Hz. İbrahim (Aleyhisselâm)

Peygamberlerimiz hakkında detaylı bilgiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Hz. İbrahim (Aleyhisselâm)

Mesaj gönderen Gul »

kulihvani yazdı: Sevgili kardeşlerim,
Sâra Ana, Hacer Ana, İshak as, İsmail as İmtihanları..
Beden, Nefis, Kalb ve Ruh; Biliş, Buluş, Oluş ve Yaşayışları…
NÂR içinde NÛR Bahçeleri..
Tevhidî Hanif Dinin Direği..
Kelâmullaha bakalım bir…



مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلاَ نَصْرَانِيًّا وَلَكِن كَانَ حَنِيفًا مُّسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

“Ma kane ibrahimü yehuddiyyev ve la nasraniyyev ve lakin kane hanifem müslima, ve ma kane minel müşrikin: İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah(c.c)'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.” (Âl-i İmrân 3/67)

Âyet-i celîlede geçen “Velâkin kâne hanifen müslimâ!”
Muslim: İslâm olan kimse.
İslâm ise; i’tikad (inanç) ve amel (ibâdet) esasları ALLAHU Teâlâ tarafından belirlenmiş değişmez ana kuralları olan bildiğimiz dindir.
Hanîf: meyleden (HAKK’a), sapan (Hakk’a) demektir.
Hakk: kendi dışında her şeyden meyleden, uzaklaşan, tek kalan gerçektir.
Tevhid dini İslâm, İbrâhim (Aleyhi’s-Selâm) devresinde; millet-i İbrâhim, Din-i Hanîf üzeredir.
Millet: dindir ve peygamberler ümmetlerine imlâ ettiklerinden türemiştir.
Din: kullar, itâat edip boyun eğdikleri içindir. Nun’un dâimiliği
(Bakara 2/120 bkz.)...

İbrâhim (Aleyhi’s-Selâm) Ülü’l-Azîm peygamberdir.
Ebu Rahîm: Rahîm’in babası ki doğrudur ve haktır.
Rahmetenli’l-âlemin olan Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in babasıdır.
Ebu Rahîm ise merhametli babadır ki bu da doğrudur ve haktır.

Halilullahtır.. Allah(c.c)’ımızın Sâdık ve Samimi Dostudur.


وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً

“Ve men ahsenü dinem mimmen esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinüv vettebea millete ibrahime hanifa vetetehazellahü ibrahime halila: İşlerinde doğru olarak kendini Allah(c.c)'a veren ve İbrahim(a.s)'in, Allah(c.c)'ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince daha güzel kim vardır? Allah(c.c) İbrahim(a.s)'i dost edinmiştir.” (Nisâ 4/125)

HZ.İBRAHİM (S.A.)


1. Hz. İbrahim(a.s) hakkında genel bilgiler

Hz. Îbrahim (a.s)Kur'an-ı Kerim'de bildirilen peygamberlerdendir : « Kitap'ta İbrahim’i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi » . Ülül'azm denilen peygamberlerin üçüncüsü olup Mezopotamya'da ki Keldâni kavmine gönderilmiştir. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)'dan sonra Allah(c.c) katında insanların en üstünüdür, çünkü ileride göreceğimiz gibi Allahü Teâlânin varlığını kendi akıl ve mantığıyla bulmuştur. Allah(c.c) ona Halil'im (dostum) diye buyurdu. Onun için «Hâlilürrahman» olarak zikredilir. Kendisine on suhuf (forma) verildi. Oğulları, İsmail ve İshak aleyhisselam'dan ziyade soyundan daha bir çok peygamber geldiği için «Ebü'l enbiya» (peygamberler babası) da denilmiştir. Beni İsrail oğlu olan Hz. İshak, Arap kavmi ise diğer oğlu Hz. İsmail'den türemiştir. Babasının Âzer'in mi, Târuh'un mu olup olması hakkında ihtilaf vardır (geniş bilgi ileride, 2.2 noktada verilecektir) . Bir rivayete göre annesinin ismi Emile'dir . Hz. İbrahim (a.s) peygamberimizin dedelerindendir.

2. Hz. İbrahim’in(a.s) hayatı

2.1. Hz. İbrahim(a.s)'in yaşadığı zaman ve mekan

İbrahim aleyhisselamın nesebi Nuh aleyhisselamın oğlu Sam'a dayanır. Hz. Nuh'un(a.s) vefatı ile Hz. İbrahim(a.s) arasında iki peygamber (Hz.Hud & Hz. Sâlih) vardır. Bu fasıla (rivayete göre, M.K.) 1143 senedir. Hz. Hud(a.s) ile Hz. İbrahim(a.s) arasında da 630 yıllık bir fasıla olduğu bildirilmiştir. Doğum yeri Bâbil kentidir .

2.2. İbrahim aleyhisselamın babası
Allahü Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de : «İbrahim, babası Âzer'e...» buyurmaktadır. Bu âyetten anlaşılacağı gibi Hz. İbrahim’in(a.s) babası Âzer isminde idi. Ama, bazılarına göre İbrahim aleyhisselamın babası -Kur'an-ı Kerim’de da bildirilen- putperest Âzer değil, mümin olan Târuh idi. Bu görüsü destekleyenler arasında meşhurları Abdülhakim Arvâsi, Kadı Beydâvi ve Senâullah Dehlevi vardır, ama Şii’ler de bunu söylemektedirler . Bir rivâyete göre Âzer Hz. İbrahim’in(a.s) - amcası olup - Târuh'un ölmesiyle Emile ile evlenip, Hz. İbrahim’in(a.s) üvey babası oldu. Tefsir yönünden bunu böyle açıklamaktadırlar : En'am suresinin manası : «İbrahim, Âzer olan babasına dediği zaman» anlamındadır. Böyle olmasaydı Kur'an-i Kerim'de «Babası Âzer'e dediği zaman» demeyip, "Âzer'e dediği zaman" veya "Babasına dediği zaman" demek yetişirdi . Âzer, kendi babası olsaydı "Babası" kelimesi fazla olurdu demektedirler. Bir kanıt olarak Sua'ra suresinin 219. ayetini göstermektedirler. Bu surede Allah « Secde edenler arasında dolaşmanı da görüyor » denilmektedir. Buna göre Peygamberimizin sülâlesinde hiçbir putperest yoktur. Bu görüşe reddedenler ise, ki bunlar arasında Taberi, Ebu Hayyan ve Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır vardır, açık olan âyete (En'am, 74) bir mâna verilmek istenmiştir demektedirler. Mealine göre manalar değiştiği için anlamlar da değişir teorisini ileri sürmektedirler. Konuya objektif bir yönle bakmak gerekirse, Âzer'in İbrahim aleyhisselamın babası olmaması biraz daha mantıklıdır. Şunu da belirtmek lâzım ki, bir üçüncü fikir vardır. O da, İbrahim aleyhisselam’ın babasının asıl isminin Tarih veya Taruh olup sonradan - bir putun ismi olan - Âzer ismine değiştirmesi. Bu da Nemrud'un onu puthanesi'nin nâzırı olarak tayin etmesinden sonra gerçekleşmiştir . Ama kaynaklar bu düşünce hakkında bilgi vermiyorlar, onun için fazla dikkat etmemek gerekir. Biz burada ilmi gerçekleri tartısmayacağımız için bunu burada noktalamak gerekir. Bu ihtilaf'in çözümünü ancak Rahman, Rahim, Evvel, Âhir, Kebir, Aziz, Şaafii, Mâlik, Gafur, Nur, Adl, Hak, Hakem, Rauf, Şehid, Veli, Kerim, Bari, Cebbar olan ALLAH(c.c) bilir. Âzer ayrıca put yapardı ve Nemrud'un yakınında bulunurdu. Onun bir dediğini, iki etmezdi.

