’ye gelsem muhakkak Cebrail’i orada ayakta görüyordum, istilâm edenler için istiğfar ediyor.”

(Hac ve Sırları s.44)

Resim---“Haceru’l, Esved ile Rükn-i Yemânî’yi meshetmek günahlara kefarettir.”
(Kütüb-i Sitte c.4 s.384.)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

kulihvani yazdı:

Resim

6 Yüzü, 8 Köşesi ve 12 AYRıtı olan,
Penceresiz, TEK KAPI-lı Kapalı KUTUdur AKIL-ŞEKİL KÂBEmİZ
ALLAH celle celâluhu'muzun EVi.. BEYTuLLAHımız..
HARAM MESCİDİmizin KALBİ

ÂLEMlerin gÖZ BeBeği ÂDEMoğlu..
ÂLEM’deki ÂDEM’de, ÂDEM’deki ÂLEM’de..
İNSANın RABBısı ÖZ AKRABA-sı HEMMde..
MuhaMMedî MerHÂBe DİRİ KÂBE..
MutaHHaru’l- TaYYubu’l- TÂBE..


sÖZ EDelim
SoHBeT EDip
ZeVK EYYleyelim
HİRÂ HaZZımız OLsun!
BİZ-iM HAMD-iM-İZ OLsun!..


İzâfî, İğreti, Gel-Geç, Sınırlı-Sorumlu, Kalıplı Kayıdlı
KULluk NAKİL-VEKİL KÂBE-m-İZ-in TEKNİKte Olduğu gibi,
MuhMMedî Melâmî TaSaVVUFta “N” dir ki YÜZleri, KÖŞeleri ve de AYRıntıları HAMD-OLsun?


6 YÜZlü kapalı ZAR İNSAN..

MuhaMMedî Şeriat
MuhaMMedî Tarikat
MuhaMMedî Mârifet
MuhaMMedî Hakîkat Yan YÜZlerimiz ile
ESFELİn Tehlike Tabanımız ve
İLLİYYİN TEVHİD Tavanımız…


Eğer BİR YEVM Olur da,
Asansör kabini gibi bu CAMdan CAN-KÜB-KAB-KÂBE içinde Kalakalırsan,
ÂFaktan-Dıştan SIRRlı Sana,
ENfüste-İÇte Sana SABİT AYNa..
6 yÖNden Görüntü Sana SENden ve SEN,
SESini Yutarsa-Tutarsa KÂBE-n,
KORK-un ve UMUT-un YOK Olursa ÖZünde,
ÖZ-ünden de YAKÎN OL-AN Ağlarsa ÖZ-ünden.
En ACI ve EN YAKıcı bir damla ASİt gibi,
Bir DAMLA MuhMMedî MEŞKin DÜŞerse,
AYAK ARAna..
7. inci YÖN gÖZ KIRPacak Sana TAHtından ve BAHTından..
HAMD-OLsun vE,
HAMD-OLsun DE!..

8 KÖŞEli DâR İNSAN..


MuhaMMedî BİL
MuhaMMedî BUL
MuhaMMedî OL
MuhaMMedî YAŞA
MuhaMMedî ŞÂHİD OL
MuhaMMedî CEM’ OL
MuhaMMedî ceNNEt OL ve,
MuhaMMedî ES SELÂM ALLAH celle celâluhu …

Bu Dost DiYâRında 12 DâR İNSAN..

12 yi Bilirsin sen HAMD-OLsun!
Hani MuSa aleyhisselâm Bir DAMLLA SU-dan yaratılan AYNı KıVaM Kavmini,
SU-SU-z luktan SU-lamak DİLEmişti de RABBımız ALLAH celle celâluhu: “HaCeRRe ÂsÂn ile VUR!” bUYurmuştu Ya,
Ve de Kaf KALBinden 12 AYN Fışkırmıştı,
Herkesler BİLmişti Şehâdet ŞARABın, Şe’enullahta ELinde MAŞRABAsı..
İşte ÖYLEsi bir AYRıt ve AYRıntı GÜLüm!..

Bir zamANlar "12 İ" ZEVK etmiştim..
Usul Bilinsin de VüSuL Bulunsun DEye..
Şeceretu’l-AŞK.. Şeceretu’l-İNSAN..
Şeceretu’l-cÂN.. ve Şeceretu’l-ÂN…


İlk O…
İLiM
İNS-ÂN
İM-ÂN
İBÂD-et
İTâ-eT
İZ’-ÂN
İRF-ÂN
ERK-ÂN
İK-ÂN
İHs-ÂN
İLLâ O…
ALLAH celle celâluhu!
HAMD-OLsun!. HAMD-OLsun!...

İNSAN-ı KâMiLi BİL
İNSAN-ı KâMiLi BUL
İNSAN-ı KâMiLi OL
İNSAN-ı KâMiL YAŞA!..

ZEVK 4383

ZâHiR-i MEZHeB İNSAN-ın.. MuhMMedî İZ HAMD-OLsun!
BâTıN-ı MeŞReB İNSAN-ın.. MuhMMedî BİZ HAMD-OLsun!
EVVeL-isi MâHiYYeT-i.. NûRuLLaH-tan NûR-u MîM HaYY!
ÂHiR-inde MâLiYYeT-i.. “MîM de BİZ BİR-İZ HAMD-OLsun!


12.03.11 15:01
gkkşğ..gnlbğ..



وَإِذِ اسْتَسْقَى مُوسَى لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْناً قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ كُلُواْ وَاشْرَبُواْ مِن رِّزْقِ اللَّهِ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Resim---Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâke'l-hacer(hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta’sev fî'l-ardı mufsidîn(mufsidîne) : (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. ALLAH'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.” (Bakara Sûresi, 2/60)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

TAVAF:

Yakup Hocam bizlere Tavâf’ı, Metaf’ı, Zemzem’i, Safa-Merve’yi ve Sa’y’i anlattı.

Kâbe’nin etrafını usulüne göre yedi defa dönmektir.
Tavaf, sözlükte bir şeyin etrafında dönmek ve dolanmak demektir. Evrende maddenin en küçük parçası olan atomdan, en büyük galaksilere varıncaya kadar her şey tavaf halindedir.
Atomdan gezegene, gezegenden yıldıza, yıldızdan galaksiye, galaksiden, galaksiler okyanusuna, mikro âlemden makro âleme kadar her şey tavaf halindedir.
Elektron, atom çekirdeğini tavaf ediyor.
Ay, dünyayı,
Dünya, güneşi.
Güneş, sistemiyle birlike Samanyolu galaksisini
Samanyolu galaksisi ise bilinmeyen bir merkezi tavaf ediyor.
İnsan bedenindeki kan, yürek merkezli bedeni tavaf ediyor.
Kanın tavafının durması insanın ölümü,
Kozmik tavafın durması kıyamet demektir.
(Hac Risalesi s.77)

Kâbe’yi Sidre-i Muhtehaya kadar gökte melekler, yerde insanlar, yer altında cinler tavaf etmektedirler.
Hz. Mevlânâ, bir kuyumcu dükkanında, altın atomlarından yıldızlara kadar bütün Mevcûdatın bu şekilde dönüşünü görmüş, dönerken:
“Yâ Hakîm! Yâ Rahîm” diye zikredişlerini işitmiş ve aşka gelerek tıpkı onlar gibi dönmeye başlamıştır. Mevlevîlerin dönüşünün sırrı ve hikmeti budur.
(Hac ve Umre Âdabı s.31)

Kâbe’nin etrafında tavaf eden on binlerce Müslüman’ın oluşturduğu tablo, bir galaksinin, milyarlarca yıldızıyla dönüşünü andıran bir manzara gibidir.
Bu bakımdan tavaftaki mânevî hazzı tam anlamıyla elde edebilmek için kendini yörüngeye bırakmak gerekir.
Zaten Kâbe’nin çekim alanında yörüngeye girebilen bu manevî akışa kendini bırakır ve mü’minler denizinden bir damla olabilmenin zevkine erer.
Kâbe etrafında dönerek gerçekleştirilen tavaf, kâinatın ve yaratılışın özeti, teslimiyetin ve ilahî takdire boyun eğişin sembolü sayılır.
Tavafa Kâbe sola alınarak başlanır.
Bunun da simgesel bir anlamı vardır.
Nazargâh-ı ilâhi olan insanın kalbi, “Beytullah” yani Allah’ın eviyle karşı karşıya gelir tavafta.
Allah, insanın şekline kalıbına, malına mülküne değil, kalbine bakar.
Bu yönüyle Kâbe ile insan kalbi arasında dikkat çekici bir ilgi vardır.
Bu sebeple tavafta kişinin kalbi Kâbe tarafında yer alır.
Burada aynı zamanda tavafın ne kadar kalbten ve gönülden yapılması gerektiğine de bir işaret vardır.
Kâbe’nin etrafında mü’min olmanın zevki yaşanır.
Allah’a yakın olmanın tattırdığı bu zevki bir başka yerde bu kadar canlı ve bu kadar coşkulu bir şekilde yaşamak çok zordur.
Birisinin etrafında dönmek, âdeta onun etrafında pervane kesilmek, sembolik olarak yürekten bağlılığı ve onun için her şeyini feda edebileceğini gösteren bir harekettir.
Kâbe Allah’ın evi, kalbler de O’nun nazargâhıdır. Sürekli Kâbe’ye bakar, onu seyreder, onun yüceliğini temaşa eder. Allah da dâima kulun kalbini gözetir, onu dikkate alır.
(Haccı Anlamak, s.22)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

Tavafta hemen herkes kendini, annesinin elinden sımsıkı tutmuş koşan bir çocuk gibi hafif, güvenli ve şevkli hisseder.
Evet, insan, o binler ve yüzbinler içinde, uhrevî düşüncelerle coşmuş onun etrafında pervaz ederken, adetâ Allah’a doğru yürüyormuşçasına coşar ve kendinden geçer.
Vücutlarının yarısından çoğu açık, urbaları omuzlarında “remel” yapıp zıplayarak yürürken her zaman telaşlı, endişeli; fakat bir o kadar da ümitli ve çelikçavak bir yol alışın heyecanını yaşarlar.
Dünya hesabına bu salınmışlık, bu rahatlık ve romantizm mübarek evin çevresindekilere tarifi imkânsız büyülü bir derinlik, bir hayal aşılar.
Her zaman kendini Kâbe’nin çevresinde bu dönme büyüsüne kaptıran derin ruhlar, dönerken kimbilir, ne mahrem kapıların önünden geçer… ne bilinmez tokmaklara dokunur ve ne sihirli panjurlar aralar ötelere!
Öyle ki, bu eski fakat eskimemiş binanın çevresinde, her an yepyeni duygularla coşup dönerken, sinelerimizde çakan ışıklara ve ruhlarımızı uçuran sırra şaşarız.
Her adım atışımızda, sırlı bir kapı açılacakmış da, bizi içeriye çağıracaklarmış gibi bir hisle hareket eder, keyfiyetini bilemediğimiz bir zevke doğru kaydığımızı sanır ve kalbimizin heyecanla attığını hissederiz.
O esnâda bulunduğumuz yerden, Kâbe’nin gönüllerimize sinmiş olanca büyüklüğünün, derinliğinin, büyüsünün canlanıp, köpürdüğünü tepeden tırnağa her yanımızda duyar ve ürpeririz .

(Yeşeren Düşünceler, Çağ ve Nesil-6)

Tavaf esnasında mü’minler büyük kâinatın küçültülmüş bir numunesini ortaya koyarlar. Çünkü kâinatta yıldız kümeleri, gezegenler, yıldızlar hatta güneş bile kendilerine ait bir yörüngede hareket etmektedirler.
(Ailem, 24/12, 2005 sayı 159, s.44.)

Kâbe, Allah’ın ölümsüzlüğünü ve sonsuzluğunu sembolize eder. Dönen daireler ise, yaratıklarının sürekli hareket ve değişimlerini temsil eder. (Hacc Ali ŞERİATİ s.49)

Tavaf odur ki, kendi başınalığını terk edesin, kendi heva ve hevesinin etrafında pervâne olmaktan vazgeçesin.
Kâbe’yi merkezine alıp, yürümeye başlıyorsunuz. Kendi iradenizle başladığınız yolculuğun hemen başında, iradenizin hükümsüzlüğü ortaya çıkıyor. İnsan seline katıldıktan sonra, yürümek ve yürümemek arasındaki tercihiniz iptal oluyor.

(Hac Günlüğü, s.93.)

Peygamberimiz tavaf hakkında:
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Beyt-i (Kâbe-i Muazzama) kim elli defa tavaf ederse, günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu gündeki gibi olur” buyurmuşlardır.
(Kütüb-i Sitte, c.4-1167)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Allah bu ev için hergün 120 rahmet indirir. Bunun altmışı tavaf edenler, kırkı namaz kılanlar, yirmisi de ona bakanlar içindir” buyurmuşlardır.
(Heysemî, 3, 292)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

Yakup Hocam sözünü bitirince oda arkadaşım Safa bey sordu:
- Hocam tavafta nasıl dua edelim, ne okuyâlım?
Yakup Hocam cevap verdi:
- Duâ kitabından, tavaf duâlarını okuyabilirsiniz ama bu şart değil. Önemli olan ibadet şuuru ile yapılması. Tavaf tıpkı namaz gibidir. Huşû ile yapılmalıdır. Bağırarak dua etmek pek hoş olmaz. Biz daha ihlaslı ve samimi yapâlim tavafımızı ve dualarımızı, içimizden geldiği gibi.
Ayrıca Kâbe’nin örtüsüne dikkatlice bakarsanız bazı yazılar fark edeceksiniz.
Onlarla dua edin.
Kâbe örtüsünde
ilâhe illallah” “Subhânallâhi ve bi Hamdihî, Subhânellâhi'l-Azîm” “Ya Hannân, Ya Mennânyazılıdır.
Rukn-i Yemânî ile Haceru’l-Esved arasında
Rabbenâduâsını okuyabilirsiniz.
Kâbe’de varlığın sırrı, insanda kâinâtın manası, kalbde de ulûhiyetin esrarı gizli olduğuna göre, bu çizgi hakîkatı duymanın en kestirme yolu olsa gerektir.
Tavafı bir an önce bitirmek için acele etmeyin.
Kendinizle beraber, gökde meleklerinde tavaf ettiğini ve bu tavafın kabul olacağını hayal edin.
Gözlerinizi Kâbe’ye çevirin, kalbinizi yaradanın rahmetine açın, kendinizi salıverin gitsin.
Şimdi siz gez-göz-arpacık misali, hedefi tam 12’den vurun.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen MINA »

Ne güzel ANlatılmış KABE...

Allah c.c razı olsun...

Kâbe’nin çekim alanında yörüngeye girebilen bu manevî akışa kendini bırakıp ve mü’minler denizinden bir damla olabilmenin zevkine erenlerden OLmayı ümid ve arzu eden HEPimizi RabbimİZ ULAŞtırsın duasıyla inşaAllah...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

METAF

Tavafın yapıldığı yere metaf denir.
Tavaf yapacak kişi Kâbe’yi sol tarafına alıp Haceru’l-Esved’den başlayarak yedi defa dolanır.
Haceru’l-Esved’e her gelişinde “Bismillâhi Allah’ü Ekber” diyerek selâmlar.
Hz. İbrahim’den sonraki peygamberler ve ümmetleri de Mekke’ye gelip Hacc etmişlerdir.
Ümmetleri helâk olan peygamberler, mekke’ye gelirler, ömürlerinin sonuna kadar, orada, Allah’a ibadet ve tâatla meşgul olurlardı.
Hacca gelip vefat eden peygamberlerden doksan dokuzunun, Makam-ı İbrahim ile Zemzem arasındaki yerde gömülü bulunduğu rivâyet edili
r.
(Dini ve Ahlâki Sohbetler s.169.)
Hasan-ı Basrî den rivâyet edildiğine göre:
“Kâbe’nin etrafından üçyüz peygamberin kabri vardır. Bunların yetmiş tanesi Haceru’l Esved ile Rukni Yemâni arasındadır. Kavimleri helak olan peygamberlerden Hz. Nuh, Hz. Hûd, Hz. Salih ve Hz. Şuayb’ın kabirleri Zemzem ile Hicr arasındadır.”
(Hac ve Sırları s.128)
Yakup Hocam, Tavaf esnasında namazda olduğumuz gibi ibadet şuuruyla tavaf etmemizi, her türlü laubalilikten uzak durmamızı tavsiye etti ve metaf bize başka hadiseleri de hatırlatıyor diyerek sözüne devam etti.
“Nübüvvetin ilk yıllarıydı.
Peygamber Efendimiz, bir gün tek başına Kâbe’de namaz kılıyordu. Müşriklerin ileri gelenlerinden bir grup Kâbe’nin yanında oturuyorlardı. Efendimiz secdeye varınca secdesini biraz uzatmıştı.
Ebû Cehil:

“Hanginiz filan oğullarının yeni boğazlanan develerinin yanına gider de, işkembesini getirip Muhammed’in üzerine boşaltır” dedi.
En azgınlarından biri gitti.
Pislik dolu işkembeyi getirip secdede bulunan Efendimizin iki küreği üzerine bıraktı.
Müşrikler yaptıkları işten gülüşmeye başladılar.
Öyle gülüyorlardı ki, düşmemek için birbirlerine yaslanıyorlardı.
Efendimiz omuzlarındaki ağırlıktan kalkamıyordu, bunalmıştı.
Kureyşin gülüşmelerini duyan ve henüz küçük olan Hz. Fatıma koşup geldi.
İşkembeyi babacığının omuzlarından attı.
Ciğerpâresinin gözlerinden yaşlar boşalırken Efendimiz:

“Ağlama yavrucuğum, Allah babanı zayî etmeyecek.” diyordu.
(Hayatüs Sahabe c.1, s.240)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »


ZEMZEM

Zemzem, daha öncede zikredildiği gibi, Allahu Teâla’nın Hz. Hâcer ve Hz. İsmail’e ihsan ettiği sudur.
İsmail aleyhisselâm dan sonra Beytullah hizmetleri onun nesline kaldı. Zamanla bu hizmetler Cürhümilere geçti.
Bunlar gelen hacıların mallarını gasb ediyor, parasız ziyaretçilere zemzemden bir yudum su bile içirmiyorlardı.
Zemzem kuyusunun suyu bu sırada çekilmişti.
Diğer kabileler bu azgınlara karşı savaş açtılar.
Cürhümilerin reisi Mekke’yi terk edeceği gece Beytullah’ta bulunan altından yapılmış iki geyik heykelini ve diğer kıymetli hediyeleri, suyu çekilmiş olan Zemzem kuyusuna atmış, kuyuyu toprakla doldurup üzerini kapatmış, kuyunun yerini belirsiz hale getirmişti.
(Tecrid-i Sarih Tercemesi c.6, s.24)

Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalip bir gün Kâbe’nin yanında uyuyordu.
Bir rüya gördü, rüyasında bir kişi kendisine: “Ey Abdülmuttalib! Kalk, Tayyibe’yi kaz!” dedi, kayboldu.
Ertesi gün: “Kalk, Berre’yi kaz!” dedi.
Üçüncü günde aynı kişi: “Kalk, Mednûne’yi kaz!” emrini verdi.
Rüyanın arkası kesilmiyordu.
Dördüncü gün ise, yine o kişi: “Ey Abdülmuttalib! Kalk, zemzem kuyusunu kaz!” deyince,
Abdülmuttalib: “Zemzem nedir? Kuyu nerededir?” diye sordu.
O zât da: “Zemzem bir sudur ki, hiç eksilmez ve dibine erişilmez. Dünyanın dört bucağından gelen hacılara kifâyet eder.
Cebrâilin aleyhisselâm kanadıyla vurduğu yerden çıkmıştır.
Allahü Teâla’nın İsmâil Aleyhisselâm için yarattığı sudur.
Susuzları kandırır. Açları doyurur. Hastalara şifa olur.
Yerini bildireyim. Kurban kestikleri zaman artıklarını bir yere dökerler.
Sen orada iken kırmızı gagalı bir karga gelir, gagasıyla yeri eşer.
Karganın eştiği yerde bir de karınca yuvası görürsün.
İşte orası Zemzem’in yeridir.”
Abdulmuttalib, sabahleyin yanına oğlu Hâris’i alarak Kâbe’ye gitti ve heyecanla beklemeye başladı.
Bir ara rüyada söylenildiği şekilde kırmızı gagalı karga gelip oradaki çukura kondu ve gagası ile yere vurmaya başladı.
Altından karınca yuvası çıktı.
Abdulmuttalib ile oğlu Hâris, derhal orayı kazmaya başladılar.
Bir müddet kazdıktan sonra kuyunun ağzı göründü.
Abdûlmuttalib bunu görünce: “Allahû ekber, Allahû ekber!” diyerek tekbir getirmeye başladı.
Başından beri kuyunun kazılmasını dikkatle takip eden Kureyşliler ona dönerek: “Ey Abdulmuttalib!, Bu babamız İsmail’in kuyusudur. Onda bizim de hakkımızı vardır. Bizi bu işe ortak etmelisin!” dediler.
Abdulmuttalib karşı çıktı: “Hayır! Bu iş, sadece bana ihsan edilmiş bir vazifedir” diye cevap verdi.
Kureyşliler: “Sen yalnızsın, tek oğlundan başka kimsen de yok. Bu şekilde bize karşı koyman mümkün değil” dediler.
Abdulmuttalib’in içi burkuldu.
Çünkü kendisini kimsesizlikle ayıplıyorlardı.: “Ya Rabbi: bana on çocuk ihsân eyle, Eğer bu duâmı kabul buyurursan, içlerinden birini Kâbe’de kurban edeceğim” diye yalvardı.
Abdülmuttalib’in Zemzem kuyusunu kazdıktan sonra şânı ve şöhreti daha çok arttı.
Aradan yıllar geçti.
Cenâb-ı Hak, gönlünün derinliklerden koparak yaptığı duâyı kabul edip Abdülmuttalib’e Hâris’den başka on oğul ve altı kız çocuğu ihsân etti.
Abdülmuttalib çocukları arasında en çok Abdullah’ı severdi.
Abdülmuttalib’e bir gün rüyasında: “Ey Abdülmuttalib! Adağını yerine getir!” denildi.
Sabahleyin Abdülmuttalib bir koç kurban etti.
Sonra rüyâsında: “Ondan daha büyüğünü kurban et!” emri verildi.
Sabahleyin bir sığır kurban ettiği hâlde tekrar, rüyâsında: “Ondan daha büyüğünü kurban et!” emri üzerine: “Ondan daha büyüğü nedir?” diye soruldu.
O zaman; “Oğullarından birini kurban etmeyi adamıştın. Adağını yerine getir!” denildi.
Ertesi günü Abdülmuttalib çocuklarını toplayarak, seneler önce yaptığı duâyı söyledi.
Sonra oğullarına, içlerinden birini kurban etmesi lâzım geldiğini bildirdi.
Evlâdlarından hiçbir muhâlefet görmedi.
Üstelik onlar: “Ey babamız! Adağını yerine getir! istediğini yapmakta serbestsin!” diye rıza gösterdiler.
Abdülmuttalib, kur’a çekerek kurban olacak oğlunu tesbit etti.
Kur’a en çok sevdiği oğlu, alnında Muhammed aleyhisselâmın nûrunu taşıyan Abdullah’a çıkmıştı.
Allahü Teâlâya verdiği sözü yerine getirmeliydi.
Bir eline bıçağı, bir eline ciğerpâresi Abdullah’ı alarak, Rabbine verdiği sözü yerine getirmek için Kâbe’ye vardı.,
Abdullah’ın dayısı: “Ey Abdülmuttalib! Dur! Biz senin bu oğlunu boğazlamana asla razı değiliz. Eğer böyle bir iş yaparsan, bundan sonra Kureyş arasında âdet olur. Herkes oğlunu kurban için nezredip keser. Böyle şeye ön ayak olma! Sen, Rabbini başka bir şekilde râzı eyle!” dedi.
Sonra: “Bir kâhine sor da sana yol göstersin” diye teklifde bulundu.
Abdülmuttalib, bu söz üzerine, Hayber’de bulunan Arrâfe adındaki kâhine gitti ve durumu anlattı.
Kâhin: “Sizde bir insanın diyeti ne kadardır?” diye sordu.
“On devedir” diye cevap alınca:
“On deve ve oğlunuz arasında kur’a çekiniz. Kur’a oğlunuza çıkarsa, on deve daha artırarak yeniden kur’a çekiniz. Kur’a develere çıkıncaya kadar böyle artırarak devâm ediniz.” dedi.
Abdülmuttalib, hemen Mekke’ye döndü ve kâhinin dediği gibi yaptı.
On deve artırarak defalarca kur’a çekti. Hep Abdullah’a çıktı.
Ancak deve sayısı yüze çıkınca, kur’a develere isâbet etti.
İhtiyat olsun diye iki defa daha çekti.
Her iki kur’a da develer çıktı.
Abdülmuttalib: yüz deveyi “Allahü ekber! Allahü ekber!” diyerek tekbirlerle kurban etti. Hepsini fakirlere dağıttı.
Peygamber Efendimiz nesebi Hz. İsmail’e dayandığı için,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Ben, iki kurbanlığın oğluyum” buyurmuşlardır.

(Peygamberimizin Hayatı, c.1, s.23-31.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben iki kurbanlığın oğluyum"
(Hakim, el-Müstedrek, II, 604, 609; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafa, 1/199 (Hadis No.606), Beyrut 1351 )
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »


Zemzem suyu yeryüzündeki suların en kıymetlisidir.
Zemzem Cennet sularından efdaldir.
Miraç gecesi Cebrail aleyhisselâm Kâbe’nin, Hatîm denilen yerinde uyumakta olan peygamberimizin yanına geldi.
Efendimizin göğsünü yardı.
Kalbini çıkarıp onu Zemzem’le yıkadı.
Şâyet Zemzem’den daha fazîletli su olsaydı; Cebrail aleyhisselâm Peygamberimizin kalbini onunla yıkardı.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hediye vermek istediği kişiye zemzem ikram ederdi.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem içmek ve ikram etmek için Medine’ye zemzem götürürlerdi.
Hatta bu hususta acele ederlerdi.
Hz. Aişe radiyallahu anha diyor ki: “Rasulullâh sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’den Medine’ye gelirken beraberinde zemzem suyu da taşıyıp Medine’de ashabına hediye ederdi. Mekke’den gelenlerden de hediye olarak zemzem isterdi.”
Binaenaleyh böyle yapmak sünnet olmuştur.

