Sıfır'ın sırrı
- serif
- Yeni Üye
- Mesajlar: 12
- Kayıt: 21 Ağu 2009, 02:00
Sıfır'ın sırrı
Sevgili kardeşlerim,
Aklıma takılan bir soruyu beraber tartışalım diye sormak istiyorum.
Sayılar cetvelinde pozitif ve negatif sayıları 1'den sonsuza kadar yazsak (sonsuz'a kadar yazmak mümkün değil ama farzedelim ki yazdık.), sonra bu sayıların tümünü toplasak sonucun sıfır olacağı aşikardır. Yani pozitif hanesinde var olan her sayı için ayni büyüklükte bir negatif sayı olacağına göre toplamda bunlar sıfıra eşit olur.
Matematik ifade şöyle oluyor:
pozitif tam sayılar + negatif tam sayılar = 0
Şimdi soracağım soru şu: Matematik ifadede bütün sayılar toplamı sıfıra eşit oluyor. Yani başka bir deyişle sıfırın içinde bütün sayılar mevcut mu?
Burada Mevlana (K.S.) Hz'lerinin Mesnevi 6.cı ciltten bir alıntı vermek istiyorum:
822- Herkes yokluktan korkar, işte bütün âlem, BU YÜZDEN YOL SAPITMIŞTIR. Halbuki YOKluk asıl sığınılacak yerdir.
823- Bilgiyi nerede arayalım? Bilgiyi terk etmede. Barışı nereden umalım? Barıştan vaz geçmeden.
824- Varlığı nerde arıyalım? Varlığı terk etmede. Elmayı nereden umalım? Elden vaz geçmede.
Yorumlarsanız sevinirim.
Muhammedi muhabbetlerle
Aklıma takılan bir soruyu beraber tartışalım diye sormak istiyorum.
Sayılar cetvelinde pozitif ve negatif sayıları 1'den sonsuza kadar yazsak (sonsuz'a kadar yazmak mümkün değil ama farzedelim ki yazdık.), sonra bu sayıların tümünü toplasak sonucun sıfır olacağı aşikardır. Yani pozitif hanesinde var olan her sayı için ayni büyüklükte bir negatif sayı olacağına göre toplamda bunlar sıfıra eşit olur.
Matematik ifade şöyle oluyor:
pozitif tam sayılar + negatif tam sayılar = 0
Şimdi soracağım soru şu: Matematik ifadede bütün sayılar toplamı sıfıra eşit oluyor. Yani başka bir deyişle sıfırın içinde bütün sayılar mevcut mu?
Burada Mevlana (K.S.) Hz'lerinin Mesnevi 6.cı ciltten bir alıntı vermek istiyorum:
822- Herkes yokluktan korkar, işte bütün âlem, BU YÜZDEN YOL SAPITMIŞTIR. Halbuki YOKluk asıl sığınılacak yerdir.
823- Bilgiyi nerede arayalım? Bilgiyi terk etmede. Barışı nereden umalım? Barıştan vaz geçmeden.
824- Varlığı nerde arıyalım? Varlığı terk etmede. Elmayı nereden umalım? Elden vaz geçmede.
Yorumlarsanız sevinirim.
Muhammedi muhabbetlerle
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5154
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Sevgili Şerif Kardeşim bu sayıları bir süredir düşünüp duruyorum. Aslında düşündüğüm Resulullah (sav) bir hadisi şerifi. Ancak hadisi şerifi düşünürken kendimi sayıların içinde buldum. Eğer aşağıdaki çizim doğru ise Rabimiz'in izni , Resulullah(sav)şefaati ve hocamızın yardımları ile doğru. Eğer yanlış ise tamamen kendi anlayışsızlığımdan yanlıştır.
Sizede çok teşekkür ediyorum. Bu tefekkürümü forumla paylaşmama vesile oldunuz. Allah(c.c) razı olsun, her an Resulullah (sav) Efendimiz'in şefaatine nail eylesin inşaallah.
Sizede çok teşekkür ediyorum. Bu tefekkürümü forumla paylaşmama vesile oldunuz. Allah(c.c) razı olsun, her an Resulullah (sav) Efendimiz'in şefaatine nail eylesin inşaallah.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
Değerli Şerif ve Gül kardeşlerimiz,
Allah c.c. razı olsun çok güzel tefekkürler yansıtmışsınız..
Aslına bakarsak teorikte SIFIR ve SONSUZun tarifi yoktur..
SONSUZ sayılamayan çokluk mudur?..
SIFIR olmayan yokluk mudur?..
Eğer öyleyse 0 santigrat derece, sıcaklığın olmadığını mı gösterir?..
SIFIR ulaşılamayan mıdır?..
SIFIR Nötrdür ve - SONSUZ ile + SONSUZun arakesiti olduğu kesindir..
Acizane bizim matematik bilgimiz bu Çoklukları ve Yoklukları algılamada zorluk çekmektedir.
Ancak Çokluğa sahip oluş YARATANa yaraşır deriz..
YOKluğa sahip oluş da YARATILANa yaraşır diye akıl yürütürüz ki Yaratılanın kesin var oluş payı vardır ki Elestteki Belâ payının kün fe yekün oluşumudur bu...
El Zâhir Tecellisini yok saymak tüm amelleri düşürür...
İmtihanı-İmanı, Tercihi-Tevhidi boşa çıkarır...
Sonsuz büyük yada küçük her şey BİR şeydir ve ALLAH cc adına vardır..
Zâhirende vardır..
Peki 1 (BİR) nedir desek?..
İşte bu SAYIdır..
Kul İhvanimiz Divanımızda der ki;
"Tasavvufta sayı çok önemlidir.
Zîrâ tasavvuf tevhid ilmidir.
Tevhid 1 i bilmektir.
Bu ise Vahdettir...
1 ve 1 daha 2 dersin.
Sonra 1 daha 3 dersin...
Sonra, 1 daha 4 dersin...
Sayı 1 dir ve tektir.
Sonrakiler 1 dahasıdır. 1 lerin birliktelik ambalaj kutularıdırlar..
Gidebildiğin yerin ötesinde düşündüğün çokluk ise kesrettir.
Tasavvuf ise bir bakıma; vahdette kesreti, kesrette vahdeti anlayış şuûrudur...
Akıl Âleminde sıfırın ve sonsuzun târifi olmadığı gibi skaler sayı da tektir ve 1 dir.
sonrakiler 1 lerin ard arda toplamlarını gösteren rakamlardır.
2 demek 1 + 1 = 2 demektir.
Kâinâttaki VAHDET Birliğini ve Tekliğini anlamaz isek;
O zaman biz de akıllı, ancak nakilsiz pek çok matamatikçi gibi Çokluk içinde bir ömür çalkalanır dururuz Teklikten habersiz!..."
Muhammedi Muhabbetlerimizle.
Allah c.c. razı olsun çok güzel tefekkürler yansıtmışsınız..
Aslına bakarsak teorikte SIFIR ve SONSUZun tarifi yoktur..
SONSUZ sayılamayan çokluk mudur?..
SIFIR olmayan yokluk mudur?..
Eğer öyleyse 0 santigrat derece, sıcaklığın olmadığını mı gösterir?..
SIFIR ulaşılamayan mıdır?..
SIFIR Nötrdür ve - SONSUZ ile + SONSUZun arakesiti olduğu kesindir..
Acizane bizim matematik bilgimiz bu Çoklukları ve Yoklukları algılamada zorluk çekmektedir.
Ancak Çokluğa sahip oluş YARATANa yaraşır deriz..
YOKluğa sahip oluş da YARATILANa yaraşır diye akıl yürütürüz ki Yaratılanın kesin var oluş payı vardır ki Elestteki Belâ payının kün fe yekün oluşumudur bu...
El Zâhir Tecellisini yok saymak tüm amelleri düşürür...
İmtihanı-İmanı, Tercihi-Tevhidi boşa çıkarır...
Sonsuz büyük yada küçük her şey BİR şeydir ve ALLAH cc adına vardır..
Zâhirende vardır..
Peki 1 (BİR) nedir desek?..
İşte bu SAYIdır..
Kul İhvanimiz Divanımızda der ki;
"Tasavvufta sayı çok önemlidir.
Zîrâ tasavvuf tevhid ilmidir.
Tevhid 1 i bilmektir.
Bu ise Vahdettir...
1 ve 1 daha 2 dersin.
Sonra 1 daha 3 dersin...
Sonra, 1 daha 4 dersin...
Sayı 1 dir ve tektir.
Sonrakiler 1 dahasıdır. 1 lerin birliktelik ambalaj kutularıdırlar..
Gidebildiğin yerin ötesinde düşündüğün çokluk ise kesrettir.
Tasavvuf ise bir bakıma; vahdette kesreti, kesrette vahdeti anlayış şuûrudur...
Akıl Âleminde sıfırın ve sonsuzun târifi olmadığı gibi skaler sayı da tektir ve 1 dir.
sonrakiler 1 lerin ard arda toplamlarını gösteren rakamlardır.
2 demek 1 + 1 = 2 demektir.
Kâinâttaki VAHDET Birliğini ve Tekliğini anlamaz isek;
O zaman biz de akıllı, ancak nakilsiz pek çok matamatikçi gibi Çokluk içinde bir ömür çalkalanır dururuz Teklikten habersiz!..."
Muhammedi Muhabbetlerimizle.
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5154
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
0 ve 1 ile ilgili okudukça sanki yeni birileriyle tanışıyor gibi merak ve sevinç duyuyorum.
Ve bu güne kadar okuduklarım içerisinde beni en çok şaşırtan ve de en sevimli gelen özelliği "0" sayısının ÇİFT sayı olduğunu öğrenmiş olmamdı.
Hocamız;
Tevhid 1 i bilmektir.
Bu ise Vahdettir... !" diyor.
"1" ise tek sayıdır. Oysa sıfır çift sayıdır. Bu durumda sıfırın bir şekilde kesretle ilgisi olmalı diye düşünüyorum.
Sıfır, + sonsuz ile - sonsuzun ara kesiti ise bu kesitte kaynayan bir şeyler olmalı. Jeolojide genelde iki tabakanın birbirine değdiği yerler, ya da fay kırıkları(iki tabaka arası gibi düşünebiliriz) v.b ara kesit görevi gören yerler suyu bulabileceğimiz ya da suyun yeryüzüne çıktığı kaynaklardır. Yani ara kesitlerden yeryüzüne çıkan bişeyler var. Ve bir ara kesitte bir ARAlık ve İKİ karşılıklı KIYI olmak zorunda. Sanki -1,+1 aralığı gibi...Bu ara kesit sanki 99 esmanın kaynadığı, yeryüzüne fışkırdığı bir ara kesit!