2.2. Hz. İbrahim(a.s)’in doğumundan peygamberliğine kadar olan hayatı

2.2.1. Hz. İbrahim(a.s)’in doğumuna kadar vukuu bulan olaylar

Nemrud (2.3.2.2. no'lu noktaya bakınız) ve ona tâbi olanlar azgınlık ve Allah'a(c.c) isyan içinde yasamakta idiler. Bir gün Nemrud bir rüya gördü. Bir rivayete göre, rüyasında gökyüzünde bir nurun parladığını, güneşin, ayın ve yıldızların bu nurun ışığında kaybolduğunu gördü. Diğer bir rivayete göre ise, rüyasında bir kimsenin gelip tahtından kaldırıp kendini yere vurduğunu gördü. Müneccimlere gördüğü rüyayı anlatıp tâbir ettirdi. Bunlar "Yeni bir peygamber ve din gelecek, senin saltanatını temelinden yıkacak ! Ona göre tedbir almalısın" diye tâbir ettiler. Nemrud bu işin tedbiri kolaydır deyip, " Bundan sonra kimse çocuk sâhibi olmayacak. Hanımlardan uzak durulacak. Doğan çocuklar, erkekse öldürülecek, kızsa bırakılacak" emrini verdi. Bu suretle 100.000 mâsum bebeğin öldürüldüğü nakledilmiştir .

2.2.2. Doğumundan sonra

Bu sırada Hz. İbrahim’in(a.s) annesi hâmile idi. Âzer'in durumunu bildiği için, onu doğuma yaklaşınca kendisinden uzaklaştırdı ve gizlice bir mağaraya gitti ve orda Hz. İbrahim'i(a.s) dünyaya getirdi. Doğduktan sonra annesi onu emzirdi ve mağarayı kapatıp geri şehre döndü. Âzer'e ," Çocuk çok zayıf doğdu ve hemen öldü" dedi. Bundan sonra magaraya - gizlice -gelip İbrahim aleyhisselam’ı emzirip geri eve dönerdi. Rivâyetlere göre, Hz. İbrahim(a.s) mağarada 7, 13, 16 veya 17 yasına kadar kaldı .

2.3. Hz.İbrahim’in tebliği

2.3.1. Hz. İbrahim’in(a.s) Allah(c.c)’ı araması

2.3.1.1. Hz. İbrahim'in Allah(c.c)'ı aramasından önceki durumu

Hz. İbrahim'in(a.s) imânı durumunu hakkında Kur'an-ı Kerim bilgi vermektedir :«Andolsun biz İbrahim'e daha önce rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık » . Burdaki rüşdünü vermek peygamberlik, yahut İbrahim aleyhisselam’ın risâletten önce sahip oldugu hidayet ve doğruluk manasına geldiği tefsirlerde bildirilmiştir. Bu da gösteriyor ki, peygamberlik Hz. İbrahim'e(a.s) genç yasta verilmiş idi.

2.3.1.2. Ibrahim aleyhisselamin tefekkür ile tevhid'i bulmasi

İbrahim aleyhisselam hakkında Allahü Teâlâ « Halil'im » demiştir. Bu da onun Allah’(c.c)’ arayıp bulmasındandır. Bunun için Kur'an-ı Kerim'de şunlar buyrulmuştur : «Böylece biz, kesin iman edenler olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yildiz batınca, batanları sevmem, dedi. Ay’ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedi. Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım » . Bu olay resmi olarak bakılırsa Hz. İbrahim’in(a.s) peygamberlik başlangıcıdır. Bundan sonra Hz.İbrahim(a.s) Bâbil kavmine Allah(c.c)'in emirlerini tebliğ etmeye başladı ve birçok delil gösterdi.

2.3.1.3. İbrahim aleyhisselamın putları kırması

Babil halkı Allah(c.c)'ın yolundan saptığı için her sene putlar için âyin düzenlerdi. Bu âyin'de bir yere toplanır bayram yapar ve sonra puthaneye gider, putlara secde eder, sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir bayram günü, İbrahim aleyhisselam puthaneye girip, bir balta ile bütün küçük putları kirdi. Baltayı da, en büyük putun boynuna astı ve oradan uzaklaştı. Keldâniler puthâneye girince bütün putların kırıldığını gördüler ve bunu yapanı yakalayarak cezâlandırmak istediler. Hz. İbrahim’i (a.s) getirip, bu isi sen mi yaptın dediler. İbrahim aleyhisselam « Kendisi dururken küçük putlara tapınılması istemediği için, boynunda asılı olan büyük put yapmıştır. İnanmazsanız kendisine sorunuz » buyurdu. Onlar 'Putlar konuşamaz ki, sen onlara sor diyorsun' dediler. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam « O halde konuşamayan ve kendilerini kırılmaktan kurtaramayan putlara neden ibadet edersiniz ? Size ve taptığınız putlara yazıklar olsun » dedi , ama bu hiç bir fayda vermedi, çünkü onlar : «Dediler ki. Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk ».

2.3.2. İbrahim aleyhisselamın ateşe atılması

İbrahim aleyhisselam putları kırınca putperestler bu isin onun yaptığını anladılar ve ceza vermek üzere hapsettiler. Durumu Nemrud'a bildirdiler.

2.3.2.1 Hz. İbrahim(a.s) ve Nemrud
Rivayete göre Nemrud Hz. İbrahim(a.s)'in yaptığını duyunca onu yanına çağırdı. O zaman insanlar Nemrud'a secde ederlerdi. İbrahim aleyhisselam secde etmeyince Nemrud " Niçin secde etmedin" diye sordu. Hz. İbrahim(a.s)'de: « Ben beni yaratan Allahü Teâla'dan ziyade secde etmem » buyurdu. Nemrud " Seni yaratan kim ? " diye sorunca, İbrahim aleyhisselam: « Benim Rabbim, dirilten ve öldüren Allah'tır » diye cevap verdi. Nemrud, " ben de diriltirim" diyerek zindandan iki kişi getirtti. Birini serbest bırakıp, birini öldürdü. Güya böylece diriltmiş ve öldürmüş oldu. Hz. İbrahim(a.s) bunun karsısında : « Benim Rabbim güneşi doğudan getirir, doğurtur. Eğer gücün yetiyorsa sen de batıdan doğdur » buyurunca Nemrud şaşırıp, âciz kaldı. Bu husus Bakara suresinin 258. âyetinde bildirilmiştir . Bu münazaranın vukuu bulduğu zaman hakkında iki rivayet vardır.Birincisi, İbrahim aleyhisselam putları kırınca onu yakalayıp hapsettiler. Sonra ateşe atmak için hapisten çıkarıp , Nemrud'un yanına götürdüklerinde gerçekleşmiştir. Diğer rivayete göre insanlar arasında büyük bir kıtlık çıkmıştı. Bundan dolayı insanlar yiyecek almak için Nemrud'a giderlerdi. Nemrud her gelene, "Senin Rabbin kim ? " diye sorar ve "Benim Rabbim sensin" diyenlere gıda maddeleri verirdi. Hz. İbrahim(a.s) yiyecek almaya gelip Nemrud ona bu soruyu sorunca İbrahim aleyhisselam : « Benim Rabbim dirilten, hayat veren ve öldürendir » dedi ve böylece bu münazara vukuu buldu . Bu olaydan sonra Keldâniler Halilallah'ı ceza vermek istediler ve onu ilk önce hapise attılar. Sonra Nemrud onu ateşe atmaya karar verdi. Rivayete göre bu fikri Nemrud'un aklına Hênun adında biri getirdi ve Allah(c.c) onu sonra yerin dibine batırdı.

2.3.2.2. Nemrud hakkında bilgiler
Burada Nemrud hakkında bazı bilgilere değinmek istiyorum. Çünkü bir Müslüman için önemli olan düşmanlarını iyi bilmesi. Nemrud da vahşi bir düşmandır. Nemrud gaddar ve zâlim bir hükümdardı. Bir rivayete göre Nemrud onun hakiki ismi değil, - firavun - gibi bir ünvandı. Nemrud çocukken burnuna bir yılan yavrusu kaçmış, bu yüzden son derece çirkinleşmişti. Babası bile tahammül edememiş ve öldürmeğe karar vermiş. Fakat annesinin yalvarması üzerine, onu bir çobana teslim etmiş , çoban da, onun çirkin yüzüne bakmağa dayanamadığından, onu dağ basında bırakmış, dağda Nemrud isminde bir dişi kaplan, çocuğu emzirerek, onun yasamasına sebep olmuştur. İsmi (Nemrud) bu kaplandan gelmektedir. Babası öldükten sonra hükümdarlığa gecen Nemrud, kendisini ilah zannediyor ve bütün halkın kendisine tapmasını istiyordu .

2.3.2.3. Ateş'in Halilallah'ı yakmaması
İbrahim aleyhisselam'ın ateşe atılması kararlaştırıldıktan sonra odun toplanıyor ve kocaman bir ateş yakılıyor. Problem Halilallah'ı ateşe atmakta. Rivayete göre İblis insan sekline girip Nemrud'a mancınık kullanmasını tavsiye ediyor . Kur'an'da : « Onun (İbrahim) için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın ! dediler » buyurulmuştur . Bir bina (mancınık) yapılıp oradan İbrahim aleyhisselam ateşe atılınca, ateş bir gül bahçesi oluyor. Diğer bir rivayete göre içi balık dolu bir havuz oluyor ateş. Ve böylece ateş Halilürrahman'ı yakmıyor. Bu kurtarma olayı Kur'an-ı Kerim'in Enbiya suresinde bildirilmiştir : « Ey ateş ! İbrahim için serinlik ve esenlik ol» dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk » . Bugün S.Urfa'da « Ayn-i Zelika » veya « Halilürrahman » isminde 50x30 m boylarında bir havuz vardır. Buranın Hz. İbrahim(a.s)'ın ateşe atıldığı yer olduğu, balıkların odunlardan meydana geldiği iddia olunmakta ve kimse bu balıklara dokunmamaktadır . Tevrat'ta bu ateş olayı hakkında -İbrahim peygamberin(a.s) Yahudilerin soyunun babaları kabul edildiği halde - bir bilgi yoktur.

2.4. İbrahim peygamberin Bâbil'i terk etmesi
Kur'an-ı Kerim'de buyuruluyor ki :
« (Oradan kurtulan İbrahim: ) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek » . Böylece Hz. İbrahim (a.s)küfür diyarından hicret ederek Şam’a gidiyor . Hicret ederken de, « Ey Rabbimiz, ancak sana tevekkül ettik ve (taatle) sana yöneldik ve ahirette de dönüşümüz ancak sanadır » diye dua ettikleri Mümtehine suresinin 4. ayetinde bildirilmiştir . Başka bir rivayete göre Harran'a (Filistin) gittiği rivayet edilir .

2.5. İbrahim aleyhisselam Mısır’da
İbrahim aleyhisselam oradan sonra zevcesi Hz. Sâre ile birlikte Mısır’a gitti. Rivayete göre o sıralarda 38 yasında idi. O zamanın Firavunu çok zâlim ve cebbâr, Sinan bin Ulvân isimli, Dahhâk'in kardeşi olan pek kibirli birisiydi. Firavun güzel kadınlardan çok hoşlanırdı ve güzel bir kadın gördü mü hemen onu ne pahasına olursa olsun Haremine alırdı. Kadının kocası varsa onu öldürürdü. Hz. Sâre cok güzel bir kadın olduğu için, Firavun veya Melik İbrahim aleyhisselama zevcesinin kim olduğu hakkında sorunca İbrahim aleyhisselam Firavun'un Hz. Sâre'ye musallat olmasını engellemek için din bakımından kardeşi olduğuna niyet ederek : « Kız kardeşimdir » dedi. Pek zâlim olan bu hükümdar, Sâre hatunu almak isteyip sarayına çağırttı. Fakat musallat olmak isteyince nefesi kesilip, elleri, ayakları tutmaz oldu. Yere yıkılarak debelenmeye başladı. Allahü Teâlâ Hz. Sâre'yi Firavun'un şerrinden koruyup musallat olmasını engelledi. Hükümdar bu durum karsısında korkusundan Hz. İbrahim(a.s)'ın zevcesini ona geri yolladı . Hz. Sâre'ye yaklaşınca onu cin zannettiğinden, yanına bir de Hâcer isimli bir câriye verdi. Böylece bundan kurtulacağını zannetti . Bu olay Ebu Hureyre'nin bildirdiği Hadis ile bildirilmiştir (bkz. Buhari, Müslim). Tevrat’ta da bu olayın böyle - küçük modifikasyonlarla - gerçekleştiği yazmaktadır . Bundan sonra Halilürrahman Mısır’ı terk edip geri Filistin’e dönüp Sebu' isimli yere yerleşiyor .

2.6. Hz.İsmail(a.s)
İbrahim aleyhisselam'iın Hz. Sâre'den çocukları olmuyordu. Yaşları da gittikçe ilerliyordu. İbrahim aleyhisselam Bâbil'den ayrılırken: «Rabbim ! Bana Sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi » diye niyazda bulundu. Hz. Sâre'de bunu çok istiyordu, ama çocuğu olmuyordu. Firavun'un kendisine verdiği câriyesi Hz. Hâcer'i azad edip İbrahim aleyhisselama evlenmesi için verdi ve Hz.Ibahim(a.s) Hz. Hâcer ile evlendi. Bu evlilikten Hz. İsmail(a.s) doğdu. Muhammed aleyhisselamın (s.a.v.) nuru Hz. Ismail(a.s)'ın alnında intikal etti. İbrahim aleyhisselam onu çok sever ve yanından ayırmazdı. Hz. Sâre nurun kendisine intikal edeceğini umuyordu. Bu sebeple Hz. Hâcer'e karşı kalbi gayret hâsıl oldu. Ve bir gün İbrahim aleyhisselam'dan Hz. Hâcer ile Hz. İsmail(a.s)'i başka bir yere götürüp bırakmasını istedi. Allah(c.c)'ın emriyle Halilallah bu isteği yerine getirdi ve Hacer hatun ile İsmail aleyhisselamı (s.a.v.) alıp Mekke'ye götürdü ve onları orada bıraktı . İlerisini Hz. İsmail(a.s)'in hayatında anlatacağım.

