NEYZEN TEVFİK

İbret almasını bilenler için
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

NEYZEN TEVFİK

Mesaj gönderen nur_umim »

NEYZEN TEVFİK

Yakub Kadri karaosmanoğlu, Mardin milletvekili iken Ramazan ayında İstanbul’a gitmiş.
Tepebaşı otellerinin birisinde yatarken, gece yarısı Ramazan Davulu sesiyle uyanmış, küplere binmiş bağırıp çağırmış ve tâlimatlar yağdırıp :
“Bu çağdışı âdeti kaldırın artık!” demiş.
Hızını alamayıp İkdam Gazetesinde zehir zemberek bir de yazı yazmış..


Bu yazıyı okuyan Meşhur Melâmî NEYZEN TEVFİK Hazretleri şu cevabı vermiş:

ÜÇÜNCÜ ARZ-I HÂL’den :

Makale yazdı İkdam’e bir alçak küfre daldıkça
Hudud-u Din’e saldırdı, şeriatten bunaldıkça
Cehâlet artar eksilmez denîler böyle kaldıkça
Sahur vakti davul gümbürtüsünden bekçi çaldıkça
Olurmuş muzdarip bazı esâfil Yâ Resûl-Allah!..


*

Niçin etmez bu Dürzi, çan sesinden iştikâ bilmem
Bu câmi avlusunda Türk’e salyangoz satan âdem
Teres Bâb-ı âli’de fıtraten bir zâde-i Mülcem
Ezan gülbenk-i tevhidin senin yâ mefhar-ı âlem
Esir-i aşkın en vahşi kabâil Yâ Resûl-Allah!..


*

Davuldan ürken eşekle bu gün fahreylesin Mardin
Bu meb’us ibn-i deyyusu ederler ins ü cin tel’in
Şeb-i Kadri’de doğmuş bir kazâ-yı hâcet-i tekvin
Ederdim âşikâr-ı sırr-ı irfan ben ana lâkin
Tutulamaz küfre mir’at-ı şemâil Yâ Resûl-Allah!..


Ankara 1923 (Azâb-ı Mukaddes : 1949)


AÇIKLAMA :

Bir alçak küfre daldıkça, İkdam Gazetesine makale yazdı
Şeraitten bunaldıkça-sıkıldıkça dinin hududuna saldırdı
Bu alçaklar böyle kaldıkça cehâlet artar da eksilmez
Sahur vakti bekçi davul çaldıkça gümbürtüsünden
Bazı sefiller muzdarip Olurmuş Yâ Resûl-Allah!..


*

Çan sesinden niçin hiç şikayet etmez bilmem
Câmi avlusunda Türk’e salyangoz satan bu adam
Bu pezevenk, zaten doğuştan devlet kapısına dadanmış-zikkeli birinin oğlu.
Oysa ezan, Müslümanların Senin tevhidinin çağrısıdır ey herkesin övünç kaynağı,
Bencileyin Aşkının esiri olan Hakk erenler bu gibiler karşısında şaha kalkar Yâ Resûl-Allah!..


*

Mardin, bu gün davuldan ürken eşeğiyle övünsün!
Bu deyyus oğlu milletvekiline insan ve cinler lânet etmekteler.
Kadir Gecesinde anası büyük abdest bozarken var etmiş birisi
Ben ona irfan sırını açar anlatırdım fakat şu da var ki,
Küfre karşı güzel ahlâk aynası Tutulamaz Yâ Resûl-Allah!..


NEYZEN TEVFİK


KELİMELER :

Denî : (C.: Deniyyât) Soysuz, alçak, ahlâksız. * Dünyaya âit, fâni ve geçici. * Yakın, karib.
Şeriat : Doğru yol. Hak din yolu. * Büyük ve geniş cadde. * Nur, aydınlık, ışık. * Kur'an-ı Kerim ve Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın târif ettiği ve bildirdiği yol. Allah (C.C.) tarafından Peygamber Aleyhisselâm vâsıtasiyle vaz' ve tebliğ olunan hükümleri hâvi İlâhî kanunların hey'et-i mecmuası. Şeriat, aynı zamanda din mânâsına müsta'meldir ki, ahkâm-ı asliye denen itikadiyâtı ve ahkâm-ı fer'iye denen ibadet, ahlâk ve muâmelât yâni, İslâm Hukukunu ihtivâ etmektedir...
Muzdarip : (Muzdarib) (Darb. dan) Sıkıntılı. Iztırab çeken. Hasta. Bir tarafı sızlayan. Ağrıyan. Ağlayan.
Esâfil : (Esfel. C.) Esfeller. Sefâlet çekenler. Pek adi ve bayağı kimseler. Çok alçak olanlar.
İştikâ : (Şekva. dan) Şikâyet etme, şekvada bulunma.
Dürzi : (C.: Düruz) Suriye'nin güneyi ile Ürdün ve İsrâil'de yaşayan ve sonradan Araplaşmış olan bir kavimdir. Arapça konuşurlar. Dalâlet fırkalarından en bâtıl yolda olan bir fırkadır.
Bâb-ı âli : Yüksek kapı. * Tanzimattan önce sadrazam kapılarının, daha sonra da hükümet dairelerinin çoğunun içinde toplandığı bina. * Mc: Osmanlı Hükümeti.
Fıtraten : Yaradılıştan, fıtrî olarak.
Zâde : elime sonuna getirilerek birleşik kelimeler de yapılır. Meselâ: Şah-zade (Şehzade) : Padişah evlâdı.
Mülcem : Gemli. Yularlı.
Gülbenk : (Gülbang) f. Bir cemaat tarafından birlikte söylenen duâ, ilâhi, tekbir.
Mefhar : İftihara, övünmeğe, sevinmeğe sebeb olan. İftihara vesile olan şey.
Kabâil : (Kabile. C.) Kabileler. Bir soydan türemiş cemaatler, silsileler.
Fahr : Övünme. Yaptığını sayarak övünme. Övülmeye sebeb olacak kimse. Fazilet. Büyüklük. Şeref.
Meb’us : Halk arasından seçilerek Millet Meclisine âzâ edilen.
Deyyus : Derare. Karısının kötü hâllerine göz yuman ve ses çıkarmayan adam.
Tel’in : Lânetlemek. Lânet etmek.
Şeb : f. Gece, karanlık.
Kazâ-yı hâcet : İhtiyacını gidermek. * Büyük abdest bozmak.
Tekvin : Var etmek. Meydana getirmek.
Âşikâr : f. Belli, meydanda, açık. Bedihi.
İrfan : Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemal. * İkrar. * Mücazat.
Lâkin : Amma. Fakat. Ancak. şu kadar var ki.
Mir’at : Ayine. Ayna. * Meşhur bir cins lâle.
Şemâil : (Şimal. C.) Huylar, ahlâklar, tabiatlar.
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »


NEYZEN TEVFİK HAZRET'İMİZİN
RUHU ŞAD OLSUN.



İKİ DÖRTLÜĞÜNLE DE YAD EDELİM

''Dudağında yangın varmış dediler
Ta ezelden yayan koşarak geldim
Alev yanaklara sarmış dediler
Sevda seli oldum; taşarak geldim!''



''Felsefemdir Kitab-ı İmanım
Taparım kendi Ruhumun sesine
Secde eyler Hakikatim her an
Kalbimin ATEŞ-i MUKADDESİNE!''
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
akin
Üye
Üye
Mesajlar: 31
Kayıt: 11 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen akin »

NEYZEN TEVFİK

Resim

Lütfen kendi sesinden dinleyerek okuyun üstadı!





FİLOZOF RIZA TEVFİK BEY’E;

GEÇER!..

Izdırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer
Ömr-i fâni gibidir, gün de geçer, dem de geçer
Gam karar eylemez hânde-i hurrem de geçer
Devr-i şâdî de geçer gussa-i mâtem de geçer
Gece gündüz yok olur, ân-ı dem âdem de geçer!..

Bu tecellî-i hayat aşk ile büktü belimi
Çağlayan göz yaşımı, yoksa ki hicrân seli mi?
İnleyen sâz-ı kazânın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderde bu şu’ûnun filimi
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem’ de geçer!..

İbret aldın okudunsa şu yaman dünyadan
Nefsini kurtara gör masyâd-ı mâfihâdan
Niyyet-i hilkatı bu aşk-ı cihân ârâdan
Önü yoktan, sonu yoktan, bu kuru da’vâdan
Utanır gayret-i Gufranla cehennem de geçer!..

Ne şeriat ne tarîkat ne hakîkat ne töre
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Câhilin koku kokan defterini Tanrı düre
Mâ’rifet mahkemesinde verilen hükme göre
Cennet iflas eder, efsâne-i Âdem de geçer!..

Serseri Neyzen’in aşkınla kulak ver sözüne
Girmemiştir bu avâlim bu bedâyi gözüne
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne
Pîr olur Sâkiy-i Gülçehre bakılmaz yüzüne
Hâk olur Pîr-i Mugan, sohbet-i hemdem de geçer!..


KELİMELER :

Dem : f. Nefes. Soluk. * Ağız. * Nazar. * An, vakit, saat.
Hânde : f. Gülme, gülüş.
Hurrem : f. Sevinçli. Mesrur. Şen. Ferahlık veren. Taze ve hoş. Güler yüzlü.
Şâdî : f. Sevinçlilik, memnunluk, mesruriyet, gönül ferahlığı.
Gussa : Keder. Tasa. *Gam.
Mâtem : Ağlama. Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama. Kederinden yas tutma
Ân : En kısa bir zaman. Lahza. Dem. Cüz'i bir zaman.
Âdem : İnsan.
tecellî-i hayat : Hayatın tecellisi, olanlar.
Hicrân : Uzaklaşma. Ayrılık. Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı. Dostluğu ve ülfeti kesmek.
Sâz-ı kazâ : Çalan kader sazı.
Kazâ : Birdenbire olan musibet. Beklenmedik belâ. * Vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak. * Allah'ın takdirinin ve emrinin yerine gelmesi. * Hâkimlik, hâkimin hükmü. * İstemeden yapılan zarar.
Bam teli : Telli sazlarda en kalın tel.
Dest : f. El, yed. * Mc: Kudret, fayda, nusret, galebe. * Düstur. * Tasallut. * İkmâl. * Âlî makam. Meclisin şerefli yeri.
Dest-i kader : Kader eli.
Şu’ûn : (Şe'n. C.) İşler, fiiller. Havadis.
Gulgule : Bağrışıp çağrışma. Şamata, gürültü. Velvele. * Ağız tarafı dar olan bir kabdan akan suyun çıkardığı ses.
Cem’ : Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar. * Az olarak cemaat için isim olur. * Toplama. Bir yere getirme, biriktirme. Yığma.
İbret : Uyanıklığa sebeb olan ders. * Çok çirkin ve düşündürücü. * Tuhaf, acâyip.
Masyâd : Mâsiyet. İtaatsizlik, günah, isyan.
Mâfihâ : İçindekiler. O şeyin içinde olanlar.
Hilkat : Doğuştan gelen vasıf. Yaratma. Yaratılış.
Ârâ : f. Süsleyen. Bezeyen.
Da’vâ : Takib edilen fikir, iddia. * Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi. * Hakkı olanın iddia etmesi. Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek. * Mes'ele. * İnat. Ayak diremek. * Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek. * Bir kimseyi bir şeye sevketmek. * Birisinin hâkimin huzurunda başka birisinden hak istemesi.
Gayret : Dikkatle ve sebatla çalışmak. * Kıskanmak, çekememek. * Hareketli ve temiz hislerle çalışmak. * Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek.
Gufran : Cenab-ı Hakk'ın günahları affedip örtmesi, rahmeti.
Töre : âdetler.
Efsâne : Masal. Uydurulmuş yalan hikâye.
Serseri : f. Ötede beride gezen, başı boş. İşi gücü olmayıp boşta dolaşan, haylaz, derbeder, avare. * Boş söz.
Avâlim : (Âlem. C.) Âlemler. Cihanlar.
Bedâyi : (Bedi'-Bedia. C.) Yeni ihdâs olunmuş, görülmedik şeyler. Bedi'alar.
Sâki : (Saky. dan) Sulayan, içecek su veren, sucu. * Kadeh sunan. İçki sunan.SAKİ' : Kırağı, şebnem, çiğ.
Hâk : f. Toprak. Turab.(Hâk ol ki, Hüdâ mertebeni eyleye âli.Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâkk-ı kademdir.)
Pîr-i Mugan : (Pir-i muğan) Meyhaneci. * Mc: Mürşid.
Hemdem : f. Canciğer arkadaş.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/akincm.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
akin
Üye
Üye
Mesajlar: 31
Kayıt: 11 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen akin »

Resim




NEYZEN TEVFİK

(1879-1953)

24 Mart 1879'da Bodrum'da doğdu, 28 Ocak 1953 'de İstanbul'da öldü.
Babasının görevleri bulunduğu Urla kasabasında amatör bir neyzenden nota ve usul bilgileri öğrenerek başladığı ney çalışmalarını kendi kendine ilerletti.
İzmir İdadisi'ne girdiyse de bitirmeden ayrıldı.
Bu arada gene kendi kendine Farsça öğrendi.
İzmir Mevlevihânesi'ne girdi.
Daha sonra İstanbul'a yerleşerek Galata ve Kasımpaşa Mevlevihanelerine devam etti.
1902'de Bektaşi Tarikatından nasip alarak Bektaşi dervişi oldu.
Bir yandan da şiirle ilgileniyordu.
Eşref'le ve Mehmet Akif'le tanıştı ve şiir konusunda her ikisinden de etkilendi.
1908'den sonra bir süre Mısır'da bulundu 1913'te İstanbul'a döndü.

Neyzen Tevfik genellikle toplum kurallarına uymadan yaşamını sürdürmüştür.
Sazını bir geçim kapısı haline getirmemek için direnmiş, yalnızca içinden geldiği zaman ney üflemiştir.
Neyzenliğini geliştirmek kaygısı duymamış, sanat değeri kalıcı bir müzikçi olmak için uğraşmamıştır.
Neydeki başlıca ustalığı sazı iyi üflemesiydi.
Belirli müzik kurallarının dışına çıkar, ama hep duyarak çalar ve dinleyenleri etkilerdi.
Kendi açıklamasına göre yüze yakın plak doldurmuştur.

Neyzenliğinin yanı sıra adını yergi ve taşlamaları ile de duyurmuştur.
Kimi eleştirmenleri göre bu türün Nef'î ve Eşref'ten sonra üçüncü önemli temsilcisi sayılır.
Ününün yaygınlaşmasında halk tarafından çok sevilmesinin de çok büyük payı vardır.
Ancak oldukça eski bir dil kullanması nedeniyle güç anlaşılan ve biçimsel açıdan yetersiz kalan bu şiirleri pek kalıcı olmamıştır. Yergilerini genellikle siyasal ve dinsel baskıya, çıkarcılığa yöneltmiş, toplumdaki tüm haksızlıkları çekinmeden dile getirmiştir.


Yapıtları (başlıca):
Şiir Kitabı: Hiç, 1919; Azab-ı Mukaddes, 1949.
Beste: Nihavend Saz Semaisi; Şehnazbuselik Saz Semaisi; Taksimler, taş plak.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/akincm.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
akin
Üye
Üye
Mesajlar: 31
Kayıt: 11 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen akin »

Resim


KOCA HİDž


Neyzen Tevfik (1879 - 1953)


24 Mart 1879 da Bodrum’da doğan Neyzen Tevfik’in asıl adı Tevfik Kolaylı’dır.
Babasının memleketi Bafra'nın Kolay nahiyesi olduğu için soyadı kanunuyla "Kolaylı" soyadını almış. Babası Rüştiye Mektebi muallimi Hasan Fehmi Bey, Annesi Emine Hanımdır.
Kendine özgü yergileri ve yaşam biçimiyle adını duyuran Neyzen Tevfik, babasının görevli bulunduğu Urla kasabasında, usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanıştı ve ondan ney dersleri almaya başladı.
Aynı günlerde de, ilk sar'a nöbetini geçirdi.

Bu arada okulu bırakan Neyzan Tevfik’i babası yatılı olarak İzmir İdadisine yazdırdı.
Ancak sara nöbetlerinin yeniden başlaması üzerine okulu tamamen bıraktı.
Neye duyduğu derin sevgiyle İzmir Mevlevihanesine girdi.
Neyzen Tevfik, burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanıştı ve onlardan Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri aldı.
Şair Eşref, yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açtı.
İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898'de Muktebes dergisinde yayımlandı.

1898 yılında, babası medrese öğrenimi için Neyzeni İstanbul'a gönderdi ve Fethiye Medresesi'ne yerleştirdi.
Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde geçirdi.
Bu arada Mehmet Akif Ersoy'la tanıştı ve Mehmet Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağladı.
1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif'in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi'nden ayrıldı.
Önce Fatih'teki Şekerci Hanı'na, sonra da Çukurçeşme'deki Ali Bey Hanı'na yerleşti.
Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul etti.

Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanıştı.
Mehmet Akif'le dostluğu süren Neyzen, Mehmet Akif'e ney öğretti; Mehmet Akif de Neyzen'e Arapça, Farsça ve Fransızca öğretti.
Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, Hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardı.

1900 yılında, gramofon ticaretini ilk yapanlardan Gülistan Plâk Mağazası sahibi Hâfız Âşir Bey'le bir plâk doldurma girişimi oldu.
Neyzen aşırı içkili olduğu için güçlükle doldurulan plâklar yine de basılıp piyasaya verildi.
1949'da yayımlanan Azâb-ı Mukaddes'e yazdığı önsözde belirttiğine göre, "yüze yakın plâk" doldurmuştur.

Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkecideki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathanesi'nde bir araya gelir; yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlardı.
Güneş Kıraathanesi'ne gelip gidenlerden Ziya Şakir, bir gün, sözü Eşref'ten açıp Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza'ya getirerek Neyzen Tevfik'i konuşturdu ve tüm düşüncelerini öğrendi, ardından da ihbar etti.
Gözaltına alınan Neyzen, sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirildi.
Bu arada, daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrendi.
On beş gün sonra da serbest bırakıldı.

Serbest kaldıktan sonra kendisini Beyoğlu meyhanelerine attı.
Bu esnada Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam ederek Şeyh Mümin Baba'dan nasip aldı.
Siyasi baskının artmasından sonra yurt dışına gitmeye karar verdi ve 1902 yılında Mısır'a gitti.

Neyzen Tevfik'in Mısır'da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak neredeyse imkansız.
Ama geçimini neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor.
Mısır’da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehanesi açıp işletti.
Özbekiye Saz Bahçesi'nde çalarken plâk da doldurdu.
Jön Türklerle ilişkili, bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada yargıca "haksızlık yapıyorsunuz" dediği için altı ay hapse mahkûm edildi.
Ancak yaptığı itiraz kabul edildiği için bir buçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuştu.
Bu arada Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşadı.

II. Abdülhamit için yazdığı "Abdülhamid'in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun" adlı hicvini İstanbul Kıraathanesi'nde okuyunca tutuklanmak istendi fakat çevrenin işe karışması ile kurtuldu.
"Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir" başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verildi.
Kurtulmak için de "Kaygusuz Sultan" adlı bektaşi tekkesine sığındı.

II. Meşrutiyet'in ilânıyla Mısır'dan ayrıldı ve İzmir'e döndü.
Daha sonra da İstanbul’a geçti.
Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Neyzen Tevfik, seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosu'nda sergilenen "Sabah-ı Hürriyet" adlı oyunun İttihat ve Terakki'ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklandı.
Ardından kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı.

Neyzen Tevfik 1910 yılında "sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile hanımla", kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlendi ve bir kızı oldu.
Ancak yürümeyen evliliği, kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son buldu.

I. Dünya Savaşı yıllarında, Askeri Müze'nin kurucusu Muhtar Paşa'nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yaptı.
Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik, herhangi bir meseleden dolayı Muhtar Paşa ile kavga etti ve askerden çıkarıldı.
Daha sonra, dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yalısında Mehter takımının verdiği konseri izleyen Almanya'nın Romanya'daki Kuvvet komutanının ilgisini çekti.
Bazı kaynaklarda da onun çağrılısı olarak Romanya'ya gittiği yazılır.
Romanya'da piyano eşliğinde konser verdi.

1919 yılında, ilk kitabı “Hiç”i yayınlandı.

1923 yılında Ankara'ya gitti ve kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında 4-5 ay kaldı.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazdı bu sırada 1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi'nin de yardımları ile yazdıklarını “Azâb-ı Mukaddes” adı altında forma forma yayımlamaya kalkıştı ancak girişim başarılı olmadı ve iki formadan sonra noktalandı.

1926 yılında Atatürk'le tanışan Neyzen Tevfik, 1927 yılında sa'ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başladı.
1928 yılında, eski dostu Mehmet Akif'i görmek için tekrar Mısır'a gitti ve bir yıla yakın bir süre yanında kaldı.

1930 lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ'ın girişimi ile Konservatuvar'da görevlendirildi.
1940 lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrıldı.
İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar giderdi.
Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış :
"Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932 de erdim.
O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum."

9 Mart 1946'da, basın yararına düzenlenen bir konserde ney çaldı ve yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüledi.
1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, “Azâb-ı Mukaddes” adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında “Onu Affettim” adlı bir filmde önemli bir rolde gözüken Neyzen Tevfik, “Ağlayan Şarkı” adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar'la oynadı.

1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesini yaptı.
1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen'in düzenli bir geliri hiç olmadı.
Neyzen Tevfik'in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953'de son buldu. Cenaze namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılındı.
Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurdu.
Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladılar Neyzen'i bilinmeyene.
Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe…

Ne hayatı, ne dünyayı, ne de kendisini "hiç" kavramıyla ifade etmek değildi onun yaptığı.
O, karşıtlıkların birbirini var ettiği algılayışımızda, var oluş derinliğinin sarhoşluğu içinde arayışını sürdürürken “Hiç” olanı fark etmişti.
Para-pul, mal-mülk, şan-şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi.
Adaletsizliğe, çıkarcılığa, kör inançlara, baskıya, otoriteye, din istismarına sert ve etkili bir üslupla hicivlerinde ve hayatında baş kaldırdı.
Boynunda eski yazıyla “Hİǔ yazardı…

Ruhu şâd olsun Koca Hİǒin…





Neyzen Tevfik'e birgün sorarlar:
----"çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?"
o günlerde Maliye Bakanı hakkında yolsuzluk dedi koduları alıp yürümüştür.

Neyzen Tevfik, fırsatı hiç kaçırmaz:
-----"Maliye Bakanı değilim ki, çalarken neşeleniyim!" cevabını verir.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/akincm.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
akin
Üye
Üye
Mesajlar: 31
Kayıt: 11 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen akin »

Resim


KENDİ MALINI YAKACAK

SAF BİR ANADOLU ÇOCUĞU OLAN ŞABAN'LA YOLA ÇIKARLAR. PENDİK'E YAYA GİDECEKLER.
NEYZEN TEVFİK YOLDA YORULUR.
YORULUNCA DA SİNİRLENİR, SÖVÜP SAYMAYA BAŞLAR.
ŞABAN: “AMAN BABA! NE YAPIYORSUN?” DER
“BÖYLE SÖVÜP SAYARSAN ALLAH SENİ CEHENNEMDE YAKAR!
NEYZEN TEVFİK GÜLÜMSER: “ULAN DELİ KERATA , YAKARSA KENDİ MALINI YAKACAK SANA NE?” DER.



OLSUN!..

Hicran kucağında tuttuğum sırdaş
Çağlamış bulanmış durulmuş olsun
Sözüne sazına güven de yanaş
Kulağı ezelden burulmuş olsun!..

Boş kafa gezdiren seyyahlar gibi
Keşkülünün delik çıkmasın dibi
Âriften anlasın seçsin garibi
Hakikat yolunda yorulmuş olsun!..

Taban tepmiş olan gam kervanında
Dostunu konuklar tatlı canında
Koçlar gibi duran er meydanında
Arslanlar yurdunda kurulmuş olsun!..

Gel dese de bakma nâkes aşına
Bir fırsat erer de kakar başına
Dostun namerd dehrin mehenk taşına
Felâket pazarında vurulmuş olsun!..

Duysun aşkın elindeki rebâbı
Okusun alnında çile kitâbı
Neyzen gibi günahının hesâbı
Mezara girmeden sorulmuş olsun!..


Neyzen TEVFİK
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/akincm.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Anladın mı?

Hicran destanını kendinden oku,
Mecnun'dan duyup da rivayet etme.
Aşkın Leyla'sını gördünse söyle.
Söz temsili bulup hikayet etme.

Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,
Senin aradığın zevk, sefa düğün.
Tutacağın işi önceden düşün;
Daha ilk adımda nedamet etme.

Sevdanın oduna pek güvenilmez,
Tutuşurşan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan SEYAHAT etme.

İyi bak kabına, olmasın delik,
Boşuna taşırsın ,gider gündelik.
Anında olmalı, ettiğin İYİLİK,
Alem duysun diye, inayet etme.

Kabe'den maksadın varmaktır yara,
Kör gibi tapınma, kara duvara,
Hızır'ı ararsan kendinde ara,
Bulamadım gibi rezalet etme.

Muhabbet herkesin aklını çelmez,
Gönül viranesi kolay düzelmez.
Alemden çekinme bir zarar gelmez,
Sen kendi kendine hıyanet etme.

Şen şatır gönlüne hicran dolmasın,
Gençliğin gülşeni gamla solmasın.
Neyzen gibi aklın yarda olmasın,
Özründen çok büyük kabahat etme.

Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Ay Dede

Takdirin, tasvîbin bollaşır oldu,
Hüsufe uğrama, aman Ay Dede!
Nimetler, hizmetler kapalı geçsin,
Şüpheye düşmesin zaman, Ay Dede!

Saptın mı acaba tuttuğun yoldan,
Dualar almışsın yetimden, duldan,
İşaret feneri görünmez oldu,
Şu dümen kırışın yaman, Ay Dede!

Yetişir gurbetten aldığın öğüt,
Kim sola yanaştıysa kalmıştır züğürt;
Sen suya yular tak, altından yürüt;
Sesini çıkarmaz saman, Ay Dede!
1948


Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Beyit

Su-i tedbirimle ya hu öyle.oklaştı ki işim
hem ağzıma.ıçtı felek hem de..ildi geçmişim


Neyzen Tevfik



Derd-i Firakın İle Düşeli Sevdaya Mey'e

Derd-i firakın ile düşeli sevdaya mey'e
Müptelayım silmişim esrar-ı ney'e
Feleğin kahpe başında paralansın parası
Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye



Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Felek


Yamansın her zaman aldattın beni,
Kâh düşürdün kâhi kaldırdın felek!
Mecnun'sun diyerek Leylâ peşinden,
Issız vâdilere saldırdın felek!

Rehbersin dedin ben ise kördüm,
Elimle başıma çok çorap ördüm.
Kendimi bıraktım âlemi gördüm,
Hesapsız günahlar aldırdın felek!

Şifadır dedin zehir tatdırdın,
Gençliğin okunu boşa attırdın,
Körlerin yurdunda ayna sattırdın,
Çıkmaz sokaklara daldırdın felek!

Barışmadı gönlüm merd ile zenle,
Ne bir iş bilenle, ne boş gezenle
Hicran köşesinde bozuk düzenle,
NEYZEN'e her telden çaldırdın felek!

Sahra-i cedid 1913


Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Felsefemdir Kitab-ı İmanım

Felsefemdir kitab-ı imanım,
Taparım kendi ruhumun sesine,
Secde eyler hakikatim her an,
Kalbimin ateş-i mukaddesine.



Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Geçer

Izdırabın sonu yok sanma , bu alemde geçer ,
Ömr-i fani gibidir , gün de geçer , dem de geçer ,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer ,
Devr-i şadi de geçer , gussa-i matem de geçer ,
Gece gündüz yok olur , an-ı dem adem de geçer ,

Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi ,
Çağlıyan göz yaşı mı , yoksa ki hicran seli mi ?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi ?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun filimi ,
Ney susar , mey dökülür , gulgule-i Cem de geçer ,

İbret aldın , okudunsa şu yaman dünyadan ,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan .
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan ,
Önü yokdan , sonu boktan , bu kuru da'vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer .

Ne şeriat , ne tariykat , ne hakiykat , ne türe ,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre !
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre ,
Cennet iflas eder , efsane-i Adem de geçer .

Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne ,
Girmemiştir bu avalim , bu bedyi' gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne ,
Hak olur pir-i mugan , sohbet-i hemdem de geçer.


Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Gözünü Aç

Gözünü aç daha meydan var iken,
Dizginin canbaz elinde Neyzen!
Girmedim ya kapısından baktım,
Cennet'i at pazarı sandım ben



Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Hicran Kucağında

Hicran kucağında tuttuğum sırdaş
Çağlamış bulanmış durulmuş olsun
Sözüne sazına güven de yanaş
Kulağı ezelden burulmuş olsun

Boş kafa gezdiren seyyahlar gibi
Keşkülünün delik çıkmasın dibi
Ariften anlasın seçsin garibi
Hakikat yolunda yorulmuş olsun

Taban tepmiş olan gam kervanında
Dostunu konuklar tatlı canında
Koçlar gibi duran bir meydanında
Arslanlar yurdunda kurulmuş olsun

Gel dese de bakma nâkes aşına
Bir sırsat erer de kakar başına
Dostun namerd dehrin mehenk taşına
Felâket pazarında vurulmuş olsun

Duysun aşkın elindeki rebâbı
Okusun alnında çile kitâbı
Neyzen gibi günahının hesâbı
Mezara girmeden sorulmuş olsun


Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

İhtiyarlık İle Gençlik

İhtiyarlık ile gençlik diyerek,
Şu hayatı ikiye böldürme!
Ey büyükten de büyük Allah'ım,
Benden evvel s..imi öldürme!


Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Kime Sordumsa Seni
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..



Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
akin
Üye
Üye
Mesajlar: 31
Kayıt: 11 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen akin »

NEYZEN TEVFİK

Resim

24 Mart 1879–28 Ocak 1953 tarihleri arasında yaşamış
bir şair, bir neyzen, bir halk adamı, bir özgür insan…
Cenazesi Beşiktaş' ta Sinan Paşa Camii'nde tabut içindeyken, caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurur. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurlarlar Neyzen’i sonsuzluğa…
Dünyadan ayrılışı, gelişinden görkemli olmuştu şüphesiz…
İstiklal marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un da, büyük Hiciv Üstadı Şair Eşref’in de iyi arkadaşıydı…
Yıllarca Mehmet Akif Ersoy, Neyzen Tevfik’i içkiyi bırakmaya, Neyzen Tevfik’de bir zamanlar küp gibi içip de sonradan tövbe eden Mehmet Akif Ersoy’u , yeniden içkiye başlamaya ikna edemedi…
Yazdığı hicivler, zamanında çok ses getirirdi..
Zaman zamanda hem konuşmalarından, hem de şiirlerinden sorgulanıp, gözaltına alınmışlığı hatta hapis yatmışlığı vardı.
İşte dörtlüklerinden biri…


Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye, kavuk sallamayınca,
Kürs-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!


Neyzen Tevfik

CÂNÂN

Sevdalı akşamlar tekin değildir,
Pek dolaşma gönül virânesinde
Gururlu güneşler boyun eğildir,
Şaka yoktur aşkın efsânesinde.

Çok mutlu yıldızlar çıktı çığırdan,
Farkı yoktur âşıkların sağırdan,
Önce dumanları başlar ağırdan,
Bir cezbeyim aşkın pervânesinde.

İhtimal vermezsin, hem inanmazsın,
Ateşler sarmıştır, sen uyanmazsın,
Mest olduktan sonra artık yanmazsın
Gönlüm gibi hikmet peymânesinde.

Taptığın mihraplar çöker bir anda,
Her şey olmuş bitmiş gibi meydanda
Tutuştu çırağlar, sevda devranda
Yanıyorum sazın terânesinde.

Bir serseriyim ki dur aman bilmem,
Kalbinden başka bir mekan bilmem,
Gök kandil olmuşum, asuman bilmem
Bu mavi gözlerin meyhânesinde.

Karanlık zülfünü bir görmek için,
Gök kanat oldum cin melek için,
Bana yeter artar buselik için
Hatıra telleri dil sânesinde.

Gönül rebabında olamaz düzen
Aşkım bu yıldızı yüzünden süzen,
Buluşuruz yarın, geceye Neyzen
Cananın kalbinde, gam lânesinde.



(Azab-ı Mukaddes adlı kitabından alınmıştır.)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/akincm.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Rubai

Sanma ciddiyet ile sarf ederim sanatımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezm-i Meyde sufehanın saza meftûn oluşu
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir


Neyzen Tevfik


Akin paylaşımınız çok güzeldi..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Sahne-i Ömrümden Nefs-i Emmareye Hitabım

Âlemin bağ-zârını...eyim
Sünbül ü verd ü nârını...eyim
Andelib-i nizârını...eyim
Hâsılı nev-baharını...eyim!

Bana yoktur lüzumu gülşeninin,
Şeb-i tarîk ü rûz-ı rûşeninin
Ne gulâmının ne de zenninin
Hepsinin tâ mezarını...eyim!

Ağlamam ben, ben erkeğim erkek,
Hayli güçtür bana cefâ etmek,
Minnet etmem bu ömre de felek,
Atını al, tımarını...eyim!

Güççedir bu fakiri aldatmak,
Yüzdürüp sonra kündeden atmak,
Gözünü aç da sen bana bir bak,
Ben senin i'tibarını...eyim!

Saki-i mâh-rûyına...ayım,
Gülünün reng ü bûyuna...ayım,
Mutrîbin hâyâ-hûyuna...ayım,
Sâgar-ı neşvedârını...eyim!

Yok sâfâsı hezâr-ı dem-gerinin,
Gül-sitanda şükûfe-i terinin,
Bezm-i sahbâ-yı rûh-perverinin
Neşvesiyle hümârını...eyim!

Feleğin uğradımsa vartasına,
Sayım ağzının ta ortasına,
Bunu yazsın cihan da hartasına,
Kıta'at ü bihârını...eyim



Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »


Vatanın Tarihi

Göründü memleketin iç yüzü, çöktüyse temel.
Şimdilik harice karşı yüzümüz olsa dahi
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın.
Tükürür zannederim çehremize, vatanın tarihi.
(1943)



Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

KOŞMA

Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.

Kapılmışım ak oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefâya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.

Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftûn olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.


NEYZEN TEVFİK
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »


Canan

Sevdalı akşamlar tekin değildir,
Pek dolaşma gönül viranesinde
Gururlu güneşler boyun eğildir,
Şaka yoktur aşkın efsanesinde.

Çok mutlu yıldızlar çıktı çığırdan,
Farkı yoktur aşıkların sağırdan,
Önce dumanları başlar ağırdan,
Bir cezbeyim aşkın pervanesinde.

İhtimal vermezsin, hem inanmazsın,
Ateşler sarmıştır, sen uyanmazsın,
Mestolduktan sonra artık yanmazsın
Gönlüm gibi hikmet peymanesinde.

Taptığın mihraplar çöker bir anda,
Her şey olmuş bitmiş gibi meydanda
Tutuştu çırağlar, sevda devranda
Yanıyorum sazın teranesinde.

Bir serseriyim ki dur aman bilmem,
Kalbinden başka bir mekan bilmem,
Gök kandil olmuşum, asuman bilmem
Bu mavi gözlerin meyhanesinde.

Karanlık zülfünü bir görmek için,
Gök kanat oldum cin melek için,
Bana yeter artar buselik için
Hatıra telleri dil sanesinde.

Gönül rebabında olamaz düzen
Aşkım bu yıldızı yüzünden süzen,
Buluşuruz yarın, geceye Neyzen
Cananın kalbinde, gamhânesinde.

(Azab-ı Mukaddes adlı kitabından alınmıştır.)

[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Resim
Serserinim, düştüm aşkınla neye,
Nasıl girdin elimdeki şu neye?
Hem seversin beni Neyzenim diye,
Hem de sarhoş diye destan edersin.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Resim
Feleğin kahpe başında
paralansın parası
Ben güzel sevmeğe geldim,
değil ekmek yemeğe.



**********


Kimse ta'yip edemez biz kafa göz yarsak da
Döğüşe, kavgaya var elbet milletin hakkı
Yatalı beş senedir sade mısır ekmeğine
Kalmadı halkımızın Hint horozundan farkı
(1915)


**********



Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassup pusudan çıktı yine,
Yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü
.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Rubai

Sanma ciddiyet ile sarf ederim sanatımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezm i meyde suhefanın saza meftun oluşu
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir


Neyzen Tevfik
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Cevapla

“►İbretlikler◄” sayfasına dön