Doğrusunu Allah (c.c) ve Resulullah (sav) bilir.
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5154
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
ALLAH DOSTU DER Kİ CİLT 1'den:
Tanrı herşeyden ayrı ve Tek'dir.
Çok görünüşlüdür. Bir gülün iki ayna arasında göründügü gibi.....
Taş maddedir.
Balık maddedir.
İnsanlar da maddedir.
Tanrı'dan başka herşey maddedir.
Tanrı önsüz, sonsuzdur.
Uzay sınırlıdır.
Çünkü belli bir cismin sınırıdır.
Cisimsiz uzay yoktur.
Boş uzay da olamaz.
Cisim olmadan da uzay olamaz.
Memleketsiz sınır yok olduğu gibi...
Oluş ve yok oluş yalnız yer yüzündedir.
Gezegenler yokluk içinde dönerler.
Var olan herşey hiçlik içindedir.
Tanrı yaratmış olduğu evren sistemini yeniden hiçliğe çevirdiği zaman, onun yerinde hiçlikten, dünyanın başlangıcından önce olduğu gibi yaratılmamış olandan başka bir şey kalmayacaktır.
Bu cümleler olgun olmayan dimağlar için bir ihtilâldir
Izdırab insanlığın hem mutluluğu, hem de derdidir.
Hem kaderi hem de büyüklüğüdür.
Bu, maddeye bakan insan gözünün, kulağının, düşüncesinin, mantık ve idrakinin, ilmi görüşünün son hudududur.
Bunun manevî ifâdesi şudur:
Ne bir ses ne bir nefes,
Duyulan sadece uçsuz bucaksız yalnızlık
Bomboşluk vardı veya yoktu.
Toprak yoktu.
Güneş yoktu.
Gün yoktu.
Ay yoktu.
Daha yıldızlar da yoktu
Saman yolu yoktu.
Aydınlık yoktu.
Galaksiler de yoktu
Yalnız bir SU vardı, altta üstte.
Var bile yoktu.
Bu yokların sonsuzluğunu kavrayan yalnız tek O vardı.
Onun mahiyetini tâyin ve teşhis edecek ve kavram hududuna sokacak hücre insan dimağında yoktur.
Ondan sonra Tanrı bir gülün iki ayna arasında görüldüğü gibi göründü. Yoklar var oldu.
Ve ondan sonra Tanrı, Âdemi gömlek etti.
Ve üstüne giydi.
Dünyayı insan şeklinde kendi süsleri ile süsledi.
İnsan, nereden geldiği bilinmez.
Ana ve baba perdesi altına gizlenerek doğar, büyür, yaşar, ihtiyarlar. Tekrar ölüm denilen sonsuz diyara kayar gider.
Bir yıldız gibi....
Bu ne hâldir anlaşılmaz.
Bilinmez.
Fakat devran böyle kurulmuş döner.
Varlıktan yokluk, yokluktan varlık oluyor sanır insan.
Hâlbuki her an var oluyor her an yok oluyor!
Buyurmuş Resûl:
Dünya bir andan ibarettir.
Tanrı bildirir kelâmında:
Her an her şey yok olur, yeniden tekrar yaratılır.
Böyle kurulmuştur bu evren....
Tanrı iki haslet vermiştir insana:
Utanma ve unutkanlık.
Biri edebin hududu, diğeri yeniden kuvvet bulma kaynağı.
Edeb, herşeyin insan için sınırıdır.
Aklın durduğu, kavramın takati kesildiği, başın secdeye geldiği, insanın kendine kendinden yakın olanla burun buruna geldiği hudud...
Bir yay arası kadar....
Aradaki perde utanma perdesidir.
Tahammül hududunu haber veren haslet....
İnsanda irade, ihtiyar vardır.
Her şeyi yapmak veya yapmamak kuvveti...
Utanma bu hududun dışındadır.
Utanma bakalım!..
Bu hududda irade yoktur.
Sıfır bile değildir insan iradesi...
Tanrı herşeyden ayrı ve Tek'dir.
Çok görünüşlüdür. Bir gülün iki ayna arasında göründügü gibi.....
Taş maddedir.
Balık maddedir.
İnsanlar da maddedir.
Tanrı'dan başka herşey maddedir.
Tanrı önsüz, sonsuzdur.
Uzay sınırlıdır.
Çünkü belli bir cismin sınırıdır.
Cisimsiz uzay yoktur.
Boş uzay da olamaz.
Cisim olmadan da uzay olamaz.
Memleketsiz sınır yok olduğu gibi...
Oluş ve yok oluş yalnız yer yüzündedir.
Gezegenler yokluk içinde dönerler.
Var olan herşey hiçlik içindedir.
Tanrı yaratmış olduğu evren sistemini yeniden hiçliğe çevirdiği zaman, onun yerinde hiçlikten, dünyanın başlangıcından önce olduğu gibi yaratılmamış olandan başka bir şey kalmayacaktır.
Bu cümleler olgun olmayan dimağlar için bir ihtilâldir
Izdırab insanlığın hem mutluluğu, hem de derdidir.
Hem kaderi hem de büyüklüğüdür.
Bu, maddeye bakan insan gözünün, kulağının, düşüncesinin, mantık ve idrakinin, ilmi görüşünün son hudududur.
Bunun manevî ifâdesi şudur:
Ne bir ses ne bir nefes,
Duyulan sadece uçsuz bucaksız yalnızlık
Bomboşluk vardı veya yoktu.
Toprak yoktu.
Güneş yoktu.
Gün yoktu.
Ay yoktu.
Daha yıldızlar da yoktu
Saman yolu yoktu.
Aydınlık yoktu.
Galaksiler de yoktu
Yalnız bir SU vardı, altta üstte.
Var bile yoktu.
Bu yokların sonsuzluğunu kavrayan yalnız tek O vardı.
Onun mahiyetini tâyin ve teşhis edecek ve kavram hududuna sokacak hücre insan dimağında yoktur.
Ondan sonra Tanrı bir gülün iki ayna arasında görüldüğü gibi göründü. Yoklar var oldu.
Ve ondan sonra Tanrı, Âdemi gömlek etti.
Ve üstüne giydi.
Dünyayı insan şeklinde kendi süsleri ile süsledi.
İnsan, nereden geldiği bilinmez.
Ana ve baba perdesi altına gizlenerek doğar, büyür, yaşar, ihtiyarlar. Tekrar ölüm denilen sonsuz diyara kayar gider.
Bir yıldız gibi....
Bu ne hâldir anlaşılmaz.
Bilinmez.
Fakat devran böyle kurulmuş döner.
Varlıktan yokluk, yokluktan varlık oluyor sanır insan.
Hâlbuki her an var oluyor her an yok oluyor!
Buyurmuş Resûl:
Dünya bir andan ibarettir.
Tanrı bildirir kelâmında:
Her an her şey yok olur, yeniden tekrar yaratılır.
Böyle kurulmuştur bu evren....
Tanrı iki haslet vermiştir insana:
Utanma ve unutkanlık.
Biri edebin hududu, diğeri yeniden kuvvet bulma kaynağı.
Edeb, herşeyin insan için sınırıdır.
Aklın durduğu, kavramın takati kesildiği, başın secdeye geldiği, insanın kendine kendinden yakın olanla burun buruna geldiği hudud...
Bir yay arası kadar....
Aradaki perde utanma perdesidir.
Tahammül hududunu haber veren haslet....
İnsanda irade, ihtiyar vardır.
Her şeyi yapmak veya yapmamak kuvveti...
Utanma bu hududun dışındadır.
Utanma bakalım!..
Bu hududda irade yoktur.
Sıfır bile değildir insan iradesi...
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
"YOK" luk - "VAR" lık?..
Bütün nefsânî her türlü arzulardan yok ol!.. Bundan sonra tekrar var olamazsın... Bir defa da o yoklukta var olursan artık yok olmanın imkânı yoktur. Kavuştun gitti... M.Derman Cilt 1.
Şerif Kardeşim,
Sorunuz için ALLAH razı olsun.
Biz sadece Akılla, herşeye matematiksel olarak düz mantık ile bakamayız.
Derman Hocamın ve Mevlâna Hz.lerinin bahsettiği YOKluk esas VARlıktır.
VARlık zannedilen ise VAR gibi görünen YOKtur.
Her ŞEY devamlı gidip-gelmede, YOK olup-VAR olmada.
Bu sebepten aklımız Zam-An Zannı içinde sürekli bir VARlık Tahayyülünde kalmaktadır!..
Bu sebeple Var diye gördüğümüz, aklımızın bir ZANNı iken bu yanılsamanın MeM-bağı olan Kün Fe ye Kün! Noktasına kadar gitmemiz meseleye AHMEDİYETteki MiMden,
Yani Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem'in Göz Merceğinden bakmamız lâzım ki ANlayalım.
Her ŞEYin YOK olduğu AN tek VAR olan, ALLAH celle celâluhû dur!.
Ve O ise Şey olmaktan münezzehtir!
Her şeyin OLduğu AN ise; OL-AN Herşey, ALLAH celle celâluhû 'nun VARından olduğundan bu Var'ın MiMden yansıyan görüntüsü bize, görüntünün görüntüsünün görüntüsü gibi akılımıza aksetmekte.
Bu SANal görüntü ise Cenâb-ı ALLAH celle celâluhû'un idâme ettirmesiyle devamlılık sürdürmektedir.
Yani, her ŞEY O'na bağlıdır ve O'nunla dâimdir.
Aynada yansıyan görüntü asla VARlığın kendisine eşit ve O'değildir ama O'ndan AYRıda-GAYRı da değildir.
Her ŞEYin Yok olduğu AN Tek kalan VAR ALLAH celle celâluhû dur!
Bu sebeple ŞEYin gerçek YOKluğu, O'nun MUTLAK VARlığıdır.
Böyle bir YOKluktan ALLAH celle celâluhû:
يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
"Yevme hum bârizun lâ yahfâ alellâhi minhum şey' li menil mülkül yevm lillâhil vâhidil kahhâr: O günün ki onlar meydana fırlarlar, kendilerinden hiç bir şey ALLAH'a karşı gizlenmez, KİMİN MÜLK BU GÜN? O VÂHİD, KAHHÂR ALLAHIN (Mümin 40/16)
Sade kendisi kendisine ZÂTen buyurmaktadır.
O halde Benlik Varı nı YOK eden kişi YOKluğa-FENÂya, yâni Hakîkî VARlığa-BEKÂya YoL AL-AN KİŞİdir.
Ayna'nın SIRRını Kendini Bil! mek ile silmeye çalışan kişidir!.
Şunu unutmayın ki, bunu ne kadar yaparsanız yapın ALLAH celle celâluhû yu sadece Mim Merceğinin ardından görebilirsiniz!
