YUSUF YÜZLÜ HZ.YUSUF (A.S)

Peygamberlerimiz hakkında detaylı bilgiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
dedekorkut1
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 208
Kayıt: 18 Ara 2007, 02:00

YUSUF YÜZLÜ HZ.YUSUF (A.S)

Mesaj gönderen dedekorkut1 »

YUSUF YÜZLÜ HZ.YUSUF (A.S)

ALPEREN GÜRBÜZER


Hz. Yakub (a.s), oğulları arasında en çok Hz. Yusuf’u severdi. Bu yüzden kardeşleri daha henüz çocuk yaşta Yusuf’u çok kıskanmışlar, derken babalarından habersiz bir şekilde onu kuyuya atmışlardı. Neyse ki kuyu kenarından geçen kervan onu oradan alıp esir pazarına götürmüş. Bir anlamda kervan bilmeyerekte olsa Yusuf'u Mısır Vezirinin sarayında hizmetçi olmasına vesile olmuştur. Fakat Yusuf sarayda da gün ışığı görmez. Şöyle ki;
Hz. Yusuf, Mısır Veziri Aziz’in eşinin çirkin teklifini kabul etmeyince, 'sen misin bunu yapan' hıncıyla bir tuzak düşünüp, ondan intikam alma yoluna yönelir. Nitekim kocasına gelip;
—Her yerde kadınlar benden söz ediyor, gıyabımda olur olmaz şeyler konuşuyorlar, artık canıma tak dedi, insanlar arasına karışamaz oldum. Eğer Yusuf’u zindana atarsan herkes onun suçlu olduğunu, cezayı hak ettiğinden dolayı zindana atıldığına kanaat getirip ben de rahat etmiş olurum der.
Derken Vezir hanımının bu şikâyeti üzerine günahsız, nur yüzlü Yusuf zindana mahkûm edilir. Zira aynı gün iki genç adam da zindana atılır. Fakat Yusuf için zindan adeta medresedir. Nitekim zindan arkadaşları onun derin biri olduğunu anlamış olsalar gerek ki rüyalarının tabir etmesi için bile ona başvururlar.
Bir gün zindan arkadaşları rüya görürler. Yusuf’a rüyayı anlatırlar da.
Birinci adam:
—Rüyamda şaraplık üzüm sıkıyor, sonra onu Kral’a takdim ediyordum.
İkinci adam ise:
— Ben de rüyamda başımın üstünde ekmek taşıyordum. Sonra kuşlar gelip başımdaki ekmekleri yemeğe başlayınca o an korkudan yatağımdan uyanıverdim. Şimdi siz bu rüyaları nasıl yorumlarsın?
Tabii bu durum karşısında Hz. Yusuf rüyaları şöyle tabir etti:
— Sen, hapisten kurtulup Kral’a şarap sunacaksın. İşte o gün gelip çattığında benim suçsuz olduğumu Kral’a söylersen memnun olurum. Sen de ne yazık ki idam edileceksin, hatta başına kuşlar konup etinden yiyecekler.
Gerçekten de kısa bir zaman sonra her şey Yusuf’un dediği gibi çıkar da. Fakat ne yazık ki zindandan kurtulan kişi Yusuf’un Kral’a söylemesi gereken sözü çoktan unutmuştu bile. Üstelik daima Kral’ın yanında olduğu halde Yusuf’tan bahsetmek aklının ucundan bir türlü geçmiyordu. Seneler geçti Yusuf hala zindan hayatı yaşıyordu. Neyse ki bir gece Mısır Hükümdarı rüyasında; dinlenmek için Nil Nehri kenarına oturduğunda, ansızın su içerisinden önce 7 adet semiz görünümlü ineğin, daha sonra 7 adet zayıf yapıda cılız ineğin çıktığını ve akabinde zayıf ineklerin besili ineklere saldırıp bir çırpı da onları yediverdiklerini gördü.
Tabii bu rüyayı gören Hükümdar dehşete kapılıp uykudan uyanır da. Fakat tekrar uykuya daldığında bu sefer de rüyasında yedi kuru başak'ın yedi yeşil başak'ı yediğini görür ve tekrar sıçrayıp kalkıverir. Belli ki rüya sıradan bir rüya olmayıp ileriye işaret eden bir durumu var ki tabir edilmek üzere masaya yatırılır. Ancak hiç kimse Kral’ın bu acayip rüyasına bir yorum getiremez. Tam bu sırada Yusuf’un zindan arkadaşı hizmetçi ortaya atılıp şöyle der;
— Efendim, beni Yusuf’un yanına gönderiniz. Rüyanızı en iyi onun tabir edeceğini sanıyorum.
Hükümdar hizmetçiyi gönderdiğinde, Hz. Yusuf (a.s) git Kral'a de ki;
— Tam yedi yıl büyük bolluk ve bereket içinde yaşayacaksınız, dolayısıyla şimdiden tedbir alıp elde ettiğiniz ürünün bir kısmını ambarlamanızda fayda var. Çünkü bolluk seneleri bittiğinde kıtlık yılları takip edecek. Derken bu durum tam yedi sene sürecek, böylece bu kıtlık dönemlerinde muhafaza altına aldığınız buğdaylar sizin ve halkınızın can simidi olup perişanlıktan kurtaracaktır. İşte rüyanın yorumu budur.