2.7. Misafir melekler

2.7.1. Meleklerin müjdesi

İbrahim peygamber (a.s) yaşı gittikçe ilerliyordu. Bu sırada melekler gelip İbrahim aleyhisselama bir oğlunun doğacağını müjdelediler : « Hem o kullara, İbrahim’in misafirlerinden haber ver. Hani melekler, İbrahim’in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti. Melekler: "Korkma ! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler » . Rivayete o sırada Hz. İbrahim(a.s) 120 ve Hz. Sâre de 99 yaşında idi. Müjdeyi vermek üzere gelen melekler gayet güler yüzlü birer´genç suretinde İbrahim aleyhisselamın karşısına çıktılar. Bunların Cebrail (a.s.), Mikail (a.s.) ve İsrafil (a.s.) olduğu Ibn-i Abbas'dan rivayet edilmiştir. Cebrail aleyhisselam ile birlikte 7 veya 9, veya 10 bir yahut da 12 meleğin bulunduğu rivayet edilmiştir. Melekler bu müjdeyi verdikten sonra Lut kavmini helak etmeye gittiler (geniş malumat için bk. «Hz.Lut(a.s)»). Melekler, "Selamunaleyke" deyince İbrahim aleyhisselam "Aleyküm selam" diyerek mukabelede bulundu. Onları evinde en iyi yere oturttuktan sonra ikram etmek üzere hemen bir buzağı getirdi. Misafirlerine ikram etti ise de onlar yemedi. Bundan dolayı Hz. İbrahim(a.s)'in kalbine biraz şüphe düştü. O zamanın âdetine göre bir eve misafir gelip, ikram edilenden bir sey yerse ondan emin olunurdu; misafir bir sey yemezse onun zarar vermek için geldiği hükmedilirdi. İbrahim aleyhisselam tekrar melekleri davet edince, onlar "Biz yemeğin ücretini vermeden yemeyiz" dediler. Hz. İbrahim(a.s) "Bedelini verin de yiyin. Bu yemeğin bir ücreti var diye karşılık verdi. Melekler bu ücreti sorunca, Hz.İbrahim(a.s): « Bismillah ,demek. Sonunda da Elhamdülillah, demektir » dedi. Bunun üzerine Hz. Cebrail(a.s), Mi kail aleyhisselam bakarak : « Bu zât, Allahü Teâlânin dost edinmesine lâyık bir kimsedir » buyurdu. Bu sırada Hz. Sâre perde arkasında duruyordu. Meleklerin müjdesi üzerine: «(İbrahim(a.s)'in karisi:) Olacak şey değil ! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım ? Bu gerçekten şaşılacak şey ! dedi » dedi. Âyet-i kerimede onun icin « Dâhiket » buyrulmuştur. Bu kelime hem gülmek, hem de hayız oldu manasına gelmektedir. Cumhur'a göre gülme manasında kullanılırsa da Ikrime ve Mücahit'e göre hayız oldu anlamındadır bu kelime. Ayrıca gülmesi hakkında da değişik rivayetler vardır. Meleklerin korkma demesi üzerine İbrahim aleyhisselamın korkusunun gitmesi için gülmüştür. Bir başka rivayete göre Ishak aleyhisselamın müjde verilmesi hakkında ellerini yüzüne kapayıp gülmüştür. Çünkü kendisi çok yaslanmıştı ve bir çocuk doğurmanın ihtimali sıfırdı o yasta. Hz. İbrahim(a.s) de yukarıda belirttiğimiz gibi 120 yaşına gelmiçti. Diğer bir rivayete göre, ellerini yüzüne kapaması, yaslılığında hayız görmesinden ve bunun farkına varmayıp hâyası sebebiyle utanmasından ileri geldiği bildirilmiştir. Hz. Sâre'nin bu sözlerine karşılık melekler " Sen Allahü Teâlânin emrine mi, takdirine mi şaşıyorsun" dediler ve İbrahim aleyhisselamın çıkıp Lut kavminin ikamet ettiği yere gittiler . Yahudiler İbrahim aleyhisselamın misafirleri hakkında başka bir beyânat vermektedirler. Onlara göre Hz. İbrahim(a.s)'e melekler değil, bizzat - tövbe hâşaa - Allah(c.c) gelmiştir. Yanına da bazı melekler almış, güya . Ve onlara göre misafirler Hz. İbrahim(a.s) ile beraber yemek yemişler.

2.7.2. Ishak aleyhisselamın doğumu
Meleklerin haberinden 1 sene sonra Hz. Ishak(a.s) doğdu . İleride Hz. Ishak(a.s) hakkında mâlumat vereceğim.

2.8. Hz. İbrahim’in Mekke'ye yolculuğu

2.8.1. İbrahim aleyhisselam Mekke'de

İsmail aleyhisselam büyüyüp gençlik çağına girmişti. Cürhümilerden Arapça öğrenmiş ve onlar arasında yüksek makama erişmişti. O Cürhümilerden bir kız ile evlendi. Bu sırada ise Hâcer aleyhisselam vefat etmişti. O sırada Hâcer hatun 99 yaşında idi ve Kâbe'nin bitişiğinde bir yer olan ve Hicr denilen yere defn edildi . İbrahim aleyhisselam bir gün oğlunu ziyaret etmek üzere Şam’dan Mekke'ye doğru yola çıktı. Hz. İsmail(a.s)'ın evine varınca oğlu yiyecek temin etmek icin evde yoktu. İbrahim aleyhisselam Hz. İsmail(a.s)'ın hanımından mali durumlarını sorunca, hanımı hallerinden şikâyetçi oldu. Giderken de oğluna söylemesi için tembihte bulundu: " Kocan geldiğinde benden selam söyle, kapısının eşiğini değiştirsin" ve oradan ayrıldı ve evine geri döndü. İsmail aleyhisselam eve gelip bunu duyunca, olayı anladı ve hanımından ayrıldı. Başka bir kadınla evlendi. İbrahim aleyhisselam bir müddet sonra Mekke'ye yine gidince oğlu yine evde bulunmuyordu. Bu sefer Hz. İsmail(a.s)'in hanımına aynı soruyu sordu. O da cevaben: " Biz hayır ve saadet içindeyiz " dedi. Ne yiyip içtiklerini sorunca da, "Et yiyip, zemzem içiyoruz" dedi. Bunun üzerine Halilallah: " Yâ Rabbi ! Bunların etlerini ve sularını mübarek kıl, bereket ihsân eyle " diye dua etti ve oradan geri Şam’a döndü. Ibn-i Abbas'in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:«İbrahim (a.s.) zamanında Mekke civarında hububat bilinmiyordu. Av etiyle gıdalanılırdı. Eğer o zaman hububat mâlum olsaydı, İbrahim (a.s.) hububat hakkında dua ederdi » . Ibn-i Abbas bu Hadis hakkında buyurdu ki: " İbrahim aleyhisselamın bu duasının bereketiyle Mekke sıcak olmasına rağmen, et ile su, burada diğer yerlere nazaran insanlara daha faydalıdır " .

2.8.2. Kâbe'nin inşası
Günlerden bir günde Allahü Teâlâ haliline Kâbe-i Muazzamayı yapmasını emreyledi. Kâbe'nin inşası hakkında iki rivayet vardır : Melekler Allah-i Zisanin emriyle binâ ettiler; Adem aleyhisselam melekler ile birlikte inşa etti. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam yeniden Mekke'ye doğru yola çıktı. Mekke'de oğlu Ismail aleyhisselamı zemzem kuyusu basında buldu. Allah(c.c)'ın emrini ona da söyledi ve İsmail aleyhisselam ona yardim edeceğini ekledi. Kâbe'nin nereye yapacağını bilmediği için, bir rivayete göre Cebrail aleyhisselam Kâbe'nin su andaki yerini gösterdi. İlkönce temeli kazmaya başladılar ve Adem aleyhisselam zamanındaki temeli buldular. Ayni temel üzerine Kâbe'yi insa ettiler. Hz. İbrahim(a.s) oğlunun getirdiği taslarla, Cebrail aleyhisselamin târifine uyarak Kâbe'yi yapıyordu. Nihayet Kâbe'nin duvarları yükseldi ve yukarıya tas yetişemez oldu. Bundan dolayı büyük bir tas getirdiler ve İbrahim aleyhisselam bu tasa basarak duvar örmeye başladı. Mübarek ayağının izi çıkan bu tasa da Makâm-i İbrahim denilir. Kâbe de tavaf namazı bu tasın bulunduğu yer olan Makâm-i İbrahim'de kılınır . Kâbe tamamlanınca İbrahim aleyhisselam oğluna: " Ey İsmail ! İyi bir tas getir ki, hacılara işaret olsun" buyurdu. İsmail aleyhisselam bir tas getirdi ise de Hz. İbrahim(a.s) daha iyi bir tas istedi. Bunun üzerine, Ebu Kubeys dağından: " Cebrail aleyhisselam tûfanda bana bir tas emanet etti. Gel onu al ! " diye bir ses işitti. Hemen Ebu Kubeys dağından Hacer-ül-esved taşı alınıp, Kâbe'deki yerine kondu . Kâbe inşa edildikten sonra İbrahim aleyhisselam, Allah(c.c)'in: « İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde (...) tavaf için Kâbe'ye gelsinler » emriyle, yüzünü Yemen tarafına çevirip: " Ey insanlar ! Allahü Teâlâ bir ev bina ettirdi ve bu evi ziyaret etmenizi emreyledi. Geliniz, Kâbe'yi ziyaret ediniz " diye seslendi. Allahü Teâlâ da sesini bütün dünyaya duyurdu. İnsanlar bu sesi duyunca: « Lebbeyk Allahümme Lebbeyk " diye cevap verdiler. O zaman, ana rahminde ve baba sulbünde olan ne kadar hacca gidecek varsa « Lebbeyk » dediler. Bir defa gidecek olan bir kere, iki defa gidecek olan iki kere ve daha fazla gidecek miktarına göre cevap verdiler . Kâbe'nin inşasından sonra İbrahim aleyhisselam Sam'a dönüyor ve bütün aile efradını alıp Hac ediyor.

