DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇERMİ ?

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇERMİ ?

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Necip Fazıl’a, “ALLAH, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?” diye sormuşlar. “Evet geçirir” demiş.

Bunun üzerine “deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?” demişler.
Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş:
- Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir.



Resim
YA SİZCE?
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

CANım ablam hürmetle MUHAMMEDi yüreğinden öperim.

KulihvanimİZ ne güzEL ZEVK etmiş; Benlik devesi ve İĞNE DELİĞİni!



kulihvani yazdı:Resim


ZEVK3067


İNSAN
Ben Devesi ve İğne Deliği

Meçhülden meçhüle değil, “Yâ Sîn” dir “ SIRR”ın siliği
“Be” nin "Nokta"sı “Beyin” se, Kendisi İnsan İliği
Aklı Sahnesinde oyun!.. İmkan içinde İmtihan!..
Bir yanda “Benlik Devesi”!.. Bir yanda İğne Deliği!..


03.01.2008 12:12
A n t a l y a
En son nur-ye tarafından 26 Nis 2010, 12:27 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim


Resim


ZEVK 3729

Dönen Dünya, DeVR-AN Değil! Çile Çile Çark-ı Felek
İmthANda Küllî ŞEY’in İkİ Yüzü ŞEYtAN - MeLeK!
İnsaNın Tercihi, TeVHiD! Erirse BENlik Buz Dağı!
Nefes-Nefes Damla-Damla, İğne Deliğinden ELEK!..


29.06.09 21:58
A n t al y a



إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ

Resim---"İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tüfettehu lehüm ebvabüs semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelü fi semmil hiyad ve kezalike neczil mücrimin: Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara imanı kibirlerine yediremeyen kimselere kesinlikle gök kapıları açılmayacak ve deve iğnenin deliğinden geçmedikçe onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte Biz suçluları böyle cezalandırırız.” (A’raf 7/40)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Derim ki önce deve ne ki onu anlamak lazım, Gulizar Anam :)
Necip Fazıl ilk çekirdeğin içinde potansiyel olup zahire çıkanlara gitmiş sanırım... Aynı şekilde bir bilgisayarın diskine milyonlarca şeyin görüntüsünü bir kamera ile o şeyleri çekerek sığdırıyorsunuz, akıl gibi bir monitör ekranı buldumu bir bakmışın patır patır çıkıp seyre gelmişler yeniden. Yahut koca evreni bir ayna koyarak aynanın içine sokuveriyorsunuz bir ANda. Bakın iğne bir mim gibi ve sükunundan yani çapı sıfıra en yakın olan deliğinden alemleri geçirip zahire çıkarıyor ALLAH c.c bir deveyi geçirmek meselemi ki ?..

Bu hususta Babilonya Talmudunda o deve fil olarak zikredilmiş. Günümüz İncillerinde deve diye bahsedilmiş, ve Kur'an da yine deve diyerek zikredilmiş. Bakın Kur'an-ı Kerim Bakara 2/58 ve 59 da:


"(İsrailoğullarına:) Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) «Hıtta!» (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik." (Bakara 2/58)

"derken o zulmedenler sözü değiştirdiler, kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle koydular, biz de o zalimlere fısk işledikleri için gökten bir murdar azap indirdik" (Bakara 2/59)

Burada bir kapıdan eğilerek geçmekten söz etmekte. Bu hadise ise Hristiyan kaynaklarında Kudüs'te bulunan şehir kapısı olduğu ve kapının isminin "iğnenin gözü" olduğunu, gece bütün kapıların kapatılıp bu küçük kapının açıldığı ve tüccarların develerinin o kapıdan ancak üzerlerindeki yükleri attıktan sonra dizleri üzerinde emekliyerek borçsuz, engelsiz gece bildiğinden söz edilmiş.

Bu hadiseyi tefsirlerden ve yabancı kaynaklardan da çok incelemiş idim bir türlü yazmak nasip olmadı. Öyle kaldıydı. Biraz daha yâd edelim inşaallah. Elmalılı bu ayetler için tefsirinde şöyle bahsetmektedir:


"
- Ve hani demiştik ki, şu beldeye, Beyt-i Makdis mevkiine yahut Eriha beldesine giriniz de onun neresinde isterseniz, yahut nasıl isterseniz dilediğiniz şekilde bol bol yiyiniz. Ve girerken kapısından giriniz, hem de başlarınızı eğerek, şükür secdesine kapanarak giriniz, kibir ile, çalımla, azgınlık ve serkeşlik yaparak girmeyiniz, ve orada "hıtta" deyiniz ki, size bu şartlar altında hatalarınızı mağfiret ediverelim, yani veballerinizi rahmetimizle örtelim. Ve şunu da haber verelim ki, muhsinlere, iyilik ve güzellik yapanlara, güzel hareket edenlere daha fazlasını da ihsan edeceğiz.
Asam tefsirinde "hıtta" Arapça olmayıp aynen söylenmesi gereken bir kelimedir denilmiş, diğer müfessirler ise bunun Arapça "hatt" masdarının binâ-i nev'î (çeşit bildiren masdar) olduğunu söylemişlerdir.
Hatt, bir şeyi aşağıya almak ve sırttan yük indirmek demek olduğundan, "hıtta" da bir nevi indiriş demek olur ki, özel bir şekilde yükü yıkmak veya boyunlardaki vebali indirmek karar veya duasını ifade eder ve umuma ait mecaz suretiyle birleştirilmesi de mümkündür. Yani oraya yerleşmek için kararınızı veriniz ve günahlarınıza istiğfar ediniz demek olur. Aşere kırâetlerinin hepsinde "hıtta" kelimesi merfû okunur. Şu halde kelime tekil anlamına değil, mahzuf (hazfedilmiş) bir mübtedanın haberi olarak "işimiz hıttadır" takdirinde bir cümledir. Mesela, kendi lisanımızda da bir ilan veya topluluğa kumanda halinde "uyku!", "yemek!", "hareket!" v.b. emir ve kumandalar, veya bir istirham ve istek sırasında "lütuf!", "inayet!", "merhamet!" ve "insaf!" gibi müfret (tekil) kelimeler de böyle birer cümle takdirindedir. İncil'de ve eski din kitaplarında "hıtta" kelimesinin Ramazan ayının ismi olarak zikredildiğini Kamus mütercimi Asım Efendi zikretmiştir. Fakat bu âyette bu suretle bir tefsir veya bir te'vil vâki olmamıştır.
59-Tenbihemri, Âdem ile zevcesinin cennette iskân edildikleri (yerleştirildikleri) zaman aldıkları emri (Bakara, 2/35) andırmaktadır. Nitekim diğer bir âyette (A'raf, 7/161) buyurulmuştur. Zaten cennet ehli için (Bakara, 2/25) buyurulmamış mıydı?
Derken o zalimler güruhu, sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenin başka türlüsünü yaptılar. Denilmiş ki, "hıtta" emriyle alay ederek, bunun yerine demeye başlamışlardı ki, Nebt lehçesinde Yani kırmızı buğday demekmiş. Belli ki, bu rivayette, cennetteki yasak ağacın meyvesi kabul edilen "hınta" anlamına çok açık bir değinme vardır. O zalimler kapıdan girer girmez, dünya derdine düşerek Allah'ın emrini değiştirmeye ve bozmaya kalkıştılar. Bunun üzerine biz de sözü değiştiren zâlimlerin başlarına yukarıdan korkunç ve iğrenç bir azap indiriverdik, çünkü fısk içinde yüzüp gidiyorlardı, günah işliyor ve çığırdan çıkıyorlardı. Bunu yapanlar ve bu azaba uğratılanların, Musa kavminden bir güruh olduğu anlaşılıyor. Çünkü bütünü için "değiştirdiler" buyurulmayıp, "O zulmedenler değiştirdiler" buyurulmuştur ki, içlerinden bir kısmı demek oluyor. Nitekim A'râf sûresinde (A'râf, 7/162) "minhum" kaydı vardır ki, onlardan bir kısmı demektir. Burada âyet siyak icabı olarak bundan müstağni olmuştur.
Rics, esasen "rics" gibi tiksinilen pis ve murdar şey demek olup, bundan azap ve ukûbet mânâsına da kullanılmıştır. Tenvin tehvil (korkutmak) içindir. Fısku fücur işlemenin akıbeti işte böyle murdar azaplarla mahvolup gitmektedir.
"


Hocamız ise bu hadiseyi Öz Tasavvufta söyle açıklamış :

Araf 7/40 âyetine gelince : "…Deve iğne deliğine girinceye kadar" kısmında sordum çocuklara sırayla:
"Deve iğne deliğinden geçer mi?" cevâblar hep benzerdi
"Olur mu öyle şey, asla!" gibiydi

Sıra Ahsen kızıma geldiğinde baktım ki rengi sararmış gözleri sulanmıştı: "Evet, sen söyle Ahsen; deve iğne deliğinden geçer mi?" deyince, gözlerinden yaşlar süzüldü:
“Geçer babacığım geçer Kendinden ve benliğinden vaz geçerse geçer damla damla erirse geçer!" dedi
Tüylerim diken diken oldu: "Şimdi teneffüs 1 saat!" dedim
Ve kendi kızımdan bana bir hikmet öğreten RABB'ıma iki rekat şükür namazı kıldım
Mesele anlayıştır

İçi boş ibâdetler, alışkanlık hareketleri ve yanılgıdır
Kafa gözü basardır Basar ile bu madde âlemi görülür Mânâ âlemine bu gözle geçiş yoktur
--- "Basar (gözler) onu göremez (idrak edemez); hâlbuki O, basarları görür Ve O Lâtifü'l-Hâbirdir Halkettiği herşeyden haberdâr ve lûtfedicidir En ince detayları dahi bilicidir" (En'âm 6/103)


Haci Bektaş (k.s)'ın çile mağarasının deliği,
günümüz incillerinde bahsedilen "Dar kapı" örneği,
Üftade Hz.nin Aziz Mahmud Hüdai hz.ne "bu kapıdan kaftanınızla geçemezsiniz, atınız bile çamura saplanıp bu yüzden kapıda kalmadı mı" gibi örneklerin hepsinde ayni manaya işaret vardır.
İnsanın tek zenginliği ALLAH c.c ve RESULÜ sav. Fakat insan habirem masivadan yüklenmek derdinde ki bu mezar kapısından geçerken onları bırakmak zorunda olacak. Halbuki fiziki bedenini ve malini mülkünü mezar kapısında mecburen bırakıyor. Fakat ya kalbinde ve nefsinde götürdükleri?...
İnsan demekki masiva yükünden kurtulmadan, benliğini eritmeden oradan geçemiyor, önce bir üzerindeki yükleri indirecek ki o kapıdan girebilsin...


Selam ve sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

SELÂMINIZA SELÂMLAR, SEVGİNİZE SEVGİLER OLSUN CAN DOSTLARIM...
YÜREĞİMDE YANGINLAR VAR BUGÜNLERDE..
İÇİNE DÜŞEN TÜM BUZLAR ERİYOR...
ÖNCE BİR HAKK ÂŞĞININ YÜREĞİNDEN GEÇMELİ..
SONRADA İĞNE DELİĞİNDEN..
TÜM DEVELER ...
HEPİNİZE TEKRAR SEVGİLER...
ALLAH(CC )A EMÂNET OLUN!..


Resim
Resim
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön