Bir ayet hk.

Sorularınızı Ayet ve Hadisler ışığında cevaplamaya çalışacağız.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Bir ayet hk.

Mesaj gönderen tamersah tarik »

TİN (95): 4-5 "Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onları aşağıların aşağısına ittik."

Esselamun aleykum...
Uzun zamandan beri yukarıda zikredilen ayeti düşünüyorum.
ALLAH c.c. insanı en güzel biçimde yaratıp neden aşağıların aşağısına itmiştir.
Bizden muradı O' nu bilmemiz, bulmamız O'nunla olmamızdır ve O'na ancak Resulun yolunda ilerleyek O'nun ışığında varabiliriz.
Acaba bize cüzzi irede verdiği için mi aşağıların aşağısına itilmiştir denmektedir.
Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim
ALLAH'a emanet olunuz...
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Bir ayet hk.

Mesaj gönderen Gariban »

Ve Aleykümmes Selam ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu,
Sevgili Tamerşah Tarık kardeşim, aşağıların aşağısı denilince insan aklı düşmeyi hep kötü ucmayı işe güzel gördüğü icin hemen "esfeli sâfilin" sözünü çok kötü bir şey olarak algılamakta. Garibin nacizane anladıgı Ruh buraya bir tekamül devresinden geçmek üzere gelmiştir. Allahu Teâlâ'nın sıfatları en güzel şehadet âleminde zuhur etmektedir, çokluk âleminde renkler cümbüşü vardir. Teklik âleminden ikilik âlemine ve kesret cümbüşüne iniş anlatılmaktadır o âyette, insan aklını imtihan salonuna soktuk demektedir , bu ise şehadet için lazım ve layık olandır. Buraya inilmezse tekamül sağlanamaz, kemal devresi ancak şehadet âlemine gelip , "ölmeden evvel ölunuz" hadisindeki gibi benlik başını tevhid kılıcıyla kesip şehit ve şahit olup , şehadetini Resulullah SAV in şehadetinde TÜMM-leyerek sağlanır. O takdirde esfeli sâfilin tâbirindeki Sefele fiili insanın içindeki lütfa kendi adına sahip çıkıştan Allah adına sahip çıkma durumuna döner ve insan bilir, bulur, olur ve yaşar inşaALLAH.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: Bir ayet hk.

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Çok güzel açıklamışsınız Gariban kardeşim
Allah insana mükerremiyet verdiğine göre ve emanetlerin en büyüğünü o aldığına göre insan ne kadar değerli olduğunu anlamalı bence de. Şöyel bir etrafımıza dikkat edecek olursak herşey insana hizmet etmektedir aslında...
teşekkür ederim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Bir ayet hk.

Mesaj gönderen Gariban »

Allah c.c razı olsun kardeşim, tümm güzellikler Allah ve Resulu SAV'e yanlışliklar kendi nefsime aittir. Dediklerinize aynen katılmaktayım. Bir cok insan değerini ve kendisindeki hazineyi bilememekte. Allah gaflet perdelerimizi yırtsın insaALLAH. Sorunuz için ben teşekkür ederim.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: Bir ayet hk.

Mesaj gönderen halimkok »

Resim

Resim




Muhakkak ki Allah cc.’ dur her şeyin en doğrusunu bilen.
Bizler O’ nun ilminden ancak O’ nun dilediği kadarını alabiliriz.
Böyle olunca gönül kabımızın aldıklarından diyelim istedim.
Bu şekilde doğrudan sorunuza cevap vermek yerine bu konuya dair gönlüme düşenleri paylaşmış olacağım Değerli Tamerşah Tarık Kardeşimiz.

İnsanın “Ahsen-i Takvim içerisinde yaratılıp” sonra da
“Aşağıların en aşağısına döndürülmesi” bahsinde Allah cc. önce
İncir ve Zeytinden bahsetmekte… Bu iki Misâli düşünen, tefekkür eden akıl sahiplerinin dikkatine sunmakta…

Bir İNCİR’ in içinde binlerce, belki on binlerce çekirdek…
Bir ZEYTİN’ in içinde ise TEK BİR çekirdek…

]Her insan “Âdemoğlu” diye anılır… Zahiri anlamda Hz.Âdem as. Hepimizin babasıdır…
Kendisi TEK’ tir ama ondan olanlar kıyamete kadar sürecektir.
Bu anlamda baktığımda gönlüme öyle geliyor ki; (Tin) İncir’ den kasıt Hz.Âdem (as)’ dır
Ve Zeytin’ den kasıt ise Hatem-ül Enbiya Hz.Muhammed Sav Efendimizdir.

Bitkisel özellikleri bakımından incir olsun zeytin olsun henüz olgunlaşmamışken
YEŞİL renktedir…

Ama olgunlaştıkça incir toprak rengine dönerken zeytin siyaha döner…
Yeşil Marifet’ in Siyah ise Hakikatin bilinemezliğinin misâlidir…

Meyve ham iken bir ağacın en tepesinde olabilir ancak olgunlaşmışsa yere düşecektir kendiliğinden...

Böylelikle içinde bulunduğu ÇOK’ luktan AKRABA’ larından ayrılmış olacak ve TEK’ liğe bürünecektir…

Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti (BAKARA suresi 30. ayet)

Rabbimiz böyle murad eylediğinden Esfele Safiliyn’ e düşmemiz kaçınılmazdı.

Allah cc. Hz.Âdem (as) a tüm Esmaları yüklemiş ve Cenneti eşiyle ona ve eşine mesken eylemişken. “…ve la takraba hazihiş şecerate…”

وَقُلْنَا يَا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هٰـذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمينَ
Ve kulna ya ademuskun ente ve zevcukel cennete ve kula minha rağaden haysu şi'tuma, ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimîn.
Ve dedik ki «ya Adem sen ve zevcen Cenneti mesken edin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmayasınız BAKARA suresi 35. ayet

Hz.Âdem’ i (as) bu konuda uyarmıştı ki Secere’ ne (AKRABA) yaklaşma diye…

Yine imtihan gereği İblis ona bu çokluğu güzel gösterdi…

İncir Misali Âdem olgunlaşınca TOPRAK rengini aldı ve benzeri olan TOPRAK’ a… yeryüzüne indi…

O CeNNeT’ ten çıkarken Allah cc. CeNNeT’ i tamamiyle kapatmadı Âdemoğluna…
Geri dönüşün yolunu da gösterdi…

Çokluktan TEK’ liğe dönüşün yolunu ve TEK’ liğin TEVHİD’ in en Kâmili olan çekirdeği HABBE’ si olan SAV Efendimizin yolunda izinde yüreğinde…

Tur-i Sîn’ in ; Tur-u Sîna denilen dağ ki Hz. Musa as. Orada Rabbiyle konuşmuştu…
Aynı zamanda “Mübarek ve meyveli ağaçlarla güzelleşmiş” anlamına da gelmekte olan
2.Ayetin ardından Emin Belde’ ye işaret etmekte Allah cc.

Emin deyince bizim tek bildiğimiz El-Emin olan Sav Efendimizdir.

Ham olarak en tepede olmaktansa kemalat bulup en aşağı inmek
İman edip salih ameller işleyenlere zor gelmez.
“Fakrımla iftihar ederim” buyuran bir peygamberin ümmeti elbette KUL’ luğu en yüksek makam bilir ve bu onlara zor gelmez.

Dini sana tekzib ettiren nedir… Tercihin nedir…

İblisin güzel gösterdiği dünya hayatı mı… İncir gibi içimizde ÇOK’ luğu mu barındıracağız en sonunda toprak rengine bürüneceğiz… Bu çokluk kuruntusu ile oyalanıp övünecek miyiz kabirlerimize kadar…

Yoksa “Onlar gaybe iman ederler” ayeti gereği olgunlaşan bir zeytin gibi gaybın bilinemezliğini mi tercih edeceğiz…

İmtihan budur…

Elbette bu işin ehli olan kimseler daha güzel ve daha doğru bir şekilde açıklayabilir.
Bizimkisi gönül gözümüzün gördüğünü demek…


Muhammedi Muhabbetlerimle…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Bir ayet hk.

Mesaj gönderen Gariban »

Halim canim ALLAH razı olsun. Çok güzel açıklamışsın. Senin bazı âyetlerin var, yazilarında bu âyetlerden faydalanmayı çok sevmektesin bunu farkettin mi bilmem, tekasür sûresi, tin sûresi, Beled sûresi âyetleri gibi!.. Bu soruya cevap vermemen zaten şaşırtırdı beni :)
Bu referans ettigin âyetler üç yıl önce sohbetlere ilk başladığımız zaman yazilarimizda referans ettigimiz âyetler ve halen bunların bereketi hamdolsun devam etmekte, ben de ingilizce yazdığım yazılarda bunlar üzerinde bir şekilde dolanmaktayım ve değişik şekillerde çıkmakta yeni yeni. Allah gönüllerimize bereket versin inşaALLAH.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Bir ayet hk.

Mesaj gönderen MINA »

Resim



Sevgi, ülfet ve kişinin din kardeşiyle uyuşması, ruhların kaynaşıp anlaşması sebebiyledir.Bir hadiste şöyle buyrulmuştur.’’Mümin ülfet eder ve kendisiyle ülfet edilir.Ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur.’’ (Acluni II,390)

Muhabbet en kuvvetli kardeşlik tutkalıdır. Muhabbetten doğan itaat , korkudan kaynaklanan itaatten üstündür. Çünkü itaat muhabbetten dolayı yapılırsa gönülden içten olur.

Korkuyla olan itaat ise dıştan yapılmış bir itaattir. Sufilerin birbiriyle sohbet eder ve beraber olmalarının etkili olması da işte bu sebeptendir. Çünkü onlar Allah için birbirini severler ve birbirlerine güzel huyları tavsiye ederler. Yaptıklarını muhabbetle yaptıkları için de sözleri kabul görür yine bu sebeple mürid şeyhten,ihvan ihvandan istifade eder.

Kainatın Efendisi Hz Muhammed (s.a.v) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur :’’Uyanık olun !Müminler birbirlerini sevmede ve birbirlerine acımada tek bir vucut gibidir.O bedenin bir uzvu rahatsız olsa diğer uzuvlar da uykusunu kaybedip ateşler içinde kalır.’’( Buhari Edeb 27;Müslim,Birr;Müsned,IV,270)

Müminlerin bir bütün olabilmeleri aradaki kardeşliğin tam olması , herkesin önce sen diyebilmesi ve kendini düşündüğü kadar kardeşini de düşünmesine bağlıdır. Mümin kardeşi açken kendi nasıl tok yatamıyorsa kardeşinin herhangi bir sıkıntısında maddi veyamanevi sürçmesinde de onun sıkıntısını yüreğinde ve dualarında taşımalıdır. Bu hale erebilmek ise kendi nefsani huylarını tezkiye eden, gönül aynasını parlatabilen salih kimselerle ülfet etmek onlarla oturup kalkmak, onların meclislerine dahil olmak ile olur.

Ülfet ve muhabbet salihlerle beraberliği güçlendirir. Salihlerle beraberlik ise kişinin kendisini ıslahı konusunda oldukça müessirdir.Salihlere sadece bakmak bile fayda verir.Bakılan şeyin ahlakına uygun olarak çeşitli şekil ve suretlere bakmak bakanı etkiler.

Mesela mahzun birisine devamlı bakan kimse mahzun olur. Nitekim Bakışı sana fayda vermeyenin sözü de fayda vermez denilmiştir.

Beraberliğin hayvan bitki ve cansız maddelere bile tesiri vardır. Hava ve su cifenin yanında kalınca bozulur.Ekilip dikilen şeyler beraberlik sebebiyle bozulmasın diye yerden çıkan çeşitli köklerden ve bitkilerden ayıklanır. Bu varlıklarda beraberlik böyle etkili olunca insanda tesiri daha çok olur.


Ebedi Muhabbetle inşaAllah...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: Bir ayet hk.

Mesaj gönderen halimkok »

Allah cc. cümlemizden razı olsun Gariban Canım.
Dediğin doğru… Bazı ayetler gönlümüzde yer etmiş…
Öyle olunca biz gönlümüzden bir verdiğimizde Allah ZûlCelâlin ilâhi kelâmı bire yediyüz vermekte.

Böyle olduğuna inandığım için şunu diyebilirim ki;
Sorulara cevap veren ben (biz) değil… Hakikatte sorular bana (bize) cevap vermekte.

Ve o cevaplar her an yeniden yeniye yenilenen alemde / gönlümüzde başka başka şeyleri görmemizi sağlamakta Allah-ı ZûlCelâl’ in inayetiye. İnayet deyince gönlümüze inen ayetler anlamı doğdu gönlüme… Çünkü gönlümüzde o ayetlerin indiği nazil olduğu YüReK’ in HaBBe’ si VaR Allah’ a sonsuz şükürler olsun…
Ki O’ nu bize sevdirdi… İnşallah bizleri de O’ na sevdirir…

Duygular bu minvâlde iken kelimeler ne kadar aciz kalmakta…
Sınırsız Bir Denizi taşımak için el kadar gönül kabımız…
Doldursak doldursak ancak kabımız kadar alabilmekte ve verebilmekteyiz.

Bu acizlik içinde bir soruya cevap vermeye kalkmak aslında aklımın ahmaklığından başka bir şey değil… Velâkin gönül de durmuyor ki… İllâ MuHaBBeT diyor…

Hani diyorsun ya ; “Bu soruya cevap vermemen şaşırtırdı beni….”

Haklısın… Çünkü sen benim gönlümü yakinen bilirsin… Ben de seni bilirim Allah’ a hamdolsun… Bu bilişler nedeniyle ki böyle eksiğimize noksanımıza aldırış etmeden
Nasıl olsa “CAN-lar AN-lar” diyerek gönlümüzü ortaya dökebilmekteyiz…
Ve söylediğim gibi sorulara cevap vermek yerine soruların bize verdiklerini paylaşmaktayız.