Hizmetçi rüyanın yorumunu alır almaz hükümdara koştu. Kral rüyayı dinledikçe gönlü bir hoş olup, bu rüyanın hatırına Hz. Yusuf’u zindandan çıkarmak arzusu doğar içine, ama Yusuf kendisine getirilen azat teklifini kabul etmez, der ki:
— Asla suçsuz olduğum ilan edilmediği müddetçe bu teklife yanaşamam. İsterseniz Hükümdara bir sorun, niçin kadınlar ellerini kesmişler bir sorup soruştursun. O zaman ne kadar suçsuz olduğum ortaya çıkacaktır elbet.
Hizmetçi dönüp dolaşa durumu Hükümdara anlatınca derhal kadınları çağırır yanına. Kadınlar:
— Gerçekten Yusuf suçsuzdur. O hiçbir zaman çirkin teklife aldırış etmedi dediler. Bu arada kadınlar anlattıkça Kralın aklına Züleyha’nın çirkin teklifine rıza olmadığı dönemde Yusuf’un arkasından tutup yırtılan gömleği aklına geliverdi. Bunun üzerine Kral dedi ki;
— Şayet yırtılan gömlek ön kısımdan yırtıldıysa Yusuf suçludur, yok eğer arkadan yırtılmışsa Züleyha haksızdır.
Gerçekten de gömlek incelendiğinde Yusuf’un haklı olduğu ortaya çıkıp, bu durum karşısında Vezirin karısı gerçeği itiraf etmek zorunda kalır ve der ki;
— Evet, Ona çirkin teklifte ben bulunmuştum, dolayısıyla asıl suçlu benim.
Hükümdar bu itiraf karşısında Yusuf’u zindandan huzuruna alıp şöyle der:
— Artık bundan böyle sen bizim esirimiz değil, tam aksine kıymetli misafirimizsin.
Hz. Yusuf (a.s) ise Hükümdara:
—Eğer devlet hazine ve depolarının idaresini bana verirseniz kıtlık için şimdiden gerekli önlemleri alabilirim, der.
Kral memnuniyetle bu teklifi kabul etti. Böylece Hz. Yusuf Mısır’ın en büyük veziri olur. Bu arada bereketli ve bolluk seneleri de gelip geçer. Derken alınan büyük tedbirler sayesinde Mısır halkı başına gelebilecek her türlü badireyi ucuz atlatır. Hatta yakın ülkelerde yaşayan ve kıtlık sebebiyle açlıktan perişan olan insanlar bile Mısır’a akın akın etmeye başlamıştılar. Bir gün Yusuf’un kardeşleri de bir parça buğday almak için Aziz'in, yani Vezir Yusuf’un huzuruna çıktılar. Yusuf onları görür görmez tanır, ama tanıdığını belli etmez. Tabii kardeşleri onu tanıyamamışlardı. Hz. Yusuf (a.s) onlara;
— Kaç kardeşsiniz diye sual yöneltti.
Cevap verdiler:
— Biz on iki kardeşiz, ama aramızdan birimiz yıllar öncesinde kayboldu. Küçüğümüz ise babamızın yanındadır.
Hz. Yusuf (a.s) :
— Madem öyle babanızın yanında kalan küçük kardeşinizi de alıp getirmeniz gerekir, şayet getirmezseniz istediklerinizi vermem mümkün değildir, mutlaka gidip onu da getirin, der.
Tabii hepsi şaşırdılar:
— Peki, onu getirelim derler. Mecburen dönüp vezirin isteğini babalarına bildirdiler.
Babaları Hz. Yakup (a.s):
— Bir şartla, şayet onu koruyacağınıza yemin ederseniz kabul ederim cevabını verir. Tabii başka çıkış yolu yoktu mecburen yemin ettiler. Sonra babaları yola çıkarken şöyle bir nasihatte bulundu:
—Şehre bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Olur ki herhangi bir musibetle karşılaşırsanız o zaman hepinize zarar gelmemiş olur.
Derken yine yola revan olup Mısır’a geldiler. Huzura vardıklarında Hz. Yusuf (a.s) küçük kardeşi Bünyamin’i bir kenar çekip kulağına şöyle fısıldar:
— Ben senin kardeşin Yusuf’um sakın ola ki kimseye söyleme.
Bünyamin bu durum karşısında sevincinden yüreği çarpar. Bu arada Yusuf (a.s) hizmetçilerinden birine;
— Hükümdarın su içtiği kabı Bünyamin’in bineği üzerindeki yükü içine saklayınız talimatını verir.
Öyle de yaptılar. Sonra kardeşler yüklerini bağladıkları develerine binip yola çıkacakları o esnada Vezirin muhafızı emr olanı yapıp, avazının çıktığı kadarıyla:
— Ey yolcular! Herkes olduğu yerde dursun. Çünkü Hükümdarın su içtiği kap kayıp. Hepinizi aramam gerekiyor bağrışı yankılanır.
Gerçekten de Hz. Yusuf eşliğinde yolcular tek tek kontrolden geçip Bünyamin’in yükünden Hükümdarın kabı çıktığında şaşkına döndüler. Madem durum vaziyet bu, şimdi ne yapacağız diye endişelenmeye başladılar, üstelik babalarına Bünyamin’i koruyacaklarına dair sözde vermişlerdi. Tek çare vezire yalvarmak kalmıştı. Yalvar yakarmalar karşısında Hz. Yusuf (a.s);
— Allah bizi adaletsizlikten korusun. Dolayısıyla biz malı kimde bulmuşsak sadece onu alıkoyarız. Aksi takdirde haksızlık etmiş oluruz, diye tutum ve davranışından taviz vermeksizin kararlılığını bildirir.
Bu sözler karşısında kardeşler göz göze gelip, içlerinden ağabey konumundaki en büyük kardeşleri:
— Oysa biz onu koruyacaktık, hatta babamız bizden yemin almıştı. Dolayısıyla yemini bozamayız. Ben kardeşimi alıncaya kadar ya da babamız affettiğini bildirinceye kadar geri dönmeyeceğim, burada kalacağım, siz varın, durumu olduğu gibi anlatın.
Çaresiz vaziyette babalarının yanına gelip durumu izah ettiler.
Hz. Yakub (a.s);
— Hayır, Bünyamin hırsızlık yapmaz, belli ki Yusuf’a yaptığınızı Bünyamin’e de yapmış gibisiniz deyip ağlamaya başladı. Öyle ki; günlerce gözyaşı döke döke gözleri kör oldu. İşte yaşanan bu elim vaziyet karşısında kardeşler tekrar Mısır’a döndüklerinde tekrar Yusuf’un karşısına çıkıp:
— Kardeşimizi bize bağışlayın diye yalvardılar.
Hz. Yusuf artık vaktin geldiğini anlayıp onlara şu suali yöneltir:
— Siz Yusuf’a ve kardeşinize neler yaptığınızın farkında mısınız? Artık ne duruyorsunuz, hala yıllardır gizlediğiniz haksızlıkları itiraf etmeyecek misiniz?
İşte bu can alıcı soru karşısında hepsi vurgun yemişçesine sendeleyip hep bir ağızdan;
— Yoksa sen Yusuf musun? Dediler.
— Evet, Yusuf’um, bu da kardeşim Bünyamindir! Allah bize iyilikte bulundu, görüyorsunuz er geç hak tecelli edebiliyor. Yine de korkmayınız, sizlere en ufak zararım dokunmayacak. Şimdi söyleyin bakalım babamız ne yapıyor, hali nasıldır diye sorunca, kardeşleri:
— Yıllarca hasretle senin üzüntünü çektikçe gözlerine ak düştü. Şuan gözleri kördür zaten.
Hz. Yusuf derhal gömleğini çıkartıp, varın bu gömleği babama götürün gözlerine sürsün, o zaman inşallah görmeye başlayacaktır. Sonrasın da ise bütün çoluk çocuğunuzu, annemi ve babamı alıp buraya geliniz ki Mısır da hep beraber bolluk içinde yaşayabilelim deyince kardeşleri tekrar yola koyuldular. Onlar ilerleye dursun bu arada Hz. Yakub (a.s) iç dünyasında fırtınalar kopar. Çünkü onlar ilerledikçe Yusuf’un misk kokusu yüreğinde içten içe hissetmeye başlar. Hatta hissetmekle kalmayıp Mısır tarafına yönelip;
—Şuan Kenan illerinde Yusuf’un kokusunu alıyorum. Sakın ola ki beni bunak yerine koymayın. Sözüme itimat ederseniz, beni tasdik edeceksiniz (Yusuf, 94) telkininde bulunur. Nihayet oğulları gelip gömleği yüzüne sürdüğünde gözleri açılır da. Hz. Yakub (a.s):
— Ben size dememiş miydim Allah elbet Yusuf’la buluşturacak diye. Her şeye rağmen Rabbi’mden bağışlanmanızı dileyeceğim.
Derken bu olaydan sonra aile efradının hepsi Mısır’a geldiler. Yusuf (a.s) onları yolda karşılayıp kucaklaşırlar. Tabii baba oğul buluşması ilginçtir. Öyle ki Hz. Yusuf hasret duyguları içerisinde babasına:
— Babacığım, işte vaktiyle gördüğün ve size anlattığım rüya gerçek oldu. Rabbim beni zindandan çıkarttıktan sonra Mısır’a vezir yaptı. Şeytan kardeşlerimle bizim aramızı ayırmıştı. Yüce Allah’ıma şükürler olsun ki sonunda tekrar bizleri bir araya getirdi, ne kadar şükretsek az deyip, böylece yılların hasretliği sona ermiş olur.
Cevapla

“►Peygamberler Tarihi◄” sayfasına dön