Çünkü AHADİYET kısmına kimse giremez!.
Merceğin önüne geçip ordan da bakamaz!...
AHADİYETin; AHDi-HÜKMü-VAHYi-SÖZü, ancak ve ancak AHMEDÎYYET AĞZından SESinden DUYulur ve UYulur da ABD-KUL OLunur Yaratan celle celâluhû ya!
İnşâallâhu Teâlâ!..
Şimdi başka açılardan değişik açılımlar yapalım inşâallah:
AKLınız sizin doğru dediğiniz Sayı Çizgisinin üzerindeki SIFIR Noktasıdır.
O Sayı Düzleminde İKİlik çıkaran aklınızdır!
Belki de hepsi pozitif idi ve sizin aklınız o doğruda bir nokta oldu ve kendi aklınız kendi bulunduğu yeri SIFIR kabul etti, doğruyu ikiye böldü ve soluna eksi, sağına artı dedi İKİ lik çıkardı.
Sonra matematiksel olarak baktı ve: Sağımı solumu toplasam SIFIR eder! dedi.
Böyle yapınca artı olan gördüğünü eksi olarak algılayan akıl, kendi kendine İKİ likte: Ben bunları birleştiririm SIFIR olurlar! dedi.
Halbuki eksi diye görünen, bir yanılsama ve ZANNdan başka bir şey değildi!
Ve SANal olanı aslı ile toplayamazsınız, o zaman akıl bunları sıfır etmez, BİR leyebilir sâdece...
Hocamın da belirttiği bir Not gerekti burada:
ŞEY, Arapçada Murâdullahın KûN! Emrullahıyla Halkettiği İLK tir, TEK tir ve DİŞİL bir Kelimedir. Doğurgandır!..
Yine Arapçada, Tekil, İkil ve Çoğul vardır ki Çoğul 3 den başlar.
Şey: 1 Şey
Şey-tAN: 2 Şey
Şeyun: Çok Şey..
AKLı OL-AN görür ki, Tevhidsizlik-Vahdetsizlik olan İKİliktir ki, bir bakıma ŞEYTANlıktır..
Demek ki bir MEVCÛDİYYET VAR ve Onda referans edinen AKIL, o VAR'ı bulunduğu yeri Referans (SIFIR) Noktası kabul ederek ordan kendince İKİ likte kalmakta ve artı ve eksi değeri vermekte gördüğüne.
Böylece ZAM-AN ile; tatlı-acı, iyi-kötü,sıcak-soğuk, artı-eksi, büyük-küçük, az-çok gibi binlerce kavramdan örülü bir Algı Mekanizmasının çapını genişletip kendine BENlik KİMlik ve KİŞİliğini ÖRer.
Ördükçe KESRET Algısı artar ve daha da çoğalır.
Böylece HAM AKIL, Benlik Batağına Battıkça batar da,
Ancak SELİM AKLın görebileceği KESRETte VAHDET Gerçeğini göremez debelenir durur Eşyâ Deryâsında!..
Bundandır ki BİZlerin, Muhammedî Şuur, Nur, Surûr ve Onur İÇinde Melâmet Neşesiyle;
İlim,Edeb, İrfan ve Erkan Tâlim-Terbiye Öğretim-Eğitimden geçen HAM AKIL ın İlahî NAKLi DUYup-UYarak SÂLİM AKLa dönüşmesi Gerçeği ve Muhammedî Hizmet Anlayışı, İŞimiz ve Görevimiz olmuştur Hamd olsun!..
Demek ki Sorun AKL'ın kendi kendine doğurduğu ZANN ında!.
O AKIL, Yartılış amaç ve görevini BİLir, BULur, OLur, YAŞAyarak ŞÂHİD OLur da kendi ASLına dönerse İlahî Hitâba Muhatab OLur:
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي
" Ya eyyetuhennefsulmutmeinnetu. İrci'î ilâ rabbiki râdiyeten merdiyyeten. Fedhulî fî 'ibâdî. Vedhulî cennetî.: Ey huzûra kavuşmuş-mutmain olan NEFS! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!. (Fecr 89/27-30)
Böylece İnsan AKLı,
ZANNını ANlar ve baktığına Matematikteki Mutlakiyet İşâreti ile bakar artık!
Yâni Köşeli Parantezin içine koyar her ŞEYi!
Bilirsiniz ki Mutlakiyet İşaretinin [ ] içinden hiç bir sayı eksi çıkamaz!..
Bu nedemektir?
Mutlakiyet Nûru geldi!
Gece gündüz kalmadı artık, her yer aydınlık oldu demektir inşâallah...
Nûrullahın BİZ de, Görünme-Zuhur-Tecellî Tahtası OL-AN Nûr-u MiM için Allah celle celâluhû ya Hamd ederiz!..
İmkânla İmtihan olmakta OL-AN Akıl Nûru bu ÂLEMde ve ÂDEM de,
GÖRüntünün GÖRüntüsünün GÖRüntüsünü GÖRmekte-Algılamakta sanki!
Sanki 4 AYNa var!
Sanki her bir AYNanın kendine HaSS SIRRı var!.
Ve Sanki;
BİRinci AYNamızın SıRRı BUZ,
İKİnci AYNamızın SıRRı SU,
ÜÇüncü AYNamızın SıRRı BUHAR
DÖRDüncü AYNamızın SıRRı BULUT!..
Gibi, ne dersiniz Muhammedî cANlarımız!
Duyar gibiyim ki: HEPsinin ANAsı H2O ya EsSElâm Olsun! demektesiniz!..
İşte HAM AKIL hâlden hâle tekemmül ederek-gelişip-olgunlaşarak NAKİL NURU ile Bilişip-BULuşup-Oluşup YAŞAdıkça,
Muhammedî Şuura ERdikçe
Muhammedî Nûrda ERİdikçe,
Muhammedî Sürûrda Yürüdükçe
Muhammedî O-Nura Şâhiddir ve,
Muhammedî TAM AKILdır!..
İnşâallâhu Teâlâ!..
Buz Dağı gibi BEN liklerimiz ERİdikçe,
Âyân-ı Sâbit AYNamızın İKİlik SıRRı SİLindikçe,
Zıtların ZEVKinde Çiftler TEKliğe Çevrildikçe,
Zavallı AKLımız Küçülmekte HİÇleşmekte!..
Çok Şükür Olsun Et TAMM ALLAH CELLE CELÂLUHÛ!ya!..
ALLAH celle celâluhû en doğrusunu bilir...
Selâm sevgi ve duâ ile
Gariban
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Sağolsun Gariban Can;
Soğanın Cücüğü demiş Bize bir şey bırakmamış
Amma yine de kıyısından köşesinden bir iki laf edelim dedik.
Matematiksel olarak; SIFIR dediğimizde
BİR in YOK luğundan bahsediyoruz
Oysa BİR olmasaydı Matematik olmazdı
Bu açıdan SIFIR Kendi VAR lık nedenini YOK saymaktadır
VAR' lık nedenini YOK sayan gerçekte YOK' tur...
Sıfırın bu şekildeki VAR lığı SANAL bir varlık varsayımı olarak
kalmaktadır
VAR olan BİR e nazaran VAR ın
(ki VAR olan BİR dir)
YOK luğu ile VAR olan SIFIR
VAR ın YOK luğuyla VAR olmaya kalkmaktadır
Öyleyse SIFIR; LÂ İLÂHE dir
Lâ İlâhe DİYEN den bakınca Kendinden gayrını göremeyiş normaldir... Çünkü o kendi nefsinden gayrı ilah tanımaz
Kenan Rıfai;
Halin ne ise müşterisi sen oldun .
Der
DIŞ ım NEY se İÇ im O dur
Diyorum ya
Dışım neyse içim de odur
Dışımda gördüğüm içimin yansımasından başka bir şey değildir....
Kendinden gayrı varlık görmeyen ASL ında kendi İÇ ini görmekte olduğunu bilse
Neyse
Bizimkisi pişmiş aşa su katmak gibi olmasın
Yüreğine bereket Gariban Can
Allah cc. Razı olsun inşallah çok güzel izah etmişsin
Sevgi ve muhabbetle
Soğanın Cücüğü demiş Bize bir şey bırakmamış
Amma yine de kıyısından köşesinden bir iki laf edelim dedik.
Matematiksel olarak; SIFIR dediğimizde
BİR in YOK luğundan bahsediyoruz
Oysa BİR olmasaydı Matematik olmazdı
Bu açıdan SIFIR Kendi VAR lık nedenini YOK saymaktadır
VAR' lık nedenini YOK sayan gerçekte YOK' tur...
Sıfırın bu şekildeki VAR lığı SANAL bir varlık varsayımı olarak
kalmaktadır
VAR olan BİR e nazaran VAR ın
(ki VAR olan BİR dir)
YOK luğu ile VAR olan SIFIR
VAR ın YOK luğuyla VAR olmaya kalkmaktadır
Öyleyse SIFIR; LÂ İLÂHE dir
Lâ İlâhe DİYEN den bakınca Kendinden gayrını göremeyiş normaldir... Çünkü o kendi nefsinden gayrı ilah tanımaz
Kenan Rıfai;
Halin ne ise müşterisi sen oldun .
Der
DIŞ ım NEY se İÇ im O dur
Diyorum ya
Dışım neyse içim de odur
Dışımda gördüğüm içimin yansımasından başka bir şey değildir....
Kendinden gayrı varlık görmeyen ASL ında kendi İÇ ini görmekte olduğunu bilse
Neyse
Bizimkisi pişmiş aşa su katmak gibi olmasın
Yüreğine bereket Gariban Can
Allah cc. Razı olsun inşallah çok güzel izah etmişsin
Sevgi ve muhabbetle
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- sdemir
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 487
- Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00
Çokluk penceresinden hayata bakmak, güçlü hissedişler ve gerçeklere teğet geçmeksizin yaşamak. Sorgulu ve sualli yaşamak.Gariban yazdı:
"YOK" luk - "VAR" lık?..
Bütün nefsânî her türlü arzulardan yok ol!.. Bundan sonra tekrar var olamazsın... Bir defa da o yoklukta var olursan artık yok olmanın imkânı yoktur. Kavuştun gitti... M.Derman Cilt 1.
Başımıza gelen olaylardan olayları başımıza gönderene intikal edebilmek. Başımıza vurulan tokmağın acısını duymaksızın tokmağın sesine kulak vermek. Kendime çıkardığım derslerden bazıları bunlardı ''
Muhammedi Dostlar güzel paylaşımlarınız için çok teşekkürler
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
Sevgili Şerif Kardeşim,
Sorularınıza cevap oldumu yanıtlarımız fakat bize sorduğunuz sorular bizlerin kendimizde yolculuk etmesine ve cevap arayışlarımıza bir nebzede olsa yardım etti. Allah sizden razı olsun.
Sevgili Halim Can dostum, tüm güzellikler SAV'e aittir. Bak biz kat kat açan soğan cücüğü ile uğraşırken sen maşaallah gülün cücüğünü açıklamaktasın yazılarında
Sevgili S Demir Kardeşim
Ne kadar çok haklısınız, hep olaylarla perdelenip müsebbibine yürüyemiyor insan.
Sevgili Dostlar,
Heplik hiçlik derken aklıma Nasreddin Hoca'nın fıkrası geldi demin ankakuşuna anlatıyordum burayada yazayım bari:
Nasreddin Hoca kadılık yapmakta iken iki adam huzuruna getirilir. Davacı olan diğerini yakasından tutmuş getirmiş. Hoca soruyor, evladım nedir bu haliniz?
Davacı olan diyor ki: Bu adamdan benim alacağım var.
Davalı olana soruyor hoca: Ne istiyor bu kişi , sizin bu kişiye bir borcunuzmu var, ne kadar borcunuz diye soruyor?
Davalı olan: Hiç Bir şey diyor.
Davacı olan diyor ki: İşte diyor benim hiç bir şeyimi vermiyor bu kişi. Bana hiç bir şey versin diyor.
Davalı olan: Kadı Efendi ben bu adama nasıl hiç bir şey veririm ki.
Hoca düşünüyor taşınıyor. Mahkeme salonunun ortasında önlerindeki kilime takılıyor gözü. Sonra davacıya diyor ki:
Oğlum bak önündeki kilimi görüyor musun?
Davacı: Evet Kadı efendi.
Hoca: Kaldır bakayım o kilimi yerden.
Davacı: Kaldırdım efendim.
Hoca: ne görüyorsun altında.
Davacı: Hiç bir şey.
Hoca: Hah. Al onu git işte...
Bizde BENlik KİLİMİni kaldırıp bakınca belki HİÇi, YOKu buluruz inşaallah...
Selam ve sevgiyle
Gariban
Sorularınıza cevap oldumu yanıtlarımız fakat bize sorduğunuz sorular bizlerin kendimizde yolculuk etmesine ve cevap arayışlarımıza bir nebzede olsa yardım etti. Allah sizden razı olsun.
Sevgili Halim Can dostum, tüm güzellikler SAV'e aittir. Bak biz kat kat açan soğan cücüğü ile uğraşırken sen maşaallah gülün cücüğünü açıklamaktasın yazılarında
Sevgili S Demir Kardeşim
Ne kadar çok haklısınız, hep olaylarla perdelenip müsebbibine yürüyemiyor insan.
Sevgili Dostlar,
Heplik hiçlik derken aklıma Nasreddin Hoca'nın fıkrası geldi demin ankakuşuna anlatıyordum burayada yazayım bari:
Nasreddin Hoca kadılık yapmakta iken iki adam huzuruna getirilir. Davacı olan diğerini yakasından tutmuş getirmiş. Hoca soruyor, evladım nedir bu haliniz?
Davacı olan diyor ki: Bu adamdan benim alacağım var.
Davalı olana soruyor hoca: Ne istiyor bu kişi , sizin bu kişiye bir borcunuzmu var, ne kadar borcunuz diye soruyor?
Davalı olan: Hiç Bir şey diyor.
Davacı olan diyor ki: İşte diyor benim hiç bir şeyimi vermiyor bu kişi. Bana hiç bir şey versin diyor.
Davalı olan: Kadı Efendi ben bu adama nasıl hiç bir şey veririm ki.
Hoca düşünüyor taşınıyor. Mahkeme salonunun ortasında önlerindeki kilime takılıyor gözü. Sonra davacıya diyor ki:
Oğlum bak önündeki kilimi görüyor musun?
Davacı: Evet Kadı efendi.
Hoca: Kaldır bakayım o kilimi yerden.
Davacı: Kaldırdım efendim.
Hoca: ne görüyorsun altında.
Davacı: Hiç bir şey.
Hoca: Hah. Al onu git işte...
Bizde BENlik KİLİMİni kaldırıp bakınca belki HİÇi, YOKu buluruz inşaallah...
Selam ve sevgiyle
Gariban
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
- hamdolsun
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 496
- Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00
Şeklin ötesine geçin, psiko-estetik felsefeyle tanışın.
Sıfır'ı bulun. Gönül gözünüz açılsın.
Boşluğun yerine tamı tamına boşluk anlamına gelen bir çizgenin koyulabileceğini ve koyulması gerektiğini düşünebilmek... İşte, çok vakit, çok imgelem ve kesinlikle büyük bir zihin olgunluğu gerektirmiş olan son soyutlamadır bu. Bu yüzden matematikte son temel keşif sıfır olmuştır.
Önceleri ayrı kavramlar olarak düşünülen boşluk ve hiç'in aynı şeyin iki görünümü olduğunun farkına varıldı. Böylece sıfır imi sonunda günümüzün cebiri ile matematiğin temel kavramı olan yok sayı'nın değerini simgelemeye başladı. Mezopotamya tarihinin geç dönemlerinde M.Ö. IV. yüzyılda tarihin ilk sıfırı olan Babil sıfırı, birkaç yüzyıl sonra Maya sıfırı ortaya çıkmışsa da bugünkü kullanımı Hint uygarlığına borçluyuz.
Hintliler'den bizlere Rabbi ben Ezra adında Yahudi-Ispanyol bilgini taşımış görünüyor çağdaş kullanımıyla sıfır'ı. 1139'daki uzun Doğu gezisinden sonra Hint kökenli hesap yöntemlerini İbrani dilinde kaleme alıp "Sefer ha Mispar" (Sayı Kitabı) adını verdiği bir yapıtta sergilemiş. Birden dokuza kadar olan rakamları harflerle simgeleyerek, yanlarına kah sifra (boşluk anlamına gelen Arapça bir sözcük), kah galgal (tekerleğin İbranice adı) adını verdiği küçük yuvarlak biçimli bir im eklemiş. Sıfır sözcüğünün Arapça sifra'dan (boşluk) veya İbranice sefer'den (sayı) gelmiş olabileceğini de böylece anlamış olduk.
Fakat biz sıfır'ı psikiyatride -biz psikiyatristlere kafa doktoru denildiğine göre- kafa biliminde kullanımını, yaratılışını borçlu olduğu hiç'lik ve boşluk kavramları ile irdeleyeceğiz.
Kafa içi boşluğu dolduran beyni iletişim kolaylığı açısından ikiye ayıracağız önce. Üst beyin -ki biz bu beyin bölümüne cortex diyoruz- 1mm kalınlığında olduğundan ve iki beyin yarım küresini sarmaladığından ve soymayı becerebilirsek bu kabuğun 1,5 metrekarelik bir alanı kapsadığından anatomik bilgilerimiz nedeniyle eminiz. Onunla okuduğumuzu, yazdığımızı, çok sıfırlı rakamları dahi hesaplayabildiğimizi, analiz ve sentezler yapabildiğimizi yine üst beynimizle çözümlüyoruz. Fakat çoğumuz böyle düşünüp, felsefe yapabilen bir cortex'e sahip olduğumuz ve başka canlılarda örneğini göremediğimiz için, megalo bir süreçle tüm beynimizi üst beyin zannediyoruz.
Oysa anatomik olarak üst beyin, tüm beynimizin en çok %28'ini kapsıyor. Geriye kalan beyin bölümlerine anlatım ve anlama kolaylıkları bakımından alt beyin diyelim. Onun tamamı Latince olan (Thalamus, Amygdeal Nucleus, Substantia Nigra, Pons, Bulbus vs) bölümlerini ayrıntılı olarak incelemeye başlarsak konumuz bir anatomi dersi niteliği kazanır ve ben enbaşta olmak üzere çoğumuz "sıfır" alırız.
Alt beyin sistemi duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağıdır öncelikle. İkinci olarak atalarımızdan RNA (Rubo-Nucleic Asid) denilen bir molekül yardımıyla bilgi şifrelerini taşır ve depolar. (1989'da ispatlandı; ispatlayıcıları ABD'li Thomas Cech ve Kanadalı Sydney Altman Nobel Kimya Ödülü kazandı. Üçüncü önemli fonksiyonu da otonom sinir sistemi kanalı ile nöro-hormono-transmitter bir mekanizmayla iç organlarımızı refleksif olarak komuta etmesidir. Bu nedenle de haklı olarak beynimizin %72 hücresini kullanır.
Bu aşamada bir buzul gibi düşünelim beynimizi. Buzulun üstü göründüğü için herkes konuşuyor, cortex bilimi yapıyor -konuşsunlar ve yapsınlar da- buzulun altı bir mikrokozmos olduğu halde din ve felsefe dışında tanımlanmıyor.
Üst beynin "iyi insan ol, takma kafaya (ona göre de kafa sadece üst beyindir), sev birbirini" nutuklarını yazdığı kitapları zamanında best-seller (en çok satan) olan Dale Carnegie'nin intihar ederek öldüğünü duymuş muydunuz?
Üst beynin en hakim olduğu ülkelerin başında gelen ABD dahi "yaşasın üst beyin" öğretisinin "otomatik portakallar" yarattığını farketmiş olmalı ki "EQ , IQ'yu döver" kitaplarına ödün vermeye başladı.
* EQ: Duygusal katsayı -alt beynin işlevlerinden sadece biri
IQ: Zekasal katsayı -üst beyin işlevleri
Ayrıca bilgisayarlar üst beynimizi çok iyi taklit etmeye başladıklarından ve de ortalama 70-80 yıl yaşayan bir insan üst beyninin biriktirebileceğinden çok daha fazla bilgiyi depolayabildiklerinden "yaşasın üst beyin" eğitimi ufak çaplı bilgisayarlardan da inferiprite duygusu hissetmemize neden oluyor. Cep telefonları, internet, materyalist felsefe, aşırı üst beyin faaliyetlerine, bu da strese neden olarak beyin sağlığını giderek artan bir şekilde bozuyor.
İşte şimdi; Mevlana'nın Mesnevi'de "hiç'i bulunuz, gönül gözünüz açılsın" deyişini anlamaya başladık. Hatta Budist rahiplerin niçin kendilerini mağaraya kapattıktan bir yıl kadar sonra "Üçüncü gözümüz açıldı" dediklerini veya Kuran'da "Ben size şah damarınızdan daha yakınım" demesini Allah'ın... Tasavvufta hiçliğin, nokta gibi olmanın, kalbe giden yol olduğunu... Dikkat ederseniz gönül, üçüncü göz, şah damarı, kalp, alt beyin yerine kullanılmış; hiçlik, izolasyon üst beynin devre dışı bırakılması yerine kullanılmıştır.
Yunus Emre'nin "Bir ben vardır bende, benden içeri" sözüne uygun içteki ben'i hissetmenin yolu üst beyni devre dışı bırakmak, hiçleştirmek, sıfırlamaktır. Hintliler'in Transandantal Meditasyon (düşünceyi aşma) yöntemi dahi aynı sıfırlaştırmayı amaçlar.
Biraz üst beyninizle düşünerek örnekleri arttıracağınızdan eminim. Niçin bir yığın öğreti; üst beyinde hiçliği bulmanın, alt beynin farkındalığını azaltmaktaki rolünü kendi kavramları ile işlemiş?
Son araştırmalar bir RNA molekülünün 20 milyon bilgi taşıdığını söylüyor. Bu durumda belki de milyonlarca yıllık bir bilgi birikimine sahip alt beyin sistemi, tabiidir ki pek çok öğretide bir mikrokozmos olarak tanımlanacak.
Üst beyinde hiçliği bulun, alt beyinde mikrokozmosla tanışın. Zerdüşt öğretilerinin beyaz enerjisiyle I. Ching felsefesinin aydınlığı ile, hatta Isis-Osiris öğretilerinin hiyeroglif gözüyle, yaratıcılıkla, Rahim-Rahman, anima-animus, Yin-Yang güçleriyle tanışın, arkatiplerle, sembollerle, gizemle tanışın. Şeklin ötesine geçin, psiko-estetik felsefesiyle tanışın. Sıfır'ı bulun. Gönül gözünüz açılsın.
Psiko-estetik kavramlarını yan yana ilk defa benim üst beynim bir araya getirdi. Ayrıntıları merak eden okurlarım için Sistem Yayıncılıktan çıkan Psikoestetik isimli kitabımı okumalarını önermem belki de yeni bir sıfır'a neden olacaktır.
Biraz da sıfır'ın yuvarlaklığından bahsedelim. Çok eskilerden beri onun yuvarlaklığı "rahim"i simgelemişti. Bir zamanlar mandala (yuvarlak) yapılar mimaride çok modaydı ve insan cenininin rahimdeki rahatlığını üst beyinsel yaşamda da bulabilecekleri düşünüldü mandala yapılarda. Belki de yuvarlak hatlı arabalardan bir süre sonra yuvarlak hatlı yapılar yeniden moda olacak. Ben şahsen yuvarlak bir yatak aradım Modoko'da, bir türlü bulamadım. Sonra vazgeçtim. Alt beynim rahime regresi(gerileme) olur diye. Fakat alt beyinlerimizi anacığımızın rahmine doğru gerileten o kadar çok neden var ki aslında. Anne kalp sesini taklit eden ritimdeki müzikler, rahim kaynaklı libido kullanan anneler... (İster toprak, ister su, ister ateş, rahim olsunlar doğurdukları çocukların alt beynini büyütmezler. Bunu keşfeden bazı yazarlar da "İçinizdeki çocuğu sevin" derler. Oysa o çocuğu büyütmezsek kolay kandırılan, kolay saldırabilen, kolay uyutulabilen bir çocuk kalırız, üst beynimiz büyüse de.) Babanızın, amcanızın, dayınızın mesajlarını biteviye yenileyenler, yalnızca üst beynin eğitim ve otoritesini kullanan eğiticiler, alt beyinde sıfırı tüketmiş materyalist otomatik portakallar, insanın özgürlüğüne ve özgünlüğüne saygı duymayan doğa yıpratıcıları...
Son olarak sıfır'ın rahimden ürediği "boşluk" duygusundan bahsetmek istiyorum. Bebeklerin salıncakta, beşikte veya ayakta sallanarak büyütüldüğü, herkesin vıcık vıcık bir arada uyuduğu bir toplumda boşluk duygusu çok sıktır. Birincisi boşluğun sallanarak hissedilmesi; ikincisi de çok sert seksüel içerikli alt beyin takıntılarına neden olarak, alt beynin hissedilmemesi için boşluk duygusuna sığınılması olarak koca bir boşlukta minicik mikroplar olduğumuz duygusuna götürür bizi. Oysa uzayda boşluk zannettiğimiz karanlık dahi esir denilen bir maddeyle doludur. Dünyamız saniyede 18 millik bir süratle güneşin etrafında döner. Ve yaşamı sadece cortex yaşamı kabul edersek 70-80 yılda biter. Milyonlarca yıllık bir uzay zamanında bir noktadır, hatta bir hiçtir, bir sıfırdır cortex yaşamı.
Sıfırlayın üst beyin yaşamını, boşluk duygusundan kurtulun. Bizde bilinmediğine bakmayın, Batı ülkelerinin psikiyatristlerinin çoğu rüya analizi ile yardımcı oluyorlar danışanlarına. Ben de öyle... Evrenin sembol dili ile kuş dili (mantıkut tayr) ile yardımcı oluyorlar. Çünkü alt beynin kullandığı tek dil sembol dilidir.
Okuduysanız James Joyce Ullysess'te Dublin'de geçmiş tek bir günü 1000 sayfada toparlamıştır. Çünkü bir satır üst beyin dili kullandıysa kırk satır alt beynin sembol dilini kullanmış ve ölümünden sonra ABD'de çok sayıda bilim adamı ne dediğini anlamaya çalışarak çok sayıda tercüme ve açıklama kitabı yazmıştır.
Aynı Babil Kulesi efsanesinde Tanrı'nın insanları o zamana kadar aynı dili konuşuyorken, konuştukları dili farklılaştırıp birbirini anlamaya mahkum etmesi gibi. Aynı dili bile konuşsak üst beyinde birbirimizi anlamayacak hale geldik.(Siz beni anladınız mı ki?) Bunun da nedeni doğduğumuzda üst beynimizin olmamasıdır. Okuyamazsın, yazamazsın, konuşamazsın, çişini bile tutamazsın, üst beyinler sonra gelişir. Çevre, anne, baba, ekonomi her şey farklı, tıpkı yüzler gibi üst beyinler de farklıdır. O halde üst beyinlerde anlaşamayız.
İnin alt beyninize, hakiki aşkı bulun, yazın rüyalarınızı, kuş dilini öğrenin, hükmetmeyi öğrenin, yaratıcılığı, barışçıllığı, mikrokozmosu, gücü keşfedin.
Boş, hiç, sıfır cortex'li günler dileğiyle...
Sıfır'ı bulun. Gönül gözünüz açılsın.
Boşluğun yerine tamı tamına boşluk anlamına gelen bir çizgenin koyulabileceğini ve koyulması gerektiğini düşünebilmek... İşte, çok vakit, çok imgelem ve kesinlikle büyük bir zihin olgunluğu gerektirmiş olan son soyutlamadır bu. Bu yüzden matematikte son temel keşif sıfır olmuştır.
Önceleri ayrı kavramlar olarak düşünülen boşluk ve hiç'in aynı şeyin iki görünümü olduğunun farkına varıldı. Böylece sıfır imi sonunda günümüzün cebiri ile matematiğin temel kavramı olan yok sayı'nın değerini simgelemeye başladı. Mezopotamya tarihinin geç dönemlerinde M.Ö. IV. yüzyılda tarihin ilk sıfırı olan Babil sıfırı, birkaç yüzyıl sonra Maya sıfırı ortaya çıkmışsa da bugünkü kullanımı Hint uygarlığına borçluyuz.
Hintliler'den bizlere Rabbi ben Ezra adında Yahudi-Ispanyol bilgini taşımış görünüyor çağdaş kullanımıyla sıfır'ı. 1139'daki uzun Doğu gezisinden sonra Hint kökenli hesap yöntemlerini İbrani dilinde kaleme alıp "Sefer ha Mispar" (Sayı Kitabı) adını verdiği bir yapıtta sergilemiş. Birden dokuza kadar olan rakamları harflerle simgeleyerek, yanlarına kah sifra (boşluk anlamına gelen Arapça bir sözcük), kah galgal (tekerleğin İbranice adı) adını verdiği küçük yuvarlak biçimli bir im eklemiş. Sıfır sözcüğünün Arapça sifra'dan (boşluk) veya İbranice sefer'den (sayı) gelmiş olabileceğini de böylece anlamış olduk.
Fakat biz sıfır'ı psikiyatride -biz psikiyatristlere kafa doktoru denildiğine göre- kafa biliminde kullanımını, yaratılışını borçlu olduğu hiç'lik ve boşluk kavramları ile irdeleyeceğiz.
Kafa içi boşluğu dolduran beyni iletişim kolaylığı açısından ikiye ayıracağız önce. Üst beyin -ki biz bu beyin bölümüne cortex diyoruz- 1mm kalınlığında olduğundan ve iki beyin yarım küresini sarmaladığından ve soymayı becerebilirsek bu kabuğun 1,5 metrekarelik bir alanı kapsadığından anatomik bilgilerimiz nedeniyle eminiz. Onunla okuduğumuzu, yazdığımızı, çok sıfırlı rakamları dahi hesaplayabildiğimizi, analiz ve sentezler yapabildiğimizi yine üst beynimizle çözümlüyoruz. Fakat çoğumuz böyle düşünüp, felsefe yapabilen bir cortex'e sahip olduğumuz ve başka canlılarda örneğini göremediğimiz için, megalo bir süreçle tüm beynimizi üst beyin zannediyoruz.
Oysa anatomik olarak üst beyin, tüm beynimizin en çok %28'ini kapsıyor. Geriye kalan beyin bölümlerine anlatım ve anlama kolaylıkları bakımından alt beyin diyelim. Onun tamamı Latince olan (Thalamus, Amygdeal Nucleus, Substantia Nigra, Pons, Bulbus vs) bölümlerini ayrıntılı olarak incelemeye başlarsak konumuz bir anatomi dersi niteliği kazanır ve ben enbaşta olmak üzere çoğumuz "sıfır" alırız.
Alt beyin sistemi duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağıdır öncelikle. İkinci olarak atalarımızdan RNA (Rubo-Nucleic Asid) denilen bir molekül yardımıyla bilgi şifrelerini taşır ve depolar. (1989'da ispatlandı; ispatlayıcıları ABD'li Thomas Cech ve Kanadalı Sydney Altman Nobel Kimya Ödülü kazandı. Üçüncü önemli fonksiyonu da otonom sinir sistemi kanalı ile nöro-hormono-transmitter bir mekanizmayla iç organlarımızı refleksif olarak komuta etmesidir. Bu nedenle de haklı olarak beynimizin %72 hücresini kullanır.
Bu aşamada bir buzul gibi düşünelim beynimizi. Buzulun üstü göründüğü için herkes konuşuyor, cortex bilimi yapıyor -konuşsunlar ve yapsınlar da- buzulun altı bir mikrokozmos olduğu halde din ve felsefe dışında tanımlanmıyor.
Üst beynin "iyi insan ol, takma kafaya (ona göre de kafa sadece üst beyindir), sev birbirini" nutuklarını yazdığı kitapları zamanında best-seller (en çok satan) olan Dale Carnegie'nin intihar ederek öldüğünü duymuş muydunuz?
Üst beynin en hakim olduğu ülkelerin başında gelen ABD dahi "yaşasın üst beyin" öğretisinin "otomatik portakallar" yarattığını farketmiş olmalı ki "EQ , IQ'yu döver" kitaplarına ödün vermeye başladı.
* EQ: Duygusal katsayı -alt beynin işlevlerinden sadece biri
IQ: Zekasal katsayı -üst beyin işlevleri
Ayrıca bilgisayarlar üst beynimizi çok iyi taklit etmeye başladıklarından ve de ortalama 70-80 yıl yaşayan bir insan üst beyninin biriktirebileceğinden çok daha fazla bilgiyi depolayabildiklerinden "yaşasın üst beyin" eğitimi ufak çaplı bilgisayarlardan da inferiprite duygusu hissetmemize neden oluyor. Cep telefonları, internet, materyalist felsefe, aşırı üst beyin faaliyetlerine, bu da strese neden olarak beyin sağlığını giderek artan bir şekilde bozuyor.
İşte şimdi; Mevlana'nın Mesnevi'de "hiç'i bulunuz, gönül gözünüz açılsın" deyişini anlamaya başladık. Hatta Budist rahiplerin niçin kendilerini mağaraya kapattıktan bir yıl kadar sonra "Üçüncü gözümüz açıldı" dediklerini veya Kuran'da "Ben size şah damarınızdan daha yakınım" demesini Allah'ın... Tasavvufta hiçliğin, nokta gibi olmanın, kalbe giden yol olduğunu... Dikkat ederseniz gönül, üçüncü göz, şah damarı, kalp, alt beyin yerine kullanılmış; hiçlik, izolasyon üst beynin devre dışı bırakılması yerine kullanılmıştır.
Yunus Emre'nin "Bir ben vardır bende, benden içeri" sözüne uygun içteki ben'i hissetmenin yolu üst beyni devre dışı bırakmak, hiçleştirmek, sıfırlamaktır. Hintliler'in Transandantal Meditasyon (düşünceyi aşma) yöntemi dahi aynı sıfırlaştırmayı amaçlar.
Biraz üst beyninizle düşünerek örnekleri arttıracağınızdan eminim. Niçin bir yığın öğreti; üst beyinde hiçliği bulmanın, alt beynin farkındalığını azaltmaktaki rolünü kendi kavramları ile işlemiş?
Son araştırmalar bir RNA molekülünün 20 milyon bilgi taşıdığını söylüyor. Bu durumda belki de milyonlarca yıllık bir bilgi birikimine sahip alt beyin sistemi, tabiidir ki pek çok öğretide bir mikrokozmos olarak tanımlanacak.
Üst beyinde hiçliği bulun, alt beyinde mikrokozmosla tanışın. Zerdüşt öğretilerinin beyaz enerjisiyle I. Ching felsefesinin aydınlığı ile, hatta Isis-Osiris öğretilerinin hiyeroglif gözüyle, yaratıcılıkla, Rahim-Rahman, anima-animus, Yin-Yang güçleriyle tanışın, arkatiplerle, sembollerle, gizemle tanışın. Şeklin ötesine geçin, psiko-estetik felsefesiyle tanışın. Sıfır'ı bulun. Gönül gözünüz açılsın.
Psiko-estetik kavramlarını yan yana ilk defa benim üst beynim bir araya getirdi. Ayrıntıları merak eden okurlarım için Sistem Yayıncılıktan çıkan Psikoestetik isimli kitabımı okumalarını önermem belki de yeni bir sıfır'a neden olacaktır.
Biraz da sıfır'ın yuvarlaklığından bahsedelim. Çok eskilerden beri onun yuvarlaklığı "rahim"i simgelemişti. Bir zamanlar mandala (yuvarlak) yapılar mimaride çok modaydı ve insan cenininin rahimdeki rahatlığını üst beyinsel yaşamda da bulabilecekleri düşünüldü mandala yapılarda. Belki de yuvarlak hatlı arabalardan bir süre sonra yuvarlak hatlı yapılar yeniden moda olacak. Ben şahsen yuvarlak bir yatak aradım Modoko'da, bir türlü bulamadım. Sonra vazgeçtim. Alt beynim rahime regresi(gerileme) olur diye. Fakat alt beyinlerimizi anacığımızın rahmine doğru gerileten o kadar çok neden var ki aslında. Anne kalp sesini taklit eden ritimdeki müzikler, rahim kaynaklı libido kullanan anneler... (İster toprak, ister su, ister ateş, rahim olsunlar doğurdukları çocukların alt beynini büyütmezler. Bunu keşfeden bazı yazarlar da "İçinizdeki çocuğu sevin" derler. Oysa o çocuğu büyütmezsek kolay kandırılan, kolay saldırabilen, kolay uyutulabilen bir çocuk kalırız, üst beynimiz büyüse de.) Babanızın, amcanızın, dayınızın mesajlarını biteviye yenileyenler, yalnızca üst beynin eğitim ve otoritesini kullanan eğiticiler, alt beyinde sıfırı tüketmiş materyalist otomatik portakallar, insanın özgürlüğüne ve özgünlüğüne saygı duymayan doğa yıpratıcıları...
Son olarak sıfır'ın rahimden ürediği "boşluk" duygusundan bahsetmek istiyorum. Bebeklerin salıncakta, beşikte veya ayakta sallanarak büyütüldüğü, herkesin vıcık vıcık bir arada uyuduğu bir toplumda boşluk duygusu çok sıktır. Birincisi boşluğun sallanarak hissedilmesi; ikincisi de çok sert seksüel içerikli alt beyin takıntılarına neden olarak, alt beynin hissedilmemesi için boşluk duygusuna sığınılması olarak koca bir boşlukta minicik mikroplar olduğumuz duygusuna götürür bizi. Oysa uzayda boşluk zannettiğimiz karanlık dahi esir denilen bir maddeyle doludur. Dünyamız saniyede 18 millik bir süratle güneşin etrafında döner. Ve yaşamı sadece cortex yaşamı kabul edersek 70-80 yılda biter. Milyonlarca yıllık bir uzay zamanında bir noktadır, hatta bir hiçtir, bir sıfırdır cortex yaşamı.
Sıfırlayın üst beyin yaşamını, boşluk duygusundan kurtulun. Bizde bilinmediğine bakmayın, Batı ülkelerinin psikiyatristlerinin çoğu rüya analizi ile yardımcı oluyorlar danışanlarına. Ben de öyle... Evrenin sembol dili ile kuş dili (mantıkut tayr) ile yardımcı oluyorlar. Çünkü alt beynin kullandığı tek dil sembol dilidir.
Okuduysanız James Joyce Ullysess'te Dublin'de geçmiş tek bir günü 1000 sayfada toparlamıştır. Çünkü bir satır üst beyin dili kullandıysa kırk satır alt beynin sembol dilini kullanmış ve ölümünden sonra ABD'de çok sayıda bilim adamı ne dediğini anlamaya çalışarak çok sayıda tercüme ve açıklama kitabı yazmıştır.
Aynı Babil Kulesi efsanesinde Tanrı'nın insanları o zamana kadar aynı dili konuşuyorken, konuştukları dili farklılaştırıp birbirini anlamaya mahkum etmesi gibi. Aynı dili bile konuşsak üst beyinde birbirimizi anlamayacak hale geldik.(Siz beni anladınız mı ki?) Bunun da nedeni doğduğumuzda üst beynimizin olmamasıdır. Okuyamazsın, yazamazsın, konuşamazsın, çişini bile tutamazsın, üst beyinler sonra gelişir. Çevre, anne, baba, ekonomi her şey farklı, tıpkı yüzler gibi üst beyinler de farklıdır. O halde üst beyinlerde anlaşamayız.
İnin alt beyninize, hakiki aşkı bulun, yazın rüyalarınızı, kuş dilini öğrenin, hükmetmeyi öğrenin, yaratıcılığı, barışçıllığı, mikrokozmosu, gücü keşfedin.
Boş, hiç, sıfır cortex'li günler dileğiyle...
- hamdolsun
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 496
- Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00
- HAYY-DOST
- Özel Üye
- Mesajlar: 1856
- Kayıt: 16 May 2009, 02:00
- safa-merve
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00
Re: Sıfır'ın sırrı
sevgili kardeşlerim, çokkkk teşekkürler elleriniz dert görmesin..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5154
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: Sıfır'ın sırrı
Sevgili aNKa can,aNKa yazdı:---- "HAY"AT HİK"AY"ESİ---
---TEMİZLENME FORMÜLÜ---
TOPLA! + ÇARP! + BÖL! = ÇIKAR!
HER İNSAN KENDİ KULLUK İMTİHANINDA
MUHAMMEDİ OLDUĞUNUN ŞUÛRUNA EREREK,
KENDİNİ MUHAMMDİ MÜKEMMELLİĞE
ULAŞTIRMAK ZORUNDADIR
BU MÜKEMMELLİĞE ULAŞMAKTA KOLAY OLMAMAKLA
BİRLİKTE TEKEMMÜL GEREKİR Kİ;
ALLAH(C.C.)NUN HİDÂYETİ,
RASULULLAH(S.A.V.)İN ŞEFAATİ,
ALLAH DOSDLARININ HİMMETİ
VE O KİMSENİNDE YÜCE VARLIK ALLAH(C.C.)YA OLAN;
YOKLUĞUNU, HİÇLİĞİNİ,
ÂCİZLİĞİNİ, FAKİRLİĞİNİ
BİLİP
GÖSTERECEĞİ;
İYİ NİYET, CİDDİYET,
SAMİMİYET, GAYRET ŞARTTIR
RASÛLULLAH(S.A.V.)İN
MEN AREFE NEFSEHU FEKAD AREFE RABBEHU
NEFSİNİ BİLEN RABBİSİNİ BİLİR
BUYRUĞU İLE HİÇDE KOLAY OLMAYAN NEFSİ BİLME İÇİN
ÖNCE DERDİMİZİN KENDİMİZLE OLDUĞUNU
BİLELİM,
BULALIM VE
ANLAYALIM
VE DAHA SONRA
KILIÇSIZ-KALKANSIZ AMA DAHA DA ZOR OLAN
BÜYÜK CİHATA BAŞLAYALIM İNŞÂALLAH
HER İNSANIN ANNE VE BABASINDAN GELEN GENETİK YOLUYLA
VEYA KENDİSİNİN ŞUANKİ YAŞI KADAR OLAN DÜNYA YAŞANTISINDAN ALDIĞI;
İYİ-KÖTÜ,
GÜZEL-ÇİRKİN,
GEREKLİ-GEREKSİZ,
ZARARSIZ-ZARARLI,
HAYR-ŞER,
OLMASI GEREKEN-OLMAMASI GEREKEN,
GÜN YÜZÜNE ÇIKMIŞ VEYA ÇIKMAMIŞ,
HUY VE AHLAK HALİNE GETİRİLMİŞ VEYA GETİRİLMEMİŞ;
KİMLİK VE KİŞİLİĞİMİZİ OLUŞTURAN;
BİLGİ, SÖZ, ANLAYIŞ, AMEL,
FİİL, DAVRANIŞ, YAŞAYIŞLAR VARDIR
GENETİKSEL VEYA ZAMAN İÇERİSİNDEKİ BU OLUŞUMLARI
KENDİ İÇİMİZDE BİRER BİRER "TOPLA"YALIM
VE ORTAYA DÖKELİM
GÖRÜLÜYOR Kİ ZAMANLA ARTI VE EKSİ YÖNDEKİ ÇOĞU OLUŞUMLARI
"ÇARP"A ÇARPA ARTTIRMIŞ
VE KİŞİLİĞİMİZE YERLEŞTİRMEYE ÇALIŞMIŞIZ
ALLAH(C.C.)NUN KULU VE RESÛLÜ OLAN
MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V.)İN ABDULLAH YÖNÜ
BİZE EN GÜZEL ÖRNEKTİR.
ONDA OLANLAR BİZDE OLMASI GEREKEN,
OLAMAYANLAR DA BİZDE OLMAMASI GEREKENLERDİR
HERŞEY GAYET AÇIK-SEÇİK ORTADADIR
VE BİZLERE DÜŞEN BİZDEKİ-NEFSİMİZDEKİ HAYR VE ŞER OLANLARI
"BÖL"EREK AYIRMAKTIR
SONRASI MI?
KENDİMİZDE VARSA EKSİK OLAN ARTI YÖNDEKİ OLUŞUMLARI
DAHA DA ÇOĞALTMAK
VE YİNE VARSA EKSİ YÖNDEKİ OLUŞUMLARI
"ÇIKAR"IP ATMAKTIR
HERKES TERKETTİKLERİ KADAR YOL ALIYORSA;
BU ZOR YOLDA TAHAMMÜL VE SABIR İLE
YOLUMUZA ENGEL OLANLARI TERKETMEK,
İLK İLERLEYİŞİMİZ OLSUN İNŞÂALLAH
ALLAH(C.C.) YÂR VE YARDIMCIMIZ OLSUN
VE BİRLİKTE ŞERRİ VE BÂTILI SAVALIM İNŞÂALLAH
RABBİMİZ MUHAMMEDİ OLDUĞUMUZUN ŞUURUNA BİR AN ÖNCE ERDİRSİN İNŞÂALLAH
MUHAMMEDİ MUHABBETLE
http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... =44&t=2598
Bu güzel anlatımınız için çok teşekkür ediyorum. Yazınızı okuyunca kendi kendime " anlamaya çalıştığım şey o kadar da karışık değilmiş" dedim ve Resulullah (sav) efendimizin hayatını daha güzel anlamaya çalışma isteği belirdi içimde. Gönlünüze ferahlık, ellerinize sağlık dilerim.
- Ahmed
- Admin
- Mesajlar: 1132
- Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00
Re:
Güzel bir paylaşım, Allah(cc) Razı Olsun! Severek izlemiştik bu diziyi de... Kalmadı böyle kaliteli diziler, rayting kaygısına teslim ekranlar...hamdolsun yazdı:bu videoyu paralar derinden derinden
iillede biri
illede BİRi
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
- Ahmed
- Admin
- Mesajlar: 1132
- Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00
Re:
hamdolsun yazdı:
İnin alt beyninize, hakiki aşkı bulun, yazın rüyalarınızı, kuş dilini öğrenin, hükmetmeyi öğrenin, yaratıcılığı, barışçıllığı, mikrokozmosu, gücü keşfedin.
Fazla sevmediğimden mi nedir, dalınca biraz ağır oluyor uykularım. Günde 4-5 saatten fazla uyumam. rüyalarımı da pek hatırlamam çok iz bırakıcı değilse ... Ben de mi bir anormallik var acaba yoksa kalbim çok kararmış gibi bir anlam çıkarabilir miyim buradan???
Allah Razı Olsun, bilgilerinizin ışığıyla yolumuzu aydınlattınız "hamdolsun" kardeşim...
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
- hamdolsun
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 496
- Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00
Re: Sıfır'ın sırrı
sevgili acakir sendede Rabbim kerrelerce razı ola ,aşk ola, meşk ola, hamd ola içten yorumlarınıza katılıyorum yalnız yanlış anlaşılmasın yazı Nusret Kaya ya aittir kendisi biraz uç kabul edilen bir psikyatır. Rüyalar ilmini bende çok meraklıyım ama merak işte sadece anlayabildiğim kadarıyla rüya görmek beynin çamaşır makinası.İnsan gördüğü rüyaları hatrlamaz normalde her akşam görürmüşüz bilime güvenmem açıkçası ne kadar doğru bilemyorum bu konu benimde muzdaribi olduğum bir konu inşALLahu teala BİRlikte Aydınlanacağız ''Güneşe arkamızı dönüp gölgemizin peşinden yürümeyeceğiz M. Derman ''
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
Re: Sıfır'ın sırrı
Gul yazdı:Sevgili aNKa can,
Bu güzel anlatımınız için çok teşekkür ediyorum. Yazınızı okuyunca kendi kendime " anlamaya çalıştığım şey o kadar da karışık değilmiş" dedim ve Resulullah (sav) efendimizin hayatını daha güzel anlamaya çalışma isteği belirdi içimde. Gönlünüze ferahlık, ellerinize sağlık dilerim.
Değerli Gül kardeşim yazımın faydası dokunmuşsa ne mutlu..
Muhammedinur'a ilk geldiğimden aşağıdaki Kul İhvanimizin zevkini okuyana kadar bir arayış ve çırpınış içersindeydim. Kafam çok karışık ve üzerimde 1 ton yük binmiş gibi çeresizlik bir o kadarda hazımsızlık vardı..
Düşünür dururdum "çaresi ne? çaresi ne?" diye..
Sonra beni ilk kendime getiren bu zevkle karşılaştım..
Meğer çare Sineymiş...
Ama içinde bir damlada olsa sirke küpüne bal koyamazsın be güzelim dediler..
O halde ilk iş temizlenmek ama nasıl derken acizane matematikçi olmamız bu işi formulüze etmeyi gerektirdi..
Sağolsun sırdaşım, zorYOLdaşım Can Nur-yem kelimelerin gücünü o mesaja cevap vererek göstermiş ve içimdeki kıvılcımı ateşlemişti..
Ben gibi aciz ve ferec yolu arayanlara kısa yoldan nasıl temizlenme olabilir ki diye düşünmeye başlamıştık ve bu iş tabiki Muhammedi hamamda olacaktı..
Şu anda bulunduğumuz Muhammedi hamamda 4 keseyle temizlenme formulü oluşturduk..
Eee biz uyandık uyuyanlardan banane demek MuhammediNur hademe gönüllüsüne yakışmaz diyerek bunu yayınlamıştık..
En doğrusunu Allah c.c. bilir elbet..
Birde şu sözü HAYYatımda hiç unutamam ve inşaAllah da unutturulmaz :
"Ağyârde arama âşık; dert sîne "Çâre sîne"
aNKa yazdı:Kimseler çâre bulmadı; ben, bu bî-çâresine
Ne söylesem beyhude, ben neylesem; çâresi ne?...
Yalın ayak baş açık, aşk abdalıyım o yârin
Ağyârde arama âşık; dert, sîne Çâre sîne
KUL İHVANİ
http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... =19&t=2498
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9090
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: Sıfır'ın sırrı
kulihvani yazdı:Bütün mesele nerdedir?
Mesele şuradadır: İlâhi İlm'i, Velâyet Edeb'i, Muhammedî İrfan'ı, RABBâni Erkân'ı öğreteceksiniz.
Eğitim ve Öğretimini yaptıracaksınız.
HAZMettireceksiniz, çözdüreceksiniz.
Vicdânındaki RABBisiyle BİLiştirip, BULuşturup, OLuşturup, YAŞAtacaksınız.
NEFSime!
AKIL BUZum, ERirde SEVİYElenir إِن شَاء اللَّهُ
+ - x ÷
DÖRT işlemi;
MİLin MUHİTinin, DÖRTlerin döndüğü MERKEZinde;
HAKK'ta, HAKK'tan, HAKK'a, HAKK'la; BİLip-BULup-OLup ve YAŞAyamazsan VARamazsın ATEŞten denİZe!
İLİMsiz-EDEPsiz-İRFANsız-ERKANsız
VARamazsın MEDED KAPIsına!
RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi vesellem efendimizin SeSinden, Rahmetenli’l- Âleminimizin SöZünü DUY!
UYkUYu UYut UYuma!
Bu âleme ÂDEM olarak çıplak girdin çıplak çıkacaksın ve CANım dediğimde ‘’O’’nundur ZATen...إِن شَاء اللَّهُ
İLİM-İRADE-İDRAK ve İŞTİRAK edersen;
TOPLA + BEDEN GEMİSİnde; sende açığa çıkmış ESMAları ilmek ilmek oku
ÇIKAR – BEDEN GEMİSİnden; senden azan-taşan-şaşan ve sapan haddini BİLmez çocuğu! İlmek ilmek doku!
ÇARP x BEDEN GEMİSİnde; sende seni DEVRet-SEYRet-CEVLet ilmel ilmek O KOKU!
BÖL ÷ BEDEN GEMİSİnde; sende seni ikiye ''La ilahe'' de ÖL, ''İLLA ALLAH''ta DİRİl!
AKLımız Sükun ve sükutunla KEMÂL BULurda, Selâmet ve Sekine-yi MuhaMMed Aleyhi's-selâtı ve's-selâm'a ulaşır. إِن شَاء اللَّهُ
اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُوا اَنْ يَقُولُوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ
---''E hasiben nasu ey yutraku ey yekulu amenna ve hum la yuftenûn.: İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?''
(ANKEBÛT suresi 2. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
---''Ve lein seeltehum men nezzele mines semai maen fe ahya bihil erda mim ba'di mevtiha le yekulunnellah, kulil hamdu lillah, bel ekseruhum la ya'kilûn.: Andolsun ki onlara, «Gökten su indirip, onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. De ki: «(Öyleyse) hamd de Allah'a mahsustur.» Fakat çokları akıllarını kullanmazlar.''
(ANKEBÛT suresi 63. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)
---- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "ALLAH'ım! Sen'den, Senin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lütfûndan taleb ederim. Sen Kâdirsin, benim gücüm yetmez; Sen bilirsin, ben bilmem, Sen bütün gizlilikleri bilensin." buyurmuştur.
(Buhârî,Teheccüd, 25, Tevhid, 10; Tirmizî, Vitr,18; Ebu Dâvud, Vitr, 31)
صَدَقَ اللّٰهُ الْعظِيمُ لَبَّيْكَ يَا رَبَّنَا صَدَيْكَ يَا رَبَّنَا وَالْخَيْرُ كُلِّيهُ فِي يَدَيْكَ
Sadakallahül Azîm. Lebbeyke ya Rabbenâ! Sadeyke ya Rabbenâ! Vel hayrü küllîhu fi yedeyke!
Azîm olan ALLAH doğru söyler. Emret ey Rabbımız! Saadetle başımız üstüne ey Rabbımız! Zâten tüm hayrlar Senin elindedir!
SEVgili Kulihvani hocam, Kıymetli yazılarınızla, İlâhi İLMinizle yılmadan BİZleri MuhaMMedî SEVİYEye taşıma azminiz ve HİZMETiniz için ve AKLımızın ŞUURlanması için çabalarınıza minnettarız.
ZEVK - 1610
"Âlem" de "Âdem"i gör ki âdemde "Esmâ"yı seyret
Kalbin semâ'sında esmâ, aks-i müsammâyı seyret
Sıfat-ı ahyâr ki ruhî, sıfat-ı eşrâr nefsî bil
İ'tikad-niyyet; amelle, gel şu muammâyı seyret...
SEVgili CAN kuşum, YOL arkadaşım, nice geceler sabahlamıştık DÖRTlü sistemleri incelerken yazmama vesile olduğun için teşekkür ederim...
ZEVK - 1668
"Olsun! Olmasın!" derdiyle, uykusuz geçen geceler
Çark-ı çile çenberinde, sır çözümlü bilmeceler
Kûn-fe-yekûn'suz krallık, işte hayat bu İHVÂNÎ
Hâl-i Hazır huzur "HAYY! HU!" yarım nefeslik heceler...
Kıymetli kardeşlerim,
BİZler çok şükür ki sadece birbirimizin hizmetçileriyiz.
HAKK DOSTlarının dediği gibi:
"HİZMET İLE DEST-İ KEMAL
HİMMET İLE SEYR-İ CEMAL"
gayemiz ve gayretimizdir...
HAKKta ve HAYRda, MuhaMMedinur GÖNÜL gemisinde
MuhaMMedi MuHABBEt ve hasbi hizmette
BİZ ve BİR İZ olmanın güzELiğini YAŞAmamız dileğiyle.
MuhaMMedi GAYRETte ve MuHABBEtte BİZ BİR-İZ..إِن شَاء اللَّهُ
- Gul
- Moderatör
- Mesajlar: 5154
- Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00
Re: Sıfır'ın sırrı
http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... =19&t=2668aNKa yazdı:İLİM!(SÖZ) - İRADE!(SOHBET) İLE ARİFLER GECESİNDEN
İDRAK!(ZEVK) İLE ARİF! OLUŞ ŞUURU İŞTİRAK!(HAZZ) İLE BAYRAMIMIZ OLSUN İNŞALLAH!!!!+!!
>>>"BEŞ DUYUDAN SIYRIL KAVUŞURSUN"<<<
BEŞ DUYU ORGANI:
1. GÖZ (2)
2. KULAK (2)
3. BURUN (1)
4. DİL (1)
5. DERİ (1)
SIFIR TAM YÜZDE BEŞ = YÜZDEKİ 5 DUYUDAN SIYRILIP TAM SIFIR OLMAK...
SIFIR OLMANIN İDRAKİYLE HEPLİĞE KAVUŞMA
SIRR-I SIFIR...
>>>ÇIK ARADAN GİRSİN YARADAN<<<
Hiç mümkün mü görmemesi, kör de olsa gözlerin
MADDE ALGILAMALARINI GEÇİP MANEVİ ALGILAMA;
GÖRME-TATMA-KOKLAMA-DUYMA-HİSSEDEBİLME
ÖZ GÖZÜ İLE GÖRÜP ÖZETİ BULMA
Bir damla su ve içinde bir hücresi ben idim.
Milyonlarca hücreden ben, rahme giden idim.
DAMLA DAMLALIĞINI BİLECEK
Hatta yedi yaşımdayken, ağzım hep çürük dişti...
Kıymetini bilmezdim, onları kim değişti?
7 (2+2+1+1+1) ORGAN BİZİ YANILTIYOR
KESRETTEN SIYRILARAK VAHDETE TEK OLANA KAVUŞMA
Takılmış çok organımı, lüzum eder sanmazdım.
"Gideceğin yerde lazım." Deseler, inanmazdım.
5 ORGAN İNSAN İÇİN NE KADAR ŞARTSA İSLAMIN 5 ŞARTIDA LAZIMDIR VE LAYIKTIR
Ve kırk altı kromozom bir hücrede birleşti.
Bir aralık benim boyum, sıfır tam yüzde beşti.
23 + 23 = 46
--ZAHİR VE BATIN--
--SÜRET VE SIRET--
--MADDİ VE MANEVİ--
EŞLEŞME
BAŞKACA ZEVK EDERSEK;
23
2+3=5
ALLAH: ELİF-LÂM-LÂM-ELİF-HE
MUHAMMED: MİM-HA-MİM-MİM-DAL
46
MUHAMMEDİ ÖZ TASAVVUF ÖĞRETİMİ VE EĞİMİNDE ANA UNSUR OLAN 4 LÜ SİSTEMLE(İLİM-İRADE-İDRAK-İŞTİRAK)
6 YI BULUŞ
LA-İLAHE-İLLA-ALLAH MUHAMMED-RESULULLAH
4+2=6(İMAN)
Elim, ağzım, hiç bir uzvum, beni beslemez şimdi.
Göbeğimden bir hortumla beni besleyen kimdi?
RASULULLAH(S.A.V.)E TESLİMİYETLE BAĞLILIK
GIDA O'NDAN
ANA TRAFO
Hiç AKLımdan çıkmayan şu, sıfır tam yüzde beştir!
VEZİRİ(AKIL) VELİNİMET BİLMEK
AKIL SAHNESİNDEKİ OYUNUMUZDA İMKAN İÇİNDEKİ İMTİHANIMİZ
AKLIMDAN DOLAYI TEVHİDİN TEKLİF EDİLİŞİ
SİSTEMİN ELEKTİRİĞİ (NURULLAH) OLAN AKIL
Seven dahi sevdiğine, eliyle dokunuyor.
Beş parmakta, ALLAH ismi, çok rahat okunuyor.
SAĞ ELİNİN DIŞINI KENDİNE ÇEVİR:
SERÇE PARMAK ELİF
YÜZÜK-ORTA-İŞARET PARMAKLAR LAMELİF
BAŞ PARMAK H
ALLAH(A-L-L-A-H) KELİMESİNDEKİ 5 HARF HERBİRİ 5 PARMAK
2 AVUCUNU KENETLEYİP KENDİNE DOĞRU AÇSAN ALLAH YAZISI
5 + 5 = 10
1 + 0 = 1
BİRDE:
ELİ GÖR KALEMİ DEĞİL DE DİYEBİLİRİZ
--RESSAM-RESİM--
Dört aylıkken kim demiş de parmağımı emmişim?
DÖRT YAŞIMDA YAŞITIMLA YUMURTA ÇALMIŞTIM
DÖRT YAŞIMDA:
4LÜ SİSTEM ANA UNSUR
----TOPRAK-SU-ATEŞ-HAVA----
YAŞITIMLA:
"BİR BEN VARDIR BENDE BENDEN İÇERU"
--SÜRET VE SİRET--
YUMURTANIN DÖRT KISMI:
----DIŞTAKİ SERT KABUK AKI SARISI - TOHUM----
----ŞERİAT TARİKAT MARİFET - HAKİKAT----
----SÖZ SOHBET ZEVK - HAZZ----
... "Sen Rahmanın yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın.
Gözünü çevir de bak... Bir aksaklık görebilir misin?
Sonra gözünü tekrar tekrar çevir.
Fakat göz;
Umduğunu bulamayıp;
Zelîl ve hakir olarak dönecektir." (MÜLK 67/3-4)
İMTİHAN SAHASINDA HAKİKATİ ARAŞTIRMAK İÇİN BAKIŞLARIN DİKKATLE TEKRAR ETMESİNİN GEREĞİ
ALLAH(C.C.)YU TANIMAYA DOĞRU YÜKSELMEK İÇİN BAKIŞIN SUBJEKTİF VE OBJEKTİF YÖNLERİNİ DAHİ DÜŞÜNEREK HAREKET ETMENİN LÜZUMU
GÖRME DUYUMUNUN DAYANIP KALDIĞI CİSMANİYETİ BİR AN DURUP DÜŞÜNDÜKTEN SONRA SEZGİYLE DAHA FAZLA DERİNLEŞTİRMEK VE TETKİK ETMEK İÇİN BAKIŞLARIN TEKRARI
KAFA GÖZÜNÜN ÇİFTLİĞİ İLE İKİSİNİ BİR İDRAKTE BİRLEŞTİREN SEZGİ
SONRA BU İDRAKİ SINIRLAYAN ÂFÂK VE ENFÜS İKİLİĞİ
VE DAHA SONRADA İKİNİN ARALARINDAKİ BİRLİK NİZAMINDAN DOĞAN İŞTİRAK NURLARININ ÇOKLUĞU
VE ÇOKLUĞU KUŞATAN ALLAH(C.C.)NUN BİRLİK VE YÜCELİĞİ KARŞISINDA HİÇE İNEN VE ANCAK ONUN RAHMETİYLE YAŞAYABİLEN BENLİĞİMİZİN ACZ VE ZİLLETİ
ALLAH(C.C.) RAZI OLSUN AZİZ DOSD ZAHİD...
GÖNDERDİĞİN YAZIYI NUR-YE DOSDLA ZEVK ETTİK...
ZEVKİN KAYNAĞI BELLİ -----> ALLAH(C.C.)
DÜŞÜNDÜREN BELLİ -----> ALLAH(C.C.)
DUYDURAN BELLİ -----> ALLAH(C.C.)
KONUŞTURAN BELLİ -----> ALLAH(C.C.)
BİZ İSE HİZMET GÖREN HİZMETÇİ...
MUHAMMEDİ MUHABBETLE...