Söyleyebildiklerimiz söylenmesi gerekenlerin yanında hiç hükmünde bile değilken
Karınca misâli “Hiç olmazsa safım belli olsun” diyerek bir gıdım gönlümüzle su taşımaya çalışmaktayız nefsimizin yangınlarına…

Ola ki Allah’ ın inayetiyle narı nura dönsün…

Şu sınırsız dediğimiz Kâinat’ ta her ne var ise Kuran’ ı Kerim’ de vardır.
“Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” EN'ÂM suresi 38. ayet

Sınırsız Kâinat’ a nazaran cisimsel anlamda sınırlı olan 500-600 sayfalık Kuran’ ı Kerim…

Öyleyse Kuran’ a bakarken her bir kelimenin, her bir harfin, her bir noktanın ne kadar sınırsız anlamlara işaret ettiğini asla unutmamak gerek. Bunu bilen bir insan bilir ki
Kuran’ dan anladığı anlaşılması gerekenin yanında zerre hükmünde kalabilir belki…

“Anladım” demek… “Bu ayet bunu diyor” demek tıpkı Şems-i Tebrizi’ nin
Beyazid Bestami ve Hz. Muhammed (Sav) ‘ e ilişkin hangisi daha büyük sorusuna Mevlâna Celâleddin-i Rumi’ nin verdiği cevaptaki duruma benzer.

Şems:
“Ey Müslümanların imamı! Bir müşkülüm var. Hz. Muhammed mi büyük, Bayezid-i Bistami mi?
Sorunun heybetinden kendinden geçen Mevlana, kendini toplayınca;
“Bu nasıl sual böyle? Tabi ki, Allah’ın elçisi Hz. Muhammed bütün yaratıkların en büyüğüdür.”
O zaman Şems:
“O halde neden Peygamber bu kadar büyüklüğü ile

‘Ya Rabbi seni tenzih ederim, biz seni layık olduğun vechile bilemedik’

buyururken, Bayezid,

‘Ben kendimi tenzih ederim! Benim şanım çok yücedir. Zira cesedimin her zerresinde Allah’tan başka varlık yok!..’

demekte?

Mevlana:

“Hz. Muhammed, müthiş bir manevi susuzluk hastalığına tutulmuştu,
-biz senin göğsünü açmadık mı?- şerhiyle kalbi genişledi. Bunun için de susuzluktan dem vurdu. O Her gün sayısız makamlar geçiyor, her makamı geçtikçe evvelki bilgi ve makamına istiğfar ediyor, daha çok yakınlık istiyordu.
Bayezid ise, bir yudum suyla susuzluğu dindi ve suya kandığından dem vurdu. Vardığı ilk makamın sarhoşluğuna kapılarak kendinden geçti ve o makamda kalarak bu sözü söyledi.”


Diyor ya…

Bizler de O Şanlı Resulün Ümmetiyiz Allah’ a sonsuz şükürler olsun…

Birkaç gece önce Yasin Suresi’ ne bakarken 26.Ayetindeki

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

قيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمى يَعْلَمُونَ
Kiledhulil cenneh, kale ya leyte kavmi ya'lemûn.
Denildi ki: haydi gir Cennete! Ay! dedi, nolurdu kavmın bilselerdi?

“Gir Cennete” kelamını okuyunca ilk kez fark ettim ki
Bu ayetin muhatabı olan o Salih kimseye demek ki daha öncesinde;

فَادْخُلى فى عِبَادی
Fedhuli fi 'ibadi.
Gir kullarım içine FECR suresi 29. ayet

Denmişti…

Çünkü ;
وَادْخُلى جَنَّتی
Vedhuli cenneti.
Gir Cennetime FECR suresi 30. ayet

Bunun sonucuydu…
Çünkü zaten bir önceki ayette o Salih kimsenin ağzıyla haber veriliyordu ki o kimse şöyle demişti;

اِنّى اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ
İnni amentu bi rabbikum fesmeûn.
Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!”

Zahir ve Batın nuruyle ben Nuru Muhammedi’ye ulaştım… Rabbimi işittim… Rabbim de (beni) işitti… Siz de işitin…

O kimse ikram olunan mükerrem kılınan kimselerdendi…

Başıma ne gelir diye düşünmeden KOŞARAK geldi ve oradakileri iMaN’ a davet etti… Resullerin EMİNliğine kefil oldu…

Biz de bu inançla hemen koşuyoruz MuHaBBeT’ e…. Dileriz ki Rabbimiz DOĞRU YOL’ dan ayırmasın ve Sırat-ı Müstakim üzere koştursun bizleri…

Daha diyeceklerim kaldı içimde… Lakin söz uzadı… İnşallah başka bir vesileyle…
Hayırlı Cumalar dilerim cümleten…

Muhammedi Muhabbetlerimle…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Cevapla

“►Soru - Cevap◄” sayfasına dön