Resim---Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Süheyl İbnu Amr’a bir mektup yazarak: “Bu mektubum sana geceleyin gelirse sabahı bekleme, gündüz gelirse akşamı bekleme, bana derhal zemzem suyu gönder.” diyerek zemzem istedi.
(Kütüb-i Sitte, c.5, s.104)

Resim---“Rasulullah aleyhisselâm Hudeybiye antlaşması sırasında bir kureyşliye, Hudeybiyeye zemzem suyu getirmesini söyledi. Adam getirdi. Rasulullah aleyhisselâm onu Medine’ye götürdü”
(Kütüb-i Sitte, Had. No. 1569)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Zemzem hakkında;
“Münafıklarla bizim aramızdaki fark, onların zemzemi kana kana içmemeleridir.”
buyurmuşlardır.
(Kütüb-i Sitte, Had. No. 6909)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Zemzem suyu ne maksatla içilirse, o maksatla faydalıdır.” buyurmuşlardır.
(Kütüb-i Sitte, Had. No. 6910)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Yeryüzündeki suların en hayırlısı zemzemdir. Onda açlara gıda, hastalara da şifa vardır.” buyurmuşlardır.
(Et-Tergib Vet-Terhib, c.2. s.209.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Allah, İsmail’in annesi Hâcer’e rahmet etsin. O, zemzemi kendi haline bıraksaydı da suyu avuçlamasaydı, muhakkak zemzem akar ve bir ırmak olurdu” buyurmuşlardır.
(Müsned, Ahmed bin HANBEL c.1, s.25.)

Resim---Rasulullah Zemzem’i ayakta içmiştir.”( Tecrid-i Sarih Tercemesi Had. No: 806)

Zemzem ile karnını kaburga kemiklerine hatta boğazına kadar içerek doldurmak nifaktan kurtulmağa işarettir.

Zemzem duası:Allahümme innî es’elüke ilmen nâfian ve rızkan vâsian ve şifâen min küllî dâin ve sakam. Birahmetike yâ erhamerrâhimîn!...”
“Allahım! Senden faydalı ilim, bol rızık ve her türlü dert için şifa istiyorum!”

Kim Beytullah’ı yedi defa tavaf eder.
Makam-ı İbrahim’in arkasında namaz kılar ve zemzem suyu içerse, ne kadar olursa olsun Allah o kişinin bütün günahlarını bağışlar.
(Hac Günlüğü s.90)

Zemzem suyu, kuyuya; Haceru’l- Esved, Safa tepesi, Ebû Kubeys Dağı cihetlerinden olmak üzere üç yönden gelir.
İbn-i Ömer döneminde vefat eden birisi Zemzem kuyusuna düşmüştür. Ölen kişi kuyudan çıkartılıp kuyunun tamamen temizlenmesi için suyu boşaltıldı.
Temizlik işi bitirilince İbn-i Ömer kuyuda çalışan işçiden su ister ve:
-“Haceru’l Esved tarafından gelen gözeden doldur. O Cennetten gelmektedir.” demiştir.
Hz. Hâcer ve İsmail aleyhisselâm’dan beri gece gündüz çıkarılıp kullanıldığı ve her yıl milyonlarca hacının ve umrecinin hem içtiği hem de hediye olarak memleketlerine götürdükleri halde hiç azalmaması, renk ve tadının değişmemesi, her sene Berat kandilinde akşamla yatsı arası coşması zemzemin ayrı bir özelliğidir.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

KÂBE ve Âl-i İBRAHİM aleyhisselâm

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem DİLİnden,
HaCERR Anamız aleyhasselâm Hikâyesi…

Resim---İbn Abbas'tan radiyallahu anhu şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“İbrahim aleyhisselam, İsmail'in annesi Hacer ve emzirmekte olduğu oğlu ismail ile birlikte Mekke'ye geldi.
Hacer ile İsmail'i Beyt-i Şerifin yanıda yüksek bir yerde ve Zemzem Kuyusunun üstünde büyük bir ağacın yanına bıraktı.
Mekke'de o dönemde hiçbir kimse olmadığı gibi, içecek su da yoktu.
İbrahim aleyhisselam Hacer ile oğlunu burada bıraktı.
Yanlarına hurma dolu bir torba ve içi su dolu bir kırba bıraktı.
Sonra Hazreti îbrahim Şam'a gitmek üzere oradan döndü.
İsmail'in annesi Hacer de İbrahim'i aleyhisselam ardı sıra takip etti ve: "Ey îbrahim, bizi ünsi-yet edecek kimse olmayan bu vâdide bırakıp nereye gidiyorsun?" diyerek üç defa tekrar etti.
Hz. İbrahim ona iltifat etmeyince, Hacer ona: "Bunu sana Allah mı emretti?" dedi.
İbrahim: "Evet" dedi.
Hacer: "O zaman Allah bizi zayi etmez, korur" dedi. Sonra döndü.
İbrahim aleyhisselam, Mekke'nin üst tarafında ve Hacer ile İsmail'in gözlerin-den uzak olduğu "Seniyye" denilen yere varıncaya kadar ayrıldı. Yüzünü Beyt-i Şerife döndü.
Sonra ellerini kaldınrak, şu duaları okudu:
"Ey Rabb'-imiz, ben soyumdan bir kısımmın hürmeti vacib olan mukaddes evinin yanına, ekin bitmez bir vâdiye yerleştirdim. Rabb 'imiz insanların gönüllerini onlara meylettir. Şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır."
(İbrahim, 37)

رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
Resim---Rabbenâ innî eskentu min zurriyyetî bi vâdin gayri zî zer’ın inde beytilkel muharremi rabbenâ li yukîmus salâte fec’al ef’ideten minen nâsi tehvî ileyhim verzukhum mines semerâti leallehum yeşkurûn(yeşkurûne) : Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.”
(İbrâhîm 14/37)

İsmail'in annesi, İsmail'i emzirmeye ve kırbadaki sudan İçirmeye başladı.
Nihayet kırbadaki su tükendi. Hem Hacer ve hem de ismail susadı.
Hacer çocuğun susuzluktan toprakta yuvarlandığım görünce, yavrunun bu acıklı durumuna üzülerek, onun yanından kalkıp, o yörede Kâbe'ye en yakın dağ olan Safa Tepesini buldu ve bunun üzerine çıktı.
Sonra vâdiye karşı durup baktı, bir kimse görebilir miyim diye.
Ancak kimseyi göremedi.
Bu sefer Safa Tepesinden indi.
Vâdiye gelince ayağım çelmelemesin diye elbisesinin eteğini topladı.
Sonra çok zor bîr işle karşılaşan bir insan tavrıyla koştu.
Sonunda vâdiyi geçip Merve'ye geldi.
Orada da biraz durdu ve birisim görebilir miyim diye baktı. Fakat kimseyi göremedi.
Hacer bu şekilde Safa ile Merve arasında yedi defa gidip geldi.

Resim---İbn Abbas diyor ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "İşte bunun için müslümanlar Safa ile Merve arasında sa'y ederler.”
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen kulihvani »

HaYYale’s- SELAH HaYYa!
HaYYale’l- FELAH HaYYa!
İÇ ÇÖLÜMde ÇIĞlığıN HaYY
SıRR-ı SıFıRıM!.. SüMeYYâ!.
GARiB ANAM!. KARiB ANAM!.
ALeYHa’s- SELÂM!. ALeYHa’s- SELÂM!..


Resim

ResimZEVK 4491

“RASÛL-ü- ALLAH” ı Resim SEV-İNCE!.. “KIZgıN KUM” lara SERR-dileR!
DöRT KOL-BACAK-ta, DöRT DeVe!.. cAN-lı ÇHaR-MIH-a GERR-dileR!!
BâBü’s- SüMeYYâ YüReĞiM!.. Resim SEV-eN SEV-ileNe Resim AÇıK!!!
ÇIĞlığı ÇAĞlar İÇ-iM-de!.. Resim İLK cAN-ı KURB-ÂN VERR-dileR!!!!....


26.05.11 01:24
ayazağa-istanbul

Dördüncü Yüz Sürüşümdü Beytullah Kapısına..
Ramazandı Oruçtuk.. Çok sıcaktı..
Tavafları öğle namazı öncesi yapıp serince diye üst kata çıkardım Kur'ân OKUmaya..
Hicr-i Hacer-İsmâil karşısına gelen kısımdı..
Çıkmak için kapıya yöneldim gayr-i ihtiyâri gözüm kapıdaki solgun Arapça Yazıya çakılı kaldı.
BâBü’s- SüMeYYâ” yazmaktaydı..
Gözlarimden bir ANda İÇimdeki Volkan Lavı fışkırdı:
“Es SeLâm OLsun sana Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!
BeYTuLLaHın BU Kapısına Âmine Annemizin İsmini değil de,
İLK Şehid Kanımız-Canımız SüMeYYâ ANAmızın İSMini verdin ki sen VEFÂsın-Vefâlısın!”
Ağlayarak yürüdükçe MuhaMMedî ; SaDaKaT, SaMîMiYYet, SaBıR ve SeLâMeTi DÜŞÜNdüm!

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ÇİLE ÇÖLÜne DALdım!
Tam 4 yıl panayır Panayır: “Ben Rasûlullah’ım!” dedikçe yağmur gibi YAĞan taşlara her şeyiyle siper olan Haticetü’l- KüBRâ ANAmız aleyhasselâmı YAŞAdım!
Tekrar DUYmak istedim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in DOST DİLİnden KİMlerdiler:::

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hatice, ümmetinin kadınlarının hepsinden üstündür, tıpkı Meryem’in cihan kadınlarına üstün olduğu gibi” (Ammâr İbni Yasir’den; Bezzâr)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “(Âhiretin) en hayırlı kadını Meryem Bintu İmrân’dır. (Dünyanın) en hayırlı kadını Hatice Bintu Huveylid’dir.” Râvi bunu söylerken, eliyle semâya ve arza işaret etti.
(Ali kerremullahi veche’den; Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr 20, Enbiya 45; Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 69, (2430); Tirmizî, Menâkıb, (3887)

Elbette Er Rahîm’in; Rahmetenli’l-Âlemin Mazhaında, Rahîmiyyet SıRRı ve Tecellîsini, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in pâk Sînesinde;
BİLip, BULup, OLup da YAŞAmalıydım ANlayaBİLmek İÇin ki neden İslâm Dininin İLK ŞÂHİDi HARAM-KADINdı?.
Ve neden İLK ŞÂHİD-ŞEHİD KANI Sümeyyâ ANAmızın Kan DAMLAsıydı????

Zavallı NEFİSimin Dar ve Kısır Hevâ Heves DÖNgüsünden kurtulaBİLseydim,
Haticetü’l- Kübrâ ANAmızın Hakikat-ı MuhaMMedîyye Sırrına Erebilirdim belki de!..
Hakikat-ı Muhammedîyeyi anlamadan Ben nasıl Rahîmiyyet Tecellîsi olan bu Âlemde ŞÂHİDULLAH OLaBİLecektim?.

Ey Nefsim!
“Allah ve Rasûlune Teslim olunuz, İman ediniz, Tabi olunuz , İtaat ediniz âyetleri nereye gitti?
Yok mu? Ne zaman göreceksin! OKU-yaCAKsın?!”
Şunu demek istiyorum Nefsime Sen Ne zamAN;
Allahu Zu’l Celal için,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem için,
Kur’ân-ı Kerim için,
Ehl-i Beyt aleyhumusselâm için,
Ve Kendin- Nefsim için bir ŞEYer YAPmak İSTEyeCEKsin?!

Zavallı Nefsim Sen Ne zamAN;
Kur'ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Buyrukları içinde kalarak ve,
Resûl-i EKREM Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Pâk Yürek KEVSERİNDE BİZ BİR-İZ DAMLA-ları OLarak HaKK DOSTlarıyla BULuşup;
Teknik ve Tasavvuf olarak, Aklen ve Naklen AN-lamaya ÇALIŞaCAKsın?!.

Zavallı Nefsim Sen Ne zamAN;
MuhaMMedî Gayretkeşlikle,
MuhaMMedî Merhametle,
MuhaMMedî Muhabbetle,
MuhaMMedî Hakikatle
MuhaMMedî Hasbî-Habibî HİZMETÇİLERden OLa CAKsın?!.

Ve Bu Hizmetleri de kendi hesabına değil de,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve Kur’ân-ı Kerim Adına, Hesabına ve Şerefine,
ALLAH celle celâluhu Rızasına YAP-a CAKsın?!.
Hemen YaPmalısın!
Yoksa Senin gibi milyarlarca insanlar gelip geçmiştir bu Çile Çöplüğünden ve Akıl Taslarına toprak dolmuştur Hüsranla!
Sen de gelir geçersin, arkanda bir kuru gürültün kalır, başka bir şeyin kalmaz!.

Ve Sen Zavallı Nefsim Unutma ki;
Elleri ve AYAKları 4 DEVEye BAĞlanmış ÇİLE ÇARMIHına GERilmiş:
MuhaMMed İÇin Son Sözün nedir?” diye soran müşriklere:
Eşhedu en lâ İlâhe İllâ ALLAH! Ve eşhedu enne MuhaMMede’r- Resûlullah!” ÇIĞlığıyla cevab veren SÜMEYYE aleyhasselâm ANAMız da GELip GEÇti bu ÇİLE ÇÖLÜNden!
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in 4 YIL İLK-TEK-KADIN ŞÂHİDi-cAN YOLdaşı-RUH ÖRTüsü-Gönül SÜSü – Ebedî SEVgilisi Haticetü’l- Kübrâ ANAmız da GELip GEÇti bu ÇİLE ÇÖLÜNden!

Ey NEFSim!
“Erkek kılığında GEZ-Erken, KeReM Kıyafetli ANAlarımıza BAKıp da;
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in pâk Yüreğinde,
RABBu’l-Âleminin SÖZünü, Rahmetenli’l-ÂLeMin SESinden, Senin Enfüsünde-Özünde DUY-up:
İyyâke na’buduTESLİMİYYETinle,
Ve iyyâke nestaînİstikâMeT-ine UY-acaksın?!.

ALLAH celle celâluhu’nun MÂLİKİYYET MÜLKünde yiyip, içip, tepinip de,
RAHÎMİYYET SıRRInda Hayy Tezgâhını, Haramı-Kadını GÖRemeyeceksin?!
RAHMÂNİYYET SıRRında HAYY ve AKIL TEVHİD TOHUMunu, Hürmeti-ERkeği BİLemeyeceksin?!.
Ve ne zaman Sen, EL FÂTİH ALLAH celle celâluhu’muzdan,
FETHULLAH DUA Edip, Fırka-yı NÂCİyye NASRULLAHı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem FETHine Mazhar OLup da;
EL FÂTİHA’mızı SÛRETen ve SÎRETen Kur'ân-ı Kerim “İKRÂ!” sını İLİKlerinden DUYUp-UYaCAKsın?!
Ne zaman Sen, BEYTuLLaH-Mescidü’l- HARAM ve Üstünde üst üste el ÂN OL-AN, 7 SEMÂdaki 7 MESCÛD-den, Beytü’l-Ma’murdan, Beytü’l- İZZE ve son Uçta Beytü’l- AKDESten,
ALLAH celle celâluhu SÖZünü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESiyle Mefatihu’l- KALB edip ÖZÜnü AÇacaksın?!!!

ASLın, FASLın, NESLin, HASLın Nerde NEFSiMM?!

SıRR-ı ASR-ı Saadet-i ASL-ı FASL-ı SüMeYYâ’nın cAN ÇIĞlığını DUYdun mu ÇİLE ÇÖLÜnde?!..

MüEDDEB Resim MuhaMMed Resim MuhaBBet Resim MüeBBed!..

MüEDDEB: Te'dib edilmiş. Edeblendirilmiş. Terbiye edilen. Edebli.
MüeBBed: Ebedî. Dâimî. Sonsuz. Ömrün sonuna kadar.

BâB-ı BEYTuLLAH-a NAKŞ-ı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem VUR-DUR-AN,
ÇİLE ÇÖLÜnde; CÂNlar Cenginde, AL-KAN Renginde ÇARMIH KUR-DUR-AN,
İÇ-İçe ÇAĞ-larca; CİĞERden, AYNı YERden ÇİLE ÇIĞLIĞI DUY-URAN ASÎL ANAmız SüMeYYâ radıyallahu anhâ KiMdi???...

Hazret-i Sümeyye binti Habbat radıyallahu anhâ, İslâm’da ilk şehid olan hanım sahâbî ANNEmizdir...
Ammar İbni Yâsir radıyallahu anhu’ın annesidir.
Sümeyye binti Habbat, Mahzumoğullarından Ebû Huzeyfe İbni Muğıre’nin câriyesi idi.
Ebû Huzeyfe onu, Yemen’den Mekke’ye gelen ve Ebû Huzeyfe’ye sığınarak yanında çalışan Yâsir ile evlendirdi.
Bu evlilikten büyük sahâbî Ammar İbni Yâsir radıyallahu anhu ve kardeşi Abdullah dünyaya geldi.

İslâm’in ilk günlerinde AİLEce İslâm’la şereflendiler.
Ammar radiyallahu anhu Dârü’l-Erkam’da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna gitti.
Kur’ân-ı Kerim’in yüce hakikatlerini dinledi ve hemence İslam Dinini kabul etti.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Tekvir Suresi’nin ilk gelen 15 Ayetini okudu ve: “Yâ Ammar bunları anne ve babana mutlaka oku” emrini verdi
Annesi ve Babası da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i DUYdular-Uydular ve derhal İslama ŞEVKle girdiler.
Bu sırada yeryüzünde Müslümanların sayısı bir elin parmağı kadardı.
Rivayete göre ilk Müslüman olan yedi kişiden biri de Hz. Ammar’dır.
(İ. Ahmed, Müsned, 1: 404; Tabakât, 3: 227; Üsdü’l-Gâbe, 4: 44.)

Başta Mahzumoğulları olmak üzere Kureyş müşriklerinin en ağır işkencelerine uğradılar.
Güneşin en sıcak olduğu öğle vakitlerinde, kızgın kumlar üzerinde câniler tarafından develere bağlatılarak sürüklendiler.
Kor parçası alev alev yanan kayalarla vücutlarını dağladılar.
Karı-koca birlikte şehid edildiler.
Yâsir radıyallahu anhu ile Sümeyye ana İslâm’ın ilk şehidleri olarak tarihin şeref sayfalarına geçtiler.

Resim--- Osman radiyallahu anhu diyor ki: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile elele tutuşarak Betha'da (Mekke'nin kuru bir vadisidir) dolaşıyorduk. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendilerine İşkence yapılan Ammar, Babası Yasir ve Annesi Sümeyye'nin yanına uğradı. Ammar'ın Babası Yâsir radıyallahu anhu büyük bir teslimiyet içerisinde şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasulü, dünya işte böyle!"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şu cevabı verdi: "Sabret" sonra şöyle buyurdu: "Allah'ım. Sen Yasir ailesini ba¬ğışla. Ya Rab Sen bu dileğimi yerine getirdin (veya getir)."

(Müsned, İmam Ahmed, c. I , sh. 62; İbn Sa'd, c. III, sh. 177; Hayatu's-Sahabe, c. I, sh. 286; el-İsabe, c. VIII. sh. 114; Kenzu'l-Ummal, c. V, sh. 246; Heysemî, "Bu hadisin ravilerinin sağlam olduğunu söylemiş, ancak senette kopukluk bulun¬duğunu beyan etmiştir." Bkz. Mecmau'z-Zevaid, c. VII, sh. 227)

Resim--- Diğer bir rivayette Osman radiyallahu anhu diyor ki:
"Resulullah'ın (sav) Ammar'ın babası, annesi ve kendisine şöyle dediğini işittim: "Ey Yasir ailesi sabredin. Buluşacağınız yer cennettir!.” (El-Müstedrek, Hakim, c. III, sh. 383, 389; Umdetu'l-Kâri, c. XVI, sh, 179; Mec¬mau'z-Zevaid, c. IX, sh. 293; Heysenıi bu hadisi Taberani'nin de güvenilir kişiler¬den rivayet ettiğini söylemektedir.)
Bu hadisi Taberanî de, Câbir radiyallahu anhu’dan riyaet etmiştir.
(Mecmeu'z-Zevaid, c, IX, sh. 293).


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ailece işkence yapılan yere giderek: “Sabredin ey Yâsir âilesi! Sabredin ey Yâsir âilesi! Sizi cennetle müjdelerim!.” Buyurarak acılarını paylaştı ve müjdeledi.
(Ahmed Bin Hanbel, Müsned)

Yâsir radiyallahu anhu çok yaşlıydı.
Yapılan ezâ ve cefâlar tez çökertti, dayanamadı ve ruhunu HaKK’a teslim etti ŞEHİD OLdu.
ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem TEVHİD YOLUnda, İman Mücâdelesinde İLK ERKEK ŞEHİD OLma ŞEREFine ERişti.

Ebû Cehil’in amcası Ebû Huzeyfe, Yâsir’in şehâdetinden sonra bütün hıncıyla Sümeyye ve genç oğlu Ammar’a yüklendi.
Zalimliği kudurunca Amcası Ebû Cehil’e: “Sümeyyenin işini sana bırakıyorum.” dedi.
Ebû Cehil, çeşitli işkenceye çektirdiği bu yaşlı, zayıf ve kimsesiz ANAmıza alçakça: "Sen güzelliğine âşık olduğun için, Muhammed'e îmân ettin! Hadi bakalım şimdi de mi vazgeçmeyeceksin?” dediğinde:
Sümeyye ANAmızın: ”Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r- Rasûlullah. Allah belânı versin, Hâin Alçak!”
ACI HaYY-kırış ÇIĞlığı hâlâ ÇIN-lamakta MEKKE DAĞlarında…

Mücahid diyor ki: "İslâm'ın İLK ŞEHİDİ, Ammar'ın Annesi SÜMEYYE'dir. Onu, edeb yerine mızrak sokarak Ebu Cehil şehid etmişti.” (Kenzu'l-Ummal Ebi Şeybeden naklen rivayet etmektedir. Bkz. Müsned, İmam Ahmed, kenarında Kenzu'l-Ummal c. V, sh. 278.)

Müşrikler, Ammar radiyallahu anhu’ya demir bir gömlek giydirilip güneşin dayanılmaz sıcağında kızgın kumlar üzerinde demir gömlek içinde işkence ediliyorlardı.
Hızını alamayan zalimler, Ammar radiyallahu anhu’yu bir de ateşle dağlamaktaydılar.
Halini bilen ve görmeye giden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mübârek elleriyle Ammar'ın terini silip- başını okşayarak ATEŞe:
"Ey ateş! İbrahim aleyhisselâm için nasıl ki soğuyup esenlik oldunsa, Ammar için de öyle soğuyup esenlik ol! Ammar! Seni azgın bir güruh öldürecektir.”
(İbn Sad, c. III, sh. 177; Kenzu'l-Ummal, c. V, sh. 245; Hayatu's-Sahabe, c. I, sh. 287.)

Sonra da Ammar radiyallahu anhu'ya:"Ey Ammâr! Sen (bu işkencelerden dolayı) ölmeyecek, uzun bir müddet yaşayacaksın. Senin ölümün azgın bir topluluğun eliyle olacaktır." Buyurdu.
(İbni Sa'd, Tabakât: 3/248)

Ammar radiyallahu anhu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin duası hürmetine muammer olup uzun bir ömür yaşamıştır.
Hz. Ammar radiyallahu anhu daha sonra Hicrî 37 senesinde Sıffîn Harbi’nde şehid edilmiştir.
İmam Ali kerremullahi veche, onu Muâviye'nin taraftarlarının bâği-azgın olduklarına hüccet-delil göstermiştir.

Ammar radiyallahu anhu, sonradan İslamın kurallarından da olan;
Azamet-kesinlik yerine, Ruhsat- İzin, müsaade, kolaylık yolunu kullanarak müşriklerin dediklerini tasdik eder görünerek işkenceden kurtuldu.
Ammar radiyallahu anhu üzgünce ve doğruca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna vardı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Kurtulduğun yüzünden belli" buyurunca, Ammar radiyallahu anhu: "Hayır, vallahi kurtulmadım!"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Niçin?" diye sorunca,
Ammar radiyallahu anhu: "Ben, Senden vazgeçirildim. Lât ve Uzzâ'nın da senin dininden hayırlı olduğunu bana söylettirdiler!" karşılığını verdi.
Ammar radiyallahu anhu çok üzgün ve şaşkındı.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Müşriklerin dediklerini söylerken, kalbini nasıl buldun?" diye sordu.
Ammar radiyallahu anhu: "Kalbimi îmân ferahlığı ve rahatlığında, dinime bağlılığımı da, demirden daha sağlam buldum." dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Ey Ammar! Sana vebâl yok! Eğer, onlar seni yine yakalar, bunu sana tekrarlatmak isterlerse, sen de söylediklerini tekrarlayıp kurtul!" buyurdu.
(İbni Sa'd, Tabakât: 3/249)

Bu Aziz Sahabi Ammar radiyallahu anh için;

Hani bin Hani diyor ki: "Ammar bin Yasir radiyallahu anhu , Ali kerremullahi veche'nin yanına geldi. Ali kerremullahi veche ona şöyle dedi: "Merhaba ey güzel, temiz olan ve arındırılıp güzelleştirilen. Resulullah'ın senin hakkında şöyle buyurduğunu İşittim: "Ammar, iliklerine kadar iman ile doludur.
(Nesaî, Kitabu'l-İman, bab: 17; İbn Mace, Kitabu'l-Mukaddime, bab: 11, hn. 147; el-Müstedrek, Hakim, c. III, sh. 392.)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennet üç kişiye müştaktır-hasretini çeker; Aliyyül-Murtâza, Ammâr bin Yâser ve Selmân-ı Fârisî.” buyurmuştur.
(İbni Sa'd, Tabakât, 4/85 )

Ammar radiyallahu anhu, tüm ailesiyle birlikte müslüman olmuş,
Müşrikler tarafından çeşitli işkenceler gördükten sonra Habeşistan'a hicret etmiştir.
Bedir savaşında başarılı bir imtihan vermiş,
Yemame Gününde çarpışma neticesinde kulağı kesilmiştir.
Ammâr bin Yâser radiyallahu anhu, 90 yaşının üzerinde iken Sıffin Savaşında şehid edilmiştir…
ALLAH celle celâluhu cümlesine rahmetler yağdırsın Bizleri de şefaatlarına nâil eylesin!..
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen MINA »

SABIR, EY YASİR AİLESİ

Allah resulu Aleyküm Selam. işkence yapılan yere geldi.Gözü yaşlı kalbi mahzundu üzgündü.Çünkü onları korumaya himaye etmeye gücü yetmiyordu.Onları hak ve hakikat üzere sabit kılması ve bu musibeti kaldırması için Allaha dua ediyordu.Onlara doğru ilerledi.

Ne garip hz.Sümeyye hz.yasir ve hz.ammar iki cihan efendiisni sanki bütün acılarını unutuverdiler.Allah Resulunun mübarek çehresinin ışıltısıyla ferahlıyor,o'nun nazarından destek alıyorlardı.Ve o'nun sözleri o kutlu müjde: SABIR EY YASİR AİLESİ! HİÇ ŞÜPHESİZ, MEKANINIZ CENNETTİR.

Bu müjde için nelere katlanılmaz, hangi can feda edilmezdi? Hz.Sümeyyenin ve ailesinin tüm kalbi tatlı bir esintinin ferahlığıyla doldu. Gözlerinin önünde cennet canlanıverdi.

*

İSLAM'IN İLK ŞEHİTLERİ

Müşrik topluluğu başında ebu cehil vardı.atalarının dinini inkar eden bu aileye karşı öfkesi, bütün hücrelerini adeta kurutuyordu.

işkencenin şiddetini gittikçe arttırdılar.Hz. Sümeyye ve ailesinin artık tahammülü kalmamış gözüküyordu.ebu cehil ve çevresindekiler artık iş tamamdır zannederek hz.Sümeyye ye doğru ilerlediler. ebu cehil hz.Peygamberi ve Allah'ı inkar etmesini istedi.Hz.Sümeyye tüm gücünü topladı şirkten ve şirke ısrar edenlerden uzak olduğunu söyledi ve ağzında kalan son damlalarla ebu cehilin yüzüne tükürdü.

Tam anlamıyla çılgına dönmüş adeta kudurmuştu ebu cehil.Elindeki mızrağı hz Sümeyyeye fırlattı.mızrak o Rabbine teslim olmuş bedeni delip arkasından cıkıverdi. Hz.Sümeyye şehitti. Ölümsüzlüğe kanat açmıştı.

Şimdi sıra yasirdeydi.O da hz.Sümeyyenin sevgili eşinin yanıbaşında onunla aynı iklime kanat açmıştı.Hz. yasir Allah'ın son dininin ikinci şehidi oldu.

Oğul ammar şimdiye kadar yapılanlara sabır göstermişti. Ancak anne ve babasının feci bir şekilde şehid edildiklerini görünce bir an durakladı.Hz. peygamber Aleyküm Selam. aleyhinde birşeyler söyledi.aslında içinde volkan gibi fışkıran imanını gizliyordu. kimbilir belki asıl yiğitlik böyle bir volkanı gizleyebilmekti. Ve kimbilir anne ve babasının hunharca öldüren bu alçaklara karşı hz. ammar'ın kalbindeki hesp neydi.

Sonunda Ammar'ı bağlı olduğu yerden çözüp serbest bıraktılar.Hz. Sümeyyenin bu biricik evladı serbest bırakılınca doğruca hz. Peygamber Aleyküm Selam 'a gitti.içler acısı vaziyette yüzü gözü kana bulanmış bitkinlikten ayaklarını sürüye sürüye huzura girdi.Ağlıyordu. Anne ve babasının acısından daha çok Allah ve Resulu'ne bağlılıkta kusur etme ihtimali için ağlıyordu.

Allah Resulu Ammar'ın gözyaşlarını sildi mübarek eliyle kalbini ve başını sıvazladı.Onu dinledikten sonra buyurdu:

Önemli olan kalbinin durumu.Kalbini nasıl buluyorsun ?
Ammar cevap verdi : İmanla dopdolu !

İşte hz.Sümeyyeyi şehid eden o kin tarih boyunca hiç eksilmedi.

Her devrin ebu cehilleri çeşitli memleketlerde nice Sümeyyeleri nice yasirleri katlettiler.
Evet o kin taptaze .Ya bizim imanımız ?
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen habibi »




Sümeyye Bint Habbât, ecrini ve mükâfatını Allah´tan bekleyerek en kıymetli varlığı olan canını Allah (C.C) yolunda hiç gözünü kırpma­dan feda etmiştir. Onun îmanı bunu gerektirmişti..

Sümeyye Hatun, Allah (C.C) yolunda canını böyle feda ederken, bugünün müslümanları Allah (C.C) yolunda, İslam için nelerini feda edebiliyorlar acaba ! Canlarımızı feda edebiliyor muyuz Sümeyye (r. anhâ) gibi evlatlarımızı feda edebiliyor muyuz Hattâ ve hattâ mal­larımızı bile feda edebiliyor muyuz acaba !..

Günümüz kadınları ise; modadan, elğenceden, gezip-tozmadan, süslenmeden, dedikodudan vesâir boş şeylerden vakit bulup ta Allah´a kulluk ve ibâdet bile edemiyorlar.. Veya gerek görmüyorlar!...

Bunun yanında bazı müsiüman kadınlarının, bu mübarek kadın gibi îmanlarında sabır ve metanet göstermeleri imrenilecek bir şey tabiî, asıl mesele kişinin kalbine îmanın bir kere yerleşmesi. Bundan sonra artık herşey ona çok kolay gelir.

Uğrunda can verilen buna benzer pek çok aşk ve cezbe olayı şim­di de işitiliyor.. Fakat insanın kendini feda etmesi eğer Allah (C.C) yolunda oluyorsa, hak yolda oluyorsa, öldükten sonra başlayacak olan sonsuz hayatta insanın yüzünün ağarmasına vesîle olur. Yok eğer her­hangi bir dünya işi, bir nefis işi uğruna yapılıyorsa o kişinin âhiretini de harap ve berbat eder...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen israfil »

Resim

Kâbe... Kâbe...
Kâbe, Mekke’de, Mescid-i Haram’ın yaklaşık olarak merkezinde bulunan kudsal bir yapı.
Müslümanlarca dünyâ üzerindeki en kudsal mekân kabul edilir.
Müslümanlar Namaz kılarken yüzlerini Kâbe’ye dönerler.
Ölüler yüzleri Kâbe’den geçen meridyene bakacak şekilde gömülür.
Kâbe, Hac ibâdeti için her yıl Müslümanlarca ziyâret edilir.


Yapısı ve Ölçüleri:

Resim

1-
2-Kâbe Kapısı,
3-Mizab veyâ oluk
4-Şadarvan
5-Hatîm
6-Multazam
7-Makâm-ı İbrâhîm
8-Doğu köşesi (Haceru’l-Esved)
9-Güney köşesineYemânî
10-Batı köşesineŞâmî
11-kuzey köşesineIrak"
12-Sitâre veyâ kisve
13-Tavaf’ın başlangıç çizgisi
14-Cebrâîl Makâmı

Kâbe’nin geniş duvar yapısı yaklaşık bir küp biçimindedir.
Kuzeydoğu duvarı: 12.63;
Kuzeybatı duvarı 11.03;
Güneybatı duvarı 13.10 metre;
Güneydoğu duvarı 11.22 metre ve
Yüksekliği
13 metredir. 145 m² alan üzerine kurulmuştur.

Duvarlarında kullanılan taşlar Mekke tepelerindeki granit taşlardır.
Kâbe’nin köşeleri yaklaşık olarak dört ana yönü gösterir.
Köşelerden her birinin ayrı ismi vardır.
Doğu köşesine
Haceru’l-EsvedveyâŞarki, kuzey köşesineIrakî, batı köşesineŞâmîve güney köşesineYemânîdenir.

Haceru’l-Esved : Doğu köşesinde bulunan meteor asıllı kara parlak taş. 684de Kâbe’de çıkan bir yangında bu taş sıcaktan çatlayıp 15 parçaya bölünmüştür. Günümüzde taşın parçaları gümüş bir çerçeveyle tutulmaktadır ve görünen kısmı yaklaşık 16,5×20 cm-dir .
Doğu duvarında zeminden 2,13 metre yükseklikte bulunmaktadır.


Resim
Haceru’l-Esved

Kâbe’nin içerisi:
Kâbe’nin içerisine ancak yılda iki defâ (Ramazan ayı başlamadan ve Kurban bayramı ile Hac ziyâretleri başlamadan yaklaşık 15 gün önce) ‘”Kâbeyi temizleme töreniadı verilen törenle Kâbe’nin anahtarını geleneksel olarak ellerinde tutanBeni Şaybatkabilesi mensupları ve seçilmiş misâfirler girebilmektedir. Kâbe Kapısı zeminden yüksekte olduğu için ozel bir tekerlekli merdiven kullanılarak girilir. Kâbe’nin tavanı ahşaptır. Tabanı mermer ve kireçtaşı kareler ile kaplıdır. Tavana kadar iç duvarlarının alt yarısı mermerle kaplı olup bu mermer duvar üstüne üzerine Kuran’dan ayetler kazılmış olan mermer tabletler konulmuştur.
İç duvarların üst tarafı üzerinde altın işleme ile Kur'ân âyetleri bulunan bir yeşil bez ile kaplıdır.


Multazam : Kâbe’nin doğu duvarında Kâbe Kapısı ile Haceru’l-Esved arasındaki duvar kısmı.

Cebrâil makâmı : Kâbe’nin kapısının bulunmadığı doğu duvarının önunde hemenIrakîköşesinin yanında bulunan bir mevkii.

Mizab veyâ oluk : Kuzey duvarı üzerinde bulunan altından yapılmış oluk. Mekke’de ender yağan yağmur sularını Kâbe’nin çatısından indirmek için 1627de Osmanlılar tarfından yapılmıştır.

Şadarvan: Kâbe’nin duvarlarının diplerini ender yağmur ve sel sularından korumak amacıyla yapılan mermerden koruma.

Sitâre veyâ kisve : Kâbe'nin üzerine örtülen altın işlemeli hat yazıları bulunan siyah bir örtü. Üzerindeki örtü ipekli bir kumaştan dokunmuş olup, üzerine Kelime-i Şehâdet işlenmiş, çatıya yakın kısmında çevresine altın işlemeli bir şerit geçirilmiş; kemer biçiminde olan bu şeritte de Kur’ân âyetleri işlenmiştir. Bu örtü her sene Hac mevsiminde yenilenmektedir.

Hatîm : Kâbe’nin batı duvarının önünde bulunan ve 90 cm yüksekliğinde ve 1,5 m. eninde beyaz mermerden yapılmış İsmâîl duvarı adı verilen kavisli yarım dâire şeklinde alçak duvarla sınırlanmış bir bölge.

Makâm-ı İbrâhîm : İbrâhîm ve oğlu İsmâîl tarafından Kâbe inşaa edilmekte iken İbrâhîm’in ayak izini bıraktığı bir mevki.
Tavaf’ın başlangıç çizgisi olarak kullanılan mermer bant.


Târihçe:

MÖ.800 de inşaa edildiği tahmin edilmektedir, Kâbe, putperestlerin ve paganların putlarının bulunduğu bir yapıydı.
Bir çok put ile birlikte İbrâhîm, İsmâîl, İsâ ve Meryem’in figürlerinin de yer aldığı kaydedilmiştir.
Putperestler Ramazan ayında 30 gün oruc tutup her sene Hac icin toplanarak Kâbe etrâfinda tavaf
(yedikez dönüp) edip Haceru'l-Esved,i öperek, dokunarak putların önünde secdeye gelip Kâbe’ye doğru günde 5 kere namaz kılarlardi . Yılda bir kez genelde Arap Yarımadası’ndan hacılar tarafından ziyâret ediyorlardı.
İslâm dîni'nin peygamberi Hz.Muhammed aleyhi's-selâm Kâbe’de köklü değişikliklere gitmiş ve put sayılmayan Haceru'l-Esved’in dışındaki bütün putları kaldırmıştır.
Kur'ân’da İbrâhîm ve İsmâîl peygamberler tarafından Kâbe’nin temellerinin yükseltildiği yazar.
Bu âyetin meali tartışmalı olmakla birlikte genel olarak İslâm’da Kâbe’nin ilk olarak Âdem aleyhi's-selâm tarafından yapıldığına ancak ondan geriye sâdece temellerinin ayakta kaldığına inanılır:

Hani İbrâhîm, İsmâîl ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor,Ey RABBimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensindiyorlardı.
Kâbe, târih boyunca birçok değişikliklere mâruz kalmıştır. Çeşitli dönemlerde kısmen ya da bütünüyle yeniden inşa edilmiş ve günümüzdeki hâline ulaşmıştır.
Günümüzde Kâbe’yi barındıran Mescid-i Haram, toplam 361.000 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır.
Kâbe’nin etrâfını çeviren ve Kâbe yüksekliğini aşmayan kubbeli yapı
(revaklar), Osmanlı pâdişahı II. Selim zamânında yapılmış, planlarını Mîmar Sinan hazırlamıştır.
Senede bir defa Kralın Hac zamanında Kâbe içini süpürdüğü ve gül suyu ile yıkadığı zamanda çekilmiş bir resim.
Kâbe’yi ilk inşa ettirenin Hz. İbrâhîm olduğu iddia bildirilmektedir.
Yapı olarak 145 metrekarelik bir alana sâhiptir.
Yüksekliği 16 metredir.
630 yılında yüksekliğinin bundan daha az olduğunu Mekke’nin fetih günü Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in aleyhi's-selâm damadı Hz. Ali’yi omuzlarına çıkarıp onun da Kâbe’nin üzerindeki putları aşağı indirip kırdığına dâir rivâyet edilen hadisten anlıyoruz.
İslâmiyetten önce de Araplar tarafından kudsal sayılan Kâbe’de 360 tâne put bulunmaktaydı bunların en büyüğü en güçlüsü al-ilahi idi ve güneşle evliydi üç tânede kızları vardı al-uzza, al-menat ve al-lat.
Mekke’nin fethinden sonra
(630) putlar atılmıştır.
Yezid ve İbn-i Zübeyr savaşında Kâbe mancınık atışından isâbet alarak yıkılmış ve yanmıştı.
İbn-i Zübeyr Kâbe’yi yıkıp yeniden inşaa etti.
Mervan döneminde ise Kâbe eski hâline döndürüldü.
Kânûnî tarafından onarılan Kâbe, 5. onarımını I. Ahmed döneminde görmüş, IV. Murad döneminde yine sel baskını sonucu yıkılmış ve hemen onarılmıştır. Kâbe’nin içinde 9 adet oyma, 1 adet altın kabartma Âyet işlemeli tahta bir sandık, oymalı ve içinde tütsü yakılan târihi bir ocak, metal zemzem testileri ve kandiller bulunuyor.


Kıble:
Kâbe, Müslümanların Namaz ibâdetleri sırasındaki yöneldikleri kıbledir.
Hanefi mezhebine göre Kâbe ve onun üzerinden semâya doğru olan boşluk kıbledir, Şâfii mezhebine göre sâdece Kâbe’nin binâ kısmı kıbledir.


Mescid-i Haram:
Kâbe’nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescideMescid-i Haram(Arapça: المسجد الحرام) denilmektedir.
Hürmetli Mescidanlamına gelen bu ifâde Kur’ân’da 16 âyette yer almaktadır.
Mescid-i Haram’ın doğu köşesine işaret taşı olarak farklı renk ve özelliğe sâhip olan ve Arapça’da siyah taş demek olan
Haceru'l-Esvedyerleştirilmiş ve gümüş bir çerçeveyle çevrilmiştir.
Bu taşın âdem aleyhi's-selâm’dan günümüze kadar gelen bir hâtıra olduğu kabul edilir.



Kâbe’nin doğu yüzü

Resim

Mescidi'l-Haram’da duâ eden bir müslüman


alıntıdır.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen kulihvani »

kAN EVİmİZ
cAN EVİmİZ
şiMdi Şe'ÂN
ANN EVİmİZ...

Resim

ZEVK 5042

On iki AYRıt MeŞRebim.. Sekiz Köşem.. ALTı YÜZüm
Kara SEVd HaCeRR GeCem..HiCRR-i İsmÂiL GÜNdüzüm
Kara DONlu BEYTuLLAHım.. AK BULutlu BeYTur-RABBım!..
Merkezde YÂR!.. Muhitte ben!”.. AYRıyım-yetim-Öksüzümm!..


20.08.12.. 17:43..
brsbrs. tktktrstkkmz…2.rmznbyrm
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KABE.. KABE..

Mesaj gönderen simurg »

Bu sayfayı evvelce didiklememiş olduğuma yanmaktayım şu an,
sitemizde daha açıp bakamadığım sayısız güzellikler olduğunu bilmekteydim ancak,
bu sayfayı muhakkak okumuş olmam icab ederdi.

Bir çok eksiklikler yapmış olduğumu farkettim
ve elden kaçmış olan fırsatların üzüntüsünün derdindeyim şu an.

Ehh işte, ahmaklıksa ahmaklık ancak bu olabilir.
Doğaçlama Ümre'mi Rabbim kabul etmiştir eminim,
bundan hiç şüphem de yok aslında.

Ancak neden daha iyisi olabilecekken olamadı diye üzülüyor doğrusu insan.

Rabbim inşaallah yeniden nasib ve ikram eder de, şu derdiminde dermanı yetişmiş olur, Amin.
Resim
Cevapla

“Kul İhvÂNi SÖZ SOHBETi ZEVKleri” sayfasına dön