2.8.3. Kâbe hakkinda bilgiler
Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Haram'ın ortasında, dört köse tastan bir oda olup, 17 m yüksekliktedir. Kuzey duvarı 8,8 m, güney duvarı 7 m, doğu duvarı 11,9 m, bati duvarı da 12,8 m genişliktedir. Doğu ve güney duvarları arasındaki kösede Hâcer-ül-esved taşı bulunmaktadır. Kâbe'nin doğu duvarında bir kapı vardır. Kapı yerden 1,7 m yükseklikte, eni 1,7 m ve boyu 2,7 m'dir. Kâbe'nin dört kösesine Rükn denir. Şam’a doğru olana Rükn-i Sâmi, Bağdat’a olana Rükn-i Irâki, Yemen tarafına olana Rükn-i Yemâni ve dördüncü köseye de Rükn-i Hacer-ül-esved denir .

2.9. Hz. İbrahim aleyhisselamın duası

2.9.1. İbrahim aleyhisselamın iki duaları

2.9.1.1. Halilallah'ın Kur'an-ı Kerimdeki duası

Kâbe'yi tamamladıktan sonra İbrahim aleyhisselamın dua ettiği Kur'an-ı Kerim'de zikredilmektedir :«Hatırla ki İbrahim söyle demişti: Rabbim ! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kil, beni ve oğullarını putlara tapmaktan uzak tut. Çünkü onlar (putlar) insanların birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Simdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin . Ey Rabbimiz! Ey sâhibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini olara meyledici kil ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler. Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah(c.c)'a gizli kalmaz. İhtiyar halimde bana İsmail’i ve Ishak'ı lütfeden Allah(c.c)'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir. Ey Rabbim! Beni soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! duamı kabul et! Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla ! » .

2.9.1.2. Hz.İbrahim(a.s)'ın ikinci duası
İbrahim aleyhisselamın diğer duası hakkında da Imam-i Gâzâli mâlumat veriyor: " İbrahim aleyhisselam sabahladığı vakit söyle buyuruyordu: « Ey Allah’ım. Bu gün yepyeni bir yaratılıştır. Binâenaleyh bugünü tâatinle benim için aç, mağfiret ve rızanla kapat! Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsan eyle. O haseneyi geliştir ve benim için onu kat kat artır. Ve bugünde islemiş olduğum günahları benim için affeyle. Çünkü bolca affeden ve her nimeti kullarına ihsanda bulunan, kullarını şiddetle seven, daha istemeden evvel onların isteklerini bilip takdir eden sensin » . Râvi diyor ki: Bir kimse Hz. İbrahim(a.s)'ın duâsıyla sabahladığı takdirde o günün şükrünü edâ etmiş sayılır .

2.9.2. İbrahim aleyhiselamın babası için duası
Kur'an-ı Kerim'den bize nakledildiğine göre İbrahim peygamber(a.s) babası için Allah(c.c) tarafından istiğfâr dilemiştir. Mucizât-i Kur'an-iyenin Tevbe suresinin -113. âyetin mukabili olarak - 114. âyetinde: «İbrahim’in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Ne var ki, onun Allah(c.c)’ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu ve pek sabırlı idi» . İbrahim aleyhisselam babasına kendisinin affı için Allah(c.c)'a dua edeceğine dair söz vermiş ve onun Allah(c.c) tarafından affını dilemişti. Fakat babasının Allah(c.c) düşmanı olduğunu anlayınca dua etmeyi bıraktı . Peygamberimiz (S.A.V.) de amcası Ebu Tâlip için Allah(c.c)'tan mağfiret dilemek istemiş, bunun üzerine Tevbe sure-i serif'in 113. âyeti inmişti.

3. Halilallah'in vefatı

Hz. Sâre yaşında ölmüstü. Allah(c.c)'ın dostu da Kudüs'de ikâmet etmekteydi. Bir gün evden gelince evinde birisinin olduğunu gördü. Bu misafir Azrail aleyhisselam idi. İbrahim aleyhisselam :'Seni içeriye kim bıraktı' dedi. O da:'Buranın sahibi' diye cevap verince, Halilallah:'Buranın sâhibi benim ve ben seni içeriye bırakmadım' dedi. Azrail aleyhisselamın: 'Beni buraya buranın ve her şeyin sahibi bıraktı' demesi üzerine İbrahim aleyhisselam bu misafirin bir melek olduğunu anladı. Kimsin diye sordu ve Azrâil aleyhisselamın olduğunu öğrendi. İbrahim aleyhisselam ona: "Ziyârete mi geldin ? Ruhumu almaya mi ?" buyurdu."Eğer izin verirsen ruhunu almaya!" diye cevap verdi. Hz. İbrahim(a.s) de : "Dost dostun canini alir mi ?" deyince, "Yâ İbrahim bunu Allah(c.c)'a sorayım" buyurdu. Azrâil aleyhisselam hemen gidip geldi ve Allahü Teâlâ: " Dost dosta kavuşmak istemez mi ?" buyurdu dedi. Halilallah bunu işitince: "Çabuk gel kardeşim, hemen canımı cânâna kavuştur, benim için bundan daha büyük bir müjde olamaz" buyurdu ve ruhunu teslim etti . İbrahim aleyhisselam Kudüs civarında Habrun kasabasında bir mağaraya defn edildi. Bu kasaba Halilürrahman olarak bilinmektedir . En meşhur camisi de « Halilürrahaman » camisidir. Şu anda İsrail oğullarının elinde bulunup Hebron olarak bilinmektedir .


________________ oOo ______________

Faydalandığım eserler:

Kur'an-ı Kerim ve açıklamalı Türkçe meali, Kral Fahd Matbaası, Medine-Münevvere, 1992

Heyet, Peygamberler tarihi ansiklopedisi cilt: 2, Hakikat kitabevi, İstanbul, tarihsiz

Heyet, Dini terimler sözlüğü cilt: 1, Hakikat kitab evi, İstanbul, tarihsiz

İbrahim Sıddık İmamoğlu, Büyük dini hikâyeler, Osmanlı yayın evi, İstanbul, 1980

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak dini Kur'an dili, Cilt:3, Azim yayınevi, İstanbul, tarihsiz

Mevlâna Hâlid-i Bağdadi, Herkese lâzım olan İman, Hakikat yayınevi, İstanbul, 1993, Hakikat Serisi: 3. Cilt

İmam Muhammed el-Gazâli, Ihyâu' ulûmi'd-din, (Tercüme: Mehmed A. Müftüoğlu, Nesre hazırlayan: A. Fikri Yavuz), Cilt: 1, Tuğra neşriyat, İstanbul, 1994

http://www.enfal.de/ibrahim.htm
En son Gul tarafından 24 Eyl 2009, 07:35 tarihinde düzenlendi, toplamda 4 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

Hz. İbrahimin (s.a) Duaları

Günümüzde milyonlarca insanın Hac görevini yerine getirmek için ziyaret ettiği Kabeyi inşa eden Hz. İbrahimin (a.s), Kuranda, tek başına bir ümmet olduğu bildirilmektedir. O ve oğlu Hz. İsmail, bundan binlerce yıl önce, Yüce ALLAH'ın (c.c) vahyi doğrultusunda insanların toplanacakları ve O'nu zikredecekleri, yılın belirli zamanlarında oraya Hacca gelecekleri bir ev inşa etmişlerdir. Bu evin Kurandaki adı Kabe'dir. Kuranda, Hz. İbrahimin (a.s) ve Hz. İsmailin bunu bir ibadet olarak yaptıkları ve sonrasında şöyle dua ettikleri bildirilmiştir:
Hz. İbrahim (a.s) , İsmaille birlikte Evin (Kabenin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin. (Bakara Suresi, 127)
Bugün milyonlarca insanın ziyaret ettiği Mescid-i Harama, diğer adıyla Kabeye ilk yerleşen Hz. İbrahimin (a.s), bir başka Kuran ayetinde oğulları İsmail, İshak ve tüm müminler için şu şekilde dua ettiği bildirilmektedir:
Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler. Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey ALLAH'a (c.c) gizli kalmaz. Hamd, ALLAH'a (c.c) aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmaili ve İshakı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir. Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve müminleri bağışla. (İbrahim Suresi, 37-41) Görüldüğü gibi Hz. İbrahim (s.a), dualarında hem ALLAH 'ın (c.c) sıfatlarını saymakta, hem de O'na şükretmektedir. ALLAH'tan (c.c) istediği şeyler de, kendisini O'na yakınlaştıracak, ahirette bağışlanmasına vesile olacak isteklerdir.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Süreyya Can Kardeşim,
Hz. İbrahim (a.s) duaları ile yüzerek kabeyi tavaf edenlerden oluruz inşaAllah...Allahu Zül Celal razı olsun senden

zahidzenderun yazdı:Yıl-1941-
Bütün Müslümanlar koşa koşa Kabeye hacı olmağa
koşuyorlar.Ama onları büyük bir sürpriz bekliyordu

Bu da şiddetli görülmemiş derecede tufan gibi yağmurdu.
Her taraf göl olmuştu
Kabe-nin Haceri Esfed taşına kadar sular basmıştı,
ama Hacı adayları bunlara aldırış etmeden sular içinde
yüzerek
Kabe-yi tavaf ettiler ve Hak-kın emrine
uyarak Hacı olma şerefine nail oldular .


Resim

Ne mutlu onlara bu olay bir ibret vesikasıdır
yukardaki resime ibret gözüyle bakınız.
Hak ne ister o olur.
Resim
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

"DOĞRUSU Biz, (Musa'dan) çok daha önce İbrahim'e de doğru işleyen bir muhakeme vermiştik; (İbrahim'in) bununla (doğru yolu bulacağını ) daha baştan biliyorduk." (Enbiya Suresi, 51)

(Doğru işleyen muhakeme onun sanata bakıp sanatkarı, esere bakıp müessiri, fiile bakıp faili bulmasını sağladı.)

Surenin konusu Kur'an'ın fihristi gibidir. Dinin üç temel direğinden söz eder: Tevhid,ahiret ve nübevvet.İnsan soyuna yönelik bir uyarıyla söze girer.
SABAHI HZ ADEM'LE (A.S) BAŞLAYAN İNSANLIK YÜRÜYÜŞÜNÜNÜN KUŞLUĞUNU HZ.NUH (A.S), ÖĞLESİNİ HZ.İBRAHİM (S.A), İKİNDİSİNİ HZ.MUHAMMED (S.A.V) TEMSİL EDER.


M.İSLAMOĞLU
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Mesaj gönderen Tahiri »

Hadis No : 0661
Ravi: Aişe
Tanım: Hz. Peygamber (sav)'e şu ayetten sordum: "Yerin başka bir yerle, göklerin de başka göklerle değiştirildiği, her şeye üstün gelen tek Allah'ın huzuruna çıktıkları günde sakın, Allah'ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma" (İbrahim, 47-48). Ve dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü. O gün insanlar nerede olacaklar?" "Sırat üzerinde" cevabını verdi.

Kaynak: Müslim, Münafikun 29, (2791); Tirmizi, Tefsir, İbrahim, (3120)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Ebu Hureyre (r.a) anlatır: “Halk:”Ey Allah’ın Rasul’u, Kıyamet Günü Rabb’imizi görecek miyiz?” dedi.
“Mehtaplı bir gecede hiçbir engel yokken ay hakkında şüpheye düşer misiniz?buyurdu.
“Hayır , Ey Allah’ın Rasulu” dediler:“Hiçbir engel yokken güneş hakkında şüpheye düşer misiniz?” buyurdu:
“Hayır” dediler: Rasulullah:
“Siz Allah’ı işte böyle kesinlikle görürsünüz. İnsanlar kıyamet günü toplanır arkasından Allah:
“Kim dünyada hangi şeye kulluk ettiyse ona tabi olsun.”buyurur.

Onlardan kimisi güneşe tabi olur, kimisi aya tabi olur, kimileri de tağutlara (sapıklık öncülerine, Allah’a kulluktan alıkoyanlara) tabi olurlar. Bu ümmet, münafıkları da içinde olduğu halde öylece kalır. Allah (tanıdıklarından başka bir şekilde) onlara gelir ve:“Ben sizin Rabb’inizim”buyurur. Onlar da:
“Rabb’imiz gelene kadar bizim yerimiz burasıdır. Rabb’imiz geldiğinde biz Onu tanırız(sen bizim Rabb’imiz değilsin) derler.Derken Allah onlara (gerçekten)gelir ve:
“Ben sizin Rabb’inizim “ buyurur. Onlar da:
“Evet sen bizim Rabb’imizsin”derler.

Allah onları çağırır sonra da cehennemin ortasına Sırat Köprüsü kurulur,köprüden ümmetiyle geçen peygamberlerin ilki ben olurum. O gün peygamberlerden başka hiçbir kimse konuşamaz. Peygamberlerin konuşması da: Allah’ım selamet ver , selamet ver” şeklinde olacaktır.

Cehennemde çengeller vardır, aynen sadan dikeni gibi...Sadan dikenini gördünüz mü”
. buyurdu. Ashab:
“Evet” dedi:

“İşte o çengeller aynen sadan dikeni gibidir.(Sadan dikeni,Arabistan’da yetişen,hurma dikeni de denilen, demir dikenine benzer dikenli bir bitkidir.)Ancak, çengellerin büyüklüğünün ölçüsünü Allah’tan başkası bilemez, bu çengeller amellerine göre insanlardan bir parça koparacak, onlardan kimisi ameli nedeniyle yok olacak, kimisi de hardal tanesi kadar kalacak sonunda kurtulacak. Bunların sonunda Allah cehennemliklerden dilediğine rahmet murat ettiği zaman meleklere:

“Allah’a kulluk etmiş olanları çıkarın” diye emreder.
Onları secdelerinin izlerinden tanıyarak kendilerini hemen çıkarırlar.-Allah ateşe secdelerin izini yemesini haram kılmıştı-onlar cehennemden çıkarlar. Secdelerin izi dışında ateş Ademoğlu’nun her şeyini yer. Bu nedenle kavrulmuş, kapkara olarak cehennemden çıkarlar. Arkasından üzerlerine hayat suyu dökülür.Sonunda bunlar sel suyunun biriktirdiği toprakta açan çiçek tohumu gibi hemen yetişip bitivereceklerdir.

Sonra Allah, kulları arasındaki yargılamasını bitirecektir. Bu sırada bir kimse cennetle cehennem arasında kalır. Bu kimse cennete giren en son cehennemlik olup yüzü cehennem yönüne dönüktür.:
“Ey Rabb’im, yüzümü cehennemden çevir, kokusu beni zehirleyip öldürdü, yalın ateşi de yakıp kavurdu” der. Allah:
“Bu, senin dediğin yapılsa bunun dışında isteyeceğin bir şey olur mu?” buyurur. Bu kimse:
“İzzetine yemin olsun ki artık olmaz.” Diyerek dilediği yemin ve sözü Allah’a verir. Bunun üzerine Allah onun yüzünü cehennemden çevirir. Yüzünü cennete çevirdiğinde cennetin harikalığını görür. Allah’ın susmasını dilediği kadar susar, sonra da:
“Ey Rabb’im beni cennetin kapısına yanaştır.”der.Bunun üzerine Allah:
“İstemiş olduğun şeyden başka bir şey istemeyeceğine yemin ve söz vermemiş miydin?”buyurur. Bu kimse:
“Ey Rabb’im yaratıklarının en kötü duruma düşmüş olanı olmayayım”der. Allah:
“Bu istediğin verilse bundan başka bir isteyeceğin olur mu?” buyurur :
“İzzetine yemin olsun ki başka bir şey istemem.” Diyerek dilediği yemin ve sözü Rabb’ine verir. Bunun üzerine onu cennetin kapısına yanaştırır. Cennetin kapısına vardığında , güzelliğini, içindeki sevinç ve neşeyi görür, ama Allah’ın susmasını dilediği kadar susar, sonunda:
“Ey Rabb’im beni cennete koy”der. Allah:
“Vay sana Ey Ademoğlu ne kadarda sözünden dönücüsün. Sana verilen şeyin dışında bir şey istemeyeceğine yemin ve söz vermemiş miydin?” buyurur. Bu kimse:
“Ey Rabb’im, beni yarattıklarının en kötü duruma düşmüş olanı eyleme” der.Bunun üzerine Allah Azze ve Celle güler sonra kendisine cennete girme izni verir:
“Dilediğini iste” buyurur, o da dilediği şeyler tükenene kadar istekte bulunur. “şunu da, şunu da” buyurarak Rabb’i ona isteklerini hatırlatır. Sonunda tüm istekleri bittiğinde Allah Teala: “Sana bu isteklerinin yanında bir o kadarı daha verilmiştir.”buyurur”.


Ebu Said el-Hudri(r.a), Ebu hureyre (r.a): “Rasulullah(s.a.v):”Allah:”Sana bu isteklerinin yanında on misli daha verilmiştir.” Buyurdu”demiş, Ebu Hureyre (r.a)’de :Rasulullah (s.a.v)’dan “Sana bu isteklerinin yanında bir o kadarı daha verilmiştir.”şeklinde sözünden başkasını bellemedim” demiş, Ebu Said(r.a)’da:”Ben kendisinden “Sana bu isteklerinin yanında on misli daha verilmiştir.”buyururken duydum” demiştir.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 462, Sahih-i Buhari)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Gariban yazdı:
Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.?-?
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar



Hz. İbrahim ve İsmail kıssası

Sevgim sizlere torunlarım. Bugün sizlere İbrahim ve İsmail peygamberin hikayesini anlatacağım.

İbrahim (a.s.) insanlara Allah’ın güzel davranışlarını ve kudretini göstermek üzere peygamber olarak gönderilmişti. Ve ateşe atıldığı zaman, imanının, kararlılığının ve gayretinin kuvvetini insanlara, meleklere ve diğer peygamberlere göstermişti.

Sonra bir gün Allah ona İsmail adında bir evlat verdi. İbrahim oğluna çok alaka ve sevgi gösterdi ve ona olan bağlılığı zamanla artmaya başladı.

Allah bu bağlılığa baktı ve dedi ki,
“İbrahim, oğlunu bana kurban etmelisin. Sana bunu nasıl yapman gerektiğini anlatacağım. Gözlerin kıpırdamamalı, bedenin titrememeli ve kalbin tereddüt etmemeli. Burnun ve gözlerin nemlenmemeli bile. Yüzün bitkin görünmemeli. Bu kurbanı tebessüm eden bir çehreyle yapmalısın. Oğlunun yüzüne doğrudan bakmalısın ve o da senin yüzüne bakmalı. Önce üzerine bir miktar su serp ve ‘Bismillahirrahmanirrahim de: Sen yaratansın, koruyansın ve besleyensin.’ Sonra, oğlunun gözle-rine bakarken bıçağı almalı, onu boğazına yerleştirmeli ve boğazına üç kere sürmelisin.

“Bıçağı kullanırken elin sallanmamalı, parmakların titrememeli ve destek almak için hiç bir yere tutunmamalısın. Kalbinin atışı hızlanmamalı. Yüzünde mutluluk ifadesi olmalı ve oğlunu öldürmelisin.”
Allah tüm bu sebat edilmesi gereken şartları ona bildirdi ve dedi ki, “İbrahim, oğlunu bu şekilde Bana kurban etmelisin ve bu kurbanın manasını anlamalısın.”

İbrahim (a.s.), yapmak zorunda olduğu şeyi düşündükçe cesareti kırıldı fakat oğlu dedi ki, “Ey babacığım, ne kadar yaşadığım önemli değil, Allah’ın beni kabul edeceği bir hale asla gelemeyebilirim. Eğer beni çağırdığı anda O’na gidemezsem, bir daha böyle bir şans elde edemeyebilirim. Bu sebeple, kederini bir tarafa koy ve Allah’ın emrettiği şekilde beni kurban et. Eğer sen yapmazsan ben kendimi O’na kurban edeceğim.” İsmail’in (a.s.) babasına söyledikleri bunlardı.

İbrahim oğlunun kalbindeki bu imanı ve kararlılığı görünce dedi ki,
“Pekala İsmail. Allah’ın murad ettiği şekilde seni kurban edeceğim. Kurban etmemi buyurduğu dağa çıkalım” Ve birlikte dağa tırmandılar.

Sonra şeytan yanlarında beliriverdi.
“İbrahim, sen bir insan değil misin? Sen bir baba değil misin? Hiç merhametin yok mu? Allah, Allah olabilir fakat bu çocuk senin öz evladın. Onu nasıl öldüreceksin? Hiç mi acıman yok? Hangi Tanrı böyle bir şey isteyebilir?”

İbrahim bağırdı, “Defol git şeytan! Ve ona bir taş fırlattı. Fakat şeytan geri geldi ve İbrahim ona bir taş daha attı. Sonra üçünü defa geri gelince İbrahim ona tekrar bir taş attı ve “Defol git şeytan!” diye haykırdı.

Sonra, Allah’ın emrettiği gibi oğlunun üzerine su serpti ve gülümseyen bir yüz ile onu kurban etmeye hazırladı. Birden bire Allah’ın emri yankılandı,
“Dur İbrahim! Şimdi senin oğlun İsmail’i kabul ettim. Onun yerine kurban etmen için sana bir koyun gönderiyorum.” Ve böylece İbrahim oğlu yerine koyunu kurban etmiş oldu.

Sevgili torunlarım, bu hikayede anlatılmak istenileni kavramalıyız. Bu olay hakkında Kur’an’dan, hadislerden ve İncil’den okuyabilirsiniz. Fakat bunlar sadece dış manalardır. Daha derinliğe inmek zorundayız. Allah’ın neden İbrahim peygamberden oğlunu kurban etmesini istediğini anlamak zorundayız. Bunu Allah’ın zenginliği olan ilim ile anlamak zorundayız. İlmin içindeki ilim ile ve irfanın içindeki irfanla bunu idrak etmeliyiz. Bu içsel (enfüsi) manaları anlamak zorundayız. Allah insanı anlayabilme kapasitesiyle en şerefli varlık olarak yarattı. Meleklerin bile bilmedikleri şeyleri insanın bileceğini söyledi. Ve çünkü bu irfan ihsan edildiği için, insan her zaman iç manaları da araştırmalıdır.

Sevgili yavrularım, bu hikayeye irfanınızla bakın ve daha derinlemesine düşünmeye çalışın. Allah bir zalim yahut katil mi? İnsan kurban edilmesini ister mi? Bize hiç başkalarının hayatlarını kurban etmemizi söylemiş midir? Hayır, Allah bir katil değildir. Kurban kabul etmek O’nun görevi değildir. Tüm hayatlardaki hayat O’dur. Tüm irfanlardaki irfan ve tüm sevgilerdeki sevgi de O’dur. O merhametteki merhamettir. Tüm varlık-ları koruyan yaratıcıdır.

Bismillahirrahmanirrahim: Yaratır, korur ve besler. Bu O’nun görevidir. Tüm hayatlarda yaşayan O’dur. Tüm canlarda can olan katil olabilir mi? Eğer öyle olsaydı, kendisini öldürüyor olacaktı çünkü gerçekte hayat sahibi olan O’dur. Allah intihar mı edecek? Hayır. Bu yalnızca bir hikaye, dışsal bir örnek. İç manası çok farklı.

Eğer irfanımızla düşünürsek anlarız ki, İbrahim (a.s.) Allah’ın peygamberidir, yeryüzündeki temsilcisidir. O zamanda yeryüzünde başka peygamber yoktu. Allah tüm yönlerdeki kulları için bu tek peygamberi göndermişti. Ve hepsinin peygamberi olarak, adalet için tüm varlıkları kendi canı gibi görmesi önemliydi. Tüm hayat sahiplerini kendi hayatı gibi sevmek zorundaydı, tüm açlıkları kendi açlığı gibi hissetmesi, tüm hastalıklara kendisininki gibi muamele etmesi ve tüm dertleri kendi derdi gibi bilmesi gerekiyordu. Allah’ın sevgi ve adaletini hepsine eşit olarak verebilmek zorundaydı.

Fakat İbrahim oğluna fazla bağlandı, hatta Allah’tan bile fazla. Bu bencilce bağlılığı geliştirdi ve bundan dolayı birisi oğluyla boğuştuğunda yahut ona düşman olduğunda tarafsız kalamadı. Böyle bir mücadele karşısında gerçek bir adaletle duramadı. Oğlunu o kadar çok sevdi ki, tüm hayatları eşit düşünmeyi başaramadı. Diğerlerini İsmail’den daha az değerli gördü. Başka hayatların değer ve zenginliğini göremedi ve Allah’ı artık gerektiği biçimde sevmeyi başaramadı. Böylece başkalarına olan adalet, sevgi, güzel amel ve eşitlik duyguları azalmaya başladı.

Oğluna olan bağlılığıyla, İbrahim (a.s.) dünyayla ve vehimle bir bağ kurmaya başlamıştı. Yanılsama ve kan bağları onu değiştirmeye başlamıştı, bu sebeple artık Allah’ın vasıflarına ve adaletine uygun davranamıyordu. İşte bu sebeple Allah İbrahimden kurban kesmesini istedi. Fakat gerçekte öldürülmesi gereken oğlu değildi, bağlılığıydı.
“Ey İbrahim,” dedi Allah, “başkalarının sıkıntılarını kendininki gibi görmedin. Ben seni peygamberim olarak gönderdim fakat buna rağmen oğlunla olan münasebetini, cahil bir insanın oğluyla olan münasebetinden farklı bulmadım. Bu aşırılıktan dolayı adaletten sapacaksın. İşte bu sebeple Benim emirlerim geldi, senin bencil sevgini kesmek için. Adaleti ancak Allah’tan başkasına bağlanmadığın zaman gösterebilirsin.”

Sevgili torunlarım, eğer Allah’ın sıfatlarına sahipseniz ve herkesi eşit seviyorsanız, tüm varlıklara adil olabilirsiniz. Fakat eğer kan bağlarınız varsa, adil olamazsınız. Bu sebeple Allah, İbrahim’den oğlunu kurban etmesini istedi. İbrahim gönüllü/ hazır olunca Allah dedi ki, “Ey İbrahim, oğlunu kabul ediyorum. Sana bağlılıklarınla yeryüzünde toplamış olduğun neşe ve kederleri temsil eden bir koyun gönderiyorum. Bunlar senin önünden gitmiş ve seni mahşer gününde bekliyor olacaklar fakat Ben onları sana bu koyun suretinde gönderiyorum. Şimdi bu sevinçleri ve kederleri kurban et. Hazır ol!”

Böylece, onu düzeltmek ve adaletini, eşitliğini, huzurunu ve sıfatlarını tekrar peygamberinde tesis etmek üzere, Allah İbrahim’e bağlılıklarını, karmasını, kan bağlarını, sevgisini ve bencilliğini kesmesini istedi. Ancak o zaman tüm varlıklara eşitlik gösterebileceği bir huzur haline erişebilecekti.

Bu hikaye hakkında düşünmelisiniz sevgili yavrularım. Eğer bencil bağlılık halindeyseniz, her durumda kararınız adalete ters düşecektir. Eğer bir hakim olsanız ve karınız komşunun karısıyla kavga etmiş olsa, hep karınızın tarafında olacaksınız. Eğer çocuğunuz komşunun çocuğuyla kavga etse, kararınız çocuğunuzdan taraf olacaktır. Annenizle başkasının annesi arasındaki bir ihtilafta bu adalet kılıcını kullanamayacaksınız. Böyle bağlılıklarınız olduğu sürece, nasıl bir durum ortaya çıkarsa çıksın adil olamayacaksınız.

İşte bu sebeple İbrahim (a.s.) bu dersi öğrenmiş oldu. Ona gerçekte İsmail’i değil, kendi bağlılıklarını kurban etmesi söylendi. Bunu yapınca da Allah, mükemmel bir dere-ceye erişmiş olan İsmail’i kabul etti.

Bu hikaye gerçek adaleti açıklamaktadır. Bir peygamber için adaletsiz olmak düşünülebilir mi? Bir peygamberin davranışlarına bu durum ters düşmez mi? Allah’ın bir peygamber aşırılık gösterebilir mi? Eğer böyle yapmışsa başkasından ne farkı kalır? Allah’ın adaletiyle nasıl davranılır? Allah’ın sevgisi nasıl olur? İnsanlara Allah’ın sıfatları nasıl verilir? Bunu gerçekten düşünmek zorundayız. Bu hikayedeki manaları anlamak zorundayız. Bu durum İbrahim peygamberin başına, bir şeyi kesip uzaklaştırmak ve ötesine götürmek için geldi. Doğru olanı almalı ve yanlış olanı uzaklaştırmalıydı.

Torunlarım, bu durum bir hakim, alelade bir insan, bir bilge ve herkes için doğrudur. Bu hikaye size kendi hatalarınızı kesmeyi öğretebilir, böylece bulunduğunuz durumdan daha yüksek bir hale geçebilirsiniz. Böylesi bir hikayenin dersi budur.

Sevgili torunlarım, bir kere Allah’ın emirlerini ve peygamberlerin davranışlarını anladık mı, Hakk’ın seviyesine yükselmeye çalışmalıyız. Bunun gibi, kamil bir insanın sözlerini anlamaya başladığımızda da, onun içinde bulunduğu hali görmeli ve ona ulaşmaya çalışmalıyız. Aynı halde kaldığımız sürece, gün doğumundan gün batımına kadar herşeyi biliyor olsak da, hiçbir şeyi tam olarak anlamamış olacağız. Onun halinde olma-dığımız sürece, onun konuştuğu zamana ve ortama kendimizi götürmeli ve şartları dikkatle düşünmeliyiz. O zaman mana bize gelmeye başlar. İşte kutsal ilmi bu şekilde çalışmalıyız. Bunları yapmadan, kamil bir insanın sözlerini anlayamayacağız.

Sevgim sizlere yavrularım. Bunu anlamalıyız. Peygamberlere olan şeyler hakkında dünyanın pek çok farklı görüşleri vardır. Ve bazı insanlar bu yorumlar yüzünden peygamberlere olan inançlarını kaybetmişlerdir. Peygamberlerin ve Allah’ımızın sözlerini, konuşulduğu zaman ve yer düşünülerek ve nasıl bir ortamda cereyan ettiği anlaşılarak değerlendirilmelidir. Kendimizi gerçekten oraya koymalı ve iç manasını bulmaya çalışmalıyız. Başka türlü anlayamayız. Sevgili yavrularım, Allah size güzel vasıflar ve irfan versin.


Konu ile ilgili ayetler:

[SÂFFÂT 37]

100. Rabbım! bana salihînden ihsan buyur
101.Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik
102.Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın
103.Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı
104.Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim!
105.Ru'yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere
106.Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat'î bir imtihan
107.Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik
108.Namına da bıraktık sonrakiler içinde
109.Selâm İbrahime
110.Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere


Elmalili Hamdi Yazir Meali kullanilmistir.
Resim
Cevapla

“►Peygamberler Tarihi◄” sayfasına dön